TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
BETÜL MİŞOKKA BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/866)
|
|
Karar Tarihi: 16/2/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör
|
:
|
Ayhan KILIÇ
|
Başvurucu
|
:
|
Betül
MİŞOKKA
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, Tasarruf Mevduatı ve Sigorta Fonuna devredilen
bankada bulunan tasarruf mevduatının, bankaya el konulduğu tarih ile fiilen
ödeme yapılmaya başlandığı tarih arasındaki dönem için faiz işletilmeksizin
ödenmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlali iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 20/1/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından, başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü Anayasa Mahkemesine bildirmiştir.
6. Bakanlık görüşü başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu,
Bakanlık görüşüne karşı beyanlarını Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu Betül Mişokka 1964
doğumlu olup İzmir ili Balçova ilçesinde ikamet etmektedir.
A. İmar Bankasına El
Konulması ve Sonrasında Yaşanan Gelişmeler
9. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun (BDDK) 3/7/2003
tarihli kararıyla T. İmar Bankası T. Anonim Şirketinin (İmar Bankası)
bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılmış ve anılan
banka Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna (TMSF) devredilmiştir. Karar, 18/6/1999
tarihli ve mülga 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 14. maddesinin (3) numaralı
fıkrasına dayanılarak alınmıştır. Kararın gerekçesinde, İmar Bankasının
yükümlülüklerini vadesinde yerine getirmediği, alınması gereken tedbirleri
almadığı ve faaliyetlerinin devamının mevduat sahiplerinin hakları ve mali
sistemin güven ve istikrarı bakımından tehlike arz ettiği gerekçesiyle bankaya
el konulduğu belirtilmiştir.
10. 31/7/2003 tarihli ve 4969 sayılı Kanun'un geçici 2.
maddesinin (1) numaralı fıkrasıyla, 4389 sayılı Kanun'un 14. maddesinin (3)
numaralı veya (5) numaralı fıkrasının (a) bendinin (aa)
alt bendi uyarınca bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni
kaldırılan bankalarda bulunan ve doğruluğu hiçbir şüpheye yer vermeyecek
şekilde kanıtlanan tasarruf mevduatı niteliğini haiz hesapların Hazine
Müsteşarlığı ve TMSF'nin müşterek önerisi üzerine
Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek esas ve usullere göre TMSF tarafından
ödenmesi öngörülmüştür.
11. 16/12/2003 tarihli ve 5021 sayılı Kanun'un 1. maddesiyle
4969 sayılı Kanun'un geçici 2. maddesinin yukarıda değinilen (1) numaralı
fıkrası değiştirilmiştir. Değişiklikle, söz konusu hesapların, mevduat
tutarlarına bağlı olarak defaten veya taksitler hâlinde ödenmesi ile taksitler
hâlinde ödemede faiz uygulanması durumunda esas alınacak faiz oranlarının
belirlenmesi, ödemelerle ilgili olarak mudiler ve hak sahiplerinden taahhütname
alınması ve bu taahhütnamede yer alacak hususların tespiti konularında Bakanlar
Kuruluna yetki tanınmıştır.
12. Bakanlar Kurulunca, anılan Kanun'a dayanılarak 29/12/2003
tarihli ve 2003/6668 sayılı karar ekinde yayımlanan kararnameyle mevduatın
ödenmesi, faiz ve taahhütnameye ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir. Söz
konusu karar 3/1/2004 tarihli Resmî Gazete'de
yayımlanmıştır.
13. Öte yandan sözü edilen Kararname'nin 5. maddesinde
ödemelerin, Kararname ekindeki taahhütnamenin imzalanması kaydıyla yapılacağı
belirtilmiştir. Kararname ekinde yer alan taahhütnamede, TMSF ve diğer kamu
kurumları aleyhine herhangi bir dava açılmayacağı ve açılan davalardan da
feragat edileceği yolunda hüküm mevcuttur.
B. Somut Başvuruya
İlişkin Gelişmeler
14. Başvurucunun, İmar Bankası İzmir-Bornova Şubesinde bulunan
iki ayrı hesabında 12.500,28 TL ve 79.500,21 TL mevduatı bulunmaktadır.
15. Söz konusu mevduat için ilgili mevzuat çerçevesinde
19/1/2004 tarihinden itibaren başvurucuya ödeme yapılmaya başlanmış ve ilk
başta düşük meblağlarda yapılan ödemeler sonradan artırılarak toplam üç buçuk
yılda tamamlanmıştır. İmar Bankasına el konulduğu 3/7/2003 tarihi ile fiilen
ödemelerin yapılmaya başlandığı 19/1/2004 tarihine kadar faiz işletilmemiş,
sonraki döneme ilişkin olarak ise başvurucunun iddiasına göre ortalama yüzde
beş oranında faiz işletilmiştir.
16. Başvurucunun, ödenmeyen faizlerin ödenmesi istemiyle
18/10/2006 tarihinde TMSF'ye yaptığı başvuru
reddedilmiştir.
17. Başvurucu, 27/2/2007 tarihli dilekçe ile İstanbul 8. İdare
Mahkemesinde (Mahkeme) TMSF aleyhine tam yargı davası açmıştır. Anılan davada,
İmar Bankasına el konulduğu 3/7/2003 tarihi ile fiilen ödemelerin yapılmaya
başlandığı 19/1/2004 tarihine kadarki dönem için mevduatına faiz işletilmemesi
nedeniyle yasal faiziyle birlikte 10.000 TL maddi tazminat talep edilmiştir.
18. Mahkeme 30/10/2008 tarihli kararla, Bakanlar Kurulu Kararı
doğrultusunda başvurucuya ödeme yapıldığı ve başvurucu tarafından taahhütname
ve ibraname imzalandığı gerekçesiyle konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine
yer olmadığına karar vermiştir.
19. Kararın temyizi üzerine Danıştay Onüçüncü
Dairesinin (Daire) 4/6/2010 tarihli kararıyla Mahkeme kararı bozulmuştur. Daire
kararında, mevduat kabul etme izni kaldırılan İmar Bankasındaki tasarruf
mevduatına, iznin kaldırıldığı tarihten sonra faiz tahakkuk ettirilmeyeceği ve
İmar Bankası tarafından mevduata uygulanan faizin de sigorta (4969 sayılı
Kanun'un geçici 2. maddesi uyarınca mudilere ödenecek mevduatlar) kapsamında
olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Kararda, Bakanlar Kurulu Kararıyla belirlenen
faiz oranları doğrultusunda hesaplananın dışında faiz talep edilemeyeceğinin
altı çizilmiştir. Gerekçede, ilgili mevzuat gözetildiğinde başvurucunun
tazminat talebinin kabulünün mümkün olmadığı vurgulanmakla birlikte, bu
doğrultuda bir karar verilmesi yerine "karar verilmesine yer
olmadığı" biçiminde hüküm kurulmasının doğru bulunmadığı belirtilmiştir.
20. Dairenin bozma kararına uyan Mahkeme, uyuşmazlığın esasını
incelemiş ve 24/2/2011 tarihli kararıyla bozma kararında açıklanan gerekçe
doğrultusunda davanın reddine karar vermiştir. Kararda, idare lehine karar
tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi (AAÜT) uyarınca
550 TL maktu vekâlet ücretine hükmedilmiştir.
21. Kararın temyizi üzerine Daire 13/2/2012 tarihli kararıyla
idare lehine AAÜT'nin üçüncü kısmına göre nispi
vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle kararın vekâlet ücretine
ilişkin hüküm fıkrasını bozmuş, davanın reddine ilişkin hüküm fıkrasını ise
onamıştır.
22. Başvurucunun kararın düzeltilmesi istemi aynı Dairenin
18/6/2013 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Başvuru dilekçesinde, Dairenin
18/6/2013 tarihli kararın düzeltilmesi isteminin reddine ilişkin kararının
"tebliğ ve öğrenme tarihi" 7/1/2014 olarak gösterilmiştir. Ancak
Mahkemesinden istenmesi üzerine gönderilen tebligat mazbatasından kararın
14/8/2013 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edildiği görülmüştür.
23. Bozmaya uyan Mahkeme 31/10/2013 tarihli kararıyla davalı
idare lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca ancak yine maktu
tarife üzerinde 660 TL vekâlet ücretine hükmetmiştir.
24. Bu karar 7/1/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
25. Başvurucu, 20/1/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
C. Başvurudan Sonraki
Gelişmeler
26. TMSF tarafından kararın temyizi üzerine Dairenin 23/2/2015
tarihli kararıyla, Mahkemece bozma kararına uyulduğu belirtilmiş ise de bozma
kararı dikkate alınmaksızın yine maktu tarife üzerinden vekâlet ücretine
hükmedildiği gerekçesiyle önceki bozma kararında belirtilen gerekçeye uygun
olarak nispi tarife üzerinden idare lehine vekâlet ücretine hükmedilmek üzere
Mahkeme kararı bir kez daha bozulmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
27. Mahkemenin 16/2/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
28. Başvurucu, TMSF'ye devredilen İmar
Bankasının İzmir-Bornova Şubesindeki iki adet hesapta bulunan tasarruf
mevduatının, bankaya el konulduğu 3/7/2003 tarihi ile TMSF tarafından fiilen
ödeme yapılmaya başlandığı 19/1/2004 tarihi arasındaki dönem için faiz
işletilmeksizin ödenmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
29. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı
fıkrasında bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten;
başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün
içinde yapılması gerektiği hükme bağlanmıştır.
30. Bireysel başvurunun ön şartlarından biri de otuz günlük süre
kuralıdır. Süreye uyulması, başvurunun her aşamasında dikkate alınması gereken
bir usul şartıdır (Deniz Baykal,
B. No: 2013/7521, 4/12/2013, § 32).
31. Somut olayda, başvurucu tarafından 27/2/2007 tarihinde
açılan davada Mahkemece davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer
olmadığına dair verilen 30/10/2008 tarihli kararın Dairenin 4/6/2010 tarihli
kararıyla bozulması üzerine yeniden yapılan yargılamada verilen 24/2/2011
tarihli kararla dava reddedilmiştir. Anılan kararda, idare lehine 550 TL maktu
vekâlet ücretine de hükmedilmiştir. Kararın temyizi üzerine Daire 13/2/2012
tarihli kararıyla, idare lehine AAÜT'nin üçüncü
kısmına göre nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle kararın
vekâlet ücretine ilişkin hüküm fıkrasını bozmuş, davanın reddine ilişkin hüküm
fıkrasını ise onamıştır. Başvurucunun kararın düzeltilmesi istemi aynı Dairenin
18/6/2013 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
32.Mahkeme kararının bozulan kısmı, vekâlet ücretine ilişkin
hüküm fıkrası olup bu kısım yönünden kesinleşmenin söz konusu olmadığı ve
yargılamanın devam ettiği hususunda tartışma bulunmamaktadır. Bununla birlikte,
tazminat isteminin reddi yolunda kurulan hüküm fıkrası Daire tarafından
onandığından ve buna karşı yapılan karar düzeltme başvurusu da reddedildiğinden
Mahkeme kararının, tazminat istemine ilişkin hüküm fıkrası yönünden kararın
düzeltilmesi isteminin reddedildiği 18/6/2013 tarihinde kesinleştiği
görülmektedir. Dolayısıyla söz konusu kararın tebliği veya öğrenilmesinden
itibaren otuz gün içinde bireysel başvuruda bulunulması gerekmektedir.
33. Başvuru dilekçesinde, kararın düzeltilmesi isteminin reddine
ilişkin kararının "tebliğ ve öğrenme tarihi" 7/1/2014 olarak
gösterilmiş ise de Mahkemesinden istenmesi üzerine gönderilen tebligat
mazbatasından kararın 14/8/2013 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edildiği
görülmüştür. Bu durumda, 14/8/2013 tarihinden itibaren otuz gün içinde
yapılması gerekirken 20/1/2014 tarihinde yapılan bireysel başvurunun süresinde
olmadığı anlaşılmıştır.
34.Açıklanan nedenlerle ihlale neden olduğu iddia edilen karara
ilişkin olarak otuz gün geçtikten sonra yapılan başvurunun diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun kamuya açık belgelerde kimliğinin gizli
tutulması talebinin REDDİNE, Hicabi DURSUN'un karşı oyu ve OYÇOKLUĞUYLA
B. Başvurunun süre aşımı
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, OYBİRLİĞİYLE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
16/2/2017 tarihinde karar verildi.