logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Mehmet Yavaş [1.B.], B. No: 2014/8734, 4/7/2018, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET YAVAŞ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/8734)

 

Karar Tarihi: 4/7/2018

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Raportör

:

Bekir ÇAĞLAR, Fatih HATİPOĞLU

Başvurucu

:

Mehmet YAVAŞ

Vekili

:

Av. Yasemin DORA ŞEKER

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tutukluluğun makul süreyi aşması ve resen veya tahliye talebi üzerine yapılan tutukluluk incelemesinde müdafinin duruşmaya çağrılmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; hukuka aykırı şekilde toplanan delillerin hatalı değerlendirilerek mahkûmiyete karar verilmesi nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 5/6/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

6. Başvurucu, Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca (CMK mülga 250. madde ile görevli) yürütülen bir soruşturma kapsamında gözaltına alınmış ve Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK mülga 250. madde ile görevli) 10/5/2012 tarihli kararı ile silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmıştır.

7. Adana Cumhuriyet Başsavcılığının 30/5/2012 tarihli iddianamesi ile başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma ve yakarak mala zarar verme suçlarını işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinde (CMK mülga 250. madde ile görevli) kamu davası açılmıştır.

8. Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2012/158 sayılı dosyası üzerinden yürütülen yargılama tutuklu olarak sürdürülmüştür.

9. Başvurucu,sorgu sırasında ve Mahkemedeki savunmasında üniversite öğrencisi olduğunu ifade etmiş; suçlamaları kabul etmemiştir.

10. 21/2/2014 tarihli ve 6526 sayılı Kanun'un 1. maddesiyle 4/12/2004 tarihli ve Ceza Muhakemesi Kanunu'nun mülga 250. maddesiyle görevlendirilen ağır ceza mahkemelerinin kaldırılması üzerine Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 11/3/2014 tarihli kararı ile dosya Adana 5. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2014/163) devredilmiştir. Mahkeme 1/4/2014 tarihinde tensiben yaptığı inceleme inceleme sonunda başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.

11. Adana 5. Ağır Ceza Mahkemesi 30/4/2014 tarihli celsede başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına, duruşmanın 10/6/2014 tarihine yapılmasına ve tutukluluk incelemesinin 28/5/2014 tarihinde resen yapılmasına karar vermiştir. Ayrıca başvurucu 27/5/2014 tarihinde tahliye talebinde bulunmuştur.

12. Mahkeme 28/5/2014 tarihinde resen yaptığı tutukluluk incelemesinde başvurucunun tahliye talebini de değerlendirerek başvurucunun tutukluluk hâlinin devamınave tahliye talebinin reddine karar vermiştir.

13. Başvurucu 29/5/2014 tarihinde bu kararaitiraz etmiş itirazı inceleyen Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesi 2/6/2014 tarihli kararı ileitirazı kesin olarak reddetmiştir.

14. Başvurucu anılan kararı 4/6/2014 tarihinde öğrendiğini bildirmiştir.

15. Başvurucu 5/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

16. Mahkeme 3/9/2014 tarihinde yapılan duruşmada başvurucunun tahliyesine karar vermiştir.

17. Adana 5. Ağır Ceza Mahkemesi 7/3/2017 tarihli duruşmada başvurucuyu mala zarar vermeye azmettirme suçundan üç kez 2 yıl 6 ay, terör örgütü üyesi olma suçundan ise 8 yıl 9 ay hapis cezasıyla cezalandırmıştır.

18. Başvurucu, istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesince 19/4/2017 tarihinde yapılan inceleme sonunda mala zarar verme suçundan verilen hüküm onanarak kesinleşmiş, terör örgütü üyesi olma suçundan verilen hüküm yönünden ise temyiz yolu açık olmak üzere istinaf talebi reddedilmiştir.

19. UYAP üzerinden temin edilen belgelerden yapılan incelemede başvurucu hakkında terör örgütü üyesi olma suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla Yargıtayda temyiz incelemesinde olduğu anlaşılmaktadır.

IV. İLGİLİ HUKUK

20. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat istemi" kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:

"Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;

...

d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen,

...

Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler."

21. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

22. Mahkemenin 4/7/2018 tarihinde yaptığı toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü.

A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Tutuklamanın Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

23. Başvurucu; 2 yıl 4 aydan fazla süredir tutuklu olduğunu ve tutukluluğun makul süreyi aştığını, tahliye talepleri ile itirazlarının yeterli gerekçe olmadan reddedildiğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, aşamalarda yaptığı savunmalarına itibar edilmeyerek tümtahliye talepleri ve itirazlarının haksız yere reddedilerek etkili başvuru hakkının, üniversite öğrencisi olması sebebiyle tutukluluğun eğitim ve öğretim hakkınıengellediğini belirterek eğitim ve öğrenim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, tutukluluk nedeniyle yüksek öğrenimine devam edemediğini belirterek Anayasa'nın 42. maddesi ile güvence altına alınan eğitim ve öğrenim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de başvurucununtutuklanması nedeniyle öğrenimine devam edememesihürriyetinden yoksun kalmanın doğal sonucu olup başvurucunun eğitim hakkına bir müdahalede bulunulmamıştır. Ayrıca başvurucu, tüm tahliye taleplerinin ve itirazlarının reddedilmesi nedeniyle etkili başvuru hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bu şikâyetin özünün de itirazların reddedilerek uzun süre tutukluluğun devam ettirilmesi olduğu görülmektedir. Bu nedenlerle başvurucunun anılan iddiaları Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında tutuklamanın makûl süreyi aştığı şikayeti altında incelenmesi uygun görülmüştür (Benzer yöndeki bir değerlendirme için bkz. Ersel Turhan, B. No: 2014/1191, 17/5/2016, § 31).

25. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi şöyledir:

"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."

26. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."

27. Yukarıda belirilen Anayasa ve Kanun hükümleri gereğince Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 17).

28. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığı iddialarıyla yapılan bireysel başvurular bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye edilmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515, 28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek, B. No: 2014/6500, 29/9/2016,§§ 33-45).

29. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 3/9/2014 tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak davada da incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucunundurumuna uygun telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yolu olduğu ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.

30. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığı iddiasına ilişkin olarak yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Tahliye Talebi ve Tutukluluk İncelemesine Yönelik Şikâyetler

a. Başvurucununİddiaları

31. Başvurucu, resen yapılan tutukluluk incelemesine ilişkin duruşmalarda Cumhuriyet savcısı hazır bulunduğu ve görüşü alındığı hâlde müdafinin duruşmada hazır bulundurulmadığını, verilen kararların tebliğ edilmediğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğiniileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

32. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder(Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun resen tutukluluk incelemesi ve tahliye taleplerinin değerlendirilmesinde müdafiinin duruşmada bulunamamasına, dolayısıyla silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine riayet edilmediğine ilişkin iddiasının Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

33. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası şöyledir:

"Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir."

34. Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası kapsamında incelenmesi gerekir.

 (1) Genel İlkeler

35. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca, hürriyeti kısıtlanan kişi kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı hâlinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir (Mehmet Haberal, B. No: 2012/849, 4/12/2013, § 122).

36. Serbest bırakılmak amacıyla yetkili yargı merciine yapılması gereken başvurudan söz edildiğinden anılan hakkın uygulanması ancak talep hâlinde söz konusu olabilecektir. Dolayısıyla burada belirtilen bir yargı merciine başvurma hakkı, suç isnadıyla hürriyetinden yoksun bırakılan kimseler bakımından tahliye talebinin yanı sıra tutuklama, tutukluluğun devamı ve tahliye talebinin reddi kararlarına karşı yapılan itirazların incelenmesi sırasında da uygulanması gereken bir güvencedir (Aydın Yavuz ve diğerleri, [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, § 328).

37. Bununla birlikte 5271 sayılı Kanun'un 108. maddesine göre şüpheli veya sanığın istemi olmaksızın tutukluluğun resen incelenmesi durumunda hürriyeti kısıtlanan kişiye tanınan yargı merciine başvurma hakkı kapsamında bir değerlendirme yapılmadığından bu incelemeler Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası kapsamına dâhil değildir (Firas Aslan ve Hebat Aslan, B. No: 2012/1158, 21/11/2013, § 32; Faik Özgür Erol ve diğerleri, B. No: 2013/6160, 2/12/2015 § 24).

38. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında, serbest bırakılmayı sağlamak amacıyla başvurulacak yerin bir yargı mercii olması öngörülmüş olduğundan işin doğası gereği burada yapılacak incelemenin yargısal bir niteliği bulunmaktadır. Yargısal nitelikteki bu inceleme sırasında adil yargılanma hakkının tutmanın niteliğine ve koşullarına uygun güvencelerinin sağlanması gerekir. Bu bağlamda tutukluluk hâlinin devamının veya serbest bırakılma taleplerinin incelenmesinde "silahların eşitliği" ve "çelişmeli yargılama" ilkelerine riayet edilmelidir (Hikmet Yayğın, B. No: 2013/1279, 30/12/2014, §§ 29, 30).

39. Silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının usul hakları bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelmektedir. Çelişmeli yargılama ilkesi ise taraflara dava dosyası hakkında bilgi sahibi olma ve yorum yapma hakkının tanınmasını, bu nedenle tarafların yargılamanın bütününe aktif olarak katılmasını gerektirmektedir (Bülent Karataş, B. No: 2013/6428, 26/6/2014, §§ 70, 71).

40. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasından kaynaklanan temel güvencelerden biri de tutukluluğa karşı itirazın hâkim önünde yapılan duruşmalarda etkin olarak incelenmesi hakkıdır. Zira hürriyetinden yoksun bırakılan kimsenin bu duruma ilişkin şikâyetlerini, tutuklanmasına dayanak olan delillerin içeriğine veya nitelendirilmesine yönelik iddialarını, lehine ve aleyhine olan görüş ve değerlendirmelere karşı beyanlarını hâkim/mahkeme önünde sözlü olarak dile getirebilme imkânına sahip olması, tutukluluğa itirazını çok daha etkili bir şekilde yapmasını sağlayacaktır. Bu nedenle kişi, bu haktan düzenli bir şekilde yararlanarak makul aralıklarla dinlenilmeyi talep edebilmelidir (Firas Aslan ve Hebat Aslan, § 66; Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 267; Aydın Yavuz ve diğerleri, § 333).

41. Anılan güvencenin bir yansıması olarak 5271 sayılı Kanun'un 105. maddesinde, şüpheli veya sanığın soruşturma ve kovuşturma evrelerinde salıverilme istemleri karara bağlanırken duruşmada karar verilecek ise Cumhuriyet savcısının yanı sıra şüpheli, sanık veya müdafinin görüşünün alınacağı belirtilmiş; aynı Kanun'un 108. maddesinde ise soruşturma evresinde şüphelinin tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda karar verilirken şüpheli veya müdafiinin dinlenilmesi gerektiği düzenlenmiştir. Öte yandan Kanun'un 101. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile 267. maddesine göre resen ya da talep üzerine tutukluluk hakkında verilmiş tüm kararlar, mahkeme önünde itiraza konu olabilmektedir (Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, § 269). Tutukluluğa ilişkin kararların itiraz incelemesi bakımından aynı Kanun'un 271. maddesinde itirazın kural olarak duruşma yapılmaksızın karara bağlanacağı, ancak gerekli görüldüğünde Cumhuriyet savcısı ve sonra müdafi veya vekilin dinlenebileceği düzenlemesine yer verilmiştir. Buna göre tutukluluk incelemelerinin ya da tutukluluğa ilişkin itiraz incelemelerinin duruşma açılarak yapılması hâlinde şüpheli, sanık veya müdafiinin dinlenilmesi gerekmektedir (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 334).

42. Ancak tutukluluğa ilişkin verilen her kararın itirazının incelenmesinde veya her tahliye talebinin değerlendirilmesinde duruşma yapılması ceza yargılaması sistemini işlemez hâle getirebilecektir. Bu nedenle Anayasa'da öngörülen inceleme usulüne ilişkin güvenceler, duruşma yapmayı gerektirecek özel bir durum olmadığı sürece tutukluluğa karşı yapılacak itirazlar için her durumda duruşma yapılmasını gerektirmez (Firas Aslan ve Hebat Aslan, § 73).

 (2) İlkelerin Olaya Uygulanması

43. Başvurucu, şikâyetinin hangi tarihli tutukluluk incelemesine yönelik olduğunu belirtmemiştir. Bu nedenle başvurucunun anılan şikâyetine ilişkin olarak bireysel başvuruya konu ettiği Adana 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 28/5/2014 tarihli celsede verdiği tutukluluğun devamı kararıyla sınırlı bir değerlendirme yapılmıştır. Adana 5. Ağır Ceza Mahkemesince 30/4/2014 tarihli celsede tutukluluk incelemesinin 28/5/2014 tarihinde resen yapılmasına karar verilmiş, bu arada başvurucu 27/5/2014 tarihinde tahliye talebinde bulunmuştur. Mahkeme 28/5/2014 tarihinde resen yaptığı tutukluluk incelemesi sonunda başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına ve tahliye talebinin reddine karar vermiştir. Bu karara karşı yapılan itiraz da mercii tarafından reddedilmiştir. Dolayısıyla inceleme konusu yapılan karar salt resen yapılan tutukluluk incelemesine hasredilen bir karar değildir.

44. Anayasa Mahkemesi daha önce verdiği Mehmet Haberal kararında (bkz. § 128) tutukluluğa itiraz incelemesinin başvurucunun dinlenmesinden 1 ay 28 gün sonra duruşmasız olarak yapılmasının Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasını ihlal etmediğini belirtmiştir.

45. Somut olayda başvurucunun tahliye talebi öncesi tutukluluk durumu davaya bakan Mahkeme tarafından başvurucu ve müdafinin de katıldığı 30/4/2014 tarihinde yapılan duruşmada değerlendirilmiştir. Mahkemenin tutukluluk durumunu değerlendirdiği ve başvurucu ve müdafinin de katıldığı sonraki duruşmalı inceleme ise 10/6/2014 tarihinde yapılmıştır. Buna göre tutukluluğun başvurucu dinlenerek değerlendirildiği celseler arasındaki süre 1 ay 11 gündür. Buna göre Mahkeme 30/4/2014-10/6/2014 tarihleri arasında en geç 41 gün içerisinde başvurucunun tutukluluk durumuyla ilgili -başvurucu ve müdafinin de katıldığı- duruşmalarda inceleme yapmıştır. Sonuç olarak inceleme yapılan duruşmalar arasındaki süre dikkate alındığında anılan karardaki sonuçtan ayrılmayı ve farklı bir değerlendirme yapmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

46. Açıklanan nedenlerle başvurucunun tahliye talebinin kendisinin ve müdafinin katılmadığı bir duruşmada değerlendirilmesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

47. Başvurucu; suçlamalara ilişkin yeterli delil olmadığını, usule aykırı alınan tanık ve şüpheli beyanlarına itibar edildiğini, gizli dinlenen telefon görüşmelerinin zorlama yorumlarla delil olarak kabul edildiğini, ceza usul hükümlerine aykırı yöntemlerle soruşturma yapılmasına rağmen tüm bunlara dayanılarak kendisine suç isnat edildiğini hukuka aykırı şekilde toplanan delillerin hatalı değerlendirilerek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

48. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde başvurucunun iddialarının özü itibarıyla Mahkemece delillerin yanlış değerlendirildiği ve hukuk kurallarının yanlış yorumlanarak isabetli ve adil karar verilmediği şikâyetine yönelik olduğu bu şikâyetin ise adil yargılanma hakkı ile ilgili olduğu gözetilerek başvurucunun bütün iddiaları Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmiştir.

49. Başurucu bu şikayetlerini mahkûmiyetine karar verilen her iki suç yönünden de ileri sürmüştür. Başvurucunun mahkûmiyetine karar verilen silahlı terör örgütü üyeliği ve mala zarar verme suçları için öngörülen kanun yolları dolayısıyla kesinleşme süreçleri farklıdır (bkz. § 18). Bu nedenle başvurucunun bu bölümdeki şikâyetleri her iki suç yönünden ayrı başlıklar altında değerlendirilmiştir.

a. Silahlı Terör Örgütü Üyeliği Yönünden

50. 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca bireysel başvuru yoluna başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, § 16).

51. Somut olayda başvurucu hakkındaki dava -bireysel başvurunun yapıldığıtarihitibarıyla ilk derece mahkemesinde derdest iken- sonrasında yapılan yargılamada başvurucunun mala zarar verme ve silahlı terör örgütü üyeliği suçlarından 7/3/2017 tarihinde mahkûmiyetine karar verilmiştir. Başvurucu hakkında terör örgütü üyesi olma suçuna dairverilen mahkûmiyet hükmünün bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla Yargıtayda temyiz incelemesinde olduğu anlaşılmaktadır.

52. Başvurucunun başvuru formunda dile getirdiği delillerin hatalı değerlendirildiğineilişkin şikâyetlerini istinaf/temyiz aşamasında ileri sürebilme ve ileri sürmüş ise bu şikâyetlerin bu aşamalarda incelenme imkânı bulunmaktadır. Bu çerçevede temyiz sürecibeklenmeden yargılama sürecindeki adil yargılanma hakkı ihlali şikâyetlerinin başvurucu tarafından bireysel başvuruya konu edildiği görülmüştür.

53. Somut olayda başvurucu, iddialarını ileri sürebileceği temyiz olağan kanun yolunu tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunmuştur.

54. Açıklanan gerekçelerle başvurunun başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Mala Zarar Verme Suçu Yönünden

55. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren yorum, uygulama ve sonuçlar Anayasa Mahkemesinin denetim yetkisi kapsamındadır (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).

56. Başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar, mahkemelerce delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup Mahkeme kararlarında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir hususun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.

57. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Tutukluluk incelemesinin ve/veya tahliye talebinin duruşma yapılmadan değerlendirilmesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Silahlı terör örgütü üyesi olma suçu yönünden adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. Mala zarar verme suçu yönünden adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 4/7/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Mehmet Yavaş [1.B.], B. No: 2014/8734, 4/7/2018, § …)
   
Başvuru Adı MEHMET YAVAŞ
Başvuru No 2014/8734
Başvuru Tarihi 5/6/2014
Karar Tarihi 4/7/2018

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, tutukluluğun makul süreyi aşması ve resen veya tahliye talebi üzerine yapılan tutukluluk incelemesinde müdafinin duruşmaya çağrılmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; hukuka aykırı şekilde toplanan delillerin hatalı değerlendirilerek mahkûmiyete karar verilmesi nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutukluluk (süre) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Tutulan kişinin yargı merciine başvuru hakkı (hakim önüne çıkarılma) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Hakkaniyete uygun yargılanma hakkı (hukuka aykırı deliller, bariz takdir hatası vs.) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 141
142
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi