TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
BURHAN CARLI BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/8781)
|
|
Karar Tarihi: 9/3/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Akif
YILDIRIM
|
Başvurucu
|
:
|
Burhan CARLI
|
Vekili
|
:
|
Av. Muzaffer
DEĞİRMENCİ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklamanın makul süreyi aşması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının; yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması,
özel statülü mahkemede yargılama yapılması, delillerin hatalı değerlendirilmesi
ve savunma hakkının kısıtlanması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal
edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 20/5/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca muhtelif
suçlardan yürütülen soruşturma kapsamında İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin
2/11/2007 tarihli ve 2007/127 Sorgu sayılı kararıyla tutuklanmıştır.
8. Soruşturma dosyasına erişim, soruşturma evresinin bir
kısmında Mahkeme kararıyla kısıtlanmıştır.
9. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2/1/2008 tarihli ve
E.2008/2 sayılı iddianamesiyle suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma,
izinsiz tehlikeli madde bulundurma, kasten yaralama, kişiyi hürriyetinden
yoksun kılma, yağma ve 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve
Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun'a muhalefet suçlarından başvurucu
hakkında kamu davası açılmıştır.
10. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesince (CMK 250. madde ile
görevli) yürütülen yargılamada, aynı Mahkemenin dört dosyası daha başvurucunun
da yargılandığı E.2008/4 sayılı dosya ile birleştirilmiştir. Birleştirmeler ile
birlikte yargılanan sanık sayısı otuz olmuştur.
11. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK 250. madde ile
görevli) 19/10/2011 tarihli kararıyla başvurucunun atılı suçlardan
mahkûmiyetine ve tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.
12. Başvurucunun temyizi üzerine Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 5/3/2014
tarihli ve E.2013/10692, K.2013/3783 sayılı kararıyla başvurucu hakkında 6136
sayılı Kanun'a muhalefet dışındaki suçlardan verilen hükümler onanmıştır.
13. Anılan karar, başvurucu tarafından 28/4/2014 tarihinde
öğrenilmiştir. Bireysel başvuru 20/5/2014 tarihinde yapılmıştır.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
14. Mahkemenin 9/3/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
15. Başvurucu, tutukluluğunun makul süreyi aştığını belirterek
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
16. Anayasa Mahkemesi, benzer iddiaların ileri sürüldüğü
başvurulara ilişkin olarak birçok kararında “zaman bakımından yetkisi”yle ilgili ilkeleri belirlemiştir. İlk derece
mahkemesince verilen mahkûmiyet kararının anılan yetkinin başladığı 23/9/2012
tarihinden sonra verilmiş olması gerektiği, bu tarihten önce verilen bir nihai
kararla sona eren tutukluluk hâllerine ilişkin başvuruların zaman bakımından
yetki dışında kaldığı kabul edilmiştir (Osman
Büyüksu, B. No: 2013/5512, 3/4/2014, §§
20-24; Ali Öksüz, B. No:
2013/6065, 3/4/2014, §§ 20-23; Cevdet Genç,
B. No: 2012/142, 9/1/2014, §§ 24-29).
17. Somut olayda başvurucunun suç isnadına bağlı tutukluluk
durumu başvurucunun mahkûm edildiği 19/10/2011 tarihinde yani bireysel
başvuruların incelenmeye başlandığı tarih olarak belirlenen 23/9/2012
tarihinden önce sona ermiştir.
18. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. İddia Makamının
İşlemlerine, Mahkemenin Bağımsız ve Tarafsızlığına İlişkin İhlal İddiaları
19. Başvurucu; soruşturmanın bizzat Cumhuriyet savcısı yerine
kollukça yapıldığını, iddianame tanzim edilirken lehe delillerin görmezden
gelindiğini, suça konu senedin Cumhuriyet Savcısınca aslının araştırılması
yerine fotokopisi ile yetinildiğini, bu evrede lehe delil ileri sürülemediğini,
müştekilerin sonradan vazgeçtikleri beyanlarına neden itibar edilmediğinin esas
hakkındaki mütalaada açıklanmadığını, yargılandığı Mahkemenin özel statülü
olarak kurulduğunu, bu tür mahkemelerin yargılamalarının güven vermediğini,
kanun koyucu tarafından sonradan bu sebeplerle kaldırıldığını belirterek
Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ihlal dildiğini ileri
sürmüştür.
20. 30/3/2011
tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (3),48. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları uyarınca başvurucunun başvuru konusu olaylara ilişkin iddialarını
açıklama, dayanılan Anayasa hükmünün ihlal edildiğine dair hukuki iddialarını
kanıtlama, bireysel başvuru kapsamındaki haklardan hangisinin hangi nedenle
ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeleri ve delilleri sunma yükümlülüğü
bulunmaktadır (S.S.A., B. No:
2013/2355, 7/11/2013, § 38; Veli Özdemir,
B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).
21. Somut olayda başvurucu, Savcılık işlemlerine yönelik ihlal
iddialarını soyut ve genel ifadelerle ileri sürmüş; soruşturma evresindeki
işlemlerden ve esas hakkındaki mütalaadan dolayı haklarının ne şekilde ihlal
edildiğine ilişkin gerekçeleri açıklama yönündeki yükümlülüğünü yerine
getirmemiştir.
22. Başvurucu, Mahkemenin bağımsız ve tarafsızlığına ilişkin
ihlal iddiasını da salt 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu'nun 250. maddesi ile görevli Mahkemenin özel statülü olarak kurulmasına
ve kamuoyu nezdinde bu mahkemelerin güven vermedikleri iddiasına dayandırmış ve
anılan Mahkemenin neden adil yargılama yapmadığını temellendirmemiştir. Bir
başka ifadeyle Mahkemenin hangi somut özelliğinin adil yargılanma hakkını ihlal
ettiği konusunda bir açıklamada bulunmamıştır. Bu nedenlerle ihlal iddiası ve
bu iddianın temelindeki olguların ispatına ilişkin yeterli açıklamalarda
bulunmayan başvurucunun iddiasını kanıtlayamadığı sonucuna varılmıştır.
23. Açıklanan nedenlerle başvurucu tarafından ileri sürülen
ihlal iddiaları kanıtlanamadığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Dosyaya Erişiminin
Engellenmesi Nedeniyle Savunma Hakkının Kısıtlandığına İlişkin İddia
24. Başvurucu, soruşturma evresinde dosyaya erişiminin
engellenmesi nedeniyle savunma hakkının kısıtlandığını belirterek adil
yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
25. Anayasa Mahkemesi, benzer iddiaların ileri sürüldüğü bir
başvuruda bu konudaki ilkeleri belirlemiştir. Buna göre süphelinin
dava dosyasına erişimine getirilen kısıtlama, duruşma öncesi delillerin suç
isnadı altındaki kişiye ulaştırılmasını ve sözlü yargılama aşamasında sanığın müdafii aracılığıyla deliller üzerine görüş sunmasını
engellememelidir. Kısıtlamaya ilişkin kararın alınmasında çelişmeli yargılama
ve silahların eşitliği ilkelerine riayet edilmeli ve sanığın menfaatlerinin
korunması için yeterli güvenceler sağlanmalıdır (Ersin Ekmekçi ve Sinan Ekmekçi, B. No: 2013/6068,
18/11/2015, §§ 54-68).
26. Başvurucu, duruşma öncesinde delillerin bir kısmından haberdar
olmuş, sözlü yargılama aşamasında (duruşmada) müdafii
aracılığıyla deliller üzerine görüş bildirmiş ve itirazlarını sunmuştur. Ayrıca
başvuru dosyası incelendiğinde “silahların eşitliği” ve “çelişmeli yargılama”
ilkelerine aykırı olarak başvurucuya delillerini sunma, inceletme ve itiraz
etme hususlarında uygun olanakların sağlanmadığına ilişkin bir delil de
bulunmamaktadır.
27. Açıklanan nedenlerle savunma hakkına yönelik bir ihlalin
olmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
D. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
28. Başvurucu; mahkeme kararlarının gerekçeli olmasına ilişkin
kurallara uyulmadığını, gerekçe gösterilmeksizin teşdit uygulandığını
belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
29. Anayasa’nın 36. maddesi gereği mahkemelerin her türlü
kararının gerekçeli olması gerekir. Ancak bu hak, yargılamada ileri sürülen tüm
iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz (Mehmet Yavuz, B. No: 2013/2995, 20/2/2014,
§ 51). Ancak ileri sürülen iddialardan biri kabul edildiğinde davanın sonucuna
etkili olması hâlinde mahkeme bu hususa belirli ve açık bir yanıt vermek
zorunda olabilir(Yasemin
Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56).
30. Yargılama sonunda sanık savunmaları, müşteki beyanları, olay
nedeniyle düzenlenen teşhis tutanakları, aramalar sonucu elde edilen deliller,
doktor raporları, ekspertiz raporları, telefon görüşme içerikleri ve tüm dosya
kapsamı birlikte değerlendirilmek suretiyle bir karar verildiği anlaşılmıştır.
Ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren, başvurucunun cezasının
azalmasına veya kalkmasına neden olabilecek türde (uyuşmazlığın çözümü için
esaslı) tüm iddia ve savunmaları ile dosya kapsamı dikkate alınarak verilen
kararda hükme ulaşılması için yeterli gerekçe bulunduğu görüldüğünden gerekçeli
karar hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır. Diğer
yandan suçun işleniş biçimi, yeri ve zamanı, müşteki üzerinde meydana getirdiği
etki dikkate alınarak başvurucu hakkındaki cezalar belirlenirken alt sınırdan
uzaklaşılmıştır.
31. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
E. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
32. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
33. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
34. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin
başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar
tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı
gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak
ise suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden
davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34)
35. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı
değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların
ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın
süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate
alınır (B.E., § 29)
36. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesince yürütülen yargılamada,
aynı Mahkemenin dört dosyası daha başvurucunun da yargılandığı E.2008/4 sayılı
dosya ile birleştirilmiştir. Birleştirmeler ile birlikte yargılanan sanık
sayısı otuz olmuştur. Yukarıda belirtilen ilkeler, davanın karmaşıklığı, taraf
sayısı ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate
alındığında somut olayda suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma, izinsiz
tehlikeli madde bulundurma, kasten yaralama, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma
ve yağma suçlarına yönelik yaklaşık 6 yıl 4 ay 25 gün sürdüğü anlaşılan
yargılamanın süresinin makul olduğu sonucuna varmak gerekir.
37. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmediğine karar
verilmesi gerekir.
F. Diğer İhlal İddiaları
38. Başvurucu; hakkında yürütülen ceza yargılamasında cezaların
şahsiliği ilkesine aykırı davranıldığını, takdiri indirim hükümlerinin
uygulanmadığını, şüpheden ve varsayımdan uzak delillere dayanılmadığını,
delillerin takdirinde yanılgıya düşülmesi suretiyle haksız olarak mahkûm
edildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
39. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile
uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu
olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil
eden, bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içeren
tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet
Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
40. Somut olayda İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan
yargılamada; sanık savunmaları, müşteki beyanları, olay nedeniyle düzenlenen
teşhis tutanakları, aramalar sonucu elde edilen deliller, doktor raporları,
ekspertiz raporları, telefon görüşme içerikleri ve tüm dosya kapsamı birlikte
değerlendirilmek suretiyle bir karar verildiği anlaşılmıştır. Başvurucunun
anılan iddialarının esas itibarıyla Derece Mahkemelerince verilen kararlarda
delillerin değerlendirilmesinde isabet bulunmadığına ve dolayısıyla kararın
sonucuna ilişkin olduğu görülmektedir. Yapılan yargılamada Mahkemenin ve Yargıtayın kararında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan herhangi bir durum da tespit
edilmemiştir.
41. Başvurucu tarafından ileri sürülen ihlal iddialarının
yukarıda belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu
sonucuna varıldığından başvurunun bu kısmının
açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın zaman bakımından
yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. İddia makamının
işlemlerine, mahkemenin bağımsız ve tarafsızlığına ilişkin ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Dosyaya erişiminin
engellenmesi nedeniyle savunma hakkının kısıtlandığı iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Gerekçeli karar
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR
OLDUĞUNA,
6. Diğer ihlal
iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin bilgi için (kapatılan) İstanbul 12.
Ağır Ceza Mahkemesinin (E.2008/4, K.2011/180) yerine bakan Mahkemeye
GÖNDERİLMESİNE,
E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
9/3/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.