logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Ali Fuat Yılmazer ve diğerleri (3) [1.B.], B. No: 2015/1150, 3/4/2019, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ 

 

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ALİ FUAT YILMAZER VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU (3)

(Başvuru Numarası: 2015/1150) 

 

Karar Tarihi: 3/4/2019

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Serruh KALELİ

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

Raportör

:

Ömer MENCİK

Başvurucular

:

1. Ali Fuat YILMAZER

 

 

2. Erol DEMİRHAN

 

 

3. Tufan ERGÜDER

Vekili

:

Av. Hüseyin ATAOL

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması ve tutukluluğa ilişkin kararların doğal hâkim, bağımsız ve tarafsız hâkim ilkelerine aykırı olan sulh ceza hâkimliklerince verilmesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; soruşturma dosyasına erişim imkânı verilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkı bağlamında silahların eşitliği ilkesinin; Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın birtakım açıklama ve yorumları nedeniyle adil yargılanma hakkı bağlamında masumiyet karinesinin; bir kısım medya organında yapılan haberler ve yazılan yazılar nedeniyle şeref ve itibar hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 20/1/2015 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.

6. Başvurucular, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını Anayasa Mahkemesine bildirmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

8. Kamuoyunda bilinen ismiyle Tahşiyeciler grubuna ilişkin yürütülen bir soruşturmada (anılan soruşturmalara ilişkin bilgiler için bkz. Hidayet Karaca [GK], B. No: 2015/144, 14/7/2015, §§ 10, 11) bir süre tutuklu kalan bir kişinin şikâyeti üzerine başvurucular da dâhil olmak üzere gazeteci, yapımcı, senarist, yönetmen ve emniyet görevlilerinin aralarında olduğu çok sayıda şüpheli hakkında iftira, sahtecilik ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma başlatılmıştır.

9. Öte yandan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 13/12/2014 tarihinde, başvurucuların ve diğer şüphelilerin üzerlerine atılı suçların niteliği ve dosyada mevcut bulgular dikkate alındığında başvurucuların da içinde bulunduğu şüpheli ve müdafileri ile diğer soruşturma süjelerinin soruşturma dosyasını incelemelerinin ve örnek almalarının soruşturmanın selametini tehlikeye düşüreceğini dikkate alarak 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 153. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre şüphelinin ve müdafiinin dosya içindeki belgeleri incelemesinin ve örnek almasının kısıtlanmasına karar verilmesini İstanbul 3. Sulh Ceza Hâkimliğinden talep etmiştir. Hâkimlik 13/12/2014 tarihinde dosya içeriğinin incelenmesinin veya belgelerden örnek alınmasının kısıtlanmasına karar vermiştir.

10. Başvurucu Tufan Ergüder 23/12/2014 tarihinde kısıtlama kararına itiraz etmiş, İstanbul 4. Sulh Ceza Hâkimliğince 29/12/2014 tarihinde itirazın kesin olarak reddine karar verilmiştir.

11. Başvurucu Tufan Ergüder, anılan soruşturma kapsamında 14/12/2014 tarihinde gözaltına alınmıştır.

12. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) 18/12/2014 tarihinde başvurucu Tufan Ergüder'i tutuklanması istemiyle İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir. Tutuklama talep yazısında; FETÖ/PDY (Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması) silahlı terör örgütü lideri olan Fetullah Gülen'in www.herkul.org isimli internet sitesinde 6/4/2009 tarihinde yayımlanan video kaydında Tahşiyeciler olarak bilinen bir dinî grup hakkında olumsuz ifadelerde bulunması, bu video kaydında belirtilen konuşmaların 8/4/2009 tarihinde Zaman gazetesinde haberleştirilmesi, 9/4/2009 tarihinde ise STV’de yayımlanan bir dizideki diyalogda Tahşiyeciler isminin geçmesi (bu yayın organlarının FETÖ/PDY ile ilişkisine ilişkin olarak bkz. Mehmet Özdemir, B. No: 2017/37283, 29/11/2018, §§ 80-84) sonrasında İstanbul Emniyet Müdürlüğünde görevli kolluk görevlileri tarafından anılan dinî gruba mensup bazı kişiler hakkında radikal Tahşiye grubu adı altında İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğünden gelen bir bilgi notuna istinaden soruşturma başlatıldığı, bu soruşturmanın birtakım usulsüzlükler çerçevesinde örgütlü bir yapı içinde gerçekleştirildiği ifade edilmiştir. Tutuklama talep yazısında ayrıca bu soruşturmanın gerçeğe aykırı belge ve evraklar hazırlanmak suretiyle FETÖ/PDY lideri Fetullah Gülen'in bir internet sitesinde Tahşiyeciler grubuna yönelik beyanlarının akabinde başlatılması, ülke çapında bu gruba yönelik birçok operasyonun benzer delillerle yapılmış olması hususlarının varlığı dikkate alınarak bu soruşturmada iftira suçuna vücut verebilecek eylemlerin örgütlü bir yapılanma içinde gerçekleştirildiği hususuna değinilmiştir.

13. Tutuklama talep yazısında başvurucu Tufan Ergüder yönünden yapılan değerlendirmede ise Tahşiyeciler grubuna yönelik olarak yürütülen soruşturmada başvurucunun İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesinden sorumlu emniyet müdür yardımcısı olduğu, bu soruşturmanın başvurucunun gözetim ve sorumluluğunda yapıldığı, başvurucunun bu soruşturmada Tahşiyeciler grubu üyelerine yönelik iletişimin dinlenmesini ve birtakım usulsüz işlemlerin yapılmasını sağladığı, bu soruşturmanın emir ve talimatlarının Fetullah Gülen tarafından verilmesi hususu da dikkate alındığında başvurucunun bu emir ve talimatın gereği olarak usule aykırı birtakım işlemler yaptığı ifade edilmiştir.

14. İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliği 18/12/2014 tarihinde, başvurucu Tufan Ergüder'insilahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar vermiştir. Hâkimlik, başvurucunun da aralarında olduğu şüpheliler yönünden kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu sonucuna varırken Tahşiyeciler grubuna yönelik olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan ve yürütülen bir soruşturmanın başlatılması sürecindeki gelişmelere ve bu soruşturmadaki birtakım usulsüzlüklere dayanmıştır. Bu noktada Hâkimlik, bu soruşturmanın başlatılmasının temel sebebinin soruşturmaya maruz kalan grubun Fetullah Gülen'in başında bulunduğu ve daha önceleri hizmet hareketi olarak anılan FETÖ/PDY'nin eleştirilmesi olduğunu ifade etmiş ve kararın devamında, bu eleştiriler nedeniyle Fetullah Gülen'in bir internet sitesinde yayımlanan videosunda bu grubu beyanlarıyla hedef gösterdiğini, bunun üzerine bu örgütle bağlantılı birtakım medya organında bu videoyu destekler mahiyette yayınlar yapıldığını, daha sonra ise İstanbul Emniyet Müdürlüğünde görevli kolluk görevlilerinin bu kişiler hakkında soruşturma başlattığını, bu soruşturmada usulsüz bir şekilde bu grup üyeleri hakkında tutuklama ve birtakım koruma tedbirlerine başvurulduğunu belirtmiştir.

15. Kararda; kuvvetli suç şüphesi yönünden yapılan değerlendirmede ayrıca İstihbarat ve Terörle Mücadele Şube Müdürlüklerinde görev yaptıkları anlaşılan -başvurucunun da aralarında olduğu- şüphelilerin emniyet teşkilatındaki hiyerarşi içinde değil yasal olmayan bir oluşum çerçevesinde faaliyette bulundukları ve ayrı bir yapı oluşturdukları, bu kapsamda Türkiye Cumhuriyeti'nin sosyal, ekonomik, askerî ve idari mekanizmasına yön veren kadroları ele geçirerek etkisiz hâle getirmeyi amaçladıkları, yetkilerini görevlerinin gereklerine aykırı kullanmak suretiyle örgütün amacına ulaşması için toplum üzerinde baskı, korkutma, yıldırma ve sindirme gibi yöntemler kullanarak işlemler yaptıkları yönündeki olgulara ve tutuklama talep yazısında yer alan diğer tespitlere değinilmiştir.

16. Hâkimlik, tutuklama nedenlerine ilişkin olarak ise "...yüklenen suçun yasada öngörülen ceza miktarı, işlendiği iddia edilen suçun önemli ve ciddi sayılan katalog suçlardan olması nedeniyle tutuklama nedenin 'Kanun gereğince' var sayıldığı, nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları ve 6352sayılı Yasa iledeğişik 5271 sayılı CMK’nun [Ceza Muhakemesi Kanunu'nun] 100 vedevam eden maddeleri uyarınca şüphelilerin tutuklanmasına engel hallerinin (tutuklama yasağı ve yargılama engeli bulunmaması hali gibi) bulunmadığı, almaları muhtemel ceza göz önüne alındığında kaçma şüphelerinin bulunduğu, soruşturmanın henüz tamamlanmaması nedeniyle şüphelilerin delilleri yok etme, gizleme, tanık veya mağdurlar üzerinde baskı oluşturma şüphesinin bulunduğu, işin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik önlemi değerlendirildiğinde, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 13. maddesinde ifade olunan 'ölçülülük' ilkesi uyarınca, daha hafif koruma önlemi olanadli kontrol tedbiri uygulanmasının bu aşamada soruşturmaya konu suç ve bu şüpheliler açısından 'yetersiz' kalacağı ve amaca hizmet etmeyeceği..." değerlendirmesinde bulunmuştur.

17. Başvurucu Tufan Ergüder 23/12/2014 tarihinde karara itiraz etmiş, İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimliği 25/12/2014 tarihinde itirazın kesin olarak reddine karar vermiştir.

18. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 26/12/2014 tarihinde ise başvurucular Ali Fuat Yılmazer ve Erol Demirhan'ı tutuklanmaları istemiyle İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir. Tutuklama talep yazısında, başvurucu Tufan Ergüder hakkında düzenlenen 18/12/2014 tarihli tutuklama talep yazısında belirtilen açıklamalarla aynı olan birtakım açıklamalara yer verilmiş; bu iki başvurucu yönünden ayrıca bir değerlendirme yapılması yoluna da gidilmiştir.

19. Tutuklama talep yazısında, başvurucular Ali Fuat Yılmazer ve Erol Demirhan yönünden yapılan değerlendirmede bu başvurucuların Tahşiyeciler grubuna yönelik yürütülen soruşturma sürecinde ve bu soruşturma öncesinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğünde şube müdürü ve şube müdür yardımcısı oldukları, bu gruba yönelik soruşturma öncesinde 3/12/2008 tarihinde başvurucu Ali Fuat Yılmazer'in Tahşiyeciler grubuna yönelik istihbari araştırma yapılması yönünde birden fazla il emniyet müdürlüğüne yazı yazdığı, bu soruşturmanın emir ve talimatlarının Fetullah Gülen tarafından verilmesi sonrasında ise yine başvurucu Ali Fuat Yılmazer'in şube müdürü olduğu dönemde adli sürecin başlatılmasını sağlamak amacıyla Şube Müdür Yardımcısı Erol Demirhan'ın Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne yazı yazdığı, daha sonra bu soruşturmanın usulsüz birtakım işlem ve eylemlerle devam ettirildiği, bu soruşturmanın emir ve talimatlarının Fetullah Gülen tarafından verilmesi hususu da dikkate alındığında başvurucuların bu emir ve talimatın gereği olarak usule aykırı birtakım işlemler yaptığı ifade edilmiştir.

20. İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliği 18/12/2014 tarihinde, başvurucular Ali Fuat Yılmazer ve Erol Demirhan'ın silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmalarına karar vermiştir. Hâkimlik; başvurucuların da aralarında olduğu şüpheliler yönünden kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu sonucuna varırken İstihbarat ve Terörle Mücadele Şube Müdürlüklerinde görev yaptıkları anlaşılan -başvurucuların da aralarında olduğu- şüphelilerin görevlerinin sağladığı nüfuz ve gücü görevlerinin gereklerine aykırı kullandıklarını, bu noktada Ali Fuat Yılmazer'in yazdığı bir yazıya istinaden Tahşiyeciler grubuna yönelik olarak istihbari bir araştırma yapılmasını sağladığını, bu araştırma sonrasında Erol Demirhan'ın yazdığı bir yazıyla soruşturma yapılması gerektiğini Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne bildirdiğini, bu bildirim üzerine Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından soruşturma talebinde bulunulduğunu, bu talebin Başsavcılık tarafından kabul edilmesi sonrasında soruşturma işlemlerinin Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünce yürütüldüğünü ancak yürütülen bu soruşturmada birtakım usulsüzlüklerin var olduğunu belirtmiştir.

21. Kararda; kuvvetli suç şüphesi yönünden yapılan değerlendirmede ayrıca İstihbarat ve Terörle Mücadele Şube Müdürlüklerinde görev yaptıkları anlaşılan -başvurucuların da aralarında olduğu- şüphelilerin emniyet teşkilatındaki hiyerarşi içinde değil yasal olmayan bir oluşum çerçevesinde faaliyette bulundukları ve ayrı bir yapı oluşturdukları, bu kapsamda Türkiye Cumhuriyeti'nin sosyal, ekonomik, askerî ve idari mekanizmasına yön veren kadroları ele geçirerek etkisiz hâle getirmeyi amaçladıkları,yetkilerini görevlerinin gereklerine aykırı kullanmak suretiyle örgütün amacına ulaşması için toplum üzerinde baskı, korkutma, yıldırma ve sindirme gibi yöntemler kullanarak işlemler yaptıkları yönündeki olgulara ve tutuklama talep yazısında yer alan diğer tespitlere değinilmiştir.

22. İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliği, tutuklama nedenlerine ilişkin olarak ise "...atılı suçun yasada ön görülen cezasının üst sınırı, atılı suçun katalog suçlardan olduğu , bu suçun önemli ve ciddi sayılan suçtan olması hasebiyle tutuklama nedeninin varsayıldığı, CMK' nun 100. ve devamı maddelerinde belirtilen tutuklama yasağı veya yargılama engeli gibi halin bulunmadğı, atılı suç yönünden şüphelilerin alabileceği ceza miktarı gözönüne bulundurulduğunda kaçabilecekleri yönünde şüphe bulunduğu, soruşturmanın henüz tamamlanmadığı, çok kapsamlı bir şekilde ve çok yönlü olarak soruşturmanın devam ettiği, bu anlamda şüphelilerin delilleri yok etme, gizleme, tanık ve mağdurlar üzerinde baskı oluşturma şüphesinin bulunduğu, atılı suç yönünden beklenen ceza veya güvenlik önlemi değerlendirildiğinde 'ölçülülük' ilkesi uyarınca daha hafif koruma önlemi olan adli kontrol tedbiri uygulanmasının bu aşamada yetersiz kalacağı..." değerlendirmesinde bulunmuştur.

23. Başvurucular Ali Fuat Yılmazer ve Erol Demirhan 31/12/2014 tarihinde bu karara itiraz etmiş, İstanbul 6. Sulh Ceza Hâkimliği 8/1/2015 tarihinde itirazın kesin olarak reddine karar vermiştir.

24. Başvurucu Tufan Ergüder kendisiyle ilgili olan tutuklamaya ilişkin nihai kararı 13/1/2015 tarihinde, başvurucular Ali Fuat Yılmazer ve Erol Demirhan ise kendileriyle ilgili olan tutuklamaya ilişkin nihai kararı 16/1/2015 tarihinde öğrendiklerini bildirmişlerdir.

25. Başvurucular 20/1/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.

26. Başsavcılıkça, başvurucuların da aralarında olduğu şüphelilerin resmî belgede sahtecilik, iftira ve silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediklerinden bahisle cezalandırılmaları istemiyle aynı yer Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmıştır.

27. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2015/281 sayılı dosyası üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.

28. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi 2/10/2015 tarihinde yaptığı tensip (duruşmaya hazırlık) incelemesi sırasında başvurucuların tutukluluk durumlarını da değerlendirmiş; başvurucular Ali Fuat Yılmazer ve Erol Demirhan'ın tutukluluk hâllerinin devamına, başvurucu Tufan Ergüder'in ise tahliyesine karar vermiştir.

29. Devam eden yargılama sonunda Mahkeme 3/11/2017 tarihli kararıyla başvurucuların silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 12 yıl, iftira suçundan 4 yıl 6 ay, başvurucu Tufan Ergüder'in bu suçlardan ayrı olarak resmî belgede sahtecilik suçundan da 9 yıl hapis cezası ile cezalandırılmalarına karar vermiştir. Aynı kararla başvurucular Ali Fuat Yılmazer ve Erol Demirhan'ın hükümle birlikte tutukluluk hâllerinin devamına, başvurucu Tufan Ergüder'in ise hükümle birlikte tutuklanmasına ve hakkında tutuklamaya yönelik yakalama emri düzenlenmesine karar verilmiştir.

30. Hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla davanın istinaf incelemesi devam etmektedir.

IV. İLGİLİ HUKUK

31. İlgili hukuk için bkz. Mehmet Özdemir, §§ 32-48.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

32. Mahkemenin 3/4/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Şeref ve İtibar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü

33. Başvurucular; bir kısım medya organında, aleyhlerinde olacak şekilde, gerçek dışı birtakım yazılar yer aldığını ve haberler yapıldığını belirterek adli yargılanma hakkı kapsamında masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

34. Bakanlık görüşünde; bu şikâyet yönünden başvuru formunda yeterli bir açıklamaya yer verilmediği, yapılan haberlerle masumiyet karinesinin ne şekilde ihlal edildiğinin somut bir şekilde ispat edilmediği belirtilmiştir.

35. Başvurucular; Bakanlık görüşüne karşı beyanlarında, başvuru formunda belirtilen açıklamalarla benzer nitelikte olan birtakım açıklamalarda bulunmuşlardır.

2. Değerlendirme

36. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların haklarında yapılan haberlerin ve yazıların gerçeği yansıtmadığı yönündeki şikâyetlerinin özü, şeref ve itibar hakkına ilişkindir. Bu nedenle şikâyetlerin bir bütün olarak şeref ve itibar hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

37. Öte yandan masumiyet karinesi, kişinin suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar yargılama makamları ve kamu otoriteleri tarafından suçlu olarak nitelendirilmemesini ve suçlu muamelesine tabi tutulmamasını güvence altına alır. Anayasa Mahkemesi, yargılama makamları veya diğer devlet görevlilerinin ifadeleri veya kışkırtmasına dayanmayan basın ve yayın organlarındaki yazılar veya bazı küçük düşürücü haberlerle ilgili şikâyetleri bir bütün olarak şeref ve itibarın korunmasını isteme hakkı kapsamında değerlendirmektedir (Kürşat Eyol, B. No: 2012/665, 13/6/2013, § 26; Kadir Sağdıç, [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, § 31).

38. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi şöyledir:

"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."

39. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."

40. Yukarıda belirtilen Anayasa ve Kanun hükümleri gereğince Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincillik niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).

41. Somut olayda başvurucuların bu şikâyetler yönünden hukuk sisteminde mevcut yargısal yolları tüketmeksizin doğrudan bireysel başvuruda bulundukları anlaşılmaktadır.

42. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Masumiyet Karinesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

a. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü

43. Başvurucular; Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın birtakım açıklamalarla onları suçlu ilan ettiklerini belirterek adli yargılanma hakkı bağlamında masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

44. Bakanlık görüşünde; bu şikâyet yönünden başvuru formunda yeterli bir açıklamaya yer verilmediği, masumiyet karinesinin ne şekilde ihlal edildiğinin somut bir şekilde ispat edilmediği belirtilmiştir.

45. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanlarında, başvuru formunda belirtilen açıklamalarla benzer nitelikte olan bir takım açıklamalarda bulunmuşlar; özellikle Cumhurbaşkanı'nın 15/12/2014 tarihli bir açıklamasının içeriğinin masumiyet karinesini açıkça ihlal ettiğini ileri sürmüşlerdir.

b. Değerlendirme

46. Anayasa Mahkemesine başvuru konusu olaylarla ilgili delilleri sunmak suretiyle olaylar hakkındaki iddialarını kanıtlamak ve dayanılan Anayasa hükmünün kendilerine göre ihlal edildiğine dair açıklamalarda bulunarak hukuki iddialarını ortaya koymak başvurucuya düşer. Başvurucunun kamu gücünün işlem, eylem ya da ihmali nedeniyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü hak ve özgürlük ile dayanılan Anayasa hükümlerini, ihlal gerekçelerini, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların neler olduğunu başvuru dilekçesinde belirtmesi şarttır. Başvuru dilekçesinde kamu gücünün ihlale neden olduğu iddia edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklerden hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).

47. Somut olayda başvurucuların başvuru formunda Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın birtakım açıklamalarına yer vererek bu açıklamaların masumiyet karinesini ihlal ettiğini ileri sürdükleri ancak bu açıklamalara ilişkin olarak başvuru eklerine herhangi bir belge eklemedikleri gibi bu beyanların kendilerini nasıl suçlu ilan ettiği hususunda yeterli açıklamalarda bulunmadıkları da görülmüştür.

48. Dolayısıyla başvurucuların masumiyet karinesini ihlal ettiğini ileri sürdükleri, Cumhurbaşkanı ve Başbakan tarafından yapıldığı iddia edilen açıklama ve yorumlar yönünden başvuruya konu ihlal iddialarıyla ilgili deliller sunarak olaylara ilişkin iddialarını kanıtlama ve hangi Anayasa hükmünün ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunmak suretiyle hukuki iddialarını ortaya koyma yükümlülüklerini yerine getirmedikleri anlaşılmıştır.

49. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddialarının temellendirilmemiş olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin Diğer İddialar

a. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü

50. Başvurucular, kısıtlama kararı gerekçe gösterilerek soruşturma dosyasına erişim imkânı verilmediğini belirterek adil yargılanma hakkı bağlamında savunma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

51. Bakanlık, daha önce benzer bir başvuruda bildirilen görüşler çerçevesinde bu şikâyete ilişkin olarak yeni bir görüş bildirilmesine gerek bulunmadığını belirterek görüş bildirmemiştir.

b. Değerlendirme

52. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincillik niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, §§ 16, 17).

53. Somut olayda başvuruya konu yargılamanın devam ettiği tespit edilmiştir (bkz. § 30). Bu kapsamda başvurucuların bu başlık altındaki şikâyetlere ilişkin olarak hukuk sisteminde mevcut yargısal yolları tüketmeksizin bireysel başvuruda bulundukları anlaşılmaktadır.

54. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

1. Tutuklamanın Hukuki Olmadığına İlişkin İddia

a. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü

55. Başvurucular; somut olayda haklarındaki suç isnatları ile ilgili olarak kuvvetli suç şüphesi ile tutuklama nedenlerinin bulunmadığını, özellikle kaçma şüphesi yönünden -başvuruculardan Ali Fuat Yılmazer ve Erol Demirhan yönünden- haklarında tutuklama kararı verildiği tarihte başka bir suçtan tutuklu olduklarını, tutuklu oldukları soruşturmada kendiliğinden teslim olduklarını, -diğer başvurucu Tufan Ergüder yönünden ise- hakkındaki bu soruşturmayı öğrenmesine rağmen evinde gözaltına alınmayı beklediğini, tüm bu hususlar dikkate alındığında kaçma şüphelerinin söz konusu olmadığını, tutuklama ve tutuklamaya itiraz sonucu verilen kararların gerekçelerinin ilgili ve yeterli olmadığını, bu kararlar verilirken ölçülülük ilkesinin dikkate alınmadığını, yine bu kararlarda herhangi bir kişiselleştirmeye gidilmediğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

56. Bakanlık, daha önce benzer bir başvuruda bildirilen görüşler çerçevesinde bu şikâyete ilişkin olarak yeni bir görüş bildirilmesine gerek bulunmadığını belirterek görüş bildirmemiştir.

57. Başvurucular Bakanlık görüşüne karşı beyanlarında; bu görüşün içeriğinde yapılan genel nitelikteki açıklamaların hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, ayrıca Bakanlıkça atıfta bulunan dosyadaki Bakanlık görüşlerini bilmedikleri için bu konularda beyanda bulunamadıklarını belirtmişlerdir.

b. Değerlendirme

58. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:

"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.

...

Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."

59. Başvurucuların tutuklamalarının hukuki olmadığına yönelik bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

i. Genel İlkeler

60. Anayasa'nın 19. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak ortaya konduktan sonra ikinci ve üçüncü fıkralarında, şekil ve şartları kanunda gösterilmek şartıyla kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak sayılmıştır (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 42).

61. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik bir müdahale olarak tutuklamanın Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen ve tutuklama tedbirinin niteliğine uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Halas Aslan, B. No: 2014/4994, 16/2/2017, §§ 53, 54).

62. Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasına göre tutuklama ancak suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler bakımından mümkündür. Bir başka anlatımla tutuklamanın ön koşulu, kişinin suçluluğu hakkında kuvvetli belirtinin bulunmasıdır. Bunun için suçlamanın kuvvetli sayılabilecek inandırıcı delillerle desteklenmesi gerekir (Mustafa Ali Balbay, B. No: 2012/1272, 4/12/2013, § 72).

63. Öte yandan Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında, tutuklama kararının kaçma ya da delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek amacıyla verilebileceği belirtilmiştir. 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesine göre de şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olguların bulunması, şüpheli veya sanığın davranışlarının delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme, tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma hususlarında kuvvetli şüphe oluşturması hâllerinde tutuklama kararı verilebilecektir. Maddede ayrıca işlendiği konusunda kuvvetli şüphe bulunması şartıyla tutuklama nedeninin varsayılabileceği suçlara ilişkin bir listeye yer verilmiştir (Halas Aslan, §§ 58, 59).

64. Diğer taraftan Anayasa'nın 13. maddesinde, temel hak ve özgürlüklere yönelik sınırlamaların ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı belirtilmiştir. Bu bağlamda dikkate alınacak hususlardan biri tutuklama tedbirinin isnat edilen suçun önemi ve uygulanacak olan yaptırımın ağırlığı karşısında ölçülü olmasıdır (Halas Aslan, § 72).

65. Her somut olayda tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirtinin olup olmadığının, tutuklama nedenlerinin bulunup bulunmadığının ve tutuklama tedbirinin ölçülülüğünün takdiri öncelikle anılan tedbiri uygulayan yargı mercilerine aittir. Zira bu konuda taraflarla ve delillerle doğrudan temas hâlinde olan yargı mercileri Anayasa Mahkemesine kıyasla daha iyi konumdadır. Bununla birlikte yargı mercilerinin belirtilen hususlardaki takdir aralığını aşıp aşmadığı Anayasa Mahkemesinin denetimine tabidir. Anayasa Mahkemesinin bu husustaki denetimi, somut olayın koşulları dikkate alınarak özellikle tutuklamaya ilişkin süreç ve tutuklama kararının gerekçeleri üzerinden yapılmalıdır (Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, §§ 123, 124).

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

66. Başvurucular, yürütülen bir soruşturma kapsamında silahlı terör örgütüne üye olma suçlamasıyla 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi uyarınca tutuklanmışlardır.Dolayısıyla başvurucular hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.

67. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.

68. Tutuklama talep yazılarında ve başvurucular hakkındaki tutuklama kararlarında; kamuoyunda Tahşiye grubu olarak bilinen grubun Fetullah Gülen'in başında bulunduğu FETÖ/PDY'yi eleştirmesi nedeniyle bu grup hakkında öncelikle başvuruculardan Ali Fuat Yılmazer'in yazdığı bir yazıyla istihbari olarak bilgi toplandığı, bunun akabinde Fetullah Gülen'in bir videosunda bu grubu hedef gösterdiği ve FETÖ/PDY ile bağlantılı olan medya organlarının Fetullah Gülen'in bu beyanlarını esas alarak yapılacak olan bir soruşturmaya altyapı oluşturdukları, daha sonra başvuruculardan Erol Demirhan'ın İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne bu grup hakkında soruşturma yapılmasının gerekli olduğunu bildiren bir yazı gönderdiği, bunun devamında bu grup hakkında soruşturma başlatılıp usule ve kanunlara aykırı birtakım işlemler yapıldığı ifade edilmiştir.

69. Talep yazılarında ve kararlarda ayrıca başvurucuların da aralarında bulunduğu şüphelilerin İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat ve Terörle Mücadele Şube Müdürlüklerinde görev yaptıkları dönemde, görevlerinin sağladığı nüfuz ve gücü görev gereklerine aykırı bir şekilde kullanarak, Tahşiye olarak bilinen gruba yönelik olarak usule ve kanunlara aykırı birtakım işlemler yaptıkları, şüphelilerin bu işlemleri yaparken emniyet teşkilatındaki hiyerarşi içinde değil yasal olmayan bir oluşum çerçevesinde faaliyette bulunduğu ve ayrı bir yapı oluşturdukları, bu kapsamda Türkiye Cumhuriyeti'nin sosyal, ekonomik, askerî ve idari mekanizmasına yön veren kadroları ele geçirerek etkisiz hâle getirmeyi amaçladıkları, örgütün amacına ulaşması için toplum üzerinde baskı, korkutma, yıldırma ve sindirme yöntemleri kullanarak işlemler yaptıkları belirtilmiş ve bu nedenlerle başvurucuların üzerlerine atılı suçu işlediği yönünde kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunduğu sonucuna varılmıştır (bkz. §§ 12-15, 18-21).

70. Tahşiyeciler grubuna yönelik olarak yürütülen soruşturmanın yukarıda değinilen özellikleri, yargı organlarının bu soruşturmaya yönelik tespit ve değerlendirmeleri, başvurucuların bu soruşturma süreçlerindeki konumu ile tutuklamaya karar veren Sulh Ceza Hâkimliklerinin atıf yaptığı deliller ve bunların içeriği bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucuların suç işlediğine dair kuvvetli belirtilerin soruşturma dosyasında mevcut olduğu görülmektedir.

71. Diğer taraftan başvurucular hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır.

72. İstanbul 1. ve 5. Sulh Ceza Hâkimliklerince başvurucuların tutuklanmalarına karar verilirken işlendiği iddia olunan suça ilişkin olarak Kanun'da öngörülen yaptırımın ağırlığına ve -öngörülen ceza miktarı dikkate alındığında- kaçma şüphesinin bulunmasına, delillerin yok edilmesi veya değiştirilmesi ihtimaline, isnat edilen suçun 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan katalog suçlar arasında olmasına ve adli kontrolün yetersiz kalacağına dayanıldığı görülmektedir (bkz. §§ 16, 22).

73. FETÖ/PDY'nin ülkedeki neredeyse tüm kamu kurum ve kuruşlarında örgütlenmiş olması, yüz elliyi aşkın ülkede faaliyet göstermesi, ciddi seviyede uluslararası ittifaklarının bulunması bu yapılanma ile ilgili olarak soruşturmaya tabi tutulan kişilerin yurt dışına kaçmasını ve yurt dışında barınmasını büyük ölçüde kolaylaştıracaktır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, § 272). Ayrıca başvurucuların tutuklanmasına esas alınan silahlı terör örgütüne üye olma suçu, Türk hukuk sistemi içindeki ağır cezai yaptırım öngörülen suç tipleri arasında olup (Mehmet Özdemir, § 42) isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç, 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlardandır (Mehmet Özdemir, § 33).

74. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile İstanbul 1. ve 5. Sulh Ceza Hâkimlikleri tarafından verilen kararların içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucular yönünden özellikle delilleri etkileme ihtimaline ve -suçun ağırlığına atfen- kaçma şüphesine ilişkin tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu söylenebilir.

75. Başvurucular hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2), § 151).

76. Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran Duran, § 64). Özellikle FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY'nin özellikleri (gizlilik, hücre tipi yapılanma, her kurumda örgütlenmiş olma, kendisine kutsallık atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde hareket etme gibi) de dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).

77. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate alındığında İstanbul 1. ve 5. Sulh Ceza Hâkimliklerinin isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucular hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.

78. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların tutuklamalarının hukuki olmadığı iddialarına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Sulh Ceza Hâkimliklerinin Doğal Hâkim, Bağımsız ve Tarafsız Hâkim İlkelerine Aykırı Olduğuna İlişkin İddia

a. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü

79. Başvurucular; tutuklama kararı veren Sulh Ceza Hâkimliklerinin doğal hâkim ilkesine aykırı olduğunu, ayrıca haklarındaki soruşturmanın başlatılması, bu süreçte yapılan yasal düzenlemeler, kurulan sulh ceza hâkimliklerine yapılan hâkim atamaları ve siyasi söylemler nedeniyle bu Hâkimliklerin bağımsız ve tarafsız olmadıkları yönünde yeterli kuşkunun mevcut olduğunu iddia etmişlerdir.

80. Başvurucular ayrıca tutuklama kararına karşı, belli bir amaç için kuruldukları yönünde çok sayıda emare bulunan sulh ceza hâkimliklerine başvurulmasına mecbur ve üst dereceli mahkeme tarafından tutukluluk hâllerinin değerlendirilmesi imkânından yoksun bırakıldıklarını belirterek etkili başvuru ile kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

81. Bakanlık, daha önce benzer bir başvuruda bildirilen görüşler çerçevesinde bu şikâyete ilişkin olarak yeni bir görüş bildirilmesine gerek bulunmadığını belirterek görüş bildirmemiştir.

b. Değerlendirme

82. Anayasa Mahkemesince sulh ceza hâkimliklerinin doğal hâkim güvencesini sağlamadıkları, tarafsız ve bağımsız mahkeme olmadıkları ve tutukluluğa itirazın bu yargı mercilerince karara bağlanmasının hürriyetten yoksun bırakılmaya karşı etkili bir itirazda bulunmayı imkânsız hâle getirdiğine ilişkin iddialar birçok kararda incelenmiş; bu kararlarda sulh ceza hâkimliklerinin yapısal özellikleri dikkate alınarak söz konusu iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varılmıştır (Hikmet Kopar ve diğerleri [GK], B. No: 2014/14061, 8/4/2015, §§ 101-115; Mehmet Baransu (2), B. No: 2015/7231, 17/5/2016, §§ 64-78, 94-97).

83. Somut başvuruda, aynı mahiyetteki iddialara ilişkin olarak anılan kararlarda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

84. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların sulh ceza hâkimliklerinin doğal hâkim, bağımsız ve tarafsız hâkim ilkelerine aykırı olduğu iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Şeref ve itibar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Masumiyet karinesinin ihlal edilmesinden dolayı adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin diğer iddiaların başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. Tutuklamanın hukuki olmamasından dolayı kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

5. Sulh ceza hâkimliklerinin doğal hâkim, bağımsız ve tarafsız hâkim ilkelerine aykırı olmasından dolayı kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 3/4/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Ali Fuat Yılmazer ve diğerleri (3) [1.B.], B. No: 2015/1150, 3/4/2019, § …)
   
Başvuru Adı ALİ FUAT YILMAZER VE DİĞERLERİ (3)
Başvuru No 2015/1150
Başvuru Tarihi 20/1/2015
Karar Tarihi 3/4/2019

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması ve tutukluluğa ilişkin kararların doğal hâkim, bağımsız ve tarafsız hâkim ilkelerine aykırı olan sulh ceza hâkimliklerince verilmesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; soruşturma dosyasına erişim imkânı verilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkı bağlamında silahların eşitliği ilkesinin; Cumhurbaşkanı ve Başbakan ın birtakım açıklama ve yorumları nedeniyle adil yargılanma hakkı bağlamında masumiyet karinesinin; bir kısım medya organında yapılan haberler ve yazılan yazılar nedeniyle şeref ve itibar hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Maddi ve manevi varlığın korunması hakkı Şeref ve İtibarın Korunması (İfade Özgürlüğü Hariç) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutukluluk (suç süphesi ve tutuklama nedeni) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Masumiyet karinesi (Ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkı (tebligat, mehil verme vs.) (ceza) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 91
101
104
141
142
153
5237 Türk Ceza Kanunu 309
311
312
314
3713 Terörle Mücadele Kanunu 1
2
3
5
5235 Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun 9
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi