TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ALİ RIZA AK BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2015/15965)
Karar Tarihi: 27/6/2018
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Raportör
Tuğçe TAKCI
Başvurucu
Ali Rıza AK
Vekili
Av. Emine AK
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, idari para cezasının iptali istemiyle yapılan başvurunun ilgisiz gerekçeyle reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 2/10/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucunun aracına Ankara Emniyet Müdürlüğünce Ankara/Çankaya'da kırmızı ışık ihlali yaptığı gerekçesiyle 189 TL tutarında idari para cezası kesilmiştir.
7. Ankara Emniyet Müdürlüğü Trafik Kural İhlal Tespit Formu'ndaki (form) fotoğrafta kırmızı ışık ihlalini gerçekleştiren aracın plakası 06 BD ...7 olarak göründüğü hâlde başvurucu hakkında düzenlenen 29/3/2015 tarihli trafik idari para cezası karar tutanağında araç plaka numarası 06 BG ...7 olarak yazılmıştır.
8. Başvurucu, kendisine ait 06 BG ...7 plaka numaralı araç hakkında verilen idari para cezasına konu kural ihlalinin başka plakalı bir araç tarafından yapıldığını, ancak cezanın sehven kendisine ait plakaya kesildiğini iddia ederek anılan cezanın iptali için başvuruda bulunmuştur.
9. Başvuru Ankara 3. Sulh Ceza Hakimliğinin 18/6/2015 tarihli kararıyla kesin olarak reddedilmiştir. Kararın başlık kısmında aracın plaka numarası 06 BG ...7 olarak belirtilmiştir.
10. Red kararının gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"İtiraz edenin dilekçesinde ileri sürdüğühususlar yerinde görülmediğinden, aksi sabit oluncaya kadar geçerli trafik idari para cezası tutanağının aksini ispata yeterli ve geçerli belge veya başkaca yasal bir delil sunulmadığından ve bu şekilde idari yaptırım kararı hukuka uygun bulunduğundan 5326 sayılı Kanunun 28/8-a.maddesi gereğince başvurunun reddi gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
...
İtiraz edenin dilekçesinde ileri sürdüğü hususlar yerinde görülmediğinden, seri MA Sıra No : 9520342 sayılı 29.03.2015tarihlikarar tutanağı ile düzenlenen 189,00 -TL idari para cezası ile ilgili BAŞVURUNUN REDDİNE, ..."
11. Karar 7/9/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
12. Başvurucu 2/10/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
13. Mahkemenin 27/6/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
14. Başvurucu, plakası farklı olan bir başka aracın trafik kuralı ihlali yaptığının formdaki fotoğraftan açıkça belli olduğu hâlde mahkemece itirazının yeterince incelenmeden ilgisiz gerekçeyle reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
15. Başvurucunun ileri sürdüğü ihlal iddialarının niteliği nazara alınarak başvurunun gerekçeli karar hakkına ilişkin olarak kabul edilebilirlik kriterlerinden olan anayasal ve kişisel önemden yoksun olma kriteri yönünden incelenmesi gerekir.
16. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında anayasal açıdan önem taşımayan ve başvurucunun önemli bir zarara uğramadığı başvuruların esastan incelenmeksizin reddedilebileceği hüküm altına alınmıştır.
17. Anılan hükümle anayasal ve kişisel önemden yoksun başvuruların esastan incelenmemesine imkân tanıyan ek bir kabul edilebilirlik kriteri getirilmiştir. Dolayısıyla diğer tüm kabul edilebilirlik kriterlerini taşısa hatta esas hakkında incelemeye geçildiğinde ihlal kararı verilebilecek nitelikte olsa bile Kanun’da belirtilen nitelikteki bir başvuru kabul edilemez bulunabilecektir (K.V. [GK], B. No: 2014/2293, 1/12/2016, § 55).
18. Kanun’da anayasal ve kişisel önemden yoksun başvuruların kabul edilemez bulunabilmesi için iki koşul öngörülmüştür: Anayasal önem olarak adlandırılabilecek olan birinci koşul başvurunun Anayasa’nın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından önem taşımaması, kişisel önem olarak adlandırılabilecek olan ikinci koşul ise başvurucunun önemli bir zarara uğramamasıdır (K.V., § 57).
19. Anayasa hükümlerinin yorumlanması açısından önem taşıma unsurunun başta Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru yoluyla daha önce yorumlamadığı meseleleri kapsadığında kuşku bulunmamaktadır. Bununla birlikte Mahkeme, bir meseleyle ilgili olarak daha önce Anayasa’nın ilgili hükümlerini yorumlamış olsa bile değişen durumları dikkate alarak yeniden yorumlama ihtiyacı duyabilir. Bu durumda da o meseleye ilişkin başvurunun anayasal öneminin bulunduğunu kabul etmek gerekir(K.V., § 63).
20. Anayasa’nın uygulanması açısından önem taşıma unsurunda ise Anayasa hükümlerinin uygulanması açısından başvurunun önem taşıdığının söylenebilmesi için kamu makamları ve derece mahkemelerinin belli bir meseleye ilişkin uygulamalarının Anayasa Mahkemesi yorumlarından farklı olması ve bu farklılığın da önemli olması gerekir(K.V., § 64).
21. Kişisel önemin bulunmaması koşulu ise -başvurucunun içinde bulunduğu koşullar da dâhil olmak üzere- her olayın kendine özgü koşulları dikkate alınarak ve objektif verilerden hareket edilerek Anayasa Mahkemesi tarafından değerlendirilir (K.V., §§ 66, 67).
22. Anayasa Mahkemesi; önüne gelen birçok başvuruda gerekçeli karar hakkının kapsam ve içeriğini belirlemiştir. Mahkeme, içtihadında insan haklarına ilişkin güvencelerin soyut ve teorik olarak değil uygulamada ve etkili bir şekilde sağlanması amacının gerçekleşmesi için derece mahkemelerinin ileri sürülen iddia ve savunmalara şeklen cevap vermiş olmalarının yeterli olmadığına, iddia ve savunmalara verilen cevapların dayanaksız olmaması, tutarlı ve makul olması gerektiğine vurgu yapmıştır. Mahkeme özellikle açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerektiğine dikkat çekmiştir (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/1213, 4/12/2013, §§ 25, 26; Vesim Parlak, B. No: 2012/1034, 20/3/2014, §§ 33, 34; Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, §§ 56, 57; Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31-39; Münür Ata, B. No: 2014/4958, 22/1/2015, §§ 37-44; Hikmet Çelik ve diğerleri, B. No: 2013/4894, 15/12/2015, §§ 54-59;Şah Tarım İnş. Tur. Ltd. Şti., B. No: 2013/7847, 9/3/2016, §§ 36-48).
23. Buna göre Anayasa Mahkemesinin sıklıkla uygulanmış açık içtihatlarının bulunduğu gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin başvurunun genel bir soruna işaret etmediği gibi Anayasa'nın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından da önem taşıdığının ortaya konulamadığı sonucuna varılmıştır.
24. Somut olaydaki başvuru formunda maddi zarar olarak nitelenebilecek toplam 189 TL tutarındaki idari para cezası miktarının serbest meslek sahibi olan başvurucunun mali durumuna ciddi anlamda zarar verdiği ve kendisi için ne denli önemli olduğu hususlarında herhangi bir açıklamanın olmadığı da gözetildiğinde başvuru konusu miktarın başvurucu açısından önemli bir zarar olduğu kanaatine ulaşılamamıştır.
25. Yukarıda açıklanan nedenlerle başvurunun Anayasa'nın yorumlanması ve uygulanması açısından önem taşımadığı gibi başvurucunun da önemli bir zarara uğramadığı sonucuna varılmaktadır.
26. Bununla birlikte, anayasal ve kişisel önem kriteri nedeniyle incelenemeyen ve bariz takdir hatası içeren bu tür ihlal iddialarının olağanüstü kanun yollarında incelenebileceği açıktır.
27. Açıklanan gerekçelerle anayasal ve kişisel önemden yoksun olduğu anlaşılan başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
Osman Alifeyyaz PAKSÜT ve Muammer TOPAL bu görüşe katılmamışlardır.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın anayasal ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Osman Alifeyyaz PAKSÜT ve Muammer TOPAL'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 27/6/2018 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Başvurucunun adına kayıtlı araç plakası 06 BG ...7 olup, benzer bir harf grubu taşıyan (06 BD ...7) plakalı aracın yaptığı trafik ihlali dolayısıyla sehven kendi plakasına yazılan trafik cezasının iptali amacıyla Sulh Ceza hakimliğine başvurmuş, ceza yazılan kendi aracı ile trafik ihlalini yapan aracın farklı araçlar olduğunu, Trafik Kural İhlal Tespit Formu ekindeki fotoğrafla kanıtlamış; ancak mahkeme herhangi bir gerekçe göstermeksizin başvuruyu reddetmiştir.
2. Bu durumda, idari cezanın iptali için yasa ile belirlenmiş merciin kararının ya tamamen keyfi olduğu, ya da başvuru dosyasının mercii tarafından hiç incelenmeden karar verildiği anlaşılmaktadır. Her iki durumun da Anayasa'nın 36 ve AİHS’nin 6. maddelerinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının, gerekçeli karar hakkı unsuru yönünden açık ihlalini oluşturduğunda tereddüt bulunmamaktadır.
3. Başvurucu, ret kararının kesin olması nedeniyle doğrudan Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur. Öncelikle, bireysel başvurunun da ayrı bir emek ve masraf gerektirdiği gözönünde bulundurulmalıdır. Ayrıca, başvurucunun mağduriyetinin 189 TL para cezasından ve Anayasa Mahkemesine başvuru harcından ibaret olmadığı, bunlara ilaveten manevi bir mağduriyetin de, yani olay nedeniyle yargıya güven duygusunun zedelenmesi boyutunun da mevcut olduğu ve bunun parayla ölçülemeyeceği dikkate alınmalıdır.
4. Hal böyle olmakla birlikte Bölüm çoğunluğunca başvurunun anayasal ve kişisel önemden yoksun olduğu gerekçesiyle KABUL EDİLEMEZ olduğuna karar verilmiştir. Bu sonuca aşağıdaki nedenlerle katılmıyoruz.
5. Anayasa'nın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından önem taşımayan ve başvurucunun önemli bir zarara uğramadığı başvuruların esastan incelenmeksizin reddine ilişkin kriterlerin kabulü, AİHM’de de nisbeten yeni bir uygulamadır. AİHM, bu yeni kriterin Sözleşme ve protokolleri ile güvence altına alınan hakların Avrupa düzeyinde korunmasını sağlama yönündeki temel görevine yoğunlaşması için oluşturulduğunu belirtmiştir (Stefanescu/Romanya (k.k.), B. No: 11774/04, 12/4/2011, § 35). De minimis non curat praetor (Hakim önemsiz ve küçük işlerle uğraşmaz) ilkesinden doğan bu yeni kabul edilebilirlik şartı, bir hak ihlalinin ne denli gerçek olursa olsun uluslararası bir mahkeme tarafından incelenmeyi gerektirecek asgari bir ağırlık düzeyine ulaşması gerektiği görüşüne dayanır (Korolev/Rusya (k.k.), B. No: 25551/05, 1/7/2010). Bu seviyenin değerlendirilmesinde ise ihlal edildiği iddia edilen hakkın doğası, ihlal iddiasının ciddiyeti ve ihlalin başvurucunun kişisel durumu üzerinde oluşturacağı olası sonuçlar gözönünde bulundurulur (Giusti/İtalya, B. No: 13175/03, 18/10/2011, § 34).
6. AİHM, bu kriteri uygularken (i) başvurucunun önemli bir zarar görüp görmediğini, (ii) Sözleşme ve eki protokollerinde tanımlandığı şekliyle insan haklarına saygı hususunun şikayetin esası bakımından bir inceleme gerektirip gerektirmediğini, (iii) davanın, ulusal mahkeme tarafından gereği gibi incelenip incelenmediğini ele almaktadır (Tayfun Görgün/Türkiye (k.k.), B. No: 42978/06, 16/9/2014).
7. Yine AİHM’ne göre, başvurucunun önemli bir zarar görüp görmediğinin tespitinde kendi özel şartları içinde başvurucunun yaşadığı dezavantajın da gözönünde bulundurulması gerekir. Bu noktada parasal tutar önemli olmakla birlikte her zaman tek ölçüt değildir (Korolev/Rusya).
8. Sözleşme ve protokollerinin güvence altına aldığı insan haklarına saygının başvurunun esastan incelenmesini gerektirip gerektirmediği hususuyla ilgili olarak AİHM, başvurunun davalı devletin Sözleşme kapsamındaki yükümlülüğünün netleştirilmesi veya davalı devletin yapısal bir eksikliği gidermeye teşvik edilmesi ihtiyacının olduğu durumlar gibi Sözleşme gerekliliklerinin yerine getirilmesini etkileyen genel nitelikte bir konuyu gündeme getirdiği durumlarda başvurunun esastan incelenmesi gerekeceğini belirtmiştir (Zwinkels/Hollanda (k.k.), B. No: 16593/10, 9/10/2012, § 28).
9. Trafik cezaları başta gelmek üzere, çok büyük miktarlarda olmayan idari cezalara ilişkin itirazların, iş çokluğu veya diğer herhangi bir nedenle, mahkemelerce incelenmeksizin, klişe kararlarla reddedildiği yolundaki şikayetlere sıkça rastlanmaktadır. Bu durum, yargı sistemimizde yapısal bir sorunun varlığına işaret etmekte, yargıya güveni zedelemektedir.
10. Bu nedenle, bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetinde Anayasa'nın 125 ve 36. maddelerinin güvencesi altında kanun koyucu tarafından öngörülmüş bir itiraz yolunun pratikte etkisiz hale gelmesine, hakkın korunmasının tesadüfi bir hale dönüşmesine yol açabilecek bu olaydaki ve benzeri durumların anayasal önemden yoksun olmayıp, aksine büyük anayasal önem taşıdığı kanaatindeyiz.
11. Ayrıca, hakkın büyük-küçük, önemli önemsiz ayrımına konu edilmesi mümkün değildir. Kaldı ki yukarıda 3. paragrafta belirttiğimiz gibi somut olayda başvurucunun mağduriyetini haksız yere ödediği 189 TL’dan ibaret saymak isabetli bir yaklaşım olmayacaktır.
Açıklanan nedenlerle tarafımızdan, Bölüm kararına muhalif kalınmıştır.
Üye