|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
|
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
MUHİTTİN PİRİNÇÇİOĞLU BAŞVURUSU (2)
|
|
(Başvuru Numarası: 2015/16260)
|
Karar Tarihi: 27/6/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Fatih ALKAN
|
Başvurucu
|
:
|
Muhittin
PİRİNÇÇİOĞLU
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan
başvurucu tarafından gönderilmek istenen mektubun sakıncalı bulunarak
muhatabına gönderilmemesine karar verilmesi nedeniyle haberleşme hürriyetinin
ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 30/9/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
6. Karabük T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu)
hükümlü olarak bulunan başvurucu, muhatabını Kürdistan Demokrat Partisi (PDK)
Ankara Temsilciliği olarak belirttiği bir mektup göndermek istemiştir.
7. Başvurucuyla birlikte on bir hükümlü tarafından imzalanan
20/7/2015 tarihli söz konusu mektupta yer alan ifadelerden bir kısmı şöyledir:
"... Sayın PDK yetkilileri,
...DAİŞ karşısında direnebilen, gücünü kırarak
geriletebilen tek güç PYD öncülüğünde savaşan YPG/YPJ ve Rojava
halkıdır. ... Bu konuda PYD Eşbaşkanı Sayın Salih
Müslim'in çağrısı esastır... T.C.; ... Kürt halkının imhasında ısrar
etmektedir. ... Kürt halkının ve Rojava'da büyük
bedellerle gerçekleştirilen ulusal başarıların teminatı, ulusal birliği ilkeler
temelinde sözleşmeye ve kurumlaşmaya kavuşturmaktır. Bunun için de Ulusal
Kongreyi gerçekleştirmektir. ... başta PDK olmak üzere ... herkesi Ulusal
Kongrenin gerçekleşmesi için toplanmaya ... çağırıyoruz."
8. İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığının (Disiplin Kurulu)
21/7/2015 tarihli sakıncalı mektup değerlendirme kararıyla mektup içeriğinde
çizilemeyecek kadar çok sakıncalı ifade görüldüğü gerekçesiyle mektubun
muhatabına gönderilmemesine karar verilmiştir.
9. Başvurucu tarafından Disiplin Kurulu kararına karşı Karabük
İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) yapılan itiraz 31/7/2015 tarihli kararla
reddedilmiştir. Kararda, Disiplin Kurulunun itiraza konu edilen kararında usule
ve yasaya aykırılık bulunmadığı belirtilmiştir.
10. Başvurucu tarafından İnfaz Hâkimliğinin kararına karşı
Karabük Ağır Ceza Mahkemesine yapılan itiraz 4/9/2015 tarihli kararla
reddedilmiştir. Kararın gerekçesinde, İnfaz Hâkimliği kararının usul ve yasaya
uygun olduğuna ilişkin değerlendirmeye yer verilmiştir.
11. Nihai karar 11/9/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
12. Başvurucu 30/9/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
13. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında hükümlü ve
tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara ceza infaz
kurumunun ilgili kurulları tarafından yapılan müdahalelere dayanak oluşturan
mevzuata yer vermiştir (Ahmet Temiz,
B. No: 2013/1822, 20/5/2015, §§ 16-20).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
14. Mahkemenin 27/6/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
15. Başvurucu; ifade hürriyeti kapsamında kalan ve suç unsuru
içermeyen mektubun soyut gerekçelerle muhatabına gönderilmediğini, idari ve
yargısal kararlarda somut bir belirleme yapılmadığını, mektubun gönderilmemesi
işleminin demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülü olmadığını ileri sürmüştür.
Başvurucu, keyfî bir müdahale teşkil eden söz konusu işleme karşı yaptığı
itirazların gerekçesiz ve hukuka aykırı şekilde reddedildiğini iddia etmiştir.
Başvurucu, bu nedenlerle haberleşme ve ifade hürriyetinin ihlal edildiğini
ileri sürmüş; ihlalin tespiti ile lehine tazminata hükmedilmesi talebinde
bulunmuştur.
B. Değerlendirme
16. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, göndermek
istediği mektubun Disiplin Kurulunca sakıncalı görülerek alıkonulması nedeniyle
haberleşme hürriyetinin engellenmesine ilişkindir. Anayasa Mahkemesinin önceki
kararlarında bu tür başvurular haberleşme hürriyeti kapsamında incelenmiştir (Ahmet Temiz, § 23; Özkan Kart (2), B. No: 2013/1201,
20/5/2015, § 22; Akif İpek, B.
No: 2013/9456, 24/6/2015, § 23; Ramazan
Vural, B. No: 2013/1148, 7/7/2015, § 24; Eren Yıldız, B. No: 2013/759, 7/7/2015, § 25; Mustafa Aydin, B. No: 2013/275, 6/10/2015,
§ 24). Somut başvuruda da bu durumdan ayrılmayı gerektirecek bir durum
bulunmamaktadır.
17. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa'nın "Haberleşme hürriyeti" kenar
başlıklı 22. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes, haberleşme hürriyetinesahiptir.
Haberleşmeningizliliği esastır.
Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin
önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve
özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak
usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak
gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin
yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz...
İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve
kuruluşları kanunda belirtilir."
18. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasına göre Anayasa Mahkemesince açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul
edilemez olduğuna karar verilebilir. Başvurucunun ihlal iddialarını
temellendiremediği, iddialarının salt kanun yolunda gözetilmesi gereken
hususlara ilişkin olduğu, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya
müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama
şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
19. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine
gönderilen mektuplara ceza infaz kurumunun ilgili kurulları tarafından yapılan
müdahalelere ilişkin genel ilkeler belirtilmiştir (Ahmet Temiz, §§ 28-34). Buna göre haberleşme özgürlüğüne
yapılan müdahale öncelikle kanunla öngörülmelidir. Müdahalenin yasal dayanağını
oluşturan mevzuatın, ulaşılabilir,
yeterince açık ve belirli bir eylemin gerektirdiği sonuçlar açısından öngörülebilir olması gerekir. İkinci
olarak söz konusu müdahale meşru bir amaca
dayanmalı, demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülü olmalıdır.
20. Disiplin Kurulu, başvurucu tarafından gönderilmek istenen
mektubun sakıncalı olduğunu değerlendirerek gönderilmemesine karar vermiştir.
Dolayısıyla anılan işlem ile kamu makamları tarafından başvurucunun haberleşme
hürriyetine bir müdahalede bulunulduğu açıktır.
21. Anılan müdahale, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci
fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı ve
Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde
Anayasa’nın 22. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu nedenle sınırlamanın
Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen kanun tarafından öngörülme, meşru amaç
taşıma, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ve ölçülülük ilkesine
aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir. (Ahmet Temiz, § 36).
22. Somut olayda 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun'un 68. maddesinin hükümlülerin
ceza infaz kurumlarından yaptıkları yazışmaların denetimi ve
sınırlandırılmasının kanuni dayanağını oluşturduğu anlaşılmaktadır (Ahmet Temiz, §§ 37-46). Öte yandan,
haberleşme hürriyetinin düzenlendiği Anayasa'nın 22. maddesinin ikinci
fıkrasında, söz konusu sınırlama sebeplerine bağlı kalınarak yapılacak
sınırlamanın ancak usulüne uygun olarak verilecek hâkim kararıyla mümkün
olabileceği belirtildikten sonra üçüncü fıkrasında "İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda
belirtilir" denilerek bu kuralın da mutlak olmadığı ve bu
kurala bazı kurumlar yönünden kanunla sınırlamalar getirilebileceği açıkça düzenlenmiştir
(AYM, E.2014/122, K.2015/123, 30/12/2015, § 71). Bu bağlamda ceza infaz
kurumları, Anayasa'nın 22. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında istisnaların
uygulanacağı kamu kurumlarındandır (Mehmet
Koray Eryaşa, B. No: 2013/6693, 16/4/2015,
§§ 74-76).
23. Başvurucunun mektubunun Disiplin Kurulu Başkanlığınca
denetlenmesi suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin, millî
güvenliğin ve kamu düzeninin korunması ile suç işlenmesinin önlenmesi
amaçlarını taşıdığı, bunun da Anayasa'nın haberleşme hürriyetine ilişkin 22.
maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru bir amaç olduğu sonucuna varılmıştır
(Ahmet Temiz, §§ 47-50).
24. Ceza infaz kurumlarında tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak
suçun önlenmesi ve disiplinin temini gibi ceza infaz kurumunda güvenliğin
sağlanmasına yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda
hükümlü ve tutukluların sahip oldukları haklar sınırlandırılabilir (Turan Günana, B.
No: 2013/3550, 19/11 /2014, § 35).
25. Somut başvuruya konu mektubun genelinde, silahlı terör
örgütü oldukları yargı kararlarıyla hüküm altına alınmış iki örgütün
birbirlerine karşı yürüttükleri silahlı mücadelesi hakkında yapılan
değerlendirmelere yer verilmektedir. Söz konusu mücadelenin taraflarından biri
olan terör örgütünün geçmişte gerçekleştirdiği ve hâlen devam ettirdiği
eylemlerinden övgüyle bahsedildiği mektupta, Türkiye Cumhuriyeti devleti
katliam yapmakla itham edilmektedir. Öte yandan silahlı bir terör örgütünün
ideolojisini ve bu kapsamdaki icrasını meşru gösterecek şekilde gelecekte büyük
bir kongre tertip edilmesi ve bu kongreye katılımın sağlanması çağrısıyla
mektup sona erdirilmektedir.
26. Somut başvuruya konu mektubun sakıncalı bulunarak gönderilmemesine
karar verilmesinin nedeni olarak anılan mektubun içeriğinde çizilemeyecek kadar
çok sakıncalı ifadenin yer alması gösterilmiştir. Silahlı terör örgütleri ile
onların yasa dışı eylemlerinin meşrulaştırıp muhataplarına birtakım hedeflerin konulduğu
mektupta açık şekilde terör eylemlerinden övgüyle bahsedilmekte ve bu kapsamda
çağrı yapılmaktadır. Mektupta kullanılan üslup gözönüne
alındığında mektubun şiddeti meşru gösteren, şiddete teşvik edici ve özendirici
bir şekilde kaleme alındığı görülmektedir.
27. Buna göre haberleşme hürriyetine yönelik söz konusu
müdahalenin Anayasa'nın 22. maddesi anlamında millî güvenliğin ve kamu
düzeninin korunması ile suç işlenmesinin önlenmesi için ihtiyaç duyulan
demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmadığı ve müdahalenin
ulaşılmak istenen amaçla ölçülü olduğu sonucuna varılmıştır. Neticede somut
olayda haberleşme hürriyetine yönelik açık ve görünür bir ihlalin bulunmadığı
değerlendirilmiştir.
28. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
27/6/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.