TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SAMANYOLU HABER YAYINCILIK HİZMETLERİ A.Ş. VE
DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/17125)
|
|
Karar Tarihi: 26/9/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportörler
|
:
|
Ayhan KILIÇ
|
|
|
Recep KAPLAN
|
Başvurucular
|
:
|
1. Samanyolu Haber Yayıncılık
Hizmetleri A.Ş.
|
|
|
2. Samanyolu Yayıncılık Hizmetleri
A.Ş.
|
|
|
3. SEM Haber Ajansı A.Ş.
|
|
|
4. Yumurcak Yayıncılık Hizmetleri A.Ş.
|
Vekili
|
:
|
Av. Adnan ŞEKER
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, başvurucuların sahibi olduğu televizyon kanallarının
bazı yayın platformlarından çıkarılması nedeniyle ifade ve basın özgürlüğünün
ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 9/11/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
6. Başvurucuların sahibi olduğu Samanyolu TV, Samanyolu Haber,
Yumurcak TV, Mehtap TV isimli televizyon kanallarının yayınları Digital Platform Teknoloji Hizmetleri A.Ş.nin
(Digitürk) 8/10/2015 tarihinde yaptığı aşağıdaki açıklama sonrasında Digitürk
yayın platformundan çıkarılmıştır:
"Değerli müşterilerimiz, Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığı, 'Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma
Bürosu' tarafından yapılan bir soruşturma ile ilgili olarak şirketimize resmi
bir yazı tebliğ edilmiştir. Söz konusu yazının içeriği gereği yasal
zorunluluktan dolayı ... Samanyolu TV, Mehtap TV, S Haber, .. Yumurcak TV ve
... kanalları platformumuzdan çıkarılmıştır."
7. Başvurucuların sahibi olduğu mezkur televizyon kanalları,
Digitürk ile birlikte Teledünya, Tivibu,
Turksat Kablo Tv ve Turksat Analog isimli yayın platformlarından da
çıkarılmıştır.
8. Başvurucular, bu işlemlere karşı Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığına,
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Başkanlığına ve Rekabet Kurumu Başkanlığına
başvurmuş; ayrıca Digitürk'e bildirim yapan savcıya karşı tazminat davası
açmış; Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna şikâyet dilekçesi vermişlerdir.
9. Başvurucular 9/11/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
10. 8/11/2016 tarihli ve 6755 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme
Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine
Dair Kanun ile kanunlaştırılan 668 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması
Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin (KHK) 2. Maddesi ileyukarıda
ismi belirtilen televizyon kanallarının kapatılmasına karar verilmiştir.
11. 8/2/2018 tarihli ve 7091 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul
Edilmesine Dair Kanun ile kanunlaştırılan 670 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınması Gereken Tedbirler Hakkında KHK ile de, kapatılan özel televizyonların
bağlı olduğu şirketlerin faaliyetlerinin sonlandırılarak ticari sicil
kayıtlarının resen terkin edileceği hükme bağlanmıştır.
12. Anayasa Mahkemesine Bahri Ağaoğlu isimli şahıs tarafından
verilen 25/2/2019 kayıt tarihli dilekçede anılan kişinin başvurucu şirketlerin
hâkim hissedarı konumunda olduğu belirtilmiş ve başvurunun takibinde hukuki
menfaati olduğu ileri sürülmüştür. Ancak anılan şahsın başvurucu şirketlerin
hâkim ortağı olduğu yönündeki iddiasını ispata yarar hiçbir belge Anayasa
Mahkemesine sunulmamıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
13. 668 sayılı KHK'nın "Alınan
tedbirler" kenar başlıklı 2. maddesinin ilgili kısımları
şöyledir:
"(1) Milli güvenliğe tehdit oluşturduğu
tespit edilen Fethullahçı Terör Örgütüne (FETÖ/PDY)
aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olan;
b) Ekli (2) sayılı listede yer alan özel radyo
ve televizyon kuruluşları kapatılmıştır.
...
2 SAYILI LİSTE
TELEVİZYONLAR
...
13 SAMANYOLU TV"
14. 670 sayılı KHK'nın "Devir
işlemlerine ilişkin tedbirler" kenar başlıklı 5. maddesinin (3)
numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve
televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanallarının bağlı oldukları
şirketlerin faaliyetleri sonlandırılarak ticari sicil kayıtları resen terkin
edilir."
15. Bireysel başvuru anında tüzelkişiliği haiz olan ancak
bireysel başvurunun incelenmesi aşamasında tüzelkişiliğini yitiren ticaret
şirketleri hakkında yapılan değerlendirmelerde kullanılan ulusal hukuk
kaynakları için ayrıca bkz. Gümüşdere İnşaat Ticaret ve Sanayi A.Ş., B. No:
2013/5016, 12/6/2018, §§ 8-23.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 26/9/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru
incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
17. Başvurucular yayın platformundan çıkarılma işlemi nedeniyle
ifade özgürlüğünün, ayrımcılık yasağının ve mülkiyet hakkının, bu işleme
dayanak olan savcılık kararına karşı dava açma imkânı olmaması nedeniyle de
mahkemeye erişim hakkının ve etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmektedir.
B. Değerlendirme
18. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nda taraf ehliyeti bir dava şartı olarak düzenlenmiştir. Türk hukukunda
taraf ehliyeti 21/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda
düzenlenen hak ehliyetinin varlığına bağlanmıştır. Buna göre ancak hak
ehliyetine sahip olanlar yargı mercileri önünde taraf statüsü kazanabilir ve
ancak hak ehliyetini haiz olanlar lehine veya aleyhine hüküm kurulabilir (Gümüşdere İnşaat Ticaret ve Sanayi A.Ş., § 32).
19. Özel hukuk tüzelkişilerinin hak ehliyetini haiz oldukları
hususunda kuşku bulunmamaktadır. Dolayısıyla bunların yargı mercileri önünde
taraf olma sıfatı vardır. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 46. maddesinin (2) numaralı
fıkrasının ikinci cümlesinde de özel hukuk tüzelkişilerinin bireysel başvuruda
bulunabilecekleri kabul edilmiştir. Ancak özel hukuk tüzelkişilerinin yargı
mercileri önünde taraf statüsünde bulunabilmeleri için hukuken var olmaları,
diğer ifadeyle tüzelkişiliği haiz olmaları zorunludur (Gümüşdere İnşaat Ticaret ve Sanayi A.Ş., § 33).
20. 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun
588. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre şirket, ticaret siciline tescil ile
tüzelkişilik kazanır. Dolayısıyla henüz ticaret siciline tescil edilmemiş bir
şirketin tüzelkişilik kazanması mümkün olmadığı gibi ticaret sicil kaydı
silinen bir şirketin tüzelkişilik vasfı da sona erer. Başka bir deyişle ticaret
siciline tescil ile tüzelkişilik niteliğini edinen ticari şirketin sicil
kaydının silinmesiyle de hukuki varlığı sona erer (Gümüşdere İnşaat Ticaret ve Sanayi A.Ş., § 34).
21. Bu itibarla sicil kaydı terkin edilen bir ticari şirketin
yargı mercileri önünde taraf statüsünde bulunması mümkün değildir. Tabiatıyla
bu durum bireysel başvurular yönünden de geçerlidir. Buna göre tüzelkişiliğini
yitirmiş bir şirketin bireysel başvuruda bulunması mümkün olmadığı gibi
bireysel başvuruda bulunan bir şirketin tüzelkişiliğini bireysel başvuru
sürecinin sonuna kadar koruması da gerekmektedir. Dolayısıyla hiç tüzelkişilik
kazanmamış veya tüzelkişiliği ortadan kalkmış şirket adına yapılan bireysel
başvuru ile bireysel başvuru devam ederken tüzelkişiliğini yitiren şirkete
ilişkin bireysel başvurunun esasının incelenmesi mümkün değildir (Gümüşdere İnşaat Ticaret ve Sanayi A.Ş., § 35).
22. Özetle şirketin bireysel başvuru anında tüzelkişiliği haiz
olması ve bunu bireysel başvuru sürecinin sonuna kadar koruması şirketler
tarafından yapılan başvurunun esasının incelenebilmesi için zorunlu bir
koşuldur (Gümüşdere İnşaat Ticaret ve Sanayi A.Ş., § 36).
23. Buna karşılık somut olayda 670 sayılı KHK'nın 5. maddesinin
(3) numaralı fıkrası çerçevesinde başvurucu şirketlerin sicil kaydı terkin
edilmiştir (bkz. § 14).
24. Şirketin ticaret sicil kaydının silinmesi ve tüzelkişiliğini
yitirmesi olgusu bireysel başvurunun esasının incelenmesine engel teşkil eder.
Anayasa Mahkemesi, başvurunun incelemesi devam ederken başvuru ehliyetinin
yitirilmesi durumunda başvurunun düşmesine karar vermektedir (Gümüşdere İnşaat Ticaret ve Sanayi A.Ş., §§ 38,
39).
25. Bununla birlikte somut olayda başvurucu şirketlerin
tüzelkişiliği ilgili kanunlarda öngörülen sona erme sebeplerinden biriyle sona
ermemiş, kamu otoritesince doğrudan 670 sayılı KHK marifetiyle sona
erdirilmiştir.
26. 670 sayılı KHK ile resen sicilden terkin edilen şirketin
durumunun, ilgili kanunda belirtilen yollarla tüzelkişiliği sona eren
şirketlerin durumu ile aynı olmadığı açıktır. Zira ilgili kanunda belirtilen yollarla
tüzelkişiliği sona eren şirketlerin tüzelkişiliğinin sona ermesi durumlarında
şirket ortaklarının durumu bildikleri veya en azından bilmeleri gerektiği
söylenebilir. Bu hâlde ortakların kendi menfaatlerini yeteri kadar kolladıkları
ve şirketin taraf olduğu bireysel başvuruların düşebileceğini öngördükleri
varsayılabilir.
27. Buna karşılık kamu otoritesince bir şirketin tüzelkişiliğine
tek taraflı bir işlemle son verilmesi durumunda bu şirketin taraf olduğu
bireysel başvurular hakkında düşme kararı verilmesi gerektiğinin kabulü hâlinde
ortakların öngöremedikleri bir terkin işlemi nedeniyle menfaatlerinin
zedelenmesi söz konusu olabilir. Nitekim daha önce şirket tüzelkişiliğinin
başvurmasını güçleştiren hukuki sınırlamalar nedeniyle bu şirketlerin ortağı ve
yöneticisi olduğu anlaşılan başvurucular yönünden doğrudan ve güncel bir
mağduriyetin söz konusu olduğu sonucuna varılmıştır (Özgür Güleç, B. No: 2014/11503, 1/2/2017, § 37; Hamdi Akın İpek, B. No: 2015/17763,
24/5/2018, § 79). Bu nedenle Anayasa Mahkemesinin özel hukuk tüzel kişilerinin
hukuki varlığının kamu otoritesince tek taraflı işlemle sona erdirilmesi hâline
özgü olarak yeni bir yaklaşım geliştirmesi zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.
28. Anayasa Mahkemesi mülkiyet hakkı örneğinde olduğu gibi belli
bazı haklarla ilgili başvurularda gerçek kişilerin bireysel başvuruda
bulunduktan sonra ölmesi durumunda mirasçılarının makul bir süre içinde
bireysel başvuruya devam etmek istediklerini bildirmeleri durumunda düşme
kararı vermeyip başvuruyu incelemeye devam etmektedir. Bu durumda mirasçılar
başvurunun tarafı hâline gelmektedir. Anayasa Mahkemesinin bu konudaki
yaklaşımı T.G. (B. No:
2017/21163, 9/1/2019, § 17-20) kararında görülebilir:
"17. Anayasa Mahkemesi Asya Oktay ve
diğerleri kararında (B. No: 2014/3549, 22/3/2017, §§ 18-21) başvurucunun
bireysel başvurunun yapıldığı tarihten sonra ölmesi durumunda başvurunun
incelenmesine devam edilip edilemeyeceğine ilişkin ilkelerini belirlemiştir.
Anılan kararın ilgili bölümü şöyledir:
'18. Uygulamada hukuk yargılamalarında,
taraflardan birinin ölümü halinde dava sonunda verilecek hükmün olumlu veya
olumsuz bir şekilde mirasçıların haklarını etkilemesi nedeniyle davaya
mirasçılar tarafından devam edilebileceğinin kabul edildiği hallerde,
mahkemelerce mirasçılara usulüne uygun olarak tebligat yapılarak mirası
reddetmeyen mirasçıların mecburi dava arkadaşı olarak davada yer almalarının
sağlandığı görülmektedir (Yargıtay 21. Hukuk Dairesi E. 2015/20127, K.
2015/21189, 26/11/2015).
19. Asli görevi Anayasa'yı yorumlamak, böylece
Anayasa'da yer alan temel hak ve özgürlüklerin kapsam ve sınırlarını belirlemek
olan Anayasa Mahkemesinin (Mahkeme) bireysel başvuru yolunda başvurucuların
başvuru tarihinden sonra vefat etmeleri hâlinde yukarıda yer verilen usulü
benimseyerek4721 sayılı Kanun'unanılan hükümlerindeki
tarihleri tespit etme ve buna göre mirası reddetmeyen mirasçıların başvuruya
devam etmelerini sağlama yükümlülüğünü üstlenmesinin, Mahkemenin asli görevini
yerine getirmesi önünde engel teşkil edecek ve böylelikle Mahkemeyi temel
işlevinden uzaklaştırabilecek olması nedeniyle bireysel başvurunun niteliğine
uygun düşmediği görülmektedir.
20. İçtüzük'ün 80.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (ç) bendine göre başvurunun incelenmesinin
sürdürülmesini haklı kılan bir sebebin olmadığı kanaatine varılması hâlinde
başvurunun düşmesine karar verilebilir. Bununla birlikte İçtüzük'ün
80. maddesinin (2) numaralı fıkrası gereği Anayasa'nın uygulanması,
yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi ya da
insan haklarına saygının gerekli kıldığı hâllerde başvurunun incelenmesine
devam edilebileceği öngörülmüştür.
21. Yukarıda yer verilen açıklamalar
doğrultusunda Anayasa'nın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının
ve sınırlarının belirlenmesi ya da insan haklarına saygının gerekli kıldığı
hâller gibi başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir sebebin
olmadığı kanaatine varıldığı durumlarda, başvurucuların vefat etmesi hâlinde
başvuruya devam edilmesinin sağlanması yönünden öncelikli yükümlülüğün
başvuruya devam etme hakları olan şahıslarda bulunduğu kabul edilmelidir.'
18. Anayasa Mahkemesi Asya Oktay ve diğerleri
içtihadından sonraki dönemde, bireysel başvuru devam ederken başvurucunun ölmesi
durumunda ölenin mirasçılarına başvuruya devam edip etmeyecekleri hususunda
bildirimde bulunma yönünde bir uygulama gerçekleştirmemiş, ölüm tarihinden
sonra makul bir süre içinde kendiliğinden Anayasa Mahkemesine başvurarak
başvuruya devam etmek istediğini bildiren mirasçıların -menfaatlerinin bulunup
bulunmadığını da gözeterek- başvurularını incelemiştir (örnek kararlar için
bkz. Ayten Yeğenoğlu, B. No: 2015/1685, 23/5/2018 [ölümden yaklaşık üç ay
sonra]; Fatma Ülker Akkaya, B. No: 2014/18979, 22/2/2018 [ölümden iki ay
sonra]). Buna karşılık mirasçıların başvuruyu devam ettirme yönündeki
iradelerini Anayasa Mahkemesine bildirmediği hallerde düşme kararı
verilmektedir (örnek kararlar için bkz. Ali Sedat Yücelik ve diğerleri, B. No:
2015/2574, 9/5/2018, §§ 22-25; Abbas Çelik ve diğerleri, B. No: 2014/749,
7/3/2018, §§ 26-29; Haşim Özpolat, B. No: 2014/3140, 21/9/2017, § 19 Şükran Çopuraslan, B. No: 2014/4695, 14/9/2017, § 22).
19. Anayasa Mahkemesi, ölenin mirasçılarının
başvuruyu devam ettirme iradelerinin ancak makul süre içinde yapılması hâlinde
geçerli olabileceğini kabul etmekle birlikte bu süreyi somutlaştırmamıştır.
Hukuki belirliliğin sağlanması bakımından mirasçıların başvuruyu devam ettirme
iradelerinin geçerli kabul edilebileceği makul sürenin ne olduğunun
belirginleştirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
20. 6216 sayılı Kanun'un 47. maddesinin (5)
numaralı fıkrasında öngörülen otuz günlük bireysel başvuru süresinin mirasçılar
yönünden de kıyasen uygulanması gerektiği düşünülebilir. Ancak Türk hukukunda
mirasçıların mirası reddetme hakkını da haiz oldukları gözetildiğinde makul
sürenin tespitinde mirası ret süresinin de gözönünde
bulundurulması gerektiği değerlendirilmiştir. 4721 sayılı Kanun'un 606.
maddesinin birinci fıkrasında, yasal ve atanmış mirasçıların mirası üç ay
içinde reddedebilecekleri belirtilmiştir. Dolayısıyla bireysel başvuru
yapıldıktan sonra ölen başvurucuların mirasçılarının başvuruyu devam ettirme
yönündeki taleplerini Anayasa Mahkemesine iletebilecekleri makul sürenin -haklı
mazeretler saklı kalmak kaydıyla- ölüm tarihinden itibaren dört ay olarak
tespitinin uygun olacağı sonucuna ulaşılmıştır."
29. Mirasçıların durumuna benzer bir yaklaşımın kamu
otoritesince tüzel kişilikleri resen sona erdirilen özel hukuk tüzelkişilerinin
ilgilileri yönünden de benimsenmesi gerekmektedir. Buna göre hukuki varlıkları
kamu otoritelerinin tek taraflı iradesiyle sona erdirilen özel hukuk
tüzelkişilerinin tüzelkişilikleri sona ermeden önce yaptıkları bireysel
başvuruların devamında menfaati bulunduğunu iddia eden kişilerin bireysel
başvuruya devam etmek istediklerini makul bir süre içinde Anayasa Mahkemesine
bildirmeleri hâlinde başvurunun incelenmesine devam edilebilir.
30. Kuşkusuz ki başvuruya devam etme iradesini Anayasa Mahkemesine
makul bir süre içinde bildirme yükümlülüğü, başvurunun devamında menfaati
bulunduğunu iddia eden kişi veya kişilere ait olacaktır. Tüzelkişinin yaptığı
başvuru devam ettirmede menfaati bulunduğunu iddia eden kişilerin bu
isteklerini bildirmeleri gereken makul sürenin tespitinde bunların
tüzelkişiliğinin hukuki varlığının sona erdiğini bilip bilmedikleri dikkate
alınacaktır. Öte yandan başvurunun devamında menfaati bulunduğunu iddia eden
kişilerin bu iddialarını destekleyecek, bunu ispata yarayacak bilgi ve
belgeleri Anayasa Mahkemesine iletmeleri gerekir.
31. Bu aşamada kimlerin tüzelkişiye ait başvurunun devamında
menfaat sahibi olduğunun belirlenmesine gerek bulunmayıp bu hususta her somut
olayın kendine özgü koşullarına göre değerlendirme yapılması uygun görülmüştür.
32. Somut olayda başvurucu şirketlerin sicil kaydı 670 sayılı
KHK ile resen terkin edilmiştir. 670 sayılı KHK 17/8/2016 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe girmiştir.
Dolayısıyla şirketlerin hukuki varlığı 17/8/2016 tarihinde sona ermiştir.
Başvurunun devamında menfaati bulunan kişiler bakımından, Şirketin hukuki
varlığının sona erdiği hususunun 670 sayılı KHK'nın Resmî Gazete'de
yayımlandığı 17/8/2016 tarihi itibarıyla bilinebilir olduğunu kabul etmek gerekir.
33. Somut başvurunun karara bağlandığı tarihe kadar sadece Bahri
Ağaoğlu başvuruyu takip etmek istediğini bildirmiştir. Bahri Ağaoğlu 25/2/2019
tarihinde Anayasa Mahkemesine verdiği dilekçesinde, başvurucu şirketlerin hâkim
hissedarı konumunda olduğunu belirterek başvurunun takibi hususunda hukuki
menfaati olduğunu ileri sürmüştür.
34. 6102 sayılı Kanun'un 543. maddesinin (1) numaralı fıkrası
uyarınca anonim şirket ortakları tasfiye payı almaya müstahak olduğundan başvurucu
şirketlerin ortaklarının şirket tarafından tüzelkişiliğin sona ermesinden önce
yapılan bireysel başvuruyu devam ettirmede menfaatlerinin bulunduğu sonucuna
ulaşılmaktadır.
35. Bununla birlikte somut başvuru bağlamında anılan şahsın
başvurucu şirketlerin ortağı olduğu yönündeki iddiasını destekler nitelikte
herhangi bir belge sunmadığı görülmektedir. Bu nedenle Bahri Ağaoğlu'nun
başvuruyu devam ettirmede menfaatinin olup olmadığı ve makul bir süre içinde
Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunup bulunmadığı hususunda daha ileri bir
inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
36. Başka bir kimse de başvuruyu devam ettirmek istediğini
Anayasa Mahkemesine bildirmediğinden başvurunun düşmesine karar verilmesi
gerekir.
37. Bu koşullar çerçevesinde başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan
bir neden kalmadığından başvurunun düşmesine
karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun incelenmesinin
sürdürülmesini haklı kılan bir neden kalmadığından DÜŞMESİNE,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA
26/9/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.