TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
KÜÇÜK HASAN ÇOBAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/17776)
|
|
Karar Tarihi: 7/3/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Ceren Sedef
EREN
|
Başvurucu
|
:
|
Küçük Hasan
ÇOBAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Kemal
TORAMAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, bir dokümanın ceza infaz kurumu idaresince hükümlü
olan başvurucuya verilmemesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 13/11/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu başvuru tarihinde, terörsuçundan
hükümlü olarak Ankara 1 No.lu F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu)
bulunmaktadır.
9. İnfaz Kurumu Eğitim Kurulu (Eğitim Kurulu) 31/7/2015 tarihli
kararında, 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun'un 3. maddesi ile 62. maddesinin (3) numaralı fıkrası
uyarınca "Voltaçark-Hapiste LGBTİ Olmak"
isimli kitabın başvurucuya verilmemesine karar vermiştir. Eğitim Kurulu adı
geçen dokümanda Türkiye Cumhuriyeti devletini suçlu gösteren, kamu kurumları ve
görevlileri hakkında hedef gösterici ve doğru olmayan ifadelere yer verildiğini
tespit etmiş; fakat somut olarak hangi bölümlerin bu nitelikte kabul edildiğini
belirtmemiştir.
10. Eğitim Kurulu kararına karşı başvurucunun Ankara Batı İnfaz
Hâkimliğine yaptığı şikâyet, İnfaz Hâkimliğinin 19/8/2015 tarihli kararında,
5275 sayılı Kanun'un 3. maddesindeki temel amaç ve ceza infaz kurumlarının
özellikleri nazara alındığında Eğitim Kurulu kararının doğru olduğunun
anlaşıldığı gerekçesiyle reddedilmiştir.
11. Başvurucu, İnfaz Hâkimliğinin ret kararına karşı itiraz
yoluna başvurmuştur. İtirazı inceleyen Ankara Batı 2. Ağır Ceza Mahkemesi,
İnfaz Hâkimliği kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle başvurucunun
itirazının reddine karar vermiştir. Bu karar, başvurucuya 16/10/2015 tarihinde
tebliğ edilmiştir.
12. Başvurucu 13/11/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
13. 5275 sayılı Kanun'un "İnfazda
temel amaç" kenar başlıklı 3. maddesi şu şekildedir:
"Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı ile ulaşılmak istenilen temel
amaç, öncelikle genel ve özel önlemeyi sağlamak, bu maksatla hükümlünün yeniden
suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek, toplumu suça karşı korumak,
hükümlünün; yeniden sosyalleşmesini teşvik etmek, üretken ve kanunlara,
nizamlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine
uyumunu kolaylaştırmaktır."
14. Mevcut başvurunun değerlendirilmesi sırasında gözönünde bulundurulan diğer ulusal hukuk kaynakları için
bkz. Halil Bayık [GK], (B. No:
2014/20002, 30/11/2017, §§ 15-16).
B. Uluslararası Hukuk
15. Mevcut başvurunun değerlendirilmesi sırasında gözönünde bulundurulan uluslararası hukuk kaynakları için
bkz. Ahmet Temiz (6), B. No:
2014/10213, 1/2/2017, §§ 17-18.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 7/3/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
17. Başvurucu, başvuruya konu dokümanın kendisine verilmemesinin
keyfî olduğunu, derece mahkemelerinin yeterli bir inceleme yapmadan soyut bir
gerekçeyle itirazlarını reddettiğini belirtmiş ve anayasal haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
18. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki tavsifi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki nitelendirmesini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu kapsamda başvurucunun şikâyeti ifade
özgürlüğü bağlamında incelenecektir.
19. Anayasa’nın 26. maddesinin ilgili bölümüşöyledir:
“Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı,
resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma
hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya
fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar...
Bu hürriyetlerin kullanılması, ... kamu
düzeni, kamu güvenliği, ... suçların önlenmesi, ... gereğine uygun olarak
yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir...
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin
kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.”
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
20. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedenİ de
bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
21. İnfaz Kurumunda hükümlü olan başvurucuya gönderilen yazılı
bir dokümanın ona verilmemesinin, haber veya fikir alma özgürlüğü ve
dolayısıyla ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale oluşturduğu kabul
edilmiştir.
b. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
22. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir.Anayasa’nın
13. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler,
... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak
ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum
düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
23. Sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut
başvuruya uygun düşen; kanun tarafından öngörülme, Anayasa’nın 26. maddesinin
ikinci fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma,
demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına
uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
24. Müdahaleye dayanak olan 5275 sayılı Kanun’un 3. ve 62.
maddelerinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
25. Başvuruya konu doküman İnfaz Kurumunun düzeninin ve
güvenliğinin sağlanması, mahkûmun ıslahı ve suçun önlemesi amacıyla başvurucuya
verilmemiştir. Anılan müdahalenin, Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrası
kapsamında meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.
iii. Demokratik Toplum
Düzeninin Gereklerine Uygunluk ve Ölçülülük
(1) İlkeler
26. Başvuru konusu olay bakımından yapılacak değerlendirmelerin
temel ekseni, müdahaleye neden olan idarenin ve derece mahkemelerinin
kararlarında dayandıkları gerekçelerin ifade özgürlüğünü kısıtlama bakımından
“demokratik toplum düzeninin gereklerine” ve “ölçülülük” ilkelerine uygun
olduğunu inandırıcı bir şekilde ortaya koyup koyamadığı olacaktır (demokratik
toplum düzeninin gereklerine uygunluk ilkesine ilişkin açıklamalar için bkz. Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151,
4/6/2015, § 51; Mehmet Ali Aydın [GK],
B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 68; Halil
Bayık, § 28; ölçülülük ilkesine ilişkin açıklamalar için bkz. AYM,
E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007; Bekir
Coşkun, §§ 53-54; Sebahat Tuncel,
B. No: 2012/1051, 20/2/2014, § 84; Mehmet
Ali Aydın, §§ 70-72). İfade özgürlüğüne gerekçesiz olarak veya
Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterleri (Halil Bayık, §§ 28- 43) karşılamayan bir gerekçe ile yapılan
müdahaleler Anayasa'nın 26. maddesini ihlal edecektir (Halil Bayık, § 43).
27. Anayasa Mahkemesi Halil
Bayık kararında, mevcut başvuruya benzer şikâyetlerde derece
mahkemelerinin ve kamu gücünü kullanan diğer organların gerekçelerinin ilgili
ve yeterli sayılabilmesi için kararlarda bulunması gereken ve benzer
başvuruların koşullarına göre değişebilecek unsurları şu şekilde belirlemiştir:
i. Başvurucunun hangi suçtan dolayı hangi tür ceza infaz
kurumunda bulunduğu ve başvurucunun bulunduğu ceza infaz kurumu ile işlediği
suçun söz konusu tedbirin alınmasında bir etkisinin bulunup bulunmadığı
değerlendirilmelidir.
ii. Bir yayının tümünün veya bir kısmının mahkûma verilmemesi
şeklindeki kısıtlamanın, mahkûmun ıslahı ile bağlantısı var ise yayının içeriği
ile mahkûmun ıslahı arasındaki ilişkinin tam olarak gösterilmesi gerekir.
iii. Her mahpusun toplumsal geçmişi ve suç sicili, entelektüel
kapasitesi ve kabiliyeti, şahsi tabiatı, hapis cezasının süresi ve tahliye
edildikten sonrası için beklentileri dikkate alınmalıdır.
iv. Bu bağlamda söz konusu yayınların, terör suçlarından mahpus
olan kişilerin iddia edilen mağduriyetlerin sorumlusu olarak gördükleri
kişilere veya devlete karşı daha fazla şiddete yönelmelerine sebebiyet verip
vermediği değerlendirilmelidir.
v. Mahpusa verilmeyen süreli veya süresiz yayının cinsi,
içeriği, yayımlayanı ve sorunlu görülen kısımların hangileri olduğu
belirtilmeli ve mahpusa verilmesi sakıncalı bulunan kısımların detaylı analizi
yapılmalıdır.
vi. Böyle bir analizin yapılabilmesi için eğer söz konusu
yayının terör örgütleriyle veya terör faaliyetlerinin meşru gösterilmesiyle bir
ilişkisi varsa mahpusun ifade özgürlüğü ile demokratik toplumun terör
örgütlerinin faaliyetlerine karşı kendini korumaya ilişkin meşru hakkı arasında
denge kurulmalıdır.
vii. Zikredilen dengelemenin yapılabilmesi için;
- Bütünüyle ele alındığında müdahaleye konu yayının özel bir
kişiyi, kamu görevlilerini, halkın belirli bir kesimini veya devleti hedef
gösterip göstermediğinin, onlara karşı şiddete teşvik edip etmediğinin,
- Bireylerin fiziksel şiddet tehlikesine maruz bırakılıp
bırakılmadığının, bireylere karşı nefreti alevlendirip alevlendirmediğinin,
- Yayında iletilen mesajda şiddete başvurmanın gerekli ve haklı
bir önlem olduğunun ileri sürülüp sürülmediğinin,
- Şiddetin yüceltilip yüceltilmediğinin; kişileri nefrete,
intikam almaya, silahlı direnişe tahrik edip etmediğinin,
- Suçlamalara yer vererek veya nefret uyandırarak ülkenin bir
kısmında veya tamamında daha fazla şiddete sebebiyet verip vermeyeceğinin,
- Söz konusu yayında yer alan ifadelerin ceza infaz
kurumunun güvenliğini, disiplinini ve düzenini tehlikeye düşürüp
düşürmediğinin,
- Terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının
örgütsel amaçlı olarak haberleşmelerine neden olup olmadığının,
-Kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış
bilgileri, tehdit ve hakaret oluşturan ifadeleri içerip içermediğinin,
- Yayın tarihinde veya mahpusa verilmesinin istendiği sırada
ülkenin bir kısmında veya tamamında çatışmaların yoğunluk derecesi ile ceza
infaz kurumu ve ülkedeki tansiyonun yükseklik derecesinin yayının mahpusa
verilmesine etki edip etmediğinin,
- Karara konu sınırlayıcı tedbirin, demokratik bir toplumda
zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik olup olmadığının
ve tedbirin başvurulabilecek en son çare niteliğinde bulunup bulunmadığının,
- Son olarak sınırlamanın, güdülen kamu yararı amacını
gerçekleştirmek için ifade özgürlüğüne en az müdahale eden ölçülü bir sınırlama
niteliğinde olup olmadığının yayının içeriğiyle birlikte değerlendirilmesi
gerekir.
viii. Derece mahkemelerinin ve kamu gücünü kullanan diğer
organların söz konusu değerlendirmeleri yaparken olayın koşullarına göre uzman
kişilerin görüşlerinden faydalanmaları, gerekirse konusunda uzman sosyal
bilimciler, araştırmacılar ve akademisyenlerden rapor ve görüş almaları her
zaman mümkündür. Böylece süreli veya süresiz bir yayının bir mahpusa
verilmemesi şeklindeki müdahalenin kanunlar ve Anayasa Mahkemesi içtihatlarında
ortaya konan kriterlere uygunluğunun denetimi daha etkili yapılabilecektir (Halil Bayık, § 45).
(2) İlkelerin Olaya
Uygulanması
28. Başvuruya ilişkin olayda kitap biçimindeki yazılı bir
doküman Eğitim Kurulu tarafından içeriğinde devleti suçlu gösteren, kamu
kurumları ve görevlileri hakkında hedef gösterici ve doğru olmayan ifadelereyer verildiği ve bu durumun İnfaz Kurumu güvenliği
için tehlike oluşturabileceği gibi mahkûmun ıslahını da engelleyeceği gerekçeleriyle
terör suçundan hükümlü olarak bulunan başvurucuya verilmemiştir. Eğitim
Kurulunun kararına yapılan itirazı değerlendiren İnfaz Hâkimliği ve Ağır Ceza
Mahkemesi aynı gerekçelerle itirazı reddetmiştir.
29. Somut olayda derece mahkemeleri tarafından yukarıda sayılan
hususlar değerlendirilmemiş, başvuru konusu kitapla içeriğinde yer alan
ifadelerin İnfaz Kurumu güvenliği için tehlike oluşturabileceği ve mahkûmun
ıslahını engelleyeceği şeklindeki gerekçeleri soyut olmaktan çıkaracak ölçüde
somut bir bağlantı kurulmamıştır.
30. Yine bu nitelikte kabul edilen ifadelerin yer aldığı
bölümler çıkarılarak geri kalan kısmın başvurucuya teslim edilmesinin mümkün
olup olmadığı da tartışılmamıştır. Sakıncalı kısımların yayından ayrılmasının
mümkün olmadığı veya bu kısımlar çıkartıldığında geri kalan bölümün bir
öneminin kalmadığı hâllerde yayının tümünün mahpusa verilmemesi yoluna
gidilebilirse de bu özel durumun da ilgili kararda gerekçelendirilmesi gerekir
(Sinan İyit (2) [GK],
B. No: 2013/1495, 30/11/2017, § 56).
31. Dolayısıyla başvuruya konu kitap biçimindeki yazılı
dokümanın başvurucuya verilmemesinin demokratik bir toplumda gerekli olduğu
ilgili ve yeterli bir gerekçe ile gösterilebilmiş değildir.
32. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence
altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
33.Bu ihlal kararı başvuruya konu yayının başvurucuya verilmesi
gerektiği şeklinde anlaşılamaz. İlgili derece mahkemeleri, Anayasa Mahkemesi
kararında ortaya konulan kriterler ve gösterilen yöntemle yeniden yargılama
yaparak yargılamanın sonucuna göre bahse konu yayının ya da bir kısmının
başvurucuya verilmesine veya verilmemesine karar vermelidirler.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
34. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir."
35. Başvurucu ihlalin tespiti ile manevi tazminat talebinde
bulunmuştur.
36. Başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna
varılmıştır. Bu ihlal kararı başvuruya konu yayının başvurucuya verilmesi
gerektiği şeklinde yorumlanamaz.
37. İfade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan
kararın bir örneğinin -Anayasa Mahkemesinceortaya
konulan kriterler ve gösterilen yöntemle- yeniden yargılama yapmak ve
yargılamanın sonucuna göre başvurucunun itirazı hakkında yeni bir karar vermek
üzere Ankara Batı İnfaz Hâkimliğine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
38. İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucuya bir
dokümanın verilmemesi şeklindeki müdahale yönünden, ifade özgürlüğünün ihlal
edildiğinin tespiti ile kararın, yeniden yargılama yapmak üzere ilgili yargı
merciine gönderilmesine hükmedilmesinin yeterli olacağı değerlendirildiğinden
başvurucunun manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade
özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğü ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara Batı İnfaz
Hâkimliğine (E.2015/3723 ve K.2015/3728) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun manevi tazminat talebinin REDDİNE,
E.226,90 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.206,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
7/3/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.