TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
NAMIK KETHÜDA BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2015/19307)
Karar Tarihi: 11/6/2018
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Hicabi DURSUN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
YusufŞevki HAKYEMEZ
Raportör
Volkan SEVTEKİN
Başvurucu
Namık KETHÜDA
Vekili
Av. Ahmet Ergun CİRİTCİ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, temyiz yoluna başvurulması nedeniyle dosyanın yetkili mahkemeye gönderilme talebinin süresinde yapılmaması üzerine davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 9/12/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, İstanbul 8. İcra Müdürlüğünün talimatıyla gerçekleştirilen taşınmaz satış ihalesinin feshi istemiyle İstanbul 12. İcra Hukuk Mahkemesinde şikâyette bulunmuştur.
8. Mahkemenin 9/12/2013 tarihli kararıyla ihaleye konu taşınmazın mahkemenin yetki alanında bulunmadığı gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiş ve anılan karara "Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi." ibaresi yazılmıştır.
9. Temyiz üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin (Daire) 21/4/2014 tarihli kararıyla ihalenin feshi istemi hakkında verilen yetkisizlik kararının kesin nitelikte bulunduğu gerekçesiyle temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiştir.
10. Dairenin kararının 24/6/2014 tarihinde tebliği sonrasında başvurucu vekili 1/7/2014 tarihli dilekçe ile dosyanın yetkili İstanbul Anadolu Nöbetçi İcra Hukuk Mahkemesine gönderilmesi talebinde bulunmuştur.
11. Dosyanın davayı görmeye yetkili mahkemeye gönderilmesi üzerine İstanbul Anadolu 3. İcra Hukuk Mahkemesinde yapılan yargılama sonunda 21/11/2014 tarihindedavanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şu şekildedir:
"...2004 sayılı İİK nun 134/4. maddesine göre ihalenin feshine yönelik şikayet görevsiz veya yetkisiz icra mahkemesine yapılırsa mahkeme evrak üzerinden yapacağı inceleme ile en geç 10 gün içerisinde görevsizlik veya yetkisizlik kararı verir. Bu kararlar kesindir. Kanunun sarih hükmü ile ihalenin feshine ilişkin mahkemesince verilmiş yetkisizlik kararlarının kesin olduğu belirtilmekle kararın verildiği andan itibaren Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 20. maddesi gereğince kararın verildiği tarihten itibaren 2 hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak dava dosyasının görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesi istenir.
2004 sayılı İİK'nun 50. maddesinde para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun yetkiye dair hükümlerinin kıyas yolu ile uygulanacağı belirtilmiştir. Az yukarıda belirtilen kanunların konulmasındaki amaç ihalenin feshi davalarında sürecin uzamaması yargılamanın bir an önce bitirilmesi ve ihalenin kesinleştirilmesidir. Kanun kötü niyeti korumaz.
Somut olayda kıymet takdirine itiraz davası neticesi verilen kararın temyizi yine ihalenin feshine ilişkin yetkisiz mahkemede açılan davanın yetki nedeni ile reddine dair kararın kanunun açık hükmü ile kesin olduğu belirtilmesine rağmen temyiz edilerek sürecin uzatılması ve kararın kanunen kesinleştiği tarihten itibaren HMK'nun 20. maddesinde belirtilen 2 haftalık süre içerisinde dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmemesi nedeni ile HMK'nun 20. maddesindeki açık düzenleme nedeni ile davanın açılmamış sayılmasına ... şekilde hüküm kurulmuştur."
12. Temyiz üzerine Dairenin 2/4/2015 tarihli kararıyla hüküm onanmıştır.
13. Başvurucunun karar düzeltme talebi de Dairenin 15/10/2015 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
14. Ret kararı 13/11/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş, 9/12/2015 tarihinde yasal süre içerisinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
15. 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun "İhalenin neticesi ve feshi" kenar başlıklı 134. maddesinin (4)numaralı fıkrası şu şekildedir:
"İhalenin feshine ilişkin şikâyet görevsiz veya yetkisiz icra mahkemesi veya mahkemeye yapılırsa, icra mahkemesi veya mahkeme evrak üzerinde inceleme yaparak başvuru tarihinden itibaren en geç on gün içinde görevsizlik veya yetkisizlik kararı verir. Bu kararlar kesindir."
16. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Görevsizlik veya yetkisizlik kararı üzerine yapılacak işlemler" kenar başlıklı Anayasa Mahkemesinin 10/2/2016 tarihli ve E.2015/96, K.2016/9 sayılı kararı ile "...bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten..." ibaresinin iptal edilmeden önceki nihai karar tarihi itibarıyla yürürlükte olan 20. maddesinin (1) numaralı fıkrasının hâli şöyledir:
"Görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi hâlinde, taraflardan birinin, bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerekir. Aksi takdirde, bu mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verilir."
17. 6100 sayılı Kanun'un 297. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Hüküm "Türk Milleti Adına" verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
…
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini.
…"
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 11/6/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu; İstanbul 12. İcra Hukuk Mahkemesince 9/12/2013 tarihli yetkisizlik kararında temyiz süresinin on gün olarak gösterildiğini, temyizi mümkün olduğu belirtilenbu karara güvenerek süresi içerisinde temyiz talebinde bulunması üzerine Yargıtay Dairesince kesin olması nedeniyle kararın temyiz kabiliyeti bulunmadığından temyiz dilekçesinin reddedildiğini belirtmiştir. Daire kararının tarafına tebliği sonrasında süresi içinde dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesi talebinde bulunmasına rağmen, bu defa davayı görmeye yetkili mahkemenin Yargıtay aşamasında geçen süreyi aleyhinde değerlendirerek davanın açılmamış sayılmasına karar vermesi nedeniyle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. .
B. Değerlendirme
20. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasışöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetinin özü yetkisizlik kararı sonrasında süresinde dosyanın yetkili mahkemeye gönderilme talebinde bulunulmadığı gerekçesiyle davanın esasının yetkili Mahkemece incelenmemesine yönelik olduğundan değerlendirme adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkı yönünden yapılmıştır.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedenin de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı ve Hakkın Kapsamı
23. Anayasa'nın 36. maddesinin birici fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşme) yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir.
24.Hak arama özgürlüğünün temel unsurlarından biri mahkemeye erişim hakkıdır. Kişinin uğradığı bir haksızlığa veya zarara karşı kendisini savunabilmesinin ya da maruz kaldığı haksız bir uygulama veya işleme karşı haklılığını ileri sürüp kanıtlayabilmesinin, zararını giderebilmesinin en etkili yolu yargı mercileri önünde dava hakkını kullanabilmesidir (AYM, E.2014/76,K.2014/142, 11/9/2014).
25. Mahkemeye erişim hakkı bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52). Öte yandan mahkemeye erişim hakkı ilk derece mahkemesine dava açma hakkının yanı sıra itiraz, istinaf veya temyiz gibi kanun yollarına başvurma imkânı tanınmış ise anılan yollara başvurma hakkını da içerir (Ali Atlı, B. No: 2013/500, 20/3/2014, § 49).
26. Yetkisizlik kararının temyiz edilmesi nedeniyle süresinde dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesi talebinde bulunulmaması üzerine davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin mahkemeye erişim hakkına bir müdahale teşkil ettiği açıktır.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
27. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
28. Yukarıda anılan müdahale Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 36. maddesinin ihlalini teşkil edecektir.
29. Bu sebeple müdahalenin, Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen; kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma, ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
30. Başvuru konusu olayda, dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesi talebinin 6100 sayılı Kanun'un 20. maddesinde öngörülen sürede yapılmadığı gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır. Mahkemenin bu hükmü esas alarak verdiği davanın açılmamış sayılması kararına göre yapılan müdahalenin kanun tarafından öngörülme ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
31. Anayasa'nın 36. maddesinde, hak arama özgürlüğü güvence altına alınmıştır. Maddede, hak arama özgürlüğü için herhangi bir sınırlama nedeni öngörülmemiş olmakla birlikte bunun hiçbir şekilde sınırlandırılması mümkün olmayan mutlak bir hak olduğu söylenemez. Özel sınırlama nedeni öngörülmemiş hakların da hakkın doğasından kaynaklanan bazı sınırları bulunduğu kabul edilmektedir. Ayrıca hakkı düzenleyen maddede herhangi bir sınırlama nedenine yer verilmemiş olsa da Anayasa'nın başka maddelerinde yer alan kurallara dayanılarak bu hakların sınırlandırılması mümkün olabilir. Dava açma hakkının kapsamına ve kullanım koşullarına ilişkin bir kısım düzenlemenin hak arama özgürlüğünün doğasından kaynaklanan sınırları ortaya koyan ve hakkın norm alanını belirleyen kurallar olduğu açıktır. Ancak bu sınırlamalar Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan güvencelere aykırı olamaz (AYM, E.2015/96, K.2016/9, 10/2/2016, § 10).
32. Dava ya da hukuki işlemler için tanınan süreler, mahkemelerin zamanın geçmesi nedeniyle güvenilirliği kalmayan, eksik veya ulaşılması zor kanıtlara dayanarak uzak geçmişte meydana gelmiş olaylar hakkında karar vermelerini istemekle oluşabilecek adaletsizliklerin önüne geçmek ve hukuk güvenliğini sağlamak gibi önemli ve meşru amaçlara hizmet eder (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 44). Diğer yandan usule ilişkin işlemlerin bir süre ya da sınırlamaya tabi tutulması davanın diğer tarafının menfaatinin de korunmasını amaçladığı gibi dolaylı şekilde yargılamaların hızlandırılması ve mahkemelerin iş yükünün azaltılmasını da hedeflemektedir. Dolayısıyla yetkili ya da görevli mahkemeye başvuruların bir süre koşuluna bağlanmasının meşru bir amaca yönelik olduğu anlaşılmaktadır.
iii. Ölçülülük
33. Davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi nedeniyle başvurucunun mahkemeye erişimine getirilen sınırlamanın ölçülü olup olmadığı ve başvurucuya ağır bir yük getirip getirmediği hususlarının değerlendirilmesi gerekir.
34. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkı mutlak olmayıp sınırlamalara konu olabilir. Ancak Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan ölçülülük ilkesi uyarınca anılan sınırlamaların mahkemeye erişimi imkânsız hâle getirmemesi ya da aşırı derecede zorlaştırmaması gerekir.
35. Anayasa’nın 40. maddesinin ikinci fıkrasında devletin işlemlerinde ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağı ve başvuru sürelerini belirtmek zorunda oldukları ifade edilmiştir. Kanun koyucu, devlet organlarının tesis ettiği işlemlere karşı kanun yolları, hangi mercilere başvuracağı ve başvuru süresi bakımından tarafların doğru bilgi sahibi olmalarını sağlayarak dağınık mevzuat karşısında hangi yola müracaat edeceğini bilmeyen yahut tereddüt eden bireylerin hak arama özgürlüğünü etkin ve sağlıklı bir şekilde kullanmalarını amaçlamıştır (Kommersan Kombassan Mermer Maden İşletmeleri Sanayi ve Ticaret A.Ş. ve diğerleri, B. No: 2013/7114, 20/1/2016, § 50).
36. Dava açma ya da kanun yollarına başvuru için öngörülen süre koşullarının açıkça hukuka aykırı olarak yanlış uygulanması ya da hatalı hesaplanması nedeniyle kişiler dava açma ya da kanun yollarına başvuru hakkını kullanamamışsa mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini kabul etmek gerekir (Garanti Bankası A.Ş., B. No: 2013/4553, 16/4/2015, § 42).
37. Somut olayda; kanun kapsamında kesin olmasına rağmen yetkisizlik kararında temyiz hakkının bulunduğu ve temyiz süresinin de on gün olarak açıklanması üzerine başvurucunun buna güvenerek hareket ettiği, kararda belirtilen temyiz hakkı ve süresinin başvurucuyu yanılttığı ve hukuki belirsizlik oluşturduğu anlaşılmaktadır. Yetkisizlik kararının temyizi üzerine Yargıtay aşamasında geçen süre nedeniyle dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesi sürecinin başvurucu tarafından uzatıldığı kabul edilerek davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Kararın kesin olup olmadığını ya da kanun yolu açık bir karar verilmişse süresini taraflara doğru şekilde gösterme yükümlülüğü dikkate alındığında, İstanbul Anadolu 3. İcra Hukuk Mahkemesinin kararındaki yorum ve uygulama ile bu karara yönelik Yargıtay Dairesinin değerlendirmesinin öngörülebilirlik sınırları içinde olmadığı, başvurucunun davanın esasına ilişkin iddialarını ileri sürebilme imkânını kullanmasını engellediği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla yaratılan belirsizliğin sonuçlarına başvurucunun katlanması ölçülü olmadığından davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiği sonucuna ulaşılmaktadır.
38. Yukarıda açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
39. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1)Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."
40. Başvurucu, yeniden yargılama ve zararlarının karşılanması açısından maddi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
41. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
42. Mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin İstanbul Anadolu 3. İcra Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
43. Mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğu sonucuna varıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
44. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.206,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak amacıyla İstanbul Anadolu 3. İcra Hukuk Mahkemesine (E.2014/750, K.2014/903) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 226,90 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.206,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 11/6/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.