TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
DOĞAN BACAKSIZ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/19468)
|
|
Karar Tarihi: 21/2/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Gülbin AYNUR
|
Başvurucular
|
:
|
Doğan
BACAKSIZ
|
|
|
Ayhan SAĞOL
|
|
|
Bayram AKAN
|
|
|
Cüneyt
FİLAZİ
|
|
|
Ender ERGÜN
|
|
|
Süleyman
BACALIKAYA
|
Vekili
|
:
|
Av. Güray
GÜNEŞ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, harcırah ödenmesi talebine ilişkin olarak açılan
idari davanın süre aşımından reddedilmesi ve aleyhe vekâlet ücretine
hükmedilmesi nedenleriyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 18/12/2015 ve 4/1/2016 arasındaki muhtelif
tarihlerde yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan
ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm tarafından 2015/19469, 2015/19470, 2016/16, 2016/19 ve
2016/20 numaralı bireysel başvuru dosyalarının aralarında konu yönünden hukuki
irtibat bulunması nedeniyle 2015/19468 numaralı bireysel başvuru dosyası ile
birleştirilmesine ve incelemenin 2015/19468 numaralı bireysel başvuru dosyası
üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
7. Başvurucular, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) emrinde
sözleşmeli uzman erbaş olarak görev yapmakta iken yaş sınırı (45 yaşına
girmeleri) sebebiyle ilgili mevzuat hükmü gereğince kendilerine tazminat
ödenmek suretiyle sözleşmeleri feshedilmiştir.
8. Başvurucuların sözleşmelerinin feshedileceği tarihten önce
yaş sınırı nedeniyle TSK'dan ayrılan fakat emeklilik hakkını elde edememiş
olanların emekli aylığına hak kazanacakları tarihe kadar devlet memuru olarak
istihdam edilmelerini öngören düzenlemeler uyarınca TSK’ya bağlı kadrolara
sivil memur olarak atamaları gerçekleştirilmiştir.
9. Atama işlemleri tamamlanan başvurucular, sözleşmeleri
feshedilip eski görev yerlerinden ilişik kesmelerinin akabinde yeni atandıkları
kadrolarda göreve başladıktan sonra idareye başvurmuş; eski ve yeni görev
yerleri arası için harcırah ödenmesini talep etmişlerdir. Başvurucular, söz
konusu dilekçelerinde sözleşmenin feshi üzerine fesih işlemine bağlı olarak
ödenmesi gereken özlük haklarının ödendiğini ancak yapılan atama nedeniyle
10/2/1954 tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanunu uyarınca ödenmesi gereken ve
yol masrafı, gündelik, aile masrafı ile yer değiştirme masrafından oluşan
harcırahın ödenmediğini belirtmiştir. Başvurucular, taleplerinin cevap
verilmemek suretiyle reddi üzerine Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde (AYİM) dava
açmışlardır.
10. AYİM Üçüncü Dairesi (Mahkeme); belirtilen dava dosyalarında
22/10/2015, 5/11/2015 ve 12/11/2015 tarihlerinde oyçokluğuyla verdiği
kararlarla davaları süre aşımından reddetmiştir. Kararların gerekçesinde,
sözleşmenin feshi üzerine ilgili mevzuat kapsamında yol tazminatı da verilerek
başvuruculara ödeme yapıldığı belirtilmiştir. Başvurucuların söz konusu
ödemenin eksik veya yanlış yapıldığı iddiası mevcut ise başvuruculara ödeme
tarihinden itibaren altmış gün içinde dava açmaları veya idareye müracaatta
bulunmaları gerektiği ifade edilmiştir. Olayda başvurucuların dava açma süresi
içinde idareye başvurduğu, bu başvuruyla birlikte dava açma süresinin durduğu,
zımni retle birlikte daha önce durmuş olan dava açma süresinin kaldığı yerden
işlemeye başladığı belirtilmiştir. Buna göre müracaat öncesi geçen süre de
hesaba katıldığında davalarda süre aşımı olduğu tespit edilmiştir. Söz konusu kararlardadavalı idare lehine maktu vekâlet ücretine (1.500
TL) hükmedilmiştir.
11. Karşıoy görüşünde ise sözleşmenin
feshi nedeniyle ödenen yol tazminatı ile başvurucuların talep ettiği harcırahın
aynı mahiyette parasal haklar olmadığına, ayrı kanunlarda düzenlenen bu iki
özlük hakkının ödenme şartları itibarıyla birbirinden farklı olduğuna dikkat çekilmiştir.
Bu sebeple başvuruculara sözleşmenin feshi sonucunda tazminat ödenmesinin
harcırah hususunda kısmi ödeme olarak değerlendirilemeyeceği belirtilmiştir.
Başvurucuların sivil memur olarak göreve başladıkları tarihte 6245 sayılı Kanun
kapsamında kendilerine harcırah ödenip ödenmeyeceği yolunda idarenin açık veya
zımni bir ret işleminin bulunmadığı, öte yandan anılan Kanun’da harcırah
ödenmesi için belirli bir müracaat süresi de düzenlenmediği ifade edilmiştir.
Buna göre başvurucuların harcırah ödenmesi talebiyle idareye yapılan başvurunun
zımnen reddi üzerine altmış gün içinde açıldığı anlaşılan davaların süresinde
olduğu belirtilmiştir.
12. Başvurucular tarafından söz konusu kararlara karşı karar
düzeltme yoluna gidilmemiştir.
13. Nihai kararlar 20/11/2015 ve 2/12/2015 tarihlerinde
başvuruculara tebliğ edilmiştir.
14. Başvurucular 18/12/2015 ve 4/1/2016 arasındaki muhtelif
tarihlerde ve süresinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
15. 4/7/1972 tarihli ve 1602 sayılı mülga Askeri Yüksek İdare MahkemesiKanunu’nun "İhtiyarı
müracaat ve idari makamların sükutu" kenar başlıklı 35.
maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"a) İhtiyari müracaat:
Kesin işlem yapmaya yetkili makamlarca tesis edilen
idari işlemlerin geri alınması, kaldırılması, değiştirilmesi veya yeni bir
işlem yapılması; üst makamdan, yoksa işlemi yapmış olan makamdan idari dava
açmak için belli olan süre içinde istenebilir. Bu müracaat işlemeye başlamış
olan dava açma süresini durdurur.
Altmış gün içinde cevap verilmez ise, istek
reddedilmiş sayılır.
İsteğin reddi üzerine dava açma süresi başlar
ve müracaat tarihine kadar geçmiş olan süre de hesaba katılır.
b) İdari makamların sükutu:
İlgililer, haklarında idari davaya konu olabilecek
bir eylem veya işlemin yapılması için idari makamlara başvurabilirler. Bu halde
yetkili makamlar en çok altmış gün içinde bir cevap verirler.
Bu süre içinde cevap verilmez ise, istek
reddedilmiş sayılır. İlgililer altmış günün bitiminden itibaren idari dava açma
süresi içinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde dava açabilirler. Dava açılmayan
haller ile davanın altmış günlük süre geçtikten sonra açılması sebebiyle
dilekçenin reddi halinde, altmış günlük sürenin bitmesinden sonra cevap
verilirse, bunun tebliğinden itibaren dava açma süresi yeniden işlemeye başlar.(...)"
16. Aynı Kanun’un "Dava
açma süresi" kenar başlıklı 40. maddesinin birinci fıkrasının
birinci cümlesi şöyledir:
"Askeri
Yüksek İdare Mahkemesinde dava açma süresi her çeşit işlemlerde yazılı bildirim
tarihinden itibaren kanunlarda ayrı süre gösterilmeyen hallerde altmış
gündür."
17. 18/3/1986 tarihli ve 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu'nun 5.
maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısımları şöyledir:
"(...)Yaş sınırı nedeniyle Silahlı Kuvvetlerden
ayrılacak olanlardan istekliler, merkezi yönetim bütçe kanunlarında yer alan
sınırlamalara tabi olmaksızın, Milli Savunma
Bakanlığı, MSB ANT Başkanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri (Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı dahil) kadrolarında emekli aylığına
hak kazandıkları tarihe kadar Devlet memuru olarak istihdam edilirler. Atama
işlemleri yaş sınırının dolmasından önce tamamlanır ve atanılan
görevin aylık ve diğer mali haklarına göreve başlanılan tarihten itibaren hak kazanılır.(...)"
18. 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı 657 Sayılı Devlet Memurları
Kanunu, 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu, 2802 Sayılı
Hakimler ve Savcılar Kanunu, 2914 Sayılı Yükseköğretim Personel Kanunu, 5434
Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu ile Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması, Devlet Memurları ve Diğer Kamu
Görevlilerine Memuriyet Taban Aylığı ve Kıdem Aylığı ile Ek Tazminat Ödenmesi
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 1. maddesinin D bendinin ilgili kısmı
şöyledir:
"…kendi kusurları olmaksızın sözleşmesi
feshedilen veya hizmet sürelerinin bitiminde ayrılan sözleşmeli subay,
sözleşmeli astsubay, uzman erbaş ve sözleşmeli erbaş ve erler ile terhis olan
yedek subaylara ve bunlardan görevde iken ölenlerin kanuni mirasçılarına damga
vergisi hariç herhangi bir vergiye tâbi tutulmaksızın (12.105) gösterge
rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarında tazminat
ödenir."
19. 6245 sayılı Kanun'un 10. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Yol masrafı, yevmiye, aile masrafı ve
yer dağiştirme masrafı aşağıdaki hallerde verilir:
1. Yurt içinde veya yurt dışında görev
yapmakta iken yurt içinde veya yurt dışındaki sürekli bir göreve naklen atanan
ya da yabancı ülkelerdeki memuriyet merkezi değiştirilen memur ve hizmetlilere
yeni görev yerlerine kadar;(...)"
V. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 21/2/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
21. Başvurucular; naklen atanmaları dolayısıyla kendilerine
harcırah ödenmesi gerektiğini, bu taleple yaptıkları idari başvurunun reddi
üzerine açtıkları davanın süre aşımı nedeniyle reddedilmesinin hakkaniyete
aykırı olduğunu belirtmektedir. Dava konusu uyuşmazlığın idareye yaptıkları
başvurunun zımnen reddi üzerine doğduğunu, dolayısıyla dava açma süresinin
zımni ret tarihinden itibaren başlatılması gerektiğini ifade eden başvurucular,
Mahkemenin aynı nitelikteki uyuşmazlıklarda davanın süresinde olduğu yönünde
verdiği kararlar bulunduğunu da hatırlatmaktadır. Başvurucular ayrıca,
Mahkemenin ilk inceleme safhasında karar verdiği hâlde davalı idare lehine
vekâlet ücretine hükmetmesinin hukuka aykırı olduğunu belirtmekte; bu durumun
kendilerine haksız bir külfet yüklediğinden şikâyet etmektedir. Başvurucular bu
sebeplerle eşitlik ilkesinin ve mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmektedir.
B. Değerlendirme
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucular her ne kadar Mahkemenin aynı
nitelikteki uyuşmazlıklarda davanın süresinde olduğu yönünde verdiği kararlar
bulunduğunu belirterek eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmekte ise de
şikâyetlerinin özü, harcırah ödenmesi talebine ilişkin olarak açtıkları davanın
süre aşımından reddedilmesi nedeniyle uyuşmazlığın esasının incelenememesidir.
Bu itibarla belirtilen ihlal iddiası da adil yargılanma hakkının
güvencelerinden biri olan mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.
1. Davanın Süre Aşımından
Reddedilmesi Nedeniyle Uyuşmazlığın Esasının İncelenmemesine İlişkin Şikâyet
Yönünden
23. Anayasa’nın "Hak
arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
"Herkes,
meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı
veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
24. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında, açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun
ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin
olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya
zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul
edilebilir (Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
25.Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı
mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına
sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın
36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur.
Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin
eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası
sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine
dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşme)
yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur.
San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017,§
34).
26.Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama
özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden
gereken şekilde yararlanmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili
güvencelerden biridir. Bu bakımdan davanın bir mahkeme tarafından görülebilmesi
ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden faydalanabilmesi
için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya koyma imkânının tanınması gerekir.
Diğer bir ifadeyle dava yoksa adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden
yararlanmak mümkün olmaz (Mohammed Aynosah, B. No:
2013/8896, 23/2/2016, § 33).
27. Somut olayda harcırah ödenmesi talebine ilişkin olarak
açılan davanın süre aşımından reddedilerek uyuşmazlığın esasının incelenmemesi
nedeniyle başvurucuların mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahalenin
bulunduğu görülmektedir.
28. Mahkemeye erişim hakkına yapılan bu müdahalenin Anayasa'ya
uygunluğundan söz edilebilmesi için Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen;
kanuna dayanma, meşru bir amaç taşıma ve ölçülü olma koşullarını sağlaması
gerekmektedir.
29. Başvurucuların harcırah ödenmesi talebine ilişkin olarak
açtıkları davaların süre aşımından reddedilmesine ilişkin Mahkeme kararlarının
1602 sayılı mülga Kanun'un 35/(a) ve 40. maddelerine dayandığı dikkate
alındığında müdahalenin kanuni dayanağının bulunduğu açıktır.
30. İdari işlemlere karşı dava açmanın belli bir süreyle
sınırlanması idari istikrar gerekçesine dayandırılmaktadır. İdari istikrarın
sağlanması Anayasa'nın 2. maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesinin bir
gereğidir. Dolayısıyla kanun koyucunun idari istikrarın sağlanması gayesiyle
idari işlemlere karşı dava açılmasını belli bir süreyle sınırlamasının anayasal
açıdan meşru bir amaca dayandığı anlaşılmaktadır (Çölbeyi Lojistik Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi, B. No:
2014/12354, 9/11/2017, § 52).
31. Son olarak başvurucuların mahkemeye erişim hakkına yönelik
müdahalenin ölçülü olup olmadığının irdelenmesi gerekmektedir. Mahkemeye erişim
hakkı, mahkemeye başvuru konusunda etkili bir sistemin var olmasını ve dava
açmak isteyen kişilerin mahkemeye ulaşmada açık, pratik ve yeterli fırsatlara
sahip olmasını gerektirir. Özellikle hukuki ya da uygulamadaki belirsizlikler
kişilerin mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Aktif Elektrik Müh. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No:
2012/855, 26/6/2014, § 34). Bu nedenle mahkemelerin usul kurallarını uygularken
yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten
kaçınmaları gerektiği gibi kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan
kalkmasına neden olacak ölçüde aşırı esneklikten de kaçınmaları gerekir (Kamil Koç, B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65).
32. Dava açma süresinin işlemeye başladığı an da mahkemeye
erişim hakkına yapılan müdahalenin ölçülülüğü bağlamında büyük önem
taşımaktadır (Yaşar Çoban [GK],
B. No: 2014/6673, 25/7/2017, § 66). Dava açma süresinin hangi tarihte başlayacağını
belirlemek ve mevzuatı bu yönüyle yorumlamak görevi esasen derece mahkemelerine
aittir. Bireysel başvurunun ikincillik ilkesi gereği, dava açma süresinin
başlatılacağı tarihin belirlenmesi noktasında Anayasa Mahkemesinin bir görevi
bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesinin bu hususta üstleneceği rol, dava açma
süresinin hangi tarihten itibaren başlatılması gerektiğiyle ilgili derece
mahkemelerinin yorumlarının mahkemeye erişim hakkına etkisini somut olayın
koşulları ışığında incelemektir (Ahmet Yıldırım,
B. No: 2014/18135, 20/9/2017, § 46). Bu kapsamda dava açma süresinin hak
sahibinin henüz dava hakkının doğduğundan haberdar olmadığı ve somut koşullar
çerçevesinde haberdar olduğunun kabulünü haklı kılan nedenlerin bulunmadığı bir
dönemde işlemeye başlaması dava hakkının varlığını anlamsız kılabileceğinden
ölçülülük ilkesini zedeleyebilir (Yaşar
Çoban, § 66).
33. Somut davalarda Mahkemenin öncelikle uyuşmazlık konusu
olgunun ne olduğunu irdelediği ve bu olguyu başvuruculara 6245 sayılı Kanun
kapsamında harcırah ödemesi yapılmaması şeklinde ortaya koyduğu
anlaşılmaktadır. Bu olgudan hareketle de 1602 sayılı mülga Kanun'da dava açma
süresinin hesaplanma usulüne ilişkin olarak idareye yapılan başvurunun
niteliğine göre oluşan farklı hukuksal durumlar için öngörülen kurallardan
hangisinin uygulanması gerektiği yönünde bir değerlendirmeye gidildiği
görülmektedir. Bu bağlamda dava konusu edilen zımni ret işlemine dayanak teşkil
eden idari başvurunun daha önce idare tarafından aynı konuda tesis edilmiş bir idari
işlemin -6245 sayılı Kanun uyarınca harcırah ödenmemesi işlemi- düzeltilmesi
talebine yönelik olduğu, bu itibarla 1602 sayılı mülga Kanun'un 35/(a)
maddesinde düzenlenen dava açma sürelerine ilişkin kuralların esas alınması
gerektiğinin değerlendirildiği anlaşılmaktadır. Mahkemenin dava açma süresine
ilişkin bu Kanun hükmünü uygularken de başvurucuların en geç sözleşmelerinin
feshi üzerine 375 sayılı KHK'nın 1. maddesinin D bendi kapsamında kendilerine
yol tazminatını da içerecek şekilde tazminat ödemesi yapıldığı tarih itibarıyla
uyuşmazlığın temelini teşkil eden 6245 sayılı Kanun kapsamındaki harcırahın
ödenmemesi işleminden haberdar olduğunu kabul ettiği görülmektedir.
34. Başvurulara dayanak gerekçeli kararlarda yer verilen hukuki
tespitler ve dayanaklar irdelendiğinde, derece mahkemesinin dava açma süresinin
başlangıcına esas aldığı tarih itibarıyla başvurucuların uyuşmazlığın
dayanağını teşkil eden olgudan haberdar olduklarının kabulünü haklı kılan
nedenlerin bulunmadığı söylenemez. Bu itibarla somut olayda derece mahkemesinin
gerek uyuşmazlık konusu olguyu gerekse bu olgudan hareketle dava açma süresinin
hesaplanma usulünü ve sürenin başlatılacağı tarihi belirlemesiyle ilgili
yorumunun öngörülemez nitelikte olmadığı gibi başvurucuların dava açmasını
aşırı derecede zorlaştırmadığı ya da imkânsız kılmadığı sonucuna varılmıştır.
35. Buna göre başvurucuların mahkemeye erişim hakkına yönelik
müdahalenin ölçülü olduğu, dolayısıyla belirtilen şikâyet bağlamında mahkemeye
erişim hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.
36. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Aleyhe Vekâlet
Ücretine Hükmedilmesine İlişkin Şikâyet Yönünden
37. Mahkemelerin gereksiz yere meşgul edilmemesi ve
uyuşmazlıkların makul sürede bitirilebilmesi amacıyla belli yükümlülükler
öngörülebilir. Bu yükümlülüklerin kapsamını belirlemek kamu makamlarının takdir
yetkisi içindedir. Öngörülen yükümlülükler dava açmayı imkânsız kılmadıkça ya
da aşırı derecede zorlaştırmadıkça mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği
söylenemez. Davanın sonucuna göre kaybeden tarafa yüklenen vekâlet ücretinin
davanın açıldığı tarih itibarıyla öngörülebilir olduğu takdirde mahkemeye erişim
hakkının ihlal edildiğinden söz edilemez (Serkan
Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013, §§ 38-40).
38. Vekâlet ücreti davaya hukuki katkıda bulunan ve davası kabul
edilen lehine hükmedilen bir ücrettir. Bu bağlamda bireysel başvuruya dayanak
davalarda davalı idarenin vekille temsil edildiği, vekil tarafından dava
dosyalarına savunma dilekçesi sunulmak suretiyle davaya hukuki katkıda
bulunulduğu, ayrıca davanın davalı idare lehine sonuçlandığı dikkate
alındığında somut olayda davalı lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi için
gerekli koşulların mevcut olduğu noktasında tereddüt bulunmamaktadır. Öte
yandan hükmedilen maktu ücretin gözetilen meşru amaç ile korunmak istenen hak
açısından orantılı olduğu ve başvurucular üzerinde ağır bir yük oluşturmadığı
da görüldüğünden belirtilen şikâyet bağlamında mahkemeye erişim hakkına yönelik
bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.
39. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA
21/2/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.