TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
SÜLEYMAN DAĞ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2015/3896)
Karar Tarihi: 17/7/2019
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Raportör
Ceren Sedef EREN
Başvurucu
Süleyman DAĞ
Vekili
Av. Bedri KIŞKIR
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, katıldığı gösterinin terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyetinde delil olarak kullanılması nedeniyle başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 3/3/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu 1989 doğumlu olup olayların meydana geldiği tarihte Uşak Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sosyal Bilgiler Öğretmenliği Bölümünde okumaktadır.
7. Başvurucu, terör örgütüne üye olma ve terör örgütü propagandası yapma suçlarını işlediği gerekçesiyle üç gün gözaltında tutulmuş ve 16/12/2011 tarihinde İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı (Savcılık) tarafından düzenlenen iddianame ile hakkında kamu davası açılmıştır.
8. Yapılan yargılama sonunda iddia makamı esas hakkında mütalaasını vermiştir. Ana hatları itibarıyla iddianame ile aynı olan esas hakkındaki mütalaada öncelikle PKK terör örgütüne hiyerarşik olarak bağlı bazı yapılanmalar hakkında bilgi verilmiştir. Buna göre PKK terör örgütü bünyesinde faaliyet gösteren gençlik yapılanmalarının değişik dönemlerde farklı isimlerle eylem ve etkinliklerde bulunduğu belirtilmiştir. Bu yapılardan biri olan Yurtsever Demokratik Gençlik Meclisinin (YDGM) Demokratik Toplum Partisinin kapatılması üzerine herhangi bir operasyona maruz kalmamak amacıyla Demokratik Yurtsever Gençlik adıyla yeniden yapılandırıldığı ifade edilmiştir. Bunun yanında esas hakkında mütalaada, söz konusu gençlik yapılanmalarının legal faaliyetler yürüttüğü gibi toplantı ve gösterilerde molotof kokteyl patlayıcı atma ya da kundaklama gibi şiddet içerikli terörist eylemlerde de bulundukları belirtilmiştir. Yasal eylemler Demokratik Yurtsever Gençlik ismiyle gerçekleştirilirken yasal olmayan faaliyet ve eylemlerde Demokratik Yurtsever Gençlik Meclisi isminin kullanıldığı ifade edilmiştir.
9. Esas hakkındaki mütalaaya göre ayrıca PKK terör örgütüne hiyerarşik olarak bağlı ve örgütün gençlik yapılanması olarak kabul edilen Demokratik Yurtsever Gençlik Meclisinin (DYGM) Uşak'ta faaliyete geçirilmesi için başvurucunun da aralarında olduğu bir kısım Uşak Üniversitesi öğrencisinin örgütsel çalışma içinde olduğunun tespit edilmesi üzerine Savcılık tarafından soruşturma başlatılmıştır. Bu kapsamda Savcılık, başvurucu dışındaki diğer bazı şüpheliler hakkında iletişimin dinlenmesi ve tespiti ile teknik takip kararları alındığını ifade etmiştir. Esas hakkında mütalaada, başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılmasına, terör örgütü propagandası yapma suçundan açılan davanın ise ertelenmesine karar verilmesi talep edilmiştir.
10. İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesi 6/11/2012 tarihinde başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyetine hükmetmiş ve 6 yıl 3 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir. Terör örgütü propagandası yapma suçu yönünden ise 2/7/2012 tarihli ve 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun uyarınca kovuşturmanın ertelenmesine hükmedilmiştir.
11. Kararda terör örgütüne üye olma suçu yönünden ilk derece mahkemesinin başvurucu hakkındaki değerlendirmesi şu şekildedir:
" Sanık Süleyman Dal’ın [Dağ'ın] (başvurucu) Uşak YDG-M il sorumlusu M. Ş. Ç. ile yaptığı 25.04.2011 tarihli görüşmede, “Şirin akşam toplantı olacak mı herkese aceleden haber verelim de” dediği, konuşmanın içeriğine göre sanığın terör örgütünün gençlik yapılanması YDG-M nin yaptığı toplantıları diğer terör örgütü üyelerine haber verdiği, sanığın terör örgütü PKK nın alternatif nevruz olarak kutladığı 20.03.2011 tarihinde Elmalıdere Mahallesinde yapılan nevruz etkinliklerine katıldığı ve burada öldürülen terör örgütü üyeleri için saygı duruşunda bulunduğu evinde yapılan aramada YDG-M tarafından düzenlenen gezilerle ilgili bilgi notlarının ele geçtiği, yine aramada terör örgütü üyelerinin kırsal alanda çekilmiş fotoğrafları ile üniversitede ders gördükleri masanın üzerine kazılarak yazılmış olan KCK yazısının fotoğraflarının ele geçtiği, yine sanığın terör örgütü üyeliğinden cezaevinde yatmaktayken ölen M. K. adına düzenlenen festivale katıldığı anlaşılmış olup, sanığın cep telefonundan gönderdiği terör örgütünü övücü mesajlar, katıldığı etkinlikler, gizli izleme tutanakları ve ev aramasında ele geçen örgütsel dökümanlar bir bütün halinde değerlendirildiğinde sanığın Uşak YDG-M il sorumlusu M. Ş. Ç.ye bağlı olarak çalıştığı, eylem çeşitliliği, sürekliliği ve katıldığı gösterilerin niteliği göz önüne alınarak sanığın terör örgütü üyesi olduğu kanaatine varılmıştır."
12. Terör örgütü üyeliğinden mahkûmiyetine ilişkin kararı başvurucunun temyiz etmesi üzerine karar, Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından 25/12/2014 tarihinde onanmıştır.
13. Başvurucu, karardan 19/2/2015 tarihinde haberdar olduğunu belirtmiştir.
14. Başvurucu 3/3/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
15. İlgili ulusal ve uluslararası için bkz. Metin Birdal ([GK] (B. No: 2014/15440, 22/5/2019, §§ 28-39) başvurusu hakkında verilen karar.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 17/7/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
17. Başvurucu, nevruz etkinliğine katılmış olmasının, hakkında terör örgütüne üye olma suçundan verilen mahkûmiyet kararında delil olarak kullanılması nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu söz konusu mahkûmiyet kararı nedeniyle memur olabilme imkânı kalmadığını da ifade etmiştir.
B. Değerlendirme
18. Anayasa Mahkemesi Metin Birdal kararında, kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan faaliyetlerinin mahkûmiyet kararlarında delil olarak kullanılmasının bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükler üzerinde caydırıcı etki yaratabileceğini, dolayısıyla bu konunun Anayasa Mahkemesinin ilgi alanında kaldığını ifade etmiştir ( Metin Birdal, § 48).
19. Bu nedenle somut olayda başvurucunun, nevruz etkinliğine katılmış olmasının terör örgütü üyeliğinin delili olarak kabul edilmesi ile başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına müdahalede bulunulduğu kabul edilmiştir.
20. Başvuru konusu müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı (Metin Birdal, § 52) ve Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması meşru amaçları kapsamında kaldığı açıktır. Bu nedenle başvuru konusu müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığı değerlendirilecektir.
1. Genel İlkeler
a. Demokratik Toplumda Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının Önemi
21. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, demokratik toplumun en temel değerleri arasında yer almakta olup bireylerin ortak fikirlerini birlikte savunmak ve başkalarına duyurmak için bir araya gelebilme imkânını korumayı amaçlamaktadır. Kolektif bir şekilde kullanılan ve düşüncelerini ifade etmek isteyen kişilere şiddeti dışlayan yöntemlerle düşüncelerini açıklama imkânı veren bu hak, çoğulcu demokrasilerin gelişmesinde zorunlu olan farklı düşüncelerin ortaya çıkması, korunması ve yayılmasını güvence altına almaktadır (Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 40, Dilan Ögüz Canan [GK], B. No: 2014/20411, 30/11/2017, § 36; Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, § 115; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, [GK], B. No: 2014/920, 25/5/2017, § 79; Osman Erbil, B. No: 2013/2394, 25/3/2015, § 45).
b. Müdahalenin Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması
22. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı bir müdahale olması gerekir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 70-72; AYM, E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007; Ferhat Üstündağ, § 45). Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli olması, başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak kendisini göstermesi gerekmektedir (Ferhat Üstündağ, § 46; bazı farklılıklarla birlikte ayrıca bkz. Bekir Coşkun, § 51; Mehmet Ali Aydın, § 68; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51). Orantılılık ise bireyin hakkı ile kamunun menfaatleri veya müdahalenin amacı başkalarının haklarını korumak ise diğer bireylerin hak ve menfaatleri arasında adil bir dengenin kurulmasına işaret etmektedir (Ferhat Üstündağ, § 48; bazı farklılıklarla birlikte ayrıca bkz. Bekir Coşkun, §§ 57; Tansel Çölaşan, §§ 46, 49, 50; Hakan Yiğit, B. No: 2015/3378, 5/7/2017, §§ 59, 68).
c. Terör Örgütü Üyeliği Suçu Bağlamında Yarışan Değerler Arasında Denge Kurulması
23. Uluslararası hukuk literatüründe statü suçu olarak adlandırılan terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılabilmesi için kişinin henüz bir suç işlemiş olması gerekmez. Örgüt üyeliği başlı başına cezalandırılan bir suçtur. Bu bağlamda örgüte üye olmak suçu, üye ve hatta örgüt henüz bir suç işlememiş olsa dahi örgütün toplum için yarattığı tehlikeyi cezalandıran ve bu yönüyle bir yandan da örgüt faaliyetleri kapsamında suç işlenmesini engelleme amacı taşıyan bir suç türüdür. Çünkü birden fazla kişinin suç işlemek için organize olması toplum için daha açık ve yakın bir tehdit oluşturur. Özellikle günümüzde terörizmin gerek ulusal gerek uluslararası alanda ulaştığı düzey gözönüne alındığında bu tehdit oldukça somut hâle gelmektedir (Metin Birdal, § 61).
24. Terör örgütüne üye olmak suçundan mahkûm edilebilmek için kişi, örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmeli; örgütün bir parçası olmayı istemeli ve örgütün hayatta kalmasına, amaçlarının gerçekleştirilmesine devamlı bir irade ile katkı sağlamalıdır. Örgüte üye olmak fiilî bir katılmadır. Dolayısıyla üyeliğin suç olarak kabul edilmesinin ve cezalandırılmasının altında yatan sebep, terör örgütü üyesi olan kişinin aslında bu şekilde terör örgütünün toplum için arz ettiği tehlikeye bilerek ve isteyerek katkı sağlamasıdır (Metin Birdal, § 62).
25. Terör örgütüne üye olmak suçu diğer tipik suçlara nazaran erken bir aşamada cezai sorumluluk öngörmektedir. Bu nedenle bir kişinin henüz başka bir suç işlemeden yalnızca terör örgütüne üye olması nedeniyle cezalandırılabilmesi için yargılama makamlarının o kişinin terör örgütüyle olan bağlarını ortaya koyması gerekir. Böyle bir bağın varlığının araştırılması bireylerin sahip olduğu fikirlerin, bağlı oldukları toplumsal grupların ve ideolojilerinin, davranışlarının anlamlarının ve bunların altında yatan saiklerin değerlendirilmesine yol açar. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin kanaatine göre henüz ceza kanunlarında tanımlanan bir suçu dahi işlememiş kişilerin bir terör örgütü ile örgüt üyeliği olarak kabul edilecek kuvvette bir bağının olup olmadığının bu şekilde değerlendirilmesi ifade, örgütlenme, din ve vicdan özgürlükleri ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı gibi temel haklar üzerinde ciddi bir baskı oluşturabilecek potansiyele sahiptir (Metin Birdal, §§ 63, 64).
26. Öte yandan modern demokrasilerde devletlerin kendi sorumluluk alanındaki bireyleri terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı korumak şeklinde pozitif yükümlülüğü bulunmaktadır. Söz konusu yükümlülüğün bir sonucu olarak insanların terörsüz bir ortamda yaşama hakkı ile bu süreçte bireylerin potansiyel olarak etkilenebilecek temel hakları arasında adil bir dengeleme yapılması ihtiyacı doğmaktadır (Metin Birdal, § 65). Bu doğrultuda Anayasa Mahkemesi terör örgütü üyeliği suçundan yapılan yargılamalarda yarışan değerler arasında adil bir denge kurulabilmesi için aşağıdaki ilkeleri benimsemiştir:
- Terör örgütüne üye olma suçundan her türlü şüpheden uzak bir şekilde mahkûm edilebilmesi için -eylemlerinin sürekliliği, çeşitliliği ve yoğunluğu dikkate alındığında- kişinin örgütün hiyerarşik yapısına bilerek ve isteyerek dâhil olduğunun yeterli bir gerekçe ile ispat edilmesi şarttır. Örgüt üyeliği konusundaki ispat, iddia makamınca ortaya konulan maddi olayların gerçekleşip gerçekleşmediğinin yanı sıra söz konusu suçun unsurlarının, nedensellik bağının, failin kusur yeteneğinin ve kastının onun örgüt üyesi olduğunu gösterip göstermediği olacaktır (Metin Birdal, § 67).
- Ceza muhakemesindeki "Delilsiz mahkûmiyet olmaz." ilkesinin bir sonucu olarak somut, gerçekçi, olayla bağlantılı ve olayı temsil eden her şey hukuka uygun yöntemlerle elde edilmiş olması şartıyla terör örgütü üyeliği suçunun delili olabilir. Dolayısıyla terör örgütlerinin yapılarının ve faaliyetlerinin çeşitliliği söz konusu olunca bir kişinin terör örgütünün üyesi olduğunun ortaya konulması için değerlendirmeye alınabilecek deliller konusunda ortak ve sınırlı bir öngörüde bulunulması mümkün değildir (Metin Birdal, §§ 68-71).
- Buna rağmen terör örgütünün hiyerarşik yapısına dâhil olunduğunu gösteren delillerin birlikte incelenmesi sonucunda sağlamlıkları sınanmalı; her bir delil her terör örgütünün amacı, niteliği, bilinirliği, kullandığı şiddetin türü ve yoğunluğu ile somut olayın ilgili diğer koşulları dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Bunun yanında kişilerin delil olarak kabul edilen faaliyetleri birbiriyle sınanmalı ve sağlamaları yapılarak birbirlerini tamamlayıp tamamlamadığı ve tutarsızlık içerip içermediği tespit edilmelidir. Dolayısıyla her biri örgüt üyeliğine ilişkin bir parçayı açıklayan ve delil olarak kabul edilen faaliyetler birleştirilerek olayın bütününün anlaşılması sağlanmalıdır (Metin Birdal, § 72).
27. Yukarıda kabul edilen ilkeler doğrultusunda başvurucunun katıldığı gösterinin terör örgütüne üye olmak suçundan mahkûmiyetinde delil olarak dikkate alınması şeklindeki müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olup olmadığı değerlendirilmelidir.
28. Bireysel başvuru yolunda Anayasa Mahkemesinin görevi bir yargılamanın sonucu itibarıyla adil olup olmadığını değerlendirmek değildir (Yılmaz Çelik [GK], B. No: 2014/13117, 19/7/2018, § 45). Dolayısıyla mevcut başvuruda da Anayasa Mahkemesinin yapacağı değerlendirme, katıldığı nevruz etkinliğinin terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyetinde delil olarak dikkate alınmasının başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal edip etmediğiyle sınırlıdır. Öte yandan terör örgütüne üye olma suçunun kendine özgü nitelikleri (bkz. §§ 24-26), söz konusu inceleme yapılırken yargılamanın bir bütün olarak değerlendirilmesini zorunlu kılmaktadır.
2. İlkelerin Olaya Uygulanması
29. Başvurucunun üyesi olduğu gerekçesiyle cezalandırıldığı PKK, yaklaşık kırk yıldır yurdun Doğu ve Güneydoğu Bölgelerinde yoğun olmak üzere ülkenin tümünde pek çok sivil vatandaş ile güvenlik gücünün ölümüne sebep olmuş şiddet eylemlerinin faili bir terör örgütüdür. PKK, başvuruya konu olayların meydana geldiği tarihlerde faaliyet göstermiş ve faaliyetlerine de devam etmektedir. Dolayısıyla başvurucunun üyesi olması nedeniyle cezalandırıldığı terör örgütü PKK, toplum yönünden oldukça yoğun, ciddi ve somut bir tehlike arz etmektedir (Metin Birdal, § 74).
30. Somut olayda başvurucunun terör örgütü üyeliğinden mahkûmiyetinde altı delil dikkate alınmıştır. Birincisi başvurucunun örgüt üyesi olduğu ifade edilen başka bir şahısla gerçekleştirdiği ve diğer terör örgütü üyelerinin gerçekleştirilecek toplantıya davetlerinden bahsedildiği belirtilen bir iletişim kaydıdır. Mahkemeye göre iletişim içeriğinde başvurucu terör örgütünün gençlik yapılanması YDGM'nin yaptığı toplantıları diğer terör örgütü üyelerine haber vermiştir. İkinci delil başvurucunun PKK tarafından alternatif olarak kutlandığı belirtilen nevruz etkinliğine katılması ve bu etkinlikte, daha önce öldürülen terör örgütü üyeleri için saygı duruşunda bulunmasıdır. Üçüncü delil ise başvurucunun terör örgütü üyeliğinden mahkûm olarak ceza infaz kurumunda bulunan bir şahsın ölümü nedeniyle düzenlenen festivale katılmış olmasıdır.
31. İlk derece mahkemesi dördüncü olarak başvurucunun cep telefonundan gönderdiği tespit edilen terör örgütünü övücü mahiyetteki birtakım mesajları delil olarak kabul etmiştir. İlk derece mahkemesi beşinci olarak, başvurucunun evinde yapılan aramada ele geçirilen, örgütün gençlik yapılanması YDGM tarafından düzenlendiği anlaşılan gezilerle ilgili bilgi notları ile terör örgütü üyelerinin kırsalda çekilmiş fotoğrafları ve üniversitede ders gördükleri masanın üzerine kazılarak yazılmış olan "KCK" yazısının fotoğraflarını da mahkûmiyet hükmünde gözönüne almıştır.
32. Başvurucu Anayasa Mahkemesine yaptığı bireysel başvuruda yalnızca nevruz etkinliğine katılmasının terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyetinde dikkate alınmasından şikâyetçi olmuştur. Başvurucuya göre barışçıl bir toplantıya katılmasının bir suçun delili olarak kullanılması toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal etmiştir. Başvurucu bunun dışında ilk derece mahkemesince değerlendirmeye alınan diğer delillere ilişkin anayasal hiçbir şikâyet dile getirmemiş hatta katıldığı nevruz etkinliğinin PKK tarafından organize edildiği kabulüne ilişkin dahi Anayasa Mahkemesinin dikkate almasını gerektirecek bir itirazda bulunmamıştır.
33. Dolayısıyla somut başvuruda Anayasa Mahkemesinin yapacağı değerlendirme PKK'nın düzenlediği ileri sürülen bir nevruz etkinliğine katılmasının -yukarıda sayılan diğer delillerle birlikte ele alındığında- başvurucunun terör örgütüne üye olduğu kanaatini destekleyen ve tamamlayan bir delil olarak kullanılıp kullanılamayacağına ilişkin olacaktır. Başka bir deyişle ilk derece mahkemesinin dayandığı diğer delillerin hem sübutuna ilişkin deliller hem de terör örgütü üyeliği suçunun delilleri olarak ele alınış tarzlarına ilişkin meseleler, somut başvuruda Anayasa Mahkemesinin ilgi alanı dışında olacaktır.
34. Anayasa Mahkemesi başvuru konusuna benzer olaylara ilişkin daha önceki bir kararında, terör örgütü propagandasına dönüştürülen ya da şiddet olaylarının yaşandığı toplantı ve gösterileri bir emir ve talimat zinciri altında organize ettiği anlaşılan kişinin terör örgütü üyeliği suçundan mahkûm edilmesinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı üzerinde haksız bir caydırıcı etki yaratmadığını kabul etmiştir (Metin Birdal, §§ 74-84 ).
35. Aynı konuya ilişkin başka bir kararında ise Anayasa Mahkemesi, terör örgütüne müzahir yayın yapan internet sitelerinden numaralı biçimde yayımlanan emir ve talimatları istikrarlı bir biçimde yerine getirdikleri anlaşılan başvurucuların terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyetlerinin ifade ve örgütlenme özgürlükleri ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarını ihlal etmediğine karar vermiştir (Murat Kur ve Diğerleri, B. No: 2013/7604, 4/7/2019, §70)
36. Bu bağlamda hukuka uygun yöntemlerle elde edilmiş olması şartıyla somut, gerçekçi, olayla bağlantılı ve olayı temsil eden her şeyin terör örgütü üyeliği suçunun delili olarak kullanılabileceğinin yeniden hatırlatılması gerekir (bkz. § 26). Dolayısıyla başvurucunun iddiasının aksine katıldığı nevruz etkinliğinin başvurucunun terör örgütü üyeliği suçunu ispatlamak için bir delil olarak kullanılması mümkündür. Bununla beraber derece mahkemesi şikâyet edilen delille birlikte başvurucunun diğer terör örgütü üyeleriyle haberleşmesini ve onları bir toplantıya davet etmesini, bir terör örgütü üyesinin ölüm yıl dönümü nedeniyle yapılan etkinliğe katılmasını, telefonundan gönderdiği terör örgütünü övücü mesajları ve evinde terör örgütünün gençlik yapılanması ile bağlantılı bazı bilgi notlarını, bazı fotoğrafları ve başka bazı delilleri (bkz. § 11) başvurucunun terör örgütünün üyesi olduğunu göstermek için bir bütün olarak değerlendirmeye almıştır.
37. Başvuru konusu olayda başvurucunun terör örgütünün hiyerarşik yapısına bilerek ve isteyerek dâhil olduğunun ortaya konulabilmesi için eylemlerinin sürekliliği, çeşitliliği ve yoğunluğu belirlenmeye çalışılmış; bu amaçla ilk derece mahkemesi başvurucunun şikâyet ettiği nevruz etkinliğine katılmasını da başvurucunun terör örgütü üyesi olduğu kanaatini destekleyici, tamamlayıcı ve güçlendirici bir delil olarak kullanmıştır. Bu doğrultuda Anayasa Mahkemesi somut olayın koşullarında başvurucunun söz konusu nevruz etkinliğine katılımının terör örgütü üyeliği kanaatini destekleyici, tamamlayıcı ve güçlendirici bir delil olarak kullanılmasının makul olduğunu değerlendirmektedir.
38. Toplantı hakkının güvence altına alınmadığı bir ülkede demokrasiden bahsetmek mümkün değildir. Bu hak demokrasinin vazgeçilmez bir koşuludur ve onun ayrılmaz bir parçasıdır (Ferhat Üstündağ, § 78). Bununla birlikte başvuru konusu olayda ilk derece mahkemesi, eylem ve davranışlarıyla şiddeti ve demokratik olmayan yöntemleri benimseyen PKK terör örgütünün üyesi olduğu kabul edilen başvurucunun demokratik yaşam için ciddi bir tehdit oluşturduğu kanaatine ulaşmıştır. Dolayısıyla PKK terör örgütünün yöntem olarak benimsediği şiddet eylemlerinin ortadan kaldırılması doğrultusunda demokratik yaşam için ciddi bir tehdit oluşturan şiddetin devamına ve artmasına destek olacak tarzda hareket eden başvurucunun cezalandırılması acil bir toplumsal ihtiyacı karşılamaktadır. Bu nedenle ilk derece mahkemesinin toplumun terörsüz bir ortamda yaşama hakkı ile başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı arasında adil bir denge kurduğu sonucuna ulaşılmıştır.
39. Sonuç olarak somut olayda PKK tarafından düzenlendiği kabul edilen ve başvurucunun öldürülen bir terör örgütü mensubu için saygı duruşunda bulunduğu belirtilen alternatif bir nevruz kutlamasına katılmasının terör örgütü üyeliği suçundan mahkûmiyetinde delil olarak kullanılması, başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı üzerinde haksız bir caydırıcı etki yaratacak nitelikte görülmemiştir.
40. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını temellendiremediği, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
41. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine dair başvurusunun bir ihlal bulunmadığı açık olduğundan açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemezliğine karar verilmesi gerekir.
42. Başvurucunun adil yargılanma hakkına ilişkin başka şikâyetleri de bulunduğu görülmekle birlikte bu konuda bireysel başvuru formunda yeterli açıklamada bulunmadığı gözetilerek söz konusu iddialarının incelenmesine gerek olmadığı değerlendirilmiştir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 17/7/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.