TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
CİHAN TANDOĞAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/8604)
|
|
Karar Tarihi: 12/6/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Heysem KOCAÇİNAR
|
Başvurucu
|
:
|
Cihan TANDOĞAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, yapılan kanuni düzenleme ile devam eden yargılama
sürecinin sonuca etkili olacak biçimde müdahale edilmesi nedeniyle adil
yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 25/5/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Komisyonca kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından
yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Aynı konuya ilişkin içtihadın (Zekiye Şanlı, B. No: 2012/931, 26/6/2014; Yasemin Mutlu, B. No: 2013/1426,
25/3/2014) mevcut olması nedeniyle Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
71. maddesinin (2) numaralı fıkrası gereğince başvuru, Adalet Bakanlığı
(Bakanlık) cevabı beklenmeksizin kabul edilebilirlik ve esas yönünden
incelenmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Uyuşmazlığın Arka
Planı
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
7. Başvurucu; Vakıflar Bankası Türk Anonim Ortaklığında (Banka)
çalıştığı süre zarfında 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar
Kanunu’nun geçici 20. maddesi uyarınca kurulmuş bulunan T. Vakıflar Bankası
T.A.O. Memur ve Hizmetlileri Emekli Sağlık Yardım Sandığı Vakfına
(Vakıf/Sandık) ödediği primler karşılığında emekliliğe hak kazanmıştır.
8. Vakıf, kanunla kurulan ve sosyal güvenlik kurumları dışında
kalan ancak bu kurumlara denk kabul edilen bir tüzel kişilik olup söz konusu
Vakfın mensupları bakımından zorunlu sosyal güvenlik kurumu niteliğindedir.
9. Vakfın amacı, Vakıf Senedi’nin 4.
maddesinde şöyle ifade edilmiştir:
“...
a) İş bu vakıf senedi hükümleri dairesinde
üyelerin emeklilik, malullük, ölüm, hastalık, analık, iş kazaları ve meslek
hastalıkları hallerinde ve eş ve çocukları ile üyenin geçindirmekle yükümlü
bulunduğu ana ve babasının hastalıklarında, Sosyal Sigortalar Kanunları ile
temin edilen yardımlardan az olmamak üzere hak sahiplerine yardımda bulunmak;
…”
10. Vakfın gelirleri, üyelerin aylıklarından yapılan prim
kesintilerinden ve diğer gelirlerden oluşmaktadır. Banka da aynı esaslar
çerçevesinde hesaplanan tutarı işveren hissesi olarak her ay Vakfa
aktarmaktadır. Vakıf, üyelerine yapacağı yardımın miktarını ve dolayısıyla
emekli aylıklarına ilişkin artışları Vakıf Senedi’nde
yazılı hükümler çerçevesinde tek taraflı olarak belirlemekte olup bunun 506
sayılı Kanun'la belirlenmiş alt sınırın altına düşmemesi gerekmektedir.
B. Başvuruya Konu Dava
Süreci
11. Vakıf üyeleri, yapılan artışların 506 sayılı Kanun’un geçici
20. maddesine uygun bir şekilde yapılmadığı gerekçesiyle Vakıf aleyhine iş
mahkemeleri önünde alacak davaları açmışlardır. Bu davalar sonucunda 506 sayılı
Kanun’un geçici 20. maddesinin nasıl anlaşılıp uygulanacağı konusunda bir
yargısal içtihat yerleşmiştir.
12. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun bu çerçeveyi çizen 24/3/2010
tarihli ve E.2010/10-155, K.2010/170 sayılı kararına göre 506 sayılı Kanun'un
geçici 20. maddesinde değinilen alt sınırın belirlenmesinde, davalı Vakfın
bağladığı aylıklara yapılan artış oranlarının Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK, bu
Kuruma devredilen SSK) sigortalılarına bağlanan yaşlılık aylıklarına yapılan
artış oranlarıyla karşılaştırılması usulü dikkate alınarak yapılmalıdır.
Böylece bulunan artış oranının 506 sayılı Kanun uyarınca yaşlılık aylığı
alanlara yapılan artış oranından daha az olması durumunda da Vakıf Senedi'ndeki düzenlemelere göre aylıklarında artış olacak
kişilerin ayrıca 506 sayılı Kanun'un aylık artışlarına dair hükümlerinden
yararlanmaları gerekmektedir.
13. Söz konusu Vakıf tarafından aylık bağlanan başvurucu
23/2/2011 tarihli dava dilekçesinde, emekli maaşına Vakıf Senedi'ne
göre yapılan artışın yanı sıra 506 sayılı Kanun'da öngörülen artışların da
yapılması gerektiğini belirterek 2002 yılı Temmuz ayından 2011 yılı Şubat ayına
kadar artırımı gereken miktarın tespitiyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak
kaydıyla 1.000 TL alacağın tahsiline karar verilmesini istemiştir.
14. Bu arada yargılama süreci devam ederken 13/2/2011 tarihli ve
6111 sayılı Kanun’un 53. maddesiyle 506 sayılı Kanun’un geçici 20. maddesine
eklenen beşinci fıkra ile aynı maddenin sandık emeklilerine yapılacak
yardımların düzenlendiği birinci fıkrasının (b) bendinin uygulanmasında;
yardımların sağlanması ve bağlanması yönünden alt sınırın belirlenmesinde
muadil miktar karşılaştırmasının esas alınacağı, bunun mevcut davalara da
uygulanacağı düzenlenmiştir.
15. 6111 sayılı Kanun 25/2/2011 tarihli ve 27857 Mükerrer sayılı
Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
16. Ankara 4. İş Mahkemesi 7/6/2012 tarihli kararla 6111 sayılı
Kanun'un 53. maddesi ile 506 sayılı Kanun'un geçici 20. maddesine eklenen hüküm
uyarınca Vakıf emeklilerinin 506 sayılı Kanun'a göre yapılan artırımlardan
faydalanabilmesi için Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK) emeklilerine ödenen
aylığın Vakıf emeklilerine ödenen aylıktan fazla olması şartı getirildiğini ve
somut olayda Vakıf emeklisi olan başvurucuya ödenen aylıkların SSK emeklilerine
ödenen aylıklardan fazla olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
17. Hüküm temyiz edilmiştir. Yargıtay 10. Hukuk Dairesi
4/12/2012 tarihli kararla ilk derece mahkemesi kararını onamıştır.
18. Nihai karar 8/5/2015 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu
25/5/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
19. İlgili hukuk için bkz. Zekiye
Şanlı, §§ 20-22; Yasemin Mutlu,
§§ 21-23.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 12/6/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
21. Başvurucu, emekli maaşına yapılan zamdan yararlanma
talebinin dava tarihinden sonra yürürlüğe giren kanun hükmüne dayalı olarak
reddine karar verilmesinin devletin temel amaç ve görevleri arasındaki toplumun
refah, huzur ve mutluluğunu sağlama ve adil yargılanma hakkı kapsamındaki
silahların eşitliği ilkelerini ihlal ettiğini ileri sürmektedir.
B. Değerlendirme
22. Başvurucu, devletin temel amaç ve görevleri arasındaki
toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlama ilkesinin de ihlal edildiğini
ileri sürmüş ise de bu şikâyetinin bir bütün olarak adil yargılanma hakkı
kapsamında silahların eşitliği ilkesi çerçevesinde incelenmesi uygun
görülmüştür (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Zekiye Şanlı, § 44; Yasemin Mutlu, § 44).
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
23. Başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
şikâyetleri açıkça dayanaktan yoksun olmayıp başka bir kabul edilmezlik nedeni
de bulunmadığından başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
gerekir.
2. Esas Yönünden
24. Anayasa Mahkemesi Zekiye
Şanlı ile Yasemin Mutlu başvurularında,
silahların eşitliği ilkesi güvencesini değerlendirirken kanun çıkarılması
suretiyle bu güvenceye yapılan müdahalenin yargılamanın taraflarından birinin
konumunda diğer tarafa nazaran orantısız ve açık bir dengesizlik veya
dezavantaj oluşturup oluşturulmadığının tespit edilmesi gerektiğini vurgulamış,
başvuruya konu olay temelinde böyle bir dengesizlik veya dezavantaj oluşup
oluşmadığını irdelemiştir (Zekiye Şanlı,
§§ 64-86; Yasemin Mutlu, §§
63-86).
25. Bu çerçevede yapılan değerlendirme sonucunda başvuruya konu
olaya ilişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun içtihadının varlığı karşısında
(bkz. § 12)-her ne kadar zorlayıcı bir kamu yararına dayansa da- kanun
değişikliğinin dava açılırken kişi lehine sonuçlanacağı anlaşılan durumu
değiştirmeye yönelik olduğu, davanın kişi lehine sonuçlanmasını imkânsız hâle
getirdiği tespit edilmiştir. Bu tespit ışığında silahların eşitliği güvencesine
yönelik müdahalenin öngörülebilir olmadığından meşru kabul edilemeyeceği,
dolayısıyla dezavantajlı hâle getirilen başvurucuya katlanılması zor külfetler
yüklendiği belirtilerek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine kanaat
getirilmiştir (Zekiye Şanlı,§§
87, 88; Yasemin Mutlu, §§ 85,
86).
26. Somut başvuruda da Zekiye
Şanlı ile Yasemin Mutlu kararlarında
açıklanan ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir durumun bulunmadığı
anlaşıldığından başvurucunun adil yargılanma haklarının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekmektedir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
27. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir...
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
28. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hak ve hürriyetin
ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle devam eden ihlalin durdurulması, ihlale konu kararın veya işlemin
ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep
olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen
diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet
Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, § 55).
29. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilmeden önce ihlalin kaynağının belirlenmesi gerekir. Buna
göre ihlal; idari eylem ve işlemler, yargısal işlemler veya yasama
işlemlerinden kaynaklanabilir. İhlalin kaynağının belirlenmesi uygun giderim
yolunun belirlenebilmesi bakımından önem taşımaktadır (Mehmet Doğan, § 57).
30. Anayasa Mahkemesi yapılan kanuni düzenleme ile devam eden
yargılama sürecine sonuca etkili olacak biçimde müdahale edilmesi nedeniyle
adil yargılanma hakkı kapsamında silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğine
karar vermiştir. Buna göre başvurucuların adil yargılanma hakkı kapsamında
silahların eşitliği ilkesinin ihlalinin giderimi yönünden 6111 sayılı Kanun’un
53. maddesi ile 506 sayılı Kanun’un geçici 20. maddesine eklenen fıkranın devam
eden davalara da uygulanmasının ihlal sonucuna yol açtığı dikkate alınmalıdır.
31. Anayasa Mahkemesinin Zekiye
Şanlı ile Yasemin Mutlu kararlarında
belirtilen ilkeler doğrultusunda, devam eden davalara uygulanması sonucuna yol
açan söz konusu kanun hükmünün yürürlüğünden önceki hukuksal duruma göre
uyuşmazlıkların çözüme kavuşturulması adil yargılanma hakkı kapsamında
silahların eşitliği ilkesinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılmasını
sağlayabilecek uygun bir çözüm yolu olarak görülmüştür (benzer yöndeki
değerlendirmeler için bkz. Hülya Karacaoğlan
ve diğerleri, B. No: 2015/3068, 21/3/2018, §40).
32. Bu itibarla Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı çerçevesinde
yeniden yapılacak yargılamanın konusunu yalnızca başvuruya konu dava tarihleri
öncesi yaşlılık aylığı oluşturmaktadır. Dolayısıyla adil yargılanma hakkı
kapsamında silahların eşitliği ilkesinin ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılabilmesi için ihlal görülen başvuruya konu dava tarihi öncesi yaşlılık
aylığı yönünden maddi tazminatın belirlenerek ödenmesine karar verilmesi
gerekmektedir. Bunun için derece mahkemelerince yapılacak iş, başvurucunun dava
tarihi öncesi hangi dönemler yönünden tazminat talebinde bulunduğunun tespit
edilerek yapılacak çelişmeli yargılamayla ilgili kanun hükmünün yürürlüğünden
önceki duruma göre tazminat koşullarının oluşup oluşmadığının belirlenmesi ve
buna göre maddi tazminata hükmedilmesinden ibarettir.
33. Bu bağlamda somut olayın özelliğine göre tazminatı
gerektirip gerektirmediğinin değerlendirilmesi ve miktarının belirlenmesi kural
olarak delillere ilk elden erişme imkânı bulunan derece mahkemelerinin görev
alanına girmektedir. Tazminat miktarının belirlenmesinde Anayasa Mahkemesinin
ihlal kararının başvuruya konu dava tarihinden sonraki aylıklara ilişkin
olmadığı da dikkate alınmalıdır.
34. Bu sebeple yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili
Mahkemesine gönderilmesi gereklidir.
35. Silahların eşitliği ilkesinin ihlali nedeniyle yeniden
yargılamaya hükmedilmesi yeterli bir giderim oluşturduğundan başvurucunun diğer
tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
36. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harç ve 2.475
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.701,90 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamında silahların eşitliği ilkesinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin silahların eşitliği ilkesinin ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara
4. İş Mahkemesine (E.2011/322, K.2012/1201) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harç ve 2.475
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.701,90 TL yargılama giderini BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
12/6/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.