TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
TÜRKİYE GIDA VE ŞEKER SANAYİ İŞÇİLERİ SENDİKASI (ŞEKER
İŞ) BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/13328)
|
|
Karar Tarihi: 19/11/2020
|
R.G. Tarih ve Sayı:17/2/2021-31398
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Gülsüm Gizem GÜRSOY
|
Başvurucu
|
:
|
Türkiye Gıda ve Şeker Sanayi
İşçileri Sendikası (ŞEKER-İŞ)
|
Vekili
|
:
|
Av. Gökhan CANDOĞAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1.Başvuru, sendika yetki tespitine itiraz talebiyle
açılan davanın makul sürede sonuçlanmaması nedeniyle sendika hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 25/7/2016 tarihinde yapılmıştır.
3.Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4.Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik
ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu Sendika 1948-1952 yılları arasında kurulan
dört ayrı sendikanın bir araya gelerek bir federasyon kurmasıyla oluşmuş, on
bir sendikanın da bu federasyona katılımıyla birlikte 1963 yılında Türkiye Gıda
ve Şeker Sanayi İşçileri Sendikası (Sendika) adını almıştır. 28 bin üyesi
bulunan başvurucu Sendika, Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonuna bağlıdır.
9. Davacı işyerinin internet sitesinde yer alan bilgilere
göre davacının merkezi İstanbul'da olup fabrikası Afyonkarahisar'dadır. Davacı;
Türkiye'nin en büyük "french fries patates" fabrikası
niteliğinde olduğunu, 20.000 ton mamul madde ve 60.000 ton ham madde depolama
kapasitesi bulunduğunu belirtmiştir.
10.Başvurucu Sendika, davacı işyerinde toplu iş sözleşmesi
(TİS) yapmak için yeterli sayıya ulaştığını belirterek yetki tespiti talebiyle
4/8/2014 tarihinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına başvurmuştur.
Sendikaların TİS akdedebilmesi için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına
yetki başvurusunda bulunması gerekmektedir. Bu yetki talebi, talepte bulunan
sendikanın işverenle aynı iş kolunda faaliyet gösterdiğinin ve işçilerin belli
bir çoğunluğunun sendikaya üye olduğunun tespit edilmesine ilişkindir. Bu
tespit yapılırken sendikanın TİS kapsamına girecek işyerinde başvuru tarihinde
çalışan işçilerin yarıdan fazlasının, işletmede ise yüzde kırkının kendi üyesi
bulunması koşulu aranmaktadır. İşletme kavramı ise aynı işverenin aynı iş
kolunda faaliyet gösteren bir veya birden fazla işyerini ifade etmektedir.
11. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 7/8/2014
tarihinde davacıya ait, İstanbul ve Afyonkarahisar'da bulunan iki birimin
işletme niteliğinde olduğunu kabul ederek işyerinde 140 işçinin çalıştığını, 78
işçinin Sendikaya üye olduğunu belirterek Sendikanın gerekli çoğunluğu
sağladığını tespit etmiştir.
12. Davacı 9/9/2014 tarihinde Afyonkarahisar İş Mahkemesi
ve İstanbul 24. İş Mahkemesinde yetki tespitine itiraz davası açmıştır. Bu
davanın açılması ile birlikte 18/10/2012 tarihli ve 6356 sayılı Sendikalar ve
Toplu İş Sözleşmesi Kanunu uyarınca TİS süreci dava sonuçlanana kadar durmakta
ve mahkemenin hangi sendikanın TİS yapma yetkisine sahip olduğunu tespit etmesi
beklenmektedir.
13. Afyonkarahisar İş Mahkemesi 28/11/2014 tarihli
duruşmada İstanbul 24. İş Mahkemesi tarafından birleştirme hususunda verilecek
kararın beklenmesine karar vermiştir. İstanbul 24. İş Mahkemesi 5/2/2015
tarihinde, davanın Afyonkarahisar İş Mahkemesi dosyasında birleştirilmesine
karar vermiştir.
14. Afyonkarahisar İş Mahkemesi 10/4/2015 tarihinde
verdiği kararla asıl davanın süresinden sonra açılmış olması nedeniyle reddine,
birleşen davanın ise asıl dava ile aynı mahiyette olması nedeniyle hukuki yarar
yokluğundan reddine karar vermiştir.
15. Yargıtay 7/9/2015 tarihli ilamıyla, asıl davanın
süresinde açılmış olması nedeniyle ilk derece mahkemesi tarafından verilen
hükmün bozulmasına, birleşen dava yönünden verilen hükmün onanmasına karar
vermiştir.
16. Afyonkarahisar İş Mahkemesince yargılamaya devam
edilmiştir. Aynı Mahkemenin 28/4/2016 tarihli duruşmasında yetki tespitine konu
işletmenin merkez adresinin İstanbul olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı
verilerek dosyanın yetkili İstanbul İş Mahkemesine gönderilmesine karar
verilmiştir.
17. Başvurucu, kararı temyiz etmiştir. Ayrıca uzun
süredir devam etmekte olan dava nedeniyle sendikal haklarını kullanamadığını
belirterek 25/7/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
18. Yargıtay 19/9/2016 tarihinde, davacının itirazlarında
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının işletme tespitinin hatalı olduğunu ve
somut durumda tek bir işyerinin bulunduğunu ileri sürdüğünü, Mahkemenin işyeri
ve işletme niteliğinin duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespitinin zorunlu
olduğunu belirterek verilen yetkisizlik kararının bozulmasına karar vermiştir.
19. Bozma sonrası Afyonkarahisar İş Mahkemesi, bozma
kararına uyarak yargılamaya devam etmiştir. Mahkeme 31/5/2018 tarihinde yetki
başvurusu tarihi itibarıyla toplam 141 işçiden 78'inin davalı Sendikanın üyesi
olarak %55,32 çoğunluk sağladığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
20. Temyiz üzerine verilen karar Yargıtayın 8/11/2018
tarihli onama ilamıyla kesinleşmiştir.
IV. İLGİLİ
HUKUK
21. 6356 sayılı Kanun'un "İş kolunun tespiti"
kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1)Bir işyerinin girdiği işkolunun tespiti
Bakanlıkça yapılır. Bakanlık, tespit ile ilgili kararını Resmî Gazete’de
yayımlar. Bu tespite karşı ilgililer, kararın yayımından itibaren on beş gün
içinde dava açabilir. Mahkeme iki ay içinde kararını verir. Kararın temyiz
edilmesi hâlinde Yargıtay uyuşmazlığı iki ay içinde kesin olarak karara bağlar.
(2) Yeni bir toplu iş sözleşmesi için yetki süreci
başlamış ise işkolu değişikliği tespiti bir sonraki dönem için geçerli olur.
İşkolu tespit talebi ve buna ilişkin açılan davalar, yetki işlemlerinde ve
yetki tespit davalarında bekletici neden sayılmaz..."
22. 6356 sayılı Kanun'un "Yetki" kenar
başlıklı 41. maddesi şöyledir:
"(1) Kurulu bulunduğu işkolunda çalışan işçilerin
en az yüzde birinin üyesi bulunması şartıyla işçi sendikası, toplu iş
sözleşmesinin kapsamına girecek işyerinde başvuru tarihinde çalışan işçilerin
yarıdan fazlasının, işletmede ise yüzde kırkının kendi üyesi bulunması hâlinde
bu işyeri veya işletme için toplu iş sözleşmesi yapmaya yetkilidir.
(2) İşletme toplu iş sözleşmeleri için işyerleri bir
bütün olarak dikkate alınır ve yüzde kırk çoğunluk buna göre hesaplanır.
(3) İşletmede birden çok sendikanın yüzde kırk veya
fazla üyesinin olması durumunda başvuru tarihinde en çok üyeye sahip sendika
toplu iş sözleşmesi yapmaya yetkilidir.
(4) Bir işveren sendikası, üyesi işverenlere ait işyeri
veya işyerleri, sendika üyesi olmayan bir işveren ise kendi işyeri veya
işyerleri için toplu iş sözleşmesi yapmaya yetkilidir.
(5) Bir işkolunda çalışan işçilerin yüzde üçünün
tespitinde Bakanlıkça her yıl ocak ve temmuz aylarında yayımlanan istatistikler
esas alınır. Bu istatistiklerde her bir işkolundaki toplam işçi sayısı ile
işkollarındaki sendikaların üye sayıları yer alır. Yayımlanan istatistik, toplu
iş sözleşmesi ve diğer işlemler için yeni istatistik yayımlanıncaya kadar
geçerlidir. Yetki belgesi almak üzere başvuran veya yetki belgesi alan işçi
sendikasının yetkisini daha sonra yayımlanacak istatistikler etkilemez.
(6) Yayımından itibaren on beş gün içinde itiraz
edilmeyen istatistik kesinleşir. İstatistiğin gerçeğe uymadığı gerekçesiyle bu
süre içinde Ankara İş Mahkemesine başvurulabilir. Mahkeme bu itirazı on beş gün
içinde sonuçlandırır. (Değişik iki cümle:12/10/2017-7036/33 md.) Mahkemece
verilen karar hakkında, ilgililerce veya Bakanlıkça istinaf yoluna başvurulması
hâlinde bölge adliye mahkemesi bir ay içinde kararını verir. Bu karara karşı
temyiz yoluna başvurulması hâlinde Yargıtay, temyiz talebini bir ay içinde
kesin olarak karara bağlar.
(7) Bakanlık, yetkili sendikanın belirlenmesinde ve
istatistiklerin düzenlenmesinde kendisine gönderilen üyelik ve üyelikten
çekilme bildirimleri ile Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılan işçi bildirimlerini
esas alır.
23. 6356 sayılı Kanun'un 41. maddesinin gerekçesi
şöyledir:
"...sendikaların temsil yeteneğini artırmak amacıyla
yetki alabilecek sendikalar için asgari üye kriteri eklenmiştir"
24. 6356 sayılı Kanunun "Yetki tespiti için
başvuru" kenar başlıklı 42. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
" (1) Toplu iş sözleşmesi yapmak isteyen işçi
sendikası Bakanlığa başvurarak yetkili olduğunun tespitini ister. İşveren
sendikası veya sendika üyesi olmayan işveren de Bakanlığa başvurarak yetkili
işçi sendikasının tespitini isteyebilir.
(2) Bakanlık, kayıtlarına göre başvuru tarihi itibarıyla
bir işçi sendikasının yetkili olduğunu tespit ettiğinde, başvuruyu, işyeri veya
işletmedeki işçi ve üye sayısını, o işkolunda kurulu işçi sendikaları ile taraf
olacak işveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işverene altı iş günü
içinde bildirir."
25. 6356 sayılı Kanunun "Yetki itirazı"
kenar başlıklı 43. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Kendilerine 42 nci madde uyarınca gönderilen
tespit yazısını alan işçi veya işveren sendikaları veya sendika üyesi olmayan
işveren; taraflardan birinin veya her ikisinin yetki şartlarına sahip olmadığı
veya kendisinin bu şartları taşıdığı yolundaki itirazını, nedenlerini de
göstererek yazının kendilerine tebliğ edildiği tarihten itibaren altı iş günü
içinde mahkemeye yapabilir.
...
(3) ... İşçi ve üye sayılarının tespitinde maddi hata ve
süreye ilişkin itirazları mahkeme altı iş günü içinde duruşma yapmaksızın kesin
olarak karara bağlar. İşçi ve üye sayılarının tespitinde maddi hata ve süreye
ilişkin itirazları mahkeme altı iş günü içinde duruşma yapmaksızın kesin olarak
karara bağlar. (Değişik cümle: 12/10/2017-7036/34 md.) Bunların dışındaki
itirazlar için mahkeme, duruşma yaparak karar verir ve bu karar hakkında
istinaf yoluna başvurulması hâlinde bölge adliye mahkemesi bir ay içinde
kararını verir. (Ek cümle: 12/10/2017- 7036/34 md.) Bu karara karşı temyiz
yoluna başvurulması hâlinde Yargıtay bir ay içinde kesin olarak karar verir.
(5) İtiraz, karar kesinleşinceye kadar yetki işlemlerini
durdurur."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
26. Mahkemenin 19/11/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
27. Başvurucu;
- Yetki tespitinin sendikalar açısından TİS yapmanın ön
koşulu olması nedeniyle sendika hakkının en önemli unsurlarından biri olduğunu,
- 6356 sayılı Kanun'da kısa süreler öngörülmesine rağmen
başvuruya konu davanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle TİS yapma
hakkını elde edemediğini, dolayısıyla sendika hakkının etkisizleştirildiğini,
- TİS sürecine ilişkin yargılamaların genel olarak
istihdama ve sendikal haklara ilişkin olması nedeniyle kanun koyucunun
özellikle kısa süreler öngördüğünü ancak bu hususun yargı makamlarınca dikkate
alınmadığını,
- Yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle
işverenlerin yetki tespitine itiraz davalarını kötüye kullandığını ve TİS
sürecini engellediklerini,
- TİS yapma yetkisinin sendikalar açısından en önemli
araç olduğunu ve sendikaların varlık sebeplerinin en önemli unsuru olduğunu
belirterek başvuruya konu yargılamanın makul sürede tamamlanmadığını,
dolayısıyla etkin bir yargılama yapılmadığını, uzun süren yargılama nedeniyle
başvurucu Sendikanın davacı işyerinde sendikalaşamadığını ve böylelikle
başvuruya konu yargılamanın hakkın kullanımını engellediğini belirterek sendika
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
28. Anayasa'nın iddiaların değerlendirilmesine dayanak
alınacak “Sendika kurma hakkı” kenar başlıklı 51. maddesinin ilk üç
fıkrası şöyledir:
“Çalışanlar ve işverenler, üyelerinin çalışma
ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek
için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara
serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahiptir. Hiç kimse
bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten ayrılmaya zorlanamaz.
Sendika kurma hakkı ancak, millî güvenlik, kamu düzeni,
suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâk ile başkalarının hak ve
özgürlüklerinin korunması sebepleriyle ve kanunla sınırlanabilir.
Sendika kurma hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil,
şart ve usuller kanunda gösterilir”
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
29. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan sendika hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
30. Somut olayda başvurucu Sendika, davacı işyerinde
yetkili sendika olma talebiyle başvuruda bulunduğunu ancak işyerinin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığının yetki tespitine karşı açtığı davanın makul sürede
tamamlanamaması nedeniyle dava sürecinde işyerinde yetkili sendika olarak
faaliyet gösteremediğini, bu nedenle sendika hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür. Dolayısıyla somut olaydaki başvurunun Anayasa'nın 51. maddesiyle
devlete yüklenen pozitif yükümlülükler kapsamında incelenmesi gerekir.
a. Genel
İlkeler
31. Anayasa’nın 51. maddesinde düzenlenen sendika hakkı,
demokratik toplumun temeli olan örgütlenme özgürlüğünün bir parçasıdır.
Örgütlenme özgürlüğü, bireylerin kendi menfaatlerini korumak için kolektif
oluşumlar meydana getirerek bir araya gelebilme özgürlüğüdür. Bu özgürlük
bireylere siyasal, kültürel, sosyal ve ekonomik amaçlarını topluluk hâlinde gerçekleştirme
imkânı sağlar (AYM, E.2014/177, K.2015/49, 14/5/2015).
32. Örgütlenme özgürlüğü, içinde temel iki hak
barındırır. Bunlardan biri örgütün varlığı ve işleyişinin korunmasıdır. Diğeri
ise bireyin örgüt içinde faaliyette bulunma ve örgütle ilişki kurma
özgürlüğüdür. İstihdam alanında kendi üyelerinin menfaatlerinin korunmasını
amaçlayan örgütler olan sendikalar, örgütlenme özgürlüğünün önemli bir
parçasıdır. Dolayısıyla sendika hakkı da çalışanların bireysel ve ortak
çıkarlarını korumak amacıyla bir araya gelerek örgütlenebilme serbestisini
gerektirmekte ve bu niteliğiyle bağımsız bir hak değil örgütlenme özgürlüğünün
bir şekli veya özel bir yönü olarak görülmektedir. Demokrasilerde böyle bir örgüt,
devlet tarafından saygı gösterilmesi ve korunması gereken temel haklara
sahiptir (Tayfun Cengiz, B. No: 2013/8463, 18/9/2014, § 31).
33. Anayasa'nın 51. maddesinde düzenlenen sendika hakkı,
hakkın etkin bir şekilde kullanılması bağlamında devlete birtakım pozitif
yükümlülükler yüklemektedir. Sendika hakkının devlete yüklediği pozitif
yükümlülükler, bu haklara ilişkin davalarda kamusal makamlarca verilecek
kararların etkinliği ve yeterliliği ilgili kararların mümkün olan en kısa
sürede verilmesiyle yakından ilgilidir (benzer değerlendirmeler için bkz. M.M.E.
ve T.E., B. No: 2013/2910, 5/11/2015, § 125; İlknur Kızıltoprak, B.
No: 2015/11579, 18/4/2019, § 76).
34. Bu konuda yargısal makamlardan ivedilikle hareket
etmeleri, diğer bir anlatımla uyuşmazlık hakkında hızlı bir yargılama yaparak
davayı sürüncemede bırakmamaları, ilgili ve yeterli gerekçelerle bir karar
vermeleri beklenir. Bu beklentinin gerçekleştirilmesi, sendika hakkı bağlamında
devletin pozitif yükümlülüklerindendir. Bu konudaki yükümlülüğün yerine
getirilmemesi durumunda, TİS korumasından yararlanamayanlar açısından telafisi
imkânsız zararların doğması ve sendika hakkı bağlamında ciddi sorunların
gündeme gelmesi muhtemeldir (benzer değerlendirmeler için bkz. Murat Demir
[GK], B. No: 2015/7216, 27/3/2019, § 82, İlknur Kızıltoprak,
§ 77).
b. TİS Yapma
Yetkisine İlişkin Bazı Tespitler
35. TİS, işçi sendikası ile işveren sendikası veya
sendika üyesi olmayan işveren arasında akdedilen bir iş sözleşmesidir. Bu
sözleşme; bireysel iş sözleşmelerinin nasıl yapılacağını, içeriğini, sona erme
koşullarını belirler. Bu yönüyle TİS normatif bir nitelik taşımakta, yasal
sınırlar içinde ve TİS'in uygulama alanı ile sınırlı kalmak kaydıyla genel ve
objektif nitelikte hukuk kuralı oluşturabilmektedir. TİS tarafların karşılıklı
hak ve borçlarını, sözleşmenin uygulanması ve denetimi ile uyuşmazlıkların
çözüm yollarını da düzenlemek amacıyla yapılır. Bir başka açıdan ele
alındığında TİS, sendikalar için üyelerinin hak ve çıkarlarını koruma ve
geliştirme mücadelesinde en önemli araçlardan biridir. Dolayısıyla TİS ve sendikal
faaliyet özgürlüğü birbirine sıkı sıkıya bağlı iki kavram olarak karşımıza
çıkar. TİS akdetme yetkisi ile birlikte sendikalar örgütlü bir şekilde hareket
etme ve taleplerini güçlü bir şekilde dile getirme imkânına sahip olur. Bu
yönüyle TİS sendikaların dinlenilme hakkının en önemli araçlarından biridir.
36. İşçi sendikaları yönünden TİS akdedebilmenin ön şartı
yetkili sendika olduğunun belgelenmesidir. 6356 sayılı Kanun'un ilgili
maddelerinde yetki şartının nasıl yerine getirileceği düzenlenmiştir (bkz. §§
21-25). Kanunda öngörülen yetki şartı, geniş kitleleri ilgilendiren TİS
görüşmelerinde toplu pazarlık süreçlerinin temsil gücüne sahip sendikalarca
yürütülmesi hedefiyle doğrudan bağlantılıdır (bkz. § 23). Çünkü güçlü
sendikalar işverenler üzerinde ciddi bir baskı yaratabilecek ve işçiler için en
uygun şartları sağlayabilecektir. TİS yapma yetkisi hem sendikalar hem işçiler
açısından karşılıklı güvence sağlamaktadır. Bir sendikanın üye sayısı, TİS
görüşmelerinde pazarlık gücünün artması ve işçiyi işverene karşı koruma gücüne
sahip olması anlamına gelir. Diğer yandan sendikanın finansal açıdan güçlenmesi
örgütlü işçi sayısı ile mümkündür. Nitekim işçilerden alınan dayanışma
aidatları ile sendikanın finansal kaynakları güçlendikçe organizasyonel performansı
da artar ve daha fazla işçiye ulaşma imkânına sahip olur.
37. Somut olayda olduğu gibi işletme düzeyinde yapılmak
istenen TİS'ler işverenin işletme kapsamında yer alan işyerleri için geçerli
olacaktır. TİS yapılması durumunda sendikaya üye olan işçilerin yanı sıra
sendika üyesi olmayan işçiler de sendikanın onay vermesi ya da sendikaya
dayanışma aidatı ödemeleri şartıyla TİS imkânlarından faydalanabileceklerdir.
38. Bu yönüyle TİS yetkisi toplu pazarlığı sağlayan, bu
bağlamda işçi ve sendikanın iki taraflı etkilendiği hem subjektif hem
örgütlenme hakları ilgili ve nesnel kurumsal bir içeriğin iç içe geçtiği bir
durum olarak ortaya çıkar. TİS yetki sürecine yapılan kısıtlayıcı müdahalelerin
yanı sıra yetki tespiti sürecinde devletin bu sürece ilişkin uyuşmazlıkları
makul sürede sonuçlandıramaması da sendika hakkına telafi edilemeyecek zararlar
verebilir. TİS'lerin hem yetkili sendikalar hem işçiler yönünden kilit pazarlık
anlaşması işlevini güçlendirmek amacıyla TİS müzakerelerine ilişkin engellere karşı
korunması gerekir.
39. Anlatıldığı şekliyle yetkili sendikanın tespiti, hem
sendikaları hem işçileri hem de işverenleri yakından ilgilendiren hukuki bir
uyuşmazlıktır. Bu uyuşmazlığın çözümlenmesi amacıyla açılan bir davanın
sürüncemede bırakılması tek başına dahi devletin pozitif yükümlülüğünün ihlali
anlamına gelebilir. Uyuşmazlığın hızlı bir şekilde çözümlenmesini gerekli kılan
söz konusu yükümlülük, kararın sonucundan ziyade usulüne ilişkindir.
Dolayısıyla burada kastedilen sonuç yükümlülüğü değil usule ilişkin bir araç
yükümlülüğüdür. Bu noktada devletin atması gereken öncelikli adım, yetkili
sendikanın tespiti hususunda ilgililerin lehine ya da aleyhine de olsa hızlı
şekilde bir karar vermekten ibarettir (benzer değerlendirmeler için bkz. Murat
Demir, § 83, İlknur Kızıltoprak, § 78).
40. Son olarak mevzuatın yorumlanmasıyla ilgili sorunları
çözmek, öncelikle derece mahkemelerinin yetki ve sorumluluk alanındadır.
Yetkili sendikanın tespiti, söz konusu dava grubu açısından en önemli unsur
olup olayın tüm tarafları ile doğrudan temas hâlinde bulunan derece
mahkemelerinin olayın koşullarını değerlendirmek açısından daha avantajlı
konumda bulunduğu da tartışmasızdır. Anayasa Mahkemesinin rolü ise bu
kuralların yorumunun Anayasa’ya uygun olup olmadığını belirlemekle sınırlıdır. Bu
nedenle Anayasa Mahkemesi, derece mahkemeleri tarafından izlenen usulü
denetlemek ve özellikle mahkemelerin Anayasa’nın 51. maddesindeki güvenceleri
gözetip gözetmediğini belirlemekle yetinmektedir. Bu kapsamda Anayasa Mahkemesi,
derece mahkemelerinin yerini almamakta; kamusal makamların süreç içindeki
tutumlarını sendika hakkı bağlamındaki usule ilişkin güvenceler açısından
değerlendirmektedir (benzer değerlendirmeler için bkz. Murat Demir, §
85, İlknur Kızıltoprak, § 80).
c. İlkelerin Olaya Uygulanması
41. Eldeki başvuruda başvurucu Sendika 2014 yılında yetki
tespiti talebinde bulunmuş ve yetki tespitine itiraz davası 2018 yılında
sonuçlanmıştır. Başvurucu 6356 sayılı Kanun'un 43. maddesinin (5) numaralı
fıkrasında yer alan "İtiraz, karar kesinleşinceye kadar yetki
işlemlerini durdurur." biçimindeki hüküm gereğince dava sonuçlanıncaya
kadar yetkili sendika olarak yer alamamıştır. Bunun doğal sonucu olarak da dört
yıl gibi uzun bir süre boyunca başvuruya konu işyerinde çalışan işçiler en
önemli sendikal haklardan olan toplu iş sözleşmesi hakkını kullanamamıştır.
42. Yetkili sendikanın ne şekilde tespit edileceği ilgili
mevzuat hükümlerinde belirlenmiştir. Somut olayda Anayasa Mahkemesi, derece
mahkemeleri tarafından izlenen usulü denetleyecek ve sendika hakkı bağlamında
devletin pozitif yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğini inceleyecektir.
43. Mevcut başvuru koşulları yönünden önemli olan husus,
sendika hakkının kullanımının sağlanmasına yönelik hukuki bir uyuşmazlığın çözümlenmesi
amacıyla açılan davanın sürüncemede bırakılmadan hızlı bir şekilde
sonuçlandırılıp sonuçlandırılmadığı meselesidir. Bu türden bir yargılamanın
sürüncemede bırakılması telafisi imkânsız zararlara yol açabileceğinden tek
başına devletin pozitif yükümlülüğünün ihlali anlamına gelebilecektir.
44. Sendika hakkının hem sendikayı hem işçileri etkileyen
iki taraflı yönünün olduğu kuşkusuzdur. Kanun koyucunun da 6356 sayılı Kanun'da
itiraz ve yargılama aşamalarına ilişkin kısa süreler benimsemiş olması, bu
hakkın hızlı ve etkin bir şekilde kullanımını sağlama gayesinden ileri
gelmektedir. Dolayısıyla bu noktada devletin yasama organının kanun ile
öngördüğü hassasiyetin korunması, ancak yargı makamlarının önlerine gelen
uyuşmazlıkları kanunda öngörülen süreleri aşmadan ve hızlı bir şekilde
incelemeleri ile mümkün olabilir.
45. Somut olayda yetki tespitinde bulunulan tarih
itibarıyla davacı işyerinde yeterli sayıda işçinin başvurucu Sendikanın üyesi
olduğu, davanın sonuçlandığı tarih itibarıyla da başvurucu Sendikanın yetkili
sendika olmak için ilgili mevzuat hükümlerinde yer alan koşulları taşıdığı
idari ve yargısal makamlarca tespit edilmiştir. 2014-2018 yılları arasında
geçen dört senelik oldukça uzun bir süre boyunca Sendikanın davacı işyerindeki
işçileri temsil etme, işçi ve işveren arasında bir köprü oluşturma,
gerektiğinde işvereni işçilerle ilgili konularda ikna etme, işçi sayısını
artırarak sosyal ve finansal kaynaklarını güçlendirme gibi haklarından yoksun
bırakıldığı açıktır.
46. Her ne kadar nihai karar başvurucu Sendika lehine
sonuçlanmış olsa da davanın dört yıl boyunca bir çözüme kavuşturulamamış olması
nedeniyle başvurucunun devam eden yargılama süreci boyunca sendikal haklarını
kullanamadığı, bu bağlamda hakkın korunması hususunda makul ivedilik ve özen
yükümlülüğü çerçevesinde davranılmadığı görülmüştür.
47. Dolayısıyla başvuruya konu yargılamayla ilgili olarak
davanın makul sürede sonuçlandırılmadığı kabul edilmelidir. Bu durumda
başvurucu Sendikanın yetki tespiti ile ilgili sürece dair yargılama sürüncemede
bırakılarak başvurucunun davacı işyerinde sendikalaşabilmesi hususundaki hukuki
belirsizlik hızlı bir yargısal süreç yürütülerek giderilmemiştir. Başka bir
ifade ile başvurucu Sendikanın üyeleri adına söyleyeceklerini dinlemesi için işvereni
ikna etmeye çalışmak ve ilke olarak işverenle toplu sözleşme yapma hakkından
etkin bir şekilde yararlanmasını sağlamak konusundaki yükümlülüklerin yerine
getirilmediği anlaşılmıştır.
48. İncelenen başvuruda gözönüne alınması gereken önemli
bir husus da yetki tespiti sürecinde işyerindeki işçilerin sendikal hakları
meselesidir. Zira işçilerin bir sendikaya üye olmalarındaki başlıca amaçlardan
birisi de o işyerinde yapılacak bir toplu iş sözleşmesi ile sosyal ve ekonomik
haklar ile çalışma şartlarını geliştirmek ve korumaktır. TİS beraberinde grev
hakkını da getirir. Yani işçilerin TİS ile buluşamaması sendikal haklardan bir
bütün olarak yararlanamamaları anlamına da gelmektedir. Somut olayda başvuruya
konu işyerinde işçiler dört yıl gibi uzunca bir süre TİS'in getireceği sendikal
haklar ve koruma sisteminden faydalanamamıştır.
49. Anlatılanlar çerçevesinde olaylar bir bütün olarak
değerlendirildiğinde -nihai kararın sonucundan bağımsız olarak- mevzuatın
öngördüğü şekilde süratle sonuçlandırılması gereken bir dava süreci sürüncemede
bırakılmıştır. Bu itibarla yargı mercilerinin tutumu başvurucunun ve başvurucu
ile birlikte işyerinde çalışan işçilerin TİS kapsamında sendikal faaliyette
bulunma olanağını ve sözleşmenin getirdiği sendikal haklara erişimini yargılama
süreci boyunca imkânsız kılmıştır.
50. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 51. maddesinde
güvence altına alınan sendika hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. maddesi Yönünden
51. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal
edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin
ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
52. Başvurucu ihlalin tespit edilmesini istemiş ve 25.000
TL tazminat talebinde bulunmuştur.
53. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK] ,
B.No:2014/8875,7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl
ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi
diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine
getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına
geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret
etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
54. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
55. İncelenen olayda yetki tespitine itiraz davasının
sürüncemede bırakılarak makul bir sürede karara bağlanmaması sebebiyle
Anayasa'nın 51. maddesinde güvence altına alınan sendika hakkının ihlal
edildiğine karar verilmiştir. Dolayısıyla ihlalin Hâkimlik kararından
kaynaklandığı anlaşılmıştır. Ancak olayın niteliği gözetildiğinde yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
56. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin
başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı
açıktır. Dolayısıyla sendika hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal
tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net
25.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
57. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harç ve
3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.239,50 TL yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Sendika hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 51. maddesinde güvence altına alınan
sendika hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 25.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
D. 239,50 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
3.239,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için YASAL FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 19/11/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.