TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AHMET ŞİMŞEK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/14854)
|
|
Karar Tarihi: 6/3/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör
|
:
|
Eşref Uğur
ŞENOL
|
Başvurucu
|
:
|
Ahmet ŞİMŞEK
|
Vekili
|
:
|
Av. Uğur
TARHAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ruhsatsız olan binanın yıkılması nedeniyle mülkiyet
hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 24/8/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Ankara ili Altındağ ilçesi Karapürçek (Beşikkaya) Mahallesi 23 parsel sayılı taşınmazın malikidir.
9. Altındağ Belediyesi (Belediye) tarafından imar uygulaması
sonucunda başvurucuya ait taşınmaz üzerindeki binanın imar yolunda kaldığı
gerekçesiyle yıkımına karar verilmiştir. Bu karar gereğince 19/8/2009 tarihinde
bina Belediye tarafından yıkılmıştır.
10. Başvuru formu ve eklerinde binanın hangi tarihte yapıldığına
ilişkin açık bir bilgi yer almamaktadır. Ancak derece mahkemesine sunulan
belgelerden 1992 yılında yapılan imar uygulamasında başvurucunun taşınmazı
üzerinde bulunan evin imar yolunda kaldığı görülmektedir. Başvurucunun beyanına
göre taşınmaz üzerinde bulunan bina yaklaşık otuz yıldır kendisi tarafından
kullanılmaktadır. Yine başvurucunun beyanına göre bu binanın elektrik ve su
abonelikleri yapılmış olmakla birlikte emlak vergisi kaydı da bulunmaktadır.
11. Başvurucu, imar uygulaması kapsamında yıkım nedeniyle oluşan
zararının tazmin edilmemesi nedeniyle Belediye aleyhine alacak davası açmıştır.
Ankara 8. Asliye Hukuk Mahkemesi 16/12/2010 tarihinde davanın idari yargının
görev alanına girdiği gerekçesiyle dava dilekçesinin görev yönünden reddine
karar vermiştir.
12. Başvurucu görevsizlik kararı üzerine 14/1/2011 tarihinde
Ankara 16. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) yıkım nedeniyle oluşan zararının
tazmini istemiyle tam yargı davası açmıştır. Mahkeme 28/9/2012 tarihinde
davanın reddine karar vermiştir. Kararda, başvurucuya ait binanın ruhsatsız bir
bina olduğu, tapulu hissesine karşılık başvurucuya başka bir yerden hisse
verildiğine değinilmiştir.
13. Kararda ayrıca 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar
Kanunu'nun 32. maddesinin emredici hükmü gereğince kaçak olarak inşa edildiği
tespit edilen ruhsatsız binaların idare tarafından yıkılması gerektiği ifade
edilmiş fakat bu binanın yıkımına dair daha öncesinde alınan bir karar olup
olmadığı yönünde bir değerlendirmeye yer verilmemiştir. Sonuç olarak görev ve
sorumluluğu bulunan idare açısından ruhsatsız binanın yıkılmasının hizmet
kusuru olarak değerlendirilemeyeceği, yapının yıkımı nedeniyle oluşan zararın
idare tarafından tazmin edilmesinin hukuken mümkün olmadığı belirtilerek
davanın reddine karar verilmiştir.
14. Danıştay Ondördüncü Dairesi
3/6/2015 tarihinde kararı onamıştır. Karar düzeltme isteminin de aynı Dairenin
15/6/2016 tarihli kararıyla reddedilmesi üzerine karar kesinleşmiştir.
15. Nihai karar, başvurucu vekiline 26/7/2016 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
16. Başvurucu 24/8/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
17. Konu ile ilgili hukuk için bkz. Durali Gümüşbaş, B. No: 2015/6427, 10/10/2018, §§ 19-24.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 6/3/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu; imar uygulaması kapsamında Belediye tarafından
imar yollarının açılması sonucunda binanın yıkılmasına rağmen taşınmaz
üzerindeki yapının ruhsatsız olduğu gerekçesine dayanılarak zararının
giderilmemesinden yakınmaktadır. Bu bağlamda derece mahkemelerinin davanın
reddine yönelik kararının bariz bir takdir hatası içerdiğini savunan başvurucu,
adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
20. Anayasa’nın 35. maddesi şöyledir:
“Herkes,
mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz.”
21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, mülkiyet hakkı dışında adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir. Somut olayda
başvurucunun asıl şikâyetinin, imar planında imar yolunda kalan taşınmazı
üzerindeki binanın yıkılmasına rağmen yapının kaçak olduğu gerekçesiyle zararın
giderilmemesine yönelik olduğu anlaşılmakla başvurucunun bütün şikâyetleri
mülkiyet hakkının ihlali iddiası kapsamında incelenmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
23. Anayasa
Mahkemesi daha önce Durali Gümüşbaş başvurusunda benzer şikâyetleri
incelemiş ve uygulanacak ilkeleri ortaya koymuştur (Durali Gümüşbaş, §§ 27-57).
24. Durali Gümüşbaş kararında başvurucu adına
kayıtlı tapulu taşınmaz üzerindeki ruhsatsız binanın kullanımın başvurucu
bakımından önemli bir ekonomik menfaat teşkil ettiği ve başvurucunun
Anayasa'nın 35. maddesi uyarınca mülkiyet hakkı kapsamında korunması gereken
bir menfaatinin mevcut olduğu kabul edilmiştir (Durali Gümüşbaş, §§ 37-39). Kararda, Belediye tarafından yürütülen
yol açma çalışması sırasında başvurucuya ait binanın yıkılması nedeniyle kamu
makamlarının doğrudan yürütmekte olduğu bir faaliyet sırasında başvurucunun
mülkiyet hakkına yönelik bir müdahale meydana geldiği ifade edilmiştir. Söz
konusu müdahalenin niteliği sebebiyle mülkiyetten barışçıl yararlanmaya ilişkin
genel kural çerçevesinde incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir (Durali Gümüşbaş, §§ 40-42).
25. Mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin yasal dayanağını 3194
sayılı Kanun'un 32. maddesi oluşturduğundan müdahalenin kanunilik ölçütünü
taşıdığı belirtilmiş, ayrıca imar yolunda kalan yapının ruhsatı olmadığı
gerekçesiyle yıkılmasının kamu yararına dayalı meşru bir amacının bulunduğu
açıklanmıştır (Durali Gümüşbaş, §§ 45-47). Ölçülülük yönünden
yapılan değerlendirmede ise şehir planlama ve imar uygulamaları çerçevesinde
geniş takdir yetkileri bulunan kamu makamlarının bu takdir yetkilerini
zamanında, makul ve tutarlı bir biçimde kullanmaları gerektiğine vurgu
yapılmıştır. Ancak somut olayda binanın yıkım tarihine kadar yaklaşık yirmi
dört yıl boyunca herhangi bir girişimde bulunmayan kamu makamlarının
kendilerinden beklenen gerekli özeni göstermedikleri ifade edilmiştir. Derece
mahkemelerinin olayın gelişiminde kamu makamlarının edilgen tutumunu dikkate
almamasının bütün zarara tek başına başvurucunun katlanması sonucuna yol
açtığı, buna rağmen herhangi bir tazminat da ödenmemesinin başvurucuya şahsi olarak
aşırı bir külfet yüklediği kanaatine ulaşılmıştır. Bu sebeple başvurucunun
mülkiyet hakkının korunması ile kamunun yararı arasında olması gereken adil
dengenin başvurucu aleyhine bozulduğu ve müdahalenin ölçülü olmadığı kabul
edilmiştir (Durali Gümüşbaş, §§ 48-57).
26. Ruhsatsız ya da ruhsata aykırı yapıldığı gerekçesiyle
yıkılan yapılara ilişkin olarak; binanın hangi tarihte inşa edildiği, binanın
yapıldığı tarihten yıkım işleminin gerçekleştirildiği tarihe kadar kamu
makamlarınca herhangi bir yıkım kararı alınıp alınmadığı, başvurucunun binanın
kullanımına ilişkin kamusal hizmetlerden istifade ettirilip ettirilmediği, bir
başka deyişle kamu makamlarının bu süreçte nasıl bir tutum takındıkları da
başvurunun sonucu açısından önem arz etmektedir. Ne var ki somut olayda derece
mahkemelerince bahsedilen hususlara ilişkin herhangi bir inceleme ve
değerlendirme yapılmadığı görülmektedir.
27. Nitekim başvuru konusu olayda da imar uygulaması sonucunda başvurucuya
ait taşınmazın imar yolunda kalması nedeniyle bu taşınmaz üzerindeki
başvurucuya ait ruhsatsız bina yıkılmıştır. Söz konusu binanın yapım tarihi tam
olarak tespit edilememekle birlikte imar planının yapıldığı 1992 yılında bu
binanın imar yolu içerisinde kaldığı tespit edilmiştir. Belediye tarafından
2009 yılında yıkım işleminin gerçekleştirildiği dikkate alındığında anılan
binanın yaklaşık on yedi yıldır başvurucu tarafından kullanıldığı
anlaşılmaktadır. Somut olayda olduğu gibi kamu makamlarının binanın yıkımı için
uzun süre hareketsiz kalması binanın yıkılıp yıkılmayacağı noktasında belirsiz
bir durumun oluşmasına sebebiyet vermektedir. Böyle bir durumda başvurucunun
kamu makamlarının uzun bir süre boyunca devam eden edilgen tutumlarının bir anda
değişebileceğini öngörmesini beklemek hakkaniyete aykırı olacaktır. Nitekim bu
kadar uzun bir süre boyunca söz konusu binanın kullanımının başvurucu
bakımından önemli bir ekonomik menfaat teşkil ettiğini ifade etmek gerekir.
28. Sonuç olarak, somut olayda derece mahkemelerinin tek başına
binanın ruhsatsız olduğu olgusundan hareket edip olayın gelişiminde kamu
makamlarının edilgen tutumunu dikkate almamaları bütün zarara tek başına
başvurucunun katlanması sonucuna yol açmaktadır. Bu yaklaşımın da başvurucuya
şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklediğini belirtmek gerekir. Bu
durumda başvurucunun mülkiyet hakkının korunması ile kamunun yararı arasında
olması gereken adil dengenin başvurucu aleyhine bozulduğu ve müdahalenin ölçülü
olmadığı sonucuna varılmıştır.
29. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence
altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
30. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesi'nin ihlal kararında açıkladığı ihlali
ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
31. Anayasa Mahkemesinin
Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal
sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi hususunda
genel ilkeler belirlenmiştir.
32. Buna göre bireysel başvuru kapsamında bir temel hak ve
hürriyetin ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının
ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski
hâle getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun
için ise öncelikle devam eden ihlalin durdurulması, ihlale konu kararın veya
işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin
sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun
görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, § 55).
33. Anayasa Mahkemesi ihlalin ve sonuçlarının nasıl
giderileceğine hükmederken idarenin, yargısal makamların veya yasama organının
yerine geçerek işlem tesis edemez. Anayasa Mahkemesi, ihlalin ve sonuçlarının
nasıl giderileceğine hükmederek gerekli işlemlerin tesis edilmesi için kararı
ilgili mercilere gönderir (Mehmet Doğan, §
56).
34. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilmeden önce ihlalin kaynağının belirlenmesi gerekir. Buna
göre ihlal; idari eylem ve işlemler, yargısal işlemler veya yasama
işlemlerinden kaynaklanabilir. İhlalin kaynağının belirlenmesi uygun giderim
yolunun belirlenebilmesi bakımından önem taşımaktadır (Mehmet Doğan, § 57).
35. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda 6216
sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a)
bendi uyarınca kural olarak ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için
yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye
gönderilmesine hükmedilir (Mehmet Doğan, §
58).
36. Buna göre; Anayasa Mahkemesince ihlalin tespit edildiği
hâllerde yargılamanın yenilenmesinin gerekliliği hususundaki takdir derece
mahkemelerine değil ihlalin varlığını tespit eden Anayasa Mahkemesine
bırakılmıştır. Derece mahkemeleri ise Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında
belirttiği doğrultuda ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri
yapmakla yükümlüdür (Mehmet Doğan,
§ 59).
37. Bu bağlamda derece mahkemesinin öncelikle yapması gereken
şey, bir temel hak veya özgürlüğü ihlal ettiği veya idari makamlar tarafından
bir temel hak veya özgürlüğe yönelik olarak gerçekleştirilen ihlali
gideremediği tespit edilen önceki kararını kaldırmaktır. Derece mahkemesi,
kararın kaldırılmasından sonraki aşamada ise Anayasa Mahkemesi kararında tespit
edilen ihlalin sonuçlarını gidermek için gereken işlemleri yapmak durumundadır
(Mehmet Doğan, § 60).
38. Başvurucu, yeniden yargılama yapılması talebinde
bulunmuştur.
39. Somut olayda başvurucuya ait ruhsatsız bina, imar planında
belirlenen yolların açılması kapsamında yıkılmıştır. Fakat binanın kullanımının
başvurucu açısından mülk teşkil ettiği hususu idare tarafından göz ardı
edilerek başvurucuya herhangi bir tazminat ödenmemiştir. Sonuç olarak
başvurucunun mülkiyet hakkının idari bir eylem nedeniyle ihlal edildiği
anlaşılmaktadır. Ancak somut olayda ihlale yol açan idari eylem ve işleme karşı
başvurulabilecek kanun yolu tüketildikten sonra bireysel başvurunun yapıldığı
anlaşıldığına göre ilgili mahkemenin yeniden yargılama yoluyla tespit edilen
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırma imkânı bulunmaktadır.
40. Bu durumda mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır.
Buna göre yapılacak yeniden yargılama ise 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına
yöneliktir. Bu kapsamda derece mahkemelerince yapılması gereken iş, ihlal
sonucuna uygun olarak tazminata hükmedilmesinden ibarettir. Tazminat miktarının
belirlenmesi hususu ise bu konuda uzmanlaşmış derece mahkemelerinin
takdirindedir. Ancak bu tazminat miktarının mülk teşkil eden binanın
kullanımının değeri ile orantılı olması gerekir. Aksi hâlde müdahale
başvurucuya aşırı bir külfet yükleyeceğinden ihlalin sonuçlarının tam olarak
giderilmiş olamayacağı açıktır. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden
yargılama yapılmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi
gerekir.
41. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harç ve 2.475
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.714,50 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet
hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara
16. İdare Mahkemesine (E.2011/111, K.2012/1546) GÖNDERİLMESİNE,
D. 239,50 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.714,50 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
6/3/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.