TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ABDULLAH ÇİÇEK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/1924)
|
|
Karar Tarihi: 3/7/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Tuğçe TAKCI
|
Başvurucu
|
:
|
Abdullah
ÇİÇEK
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, delillerin değerlendirilmesinde hataya düşülerek mahkûmiyet
kararı verilmesi ve yargılamanın uzun sürmesi nedenleriyle adil yargılanma
hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 11/1/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu ve diğer sanık H.Ç. hakkında mağdureyi
zorla traktöre bindirerek kaçırdıkları, H.Ç.nin mağdurenin zorla ırzına geçtiği iddiasıyla Çankırı
Cumhuriyet Başsavcılığının 19/8/2003 tarihli iddianamesiyle cebir ve şiddet
kullanarak kaçırma ve alıkoyma suçundan kamu davası açılmıştır.
9. Çankırı Ağır Ceza Mahkemesinin (Mahkeme) 27/4/2006 tarihli
kararıyla başvurucunun müsnet suçtan beraatine karar verilmiştir.
10. Hüküm, Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 18/5/2010 tarihli
kararıyla başvurucu hakkında mahkûmiyet kararı verilmesi gerektiği gerekçesiyle
başvurucu yönünden bozulmuştur.
11. Bozma üzerine Mahkeme 22/11/2012 tarihli kararıyla
başvurucunun müsnet suçtan neticeten 4 yıl 2 ay hapis
cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir.
12. Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 29/1/2015 tarihli kararıyla
hüküm onanmıştır.
13. Başvurucu nihai kararı 15/12/2015 tarihinde öğrendiğini
beyan etmiş ve11/1/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
14. Mahkemenin 3/7/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
15. Başvurucu, yargılamanın makul sürede tamamlanmadığını ileri
sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
16. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
17. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin
başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar
tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı
gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak
ise suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden
davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34)
18. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı
değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların
ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın
süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate
alınır (B.E., § 29).
19. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut olaydaki 11 yıl 5 aylık yargılama
süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
20. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
21. Başvurucu, delillerin değerlendirilmesinde hataya düşülerek
hakkında haksız yere mahkûmiyet kararı verilmesi nedeniyle adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
22. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ileuyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması
bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru
kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya
açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu
kapsamda değildir (Ahmet Sağlam,
B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
23. Somut olayda Mahkemece yapılan yargılamada sanıkların
savunmaları, katılanın ve tanığın beyanları, Yargıtayın
bozma kararı ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmek suretiyle karar
verilmiştir. Başvurucunun iddialarının derece mahkemesi tarafından delillerin
değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla
yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu görülmektedir. Yapılan yargılamada
Mahkemenin ve Yargıtayın kararlarında bariz takdir
hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan herhangi bir
durum da tespit edilmemiştir.
24. Başvurucu tarafından ileri sürülen ihlal iddialarının
yukarıda belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu
sonucuna varıldığından başvurunun bu kısmının
açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
25. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
26. Başvurucu; ihlalin tespiti, yargılamanın yenilenmesi ve
200.000 TL maddi, 500.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
27. Somut olayda, makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği sonucuna varılmıştır.
28. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuya net 14.400 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
29. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239 TL harçtan oluşan yargılama
giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Yargılama sonucunun adil olmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 14.400 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 239 TL harçtan oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
E. Kararın bir örneğinin bilgi için Çankırı Ağır Ceza Mahkemesine
(E.2010/85, K.2012/143) GÖNDERİLMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
3/7/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.