TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HİYAM YOLCU AKYOL BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/207)
|
|
Karar Tarihi: 7/11/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin
MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Engin GÜNDÜZ
|
Başvurucu
|
:
|
Hiyam YOLCU AKYOL
|
Vekili
|
:
|
Av. Aylin
KIRIKÇU
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda ziyaretçi listesinde değişiklik
yapılması talebinin reddi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 29/12/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu, müebbet hapis cezası nedeniyle Bakırköy Kadın
Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Kurum) hükümlü olarak bulunmaktadır.
9. Başvurucuya ailesi, yasal temsilcisi ve üçüncü dereceye kadar
kan ve kayın hısımlarının yanı sıra bu kişilerin dışında kendisinin
belirleyeceği üç kişi tarafından ziyaret edilme hakkı tanınmıştır. Başvurucu bu
doğrultuda 2010 yılında S.G., B.K. ve M.S.nin, 2013
yılında ise M.S.yi çıkararak
A.K.nın ismini Kuruma bildirmiştir.
10. Ziyaretçilerden S.G. son olarak 6/7/2012 tarihinde, A.K. ise
en son 10/1/2014 tarihinde başvurucuyu ziyaret etmiştir
11. Başvurucu 30/12/2014 tarihli dilekçesiyle Bakırköy İnfaz Hâkimliğine
(İnfaz Hâkimliği) müracaatta bulunarak ziyaretçi listesinde bulunan S.G.nin kendisini 2,5 yıldır ziyarete gelmemesi nedeniyle
listeden çıkarılmasını, yerine başka bir isim yazdırmak için izin verilmesini
talep etmiştir.
12. İnfaz Hâkimliği 15/1/2015 tarihli kararıyla başvurucunun
talebini reddetmiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:
"... Hakimliğimizce 13/12/2004 tarihli ve
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 83.
maddesinde yer alan 'zorunlu haller dışında bir daha değiştirilmemek üzere'
cümlesinin Anayasaya aykırılığı düşüncesi ile yapılan başvuru Anayasa
Mahkemesince reddedilmiştir. Buna göre de 5275 sayılı Yasanın 83. maddesine
göre bir kereye mahsus verilecek ziyaretçi listesi zorunlu hallerde
değiştirilebilecektir. Bu zorunlu hallerin neler olduğu Adalet Bakanlığı'nca
çıkarılan yönetmelik ile belirlenmiştir. Buna karşın Hakimliğimizce verilen bir
kısım kararlarda 5275 sayılı Yasanın 83. maddesinin ayrıntılı yorumu yapılarak
LİSTENİN VERİLDİĞİ TARİHTEN SONRAKİ 1 YILLIK SÜRE İÇERİSİNDE ismi bildirilen
ziyaretçinin gelmemesi durumunda bu kişilerin değiştirilebileceğine
hükmedilmiştir.
Gönderilen ziyaret raporlarında hükümlünün
ziyaretçisi S.G.nin hükümlüyü 10/12/2010, 31/12/2010,
25/2/2011, 29/4/2011, 28/10/2011, 02/12/2011, 6/7/2012tarihlerinde ziyarette
bulunduğu görülmekle bu kişinin isminin bildirildiği tarih olan 11/10/2010
tarihinden sonra ziyaretin gerçekleştiği, bu durum karşısında ancak şartların
oluşması halinde yönetmelik hükümlerine göre değişiklik yapılabileceği
anlaşılmakla istemin reddine karar vermek gerekmiştir. ..."
13. Başvurucu bu süreç sonrasında bu defa İnfaz Hâkimliğine
hitaben yazdığı 16/10/2015 tarihli dilekçesinde; ziyaretçi listesinde bulunan S.G.nin üç yıl, A.K.nın
ise iki yıldan beri ziyaretine gelmediğini, Antakya'da ikamet eden ailesinin de
çok istisnai olarak ziyaretine geldiğini, bu nedenle görüş hakkını
kullanamadığını belirterek S.G. ve A.K. isimli ziyaretçilerini değiştirmek
istediğini bildirmiştir.
14. İnfaz Hâkimliği 4/11/2015 tarihli kararıyla ziyaretçi
listesinde değişiklik talebinin A.K. yönünden reddine, S.G. yönünden ise talep
hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir. Kararda; Hâkimliğin
13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanun’un 83. maddesine yönelik önceki kararlarında yaptığı yoruma
değinilmiş, buna göre listenin verildiği tarihten sonraki bir yıllık süre
içerisinde ismi bildirilen ziyaretçinin gelmemesi durumunda bu kişilerin
değiştirilebileceği belirtildikten sonra A.K.nın,
isminin bildirildiği tarih olan 17/9/2013 tarihinden sonraki bir yıl içinde
ziyarette bulunduğu, S.G. isimli ziyaretçinin değiştirilmesi talebiyle ilgili
olarak daha önce 15/1/2015 tarihinde ret kararı verilmesi nedeniyle aynı konuda
yeniden karar verilemeyeceği ifade edilmiştir.
15. Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 23/11/2015 tarihli
kararıyla İnfaz Hâkimliği kararının usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesiyle
başvurucunun itirazı reddedilmiştir. Bu karar, başvurucuya 3/12/2015 tarihinde
tebliğ edilmiştir.
16. 29/12/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
17. Anayasa Mahkemesinin daha önceki kararlarında hükümlü ve
tutukluların ziyaretçi listelerine ceza infaz kurumları tarafından yapılan
müdahalelere dayanak oluşturan mevzuata yer verilmiştir (Mehmet Zahit Şahin, B. No: 2013/4708,
20/4/2016, §§ 18-25, 34-37; Ethem Zariç, B.
No: 2014/4137, 9/11/2017, §§ 15-18).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 7/11/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
19. Başvurucu, ziyaretçi listesinde bildirdiği iki kişinin uzun süredir
ziyaretine gelmediğini, listede değişiklik için aranan zorunlu hâllerin kanunda
sınırlı olarak sayılmadığını, zorunlu hâllerin hükümlü lehine ve geniş
yorumlanması gerektiğini, İnfaz Hâkimliğinin kanunu hükümlüyü tecrit edecek
biçimde yorumladığını, ailesi de ziyarete gelemediğinden başvurucunun dış
dünyayla bağının kesildiğini belirtmiştir. Başvurucu bu nedenlerle kişinin
maddi ve manevi varlığını koruma hakkının, eşitlik ilkesinin, gerekçeli karar
hakkı ile haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
20. Bakanlık görüşünde; ziyaret hakkının zorunlu hâllere
bakılmaksızın hükümlünün yasal temsilcisi, eşi ve yakınları dışında kalanlar
bakımından sınırsız hâle getirilmesinin ceza infaz kurumlarının güvenliğinin ve
düzeninin sağlanmasını zorlaştıracağı, bu nedenle ceza infaz kurumlarında
güvenliğin ve disiplinin sağlanmasındaki kamu yararı ile tutuklu ve
hükümlülerin sosyal ilişkiler kurabilmelerindeki bireysel yarar arasında makul
bir dengenin gözetilmesi gerektiği, somut olaya konu müdahalenin kanunlar
tarafından öngörülme ölçütüne uygun olduğu ve kamu düzeni ve suç işlenmesinin
önlenmesi genel amacı çerçevesinde ceza infaz kurumlarında güvenliğin ve
disiplinin sağlanması şeklinde meşru amaç taşıdığı ileri sürülmüştür.
B. Değerlendirme
21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun, ziyaretçi listesinde değişiklik
yapılması isteminin reddedilmesi nedeniyle görüşme hakkının kısıtlandığı ve bu
suretle dış dünya ile sağlıklı bir ilişki kurmasının engellendiği yolundaki
iddiası Anayasa'nın 20. maddesinde düzenlenen özel hayata saygı hakkı
kapsamında incelenmiştir (Mehmet Zahit Şahin,
§ 28).
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel
hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
23. Anayasa'nın 20. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Herkes, özel hayatına ve aile hayatına
saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının
gizliliğine dokunulamaz."
24. Anayasa'nın 19. maddesi gereğince hükümlü ve tutukluların
özel ve aile hayatının sınırlanması hukuka uygun olarak ceza infaz kurumunda
tutulmanın kaçınılmaz ve bir sonucudur. Öte yandan hükümlü ve tutukluların özel
ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı, ceza infaz kurumu idaresinin hükümlü
ve tutukluların ailesi ve yakınlarıyla temasını devam ettirecek önlemleri
almasını zorunlu kılmaktadır (Mehmet Zahit
Şahin, § 36).
25. Bununla beraber bu yükümlülük yerine getirilirken ceza infaz
kurumunda tutulmanın kaçınılmaz ve doğal sonuçlarının gözetilmesi
gerekmektedir. Bu bağlamda kamu düzeni ve suç işlenmesinin önlenmesi ile özel
hayata ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı arasında adil bir denge
sağlanmalıdır. Ancak ceza infaz kurumunda bulunmanın doğal sonucu olarak
idarenin tutuklu ve hükümlülerin özel ve aile hayatına müdahale konusunda
takdir yetkisinin daha geniş olduğu gözetilmelidir (Mehmet Zahit Şahin, § 37).
a. Müdahalenin Varlığı
26. Anayasa Mahkemesi daha önce verdiği Mehmet Zahit Şahin kararında, ceza infaz
kurumlarında ziyaretçi listesinde değişiklik yapılması talebinin reddi
nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasını incelemiştir. Anayasa
Mahkemesi ziyaretçi listesinde değişiklik yapılması talebinin reddedilmesinin
özel hayata saygı hakkına müdahale teşkil edeceği sonucuna varmıştır (Mehmet Zahit Şahin, § 42). Somut olayda
anılan değerlendirmeden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektirecek bir durum
bulunmamaktadır.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
27. Anılan müdahale Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları
yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 20. maddesini ihlal edecektir. Bu
sebeple sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya
uygun düşen kanun tarafından öngörülme, meşru amaç taşıma, demokratik toplum
düzeninin gereklerine uygunluk ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına
uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
28. Başvurucunun ziyaretçi değişikliği talebinin reddi işlemine
dayanak teşkil eden mevzuat hükümleri dikkate alındığında müdahalenin kanunlar
tarafından öngörülme ölçütüne uygun olduğu değerlendirilmiştir (Mehmet Zahit Şahin, §§ 47-56).
ii. Meşru Amaç
29. Müdahalenin kamu düzeni ve suç işlenmesinin önlenmesi genel
amacı çerçevesinde ceza infaz kurumlarında güvenliğin ve disiplinin sağlanması
şeklinde meşru amaç taşıdığı anlaşılmaktadır (Mehmet
Zahit Şahin, § 57).
iii. Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine
Uygunluk ve Ölçülülük
30. Hükümlü ve tutukluların ziyaret hakkı değerlendirilirken
ceza infaz kurumlarının güvenliğinin ve düzeninin sağlanması ile hükümlü ve
tutukluların dış dünyayla iletişim kurmaları ve sosyalleşmeleri suretiyle
iyileştirilmesi ilkeleri arasında makul bir dengenin kurulması gerekir (Mehmet Zahit Şahin, § 62).
31. Hükümlü ve tutukluların temel haklarına yapılan müdahalelere
gerekçe olarak gösterilebilecek makul nedenlerin somut olayın tüm koşulları
çerçevesi dâhilinde olaya özgü olgu ve bilgilerle gerekçelendirilmesi
gerekmektedir. Bunun yanı sıra yapılacak değerlendirmede kişinin itham edildiği
suçun ve tutuklama sebeplerinin de dikkate alınması gerekmektedir (Mehmet Zahit Şahin, § 63). Bu bağlamda
başvuru konusu olay bakımından yapılacak değerlendirmelerin temel ekseni,
müdahaleye neden olan idari makamlar ve derece mahkemelerinin kararlarında
dayandıkları gerekçelerin özel hayata saygı hakkının kısıtlanması bakımından demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk
ve ölçülülük ilkesine uygun
olduğunu inandırıcı bir şekilde ortaya koyup koyamadığı olacaktır (Mehmet Zahit Şahin, § 64; Ahmet Temiz, B. No: 2013/1822, 20/5/2015,
§ 68).
32. Demokratik bir toplumda, güvenliğin ve disiplinin sağlanması
amacıyla ceza infaz kurumlarına gelebilecek ziyaretçi sayısının
sınırlandırılması mümkün olmakla birlikte hükümlü ve tutukluların öznel
durumlarının da dikkate alınması ve bu hususta somut olayın koşullarının
gerektirdiği esnekliğin temin edilmesi gerekir. Bu anlamda ceza infaz
kurumlarında güvenliğin ve disiplinin sağlanmasındaki kamu yararı ile tutuklu
ve hükümlülerin sosyal ilişkiler kurabilmelerindeki bireysel yarar arasında
makul bir denge gözetilmelidir.
33. Mevzuatta hükümlü ve tutuklulara üç kişilik ziyaretçi isim
listesinde zorunlu hâllerde değişiklik yapabilme olanağı verilmiş, örnek olarak
sayılan zorunlu hâllerin neler olduğu konusunda takdir kamu makamlarına
bırakılarak bu konuda esneklik sağlanmıştır.
"Zorunlu hâller" 17/6/2005 tarihli ve 25848 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret
Edilmeleri Hakkında Yönetmelik'te (Ziyaret Yönetmeliği) "ölüm, ağır hastalık, doğal afet, hükümlü ve
tutuklunun nakli ya da ziyaretçinin ziyaret olanağını ortadan kaldıracak
yerleşim yeri değişikliği gibi" denilmek suretiyle sınırlı
sayıda değil örnekleme yoluyla belirtilmiştir. Dolayısıyla uygulamada, bu
belirtilen hâller dışında da zorunlu hâller kapsamında nitelendirilebilecek
durumlarla karşılaşılması mümkün olup bunun takdiri kamu makamlarına
bırakılmıştır (Mehmet Zahit Şahin,
§§ 53, 66).
34. Bunun yanı sıra Ziyaret Yönetmeliği'nin 9. maddesinde ceza
infaz kurumu yönetimince gerekli görülmesi hâlinde isimleri bildirilen
ziyaretçiler hakkında ziyarette bulunmalarında sakınca bulunup bulunmadığı
konusunda kolluk aracılığıyla araştırma yaptırılacağı ve sakıncalı görülenlere
ziyaret izni verilmeyeceği düzenlenmiştir (Mehmet
Zahit Şahin, § 67). Bu şekildeki bir düzenleme de ziyaretçilerin
belirlenmesinde kamu makamlarının takdir hakkını vurgulamaktadır.
35. Somut olayda başvurucu, ziyaretçi listesinde bulunan S.G.nin üç yıl, A.K.nın
ise iki yıldan beri kendisini ziyaret etmediklerini iddia ederek listenin
değiştirilmesi talebinde bulunmuştur. İnfaz Hâkimliği mevzuat hükümlerini
yorumlayarak ziyaretçi listesinde ismi bildirilen kişinin ziyarete gelmemesini,
listede değişiklik yapılabilmesi için zorunlu bir hâl olarak değerlendirmiştir.
Bununla birlikte değişiklik hakkını ziyaretçinin listenin verilmesinden sonraki
bir yıl içerisinde ziyarete gelmemiş olması koşuluna bağlamış, bu süre
içerisinde ziyarete gelmiş olan kişilerin diğer zorunlu hâller mevcut olmadıkça
listeden çıkarılamayacağına hükmetmiştir. Anayasa'nın 13. maddesi uyarınca
temel hak ve özgürlükler ancak kanunla sınırlanabilir. 5275 sayılı Kanun'da
ziyaretçi isim listesinin zorunlu hâllerde değiştirilebileceği öngörülmüştür.
İnfaz Hâkimliğinin konuyla ilgili yorumunun, kanun hükümlerine dayanmadığı gibi
mahpusun dış dünyayla iletişim kurması ve sosyalleşmesi suretiyle
iyileştirilmesi ilkelerine uygun düşmeyen, değişen koşulları göz ardı eden,
ziyaret hakkını kısıtlayan bir değerlendirme içerdiği, dolayısıyla başvurucunun
özel hayata saygı hakkı ile kamu güvenliği amacı arasında adil bir denge
sağlamaktan uzak olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
36. Buna göre derece mahkemesi kararlarında, başvurucunun
ziyaretçi değişikliğine ilişkin gösterdiği sebeplerin somut olayın özellikleri
dikkate alınarak zorunlu bir ihtiyaca karşılık gelip gelmediğinin
tartışılmadığı, Kurum disiplinin ve güvenliğin sağlanmasına yönelik kabul
edilebilir makul gerekliliklerin somut bilgilere dayalı olarak ortaya
konulmadığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla başvurucunun üç kişilik ziyaretçi
listesinde değişiklik yapılması talebinin reddedilmesi suretiyle özel hayata
saygı hakkına yapılan müdahalenin ilgili ve yeterli gerekçelere dayandırılmadığı
ve müdahalenin demokratik toplum düzeninde gerekli bir müdahale olmadığı
kanaatine varılmıştır.
37. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 20.
maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine
karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
38. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili
kısımları şöyledir:
“(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
39. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal sonucuna
varıldığında ihlalin ortadan nasıl kaldırılacağı hususunda genel ilkeler
belirlenmiştir.
40. Başvurucu ihlalin tespit edilerek yeniden yargılama
yapılmasına ve 8.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep
etmiştir.
41. Başvuru konusu olayda İnfaz Hâkimliğinin mevzuat hükümlerini
katı bir şekilde yorumlaması nedeniyle başvurucunun özel hayata saygı hakkının
ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından
kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
42. Başvurucunun talep dilekçesinde belirttiği her iki ziyaretçi
bakımından ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise usul
hukukunda yer alan benzer kurumlardan farklı ve bireysel başvuruya özgü bir
düzenleme içeren 6216 sayılı Kanunun 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre
ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yeniden
yargılama sürecinde mahkemelerce yapılması gereken iş, öncelikle hak ihlaline
yol açan mahkeme kararının ortadan kaldırılmasından ve Anayasa Mahkemesini
ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere
uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin
yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili mahkemeye gönderilmesine karar
verilmesi gerekir.
43. Özel hayata saygı hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal
tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net
2.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
44. 226,90 TL başvuru harcı ile 2.475 TL vekâlet ücretinden
oluşan toplam 2.701,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata
saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması
için yeniden yargılama yapılmak üzere Bakırköy İnfaz Hâkimliğine (İnfaz
Hâkimliğinin 4/11/2015 tarihli ve E.2015/1500, K.2015/1567 sayılı kararı ile
ilgilidir.) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 2.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 226,90 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.701,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
7/11/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.