TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HALİL SERTKAYA BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/21714)
|
|
Karar Tarihi: 27/11/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Ali Rıza
SÖNMEZ
|
Başvurucu
|
:
|
Halil
SERTKAYA
|
Vekili
|
:
|
Av. İmdat
ATAŞ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, mahkûm olunan hapis cezasına dair koşullu
salıverilme süresinin hatalı hesaplanması ve buna bağlı olarak infaz rejiminin
yanlış uygulanması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 19/9/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Elazığ 1. Ağır Ceza Mahkemesinin
1/10/2002 tarihli kararı ile başvurucunun 4/11/2001 tarihinde işlediği kasten
birden fazla kişiyi (eşi, kayınvalidesi ve iki kayınbiraderi) öldürmek suçundan
1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu'nun 450/5. maddesi
gereğince müebbet ağır hapis cezası
ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 19/6/2003
tarihli kararıyla onanarak kesinleşen ilk derece mahkemesinin mahkûmiyet
kararının ilgili kısmı şu şekildedir:
" Sanık Halil Sertkaya'nın
maktüller B. K. , U. K., H.
K. ve G. S.'yi kasten öldürdüğü anlaşıldığından
fiiline uyan TCK 450/5 ve 4771 sayılı kanun uyarınca müebbet ağır hapis cezası
ile tecziyesine... [karar verildi.]"
9. Başvurucunun cezasının infazı devam ederken 26/9/2004 tarihli
ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 25611 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanarak 1/6/2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
10. Başvurucu ve infaz sürecini takip eden Elazığ
Cumhuriyet Başsavcılığı, 5237 sayılı Kanun ile getirilen değişiklikler
çerçevesinde mahkûmiyet hükmüne ilişkin uyarlama talebinde bulunmuştur.
11. Elazığ 1. Ağır Ceza Mahkemesi
8/6/2005 tarihli ek kararı ile 5237 sayılı Kanun'a göre 765 sayılı mülga Kanun
hükümlerinin başvurucu lehine olması nedeniyle uyarlama yapılmasına yer
olmadığına ve hükmün aynen infazına karar vermiştir. Yargıtay 1. Ceza Dairesi
24/4/2006 tarihli kararıyla hüküm fıkrasında yer alan "ağır hapis"sözcüklerinin hapis olarak değiştirilmesine karar vererek anılan hükmü
düzeltip onamış ve karar bu şekilde kesinleşmiştir.
12. Başvurucu hakkında Elazığ, Bingöl,
Gümüşhane ve Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılıklarınca düzenlenen müddetnamelere göre başvurucunun cezası müebbet hapis cezası olarak belirlenmiş
ve koşullu salıverilme tarihi 6/11/2017 olarak tespit edilmiştir.
13. Başvurucu, cezasının infazı sürecinde Bakanlık emirleri
gereğince İzmir 2 No.lu F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna sevk edilmiş; İzmir
Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 19/9/2014 tarihli müddetname
ile başvurucunun infaza esas cezası ağırlaştırılmış
müebbet hapis cezası olarak tespit edilip koşullu salıverilme tarihi
ise 5/11/2021 olarak belirlenmiştir.
14. Başvurucu, kanun hükümlerinin yanlış yorumlanması sonunda
koşullu salıverilme süresinin gerekçesiz ve hatalı bir biçimde fazla
hesaplandığını ileri sürerek İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
düzenlenen 19/9/2014 tarihli müddetnamenin
kaldırılması için İzmir 7. Ağır Ceza Mahkemesi nezdinde itiraz etmiştir.
15. Başvurucu itiraz dilekçesinde özetle müebbet ağır hapis
cezası alması sebebiyle şartla tahliye süresinin 13/7/1965 tarihli ve 647
sayılı mülga Cezaların İnfazı Hakkında Kanun'un 19. ve ek 2. maddeleri uyarınca
20 yıl üzerinden ayda 6 gün indirim yapılarak hesaplanması gerekirken
derece mahkemesinin kararında yer almamasına rağmen Cumhuriyet Savcılığınca
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edildiği kabul edilerek hatalı
bir biçimde 25 yıl üzerinden ayda 6 gün indirimden faydalandırılıp bu sürenin
5/11/2021 olarak tespit edildiğini ileri sürmüştür.
16. İtirazı inceleyen Mahkeme 21/6/2016 tarihli kararı ile
başvurucunun itirazını reddetmiştir. Mahkemenin gerekçeli kararının ilgili
kısmı şu şeklidedir:
"...
İtiraz dilekçesi, itiraz edilen müddetname ile infaz dosyası birlikte değerlendirildiğinde;
mahkumiyet süresine göre şarta tahliye ve bihakkın
tahliye tarihlerinin doğru hesaplandığı, infaz dosyası içeriğine göre hükümlü
hakkındaki müddetnamenin usul ve yasaya uygun olarak
düzenlendiği anlaşılmakla itirazın reddine... [karar verildi.] "
17. Başvurucu, İzmir 7. Ağır Ceza Mahkemesinin ret kararına
itiraz etmiştir. İtiraz talebini değerlendiren İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesi
5/8/2016 tarihli kararı ile itirazın reddine kesin olarak karar vermiştir.
Karar, başvurucuya 18/8/2016 tarihinde tebliğ edilmiştir.
18. Başvurucu 19/9/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
19.765 sayılı mülga Kanun'un 448. maddesi şöyledir:
"Her kim, bir kimseyi kasten öldürürse 24
seneden 30 seneye kadar ağır hapis cezasına mahkûm olur."
20.765 sayılı mülga Kanun'un 449. maddesi şöyledir:
"Adam öldürmek fiili:
(1)Karı, koca, kardeş, babalık, analık, evlatlık, üvey ana,
üvey baba, üvey evlat, kayınbaba, kaynana, damat ve gelinler hakkında
işlenirse;
(2)
Zehirlemek suretiyle yapılırsa;
Fail, müebbet ağır hapis cezasına mahkûm
olur."
21. Suçun işlendiği tarihte yürürlükte olan 765 sayılı mülga
Kanun'un 450. maddesinin 14/7/2004 tarihli ve 5218 sayılı Ölüm Cezasının
Kaldırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun ile
değiştirilmeden önceki ilgili kısmı şöyledir:
" Öldürmek fiili:
...
(5)Birden ziyade kimseler aleyhine işlenirse;
...
fail, idam cezasına mahkûm edilir. "
22. 3/8/2002 tarihli ve 4771 sayılı mülga Kanun'un 1. maddesinin
ilgili kısmı şöyledir:
"A) Savaş ve çok yakın savaş tehdidi
hâllerinde işlenmiş suçlar için öngörülen idam cezaları hariç olmak üzere,
1.3.1926 tarihli ve 765 sayılı Türk Ceza Kanunu, 7.1.1932 tarihli ve 1918
sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanun ile 31.8.1956 tarihli ve 6831
sayılı Orman Kanununda yer alan idam cezaları müebbet
ağır hapis cezasına dönüştürülmüştür."
23.5218 sayılı Kanun'un 1. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
" A) 1.3.1926 tarihli ve 765 sayılı Türk Ceza Kanununun;
...
(3) 13 üncü maddesinin birinci fıkrası ile ikinci fıkrasının ilk
cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Ağır hapis cezası, ağırlaştırılmış müebbet,
müebbet veya muvakkattir.
...
(44) 450 nci maddesinde yer alan 'idam'
ibaresi, 'ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis' olarak değiştirilmiştir.''
24.5218 sayılı Kanun'un geçici 11. maddesi şöyledir:
"Ölüm cezaları 3.8.2002 tarihli ve 4771
sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun hükümlerine göre
müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülenlerin kesinleşmiş cezaları, bu Kanunun
yürürlüğe girmesiyle birlikte, kendiliğinden ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis
cezasına dönüşür. Bu hükümlülerin, ceza infaz kurumunda geçirecekleri süre ile
infaz usulü, hükmü veren mahkeme tarafından ve dosya üzerinden saptanır."
25. 5237 sayılı Kanun'un 81. maddesi şöyledir:
" (1) Bir insanı kasten öldüren kişi,
müebbet hapis cezası ile cezalandırılır."
26. 5237 sayılı Kanun'un 82. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
" (1) Kasten öldürme suçunun;
...
(d)
Üstsoy veya altsoydan birine ya da eş veya kardeşe karşı,
...
İşlenmesi halinde, kişi ağırlaştırılmış
müebbet hapis cezası ile cezalandırılır."
27. 5237 sayılı Kanun'un 7. maddesinin (2) ve (3) numaralı
fıkraları şöyledir:
" ...
(2) Suçun işlendiği zaman yürürlülükte
bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise,
failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz edilir.”
(3) Hapis cezasının ertelenmesi, koşullu
salıverilme ve tekerrürle ilgili olanlar hariç; infaz rejimine ilişkin
hükümler, derhal uygulanır."
28. 647 sayılı mülga Kanun'un 19. maddesi şu şekildedir:
"Ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis
cezasına hükümlüler 25 yıllarını; müebbet ağır hapis cezasına hükümlüler 20
yıllarını; diğer şahsi hürriyeti bağlayıcı cezalara mahküm
edilmiş olanlar hükümlülük süresinin 1/2'ni; çekmiş olup da Tüzüğe göre iyi
halli hükümlü niteliğinde bulundukları takdirde, talepleri olmasa dahi şahsi
şartla salıverilirler."
29. 647 sayılı mülga Kanun'un ek 2. maddesi şu şekildedir:
"Hükümlülerin
yarı açık veya açık cezaevlerine seçilmelerine karar verme işlemi, Adalet
Bakanlığınca her yılın Ocak ayı içerisinde tespit
edilerek Cumhuriyet Savcılıklarına bildirilen şartla salıverilme tarihine göre
yapılır. Bakanlıkça bildirilen bu tarih aşılmamak ve kapalı kurumlarda
çalışanlara öncelik tanınmak kaydıyla; 9, 10 ve 11 inci maddeler gereğince tabi
tutulacakları müşahadeleri sonucu yarı açık veya açık
müesseselere naklolunan hükümlülerin; anılan
müesseselerde kaldıkları her ay için 6 gün, 19 uncu maddenin 1, 2 ve 3 üncü fıkralarına göre tespit edilecek şartla salıverilme
tarihlerinden indirilmek suretiyle şartla salıverilme işlemi yapılır."
30. 647 sayılı mülga Kanun'un geçici 10. maddesi şöyledir:
"Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce
yarı açık ve açık müesseselerde bulunanlarla kapalı infaz kurumlarında olup,
açık veya yarı açık infaz kurumlarına ayrılmaya hak kazanmış olan hükümlülerin,
tutuklulukta geçen süreleri de çalışmakla geçmiş sayılarak değerlendirilmek
suretiyle Ek Madde 2 deki şartlar dairesinde indirimin
hesabında nazara alınır."
31. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 25. maddesi şöyledir:
"(1) Ağırlaştırılmış müebbet hapis
cezasının infazı rejimine ait esaslar aşağıda gösterilmiştir:
a) Hükümlü, tek kişilik odada barındırılır.
b) Hükümlüye, günde bir saat açık havaya çıkma
ve spor yapma hakkı tanınır.
c) Risk ve güvenlik gerekleri ile iyileştirme
ve eğitim çalışmalarında gösterdiği gayret ve iyi hâle göre; hükümlünün, açık
havaya çıkma ve spor yapma süresi uzatılabileceği gibi kendisi ile aynı ünitede
kalan hükümlülerle temasta bulunmasına sınırlı olarak izin verilebilir.
d)Hükümlü, yaşadığı yerin olanak verdiği ve
idare kurulunun uygun göreceği bir sanat veya meslek etkinliğini yürütebilir.
e)Hükümlü, kurum idare kurulunun uygun gördüğü hâllerde ve onbeş
günde bir kez olmak üzere (f) bendinde gösterilen kişilere, süresi on dakikayı
geçmemek üzere telefon edebilir.
f)Hükümlüyü; eşi, altsoy ve üstsoyu, kardeşleri ve vasisi, belirlenen gün, saat ve
koşullar içerisinde onbeş günlük aralıklarla ve günde
bir saati geçmemek üzere ziyaret edebilirler.
g) Hükümlü hiçbir suretle ceza infaz kurumu
dışında çalıştırılamaz ve kendisine izin verilmez.
h) Hükümlü, kurum iç yönetmeliğinde
belirtilenlerin dışında herhangi bir spor ve iyileştirme faaliyetine katılamaz.
ı) Hükümlünün cezasının infazına, hiçbir
surette ara verilemez. Hükümlü hakkında uygulanacak tüm sağlık tedbirleri,
tıbbî tetkik ve zorunluluklar hariç ceza infaz kurumlarında, mümkün olmadığı
takdirde tam teşekküllü Devlet ya da üniversite hastanelerinin tek kişilik ve
yüksek güvenlikli mahkûm koğuşlarında uygulanır."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
32. Mahkemenin 27/11/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
33. Başvurucu; müebbet hapis cezasına mahkûm edilmesine ilişkin
hükmün temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiğini, tutulduğu farklı ceza
infaz kurumlarında cezasının müebbet hapis cezasına göre infaz edildiğini ancak
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim edilen hatalı müddetnameye
göre koşullu salıverilme süresinin ve infaz rejimi uygulamasının
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına göre belirlendiğini, bu kapsamda
telefon, ziyaret ve havalandırma haklarından haftalık yararlandırılmadığını,
tek kişilik hücrede tutulduğunu, açık ve yarı açık ceza infaz kurumlarına çıkma
hakkının engellediğini, böylelikle mahkeme kararına dayanmayan bir cezanın
infazının ortaya çıkmasına neden olunduğunu, müddetnameye
itiraz etmesine rağmen iddia ve itirazlarının irdelenmeksizin gerekçesiz bir
biçimde hukuk kurallarına aykırı olarak itirazının reddine hükmedildiğini
belirterek Anayasa'nın 19. ve 36. maddelerinin ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
B. Değerlendirme
34. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, koşullu
salıverilme süresinin kanun hükümlerinin yanlış yorumlanması nedeniyle daha
uzun bir süre hürriyetinden yoksun bırakılması ve buna bağlı olarak infaz
rejiminin hatalı uygulanması olduğundan başvurunun tamamının kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
35. Anayasa'nın 19. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine
sahiptir.
Şekil ve şartları kanunda gösterilen:
Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı
cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi; ... halleri dışında
kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz."
36. Kişilerin fiziksel hürriyetlerini güvence altına alan
Anayasa'nın 19. maddesinin kişi hürriyetinin kısıtlanmasına imkân tanıdığı
durumlardan biri de maddenin ikinci fıkrasında "mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik
tedbirlerinin yerine getirilmesi" olarak belirlenmiştir. Bu
nedenle yargı organlarınca verilecek mahkûmiyet kararları kapsamında hapis
cezasının veya güvenlik tedbirlerinin infaz edilmesi kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkını ihlal etmez (Tahir Canan (2), B. No: 2013/839,
5/11/2014, § 33).
37. Mahkemelerce verilmiş mahkûmiyet kararlarının yerine
getirilmesi dolayısıyla ortaya çıkan özgürlükten yoksun bırakma hâlleri,
Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrası kapsamına dâhil ise de anılan kural,
mahkûmiyet kararının değil tutmanın hukuka uygun olmasını güvence altına
almaktadır. Dolayısıyla bu güvence kapsamında, kişi hakkında hükmedilen hapis
cezasının yerindeliği veya orantılılığı incelemeye tabi tutulamaz (Günay Okan, B. No: 2013/8114, 17/9/2014, §
18).
38. Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen
"mahkemelerce verilmiş hürriyeti
kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi" ile bağlantılı bir ihlal iddiası söz
konusu ise Anayasa Mahkemesinin görevi kişinin hürriyetten yoksun
bırakılmasının kısmen ya da tamamen bu koşullarda gerçekleşip gerçekleşmediğini
tespit etmekle sınırlıdır. Bir kimse Anayasa'da yer alan diğer sebepler
(yakalama, gözaltı ve tutuklama gibi) dışında ancak "mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların
ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi" kapsamında
hürriyetinden yoksun bırakılabilir. Eğer tutmanın kısmen veya tamamen bu
koşulları taşımadığı tespit edilirse bu durumun meşru bir amacının olduğundan
veya ölçülü olduğundan söz edilemez, doğrudan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı
ihlal edilmiş olur (Şaban Dal, B.
No: 2014/2891, 16/2/2017, § 31).
39. Bir mahkûmiyet kararının infazına ilişkin olarak Anayasa'nın
19. maddesi açık bir hüküm içermemektedir. Bununla birlikte Anayasa'nın 19.
maddesinin amacı kişileri keyfî bir şekilde hürriyetten yoksun bırakılmaya
karşı korumak olup maddede öngörülen istisnai hâllerde kişi hürriyetine
getirilecek sınırlamaların da maddenin amacına uygun olması gerekir (Abdullah Ünal, B. No: 2012/1094, 7/3/2014,
§ 38).
40. Bir kimsenin mahkemelerce
verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine
getirilmesi kapsamında hürriyetinden yoksun bırakıldığının
söylenebilmesi için her şeyden önce hürriyeti kısıtlayıcı ceza veya güvenlik
tedbirinin bir mahkeme tarafından verilmesi gereklidir. İkinci olarak yerine
getirilecek kararın hürriyeti kısıtlayıcı ceza veya güvenlik tedbirlerine
ilişkin olması gerekir. Son olarak hürriyetten yoksun bırakılmanın mahkemece
verilen hürriyeti kısıtlayıcı ceza veya güvenlik tedbirinin kapsamını aşmaması
gerekir (Şaban Dal, § 32).
Bununla birlikte Anayasa'da yer alan hak ve özgürlükler ihlal edilmediği sürece
derece mahkemelerinin kararlarındaki kanunun yorumuna ya da maddi veya hukuki
hatalara dair hususlar bireysel başvuru incelemesinde ele alınamaz (Abdullah Ünal, § 39).
41. Bu itibarla hükümlülerin ceza infaz kurumlarında kalacağı
süreyi doğrudan veya dolaylı olarak etkileyen durumların Anayasa'nın 19.
maddesinde tanımlanan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında
değerlendirilmesi gerektiği Anayasa Mahkemesince kabul edilmiştir (İbrahim Uysal, B. No: 2014/1711,
23/7/2014, § 26; Günay Okan, §
13).
42. Koşullu salıverilme; cezanın çektirilmesinin
kişiselleştirilmesi, başka bir deyişle ceza infaz kurumundaki tutum ve
davranışlarıyla (iyi hâliyle) topluma uyum sağlayabileceği izlenimini veren
hükümlünün şarta bağlı olarak ödüllendirilmesidir. Suçlunun kendisine verilen
cezadan daha kısa bir sürede uslanması, eyleminden pişmanlık duyması ve bunu
iyi davranışıyla kanıtlaması durumunda ceza infaz kurumunda daha fazla kalması
gereksiz olabilir. Bu durumda koşullu salıverilme, infaz sistemindeki en etkili
araçtır. Koşullu salıverilmenin en önemli ögeleri; cezanın belirli bir süre
çekilmiş olması, hükümlünün bu süre içinde iyi hâl göstermesi, koşullu
salıverildikten sonra gözetim altında kalması ve koşullu salıverilmenin
gereklerine uyulmaması durumunda koşullu salıverilme kararının geri
alınabilmesidir (Günay Okan, §
20; AYM, E.2001/4, K.2001/332, 18/7/2001).
43. Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrası bir hükümlünün
koşullu salıverilmeden otomatik olarak yararlandırılmasını güvence altına
almamaktadır. Ancak koşullu salıverilmeden yararlanmak için kanunda öngörülen
tüm şartları taşıyan hükümlüler bakımından ilgili yargı organlarının takdir
yetkisinin bulunmadığı durumlarda koşullu salıverilme hükümlerinin
uygulanmaması Anayasa'nın 19. maddesi ile bağdaşmayacaktır (Şaban Dal, § 36).
44. Bir mahkûmiyet kararının nasıl infaz edileceğine ilişkin
olarak Anayasa’nın 19. maddesi açık bir hüküm içermemektedir. Bununla birlikte
herkesin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına sahip olması ve bu hakka
getirilebilecek sınırlamaların ayrıntılı olarak madde metinlerinde belirtilmesi
bu haktan kimsenin keyfî bir biçimde
mahrum bırakılmamasını amaçlamaktadır. Yetkili bir mahkeme tarafından verilen
bir mahkûmiyet kararının infazının sağlanması ve ceza infaz kurumunda tutma
süresi de bu hak kapsamında değerlendirmelidir. Ceza mahkemelerinin kararına
uygun hareket edilmesi de hakkın korunması açısından bir zorunluluktur.
Dolayısıyla hükümlülerin ceza infaz kurumunda kalacakları sürenin mahkûmiyet
kararına ve ilgili yasal mevzuata uygun olması Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci
fıkrasının birinci cümlesi kapsamında güvence altına alınmıştır (İbrahim Uysal, § 32).
45. Buna göre müddetnamenin doğru bir
şekilde hesaplanıp hesaplanmadığının tespiti, başvurucunun hukuk sistemince
belirlenenden daha fazla bir süre hürriyetinden yoksun kalmasının Anayasa'nın
19. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında -mahkemece verilmiş hürriyeti
kısıtlayıcı cezanın infazı olarak- hukuka uygun bir tutma niteliğinde bulunup
bulunmadığının belirlenmesi açısından önem arz etmektedir.
46. Somut olayda başvurucu, kasten birden fazla kişiyi öldürmek
suçunu işlediği gerekçesiyle idam cezasının kaldırılmasına ilişkin 4771 sayılı
Kanun gereğince 765 sayılı mülga Kanun'un 450/5. maddesi uygulamasıyla müebbet
hapis cezasına mahkûm edilmiştir (bkz. §§ 8,11).
47. Başvurucu, müddetnamenin kanuna
aykırı olarak düzenlenmesinden dolayı lehine olan koşullu salıverilme
hükümlerinden yararlanamadığını ve buna bağlı olarak farklı bir infaz rejimine
tabi tutulduğunu ileri sürmüştür. 5237 sayılı Kanun'un 7. maddesinde kanunların
zaman bakımından uygulanmasına dair kurallar düzenlenmiş ve anılan bu Kanun
maddesinin üçüncü fıkrasında da kural olarak infaz rejimine ilişkin
düzenlemelerde derhâl uygulanırlık
ilkesinin geçerli olduğu belirtilmiştir. Ancak aynı fıkrada infaz rejimini
ilgilendirmekle birlikte koşullu salıverilmeyle ilgili düzenlemelerin bunun
istisnası olduğu açıklanmıştır. Bu nedenle koşullu salıverilme zamanını öne
çeken bütün mevzuat değişikliklerinden hükümlülerin yararlandırılması
gerekmektedir. Bununla birlikte 4771 sayılı Kanun'un 1. maddesinin (A) bendi
uyarınca idam cezaları müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülen suçlular
hakkında 5218 sayılı Kanun'un geçici 11. maddesinde, idam cezaları 4771 sayılı
Kanun hükümlerine göre müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülenlerin
kesinleşmiş cezalarının bu Kanun'un yürürlüğe girmesiyle birlikte kendiliğinden
ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına dönüşeceği hususu da açıkça
düzenlenmiştir (bkz. §§ 22-24).
48.Sonuç olarak yukarıda yer verilen yasal değişiklikler gözönüne alındığında 5218 sayılı Kanun'un idam cezası
yerine ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasını öngördüğü, ayrıca 647 sayılı
Kanun'un 19. maddesinin birinci fıkrası ve ek 2. maddesinde ağırlaştırılmış
müebbet hapis cezası ile cezalandırılan hükümlülerin 25 yıl üzerinden her ay
için 6 gün indirildikten sonra geriye kalan süreyi infaz kurumunda iyi hâlli
geçirmesi durumunda koşullu salıverilebileceğinin hükme bağlandığı, dolayısıyla
mahkemelerce başvurucu hakkında verilen hapis cezasının infazına ilişkin olarak
hükmedilen kararlarda ulaşılan sonucun ilgili kanunlarda yer alan düzenlemelere
aykırı olduğunun ortaya konulamadığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla başvurucunun
hürriyetinden yoksun kaldığı sürenin belirlenmesine ilişkin olarak hukuk kurallarının
uygulanmasında bir keyfîliğin bulunduğu
saptanmamıştır. Belirtilen bu hususlar doğrultusunda, başvurucunun hukuk
sistemince belirlendiği çerçevede hürriyetinden yoksun kalmasının hukuki bir
temeli bulunduğu anlaşıldığından başvurucunun iddialarına ilişkin açık ve
görünür bir ihlal olmadığı sonucuna varılmıştır.
49. Açıklanan gerekçelerle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına
yönelik bir ihlalin bulunmadığının açık olması nedeniyle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
27/11/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.