TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
YUSUF AKKUŞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/2600)
|
|
Karar Tarihi: 19/11/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Zehra GAYRETLİ
|
Başvurucu
|
:
|
Yusuf AKKUŞ
|
Vekili
|
:
|
Av. Hakkı MENİZ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; kararın sonucunu değiştirebilecek nitelikteki bir
iddiaya ayrı ve açık yanıt verilmemesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 10/2/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş belirtilmesine gerek görülmediğini
bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Tarsus İlçe Emniyet Müdürlüğünün talebi üzerine Tarsus
Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bir suç örgütüne yönelik olarak teknik takip
destekli soruşturma başlatılmış, bu soruşturma kapsamında elde edilen
bilgilerden S.Y. isimli şahıs liderliğinde kurulduğu iddia edilen başka bir suç
örgütünün varlığından şüphelenilerek bir soruşturma daha başlatılmıştır.
9. S.Y. isimli şahıs liderliğinde kurulduğu iddia edilen ikinci
suç örgütü hakkında hazırlanan soruşturma dosyası görevsizlik kararı ile Adana
Cumhuriyet Başsavcılığına (CMK mülga 250. madde ile görevli)
(Başsavcılık)gönderilmiştir.
10. Başsavcılığın 23/2/2009 tarihli iddianamesi ile başvurucunun
da aralarında yer aldığı bir kısım şüphelinin suç örgütü üyesi olma, suç
delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme, suçluyu kayırma, yağma, korku
kaygı veya panik yaratabilecek tarzda silahla ateş etme, mala zarar verme,
10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler
Hakkında Kanun'a muhalefet suçlarından cezalandırılmaları talebiyle kamu davası
açılmıştır.
11. Mahkeme olayla ilgili olarak müştekileri ve tanıkları
dinlemiştir. Müşteki A.G. beyanında; Tarsus ilçesinde esnaflık yapmakta
olduğunu, başvurucunun da aralarında yer aldığı bazı şüphelilerin 2006 ve 2007
yılları arasında değişik zamanlarda kendisinden zorlapara
aldıklarını, 2007 yılının Haziran ayı içinde arkadaşı
Y.Ö. ile Mersin'de bir restoranda yemek yedikleri sırada bir kısım şüphelinin
kendisini şikâyetçi olmaması hususunda tehdit ettiğini belirtmiştir. Tanık Y.Ö.
beyanında; 2007 yılında A.G. ile Mersin'e gittiklerini, sahildeki bir
restoranda birlikte yemek yedikleri sırada bazı şüphelilerin yanlarına gelerek
A.G. ile tartıştıklarını ve A.G.yi
tehdit ettiklerini ifade etmiştir.
12. (Kapatılan) Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinin (Mahkeme)
22/3/2013 tarihli kararı ile başvurucunun isnat edilen suçlardan hapis
cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir. Gerekçeli kararın ilgili
kısımları şöyledir:
"8)Yusuf AKKUŞ: Suç örgütü içerisinde üye konumunda olduğu,
örgüt alt grup liderlerinden [Y. B. A.] ve [M.Y. ye] yakın
olduğu, örgüt tarafından kendisine verilen emirleri yerine getirdiği, olaylar
bölümünde açıklanacağı üzere 1, 2, 7, 8, 17, 23, 24 ve 26 nolu
eylemlere iştirak ettiği anlaşılmıştır (Gerekçeli karar s. 108.)
(...)
7.OLAY NEDENİYLE YAPILAN DEĞERLENDİRME;
Sanık [M.K.] ile maktul [M.A.nın] 06.10.2007 günü Tarsus'ta tanık [K.K.nin] işlettiği manav
dükkanının önünde kavga ettikleri,
...
[M.K.nın] [M.A.ya] da ateş edip yaraladığı, hastaneye kaldırılan [M.A.nın] öldüğü,
...
[Ö.T.U.nun] müdürlüğünü yaptığı (...) işyerinde [M.K.yı] bir süre
çalıştırdığı, bu süre zarfında (...) , Yusuf Akkuş, [U.K.] ve [A..U.nun] [M.K.ya] maddi destek sağladıkları"
...
Olaydan sonra[M.K.ya] yardım ettiği anlaşılan sanıklar Yusuf Akkuş, [U.K.] (...) ve [M.A.nın] üzerilerine atılı suçluyu
kayırma suçunu işledikleri kanaatine varıldığından; (Gerekçeli karar s. 181.)
23.OLAY NEDENİYLE YAPILAN DEĞERLENDİRME;
Müşteki
[A.G.] Soruşturma
Aşamasında Alınan Beyanında; 3 YILDIRS.Y. ve adamları [M.Y.]., [H.],
...Yusuf... vb. ismini bilmediği birçok şahıs tarafından kendisinden zorla ya
da zorda bırakılarak bir çok defa para aldıklarını
(...) olaydan sonraki Haziran ayı içerisinde
Viranşehir de restoranda arkadaşı olan [Y. Ö.] (...) ile birlikte yemek yedikleri sırada kırmızı
tişörtlü şahsın ile birlikte gelerek kendisini dövdüklerini, korktuğu için
şikayetçi olmadığını (...)
(...)
Müştekinin aşamalarda alınan istikrarlı
beyanları, müşteki beyanlarını doğrulayan tanık anlatımları, müşteki ve tanık
anlatımları ile uyumlu iletişim tespit tutanakları ile tüm dosya kapsamı
birlikte değerlendirildiğinde; suç örgütü lideri [S.Y.] ve suç örgütü üyeleri [M.Y.], [H.T] (...) Yusuf Akkuş, [V.D.] ve [F.M.Y.nin] 2006-2007 yılları
içerisinde suç örgütünün korkutucu gücünden faydalanarak örgüte gelir temin
etmek maksadıyla müşteki [A.G.yi] tehdit etmek, dövmek suretiyle maddi menfaat temin
ettikleri, böylece nitelikli yağma suçunu işledikleri, müştekinin olay tarihlerinde
suç örgütünden korktuğu için uzun süre şikayetçi olmadığı, bu suretle sanıklar (...) Yusuf Akkuş,
(...) iddianamedeki 23. olay nedeniyle müşteki [A.G.ye] karşı yağma suçunu işledikleri kanaatine
varıldığından... (Gerekçeli karar s. 211.)"
13. Başvurucu; yargılama sürecinde bir başka suçun infazı
kapsamında 14/6/2007 ile 26/12/2007 tarihleri arasında ceza infaz kurumunda
bulunduğunu, daha sonra 29/2/2008 tarihinden itibaren on beş ay süreyle
askerlik görevini ifa ettiğini, dolayısıyla atılı suçları işlemesinin mümkün
olmadığını ileri sürmüştür. Başvurucu, aynı iddiayı temyiz dilekçesinde de
ileri sürerek hükmü temyiz etmiştir.
14. Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 24/12/2015 tarihli kararıyla suç
işlemek amacıyla kurulan silahlı örgüte üye olma, iddianamede 7. Olay olarak isimlendirilen olay
nedeniyle suçluyu kayırma ve
nitelikli yağma suçlarına yönelik mahkûmiyet hükümlerinin onanmasına karar
verilmiştir. Başvurucu hakkında silahla ateş etmek suretiyle genel güvenliğin
kasten tehlikeye sokulması, suç delillerini gizleme, suçluyu kayırma, mala
zarar verme ve 6136 sayılı Kanun'a muhalefet suçlarından kurulan hükmün ise
bozulmasına karar verilmiştir.
15. Başvurucu, kararın onanan kısmından 4/2/2016 tarihinde
haberdar olduğunu beyan etmiştir.
16. Başvurucu 10/2/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 19/11/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Gerekçeli Karar
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
18. Başvurucu, Yargıtay tarafından onanan mahkûmiyetlere konu
suçların işlendiği iddia edilen tarihlerde ceza infaz kurumunda ve askerlik
hizmeti nedeniyle başka bir ilde olduğunu ifade etmiş olmasına rağmen bu
hususta herhangi bir değerlendirme yapılmadığını belirterek gerekçeli karar
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
19. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru karar sonucunu etkileyecek esaslı
bir iddianın gerekçeli kararda karşılanmamasına ilişkin olduğundan başvurucunun
iddiasının gerekçeli karar hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
21. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
22. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil
yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından
açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine
ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de
güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği
vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinin (1)
numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli
karar hakkının da dâhil olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin birçok
kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen
adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının
kabul edilmesi gerekir (Abdullah Topçu,
B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).
23. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli
olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma
yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa
kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde
bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu,
§ 76).
24. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde
yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Bu hak, tarafların
muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde
incelenip incelenmediğini bilmeleri ve demokratik bir toplumda kendi adlarına
verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de
gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri
[GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).
25. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen
her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt
verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine
sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013,
§ 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan
anlaşılmalıdır.
26. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği,
davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut
bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması,
başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde
davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile
yanıt verilmesi gerekir. Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili
olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili
ve yeterli bir yanıt vermemesi hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, §§ 35, 39).
27. Makul gerekçe; davaya konu olay ve olguların mahkemece nasıl
nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere
dayandırıldığını ortaya koyacak, olay ve olgular ile hüküm arasındaki
bağlantıyı gösterecek nitelikte olmalıdır (İbrahim
Ataş, B. No: 2013/1235, 18/6/2013, § 24).
ii. Genel İlkelerin Somut
Olaya Uygulanması
28. Somut olayda başvurucu, derece mahkemesinin gerekçeli
kararında 7. Olay olarak
isimlendirilen M.A.nın
öldürülmesi olayı sonrasında olayın sanıklarını koruduğu gerekçesiyle suçluyu
kayırma suçundan; 23. Olay olarak
isimlendirilen müşteki A.G.yi tehdit etmek, dövmek
suretiyle maddi menfaat temin ettiği gerekçesiyle nitelikli yağma suçundan mahkȗm edilmiştir. Kararda; başvurucunun anılan
suçları işlediğinin müşteki beyanları, tanık ifadeleri ve iletişimin tespiti
sonucu düzenlenen tutanaklar doğrultusunda tespit edildiği ifade edilmiştir
(bkz. § 12).
29. Mahkemece bu tespitlerde bulunulurken atılı suçların genel
olarak 2006 ve 2007 yılları içinde işlendiği kabul edilmiştir. Öte yandan,başvuru formunun ekinde yer
alan Tarsus C Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün (İnfaz Kurumu)
5/2/2016 tarihli yazısına göre başvurucu 14/6/2007 ile 26/12/2007 tarihleri
arasında adı geçen İnfaz Kurumunda tutuklu olarak bulunmuş, Tarsus Askerlik
Şubesi tarafından düzenlenen terhis belgesine göre 29/2/2008 ile 26/5/2009
tarihleri arasında ise askerlik görevini ifa etmek üzere Bitlis 6. Mekanize
Piyade Tugay İstihkam Savaş Bölük Komutanlığında bulunmuştur. Başvurucunun ceza
infaz kurumunda bulunduğu sürenin bir kısmının atılı suçların işlendiğinin
kabul edildiği 2007 yılına tekabül ettiği anlaşılmaktadır. Başvurucu
savunmasında nitelikli yağma suçunun işlendiği iddia edilen tarihlerde ceza infaz
kurumunda bulunduğunu, daha sonra 29/2/2008 tarihinden itibaren on beş ay
süreyle askerlik görevini ifa ettiğini dolayısıyla müsnet
suçu işlemesinin mümkün olmadığını ifade etmiştir (bkz. § 13).
30. Karar gerekçesinde başvurucuya atılı suçların işlendiği
tarihin açık olarak belirtilmediği, bunun yerine suç tarihinin 2006 ve 2007
yıllarını kapsayan muğlak bir tarih aralığı olarak kabul edildiği
görülmektedir. Başvurucu savunmasında bu tarih aralığının bir bölümünde ceza
infaz kurumunda bulunduğunu iddia etmiştir. Suç tarihinin açık bir tarih olarak
belirlenemediği göz önüne alındığında başvurucunun iddiasının kararın sonucunu
değiştirebilecek nitelikteki bir iddia olduğu; Mahkemece bu iddia hakkında
herhangi bir değerlendirmede bulunulmadığı görülmektedir.
31. Buna göre başvurucunun ayrı ve açık bir yanıt verilmesini
gerektiren atılı suçların işlendiğinin kabul edildiği tarih aralığının bir
bölümünde olay yerinde bulunmasının mümkün olmadığına dair iddiası ayrı ve açık
olarak tartışılmamış ve karşılanmamıştır. Temyiz incelemesi sırasında da bu
eksikliğin telafi edilmediği anlaşılmaktadır. Bu nedenle yargılama süreci bir
bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal
edildiği sonucuna varılmıştır.
32. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 36.
maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli
karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
33. Başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar
verildiğinden adil yargılanma hakkı kapsamındaki özel yetkili mahkemece
yargılandığı, iddianamede adı geçen bir başka şüpheliyle isim benzerliği
nedeniyle karışıklık yaşandığı, müştekiye teşhis yaptırılmadan yağma suçundan
kendisine ceza verildiği şeklindeki diğer şikâyetleri hakkında kabul
edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek
görülmemiştir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
34. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir …
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
35. Başvurucu, yargılamanın yenilenmesine ve tazminat ödenmesine
karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
36. Anayasa Mahkemesinin
Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal
sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi
hususunda genel ilkeler belirlenmiştir.
37. Mehmet Doğan
kararında özetle uygun giderim yolunun tespit edilebilmesi için öncelikle
ihlalin kaynağının belirlenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre ihlalin
mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca kural olarak ihlali ve sonuçlarını
ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin
ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmedilir (Mehmet
Doğan, §§ 57, 58).
38. Anayasa Mahkemesinin tespit edilen ihlalin giderilmesi
amacıyla yeniden yargılama yapılmasına hükmettiği hâllerde ilgili usul
kanunlarında düzenlenen yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak
yargılamanın yenilenmesi sebebinin varlığının kabulü ve önceki kararın
kaldırılması hususlarında derece mahkemesinin herhangi bir takdir yetkisi
bulunmamaktadır. Zira ihlal kararı verilen hâllerde yargılamanın yenilenmesinin
gerekliliği hususundaki takdir derece mahkemelerine değil ihlalin varlığını
tespit eden Anayasa Mahkemesine bırakılmıştır. Derece mahkemesi Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında belirttiği doğrultuda ihlalin sonuçlarını gidermek
üzere gereken işlemleri yapmakla yükümlüdür (Mehmet
Doğan, § 59).
39. Başvurucunun mahkȗmiyetine
konu suçların işlendiği 2006 ve 2007 yıllarında ceza infaz kurumunda tutuklu
olarak bulunduğu, devamında askerlik görevini ifa etmek üzere askerî birliğine
katıldığı yönündeki iddiaları kararın sonucunu değiştirebilecek nitelikteki
iddialar olmasına rağmen karar gerekçesinde bu iddialara ayrı ve açık bir yanıt
verilmemesi nedeniyle Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma
hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının
ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin
mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
40. Bu durumda gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmaktadır. Buna göre yapılacak yeniden yargılama ise 6216 sayılı Kanun'un
50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda derece mahkemelerince yapılması gereken
iş, öncelikle ihlale yol açan mahkeme kararının sadece başvurucu yönünden
ortadan kaldırılmasından ve ihlal sonucuna uygun yeni bir karar verilmesinden
ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere
Mahkemenin (E.2009/55, K.2013/66) dosyalarının devredildiği mahkemeye
gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
41. Başvuruda, gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğu
sonucuna varıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
42. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harçtan ve
2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.714,50 TL yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için sadece başvurucu için yeniden yargılama
yapılmak üzere (kapatılan) Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinin (E.2009/55,
K.2013/66) dosyalarının devredildiği mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 239,50 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.714,50 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
19/11/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.