logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Mustafa Rençber ve Ahmet Rençber [2.B.], B. No: 2016/3866, 13/2/2020, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MUSTAFA RENÇBER VE AHMET RENÇBER BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2016/3866)

 

Karar Tarihi: 13/2/2020

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Recep KÖMÜRCÜ

Üyeler

:

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

Raportör

:

Ümit KURNAZ

Başvurucular

:

1. Mustafa RENÇBER

 

 

2. Ahmet RENÇBER

Vekili

:

Av. Esem YİĞİT

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, kolluk görevlilerinin hukuka aykırı ve orantısız güç kullanmaları nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 15/2/2016 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler doğrultusunda tespit edilen olaylar özetle şöyledir:

A. Genel Bilgiler

8. Başvurucu Mustafa Rençber 1974, kardeşi olan diğer başvurucu Ahmet Rençber ise 1979 doğumlu olup iki başvurucu da Adana'da ikamet etmektedir.

9. Başvurucular, başvuruya konu olay günü Ahmet Rençber'in eşi S.R.nin mağdur/müşteki olduğu ve yakınlarının ölümü ile neticelenen bir trafik kazasına ilişkin kamu davasının 6/8/2015 tarihli ilk duruşmasına katılmak için Adana Adliyesine gitmişlerdir.

10. Polis memurlarının Adliye binası koridorunu boşaltmaya başlamaları üzerine başvurucularla görevli polis memurları arasında birtakım olaylar yaşanmıştır.

11. Başvurucular ile kolluk görevlileri arasındaki olaylarla ilgili olarak tarafların birbirinden farklı anlatımları bulunmaktadır:

i. Başvurucu Mustafa Rençber 6/8/2015 tarihinde Adliye binasına kardeşi Ahmet Rençber ve oğlu O.R. ile birlikte gittiğini, daha sonra oğlunun arkadaşı A.K.nın da yanlarına geldiğini, duruşma salonunun önünde beklemeye başladıklarını, polislerin yanlarına gelerek "Burada işi olmayan dışarı çıksın" dediğini, polis memurlarına hitaben "Abi burada mahkememiz var" dediğini, akabinde uzun boylu polis memurunun kendilerine vurmaya başladığını, oğlunun ve arkadaşının polis memurlarını engellemeye çalıştığını ancak onlara da polislerin saldırdığını, kaçarak Adliye binası dışına çıktıklarını, dışarıda da polis memurları tarafından darbedildiklerini, destek polis memurlarının geldiğini ve kelepçe takılarak polis merkezine götürüldüklerini belirtmiştir. Başvurucu Ahmet Rençber ise duruşma salonunda bulunduğu sırada koridordan gelen sesler üzerine dışarı çıktığını, bu sırada ağabeyi Mustafa Rençber'in polis memurları tarafından darbedildiğini gördüğünü, ne olduğunu sormak için polis memurlarının yanına gittiğinde kendisine de vurmaya başladıklarını, çok sayıda polis memurunun gelerek kendilerine vurmaya devam ettiğini, akabinde kelepçelenerek polis merkezine teslim edildiğini belirtmiştir.

ii. Kolluk görevlileri H.K., B.Ü., Ç.Y., İ.K., N.D., H.T., A.Ö. ve M.Ş. ise 6/8/2015 tarihinde yapılmakta olan duruşmanın sükûnetini ve işleyişini tehlikeye düşürecek şekilde gürültü yapan ve yüksek sesle bağıran Ahmet Rençber, O.R., Mustafa Rençber ve A.K.nin görevliler tarafından uyarıldığını ancak bu kişilerin uyarılara aldırmayarak mahkeme duvarlarına vurmak ve sandalyeleri yumruklamak suretiyle taşkınlık yapmaya devam ettiklerini, kendilerine hakaret ve tehdit boyutuna varan ifadeler kullandıklarını, Adliye dışına çıkarıldıklarında ise kendilerini darbetmeye ve yerden söktükleri parke taşları ile aynı zamanda yumruk, tekme ve kafa atmak suretiyle yaralamaya çalıştıklarını, bunun üzerine cop kullanmak suretiyle müdahalede bulunulduğunu ve olay yerine çağrılan takviye ekiplerin yardımı ile etkisiz hâle getirildiklerini belirtmişlerdir.

12. Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca Adliye binası içinde ve müteakiben dışarıda devam eden olayların basına yansıması nedeniyle başvurucular hakkında görevi yaptırmamak için direnme ve hakaret, kolluk görevlileri hakkında ise başvurucuların 28/8/2015 tarihli şikâyet dilekçesi üzerine yaralama, işkence yapma ve zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçlarından soruşturma başlatılmıştır.

13. Başvurucular hakkında görevi yaptırmamak için direnme ve hakaret suçlarından başlatılan soruşturma kapsamında kamu davası açılmış, yargılama sonucunda başvurucular hakaret suçu yönünden beraat etmiş, görevi yaptırmamak için direnme suçu yönünden ise hapis cezasına mahkûm edilmiş ancak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir.

14. Bireysel başvurunun konusunu kolluk görevlileri hakkında yapılan soruşturma oluşturmaktadır. Ancak başvurucular hakkında yürütülen soruşturma kapsamında yapılan işlemlerin de bireysel başvuru konusu olayla doğrudan ilgisi olduğundan olay ve olguların açıklanmasında her iki dosyadaki bilgilerden yararlanılmıştır.

B. Adli Muayene Raporları

15. Başvurucular ve polis memurları hakkında düzenlenen raporlarda yer alan açıklamalar şöyledir:

i. Ahmet Rençber: Adana Adli Tıp Şube Müdürlüğü tarafından düzenlenen sağlık raporunda "frontal sağda yukarıdan aşağı 4x0,5 cm'lik ekimozlu sıyrık, burun sırtında 1x0,5 cm'lik ekimozlu sıyrık, boyun arkada 3x1 cm'lik ve 4x2 cm'lik ekimoz, sol kol omuz başına yakın önde 10x3 cm likhematom, sağ skapulada 7x5 cm'lik her iki skapula arasında 6x0,2 cm'lik , sağ ve sol skapula altta 1 cm çapta, sol uyluk orta 1/3 dışta 3x2 cm'lik ekimozlu sıyrık tespit edilmiş ve yumuşak doku yaralanmasının kişinin yaşamını tehlikeye sokmayan nitelikte olduğu, basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu" belirtilmiştir.

ii. Mustafa Rençber: Adana Adli Tıp Şube Müdürlüğü tarafından düzenlenen sağlık raporunda ise "sol şakakta hafif yüzeyel 2x2 cm şişlik, burun dış kısmında hafif yüzeyel morluk, sol omuz ve sol kürek kemiği üstünde yaygın yüzeyel kızarıklık, yer yer hafif morluklar, sağ arka sırtta hafif kızarıklık, sağ ön kol dış kısımda kızarıklık, ve 3,3x3,3 cm 0,4x0,2 cm yüzeyel çizikler, sol ön bacakta 1x2 cm lik sıyrık, sağ torakalomber bölgede 6x2 cm ve 2x2 cm çizgisel tarzda sıyrık, bu bölgede ağrı ile nefes almada güçlük şikayeti olduğunun saptandığı ve yaralanmasının yaşamsal tehlike oluşturmadığı ve basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu" belirtilmiştir.

iii. Polis memuru B.Ü.: "Sağ el başparmak orta falanksta 1x1 cm lik kanamalı lezyon, aynı parmakta ağrı bulgusu ve şişlik, sol ön kol dirsek altında 4x2 cm lik ekimoz ve sıyrık, ağrı, sol dizde 0,2x0,3 cm lik kızarıklık, ve sıyrık olduğunun saptandığı ve basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek" şekilde yaralandığına ilişkin rapor düzenlenmiştir.

iv. Polis memuru Ç.Y.: "Ön göğüste 26x1,5 cm ve 18x1,5 cm lik morluklar, sağ şakak bölgesinde 3x0,3 cm, 1x1 cm ve etrafı kızarık yüzeyel lezyonlar, sırtta her iki kürek kemiği arasında 22x1,5 cm lik ekimoz, sağ omuzda 10x1,5 cm ekimoz, sol üst kol arka kısımda 20x1,5 cm ekimoz, sol ön kolda boydan boya 2 yerde 28x1,5 cm ve 24x1,5 cm morluklar, sağ boyunda 10x1,5 cm morluk sağ ön kolda 2 yerde 20x1 cm ve 24x1,5 cm ekimozlar olduğunun baş, boyun ve sırt ağrısı olduğunun saptandığı ve basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek" şekilde yaralandığına ilişkin rapor düzenlenmiştir.

v. Polis Memuru H.K.: "2 kaş arasında yüzeyel morluk, 2 kürek kemiği arasında 26x2 cm lik derin ekimoz, sol kürek kemiği altında 18x2 cm lik derin ekimoz, sol üst kol arka kısımda 22x2 cm lik ekimoz, sağ üst kol içte 8x10 cm cilt altı morluk, sağ ön kolda 26x4 cm lik derin ekimoz, sağ ön kol dışta 24x1,5 cm lik cilt altı ekimoz, sol ön kolda 24x2,5 cm ekimoz, sol ön kolda 26x1,5 cm,24x1,5 cm ve 24x1,5 cm lik 3 ayrı yerde ekimoz, saçlı deride sağ okspikalde boyun bölgesine doğru uzanan 8x3 cm lik alanda ödem, bu bölgede dağınık kırmızı ekimoz ve hassasiyet saptandığı ve basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek" şekilde yaralandığına ilişkin rapor düzenlenmiştir.

C. Tutanak

16. Fezleke ekinde bulunan Olay Tespit Yakalama ve Teslim Tutanağının ilgili kısmı şöyledir:

"06/08/2015 günü saat 10:00 sıralarında eski adliye binasında zemin katta bulunan 7. ağır ceza mahkemesinde yapılmakta olan 2015/333 nolu taksirle ölüm ve yaralama olayı ile ilgili duruşma yapılırken mahkeme önünde şahısların mahkemenin sukünetini ve işleyişini tehlikeye düşürecek şekilde gürültü ve yüksek sesle bağırarak görevli polis memurlarına küfür ve hakaretlerde bulunmaları üzerine şahıslara sessiz ve sakin olmaları konusunda uyarma yapıldığı ancak, uyarılara aldırış etmeyerek mahkeme duvarlarını ve sandalyeleri yumruklamak suretiyle taşkınlık çıkarmaya başlamaları üzerine, şahıslara orantılı bedeni güç kullanılarak adliye dışına çıkarmaya çalıştıkları sırada isimleri sonradan öğrenilen Ahmet Rençber, O.R., Mustafa Rençber ve A.K. isimli şahıslardan, Ahmet Rençber'in görevlilere hitaben 'sizin bayrağınızı, devletinizi, toprağınızı sinkaf ederim, sizin verdiğiniz adaletin a.... korum, sizin gibi TC nin faşist polislerini sinkaf ederim, biz kendi adaletimizi kendimiz dışarıda veririz, sizin adaletinize gerek yok, sizinle de görüşeceğiz, sizin tek tek hesabınızı keseceğim'' dediği,

...

Mustafa Rençber'in ise polis memurlarına, "ananızı avradınızı sinkaf edeceğim, orospununa... dan çıkanlar, orospunun doğurdukları, sizinle hesaplaşacağız, sizin adaletinize a... korum. Biz devletimizi kurup adaleti biz vereceğiz" dediği,

...

Adı geçen şahısların görevlilere mukavemet göstermesi, darp etmeye çalışıp, ellerine geçirdikleri sopalarla adliye dışında bulunan yerden söktükleri parke taşları ile, yumruk, tekme, kafa atmak suretiyle yaralamaya çalışmaları üzerine, görevlilerce jop kullanılarak etkisiz hale getirilmeye çalışıldığı, daha sonra dışarıdan yakınlarının kalabalık bir şekilde görevlilere taş ve sopalarla saldırmaları üzerine polis memuru H.T. Tarafından havaya 2 el ateş edildiği, diğer şahısların üzerlerine gelmelerinin engellendiği ve dağıtıldığı,

..."

D. Kamera Görüntülerinin Tespitine İlişkin Bilirkişi Raporları

17. Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca (Cumhuriyet Başsavcılığı), olayın geçtiği koridorda bulunan güvenlik kamerası kayıtları ile ilgili olarak bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Adliye binasında bulunan kamera görüntülerinin tespitine ilişkin bilirkişi raporunun ilgili kısmı şöyledir:

"Adana Adliyesinin koridorlarını gösterir açıda kurulu bulunan güvenlik kamerasına ait 4 adet dosyalarının olduğu tespit edilmiştir.

Kamera kayıtlarında özetle; Adliye koridorlarında polisin adliyeye gelen vatandaşları çıkarmaya çalıştığı, daha sonra 3 nolu fotoğrafta görüldüğü üzere şahıslardan birinin duvara yumruk attığı, polis memurunun gelerek şahsa cop ile vurduğu, daha sonra olayların büyüdüğü, arbede çıktığı, 13 ve 30 no.lu fotoğraflarda da grubun arkadaşlarından birinin koşarak polislere doğru geldiği, polisin ayağı ile şahsı durdurduğu, şahıslardan birinin eline paspas sopası alarak polislere saldırdığı, diğer şahısların polislere yumruk attığı ve müdahalede bulunduğu, polislerin ellerinde bulunan cop ile şahısları adliye dışına çıkarmaya çalıştığı görülmüştür...

Kamera kayıtlarında herhangi bir ses kaydı olmayıp kayıtların sadece görüntüden ibaret olduğu,"

18. Bilirkişi raporunda başvurucu Mustafa Rençber'in "4. erkek şahıs" olarak kodlandığı tespit edilmiştir. Raporun Mustafa Rençber ile ilgili kısımları şöyledir:

"Kamera kayıtlarının incelenmesi neticesinde; 6/8/2015 günü Adliye binası içerisinde bazı şahısların bekledikleri, bu sırada koridorda bulunan polis memurlarının şahısları dışarı çıkarmaya çalıştıkları,

...

saat 10:09:02 de 4. Erkek şahsın 3. Polis memurunun elindeki copu almaya çalıştığı,

...

saat 10:09:10 da 3. Polis memurunun 4. Erkek şahsa cop ile vurduğu,

...

saat 10:09:15, saat 10:09:17 ve saat 10:09:20 de 3. Polis memurunun 4. Erkek şahsa cop ile vurduğu

...

10:09:34 te 4. Erkek şahsın 3. Polis memuruna eli ile vurduğu.

...

tespit edilmiştir."

19. Diğer taraftan başvurucuların vekili tarafından Cumhuriyet Başsavcılığına verilen 27/8/2015 tarihli dilekçe ile Adliye içinde/eski binada ön koridoru/alanı/meydanı gösteren dört kamera bulunmasına rağmen soruşturma dosyasındaturnikelerin bulunduğu ön alanı gösteren sadece bir kamera kaydının bulunduğu belirtilerek eski bina içinde olay tarihi olan 6/8/2015 tarihindeki giriş ve çıkış turnikelerinin bulunduğu orta alanı/meydanı gösteren bütün kamera kayıtlarının celbi talep edilmiş; başvurucuların vekilinin istemi doğrultusunda Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Adliye Polis Merkezi Amirliğine 28/8/2015 tarihinde müzekkere yazılarak bina giriş ve çıkış turnikelerinin bulunduğu orta alanı/meydanı gösteren bütün kamera kayıtlarının CD ortamına aktarılarak gönderilmesi istenmiştir. Polis Merkezi Amirliğince Cumhuriyet Başsavcılığına Adliye binası önünde meydana gelen olayın görüntülerini gösterir video ve otuz fotoğraf CD ortamında gönderilmiştir. Adliye binası önünde meydana gelen olayla ilgili güvenlik kamerası kayıtları da bilirkişi marifetiyle incelenmiştir.

20. Son olarak başvurucular hakkında görevi yaptırmamak için direnme ve hakaret suçlarından başlatılan soruşturma sonucunda Adana 17. Asliye Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) açılan E.2015/553 sayılı kamu davasında olayla ilgili güvenlik kamerası kayıtları bilirkişi marifetiyle incelenmiştir. Mahkeme tarafından alınan bilirkişi raporunun ilgili kısmı şöyledir:

"...İsimlerinde 5 adet video dosyası ile olay sonrası polis memurlarının vücutlarında aldığı yaraları gösteren 34 adet fotoğraf bulunduğu,

Kamera kayıtlarında özetle; Adliye binası içerisinde bazı şahısların bekledikleri, bu sırada olay yerinde bulunan polis memurlarının şahısları dışarı çıkarmaya çalıştıkları, şahıslardan birisinin duvara iki kez yumruk attığı, daha sonra polis memurlarından birisinin gelerek bu şahsa cop ile vurduğu, akabinde polis memurları ile şahıslar arasında tartışma başladığı, görüntülerin devamında başka bir erkek şahsın koşarak polis memurlarına doğru geldiği, polis memurlarından birisinin şahsı ayağını kaldırmak suretiyle durdurduğu, yaşanan arbede esnasında bir şahsın paspas sopası ile başka bir polis memuruna vurduğu, şahıslardan birisinin bir polis memuruna yumruk attığı, başka bir şahsın ise polis memurlarından birisinin elinde bulunan copu almaya çalıştığı, polis memurlarının ise ellerinde bulunan coplarla şahıslara vurdukları, daha sonra şahısların kaçtıkları, son olarak şahısların polis memurlarınca yakalandıkları görülmüştür.

Ayrıca dava dosyasında 2 adet CD ile 1 adet DVD daha olduğu, 1 adet CD ile 1 adet DVD'nin "ASIL DVD" etiketli çözümü yapılan DVD ile aynı içerikli olduğu, diğer CD'nin içerisinde ise 30 adet fotoğraf ve 4 adet video kaydı bulunduğu, bu CD'deki video kaydında herhangi bir kavga olayına rastlanılmadığı tespit edilmiştir."

E. Soruşturma Sonucunda Verilen Karar

21. Cumhuriyet Başsavcılığınca polis memurları hakkında yaralama, işkence yapma ve zor kullanma yetkisine ilişkin sınırı aşılması suçlarından başlatılan soruşturma sonucunda "düzenlenen doktor raporları içeriği ve olay tutanağına göre Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılmakta olan duruşma nedeniyle, duruşma yerine gelen insanların adliye binasında gürültü yaptıkları, uyarıya rağmen eylemlerine devam ettikleri, adliye binasındaki huzur ve sükunun sağlanması için görevli polis memurlarının vatandaşlara müdahale ettikleri, müdahale sırasında olayın büyüdüğü, olayı bastırmaya çalışan polis memurlarının zor kullandıkları, bu haliyle görevli polis memurlarının görevlerini yaptıkları, zor kullanma yetkisinin aşıldığına dair delil bulunmadığı" gerekçesiyle 15/12/2015 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir.

22. Kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı Adana 3. Sulh Ceza Hâkimliğine başvurucular tarafından yapılan itiraz 19/1/2016 tarihinde reddedilmiştir.

F. Başvurucular Hakkında Başlatılan Soruşturma ve Ceza Davası Süreci

23. Başvurucular hakkında görevi yaptırmamak için direnme ve hakaret suçlarından başlatılan soruşturma kapsamında açılan E.2015/553 sayılı kamu davasının sonucunda başvurucular hakaret suçu yönünden beraat etmiş, görevi yaptırmamak için direnme suçu yönünden ise alt sınırdan uzaklaşılarak ayrı ayrı 1 yıl 15 gün hapis cezasına çarptırılmış, ancak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) karar verilmiştir.

24. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda iddia, savunma ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Her ne kadar sanıklar O.R., A.K., Ahmet Rençber, Mustafa Rençber hakkında Hakaret suçundan cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açılmış ise de, sanıkların atılı suçu işlediğine dair mahkumiyetine yeterli her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği ve yapılan yargılama sonucunda isnat edilen eylemlerin sanıklar tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle CMK'nun 223/2-e. Maddesi gereğince sanıkların ayrı ayrıberaatlerine karar verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.

Ayrıca, sanıkların suça konu olayda görevli polis memurlarına direndikleri kamera kayıtları, tanıkların beyanları, sanıkların olayın oluşuna ilişkin savunmaları, müştekilerin beyanları ve tüm dosya kapsamına göre sabit olduğundan sanıkların görevi yaptırmamak için direnme suçundan cezalandırılmalarına karar verilmiştir.

Ayrıca, kamera görüntülerine göre sanıkların direnme suçunu işlemedeki kasıtlarının ağır oluşu ve suçun işleniş şekli dikkate alınarak ceza miktarı belirlenirken alt sınırdan uzaklaşılmıştır."

25. Başvurucular 15/2/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.

26. Başvurucuların; yargılandıkları kamu davasında haksız olarak HAGB kararı verilmesinin maddi ve manevi varlığı koruma ve geliştirme hakkını, ayrıca yargılama sırasında başvuruculardan Mustafa Rençber'in haksız olarak tutuklanmasının kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını ihlal ettiği iddialarına ilişkin olarak Anayasa Mahkemesine yaptıkları bireysel başvuru kabul edilemezlik kararıyla sonuçlanmıştır.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

27. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 86. ve 87. maddelerinin ilgili kısımları şöyledir:

 “Kasten yaralama

Madde 86- (1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

 (2) (Ek fıkra: 31/3/2005 – 5328/4 md.) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindekietkisinin basitbirtıbbîmüdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.

 (3) Kasten yaralama suçunun;

d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,

İşlenmesi halinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır."

"Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama

Madde 87- …

 (3) (Değişik: 6/12/2006 – 5560/4 md.) Kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına veya çıkığına neden olması halinde, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, kırık veya çıkığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre, yarısına kadar artırılır.

…”

28. 4/7/1934 tarihli ve 2559 sayılı Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu’nun 16. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

 “Zor ve silah kullanma

Madde 16-(Değişik: 2/6/2007-5681/4 md.)

Polis, görevini yaparken direnişle karşılaşması halinde, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde zor kullanmaya yetkilidir.

Zor kullanma yetkisi kapsamında, direnmenin mahiyetine ve derecesine göre ve direnenleri etkisiz hale getirecek şekilde kademeli olarak artan nispette bedenî kuvvet, maddî güç ve kanunî şartları gerçekleştiğinde silah kullanılabilir.

İkinci fıkrada yer alan;

a) Bedenî kuvvet; polisin direnen kişilere karşı veya eşya üzerinde doğrudan doğruya kullandığı bedenî gücü,

b) Maddî güç; polisin direnen kişilere karşı veya eşya üzerinde bedenî kuvvetin dışında kullandığı kelepçe, cop, basınçlı ve/veya boyalı su, göz yaşartıcı gazlar veya tozlar, fizikî engeller, polis köpekleri ve atları ile sair hizmet araçlarını,

ifade eder.

Zor kullanmadan önce, ilgililere direnmeye devam etmeleri halinde doğrudan doğruya zor kullanılacağı ihtarı yapılır. Ancak, direnmenin mahiyeti ve derecesi göz önünde bulundurularak, ihtar yapılmadan da zor kullanılabilir.

Polis, zor kullanma yetkisi kapsamında direnmeyi etkisiz kılmak amacıyla kullanacağı araç ve gereç ile kullanacağı zorun derecesini kendisi takdir ve tayin eder. Ancak, toplu kuvvet olarak müdahale edilen durumlarda, zor kullanmanın derecesi ile kullanılacak araç ve gereçler müdahale eden kuvvetin amiri tarafından tayin ve tespit edilir.

Polis, kendisine veya başkasına yönelik bir saldırı karşısında, zor kullanmaya ilişkin koşullara bağlı kalmaksızın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun meşru savunmaya ilişkin hükümleri çerçevesinde savunmada bulunur.

Polis;

b) Bedenî kuvvet ve maddî güç kullanarak etkisiz hale getiremediği direniş karşısında, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde,

c) … suçüstü halinde şüphelinin yakalanmasını sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde,

silah kullanmaya yetkilidir.”

29. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Adlî kolluk ve görevi" kenar başlıklı 164. maddesi şöyledir:

 “(1) Adlî kolluk; 4.6.1937 tarihli ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununun 8, 9 ve 12 nci maddeleri, 10.3.1983 tarihli ve 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanununun 7 nci maddesi, 2.7.1993 tarihli ve 485 sayılı Gümrük Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 8 inci maddesi ve 9.7.1982 tarihli ve 2692 sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanununun 4 üncü maddesinde belirtilen soruşturma işlemlerini yapan güvenlik görevlilerini ifade eder.

 (2) Soruşturma işlemleri, Cumhuriyet savcısının emir ve talimatları doğrultusunda öncelikle adlî kolluğa yaptırılır. Adlî kolluk görevlileri, Cumhuriyet savcısının adlî görevlere ilişkin emirlerini yerine getirir.”

B. Uluslararası Hukuk

30. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 3. maddesi şöyledir:

 “Madde 3- İşkence yasağı

Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele veya cezaya tabi tutulamaz.”

31. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı, Aşağılayıcı Muamele veya Cezaların Etkili Biçimde Soruşturulması ve Belgelendirilmesi İçin El Kılavuzu’nun (İstanbul Protokolü) birinci ekinin 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"6a) İşkence ve kötü muamele soruşturmalarında çalışan tıp uzmanları her zaman en yüksek etik standartlara uygun biçimde davranmalı ve tıbbi araştırma ve muayeneden önce kişinin bilgilendirilmiş onamını almalıdır. Muayene, tıp biliminin kabul edilmiş standartlarına uygun biçimde yürütülmelidir.Muayene, tıp uzmanın denetimi altında, devlet görevlileri ve güvenlik güçleri mensuplarının mevcut olmadığı bir ortamda, kişinin mahremiyetine saygı göstererek yapılmalıdır.

6b) Tıp uzmanı muayenenin hemen sonrasında doğru bir yazılı rapor hazırlamalıdır. Bu raporda en azından aşağıdaki bilgiler yer almalıdır:

 (i) Görüşme Koşulları: Görüşme yapılan kişinin adı, muayene sırasında mevcut olanların adları, bu kişilerin muayene yapılan kişiyle olan ilişkileri, görüşmenin kesin tarihi, saati, görüşme yapılan yerin adresi (uygun olduğu durumlarda görüşme yapılan odanın yeri), görüşme yapılan yerin tanımı (örneğinklinik, cezaevi, ev vb.); görüşme yapıldığı sıradaki koşullar (muayene için geldiğinde veya muayene sırasında kişinin tabii olduğu kısıtlamalar, görüşme sırasında odada güvenlik güçlerinin mevcut olup olmadığı, tutukluya eşlik edenlerin hal ve tavrı, muayeneyi yapan kişiye yönelik tehditkar ifadeler vs.) ve diğer geçerli unsurlar;

 (ii) Öykü: Gerçekleştiği iddia edilen işkence ve kötü muamele yöntemleri, işkence ve kötü muamelenin ne zaman gerçekleştiği, bütün fiziksel ve psikolojik semptomlar ve şikayetler de dahil olmak üzere kişinin görüşme sırasında anlattığı öykünün detaylı bir raporu;

 (iii) Fiziksel ve Psikolojik Muayene: Uygun tanı koyucu testler ve mümkün olduğu durumlarda bütün yaralanmaların renkli fotoğrafları da dahil olmak üzere klinik muayene sonucunda elde edilen bütün fiziksel ve psikolojik bulguların kaydı.

 (iv) Değerlendirme: Fiziksel ve psikolojik bulgular ile işkence ve kötü muamele arasındaki muhtemel ilişkinin değerlendirilmesi. Gerekli tıbbi ve psikolojik tedavi ve/veya yapılması gereken başka tıbbi testler ve muayeneler için görüş ve tavsiyeler;

 (v) Yazar: Raporda muayeneyi yapan kişilerin adları açıkça belirtilmeli ve rapor hazırlayanlar tarafından imzalanmalı;

…"

32. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), bir kişi özgürlüğünden yoksun bırakıldığında veya daha genel anlamda kolluk görevlileriyle karşı karşıya kaldığında -örneğin tutuklandığı sırada- kişinin davranışları kesinlikle gerektirmediği hâlde fiziksel güç kullanımının insan onurunu zedelediğini ve kural olarak Sözleşme’nin 3. maddesi ile güvence altına alınan hakkın ihlalini teşkil ettiğini belirtmektedir (Bouyid/Belçika [BD], B. No: 23380/09, 28/9/2015, § 88; Ribitsch/Avusturya, B. No: 18896/91, 4/12/1995, § 38; Mete ve diğerleri/Türkiye, B. No: 294/08, 4/10/2011, § 106; Turan Çakır/Belçika, B. No: 44256/06, 10/3/2009, § 57).

33. Devletin bireyleri koruma yükümlülüğü sadece esasa ilişkin olmayıp usule ilişkin boyutu da içermektedir. Usule ilişkin yükümlülükler, Sözleşme’de düzenlenen hakların teorik veya hayali olmayıp etkili ve uygulanabilir olmasının zorunlu bir sonucudur. Aksi takdirde polis veya diğer kamu görevlileri tarafından kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarının soruşturulması, kötü muamele yasağının temel ve mutlak niteliğine rağmen uygulamada etkisiz kalacak ve bazı durumlarda bunların cezasız kalmasına yol açacaktır (Assenov ve diğerleri/Bulgaristan, B. No: 24760/94, 28/10/1998, § 102; Labita/İtalya [BD], B. No: 26772/95, 6/4/2000, §§ 131-136).

34. AİHM, Sözleşme'nin 3. maddesinin, tartışılabilir ve makul şüphe uyandıran kötü muamele iddialarını etkin biçimde soruşturma yükümlülüğü getirdiğine dikkat çekmektedir (Labita/İtalya, § 131; Tepe/Türkiye, B. No: 31247/96, 21/12/2004, § 48). AİHM’in içtihadında tanımlanan etkinlik için minimum standartlar; soruşturmanın bağımsız, tarafsız, kamu denetimine açık olmasını, yetkili makamların titizlikle ve süratli biçimde çalışmasını gerektirmektedir (Mammadov/Azerbaycan, B. No: 34445/04, 11/1/2007, § 73; Çelik ve İmret/Türkiye, B. No: 44093/98, 26/10/2004, § 55).

35. AİHM, insan hakları ihlalleri ile ilgili iddialarda soruşturma yükümlülüğünün mutlaka iddiayı kabul etme anlamına gelmediğini, ancak iddiaların ciddiye alınması ve adil bir sonucu garanti eden bir usulle soruşturulması gerektiğini birçok kararında dile getirmiştir (Saçılık ve diğerleri/Türkiye, B. No: 43044/05, 45001/05, 5/7/2011, §§ 90, 91).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

36. Mahkemenin 13/2/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

37. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak, geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucuların açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucuların İddiaları

38. Başvurucular; Adliye binasında bulundukları sırada gürültü yaptıkları gerekçesiyle polisler tarafından binadan çıkarılmaya çalışıldıklarını, bu sırada aktif veya pasif herhangi bir direniş göstermemelerine rağmen polisler tarafından darbedildiklerini, polislerin orantısız müdahalede bulunduğunu, bu müdahale sırasında çeşitli yerlerinden yaralandıklarını, bu durumun doktor raporlarıyla sabit olduğunu, Adliye içinde ön koridoru/alanı/meydanı gösteren dört kamera bulunmasına rağmen soruşturma dosyasında turnikelerin bulunduğu ön alanı gösteren sadece bir kamera kaydının bulunduğu, giriş ve çıkış turnikelerinin bulunduğu orta alanı/meydanı gösteren bütün kamera kayıtlarının celbi için ilgili birimlere müzekkere yazılması gerekirken yazılmadığını ve polisler hakkında etkili bir soruşturma yürütülmeden kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini belirterek işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

2. Değerlendirme

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

39. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

40. Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Madde 17 - Herkes, … maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.

Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.

…"

41. Anayasa'nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Madde 5 - Devletin temel amaç ve görevleri … kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

42. Anayasa Mahkemesi genel olarak kötü muamele yasağına ilişkin şikâyetlerde devletin negatif ve pozitif yükümlülüklerine ilişkin şikâyetleri ayrı başlıklarda incelemektedir. Ancak bu dosyadaki kötü muamele iddiasına ilişkin yükümlülükler iç içe geçmiş olduğundan dolayı tüm ihlal iddiaları aynı başlık altında incelenmiştir. Ancak yasağın maddi boyutunun (devletin negatif yükümlülüğünün) ihlal edilip edilmediği etkili bir soruşturma yapılıp yapılmadığına bağlı olarak değişecektir (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Muhterem Turantaylak, B. No: 2014/15253, 9/5/2018, § 59).

i. Genel İlkeler

43. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu hakka müdahale etmemelerini, yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 81).

44. Anayasa'nın 17. maddesi, bir yakalamayı gerçekleştirmek için güç kullanımını yasaklamamaktadır. Kişinin hareket özgürlüğünü kısıtlamak için uygulanan fiziksel şiddet şeklinde tanımlanabilecek güç kullanımı, ortaya çıkan tehlike bakımından kaçınılmaz ve gerekli olandan fazla olmamak kaydıyla kullanılabilmektedir (Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, § 81; Ali Ulvi Altunelli, B. No: 2014/11172, 12/6/2018, 76).

45. Bireylerin kamu görevlilerinin eylemleri neticesinde kötü muameleye maruz kaldığının tespiti hâlinde yaralanmaya sebebiyet vermiş olan gücün kullanım zamanının tespit edilmesi gerekmektedir. Kişinin kontrol altına alınması tamamlandıktan sonra uygulandığı tespit edilen kuvvet kullanımı için kişinin devletin kontrolü altında bulunduğu sırada uğradığını ileri sürdüğü kötü muamele iddialarına ilişkin ilkeler uygulanabilecektir. Kuvvet kullanımının kişinin tamamen kontrol altına girmesinden önce, bir başka ifade ile kişinin kontrol altına alınmaya çalışılması sırasında uygulandığının tespit edilmesi hâlinde ise yapılması gereken, kullanılan gücün orantılı olup olmadığının değerlendirilmesidir (Zeki Bingöl, B. No: 2013/6576, 18/11/2015, § 88).

46. Sadece sınırları belli bazı durumlarda güvenlik güçleri tarafından fiziksel güce başvurulmasının kötü muamele olmadığı kabul edilebilmektedir. Bu kapsamda yakalamayı gerektiren durumlarda ve şüphelilerin kendi tutumundan dolayı fiziksel güce başvurmak mümkündür. Ancak bu durumda dahi bu tür bir güce sadece kaçınılmaz hâllerde ve orantılı olmak koşuluyla başvurulabilir (bkz. Ali Rıza Özer ve diğerleri, § 82). Gücüne göre mukayese edildiğinde gösteri sırasında yapılan şiddeti bertaraf etmekte kullanılan müdahale araçları ve bunların bireyler üzerinde oluşturduğu etki, olması gereken sınırdan büyük bir sapma gösterdiği takdirde makul seviye aşılmış olacaktır (Ali Ulvi Altunelli, § 107)

47. Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüğünün usule ilişkin bir boyutu da bulunmaktadır. Anayasa’nın 17. maddesi, 5. maddesindeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet, her türlü fiziksel ve ruhsal saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 110).

48. Yürütülen ceza soruşturmalarının amacı, kişinin maddi ve manevi varlığını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde uygulanmasını ve sorumluların hesap vermelerini sağlamaktır. Bu, bir sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür. Diğer taraftan burada yer verilen değerlendirmeler hiçbir şekilde Anayasa’nın 17. maddesinin başvuruculara üçüncü tarafları adli bir suç nedeniyle yargılatma, cezalandırma hakkı ya da tüm yargılamaları mahkûmiyetle ya da belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma ödevi yüklediği anlamına gelmemektedir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 113).

49. Bireysel başvurulara ilişkin şikâyetlerin incelenmesinde Anayasa Mahkemesinin rolü ikincil nitelikte olup icra edilen bir soruşturmadaki delilleri değerlendirmek kural olarak yargı mercilerinin işi olduğundan Anayasa Mahkemesinin görevi, bu mercilerin maddi olaylara ilişkin yaptıkları değerlendirmenin yerine kendi değerlendirmesini koymak değildir. Kötü muamele iddialarıyla ilgili olarak Anayasa Mahkemesinin yetkisi, Anayasa'da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden Sözleşme ve buna ek Türkiye'nin taraf olduğu protokoller kapsamında bulunanlarla sınırlıdır. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin cezai sorumluluk bağlamında suça ya da masumiyete ilişkin bir bulguya ulaşma görevi bulunmamaktadır. Diğer taraftan yargı mercilerinin bulguları Anayasa Mahkemesini bağlamamasına rağmen normal şartlar altında bu mercilerin maddi olaylara ilişkin tespitlerinden ayrılmak için de kuvvetli nedenlerin bulunması gerekir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 96).

50. Etkili soruşturma yükümlülüğünün yerine getirilmiş olduğunun kabulü için;

- Yetkili makamların olaydan haberdar olur olmaz resen harekete geçerek olayı aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmeleri (Cezmi Demir ve diğerleri, § 114),

- Soruşturmanın kamu denetimine açık olması ve mağdurların meşru menfaatlerini korumak için soruşturmaya gerekli olduğu ölçüde etkili katılımlarının sağlanması (Cezmi Demir ve diğerleri, § 115),

- Soruşturmadan sorumlu olan ve incelemeleri yapan kişilerin olaylara karışan kişilerden bağımsız olması (Cezmi Demir ve diğerleri, § 117),

- Soruşturmaların makul özen ve süratle yürütülmesi (Cezmi Demir ve diğerleri, § 114),

- Soruşturma sonucunda alınan kararın soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması

gerekir (Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 99) gerekmektedir.

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

51. Başvurucular Adliye binasında meydana gelen olaylarda polis memurlarının orantısız müdahalesi sonucunda yaralanmalarına ilişkin şikâyetin sonuçsuz kaldığını ileri sürmüşlerdir.

52. Kötü muamele yasağının yönelik iddiaların tek başlık altında incelenmesine karar verilmesinden dolayı (bkz. § 42) soruşturma neticesinde verilen kararı doğuran ve yasağın maddi boyutunun ihlal edilip edilmediğinin tespitinde en önemli etken olan etkili soruşturma yükümlülüğüne özgü şikâyetler öncelikle ele alınacaktır.

53. Etkili soruşturma konusunda öncelikle soruşturmaya başlandığı anda başvurucuların iddialarının savunulabilir olup olmadığı ve buna göre soruşturmanın seyrinin uygun bir şekilde yönlendirilip yönlendirilmediği tespit edilmelidir.

54. "Olay ve Olgular" kısmında belirtilen adli muayene raporlarındaki yaralanma bulguları başvurucuların iddialarının kabul edilebilir düzeyde ciddi olduğunu göstermektedir. Kötü muamelenin fiziki bulguları bakımından doktor raporları anahtar role sahiptir. Bu aşamadan sonra adli mercilere düşen görev, başvuruculardaki yaraların nedeni hakkında makul bir açıklama getirmektir.

55. Delillerin toplanmasındaki noksanlık bakımından başvurucular, Adliye içinde ön koridoru/alanı/meydanı gösteren dört kamera bulunmasına rağmen soruşturma dosyasında turnikelerin bulunduğu ön alanı gösteren sadece bir kamera kaydının bulunduğunu, giriş ve çıkış turnikelerinin bulunduğu orta alanı/meydanı gösteren bütün kamera kayıtlarının celbi için ilgili birimlere müzekkere yazılması gerekirken yazılmadığını ileri sürmüşlerdir.

56. Soruşturmanın etkililiğini sağlayan en alt seviyedeki inceleme, her soruşturmanın kendine özgü koşullarına göre değişir. Bu koşullar, ilgili bütün olay ve olgular temelinde ve soruşturmanın pratik gerçekleri dikkate alınarak değerlendirilir. Bu nedenle soruşturmanın etkililiği bakımından her olayda geçerli olmak üzere bir asgari soruşturma işlemler listesi veya benzeri bir asgari ölçüt belirlemek mümkün değildir (Fahriye Erkek ve diğerleri, B. No: 2013/4668, 16/9/2015, § 68).

57. Ancak Anayasa Mahkemesi bu tür durumlarda yetkili mercilerin bu konuya ilişkin değerlendirmelerine tamamen bağlı kalmak zorunda olmayıp kesin, ikna edici bilgi veya bulgulara dayanarak farklı bir değerlendirmede de bulunabilir. Bunun yanı sıra bu konuda yapılacak değerlendirmede bir bütün olarak somut olayın hangi koşullarda gerçekleştiğinin ve nasıl bir seyir izlediğinin de gözönünde bulundurulması gerekmektedir (Cemil Danışman, §§ 57, 58).

58. Başvurucular, olayın meydana geldiği yerleri gösteren bütün kamera kayıtlarının celbi için ilgili birimlere müzekkere yazılması gerekirken yazılmadığını iddia etmektedir. "Olay ve Olgular" kısmının kamera görüntülerinin tespitine ilişkin bilirkişi raporlarının anlatıldığı bölümünde açıklandığı üzere Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından öncelikle olayın geçtiği koridorda bulunan güvenlik kamerası kayıtları bilirkişi marifetiyle incelenmiştir. Bilirkişi raporunda incelemenin Adana Adliyesinin koridorlarını gösterir açıda kurulu güvenlik kamerasına ait dört dosya üzerinden yapıldığı belirtilmiştir.

59. Akabinde başvurucuların vekili tarafından Cumhuriyet Başsavcılığına verilen 27/8/2015 tarihli dilekçe ile olay tarihi olan 6/8/2015 tarihindeki giriş ve çıkış turnikelerinin bulunduğu orta alanı/meydanı gösteren bütün kamera kayıtlarının celbi talep edilmiş, bu talep doğrultusunda Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Adliye Polis Merkezi Amirliğine 28/8/2015 tarihinde müzekkere yazılarak bina giriş ve çıkış turnikelerinin bulunduğu orta alanı/meydanı gösteren bütün kamera kayıtlarının CD ortamına aktarılarak gönderilmesi istenmiştir. Polis Merkezi Amirliğince Cumhuriyet Başsavcılığına Adliye binası önünde meydana gelen olayın görüntülerini gösterir video ve otuz fotoğrafın CD ortamında gönderilmesi üzerine Cumhuriyet Başsavcılığınca Adliye binası önünde meydana gelen olayla ilgili güvenlik kamerası kayıtları da bilirkişi marifetiyle incelenmiştir.

60. Diğer taraftan başvurucular hakkında görevi yaptırmamak için direnme ve hakaret suçlarından başlatılan soruşturma sonucunda açılan kamu davasında olayla ilgili güvenlik kamerası kayıtları bilirkişi marifetiyle bir kez daha incelenmiştir. Bilirkişi raporunda incelemenin beş video dosyası ve olay sonrası polis memurlarının vücutlarında aldığı yaraları gösteren otuz dört fotoğraf üzerinden yapıldığı, dava dosyasında iki CD ile bir DVD'nin daha olduğu, bir CD ile bir DVD'nin "ASIL DVD" etiketli çözümü yapılan DVD ile aynı içerikli olduğu, diğer CD'nin içinde ise otuz fotoğraf ve dört video kaydı bulunduğu, bu CD'deki video kaydında herhangi bir kavga olayına rastlanmadığı belirtilmiştir.

61. Bu bilgiler ışığında başvurucuların iddialarının aksine gerek kamu görevlileri hakkında başlatılan soruşturma sürecinde gerekse başvurucular hakkında başlatılan soruşturma ve akabinde açılan kamu davası sürecinde olay anını gösteren tüm kamera kayıtlarının ilgili birimlerden istendiği, bu kayıtların bilirkişi marifetiyle incelendiği ve bu doğrultuda karar verildiği anlaşılmıştır.

62. Somut olay bütünsel olarak değerlendirildiğinde etkili soruşturma yükümlülüğü bakımından kötü muamelenin gerçekleşme koşullarının ortaya çıkarılması için mevcut ihtimallerin araştırıldığı, olayla ilgili bulgu ve delilleri araştırmak için gerekli gayretin gösterildiği, adli mercilerin başvurucunun iddialarının gerçekliğini ortaya çıkarmak için gerektiği hâlde eksik bıraktığı bir soruşturma işleminin bulunmadığı kanaatine varılmıştır.

63. Öte yandan etkili soruşturmada, tarafların tüm taleplerinin karşılanması her durumda geçerli değildir. Soruşturma makamlarının bu konuda geniş bir özerkliğe sahip olması, hangi delillerin kötü muamele vakasını aydınlatacağı hususunda da karar verebilmesini gerektirmektedir. Maddi gerçeği anlamlandırmada kanıt unsuru olarak katkısı bulunmayan ya da oldukça kısıtlı bulunan noktalarda bazı delillerin toplanıp toplanmamasında savcının bir ölçüye kadar takdir yetkisinin bulunması başlı başına soruşturmanın etkisiz icra edildiği anlamına gelmemektedir (bkz. A.D., B. No: 2014/7967, 23/5/2018, § 131).

64. Etkili soruşturma yükümlülüğünün yerine getirilip getirilmediğinin tespitinde değerlendirilmesi gereken diğer kıstas ise soruşturma sonucunda alınan kararın soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayanması gerekliliğidir. Başvurucular, somut delil durumuna dayanılarak kamu davası açılması gerekirken kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini ileri sürmüşlerdir.

65. Anayasa'nın 17. maddesi ve Sözleşme’nin 3. maddesi, belirli bir yasal muamele kapsamında bir yakalamayı gerçekleştirmek için güç kullanımını yasaklamamaktadır. Ancak sınırları belli bazı durumlarda, sadece kaçınılmaz ve asla aşırı olmaması koşuluyla güvenlik güçleri tarafından güce başvurulmasının kötü muamele olmadığı kabul edilmektedir (Ali Rıza Özer ve diğerleri, §§ 81, 82). Bu nedenle kullanılan gücün gerekli ve orantılı olup olmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır.

66. 2559 sayılı Kanun'un 16. maddesinde, polisin görevini yaparken direnişle karşılaşması hâlinde bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde zor kullanmaya yetkili olduğu belirtilmiştir. Somut olayda, kamera görüntüleri ve tutanaklarla sabit olduğu üzere Adliye koridorunda bekleyen başvurucuların da aralarında olduğu şahısların duruşma salonunun önünden uzaklaştırılmaları sırasında mukavemet göstermeleri üzerine polis memurları tarafından şahıslara müdahale edilmiştir. Başvurucuların mukavemetini kırmak için polis memurlarınca yetkileri dâhilinde kullanılan gücün gerekli olduğu sonucuna varılmıştır.

67. Yakalama sırasında güç kullanımının gerekliliği ortaya konduktan sonra ikinci aşamada olayın niteliğine göre kullanılan gücün ölçülü olup olmadığı ele alınmalıdır. Hangi direnç seviyesinde ne tür bir kuvvet uygulanacağına yönelik kademeli olarak artan zor kullanma araçları, ölçülülük incelemesindeki en önemli kıstaslardandır (Ali Ulvi Altunelli, § 110).

68. Zor kullanılması için diğer yöntem ve araçların sonuçsuz kalmış olması gerekir. Zor kullanma; müdahale sırasında karşılaşılan direnci ortadan kaldıracak oranda ve aşamalı biçimde artan bedensel kuvvet, maddi güç, değişik araçlar ile kanuni şartlar gerçekleştiğinde silah kullanmayı içerir.

69. Adli muayene raporlarına göre gerek başvurucuların gerekse polis memurlarının meydana gelen olay sırasında yaşamlarını tehlikeye sokmayan ve basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte yaralandığı sabittir. Kullanılan gücün orantılı olup olmadığının tespitinde polis memurlarının müdahale sırasında yaralanmalarının önem arz ettiği değerlendirilmektedir. Zira polis memurlarının başvurucuların darbelerine maruz kaldığı ölçüde direnci ortadan kaldıracak oranda zor kullanmasının kabul edilmesi gerekmektedir. Kamera kayıtlarına ilişkin bilirkişi raporlarında da tespit edildiği üzere başvurucuların direnç gösterdiği ölçüde polis memurları aşamalı biçimde artan biçimde zor kullanmışlardır. Bu itibarla yapılan müdahalenin orantılı olduğu değerlendirilmiştir.

70. Öte yandan başvurucuların görevi yaptırmamak için direnme suçunu işledikleri Adana 17. Asliye Ceza Mahkemesinin kararıyla tespit edilmiştir. Mahkemenin ceza miktarını belirlerken kamera görüntülerine göre başvurucuların direnme suçunu işlemedeki kasıtlarının ağır oluşu ile suçun işleniş şeklini dikkate alarak alt sınırdan uzaklaşması hususu da gözönüne alındığında kolluk güçlerinin müdahalesinin orantılı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

71. Anayasa Mahkemesinin soruşturma ve kovuşturma makamları tarafından verilen kararları maddi vakıa yönünden inceleyerek bu mercilerin yaptığı değerlendirmenin yerine kendisininkini ikame etme görevi bulunmamaktadır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 96). İlk derece yargı mercilerinin ulaştığı sonuçlar Anayasa Mahkemesini bağlamamasına rağmen normal şartlar altında bu mercilerin maddi olaylara ilişkin tespitlerinden ayrılmak için gerekli olan kuvvetli neden gösterilmelidir. Başvuru dosyasındaki bilgi ve belgelere göre Cumhuriyet Savcılığının kovuşturmaya yer olmadığına dair kararından ayrılmayı gerektiren bir durum tespit edilememiştir.

72. Açıklanan gerekçelerle kötü muamele yasağının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım taleplerinin KABULÜNE,

B. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

D. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından başvurucuların yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMALARINA,

E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 13/2/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(Mustafa Rençber ve Ahmet Rençber [2.B.], B. No: 2016/3866, 13/2/2020, § …)
   
Başvuru Adı MUSTAFA RENÇBER VE AHMET RENÇBER
Başvuru No 2016/3866
Başvuru Tarihi 15/2/2016
Karar Tarihi 13/2/2020

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, kolluk görevlilerinin hukuka aykırı ve orantısız güç kullanmaları nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kötü muamele yasağı Diğer kötü muamele iddiaları İhlal Olmadığı

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5237 Türk Ceza Kanunu 86
87
2559 Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu 16
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 164
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi