TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
HASAN ŞAHİNGÖZ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2016/4878)
Karar Tarihi: 4/4/2019
Başkan y.
:
Recep KÖMÜRCÜ
Üyeler
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Raportör
Volkan SEVTEKİN
Başvurucu
Hasan ŞAHİNGÖZ
Vekili
Av. Gülizar TUNCER
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucuya gönderilen mektubun sakıncalı görülerek verilmemesi nedeniyle haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 8/3/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
7. (Kapatılan) Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK 250. madde ile görevli) 30/1/2003 tarihli kesinleşen kararıyla, başvurucuya hakkında anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçundan müebbet hapis cezası verilmiştir.
8. Tekirdağ 1 No.lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) hükümlü olarak bulunan başvurucuya G.B. isimli kişi tarafından dokuz sayfadan oluşan bir mektup, on adet kartpostal ile üç adet kâğıt üzerine yapıştırılan fotoğraf gönderilmiştir.
9. Söz konusu mektupta, terör örgütü mensubu olduğu anlaşılan ve güvenlik güçlerince yapılan operasyonda öldürüldüğü belirtilen kişinin büyük direnişin kahramanı olduğu vurgulandıktan sonra bu kişinin izinden giderek yönünü dağlara dönen ve mektupta kod ismi de verilen yakınının yaşadıkları kahramanlık destanı şeklinde hikâyeleştirilerek anlatılmaya çalışılmıştır. Yine mektubun diğer bölümlerinde özgürlük savaşçısı olarak bahsedilen terör örgütü mensuplarının isimleri ya da kod isimleri verilerek büyük direnişler gösterip şehit olduklarına bizzat şahitlik edildiği vurgusuyla, bu direnişe karşı gösterilen vahşet karşısında gençlerin intikam yeminleri ettikleri ve yeni nesillerin de bunları unutmayacağının ifade edildiği, ayrıca barışa, huzura, özgürlüğe ulaşmak için en başta inanca sahip olunması gerektiği, umutlarının eylem ve mücadele olduğu şeklindeki örgüt söylemleriyle de terör eylemlerinin önemi ortaya konulmaya çalışılmıştır.
10. İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığının (Disiplin Kurulu) 21/12/2015 tarihli sakıncalı mektup değerlendirme kararıyla on adet kartpostal ve üç adet kâğıt üzerine yapıştırılan fotoğrafın başvurucuya verilmesine ancak mektubun verilmemesine karar verilmiştir. Karar gerekçesinde, kişi ve kurumlar hakkında yanlış bilgiler verilerek asılsız iddialarda bulunulduğu, ayrıca terör örgütü üyelerinin örgütsel talepleri ile ilgili olarak aldıkları örgüt kararları doğrultusunda kamuoyu desteği oluşturulmaya çalışıldığı vurgulanmıştır.
11. Disiplin Kurulu kararına karşı Tekirdağ 2. İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) başvurucu tarafından yapılan şikâyet 8/1/2016 tarihli kararla reddedilmiştir. Kararda, şikâyet başvurusuna konu ileti içeriği ve Disiplin Kurulu karar gerekçesi değerlendirilerek Disiplin Kurulunun kararında usul ve kanuna aykırılık bulunmadığı belirtilmiştir.
12. Başvurucu tarafından İnfaz Hâkimliğinin kararına karşı Tekirdağ 2. Ağır Ceza Mahkemesine yapılan itiraz 10/2/2016 tarihli kararla reddedilmiştir. Kararın gerekçesinde,İnfaz Hâkimliği kararının usul ve kanuna uygun olduğuna ilişkin değerlendirmeye yer verilmiştir.
13. Nihai karar 17/2/2016 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
14. Başvurucu 8/3/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
15. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektupların denetlenmesine dayanak oluşturan mevzuata yer vermiştir (Ahmet Temiz, B. No: 2013/1822, 20/5/2015, §§ 16-20).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 4/4/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
17. Başvurucu, dergide yayımlanmak üzere yazılan ve sakıncalı bir içerik taşımayan mektuba el konulmasının gerekli ve ölçülü olmadığını, haberleşmesine keyfî bir müdahale teşkil eden söz konusu işleme karşı yaptığı itirazlarının da gerekçesiz şekilde reddedildiğini iddia etmiştir. Bu nedenlerle haberleşme hürriyetinin, düşünceyi açıklama özgürlüğünün, adil yargılanma hakkının ve özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
18. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, kendisine gönderilen mektubun Disiplin Kurulunca sakıncalı görülerek alıkonulması nedeniyle haberleşme hürriyetinin engellenmesine ilişkindir. Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında bu tür başvurular haberleşme hürriyeti kapsamında incelenmiştir (Ahmet Temiz, § 23; Özkan Kart (2), B. No: 2013/1201, 20/5/2015, § 22; Akif İpek, B. No: 2013/9456, 24/6/2015, § 23; Ramazan Vural, B. No: 2013/1148, 7/7/2015, § 24; Eren Yıldız, B. No: 2013/759, 7/7/2015, § 25; Mustafa Aydin, B. No: 2013/275, 6/10/2015, § 24). Somut başvuruda da bu durumdan ayrılmayı gerektirecek bir durum bulunmamaktadır.
19. Anayasa'nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak "Haberleşme hürriyeti" kenar başlıklı 22. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır.
Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz. ...
İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir."
20. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre Anayasa Mahkemesince açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemez olduğuna karar verilebilir. Başvurucunun ihlal iddialarını temellendiremediği, iddialarının salt kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin olduğu, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
21. Disiplin Kurulu, başvurucuya gönderilmek istenen mektubun sakıncalı olduğunu değerlendirerek alıkonulmasına karar vermiştir. Dolayısıyla anılan işlem ile kamu makamları tarafından başvurucunun haberleşme hürriyetine bir müdahalede bulunulduğu açıktır.
22. Anayasa Mahkemesinin Ahmet Temiz kararında, hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara ceza infaz kurumunun ilgili kurulları tarafından yapılan müdahalelere ilişkin genel ilkeler belirtilmiştir (Ahmet Temiz, §§ 28-34). Buna göre haberleşme özgürlüğüne yapılan müdahale öncelikle kanunla öngörülmelidir. Müdahalenin yasal dayanağını oluşturan mevzuatın ulaşılabilir, yeterince açık ve belirli bir eylemin gerektirdiği sonuçlar açısından öngörülebilir olması gerekir. İkinci olarak söz konusu müdahale meşru bir amaca dayanmalı, demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülü olmalıdır.
23. Anılan müdahale, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı ve Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa’nın 22. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu nedenle sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen, kanun tarafından öngörülme, meşru amaç taşıma, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Ahmet Temiz, § 36).
24. Somut olayda 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun'un 68. maddesinin hükümlülerin ceza infaz kurumlarından yaptıkları yazışmaların denetimi ve sınırlandırılmasının kanuni dayanağını oluşturduğu anlaşılmaktadır (benzer yöndeki karar için bkz. Ahmet Temiz, §§ 37-46). Öte yandan haberleşme hürriyetinin düzenlendiği Anayasa'nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında, söz konusu sınırlama sebeplerine bağlı kalınarak yapılacak sınırlamanın ancak usulüne uygun olarak verilecek hâkim kararıyla mümkün olabileceği belirtildikten sonra üçüncü fıkrasında "İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir." denilerek bu kuralın da mutlak olmadığı ve bu kurala bazı kurumlar yönünden kanunla sınırlamalar getirilebileceği açıkça düzenlenmiştir (AYM, E.2014/122, K.2015/123, 30/12/2015, § 71). Bu bağlamda ceza infaz kurumları, Anayasa'nın 22. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında istisnaların uygulanacağı kamu kurumlarındandır (Mehmet Koray Eryaşa, B. No: 2013/6693, 16/4/2015, §§ 74-76).
25. Mektubun sakıncalı bulunarak alıkonulma sebebi, anılan mektupta kişi ve kurumlar hakkında yanlış bilgiler verilerek asılsız iddialarda bulunulması ile terör örgütü üyelerinin örgütsel talepleri ile ilgili olarak aldıkları örgüt kararları doğrultusunda kamuoyu desteği oluşturulmaya çalışılması olarak gösterilmiştir. Bu kapsamda başvurucuya gönderilen mektubun Disiplin Kurulu Başkanlığınca denetlenmesi suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi ile ceza infaz kurumlarında asayiş ve güvenliğin sağlanması amaçlarını taşıdığı, bunun da Anayasa'nın haberleşme hürriyetine ilişkin 22. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru bir amaç olduğu sonucuna varılmıştır (Ahmet Temiz, §§ 47-55).
26. Ceza infaz kurumlarında tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin temini gibi ceza infaz kurumunda güvenliğin sağlanmasına yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda hükümlü ve tutukluların sahip oldukları haklar sınırlandırılabilir (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11 /2014, § 35).
27. Somut olaya konu mektubun silahlı terör örgütü olduğu yargı kararlarıyla hüküm altına alınan bir örgütün mensuplarına hitaben kaleme alındığı açıktır. Alıkonulan mektubun sık sık örgüt kimliğine atıfta bulunularak örgüt üyeleriyle iletişim kurmak ve örgütsel dayanışmayı canlı tutmak amacıyla yazıldığı görülmektedir. Bunun yanında güvenlik güçlerinin masum insanları öldürdüğü, bu nedenle intikam duygusunun tüm nesillere taşınması gerektiği tavır ve kararının iletildiği mektupta ayrıca terör örgütü mensupları "özgürlük savaşçısı" ve "kahraman" olarak tanımlanarak ve terör eylemleri hikâyeleştirilmek suretiyle terör örgütü bilinciyle bu eylemlerinin öneminin ve haklılığının vurgulanmaya çalışıldığı anlaşılmaktadır.
28. Mektupta kullanılan üslup gözönüne alındığında mektubun silahlı terör örgütü mensupları arasında haberleşmeyi ve mektup alıcısı üzerinden mektuptaki ifadeleri okuyan terör örgütü mensuplarına motivasyon sağlamayı amaçladığı anlaşılmaktadır. Ayrıca mektupta örgüt söylemleriyle silahlı mücadele vurgulanarak terör örgütünün silahlı eylemlerinin meşru gösterilmeye çalışıldığı açıktır.
29. Buna göre mektubun sakıncalı görülerek el konulması şeklindeki müdahalenin Anayasa'nın 22. maddesi anlamında kamu düzeninin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi için ihtiyaç duyulan demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmadığı ve müdahalenin ulaşılmak istenen amaçla ölçülü olduğu sonucuna varılmıştır. Bu kapsamda İnfaz Hâkimliği kararının da ilgili ve yeterli gerekçeler içerdiği görülmektedir. Sonuç olarak somut olayda haberleşme hürriyetine yönelik açık ve görünür bir ihlal bulunmamaktadır.
30. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 4/4/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.