TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Y.E. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/552)
|
|
Karar Tarihi: 19/4/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Şermin
BİRTANE
|
Başvurucu
|
:
|
Y. E.
|
Vekili
|
:
|
Av. İlter
AKSOYLU
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ahlaki durum sebep gösterilerek Türk Silahlı
Kuvvetlerinden (TSK) ilişiğin kesilmesi işlemi nedeniyle özel hayatın gizliliği
hakkının ihlal edildiği iddiası hakkındadır.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 11/1/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Hava Kuvvetleri Komutanlığında astsubay statüsünde
görev yapmakta iken ahlak dışı davranışlarda bulunduğuna dair isimsiz bir
e-posta gönderilmesi üzerine hakkında idari tahkikat başlatılmıştır.
9. İstihbarata karşı koyma faaliyeti çerçevesinde 19/6/2012 ve
21/6/2012 tarihlerinde Hava Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Daire Başkanlığı
tarafından başvurucunun ifadesi alınmıştır. Söz konusu ifade metninde
başvurucunun ifadesine hangi kapsamda başvurulduğu hususu belirtilmemiştir.
Anılan ifade metnine göre başvurucuya nerelerde görev yaptığı, sanal ortamdaki
herhangi bir sosyal paylaşım sitesinde üyeliğinin olup olmadığı, İnternet
üzerinden veya yüz yüze tanışmak suretiyle birlikte olduğu kadınların kimler
olduğu, bu kişilerin TSK hakkında bilgi almak için girişimde bulunup
bulunmadığı sorulmuştur. Başvurucu, sorulan soruları ayrıntılı olarak
yanıtlamış ve ifade tutanağını imzalamıştır.
10. Tahkikat sonucunda hazırlanan raporda, başvurucunun
davranışlarının TSK'nın itibarını sarsacak nitelikte ahlak dışı davranış
kapsamında olduğu belirtilerek TSK'dan ayırma işlemi tesis edilmesi teklifi
getirilmiştir.
11. Bu teklif doğrultusunda başvurucu hakkında 20/3/2014
tarihinde, 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanunu'nun 94. maddesi uyarınca TSK'dan ayırma işlemi tesis edilmiştir.
12. Başvurucu TSK'dan ayırma kararına karşı Askeri Yüksek İdare
Mahkemesinde (AYİM) iptal davası açmıştır.
13. Başvurucu vekili davalı idarece gönderilen gizli nitelikli
belgeleri incelemesi ve belgelerin bir örneğinin kendisine verilmesi yönünde
talepte bulunmuştur.
14. AYİM Birinci Dairesi, 21/5/2014 tarihli kararıyla davalı
idare savunması ekinde gizli zarf içerisinde gönderilen bilgi ve belgelerin
başvurucu vekili tarafından incelenmesine ve başvurucu vekiline bu belgelere
karşı beyanda bulunması için 30 günlük ek süre verilmesine karar vermiştir.
Mahkeme, belgelerden suret alma talebini ise reddetmiştir.
15. Başvurucu vekili, 2/6/2014 tarihinde söz konusu belgeleri
incelemiştir. Başvurucu vekili 11/7/2014 tarihli dilekçesinde, idarenin
savunmasına ve gizli belgelere karşı beyanda bulunmuştur. Ayrıca başvurucu
vekili, AYİM Başsavcılığının düşüncesine karşı beyan dilekçesinde ve karar
düzeltme dilekçesinde söz konusu belgeler hakkında görüş ve beyanlarını
sunmuştur.
16. Başvurucu söz konusu dilekçelerinde, psikolojik baskı
altında ifadesinin alındığını, ifade tutanağını okumadan imzaladığını
belirtmiştir. Başvurucu istihbarat görevlilerince kamerayla kayıt başlatıldığı
belirtilerek ve psikolojik baskı altında ifadesinin alındığını, sorgulamanın
saatlerce sürdüğünü, ne için beyanda bulunduğunu bilmediği gibi ifadesinin
disiplin cezası verilmesine esas alınacağını da bilmediğini, tanık olarak
beyanına başvurulduğu ve ifadenin aleyhine kullanılmayacağı söylenilerek
kandırıldığını belirtmiştir. Başvurucu, ifadesinin alındığı sırada kamera kaydı
yapıldığını, daha sonra bilgi edinme başvurusu üzerine Hava Kuvvetleri
Komutanlığının 25/8/2015 tarihli yazısıyla kamera kaydının idare tarafından
imha edilmiş olduğunun bildirildiğini belirtmiştir. Başvurucu ifade tutanağının
hukuka aykırı şekilde elde edilen delil olduğunu, bu delillerin disiplin
soruşturması dosyasına dahil edilmesinde özel bir kasıt bulunduğunu ileri
sürmüştür. Başvurucu, çok sayıda takdir belgelerinin bulunduğunu, çok başarılı
çalışmaları olduğunu, özel yaşamına ait unsurların kurum disiplin ve düzenini
tehdit eden bir yönü bulunmadığını iddia etmiştir.
17. AYİM, oybirliğiyle davayı reddetmiştir. AYİM kararında,
başvurucunun davranışlarının, TSK'nın itibarını sarsacak nitelikte ahlak dışı
davranış kapsamında olduğu ve bu nedenle başvurucunun TSK'daki görevini devam
ettirmesinin olanaklı olmadığı belirtilmiştir. Ayrıca AYİM, başvurucunun
ifadesinin usulsüz ve hukuka aykırı şartlarda alındığı iddialarını da
reddetmiştir. AYİM kararında, başvurucunun ifadesinin ceza soruşturması
kapsamında değil, disiplin soruşturması çerçevesinde alındığı, iradesinin
fesada uğratıldığına dair kanıt bulunmadığı belirtilmiştir.
18. Başvurucunun söz konusu karara karşı karar düzeltme istemi
de reddedilmiştir. Nihai karar 14/12/2015 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ
edilmiştir. Başvurucu vekili tarafından 11/1/2016 tarihinde bireysel başvuru
yapılmıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
19. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında TSK'da görev
yapan askerî personel hakkında ahlaki nedenlerle ayırma işlemi tesis edilmesine
dayanak oluşturan mevzuata (G.G.
[GK], B. No: 2014/16701, 13/10/2016, §§ 23-30) ve benzer durumlara ilişkin
uluslararası hukuka (Yaşar Türkmen,
B. No: 2014/5418, 15/2/2017, §§ 26-33) yer vermiştir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 19/4/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Özel Hayatın Gizliliği Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
21. Başvurucu,psikolojik
baskı altında, hukuka aykırı şekilde ve özel hayatın gizliliği ihlal edilerek
sorgulandığını, idarenin hukuk dışı yollarla ifadesini aldığını ve beyanlarını
çarpıtarak ifade tutanağı düzenlediğini ileri sürmüştür. Başvurucu ifadesi
alınırken kamera ile görüntülü kayıt yapılmasına rağmen idarenin bunları imha
ettiğini, mahkemeye sunmadığını, bu durumun tek başına söz konusu ifade alma
sürecinin hukuka aykırı olduğunu kanıtladığını belirtmiştir. Bunun yanı sıra
özel hayatın gizliliği ihlal edilerek alınan ifadelerin yasal delil kabul
edilemeyeceğini, dolayısıyla TSK'dan ilişiğinin kesilmesine dayanak
alınamayacağını ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca, bir çokkez
takdirname ile ödüllendirildiğini, sicillerinin çok iyi derecede olduğunu, özel
hayatına ilişkin unsurların hiç bir şekilde görevine yansımadığınıbelirtmiştir.Başvurucu, bu nedenlerle
Anayasa'nın 20. maddesinde yer alan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal
edildiğini iddia etmiş; yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesini talep
etmiştir. Başvurucu ayrıca kimliğinin kamuya açık belgelerde gizli tutulmasını
istemiştir.
2. Değerlendirme
22. İddianın değerlendirilmesine dayanak alınacak Anayasa’nın
20. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Herkes, özel hayatına
ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve
aile hayatının gizliliğine dokunulamaz."
a. Gizlilik Talebi Yönünden
23. Somut olayın koşulları dikkate alındığında başvurucunun
şeref ve itibarının korunması bakımından haklı nedenler bulunduğu
anlaşıldığından kamuya açık belgelerde kimliğinin gizli tutulması talebinin
kabulüne karar verilmesi gerekir.
b. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
24. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel
hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
c. Esas Yönünden
25. Cinsel yaşamına ilişkin hususlar gerekçe gösterilerek
"disiplinsizlik ve ahlaki durum" sebebiyle başvurucu hakkında TSK'dan
ayırma işlemi tesis edilmesinin özel hayatının gizliliği hakkına bir müdahale
oluşturduğu açıktır (Ata Türkeri,
B. No: 2013/6057, 16/12/2015, § 34; G.G., §
43).
26. Anılan müdahalenin ihlal oluşturmaması için Anayasa'nın 13.
maddesinde düzenlenen ve somut başvuruya uygun düşen "kanunlar tarafından
öngörülme", "Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma","demokratik toplum düzeninin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama" ölçütlerine uygun olması gerekir.
27. Ayırma işlemine dayanak teşkil eden mevzuat hükümleri
dikkate alındığında müdahalenin kanunlar tarafından öngörülme ölçütüne uygun
olduğu (Ata Türkeri, § 39; G.G., §§ 48-50), askerî disiplinin ve kamu
hizmetinin gereği gibi yürütülmesinin sağlanması, bu itibarla millî güvenliğin
korunması şeklinde meşru amaç taşıdığı (Ata
Türkeri, §§ 40-41; G.G.,
§§ 51-53; Yaşar Türkmen, §§
50-58) anlaşılmaktadır.
28. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi Ata Türkeri ve G.G. başvurularında, benzer idari süreçler izlenerek askerî
personelin cinsel yaşamına ilişkin hususlar gerekçe gösterilerek
"disiplinsizlik ve ahlaki durum" sebebiyle TSK'dan ayırma işlemlerini
incelemiş ve özel hayatın gizliliğine yapılan müdahalenin demokratik toplum
düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olduğu sonucuna varmıştır.
Mahkeme, G.G. kararında bu sonuca
varırken aşağıdaki gerekçelere dayanmıştır:
"65. Somut olayda başvurucunun söz konusu
ifadesinin, belirli ve somut fiiller belirtilmeden ve hangi hukuki işleme esas
alınacağı konusunda bilgi verilmeden temin edilmiş olması anılan ifadeyi hukuki
yönden şüpheli duruma getirmektedir. Ayrıca ifadealma
işlemi esnasında sorulan sorular gözönüne alındığında
başvurucunun mesleki hayatını değil özel hayatını ilgilendiren iddialara yanıt
vermek zorunda bırakıldığı görülmektedir. Bu kapsamda başvurucuya yöneltilen
iddiaların görevinin ifasıyla değil daha çok mahremiyet alanında gerçekleşen
özel yaşam eylemleri ile ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla ihtilaf
konusu ayırma işleminin kapsamı mesleki hayatın sınırlarını aşmaktadır. ...
başvuruya konu disiplin işlemi ile yargısal sürece konu edilen davranışların
esasen mesleki faaliyet ile ilgisi olmayan, mahremiyet alanına dâhil özel yaşam
eylemleri olduğu anlaşılmaktadır.
66. Kamu görevlilerinin mesleki yaşamlarıyla
da bütünleşen bazı özel hayat unsurları açısından sınırlamalara tabi
tutulabilecekleri açıktır. Ancak hakkındaki tahkikat sonucunda TSK’dan ayırma
işlemi tesis edilmesinin başvurucunun mesleki hayatı üzerinde olduğu kadar
temel geçim kaynağından yoksun kalması nedeniyle ekonomik geleceği üzerinde de
önemli bir etki oluşturduğu, bu nedenle ayırma işleminin daha önemli hâle
geldiği anlaşılmaktadır. Bu bağlamda özel hayatın gizliliği hakkı üzerindeki
sınırlamaların zorunlu ya da istisnai tedbir mahiyetinde olması,
başvurulabilecek son çare ya da alınabilecek en son önlem niteliğinde olması
gerekir.
67. AYİM kararında da,
başvurucunun ifade alma işleminin usul ve içerik yönünden hukuka aykırı
unsurlar taşıdığı iddialarına rağmen anılan ifadenin alındığı koşulların
detaylı şekilde incelenmediği, başvurucunun özel hayatının en mahrem yönünü
oluşturan cinsel hayatını ... tüm detaylarıyla anlatmasının nasıl gerçekleştiği
hususunun ortaya konulmadığı görülmektedir. AYİM tarafından söz konusu soyut
nitelikteki ifadede belirtilen hususlar dayanak alınmak suretiyle TSK'dan
ilişiğin kesilmesi işlemine karşı açılan davanın reddedildiği anlaşılmıştır.
Öte yandan Mahkeme kararında başvurucunun özel hayatına ilişkin tutum ve
eylemlerinin mesleki hayatı üzerindeki etkilerine dair yeterli ve ikna edici
gerekçeler ortaya konulmadığı gibi anılan eylemlerin TSK’nın işleyişi
üzerindeki etkisi ve risklerinin de detaylı şekilde açıklanmadığı, ayırma
işlemine dayanak olarak kabul edilen delillerin hukuka aykırı şekilde elde
edildiğine ilişkin ileri sürülen iddialar hakkında bir araştırma yapılmadığı
... görülmüştür.
68. Bu durumda muhakeme sırasında açık ve
somut bir biçimde öne sürülen ve davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte
olduğu anlaşılan başvurucunun söz konusu iddialarına Mahkemece makul bir
gerekçe ile yanıt verilmemesi, başvurucunun özel hayatına ilişkin hususların
mesleği üzerindeki etkisinin açıklanmaması ve özel hayatın gizliliği hakkına
gerekli saygının gösterilmesini adil şartlarda savunabileceği usule ilişkin
etkili güvencelerden başvurucunun yararlandırılmaması nedenleriyle AYİM
kararının mahremiyet hakkına müdahaleyi haklı kılacak şekilde konuyla ilgili ve
yeterli gerekçe içermediği kabul edilmelidir. Bunun yanında tesis edilen ayırma
işleminin başvurucunun geçmiş sicili ve başarı durumu dikkate alınarak
ölçülülük yönünden değerlendirilmediği, sınırlama ile ulaşılabilecek genel
yarar ile temel hak ve özgürlüğü sınırlanan başvurucunun kaybı arasında adil
bir denge gözetilmediği, başvurucunun özel hayatının gizliliği hakkı üzerindeki
sınırlamanın zorunlu ya da istisnai tedbirler niteliğinde olduğu veya
başvurulabilecek son çare ya da alınabilecek en son önlem niteliğinde olduğu
hususunda bir inceleme yapılmadığı ve gerekli özenin gösterilmediği sonucuna
ulaşılmıştır. "
29. Somut olayda, anılan değerlendirmelerden ve ulaşılan
sonuçtan ayrılmayı gerektirecek bir durum bulunmamaktadır.
30. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 20. maddesinde
güvence altına alınan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
31. i. Başvurucu, yapısı ve bünyesindeki kurmay subaylar
nedeniyle AYİM’in bağımsız ve tarafsız olmadığını;
ii. Dava dosyasına
sunulan gizli belgelerin tebliğ edilmediğini, belgelerden fotokopi almasına
izin verilmediğini, ancak belgeleri incelenmesine müsaade edildiğini
belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
2. Değerlendirme
32. İddianın değerlendirilmesine dayanak alınacak Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile
adil yargılanma hakkına sahiptir.”
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
i. Bağımsız ve Tarafsız Mahkemede Yargılanma
Hakkı Yönünden
33. Anayasa Mahkemesi tarafından bu konu daha önce incelenirken
belirtildiği üzere AYİM’in oluşumu, statüsü ve
görevleri Anayasa ve ilgili Kanun'da hüküm altına alınmıştır. AYİM’e atanan askerî hâkimlerin bağımsızlığının Anayasa ve
ilgili kanun hükümleri ile garanti altına alındığı, atanma ve çalışma usulleri
yönünden askerî hâkimlerin bağımsızlıklarını zedeleyecek bir hususun
bulunmadığı, kararlarından dolayı idareye hesap vermek zorunda olmadıkları,
ayrıca disipline ilişkin konuların AYİM Yüksek Disiplin Kurulunca incelenip
karara bağlandığı görülmektedir (Yaşasın
Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 29). Diğer yandan sınıf subayı
üyelerinin en fazla dört yıllık bir süre ile görev yapmaları, disiplin
konularında yukarıda bahsedilen Disiplin Kuruluna tabi kılınmaları, görev
süreleri içinde idari veya askerî yetkililerce herhangi bir değerlendirmeye
tabi tutulmamaları bu subayların idareye karşı bağımsızlıklarını
güçlendirmiştir.
34. Açıklanan nedenlerle Mahkemenin bağımsız ve tarafsız
olmadığına ilişkin bir husus saptanmadığından başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizinaçıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
ii. Silahların Eşitliği ve
Çelişmeli Yargılama İlkeleri Yönünden
35. Adil yargılanma hakkının unsurlarından biri desilahların eşitliği ilkesidir. Silahların eşitliği
ilkesi, davanın taraflarının usul hakları bakımından aynı koşullara tabi
tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma
düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile
getirme fırsatına sahip olması anlamına gelmektedir (Yaşasın Aslan, § 32).
36. Silahların eşitliği ilkesinin tamamlayıcısı olan çelişmeli
yargılanma hakkı, kural olarak bir hukuk ya da ceza davasında tüm taraflara,
gösterilen kanıtlar ve sunulan görüşler hakkında bilgi sahibi olma ve bunlarla
ilgili görüş bildirebilme imkânı vermektedir. Bu çerçevede başvuranların,
bilirkişi raporunun sonucunaitiraz edememesi ya da
delillerle ilgili görüş bildirmelerine fırsat verilmemesi çelişmeli yargılanma
hakkının ihlali olarak değerlendirilebilmektedir (Hüseyin Sezen, B. No: 2013/1793, 18/9/2014, § 38).
37. Yargılama makamları, yargılamanın taraflarınca ileri sürülen
iddiaları ve gösterdikleri delilleri gereği gibi incelemek zorundadır. Bununla
birlikte belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve
gösterilmek istenilen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme
yetkisi esasen derece mahkemelerine aittir. Mevcut yargılamada geçerli olan
delil sunma ve inceleme yöntemlerinin adil yargılanma hakkına uygun olup olmadığını
denetlemek Anayasa Mahkemesinin görevi kapsamında olmayıp Mahkemenin görevi
başvuru konusu yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığının
değerlendirmektir. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın
yürütülebilmesi için silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri
ışığında taraflara iddialarını sunmak hususunda uygun olanakların sağlanması
şarttır. Taraflara tanık delili de dâhil olmak üzere delillerini sunma ve
inceletme noktasında da uygun imkânların tanınması gerekir. Bu anlamda
delillere ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsizlik iddialarının da
yargılamanın bütünü ışığında değerlendirilmesi zorunludur (Yüksel Hançer, B. No: 2013/2116, 23/1/2014
§ 19).
38. 1602 sayılı Kanun’un 52. maddesinin dördüncü ve devamı
fıkralarında, dava dosyasındaki bilgi ve belgelerin, mahkemenin belirleyeceği
çerçevede davacı tarafa incelettirilebileceği kural altına alınmıştır.
39. Başvuruya konu olayda, dava dosyasında bulunan bilgi ve
belgeler esas alınarak uyuşmazlık hakkında karar verilmiş olup, başvurucunun
talebi üzerine dava dosyasına sunulan bilgi ve belgelerin tamamı
incelettirilmiş, bu bilgi ve belgelere karşı varsa savunmasını sunabilmesi için
otuz (30) gün ek süre verilmiştir. Başvurucu vekili, 11/7/2014 tarihli dilekçesinde,
idarenin savunmasına ve gizli belgelere karşı beyanda bulunmuştur. Ayrıca
başvurucu vekili, AYİM Başsavcılığı düşüncesine karşı beyan dilekçesinde ve
karar düzeltme dilekçesinde de söz konusu gizli belgeler hakkında görüş ve
beyanlarını sunmuştur. Diğer yandan davanın hiçbir aşamasında dava dosyasına
sunulan belgelerin değerlendirilmediğine yönelik bir bilgi bulunmadığı gibi
başvurucu tarafından mahkeme önünde dile getiremediği hangi ilave tezlerin
olduğu konusunda da bir açıklamada bulunulmamıştır. Buna göre, AYİM tarafından
başvurucuya dava malzemesine ilişkin olarak tetkik ve beyanda bulunma
olanağının tanındığı, bu çerçevede başvurucunun yargılamanın sonucunu
etkileyecek usule ilişkin bir imkândan mahrum bırakılmadığı anlaşılmıştır.
Ayrıca yargılamanın bütünü dikkate alındığında Mahkemece yapılan uygulamanın
tüm süreci adaletten yoksun kılacak şekilde etkilemediği sonucuna ulaşılmıştır.
Sonuç olarak somut olayda silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine
yönelik açık ve görünür bir ihlalin olmadığı anlaşılmaktadır.
40. Açıklanan nedenlerle silahların eşitliği ilkesine yönelik
bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
41. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
42. Başvurucu, yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesini
talep etmiştir.
43. Başvuruda Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel
hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
44. Özel hayatın gizliliği hakkının ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere AYİM
Birinci Dairesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
45. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.039,50 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
B. 1. Adil yargılanma hakkı kapsamında tarafsız mahkemede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkı kapsamında çelişmeli yargılama ve
silahların eşitliği ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayatın
gizliliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin özel hayatın gizliliği hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Birinci Dairesine (Anılan Dairenin 3/6/2015
tarihli ve E.2014/364, K.2015/533 sayılı kararına ait dava dosyası ile
ilgilidir) GÖNDERİLMESİNE,
E. 239,50 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.039,50 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
19/4/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.