TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ESRA AYDIN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/57050)
|
|
Karar Tarihi: 3/7/2019
|
R.G. Tarih ve Sayı: 31/7/2019-30848
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Fatih ALKAN
|
Başvurucu
|
:
|
Esra AYDIN
|
Vekili
|
:
|
Av. Şevket
ARZIK
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutuklu olarak farklı ceza infaz kurumlarında
bulunan eşlerin birbirleriyle yeterli şekilde iletişim kuramamaları nedeniyle
aile hayatına saygı hakkının, yazışmaların idare tarafından kaydedilmesi
nedeniyle özel hayata saygı hakkı ile haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 10/11/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle
şöyledir:
9. Başvurucu, 15 Temmuz 2016 tarihli darbe teşebbüsü sonrasında
terör örgütü (Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet
Yapılanması, FETÖ/PDY) üyesi olma suçu kapsamında başlatılan soruşturmada
Gaziantep 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin 20/7/2016 tarihli kararıyla tutuklanmış ve
Gaziantep E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (Ceza İnfaz Kurumu) konulmuştur.
Başvurucu 25/7/2017 tarihinde Gaziantep L Tipi Ceza İnfaz Kurumuna nakledilmiş
ve 26/2/2018 tarihinde tahliye edilmiştir.
10. Başvurucunun 26/2/2015 tarihinde evlendiği eşi de aynı
suçlama kapsamında 20/7/2016 tarihinde Gaziantep 3. Sulh Ceza Hâkimliğince
tutuklanmış ve Gaziantep H Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna konulmuştur.
11. Başvurucu, tutuklu olarak bulunduğu Ceza İnfaz Kurumuna
28/8/2016 tarihli dilekçe ile başvurmuş ve Gaziantep H Tipi Kapalı Ceza İnfaz
Kurumunda tutulan eşiyle yüz yüze (açık-kapalı şekilde) görüşme ve telefonla
görüşme haklarından yararlandırılmayı talep etmiştir.
12. Ceza İnfaz Kurumu İdare ve Gözlem Kurulunun (İdare ve Gözlem
Kurulu) 7/9/2016 tarihli kararıyla başvurucunun talepleri reddedilmiştir.
Kararda, mevzuat gereğince aynı ceza infaz kurumunda barındırılan hükümlü ya da
tutukluların kapsamdaki kişilerden olması şartıyla birbirleriyle
görüşebilecekleri ancak başvurucu ile eşinin aynı ceza infaz kurumunda
bulunmamaları nedeniyle görüş hakkından yararlandırılmalarının mümkün olmadığı
belirtilmiştir. Kararda ayrıca mahpusların telefon görüşmesi yapabilecekleri
kişilerin kullandıkları sabit ya da cep telefonu numaralarının olması gerektiği
ifade edilmiştir. Somut olayda başvurucunun telefonla görüşmek istediği eşinin
tutuklu olması nedeniyle numarasının olmadığı, dışarıdan telefon açılmak
suretiyle tutukluların görüşme yapamayacakları belirtilmiş ve başvurucunun
eşiyle telefonla görüşme hakkından da yararlanamayacağı yönünde karar
verilmiştir.
13. Başvurucu, İdare ve Gözlem Kurulunun söz konusu kararının
kaldırılması talebiyle 9/9/2016 tarihinde Gaziantep İnfaz Hâkimliğine (İnfaz
Hâkimliği) şikâyet dilekçesi sunmuştur. Dilekçesinde; aynı yerleşke içindeki
başka bir ceza infaz kurumunda tutuklu olarak bulunan eşiyle açık ve kapalı
şekilde görüş yapma, telefonla görüşme haklarından yararlandırılmadığını,
bayramlarda dahi bu haktan yoksun bırakıldığını ileri sürmüştür. Başvurucu
personel eşliğinde bu görüşmelerin yapılabilmesinin mümkün olduğunu, bu konuda
mevzuatta açık bir yasaklayıcı düzenlemenin bulunmadığını ifade etmiştir.
14. İnfaz Hâkimliğinin 19/9/2016 tarihli kararıyla şikâyetin
reddine karar verilmiştir. Kararda 17/6/2005 tarihli ve 25848 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret
Edilmeleri Hakkında Yönetmelik'in (Ziyaret Yönetmeliği) 9. maddesi gereğince
farklı ceza infaz kurumlarında bulunan eşlerin görüştürülmeyeceği
belirtilmiştir. Ayrıca 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 66. ve 114. maddeleri kapsamında farklı
ceza infaz kurumlarında bulunan eşlerin telefonla görüştürülmelerinin hukuken
mümkün olmadığı ifade edilmiştir.
15. Gaziantep 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 6/10/2016 tarihli
kararıyla İnfaz Hâkimliği kararının gerekçesi yerinde görülerek anılan karara
yapılan itiraz reddedilmiştir.
16. Nihai karar 11/10/2016 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
17. Başvurucu 10/11/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
18. Anayasa Mahkemesi tarafından ilgili Ceza İnfaz Kurumuna
yazılan 12/4/2019 tarihli müzekkere ile başvurucunun tutuklu kaldığı süre
boyunca kendisi gibi tutuklu olan eşi ile herhangi bir açık-kapalı görüş yapıp
yapmadığı, eşiyle telefon vasıtasıyla görüşüp görüşmediği, mektup yoluyla
haberleşme sağlayıp sağlamadığı hususlarında eldeki bilgi ve belgelerin gönderilmesi
talep edilmiştir. 16/4/2019 tarihli cevap yazısında, başvurucunun
20/7/2016-25/7/2017 tarihleri arasında Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu kaldığı, bu
süre zarfında yasal olanak bulunmaması nedeniyle başvurucu ile tutuklu eşi
arasında herhangi bir görüşmenin gerçekleştirilmediği, ayrıca aynı gerekçeyle
tutuklu eşlerin telefonla da görüştürülmediği yönünde bilgi verilmiştir. Cevap
yazısında; başvurucunun mektup yoluyla haberleşme imkânından mahrum
bırakılmadığı, anılan süre zarfında başvurucu ile eşi arasında mektup alımının
ve gönderiminin yapıldığı belirtilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. İlgili Mevzuat
19. 5275 sayılı Kanun’un
''Hapis cezalarının infazında gözetilecek ilkeler" kenar
başlıklı 6. maddesi şöyledir:
"(1) Hapis cezalarının infaz rejimi,
aşağıda gösterilen temel ilkelere dayalı olarak düzenlenir:
... b) Ceza infaz kurumlarında hükümlülerin
düzenli bir yaşam sürdürmeleri sağlanır. Hürriyeti bağlayıcı cezanın zorunlu
kıldığı hürriyetten yoksunluk, insan onuruna saygının korunmasını sağlayan
maddî ve manevî koşullar altında çektirilir. Hükümlülerin, Anayasada yer alan
diğer hakları, infazın temel amaçları saklı kalmak üzere, bu Kanunda öngörülen
kurallar uyarınca kısıtlanabilir.
c) Cezanın infazında hükümlünün
iyileştirilmesi hususunda mümkün olan araç ve olanaklar kullanılır. Hükümlünün
kanun, tüzük ve yönetmeliklerle tanınmış haklarının dokunulmazlığını sağlamak
üzere cezanın infazında ve iyileştirme çabalarında kanunîlik
ve hukuka uygunluk ilkeleri esas alınır.
d) İyileştirmeye gereksinimleri olmadığı
saptanan hükümlülere ilişkin infaz rejiminde, bu hükümlülerin kişilikleriyle
orantılı bireyselleştirilmiş programlara yer verilmesine özen gösterilir ve bu
hususlar yönetmeliklerde düzenlenir.
e) Cezanın infazında adalet esaslarına uygun
hareket edilir. Bu maksatla ceza infaz kurumları kanun, tüzük ve
yönetmeliklerin verdiği yetkilere dayanarak nitelikli elemanlarca denetlenir.
f) Ceza infaz kurumlarında hükümlülerin yaşam
hakları ile beden ve ruh bütünlüklerini korumak üzere her türlü koruyucu
tedbirin alınması zorunludur.
g) Hükümlünün infazın amacına uygun olarak
kanun, tüzük ve yönetmeliklerin belirttiği hükümlere uyması zorunludur.
..."
20. 5275 sayılı Kanun'un "Hükümlüyü
ziyaret" kenar başlıklı 83. maddesinin ilgili kısımları
şöyledir:
"(1) Hükümlü, belgelendirilmesi koşuluyla
eşi, üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımları ile vasisi veya kayyımı
tarafından haftada bir kez ve ayrıca kuruma kabullerinde, zorunlu hâller
dışında bir daha değiştirilmemek üzere, ad ve adreslerini bildirdiği en fazla
üç kişi tarafından, yarım saatten az ve bir saatten fazla olmamak üzere çalışma
saatleri içinde ziyaret edilebilir.
...
(3)
Görüşler, koşul ve süreleri Adalet Bakanlığınca hazırlanan yönetmelikle kapalı
ve açık olmak üzere iki biçimde yaptırılır."
21. 5275 sayılı Kanun'un "Hükümlünün
telefonla haberleşme hakkı" kenar başlıklı 66. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Kapalı ceza infaz kurumlarındaki
hükümlüler, tüzükte belirlenen esas ve usullere göre idarenin kontrolündeki
ücretli telefonlar ile görüşme yapabilirler. Telefon görüşmesi idarece dinlenir
ve kayıt altına alınır. Bu hak, tehlikeli hâlde bulunan ve örgüt mensubu
hükümlüler bakımından kısıtlanabilir."
22. 5275 sayılı Kanun'un "Tutukluların
hakları" kenar başlıklı 114. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
"(2) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinde
tutuklular, kurumun bu husustaki genel düzenine uymak suretiyle ziyaretçi kabul
edebilirler. Ancak soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma
evresinde hâkim veya mahkeme, soruşturmanın veya davanın selameti bakımından
tutuklunun ziyaretçi kabulünü yasaklayabilir veya bu hususta kısıtlamalar
koyabilir."
23. 5275 sayılı Kanun'un "Tutukluların
hakları" kenar başlıklı 114. maddesinin (3) numaralı fıkrası
şöyledir:
"Tutukluların yazılı haberleşmeleri ile
telefonla görüşmeleri, soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma
evresinde hâkim veya mahkemesince kısıtlanabilir. "
24. 5275 sayılı Kanun’un "Tutukluların
yükümlülükleri" kenar başlıklı 116. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının ilgili kısımları şöyledir:
"(1) Bu Kanunun; ... hükümlüler ile
yakınları ve ilgililerin bilgilendirilmesi, ... şikâyet ve itiraz, ...
telefonla haberleşme hakkı, ... mektup, faks ve telgrafları alma ve gönderme
hakkı, ... ziyaret, yabancı hükümlüleri ziyaret, ziyaret ve görüşlerde
uygulanacak esaslar, ... ... düzenlenmiş hükümlerin tutukluluk hâliyle uzlaşır
nitelikte olanları tutuklular hakkında da uygulanabilir."
25. 23/7/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun
Hükmünde Kararname'nin (OHAL KHK'sı) "Soruşturma
ve kovuşturma işlemleri" kenar başlıklı 6. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının ilgili kısımları şöyledir:
"26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü,
Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar, 12/4/1991 tarihli ve
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar ve toplu işlenen
suçlar bakımından, olağanüstü halin devamı süresince;
...
e) Tutuklu olanlar, belgelendirilmesi
koşuluyla sadece eşi, ikinci dereceye kadar kan ve birinci derece kayın
hısımları ile vasisi veya kayyımı tarafından ziyaret edilebilir. Adalet Bakanlığı
ile Cumhuriyet başsavcılığının yetkileri saklıdır. Tutuklular telefonla
haberleşme hakkından ancak onbeş günde bir ve bu
bentte sayılan kişilerle sınırlı olarak on dakikayı geçmemek üzere
faydalanabilirler."
26. 667 sayılı OHAL KHK'sı 29/10/2016 tarihli ve 6749 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun ile onaylanmıştır. KHK'nın 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrası 6749 sayılı Kanun'un 6. maddesinde aynen kabul edilmiştir.
27. 6/4/2006 tarihli ve 26131 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Tüzük'ün (Tüzük) "Telefonla görüşme hakkı" kenar
başlıklı 88. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"(1) Kapalı kurumda bulunan hükümlüler,
belgelendirmeleri koşuluyla eşi, üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımları
ve vasisi ile telefon görüşmesi yapabilir.
(2)
Telefonla görüşmeleri aşağıda belirtilen esaslara göre yapılır:
a) Hükümlüler, haberleşme
veya iletişim araçlarından yoksun bırakılma veya kısıtlama cezası ile hücreye
koyma cezasının infazı sırasında olmamak koşuluyla, idarenin kontrolünde bulunan
ve kurumun uygun yerlerine yerleştirilen telefonlardan yararlandırılır,
...
e) Hükümlüler, telefon
görüşmesi hakkına sahip oldukları konusunda bilgilendirilir,
...
k) Hükümlü bu maddede belirtilen telefonla
görüşme hakkını kullanabilmek için "Telefon Görüşme Formu" doldurur.
Bu formda; telefon görüşmesi yapmak istediği kişiler ve bunlarla olan yakınlık
derecesini, görüşme yapmak istediği sabit, cep telefon numaraları ile yurtdışı
telefon numarasını, telefon görüşmesi yapacağı yakınlarının açık adreslerini
belirtir ve gerekli belgeler eklendikten sonra idareye verir. İdare gerekli
gördüğü takdirde gideri hükümlüden alınmak koşuluyla formdaki bilgilerin
doğruluğunu araştırabilir. Telefon görüşme formunda yer alan bilgilerde
değişiklik olması halinde hükümlü yeni bir form düzenleyerek idareye bildirir.
Hükümlü tarafından formda gösterilmemiş olan kişilerle telefon görüşmesi
yaptırılmaz,
...
f) Hükümlülerin telefonla görüşme gün ve
saatleri, kurumda bulunan telefon adedi, başvuru sırası, kurumun asayiş ve
güvenliği dikkate alınarak idare tarafından belirlenir. Hükümlüler
görüşebilecekleri yakınlarından bir veya birden fazla kişi ile haftada bir kez
ve bir telefon numarasıyla bağlantı kurarak kesintisiz görüşme yapabilir.
Herhangi bir nedenle görüşme gerçekleşememişse daha önceden bildirilen
numaralardan bir diğeriyle görüşebilir. Konuşma süresi görüşme başladığı andan
itibaren on dakikayı geçemez. Ancak tehlikeli hükümlü oldukları idare ve gözlem
kurulu tarafından belirlenen hükümlüler onbeş günde
bir kez olmak ve on dakikayı geçmemek üzere sadece eşi, çocukları, annesi ve
babası ile görüşebilir,
...
o) Hükümlülere dışarıdan telefon açılmak
suretiyle görüşme yaptırılmaz,
..."
28. Tüzük'ün "Hükümlüyü ziyaret" kenar
başlıklı 126. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"(1) Hükümlü, belgelendirilmesi koşuluyla
eşi, ... ile ... ziyaret edilebilir.
(2) Birinci
fıkrada belirtilenler dışındaki kimselerin ziyaretine Cumhuriyet başsavcılığı
tarafından yazılı olarak izin verilebilir.
...
(4)
Hükümlüyü ziyaretin esas ve usulleri, kapalı ve açık görüş olmak üzere
kurumların yapısı dikkate alınarak yönetmelikte düzenlenir."
29. Tüzük'ün "Tutuklulara uygulanacak hükümler ve
yükümlülükleri" kenar başlıklı 186. maddesi şöyledir:
"(1) Tüzüğün; 1, 4, 6, 9 ilâ 14, 22, 24
ilâ 27, 29 ilâ 31, 40 ilâ 46, 67 ilâ 73, 75 ilâ 96, 99 ilâ 108, 110 ilâ 117,
119 ilâ 132, 143 ilâ 171, 174, 176 ilâ 179, 185, 188, 189 uncu maddelerinde
düzenlenmiş hükümlerin tutukluluk hâliyle uzlaşır nitelikte olanları tutuklular
hakkında da uygulanabilir."
30. Ziyaret Yönetmeliği'nin "Ziyaret
edebilecek kişiler" kenar başlıklı 9. maddesinin birinci
fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Hükümlü ve tutuklular; eşi ... ile ...
görüşebilir."
31. Ziyaret Yönetmeliği'nin "Ziyaret
edebilecek kişiler" kenar başlıklı 9. maddesinin olay tarihinde
yürürlükte olan üçüncü fıkrası şöyledir:
"Aynı ceza infaz kurumu içinde bulunan
hükümlü ve tutuklular, birinci fıkrada sayılan kişilerden olmaları şartıyla bu
Yönetmelik hükümleri kapsamında birbirleri ile görüşebilir."
32. Ziyaret Yönetmeliği'nin "Ziyaret
edebilecek kişiler" kenar başlıklı 9. maddesinin 5/12/2018
tarihli ve 30616 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan
Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelikte Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik ile değiştirilen üçüncü fıkrası şöyledir:
"Aynı ceza infaz kurumu ya da birden fazla
ceza infaz kurumunun bir arada bulunduğu yerleşkedeki farklı kurumlarda
barındırılmakta olan hükümlü veya tutuklular, birinci fıkrada sayılan
kişilerden olmaları şartıyla bu Yönetmelik hükümleri kapsamında Cumhuriyet
başsavcılığının yazılı emri ile birbirleriyle görüşebilir."
2. İlgili Yargı Kararı
33. Bakanlığın kanun yararına bozma talebiyle yaptığı bir
başvuru üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesi tarafından verilen 27/11/2017 tarihli
ve E.2017/1368, K.2017/4262 sayılı kararın ilgili kısımları şöyledir:
"5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunun 66. maddesinde hükümlülerin telefonla
haberleşme hakkı düzenlenmiş olup, ... Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzüğün 88. maddesinin 1.
fıkrasına göre; ... aynı maddenin 2. fıkrasında telefonla görüşmenin hangi
esaslara göre yapılacağı düzenlenmiştir. ...
Hükümlülerin telefonla haberleşme hakkı ile
ilgili bu düzenlemelerin dışında tutukluların telefonla haberleşme hakkı ile
ilgili ayrı bir düzenlemenin bulunduğu buna göre; ... 667 sayılı Olağanüstü Hal
Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin 6. maddesinin
1. fıkrasının (e.) bendine göre; Tutuklu olanlar, belgelendirilmesi koşuluyla
sadece eşi, ikinci dereceye kadar kan ve birinci derece kayın hısımları ile
vasisi veya kayyımı tarafından ziyaret edilebilir. Adalet Bakanlığı ile
Cumhuriyet başsavcılığının yetkileri saklıdır. Tutuklular telefonla haberleşme
hakkından ancak onbeş günde bir ve bu bentte sayılan
kişilerle sınırlı olarak on dakikayı geçmemek üzere faydalanabilirler. 5275
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunun 114. maddesinin
3. fıkrasına göre; Tutukluların yazılı haberleşmeleri ile telefonla
görüşmeleri, soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde
hâkim veya mahkemesince kısıtlanabilir.5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkındaki Kanunun 115. maddesine göre; tehlikeli hâlde bulunan, delil
karartma tehlikesi olan, soruşturmanın amacını veya tutukevinin güvenliğini
tehlikeye düşüren veya suçun tekrarına olanak verecek davranışlarda bulunan
tutuklulara soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde hâkim
veya mahkemesince belirli süre ile dışarıyla ilişkisinin, ziyaretçi kabulünün
ve telefon görüşmelerinin kısıtlanması tedbirinin uygulanabileceği
öngörülmüştür.
667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan
Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin 6. maddesinin 1. fıkrasının (e)
bendi, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı HakkındakiKanun'un
114. maddesinin 3. fıkrası ve aynı kanunun 115. maddesi birlikte
değerlendirildiğinde, telefonla haberleşme hakkı ve bunun kısıtlanması ile
ilgili tutuklular ile ilgili ayrı bir düzenlemenin bulunduğu, bu düzenlemelere
göre tutukluların telefonla haberleşme hakkının soruşturma evresinde Cumhuriyet
savcısı, kovuşturma evresinde hâkim veya mahkemesince kısıtlanabileceği,
idarenin bu konuda takdir yetkisinin bulunmadığı;
Somut olayda ceza infaz kurumunda tutuklu
olarak bulunan H.E.’nin başka bir ceza infaz
kurumunda tutuklu olarak bulunan eşi ile telefonla haberleşme hakkının
bulunduğu, tutuklunun telefonla haberleşme hakkının Cumhuriyet savcısı ya da
mahkemesince kısıtlandığına dair bir kararın da dosyada bulunmadığı
anlaşılmakla;
Tutuklu H.E.’nin,
başka bir ceza infaz kurumunda tutuklu olarak bulunan eşi ile telefonla görüşme
talebinin reddine dair ... Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü İdare ve Gözlem Kurulu
Başkanlığının ... kararına karşı yaptığı şikayetin reddine ilişkin ... İnfaz
Hakimliğinin ... kararının kaldırılmasına dair itiraz merci olan ... Ağır Ceza
Mahkemesinin ... kararında isabetsizlik görülmediğinden, bu karara yönelik
Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün kanun yararına bozma talebinin CMK'nun 309. maddesi gereğince reddine, dosyanın
mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine ...
oybirliğiyle karar verildi."
B. Uluslararası Hukuk
34. Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Özel
ve aile hayatına saygı hakkı" kenar başlıklı 8. maddesi
şöyledir:
"(1) Herkes özel ve aile hayatına,
konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
(2) Bu
hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş
ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik
refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın
veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir
olması durumunda söz konusu olabilir."
35. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre özel hayata
saygı hakkı, özel bir sosyal hayat sürdürmeyi yani kişinin sosyal kimliğini
geliştirme hakkı anlamında bir özel hayatı
güvence altına almaktadır. Bu yönü ile birlikte değerlendirildiğinde bahsi
geçen hak, ilişki kurmak ve geliştirmek üzere çevresinde bulunanlarla temas
kurma hakkını da içermektedir (Özpınar/Türkiye,
B. No: 20999/04, 19/10/2010, § 45; Oleksandr Volkov/Ukrayna, B. No: 21722/11,
9/1/2013, §§ 165-167; Niemietz/Almanya, B. No: 13710/88, 16/12/1992, §
29).
36. AİHM'e göre hükümlü ve tutuklular
Sözleşme kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak
sahiptir (Hirst/Birleşik Krallık (No. 2) [BD], B. No:
74025/01, 6/10/2005, § 69).
37. AİHM'e göre suçun mahiyeti haklı
gösteriyorsa bir tutuklunun özel bir hapishane rejimine veya sınırlayıcı
ziyaret düzenlemelerine tabi tutulması onun Sözleşme'nin 8. maddesi
kapsamındaki hakkına müdahale teşkil eder ancak kendiliğinden bu hakkın ihlali
anlamına gelmez (Vlasov/Rusya, B. No: 78146/01, 12/6/2008, §
123).
38. AİHM, ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz sonucu
olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi güvenliğin ve düzenin
korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda
mahkûmların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebileceğini kabul etmiştir.
Ancak bu durumda dahi hükümlü ve tutukluların haklarına yönelik herhangi bir
sınırlama makul ve ölçülü olmalıdır (Silver
ve diğerleri/Birleşik Krallık, B. No: 5947/72 ..., 25/3/1983, §§
99-105).
39. AİHM'e göre hükümlü ve
tutukluların özel ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı, ceza infaz kurumu
idaresinin hükümlü ve tutukluların ailesi ve yakınlarıyla temasını devam
ettirecek önlemleri almasını zorunlu kılmaktadır (Messina/İtalya (No. 2),
B. No: 25498/94, 28/9/2000, § 61; Ouinas/Fransa (k.k.), B. No: 13756/88, 12/3/1990; Kučera/Slovakya, B. No: 48666/99, 17/7/2007, §
127). Bu hakka getirilen sınırlamalar, suç ve düzensizliğin önlenmesi için
güvenlik nedeniyle uygulamaya konulmuş olsa da haklı bir gerekçeye dayanmalıdır
(Gülmez/Türkiye, B. No: 16330/02,
20/5/2008, § 46).
40. AİHM, tutukluların ziyaretçi alma haklarına getirilen
kısıtlamaların güvenlikle ilgili nedenlerle veya bir soruşturmanın meşru
yararlarını koruma gerekliliğiyle haklılaştırılsa da
bu amaçlara bütün tutukluların haklarını kısıtlamayan başka yollarla da
ulaşılabileceğini belirtmiş; oluşturulacak farklı tutukluluk kategorilerine
özel kısıtlamalar getirilebileceğini kabul etmiştir (Laduna/Slovakya, B. No: 31827/02, 13/12/2011, § 66; Varnas/Litvanya, B. No: 42615/06, 9/7/2013, §
119).
41. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Üye Devletlere Avrupa
Cezaevleri Kuralları Hakkında REC (2006) 2 sayılı tavsiye kararlarının hükümlü
ve tutukluların dış dünya ile ilişkilerine dair kısımları şöyledir:
"Dış Dünya ile İlişki
24.1. Mahpusların mümkün olabilen sıklıkta
mektup, telefon veya diğer iletişim vasıtalarıyla aileleriyle, başka kişilerle
ve dışarıdaki kuruluşların temsilcileriyle haberleşmelerine ve bu kişilerin
mahpusları ziyaret etmelerine izin verilmelidir.
24.2 Devam etmekte olan bir ceza soruşturması,
emniyet, güvenlik ve düzeninin muhafaza edilmesi, suç işlenmesinin önlenmesi ve
suç mağdurunun korunması için gerekli görülmesi halinde, haberleşme ve
ziyaretlere kısıtlamalar konabilir ve izlenebilir. Ancak adli bir merci
tarafından konulan özel kısıtlamalar da dahil olmak üzere, bu tür kısıtlamalar
yine de kabul edilebilir asgari bir iletişime izin vermelidir.
24.3. Ulusal hukuk, mahpuslarla iletişim
kurması kısıtlanamayacak olan ulusal ve uluslararası kuruluşları
belirlemelidir,
24.4. Ziyaretler için yapılan düzenlemeler,
mahpuslara aile ilişkilerini mümkün olduğunca normal bir düzeyde sürdürmelerine
ve geliştirmelerine izin verecek bir tarzda olmalıdır.
24.5. Cezaevi yetkilileri, dış dünyayla
yeterli bir iletişim sürdürmelerinde mahpuslara yardım etmelidirler ve bunun
için onlara uygun destek ve yardım sağlamalıdırlar ..."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
42. Mahkemenin 3/7/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Aile Hayatına Saygı Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
43. Başvurucu, kendisi gibi tutuklu olan eşiyle gerek açık
gerekse kapalı usulle görüşemediğini ve eşiyle telefonla haberleşme imkânından
yararlanamadığını ileri sürmüştür. Eşi ile hiçbir şekilde görüştürülmemesinin
mevzuata aykırı olduğunu, görüşme hakkına ilişkin açık bir yasağın
bulunmadığını belirtmiş ve görüşme taleplerinin reddedilmesini psikolojik
işkence olarak nitelendirmiştir. Başvurucu; tipleri farklı olsa da kendisinin
kaldığı Ceza İnfaz Kurumu ile eşinin tutulduğu Ceza İnfaz Kurumunun aynı
yerleşkede bulunduğunu, bu Kurumların aynı güvenlik önlemleri ile korunduğunu,
görüşme yapılabilmesi için ayrıca önlem alınmaya ihtiyaç duyulmadığını iddia
etmiştir. Henüz bir yıllık evli olduğunu ve aile birliğini yeni kurduklarını
belirten başvurucu, tutuklu eşiyle görüşememesi nedeniyle aile hayatına saygı
hakkı ile haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
44. Bakanlık görüşünde, Ziyaret Yönetmeliği'nin 9. maddesinin
üçüncü fıkrasında 5/12/2018 tarihinde yapılan değişiklikle aynı yerleşke içinde
farklı ceza infaz kurumlarında bulunan eşlerin artık görüşme yapabileceği ancak
başvuruya konu olayın gerçekleştiği tarihlerde yürürlükte olan mevzuat
gereğince farklı ceza infaz kurumlarında bulunan eşlerin görüşmesinin mümkün
olmadığı belirtilmiştir. Görüş yazısında, Anayasa'nın 41. maddesi ve 20.
maddesinin birinci fıkrası birlikte değerlendirildiğinde devletin hükümlü ve
tutukluların aileleri ile görüşmelerini sağlayacak tedbirleri alma yükümlülüğü
altında olduğu ancak idarenin anılan yükümlülüğü yerine getirirken ceza infaz
kurumunda tutulmanın kaçınılmaz ve doğal sonuçlarını gözetmesi gerektiği ve bu
bağlamda takdir marjının geniş olduğu belirtilmiştir. Somut olayda idare
tarafından kullanılan takdir hakkının usule ve yasaya uygun olup olmadığının
İnfaz Hâkimliği ve Ağır Ceza Mahkemesi tarafından değerlendirildiği, ret
kararındaki tespit ve sonuçların mevzuatın uygulanması niteliğinde olduğu,
Anayasa'da yer alan hak ve özgürlükleri ihlal eder nitelikte olmadığı, adaleti
ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda açık bir keyfîlik
içermediği şeklinde değerlendirmelere yer verilmiştir. Bakanlık görüşüne karşı
sunduğu cevap dilekçesinde başvurucu, başvuru dilekçesinde belirttiği
iddialarını ve taleplerini yinelemiştir.
2. Değerlendirme
45. Anayasa’nın 5. maddesi şöyledir:
“Devletin
temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve
toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve
hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak
surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın
maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya
çalışmaktır.”
46. Anayasa'nın başvurunun değerlendirilmesinde dikkate alınacak
20. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes,
... aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. ... aile
hayatının gizliliğine dokunulamaz."
47. Anayasa’nın 41. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Aile,
Türk toplumunun temelidir ...
Devlet, ailenin huzur ve refahı ... için
gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar..."
48. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki tavsifi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki nitelendirmesini
kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, §
16). Başvurucunun şikâyetinin özünün kendisi gibi tutuklu olan eşiyle telefonla
ya da yüz yüze görüşme imkânından yararlanamamasına ilişkin olduğu
anlaşılmaktadır. Dolayısıyla başvurucunun eşiyle aile hayatının devamını
sağlayacak şekilde -asgari de olsa- iletişimini/temasını sürdürecek önlemlerin
alınmaması yönündeki söz konusu iddianın aile hayatına saygı kapsamında
değerlendirilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
49. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan aile
hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
50. Aile hayatına saygı hakkı Anayasa’nın 20. maddesinin birinci
fıkrasında güvence altına alınmıştır. Madde gerekçesi de dikkate alındığında
kamusal makamların özel hayata ve aile hayatına müdahale edememesi ile kişinin
ferdî ve aile hayatını kendi anladığı gibi düzenleyip yaşayabilmesi gereğine
işaret edildiği görülmekte olup söz konusu düzenleme, Sözleşme’nin 8. maddesi
çerçevesinde korunan aile hayatına saygı hakkının Anayasa’daki karşılığını
oluşturmaktadır. Ayrıca Anayasa’nın 41. maddesinin -Anayasa’nın bütünselliği
ilkesi gereği- özellikle aile hayatına saygı hakkına ilişkin pozitif
yükümlülüklerin değerlendirilmesi bağlamında dikkate alınması gerektiği açıktır
(Murat Atılgan, B. No: 2013/9047,
7/5/2015, § 22; Marcus Frank Cerny
[GK], B. No: 2013/5126, 2/7/2015, § 36).
51. Anayasa'nın 19. maddesi gereğince hükümlü ve tutukluların
özel ve aile hayatının sınırlanması hukuka uygun olarak ceza infaz kurumunda
tutulmanın kaçınılmaz ve doğal bir sonucudur. Öte yandan hükümlü ve
tutukluların özel ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı, ceza infaz kurumu
idaresinin hükümlü ve tutukluların ailesi ve yakınlarıyla temasını devam
ettirecek önlemleri almasını zorunlu kılmaktadır (Mehmet Zahit Şahin, B. No: 2013/4708, 20/4/2016, § 36).
Bununla beraber bu yükümlülük yerine getirilirken ceza infaz kurumunda
tutulmanın doğal sonuçlarının gözetilmesi gerekmektedir.
52. Devletin hükümlü ve tutukluların ailesi ve yakınlarıyla
iletişimini devam ettirecek önlemleri alması pozitif yükümlülüklerinin bir
gereği olsa da -belirtildiği üzere- hukuka uygun bir tutulmadan kaynaklanan
kaçınılmaz sonuçlar nedeniyle aile hayatı kapsamındaki temasın
sınırlandırılması doğaldır. Kamu düzeninin ve kurum güvenliğinin sağlanması
yönündeki meşru amaç doğrultusunda ve makul bir gerekliliğin olması durumunda
gerekçeleri ilgili ve yeterli şekilde açıklanarak belirli bir süre boyunca söz
konusu pozitif yükümlülüğün karşılanmaması da olağan kabul edilebilir. Ancak
aile hayatına saygı hakkının gereklerinin mümkün olan ilk fırsatta yerine getirilmesi
ve mahpusların ailesiyle olan temasının hızlı şekilde yeniden sağlanması bir
gerekliliktir.
53. Bu bağlamda tutuklu ya da hükümlünün aile hayatını
sürdürmesini sağlamaya yeterli olacak şekilde yakın derecedeki aile
bireyleriyle asgari düzeyde bir iletişim ve temas kurması her durumda
sağlanmalıdır. Böylesi bir yükümlülüğün yerine getirilmesi ve tedbirler
alınması, aile hayatına saygı hakkı kapsamında devletten beklenen asgari bir
gerekliliktir. Birtakım teknik ya da fiziki olanakların bulunmaması, tutuklu ya
da hükümlünün ailesiyle asgari şekilde iletişim ve temas kuramamasına gerekçe
olarak gösterilemez. Zira mahpusun ailesiyle iletişim kurması her durumda
mutlaka yüz yüze görüştürülmesi anlamına gelmemektedir.
54. Örneğin farklı yerleşkelerde veya farklı şehirlerde bulunan
ceza infaz kurumlarında barındırılan mahpusların birbirleriyle yüz yüze
görüştürülmeleri beklenemez. Ancak yakın aile bağı olan bu durumdaki
mahpusların birbirleriyle uygun vasıtalar aracılığıyla görüştürülmelerinin
sağlanması gerekir. Öte yandan aynı yerleşke içindeki farklı ceza infaz
kurumlarında tutulan yakın aile bireylerinin gerekli güvenlik önlemleri
alınarak mümkün olduğunca belirli dönemlerde yüz yüze görüştürülmeleri aile
hayatına saygı hakkının gerekli kıldığı yükümlülüğün bir parçası olarak
değerlendirilmelidir. Nitekim belirtilen son hâlde aile bireylerinin yüz yüze
görüştürülmeleri kamusal makamlara katlanılması mümkün olmayan bir külfet
yüklememektedir.
55. Tüm durumlarda önemli olan husus yakın aile bireylerinin
birbirlerinden haberdar olabilmeleri, aile hayatlarına ilişkin konuları
konuşabilme imkânından yoksun bırakılmamalarıdır. Elbette aile bireylerinin
birbirleriyle temas etmesine ve aile ilişkilerinin sürdürülmesini sağlamaya
elverişli kabul edilen uygun vasıtaların, suç işlenmesinin önlenmesi ya da yasa
dışı haberleşmenin önüne geçilmesi amacıyla ilgili idare tarafından
denetlenmesi ve gerektiğinde izlenmesi de mümkündür. Bu şekilde denetleme ve
izleme yetkileri olmasına rağmen haklı bir gerekçe olmaksızın kamusal makamlar
tarafından tutuklu ya da hükümlünün ailesiyle asgari bir iletişim kurmasına
imkân sağlanmaması aile hayatına saygı hakkının ihlaline neden olabilir.
56. Vurgulandığı üzere tutuklu ya da hükümlünün ailesiyle asgari
bir iletişim kurmasının sağlanması şeklindeki pozitif yükümlülük özellikle aile
bireylerinin her ikisinin de mahpus olduğu ve aynı yerleşke içinde
tutulmadıkları durumlarda bu kişilerin mutlaka yüz yüze, yakın şekilde
görüştürülmesini gerekli kılmaz. Belirtilen asgari iletişim, söz konusu aile
bireylerinin belirli ve makul aralıkta başta telefon olmak üzere uygun
vasıtalarla birbirleriyle görüştürülmeleri yoluyla da sağlanabilir. Sadece
mektup yoluyla haberleşme ise -istisnai durumlar hariç olmak üzere- aile
bireylerinin birbirleriyle olan ve aile hayatına saygı hakkı kapsamında korunan
temasın sürdürülmesini sağlamaya uygun bir vasıta olarak kabul edilmemelidir.
Zira mektup yoluyla haberleşme, tek başına aile ilişkilerinin sürdürülmesine
olanak sağlayacak kapsamı ve hızı içeren bir vasıta olanak nitelendirilmeye
elverişli değildir.
ii. İlkelerin Olaya
Uygulanması
57. Türkiye 15 Temmuz 2016 gecesi silahlı darbe teşebbüsüyle
karşı karşıya kalmış, Bakanlar Kurulu tarafından ülke genelinde 21/7/2016
tarihinden itibaren doksan gün süreyle olağanüstü hâl (OHAL) ilan edilmiş ve
OHAL süreci, üçer aylık sürelerle uzatılarak 18/7/2018 tarihine kadar devam
etmiştir.
58. Somut olayda başvurucu, FETÖ/PYD üyesi olma suçlamasıyla
20/7/2016 tarihinde tutuklanarak ceza infaz kurumuna konulmuştur. Başvurucunun
eşi de aynı tarihte aynı suçlama kapsamında tutuklanmış ve Gaziantep H Tipi
Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna konulmuştur.
59. Başvurucu, tutuklu olan eşiyle görüşme talebini Ceza İnfaz
Kurumuna iletmiş ise de gerek yüz yüze görüşme gerekse telefonla görüşme
hakkından yararlanmasının mevzuat gereğince mümkün olmadığı gerekçesiyle talebi
reddedilmiştir. İdare ve Gözlem Kurulunca verilen söz konusu karar İnfaz
Hâkimliği ve Ağır Ceza Mahkemesi tarafından usule ve yasaya uygun bulunarak reddedilmiştir.
60. "Genel ilkeler"
kısmında vurgulandığı üzere devletin hükümlü ve tutukluların özellikle yakın
derecedeki aile bireyleriyle temasını devam ettirecek önlemleri alması yönünde
pozitif yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu yükümlülük, makul bir gerekliliğin olması
durumunda, kamu düzeninin ve kurum güvenliğinin sağlanması yönündeki meşru amaç
doğrultusunda sınırlı bir süre için yerine getirilmeyebilir. Fakat devlet her
durumda tutuklu ya da hükümlünün ailesiyle asgari bir iletişim kurmasını ve
temasta bulunmasını sağlamak zorundadır. Devlet, bu asgari gerekliliklerin
sağlanması konusundaki yükümlülüğünü gerektiğinde uygun vasıtalar aracılığıyla
da yerine getirebilir. Ayrıca suç işlenmesinin önlenmesi ya da yasa dışı
haberleşmenin önüne geçilmesi amacıyla bu vasıtaların denetlenmesi ve izlenmesi
mümkündür (bkz.§§ 50-56).
61. Başvurucunun ceza infaz kurumunda bulunduğu süre zarfında
kendisi gibi tutuklu olan eşiyle yüz yüze ya da telefon vasıtasıyla bir yıldan
fazla süredir görüşemediği anlaşılmaktadır. Devletin, tutuklu olan başvurucunun
eşiyle temasını devam ettirecek önlemleri alması yönünde pozitif yükümlülüğü
bulunmakla birlikte başvurucunun eşinin de tutuklu olduğu dikkate alındığında
söz konusu yükümlülüğün kapsamının somut olayın koşulları özelinde
değerlendirilmesi gerekecektir.
62. Başvurucunun tutuklu kaldığı ve başvuruya konu olan dönemde
OHAL koşulları geçerli olmuştur. Dolayısıyla 6749 sayılı Kanun'un 6. maddesi
gereğince terör örgütü üyeliği veya bu örgütlerin faaliyeti çerçevesinde
işlenen suçlar sebebiyle tutuklu olarak ceza infaz kurumunda bulunanlar OHAL
süresince telefonla haberleşme hakkından on beş günde bir ve on dakikayı
geçmemek üzere faydalanabilme imkânına sahip kılınmışlardır. Yine Yargıtay 1.
Ceza Dairesinin 27/11/2017 tarihli kararıyla bir tutuklunun başka bir ceza
infaz kurumunda tutuklu olarak bulunan eşiyle telefonla görüşme hakkının
bulunduğu ve tutuklunun telefonla görüşme hakkının yetkili makamlarca
kısıtlandığına dair bir kararın olmadığı durumlarda tutuklu eşlerin bu haktan
yararlanabileceklerine hükmedilmiştir (bkz.§ 33). Somut olayda da başvurucuyla
ilgili olarak 5275 sayılı Kanun'un 114. maddesinin (3) fıkrası uyarınca
telefonla görüşme hakkının kısıtlandığına ilişkin herhangi bir karar
bulunmamaktadır.
63. Öte yandan somut olaydaki gibi aynı yerleşke içindeki ceza
infaz kurumlarında barındırılan tutuklu eşlerin yüz yüze görüştürülmeleri
konusundaki taleplerinin kamusal makamlar tarafından uygun koşullar altında
karşılanması gerekir. Nitekim aynı yerleşke içinde bulunan ceza infaz
kurumlarında tutulan eşlerin belirli aralıklarla ve gerekli tedbirler alınarak
yüz yüze görüştürülmeleri konusunda kamusal makamlara yüklenen külfetin
katlanılması güç bir durum oluşturmadığı değerlendirilmektedir. Bu hususta
başvurucu tarafından dile getirilen taleplerin karşılanmadığı ve aile hayatına
saygı hakkının öngördüğü yükümlülüklerin dikkate alınmadığı görülmektedir.
64. Neticede tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; aynı
yerleşkedeki ceza infaz kurumlarında barındırılan tutuklu eşlere açık ve kapalı
görüş hakkı tanımak suretiyle yüz yüze görüşme imkânının verilmediği, bu
doğrultudaki taleplerin idari ve yargısal merciler tarafından karşılanmadığı,
ayrıca asgari düzeyde iletişim kurulmasına uygun bir vasıta olarak
değerlendirilebilecek telefonla görüşme hakkından başvurucunun
yararlandırılmadığı görülmektedir. Bu durumda eşler arasında asgari bir
iletişim ve temas kurulmasına imkân sağlayacak şekilde kamusal makamlarca
tedbirlerin alınmadığı ve aile hayatına saygı hakkı kapsamındaki pozitif
yükümlülüklerin gereğinin yerine getirilmediği sonucuna varılmıştır.
65. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 20. maddesinde güvence
altına alınan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
B. Özel Hayata Saygı
Hakkı ile Haberleşme Hürriyetinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
66. Başvurucu, aile bireyleri ve avukatıyla yaptığı yazışmaların
idare tarafından hukuka aykırı şekilde kayıt altına alınması nedeniyle özel
hayata saygı hakkı ile haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
2. Değerlendirme
67. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği, Anayasa
Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının
tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini
öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak
iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara
sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni
göstermiş olması gerekir(İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
68. Somut olayda başvurucunun hukuk sisteminde mevcut idari ve
yargısal yolları tüketmeksizin ve iddialarını hiçbir idari ya da yargısal makam
önünde ileri sürmeksizin doğrudan bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.
69. Açıklanan gerekçeyle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
70. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının ilgili kısmı ile (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
71. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal sonucuna
varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi hususunda
genel ilkelere yer verilmiştir.
72. Mehmet Doğan
kararında özetle uygun giderim yolunun belirlenebilmesi açısından öncelikle
ihlalin kaynağının belirlenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre ihlalin
mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca kural olarak ihlali
ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın
bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmedilir (Mehmet Doğan, §§ 57-58).
73. Mehmet Doğan
kararında Anayasa Mahkemesi, yeniden yargılama yapmakla görevli derece
mahkemelerinin yükümlülüklerine ve ihlalin sonuçlarını gidermek amacıyla derece
mahkemelerince yapılması gerekenlere ilişkin açıklamalarda bulunmuştur. Buna
göre Anayasa Mahkemesinin tespit edilen ihlalin giderilmesi amacıyla yeniden
yargılama yapılmasına hükmettiği hâllerde ilgili usul kanunlarında düzenlenen
yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak yargılamanın yenilenmesi
sebebinin varlığının kabulü ve önceki kararın kaldırılması hususunda derece
mahkemesinin herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Zira ihlal kararı
verilen hâllerde yargılamanın yenilenmesinin gerekliliği hususundaki takdir
derece mahkemelerine değil ihlalin varlığını tespit eden Anayasa Mahkemesine
bırakılmıştır. Derece mahkemesi Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirttiği
doğrultuda ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yapmakla
yükümlüdür (Mehmet Doğan, § 59).
74. Başvurucu, hak ihlalinin tespit edilmesini talep etmiş ancak
tazminat isteminde bulunmamıştır.
75. Anayasa Mahkemesi, tutuklu eşler arasında iletişim ve temas
kurulmasına imkân sağlanmaması nedeniyle aile hayatına saygı hakkı yönünden
somut olayda devletin pozitif yükümlülüklerinin yerine getirilmediği sonucuna
ulaşmıştır.
76. Başvurucunun tahliye olduğu, dolayısıyla eşiyle tutukluluk
koşulları altında görüşmesi yönünde ilgili yargı merci tarafından bir karar
verilebilmesinin mümkün olmadığı dikkate alındığında yargılamanın yenilenmesi
yönünde bir hüküm kurulması olanaklı değildir. Ayrıca başvurucunun tazminat
talebinin bulunmaması nedeniyle tazminata hükmedilememiştir. Dolayısıyla hak
ihlalinin tespit edilmesi dışında yapılması gereken bir husus bulunmamaktadır.
77. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harç ve 2.475
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.714,50 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Özel hayata saygı hakkı ile haberleşme hürriyetinin ihlal
edildiğine ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile
hayatına saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. 239,50 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.714,50 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
D. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için YASAL FAİZ UYGULANMASINA,
E. Kararın bir örneğinin bilgi için Gaziantep İnfaz Hâkimliğine
(E.2016/2739, K.2016/2675) GÖNDERİLMESİNE,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
3/7/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.