logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Mustafa Durmaz [1.B.], B. No: 2016/69011, 17/7/2018, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MUSTAFA DURMAZ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2016/69011)

 

Karar Tarihi: 17/7/2018

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Raportör Yrd.

:

Muzaffer KORKMAZ

Başvurucu

:

Mustafa DURMAZ

Vekili

:

Av. Levent KAHYA

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, darbe teşebbüsü sonrasında yürütülen soruşturmalar kapsamında uygulanan yakalama, gözaltı ve tutuklama tedbirlerinin hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; soruşturma aşamasında usul ve yasaya uygun olmayan şekilde ifade alınarak hukuka aykırı delil elde edilmesi, gözaltında avukatla görüşmenin engellenmesi ve ceza infaz kurumunda avukatla yapılan görüşmelerin sınırlandırılarak kayda alınması ile soruşturma makamlarınca verilen koruma tedbiri kararlarında sadece ismin bulunmasına dayalı olarak başka herhangi bir araştırma yapılmadan tutuklama kararı verilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının; ifade verme aşamasında yorma fiiline maruz bırakılma nedeniyle kötü muamele yasağının; dinî bir grupla bağlantılı olma iddiasına dayalı olarak terör örgütü üyesi olma isnadıyla karşılaşılma nedeniyle de eşitlik ilkesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 27/10/2016 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

6. Türkiye, 15 Temmuz 2016 gecesi askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış; bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiştir. Kamu makamları, soruşturma mercileri ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).

7. FETÖ/PDY'nin ulusal güvenlik üzerinde oluşturduğu tehdit; darbe girişimi öncesinde idari organların karar, açıklama ve uygulamalarına da konu olmuştur. Bu bağlamda devlet yetkilileri sürekli olarak anılan yapılanmanın ülke güvenliği için bir tehdit olduğuna dair açıklamalarda bulunmuşlardır. Bu değerlendirmeler Millî Güvenlik Kurulu (MGK) kararlarında da ifade edilmiştir. MGK, söz konusu yapılanmayı 2014 yılı başından itibaren sırasıyla halkımızın huzurunu ve ulusal güvenliğimizi tehdit eden yapılanma, devlet içindeki illegal yapılanma, kamu düzenini bozan iç ve dış legal görünüm altında illegal faaliyet yürüten paralel yapılanma, paralel devlet yapılanması, terör örgütleriyle iş birliği içinde hareket eden paralel devlet yapılanması ve bir terör örgütü olarak kabul etmiştir. Söz konusu MGK kararlarının her biri basın duyuruları aracılığıyla kamuoyuyla paylaşılmıştır. Yine FETÖ/PDY 2014 yılında, Millî Güvenlik Siyaset Belgesi'nde "Legal Görünümlü İllegal Yapılar" başlığı altında "Paralel Devlet Yapılanması" adıyla yer almış; Jandarma Genel Komutanlığı ise 8/1/2016 tarihinde FETÖ/PDY'yi mevcut terör örgütleri listesine dâhil etmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 33).

8. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından, darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY'nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik soruşturmalar yürütülmüş; çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 51, Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/01/2018, § 12).

9. Bu kapsamda İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından İzmir'de bulunan Katip Çelebi Üniversitesindeki FETÖ/PDY örgütlenmesine ilişkin olarak Üniversitede mühendis ünvanıyla görev yapan başvurucunun da aralarında bulunduğu şüpheliler hakkında soruşturma başlatılmıştır.

10. Öte yandan İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Rektörlüğünce başlatılan disiplin soruşturması sonucunda başvurucu, 27/7/2016 tarihli ve 29783 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 668 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararnamesi (KHK) hükümlerine istinaden kamu görevinden çıkarılmıştır.

11. Başvurucu, soruşturma işlemleri kapsamında 12/8/2016 tarihinde gözaltına alınmış ve 17/8/2016 tarihinde İzmir Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünde ifade vermiştir. Başvurucu ifadesinde özetle 2011 yılında İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığına atandığını, daha sonra Personel Daire Başkanlığında görevlendirildiğini, görev yaptığı dönemde tek başına atama yapma yetkisi ve inisiyatifi olmadığını, mevzuatın öngördüğü şekilde işlemler yaptığını, bu konuda yasa dışı olarak kimseden emir ve talimat almadığını, tanık beyanlarının asılsız olduğunu, çocuğunun Özel Yamanlar Zübeyde Hanım İlköğretim Okulunda 2014 yılında anaokulunu, 2015-2016 eğitim öğretim yılında da 1. sınıfı okuduğunu, okula kayıt esnasında sadece Bank Asya ile anlaşmalı oldukları ve ödemelerin Bank Asya aracılığı ile yapıldığının tarafına bildirildiğini, bu nedenle Bank Asyada adına hesap açıldığını ve sadece okul ücretlerini aylık olarak bu hesaba yatırdığını, 15/7/2016 darbe girişiminden sonra Özel Yamanlar Zübeyde Hanım İlköğretim Okuluna kayyum atandığını, bunun üzerine çocuğunu başka bir okula kaydettirdiğini ifade ederek ismi geçen okulun FETÖ ile bağlantılı olması konusunda hiçbir bilgisinin olmadığını belirtmiştir.

12. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı aynı tarihte, silahlı terör örgütü kurma veya yönetme suçundan tutuklanması istemiyle başvurucuyu İzmir 7. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir.

13. Başvurucunun 22/8/2016 tarihli sorgu sırasındaki ifadesi şöyledir:

"...Ben bu konuda emniyette ifade vermiştim o ifadem doğrudur, aynen tekrar ederim, öncelikle asılsız iftiradan ibaret bu iddiaları kabul etmiyorum, bu kişiler hakkında yasal yollara başvuracağım. Ataması yapılacak kişileri dışarıdan birilerine danıştığım hususudoğru değildir. Alımları rektörlük yapmaktadır. Ben karar merci değilim. Ben dürüst bir şekilde hakkı ile yerine getiren biriyim. Bu kişiler bana cephe almışlardır. Bunun başka bir açıklaması yoktur. H.K. ile halef selef ilişkimiz olduğundan bu kişinin de bana husumeti vardır. Bana beyanlarını okuduğunuz kişilerin çoğu idari personeldir. Bu kişiler tamamen olumsuz çalışmalar yapmaktadır. Ben evimde toplantı düzenlemedim bu iddiayı da kabul etmiyorum. Yine Cumhurbaşkanına hakaret etmem de söz konusu değildir. Ben darbeyi lanetleyen ifadeleri sosyal medya aracılığı ile de paylaştım. Benim eşim çocukluğundan beri menzilin sohbetlerine ara ara katılan biridir. Bu son dönemde olan bir olay değildir, bu ailesinden ileri gelen bir durumdur. Bu kesinlikle iddia edildiği gibi saklanmak maksadıyla değildir. M.D. zamanında rektör danışmanlığı yapan bir kişidir kesinlikle aramızda ast üst ilişkisi yoktur ben rektörlükten aldığım emirleri yerine getiren bir kişiyim. 17-25 aralık sürecinden sonra görevden alınmadım 30 Eylül 2014 yılında rektörlük seçiminden iki ay önce görevi bırakmak zorunda kaldım. Rektörümüz bana üzerimde bir baskı var senin bu görevden ayrılmak gerekiyor deyince ben görevimden ayrılmak durumunda kaldım. Onun üzerinde personel daire başkanlığının başka biri getirileceğinden bahisle siyasi baskı olduğu söylenince ben de kabul ettim. T. ile bizim personel daire başkanlığım döneminde ilişkilerimiz iyi değildi. Hatta rektörlüğe yansıyan sorunlarımız olmuştu ama bunlar tamamen iş ile alakalı idi. Ben kimseyi işe aldırabilecek merci konumunda değildim. Tamamen teknik süreci yöneten biriyim. M.Y. denilen kişi yönetici durumunda görevine devam eden kişidir. Ben yeni personelleri ziyarete gidiyormuşum bu da kesinlikle doğru değildir. İfade veren kişiler tamamen komplo düzenleyen beyanlardan ibarettir ve belli kişilerdir. Ellerinde hiçbir delil yokken iftira niteliğinde olan beyanlardır. Ben çok yoğun çalışan birisiyim. Çocuğum Yamanlar da okudu ama ben bunların fetö ile ilişkili olduğunu bilmiyordum. Ben fetö ile ilişkili olduğunu anlayınca çocuğumu okullarından aldım. Kredi işlemlerimi de bankalarından yapmadım. Atılı suçlamayı kabul etmiyorum, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmak istiyorum..."

14. İzmir 7. Sulh Ceza Hâkimliğince 22/8/2016 tarihinde, başvurucunun silahlı terör örgütü kurma veya yönetme suçundan tutuklanmasına karar verilmiştir.

15. Hâkimliğin tutuklama kararının ilgili bölümü şöyledir:

"Şüpheliler Mustafa Durmaz... ve R.S.nin silahlı terör örgütü kurma veya yönetme (TCK.nın 314/1maddesi) suçunu, şüpheliler ... ve M.Ç.nin ise silahlı terör örgütüne üye olma (TCK.nın 314/2 maddesi) suçunu işlediklerine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren tanık ifadeleri, örgüt mensuplarının birlikte hareket ettiklerini gösterir tanık beyanları, bylock programına yönelik tespitler, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Rektörlüğü Hukuk Müşavirliğinin soruşturma raporları, Bank Asya hesap hareketleri, kullanmış oldukları bilgisayarların formatlanması somut deliller niteliğinde olduğu, atılı suçların vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu,ülkenin yaşamakta olduğu olağanüstü durum nedeniyle emniyet güçleri tarafından düzenlenen ve yan deliller ile desteklenen istihbari rapora itibar edilmesi gerektiği, ülkenin içinde bulunduğu yakın tehlike nedeniyle bu şüphelilerin tedbiren tutuklama için yeterli olduğu, delillerin henüz tam olarak toplanmamış olduğu, şüphelilere isnat edilen suçun alt ve üst hadleri, atılı suçlarınCMK'nın 100/3 maddesinde sayılan katalog suçlardan olması, atılı suça nazaran tutuklama tedbirinin ölçülü bulunması ve adli kontrol tedbirinin yetersiz kalacağı dikkate alındığından şüphelilerin ayrı ayrı CMK'nın 100 ve devamı maddeleri gereğince ayrı ayrı tutuklanmasına ... [karar verildi.]"

16. Başvurucu 29/8/2016 tarihinde tutuklama kararına itiraz etmiştir. İzmir 1. Sulh Ceza Hâkimliğince 7/9/2016 tarihinde "şüpheliler ...Mustafa Durmaz ve S.A. hakkında adli muayene raporları, tutanaklar, şüpheliler Mustafa Durmaz ve S.A.nın beyanları, örgüt mensuplarının birlikte hareket ettiklerini gösterir tanık beyanları, bylock programına yönelik tespitler, Bank Asya hesap hareketleri, ülkenin yaşamakta olduğu olağanüstü durum nedeniyle emniyet güçleri tarafından düzenlenen ve yan delillerle desteklenen istihbari rapor, şüphelilere isnat edilen 'Silahlı Terör Örgütü Kurma veya Yönetme, Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma, Silahlı Terör Örgütü Kurma veya Yönetme' suçunu işlediğine ilişkin kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösterir somut deliller niteliğinde olduğu, şüphelilere isnad edilen Silahlı Terör Örgütü Kurma veya Yönetme, Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma, Silahlı Terör Örgütü Kurma veya Yönetme suçunun CMK'nın 100/3 maddesindeki tutuklama nedeninin varsayıldığı katalog suçlardan olduğu, şüphelilere isnad edilen suçun niteliği dikkate alındığında, şüphelilere tutuklama kararı verilmesinin kamu düzeninin sağlanması ve yeni bir suç işlenmesinin önüne geçilmesi için de gerekli olduğu, şüphelilerin bu aşamada serbest bırakılması halinde şüphelilerin kaçacağı hususunda şüphe oluştuğu, esasen Anayasanın 90. maddesi uyarınca ülkemiz için de bağlayıcı olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5. maddesi ve bu maddenin yorumuyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin tutukluluk tedbiri konusundaki yerleşik karar ve gerekçelerinde, kişilerin kaçma riskinin bulunması, kamu düzeninin sağlanması ve yeni bir suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla tutukluluk tedbirinin uygulanabileceğinin belirtilmiş olduğu, iş bu soruşturma dosyasında da AİHM'nin belirttiği bu kriter ve ölçütlerin mevcut olduğu, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde tutuklamanın ölçülü olduğu ve tutuklamadan beklenen gayenin adli kontrol hükümleri ile sağlanamayacak olması dikkate alınarak 5271 Sayılı Yasanın değişik 100 - 101. Maddesine göre tutuklanmasına ilişkin Hakimlik kararında usule ve yasaya aykırılık olmadığı" gerekçesiyle itirazın kesin olarak reddine karar verilmiştir.

17. Başvurucu, anılan kararı 29/9/2016 tarihinde öğrendiğini bildirmiştir.

18. Başvurucu 27/10/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

19. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 12/12/2016 tarihli iddianamesi ile başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle aynı yer Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmıştır. İddianamede, başvurucu dışında yirmi sekiz şüpheli hakkında da benzer suçlardan cezalandırma talebinde bulunulmuştur.

20. İddianamede FETÖ/PDY'nin kuruluşuna ve tarihçesine, hangi amaç ve saikle kurulduğuna, hangi alanlarda faaliyet gösterdiğine, hiyerarşik yapısına ve hangi tür hukuka aykırı eylemlerde bulunduğuna değinilmiştir. Devamında ise örgütün Üniversite yapılanmasına ilişkin unsurlara yer verilmiştir.

21. İddianame ve diğer soruşturma evrakında başvurucunun gerek organik olarak gerekse örgütsel eylemleri bakımından FETÖ/PDY terör örgütü hiyerarşisi içinde yer aldığı ileri sürülmüştür. Bu suçlamalara esas alınan olgular şöyle özetlenebilir:

i. Başvurucunun Katip Çelebi Üniversitesindeki FETÖ/PDY örgütlenmesinin içinde bulunduğu ileri sürülmektedir. Bu kapsamda aynı Üniversitede görevli olduğu belirlenen tanıkların alınan ifadelerine göre;

-Tanık H.O. başvurucunun Paralel Yapılanma içinde çok aktif olduğunu, Üniversiteye personel alımlarında her türlü usulsüzlüğü yapmış olduğunu, yapının abi olarak adlandırılan sorumlularının sözünden asla dışarı çıkamayacak kadar bağlısı olduğunu,

-Tanık H.K. ve L.G. başvurucunun Üniversitede personel stratejisinin belirlenmesi ve akademik ilanların düzenlenmesinde FETÖ/PDY yapılanması lehine hareket eden en etkili kişilerden biri olduğunu duyduklarını,

-Tanık A.S. başvurucunun Üniversite içinde personel alımında FETÖ/PDY terör örgütüne bağlı kişileri işe aldığını ve bu kişileri kurum içinde iyi yerlere yerleştirdiğini öğrendiğini,

-Tanık B.M. Üniversitede düzenlenen sınavlarda A.H.Y. ve Şube Müdürü H.Ö. tarafından FETÖ/PDY örgütlenmesine yakın kişilere görev verildiğini, H.Ö. adlı kişi ile başvurucunun içinde yer aldığı bir ekibin yeni gelen memurları ziyaret ettiğini ve kendilerine göre mensup oldukları yapılanmaya uygun mu, değil mi diye kontrol ettiklerini, uygun gördükleri veya kullanabileceklerini düşündükleri kişilerle iletişimi sürdürdüklerini, diğerlerini ise dışladıklarını,

-Tanık A.C. başvurucunun baskılarıyla görevinden alındığını ifade ederek başvurucunun Üniversitedeki atama işlemlerini bir yerlere sorduktan sonragerçekleştirdiğini, başvurucunun M.Y. adlı kişiyi bizzat Üniversiteye getirip yerleştirdiğini ve yapacağı her şeyi rektörden önce FETÖ/PDY üyesi olduğu iddiasıyla hakkında kovuşturma yürütülen M.D. isimli şahıs ile görüştükten sonra yaptığını beyan etmiştir.

ii. Öte yandan başvurucu hakkında Katip Çelebi Üniversitesi Rektörlüğünce yapılan disiplin soruşturması sonucunda verilen ve iddianamede deliller arasında sayılan kararda, başvurucunun evinde haklarında FETÖ/PDY üyesi olduğu iddiasıyla kovuşturma yürütülen kişilerin de katıldığı sohbet toplantılarının düzenlendiğinin tanık beyanlarında belirtildiği tespit edilmiştir.

iii. Başvurucunun çocuğunu FETÖ/PDY ile iltisaklı olduğu gerekçesiyle 23/7/2016 tarihli ve 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin KHK kapsamında kapatılan Özel Yamanlar Zübeyde Hanım İlköğretim Okuluna gönderdiği, 2014 yılında ana sınıfını, 2015-2016 eğitim-öğretim yılında ise birinci sınıfı adı geçen okulda okuyan çocuğun kaydının 20/7/2016 tarihinde başka bir okula alındığı ileri sürülmüştür.

iv. Başvurucunun FETÖ/PDY'nin finans kuruluşu olduğu belirtilen Bank Asyada hesabının bulunduğu ve Mayıs 2014-Mart 2016 tarihleri arasında hesap hareketliliğinin olduğu ileri sürülmüştür. Bu kapsamda FETÖ/PDY'nin amacını gerçekleştirmek için mali kaynağa ihtiyaç duyduğu, bunun himmet, bağış gibi adlarla halktan veya örgüt mensuplarından toplanan paralarla temin edildiği, bununla birlikte örgütün suçtan elde ettiği gelirleri aklama yöntemiyle Banka Asyanın araç olarak kullanıldığı, bankanın örgüt lideri Fetullah Gülen tarafından yönetildiği husususun Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) raporları ile tespit edildiği, elindeki mali gücünü ve kendisini bu güce ulaştıran kaynakları kaybetmek istemeyen örgütün anılan Bankanın desteklenmesi yolunda çağrılar yaptığı, bu amaçla Fetullah Gülen'in internet ortamında yayımlanan bir konuşmasında Bankanın likitide (nakit para) durumunun artırılması için örgüt üyelerinin ve bu kişilerin çevresindeki şahısların Bankaya yönlendirilmesi konusunda açık bir talimat verdiği, bu talimata istinaden örgütün yayın organları vasıtasıyla şahısların Bankaya yönlendirilmesi konusunda açıkça propagandaların yapıldığı, özellikle 2013 yılı Aralık ayından itibaren 2014 yılı da dâhil olmak üzere Banka üzerinden olağan bankacılık faaliyetleri ile bağdaşmayacak nitelikte para yatırma, hesap açtırma, bireysel emeklilik başvurusu, katılım hesabı açma, kredi kartı kullanımı gibi bankacılık işlemlerinde artışların meydana geldiği, bu durumun örgüt liderinin çağrısına istinaden örgüt üyeleri tarafından mali destek sağlamak amacıyla yapıldığı ve bu şekilde örgüte fon sağlandığı belirtilmiştir.

22. İddianamede başvurucunun da aralarında bulunduğu şüphelilere yöneltilen eylemlere ilişkin olarak yapılan hukuki değerlendirmenin ilgili bölümü şöyledir:

"...17-25 Aralık 2013 tarihlerinde emniyet ve yargıdaki üyelerini kullanarak hükümeti devirmeye yönelik eylemlerini gerçekleştiren örgütün Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki üyeleri vasıtasıyla 15/07/2016 tarihinde darbe teşebbüsünde bulunarak silahlı eylem gerçekleştirdikleri, Türk Silahlı Kuvvetleri, Emniyet, Yargı içinde yapılaşabilmek amacıyla üniversiteleri kullandıkları, üniversiteler içinde örgütlenmeye çok önem verdikleri, üniversiteler içinde gelişip yaygınlaşarak ülkeyi yöneten kadrolarda hakimiyet sağlamaya çalıştıkları anlaşılmıştır. Tüm şüphelilerin FETÖ/PDY Terör Örgütü üyesi olduklarına dair yukarıda ayrıntılı olarak belirtildiği şekilde tanık beyanları, bylock kayıtları, banka kayıtları, hesap özetleri, dernek kayıtları, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Rektörlüğü soruşturma kurullarının topladığı kanıtlar ve ifadeler ile soruşturma raporları, arama tutanakları, açık internet kaynaklarından elde edilen ses kayıtları ve dosyada mevcut diğer kanıtlardan, yukarıda kuruluşu, yapısı ve örgütlenmesi açıkça anlatılan FETÖ /PDY Terör Örgütünün üyesi olduklarıanlaşıldığından; Tüm şüphelilerin üzerlerine atılı "FETÖ / PDY Terör Örgütü Üyesi Olmak" suçundan yargılamalarının yapılarak, yukarıda yazılı uygulanması istenen yasa maddeleri uyarınca her şüphelinin ayrı ayrı cezalandırılmalarına karar verilmesi; Kamu adına iddia ve talep olunur."

23. İzmir 13. Ağır Ceza Mahkemesi iddianameyi kabul ederek E.2016/51 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşamasına başlamış ve 21/12/2016 tarihinde yapılan tensip incelemesi ile başvurucunun tutukluluğunun devamına karar vermiştir.

24. Başvurucu; yargılama aşamasındaki savunmasında özetle hakkındaki tanık beyanlarının kişisel husumet ve kurum içi mesleki rekabete dayalı olarak verildiğini, evinde toplantı düzenlemediğini, çocuğunu gönderdiği okulun herhangi bir terör örgütüyle bağlantısının olduğunu bilmediğini, bu okul hakkında sadece internet üzerinden araştırma yaptığını ve sınavlardaki başarısının iyi olduğunu gözlemleyince kayıt işlemini yaptırdığını, terör örgütüyle bağlantısının bulunduğu ve kapatılacağı duyumları alması üzerine çocuğunu başka okula kaydettirdiğini, okula ödemiş olduğu 12.000 TL’lik parayı da bu nedenle geri alamadığını, okula kayıt esnasında sadece Bank Asya ile anlaşmalı oldukları ve ödemelerin Bank Asya aracılığı ile yapıldığının tarafına bildirildiğini, sözleşmeye istinaden zorunlu olarak Bank Asyada adına hesap açıldığını, sadece okul ücretlerini aylık olarak bu hesaba yatırdığını, başka bir amaçla bu hesabı kullanmadığını, 2014-2015 eğitim yılında ana sınıfı için 2015-2016 eğitim yılında da birinci sınıf için hesaba para yatırdığını, alınan bilirkişi raporunun da tüm bu durumu teyit ettiğini ifade etmiştir.

25. Başvurucu, İzmir 13. Ağır Ceza Mahkemesinin 14/12/2017 tarihinde yaptığı duruşmada tahliye edilmiş olup hakkında açılan dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemesinde derdesttir.

IV. İLGİLİ HUKUK

26. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Tazminat istemi" kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:

"Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;

a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,

...

Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler."

27. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

"(1) Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir.

 (2) İstem, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanır."

28. 5271 sayılı Kanun'un "Tutuklama nedenleri" kenar başlıklı 100. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

"(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.

 (2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:

a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.

b) Şüpheli veya sanığın davranışları;

1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,

2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,

 Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.

 (3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:

a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;

...

11. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315),

..."

29. 5271 sayılı Kanun'un "Tutuklama kararı" kenar başlıklı 101. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

"(1) Soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re'sen mahkemece karar verilir. Bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilir ve adlî kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten hukukî ve fiilî nedenlere yer verilir.

 (2) Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda;

a) Kuvvetli suç şüphesini,

b) Tutuklama nedenlerinin varlığını,

c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu,

gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir. Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda belirtilir."

30. 6/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Silâhlı örgüt" kenar başlıklı 314. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

"(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

 (2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

31. Mahkemenin 17/7/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

1. Yakalama ve Gözaltı Tedbirlerinin Hukuki Olmadığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

32. Başvurucu, suçun işlendiğine dair makul şüphe bulunmamasına rağmen yakalandığını ve gözaltına alındığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

33. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması, aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir. Bu şekilde olağan denetim mekanizmaları önünde ileri sürülüp takip edilmeyen temel hak ve özgürlüklerin ihlaline ilişkin iddialar, Anayasa Mahkemesi önünde bireysel başvuru konusu yapılamaz (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 17).

34. Anayasa Mahkemesi, kanunda öngörülen gözaltı süresinin aşıldığı veya yakalama ve gözaltına alınmanın hukuka aykırı olduğu iddialarına ilişkin olarak 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Hikmet Kopar ve diğerleri [GK], B. No: 2014/14061, 8/4/2015, §§ 64-72; Hidayet Karaca [GK], B. No: 2015/144, 14/7/2015, §§ 53-64; Günay Dağ ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1631, 17/12/2015, §§ 141-150; İbrahim Sönmez ve Nazmiye Kaya, B. No: 2013/3193, 15/10/2015, §§ 34-47).

35. Somut olayda yakalama ve gözaltı sürecinden sonra tutuklanan başvurucu yönünden yakalama ve gözaltı tedbirlerinin hukuki olmadığına ilişkin iddialarla ilgili olarak anılan kararlarda varılan sonuçlardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

36. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Tutuklamanın Hukuki Olmadığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

37. Başvurucu; suçun işlendiğine dair kuvvetli şüphe bulunmamasına ve tutuklamanın hukuki şartları oluşmamasına rağmen tutuklandığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini, ayrıca arama, yakalama, gözaltı ve el koyma kararlarında bulunan ek listelerde sadece isminin bulunmasına dayalı olarak başka herhangi bir araştırma yapılmadan verilen bu kararın masumiyet karinesine aykırı olduğunu ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

38. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

39. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" kenar başlıklı 15. maddesi şöyledir:

"Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.

Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."

40. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:

"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.

...

Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."

41. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu itibarla başvurucunun bu bölümdeki iddiaları, Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenecektir.

i. Uygulanabilirlik Yönünden

42. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191). Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan suçlama, başvurucunun darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY üyesi olduğu iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi anılan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 57).

43. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun tutuklanmasının başta Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242; Selçuk Özdemir, § 58).

ii. Kabul Edilebilirlik Yönünden

 (1) Genel İlkeler

44. Anayasa'nın 19. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak ortaya konduktan sonra ikinci ve üçüncü fıkralarında, şekil ve şartları kanunda gösterilmek şartıyla kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak sayılmıştır (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 42).

45. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik bir müdahale olarak tutuklamanın Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen ve tutuklama tedbirinin niteliğine uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Halas Aslan, B. No: 2014/4994, 16/2/2017, §§ 53-54).

46. Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasına göre tutuklama ancak suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler bakımından mümkündür. Bir başka anlatımla tutuklamanın ön koşulu, kişinin suçluluğu hakkında kuvvetli belirtinin bulunmasıdır. Bunun için suçlamanın kuvvetli sayılabilecek inandırıcı delillerle desteklenmesi gerekir (Mustafa Ali Balbay, B. No: 2012/1272, 4/12/2013, § 72).

47. Öte yandan Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında, tutuklama kararının kaçma ya da delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek amacıyla verilebileceği belirtilmiştir. 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesine göre de şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olguların bulunması, şüpheli veya sanığın davranışlarının delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme, tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma hususlarında kuvvetli şüphe oluşturması hâllerinde tutuklama kararı verilebilecektir. Maddede ayrıca işlendiği konusunda kuvvetli şüphe bulunması şartıyla tutuklama nedeninin varsayılabileceği suçlara ilişkin bir listeye yer verilmiştir (Halas Aslan, §§ 58, 59).

48. Diğer taraftan Anayasa'nın 13. maddesinde temel hak ve özgürlüklere yönelik sınırlamaların ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı belirtilmiştir. Bu bağlamda dikkate alınacak hususlardan biri tutuklama tedbirinin isnat edilen suçun önemi ve uygulanacak olan yaptırımın ağırlığı karşısında ölçülü olmasıdır (Halas Aslan, § 72).

49. Her somut olayda tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirtinin olup olmadığının, tutuklama nedenlerinin bulunup bulunmadığının ve tutuklama tedbirinin ölçülülüğünün takdiri öncelikle anılan tedbiri uygulayan yargı mercilerine aittir. Zira bu konuda taraflarla ve delillerle doğrudan temas hâlinde olan yargı mercileri Anayasa Mahkemesine kıyasla daha iyi konumdadır (Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 123). Bununla birlikte yargı mercilerinin belirtilen hususlardaki takdir aralığını aşıp aşmadığı Anayasa Mahkemesinin denetimine tabidir. Anayasa Mahkemesinin bu husustaki denetimi, somut olayın koşulları dikkate alınarak özellikle tutuklamaya ilişkin süreç ve tutuklama kararının gerekçeleri üzerinden yapılmalıdır (Erdem Gül ve Can Dündar [GK], B. No: 2015/18567, 25/2/2016, § 79; Selçuk Özdemir, § 76; Gülser Yıldırım (2), § 124).

 (2) İlkelerin Olaya Uygulanması

50. Başvurucu, İzmir 7. Sulh Ceza Hâkimliğinin 22/8/2016 tarihli kararıyla tutuklanmıştır.

51. Somut olayda öncelikle başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Başvurucu, darbe teşebbüsünün ardındaki örgüt olduğu belirtilen FETÖ/PDY'nin İzmir'de bulunan Katip Çelebi Üniversitesindeki yapılanması içinde yer aldığı iddiasıyla yürütülen soruşturma (bkz. § 9) kapsamında silahlı terör örgütü kurma veya yönetme suçundan 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır (bkz. § 28). Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.

52. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli şüphenin bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.

53. Başvurucu hakkında verilen tutuklama ve tutukluluğa itirazın reddi kararlarında suç şüphesinin varlığına ilişkin olarak tanık ifadelerine, başvurucunun Bank Asya hesabındaki işlem hareketliliğine ve içeriğinde başvurucunun çocuğunun FETÖ/PDY ile iltisaklı bir okulda okuduğuna dair tespit ile başvurucunun evinde haklarında FETÖ/PDY üyesi oldukları iddiasıyla kovuşturma yürütülen kişilerin katıldığı sohbet toplantılarının düzenlendiği bilgisinin de yer aldığı disiplin soruşturması raporuna dayanıldığı görülmektedir (bkz. §§ 15, 16).

54. Başvurucunun Bank Asya hesabındaki işlem hareketliliğine yönelik açıklamaları (bkz. § 24) kapsamında yapılan incelemede konuya dair İzmir 13. Ağır Ceza Mahkemesine bilirkişi raporu sunulduğu ve raporda hesap hareketlerinin okul taksiti ödemelerinden oluştuğunun belirtildiği tespit edilmiştir.

55. Somut olayda, başvurucunun Katip Çelebi Üniversitesindeki FETÖ/PDY yapılanması içinde yer aldığına yönelik birbiriyle uyumluluk arz eden tanık beyanları (bkz. § 21) ve haklarında FETÖ/PDY üyesi oldukları iddiasıyla kovuşturma yürütülen kişilerin de katıldığı sohbet toplantılarının başvurucunun evinde düzenlendiğine yönelik tespit birlikte değerlendirildiğinde başvurucunun tutuklanması yönünden kuvvetli suç şüphesinin bulunduğuna dair İzmir 7. Sulh Ceza Hâkimliği tespitinde bir isabetsizlik olmadığı sonucuna varılmıştır (Tanık beyanlarına ilişkin benzer değerlendirmeler için bkz. Selçuk Özdemir, § 75).

56. Başvurucu hakkında uygulanan ve kuvvetli suç şüphesine dayalı olarak verilen tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar da dâhil olmak üzere somut olayın tüm özelliklerinin dikkate alınması gerekir.

57. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken suça ilişkin kanunda öngörülen ceza miktarına, isnat edilen suçun katalog suçlar arasında yer almasına, kaçma şüphesinin bulunmasına ve adli kontrolün yetersiz kalacak olmasına dayanıldığı görülmektedir.

58. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı terör örgütü kurma veya yönetme suçu, Türk hukuk sisteminde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tiplerinden biridir (bkz. § 30). Kanunda, isnat edilen suça ilişkin olarak öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Aydın Yavuz ve diğerleri, § 275). Ayrıca anılan suçlar, 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır.

59. Darbe teşebbüsü sonrasındaki koşullar dolayısıyla soruşturma konusu olaylara ilişkin delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir. Bu dönemde ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır (Aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 271, 272;Selçuk Özdemir,§§ 78, 79).

60. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile İzmir 7. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden kaçma ve delilleri etkileme tehlikesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerden yoksun olduğu söylenemez.

61. Son olarak başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2), § 151).

62. Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (Aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 64).

63. Somut olayın özellikleri dikkate alındığında İzmir 7. Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suç için öngörülen cezanın miktarını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.

64. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

65. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin bu hakka dair Anayasa'da (13. ve 19. maddelerde) yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.

B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

1. Başvurucunun İddiaları

66. Başvurucu; usul ve yasaya uygun olmayan bir şekilde ifadesinin alınarak hukuka aykırı delil elde edildiğini, gözaltında avukatıyla görüşmesinin engellendiğini veceza infaz kurumunda avukatıyla yaptığı görüşmelerin sınırlandırılarak kayda alındığını belirterek bu nedenlerle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

67. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (bkz, § 33).

68. Somut olayda, Anayasa Mahkemesince inceleme yapıldığı tarih itibarıyla başvurucu hakkındaki dava ilk derece mahkemesinde devam etmektedir. Başvurucunun hakkındaki soruşturma ve yargılama süreçlerinde yapılan uygulamalar nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkin şikâyetlerini kanun yollarında ileri sürebilme ve ileri sürmüş ise şikâyetlerinin bu aşamalarda incelenme imkânı bulunmaktadır. Bu çerçevede başvurucu tarafından istinaf/temyiz süreçlerinin sonuçlanması beklenmeden ileri sürülen adil yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki şikâyetlerin bireysel başvuruya konu edildiği görülmüştür.

69. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Gözaltında Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

70. Başvurucu, ifade verme aşamasında yorma fiiline maruz bırakıldığını ve bu nedenle kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

71. Bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı ve Anayasa'nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde etkili bir soruşturmanın yapılması gerekmektedir. Bu soruşturma, sorumluların belirlenmesini ve cezalandırılmasını da sağlamaya elverişli olmalıdır (Tahir Canan, § 25).

72. Devletin sahip olduğu etkili soruşturma yükümlülüğü kapsamında, işkence veya kötü muamele olduğunu gösteren yeterli kesin belirtiler mevcut olduğunda -kişilere müdahale üçüncü kişilerden gelmiş olsa dahi- şikâyet ya da ihbarda bulunulmadığında bile resen soruşturma açılmasının sağlanması gerektiği açıktır (Tahir Canan, § 25).

73. Başvuruya konu olayda başvurucu, genel olarak kamu görevlileri tarafından kötü muameleye maruz bırakıldığını ileri sürmektedir. Başvurucunun anılan iddialarını herhangi bir adli ve/veya idari merciye ilettiğine dair bir bilgi veya belge sunmadığı da gözetildiğinde hukuk sisteminde mevcut yargısal yolları tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.

74. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

D. Eşitlik İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

75. Başvurucu, dinî bir grupla bağlantılı olma iddiasına dayalı olarak kendisine terör örgütü üyesi olma isnadı yöneltildiğini ve bu nedenle eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

76. Anayasa'nın "Kanun önünde eşitlik" kenar başlıklı 10. maddesi şöyledir:

"Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.

Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar."

77. Ayrımcılık iddiasının ciddi olduğunun kabul edilebilmesi için başvurucunun kendisiyle benzer durumdaki başka kişilere yapılan muamele ile kendisine yapılan muamele arasında bir farklılık bulunduğunu, bu farklılığın meşru olmayan ve salt ırk, renk, cinsiyet, din, dil vb. ayırımcı temellere dayandığını makul delillerle ortaya koyması gerekir (Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 50).

78. Somut olayda başvurucu, ayrımcılığa tabi tutulduğunu dile getirmekle birlikte dini bir gruba bağlı olduğuna ilişkin iddia dışında kendisiyle aynı durumdaki kişilere farklı muamelede bulunulduğuna dair herhangi bir açıklama sunmamıştır. İhlal iddiası ve bu iddianın temelindeki olguların ispatına yönelik yeterli açıklamalarda bulunmayan başvurucunun iddiasını kanıtlayamadığı sonucuna ulaşılmıştır.

79. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

A. 1. Yakalama ve gözaltına almanın hukuka aykırı olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Yasak delil elde edilmesi ve savunma hakkının kısıtlanması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

5. Eşitlik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 17/7/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Mustafa Durmaz [1.B.], B. No: 2016/69011, 17/7/2018, § …)
   
Başvuru Adı MUSTAFA DURMAZ
Başvuru No 2016/69011
Başvuru Tarihi 27/10/2016
Karar Tarihi 17/7/2018

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, darbe teşebbüsü sonrasında yürütülen soruşturmalar kapsamında uygulanan yakalama, gözaltı ve tutuklama tedbirlerinin hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; soruşturma aşamasında usul ve yasaya uygun olmayan şekilde ifade alınarak hukuka aykırı delil elde edilmesi, gözaltında avukatla görüşmenin engellenmesi ve ceza infaz kurumunda avukatla yapılan görüşmelerin sınırlandırılarak kayda alınması ile soruşturma makamlarınca verilen koruma tedbiri kararlarında sadece ismin bulunmasına dayalı olarak başka herhangi bir araştırma yapılmadan tutuklama kararı verilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının; ifade verme aşamasında yorma fiiline maruz bırakılma nedeniyle kötü muamele yasağının; dinî bir grupla bağlantılı olma iddiasına dayalı olarak terör örgütü üyesi olma isnadıyla karşılaşılma nedeniyle de eşitlik ilkesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Yakalama, gözaltı Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Tutukluluk (suç süphesi ve tutuklama nedeni) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Hakkaniyete uygun yargılanma hakkı (hukuka aykırı deliller, bariz takdir hatası vs.) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Müdafi yardımından yararlanma hakkı (ceza) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Kötü muamele yasağı Yakalama ve/veya gözaltı sırasında güç kullanımı Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Ayrımcılık yasağı Ayrımcılık Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 141
142
100
5237 Türk Ceza Kanunu 314
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 101
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi