TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
HARUN SAĞLAM BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2016/80686)
Karar Tarihi: 22/7/2020
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Hicabi DURSUN
Muammer TOPAL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör
Fatih HATİPOĞLU
Başvurucu
Harun SAĞLAM
Vekili
Av. Ertuğrul ALKILIÇ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklandıktan sonra belli bir süre avukatla görüştürülmeme nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 25/11/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyon tarafından bu kararda incelenen şikâyet haricindeki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna, bu şikâyet yönünden ise başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Genel Bilgiler
8. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY ile bağlantılı olan ve aralarında yargı mensuplarının da bulunduğu çok sayıda kişi hakkında Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturma başlatılmıştır. Bu kapsamda teşebbüsün savuşturulduğu gün Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca -aralarında yüksek mahkeme üyelerinin de bulunduğu- üç bine yakın yargı mensubu hakkında FETÖ/PDY ile bağlantılarının bulunduğu iddiasıyla başlatılan soruşturmada bu kişilerin büyük bölümü hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirlerine başvurulmuştur (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 51, 350).
B. Başvurucuya İlişkin Süreç
10. Yargıtay tetkik hâkimi olarak görev yapan başvurucu hakkında 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından FETÖ/PDY'nin hiyerarşik yapılanmasında yer aldığı iddiasıyla soruşturma başlatılmıştır.
11. Başvurucu, Başsavcılığın talimatıyla 18/7/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır.
12. Başvurucunun ilk ifadesi Başsavcılıkta 20/7/2016 tarihinde alınmıştır. İfade tutanağına göre ifade alma esnasında başvurucunun müdafii de hazır bulunmuştur. Yine ifade tutanağında belirtildiğine göre ifade alma işleminden önce isnat edilen suçlamalar başvurucuya açıklanmıştır.
13. Başsavcılık, başvurucuyu terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanması talebiyleaynı tarihte sulh ceza hâkimliğine sevk etmiştir.
14. Başvurucunun sorgusu Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 21/7/2016 tarihinde yapılmıştır. Sorgu tutanağına göre başvurucunun müdafii de sorgu sırasında hazır bulunmuştur. Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliği başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar vermiştir.
15. Başvurucunun tutuklama kararına 26/7/2016 tarihinde yaptığı itirazı Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliği 20/9/2016 tarihinde reddetmiştir.
16. Süreç içinde sulh ceza hâkimliklerince başvurucunun tutukluluk durumu değerlendirilmiş ve başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir. Başvurucunun anılan kararlara müdafii aracılığıyla yaptığı itirazlar da itiraz mercii olan sulh ceza hâkimliklerince reddedilmiştir. Son olarak Ankara 2. Sulh Ceza Hâkimliği 10/10/2016 tarihinde başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiş anılan karara başvurucunun müdafii aracılığıyla yaptığı itiraz, Ankara 3. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 2/11/2016 tarihinde reddedilmiştir.
17. Başvurucu, anılan kararın 21/11/2016 tarihinde tebliğ edildiğini bildirmiştir.
18. Başvurucu 25/11/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
19. Başsavcılık 6/7/2017 tarihli iddianameyle başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde kamu davası açmıştır.
20. Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 28/7/2017 tarihinde iddianameyi kabul etmiş ve E.2017/163 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.
21. Mahkeme 9/11/2017 tarihinde yaptığı ilk duruşmada başvurucunun savunmasını almış ve duruşma sonunda tahliyesine karar vermiştir.
22. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemesinde derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
23. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk için bkz. Emre Ayhan, B. No: 2016/80704, 13/2/2020, §§ 32-57; Yasin Akdeniz, B. No: 2016/22178, 26/2/2020, §§ 27-51.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
24. Mahkemenin 22/7/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
25. Başvurucu, tutuklandıktan sonraki on günlük süreçte avukatıyla görüştürülmemesi nedeniyle tutuklamaya etkili şekilde itiraz edemediğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
26. Bakanlık görüşünde; başvurucunun söz konusu şikâyetinin adil yargılanma hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği belirtilerek başvurucu hakkındaki yargılamanın ilk derece mahkemesinde derdest olduğu, dolayısıyla başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemezlik kararı verilmesi gerektiği ileri sürülmüştür. Bakanlık; Anayasa Mahkemesince esastan inceleme yapılacak olması durumunda ise başvurucunun Savcılıkta ifadesinin alınması esnasında ve sorgudaki savunması sırasında avukat yardımından yararlandığını, ayrıca doğrudan kendisinin ya da avukatı aracılığıyla serbest bırakılmayı istemesinin önünde herhangi bir engel bulunmadığını belirterek başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı verilmesi gerektiği kanaatine ulaşmıştır.
B. Değerlendirme
27. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin sekizinci fıkrası şöyledir:
"Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir."
28. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
29. Başvurucunun iddialarının Anayasa'nın 36. maddesinde yer alan güvenceler de dikkate alınarak Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
1. Uygulanabilirlik Yönünden
30. Olağanüstü hâl ilanına konu olaylar kapsamında suçlanan başvurucunun tutukluluğa itirazının incelendiği tarihte olağanüstü hâl devam etmektedir. Bu itibarla başvurucunun müdafii ile görüştürülmemesinin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı üzerindeki etkisinin incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle tutukluluğa itiraz bağlamında yapılan uygulamaların Anayasa'nın 19. maddesinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242).
2. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Genel İlkeler
31. Genel ilkeler için bkz. Yasin Akdeniz, §§ 61-67.
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
32. Somut olayda, tutuklu olan başvurucunun avukatıyla görüştürülmemesinin bireysel başvuruya konu edildiği görülmektedir.
33. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasından kaynaklanan temel güvencelerden biri de tutukluluğa karşı itiraz öncesinde ve bu itirazın hâkim/mahkeme önünde incelenmesi aşamasında hürriyetinden yoksun bırakılan kimseye tutmaya karşı itirazlarını etkin bir şekilde dile getirebilme ve bu bağlamda savunma için gerekli imkân ve kolaylıklardan yararlanma fırsatının tanınmış olmasıdır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Yasin Akdeniz, § 63).
34. Bu bağlamda müdafinin tutuklunun tahliye talebine dair savunmasını ya da tutulmaya yönelik itirazlarını -teknik hukuk bilgisi nedeniyle- tutukludan daha iyi ve etkili bir şekilde yapabilme bilgi ve yeteneğine sahip olduğu açıktır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Erdal Korkmaz ve diğerleri, B. No: 2013/2653, 18/11/2015, § 117; Yasin Akdeniz, § 65).
35. Öte yandan tutmaya yönelik itiraz bağlamında müdafi yardımından yararlanma imkânının tanınmış olması tek başına itirazın etkili olmasını sağlamak bakımından yeterli değildir. Bu bağlamda müdafinin tutuklu kişinin menfaatlerini etkili bir biçimde savunabilmesi ve tutmaya ilişkin itirazlarını bütünüyle ortaya koyabilmesi için tutuklu ile avukatına makul sürelerde görüşme imkânının da tanınmış olması gerekir.
36. Somut olayda başvurucu tutuklandıktan sonra on gün boyunca avukatıyla görüştürülmemesi nedeniyle tutukluluğa etkili bir şekilde itirazda bulunamadığını ileri sürmüştür. Başvurucu, başvuru formunda ve ekindeki belgelerde söz konusu süre içinde avukatıyla görüşme talebinde bulunduğuna ve bu talebinin reddedildiğine dair bir belge sunmamış ya da buna ilişkin bir bilgi vermemiştir. Ayrıca başvurucunun sonraki aşamalarda avukat yardımından yararlandırılmadığına dair bir şikâyeti de yoktur.
37. Başvuru formu ve ekindeki belgelerden başvurucunun Savcılık ifadesinin alınması esnasında ve Sulh Ceza Hâkimliğindeki sorgusu sırasında müdafiinin eşliğinde savunmasını yaptığı anlaşılmaktadır. Bu bağlamda söz konusu süreçte başvurucunun hakkındaki suçlamanın nedenleri ve niteliği hakkında bilgilendirildiği, bu esnada müdafiinin hazır bulunmasının sağlandığı, dolayısıyla savunmasını ve itirazlarını hazırlaması için müdafi yardımından faydalandığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar başvurucu tutuklama kararına kendi verdiği dilekçe ile itiraz etmişse de Savcılık ifadesinin alınması sırasında ve sorguda hazır bulunan müdafinin tutuklama kararına itiraz etmesinin önünde herhangi bir engel bulunmamaktadır. Nitekim başvurucunun sonraki süreçte verilen tutukluluğa ilişkin kararlara karşı müdafii aracılığıyla itirazlarını ileri sürdüğü anlaşılmaktadır.
38. Somut olayda ifade ve sorgu tutanakları, tutukluluğa ilişkin kararlar dikkate alındığında başvurucunun ve müdafiinin tutukluluğa temel teşkil eden bilgi ve belgelerden haberdar olduğu, bunların içeriği hakkında yeterli bilgiye sahip bulunduğu, tutukluluk durumuna karşı itirazlarını sunma konusunda kendilerine yeterli imkânın tanındığı görülmektedir. Dolayısıyla başvurucunun tutuklandıktan sonra kısa bir süre avukatıyla görüşememesi nedeniyle otomatik olarak tutuklamaya etkili şekilde itiraz edemediğini söylemek mümkün değildir. Kaldı ki başvurucu, talep etmesine rağmen müdafii ile görüşemediğine dair bir belge de sunmamıştır.
39. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
40. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yapılan müdahalenin Anayasa'nın 13. ve 19. maddelerinde yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
41. Başvurucu ayrıca gözaltında bulunduğu süre içinde avukatı ile görüştürülmediğini ve gözaltının hukuka aykırılığı yönünde yaptığı itirazının karara bağlanmadığını, bu nedenlerle -gözaltında tutma bağlamında- tutmanın hukukiliğine etkili şekilde itiraz edemediğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini de iddia etmiştir. Başvurucu, gözaltındayken görüşmek istemesine rağmen avukatıyla görüştürülmediğine ve gözaltında tutmaya itiraz ettiğine dair soyut iddia dışında herhangi bir belge sunmamıştır. Öte yandan başvurucunun gözaltına almanın hukuka aykırı olduğu şikâyetiyle ilgili olarak 26/2/2019 tarihinde Birinci Bölüm Birinci Komisyon tarafından; 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesi kapsamında açılacak tazminat davasının etkili bir hak arama yolu olduğu ve başvurucunun söz konusu tazminat davasını açmadan bireysel başvuruda bulunduğu, dolayısıyla hukuk sisteminde mevcut yargısal yollar tüketilmeksizin yapılan başvurunun -anılan şikâyet yönünden- başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir. Bu itibarla başvurucunun -gözaltında tutma bağlamında- tutmanın hukukiliğine etkili şekilde itiraz edemediği şikayeti yönünden ayrıca inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Tutukluluğun hukukiliğine etkili bir şekilde itiraz edilememesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 22/7/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.