TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
HASAN DEMİRTAŞ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2017/16252)
Karar Tarihi: 12/2/2020
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Burhan ÜSTÜN
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Selahaddin MENTEŞ
Raportör
Volkan SEVTEKİN
Başvurucu
Hasan DEMİRTAŞ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, infaz kurumunda işlenen yaralama suçuna ilişkin soruşturmanın makulsürat ve özenle yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 16/1/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
9. 1985 doğumlu olan başvurucu, başvuru konusu olayın gerçekleştiği 12/6/2012 tarihinde Silivri 7 No.lu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) hükümlü olarak bulunmaktadır.
10. Yukarıda zikredilen tarihte saat 17.47 sıralarında İnfaz Kurumunda hükümlüler arasında çıkan kavgada başvurucunun kesici-delici alet ile yaralanması nedeniyle Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından soruşturma başlatılmıştır.
11. Başvurucu, önce adli muayene için Silivri Prof. Dr. Necmi Ayanoğlu Devlet Hastanesine götürülmüş ve muayene edilmiştir. Muayene sonucu saat 19.30'da düzenlenen 12/6/2012 tarihli raporun ilgili kısmı şöyledir:
"Sağ böbrek hizasına .... 3 ayrı kesici-delici alet yaralanması, sol skopule.... hizasında 0,5 cm .... 1 adet kesici-delici alet yaralanması, sol el 2. parmakta 2 cm'lik cilt, cilt altı, kesisi, tendon kesisi, alın sağ tarafında 2 cm'lik kesi, başında 3 cm'lik 2 adet, 4 cm'lik1 adet, 5 cm'lik 2 adet kesiler mevcut. ... şeklinde 10 cm'lik 1 adet kesi mevcut. Durum bildirir geçici hekim raporudur. Kati rapor beyin cerrahı, plastik cerrahı, genel cerrahi, göğüs cerrahi tarafından verilecektir."
12. Başvurucu, müşteki-şüpheli sıfatıyla Başsavcılık tarafından alınan 22/6/2012 tarihliifadesinde; kaldığı koğuşun yakınındaki lavaboya gidip elini yüzünü yıkadığı esnada ve arkası dönük hâldeyken şiş tabir edilen aletle dört defa yaralandığını, olay sırasında arka tarafında B.K., N.G. ve S.nin olduğunu ancak arkası dönük olduğu için bu üç şahıstan hangisinin kendisini yaraladığını göremediğini, bu sırada M.Ç.nin kamera önünde görüntüyü engellediğini, söz konusu tutanakta belirtilen şişlerin kendisine ait olmayıp olay esnasında herhangi bir kimseye vurmadığını belirterek kimseden şikâyetçi olmadığını bildirmiştir.
13. Bu arada UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgelerden başvurucunun 13/7/2012 tarihinde Tekirdağ Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna sevk edildiği anlaşılmaktadır.
14. Başsavcılıkça 26/6/2013 tarihli yazı ile İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığından başvurucu hakkındaki tüm tedavi evrakları esas alınarak kesin rapor düzenlenmesi talep edilmiştir.
15. İstanbul Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulunun Başsavcılığa hitaben yazdığı 19/8/2013 tarihli yazısında, başvurucuya ait muayene ve tedavi bulgularını içeren tıbbi müşahade ve rapor ile tomografi tetkiklerine ait grafilerin asıllarının temin edilmesi, ayrıca başvurucunun muayenesi yapılmak üzere gönderilmesi istenmiştir.
16. Başsavcılık bu defa 11/6/2014 ve 24/7/2014 tarihli yazılar ile Silivri Adli Tıp Şube Müdürlüğünden özellikle başvurucunun yaralanmasının sırt (arka) bölgesinden olup olmadığı belirlenerek rapor düzenlenmesini talep etmiştir.
17. Silivri Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 30/6/2014 ve 25/7/2014 tarihli ön raporlarında; başvurucu hakkında düzenlenmiş mevcut raporların fotokopilerinin net okunamadığı, asıllarının gönderilmesinin gerektiği ve yara yerlerinin görülebilmesi için başvurucunun muayeneye gönderilmesinin yararlı olacağı bildirilmiştir.
18. Başsavcılık 15/4/2015 tarihinde Silivri Adli Tıp Şube Müdürlüğüne hitaben yazdığı yazı ile yine başvurucunun yaralanmasına ilişkin rapor düzenlenmesini talep etmiştir.
19. Silivri Adli Tıp Şube Müdürlüğü 27/4/2015 tarihli ön raporunda, tekraren başvurucunun muayeneye gönderilmesi gerektiğini bildirmiştir.
20. Sonrasında Kocaeli 2 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğüne sevk edildiği anlaşılan başvurucunun Kocaeli Devlet Hastanesinde 17/5/2016 tarihinde beyin cerrahi, plastik cerrahi, genel cerrahi ve göğüs cerrahi uzmanları tarafından muayenesinin yapıldığı anlaşılmaktadır. Başvurucu hakkında düzenlenen raporlar şu şekildedir:
i. [Genel cerrahi uzmanı raporunda] fizik muayenede sağ lomber bölgede üç adet kesici-delici alet yaralanmasına bağlı oluşan 1 cm'lik skar ve yine sol suprascapuler bölgede 1 cm'lik skar dokusu mevcut. ... Genel cerrahi açısından hayati tehlikesi yoktur. Katiraporudur.
ii. [Göğüs cerrahiuzmanı raporunda] normal fenni muayene bulguları.
iii. [Beyin cerrahi uzmanı raporunda] darp sonucu genel vücut travması geçiren hastanın yapılan nörolojik muayenesi normal. Geçici rapor ve BT bulgularına göre basit tıbbi müdahale ile iyileşmiştir. Kati kanaat raporudur.
iv. [Plastik cerrahi uzmanı raporunda] yüzde sağ kaş medial bölgede 3 cm sabit iz, sol el 2. parmak pip eklem dorsalinde 2 cm skar. Saçlı deride multiple parçalı alopesi oluşturan sabit skar mevcut.
21. Başvurucunun ayrıca Kocaeli Devlet Hastanesinde 27/9/2016 tarihinde ortopedi uzmanı tarafından yapılan muayenesi sonucunda, sol omuz çıkığı geçirdiği epikrizinden görülen yaralanmanın hayati fonksiyonlarını (2-Orta) düzeyde etkilediğine ilişkin kati hekim raporu düzenlendiği anlaşılmaktadır.
22. Başsavcılığın 9/12/2016 tarihli iddianamesiyle başvurucu ve M.Ç. mağdur-şüpheli; B.K., N.G. ve S.G. ise şüpheli olarak belirtilerek haklarında kasten yaralama suçundan kamu davası açılmıştır. İddianamede gösterilen deliller kapsamında yapılan değerlendirmede; başvurucunun şiş şeklindeki ve silah sayılan alet ile mağdur-şüpheli M.Ç.yi yaralamaya teşebbüs ettiği ancak mağdur-şüpheli M.Ç. ve diğer şüphelilerin başvurucunun elinden aldıkları şişleri başvurucuya batırdıkları ve doktor raporuna göre basit tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ve sabit iz bırakacak şekilde yaralanmasına sebep oldukları açıklanmıştır.
23. Başvurucu 16/1/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
24. Diğer yandan Silivri 4. Asliye Ceza Mahkemesinde açılan davada tensip zaptının 30/1/2017 tarihinde onaylanması ile başlayan yargılama sürecinde 18/4/2017 tarihli duruşmada başvurucunun savunma ve şikâyetlerinin alındığı anlaşılmaktadır. Başvurucu beyanında, sanıklardan şikâyetçi olmadığını ve şiş tabir edilen suç aletiyle kendisini yaralayanları net olarak göremediğini bildirmiştir. Başvurunun inceleme tarihi itibarıyla yargılamanın derdest olduğu ve duruşmanın 20/3/2020 tarihine bırakıldığı anlaşılmıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
25. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Kasten yaralama" kenar başlıklı 86. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) (Ek fıkra: 31/3/2005 – 5328/4 md.) Kasten yaralama fiilinin kişiüzerindekietkisinin basitbirtıbbîmüdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
(3) Kasten yaralama suçunun;
…
e) Silahla,
İşlenmesi halinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır."
26. 5237 sayılı Kanun'un "Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama" kenar başlıklı 87. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şu şekildedir:
"(1) Kasten yaralama fiili, mağdurun;
(...)
(c) Yüzünde sabit ize,
Neden olmuşsa yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir kat artırılır. Ancak, verilecek ceza birinci fıkraya giren hallerde üç yıldan, üçüncü fıkraya giren hallerde beş yıldan az olamaz."
B. Uluslararası Hukuk
1. Uluslararası Mevzuat
27. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "İnsan haklarına saygı yükümlülüğü" kenar başlıklı 1. maddesi şöyledir:
"Yüksek Sözleşmeci Taraflar kendi yetki alanları içinde bulunan herkesin, bu Sözleşme'nin birinci bölümünde açıklanan hak ve özgürlüklerden yararlanmalarını sağlarlar."
28. Sözleşme'nin 3. maddesi şöyledir:
"Hiç kimse işkenceye veya insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele veya cezaya tabi tutulamaz."
2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı
29. Bir muamele veya cezanın kötü muamele olduğunu söyleyebilmek için eylemin minimum ağırlık eşiğini aşması beklenir (Raninen/Finlandiya, B. No: 20972/92, 16/12/1997, § 55; Erdoğan Yağız/Türkiye, B. No: 27473/02, 6/3/2007, §§ 35-37; Gafgen/Almanya [BD], B. No: 22978/05, 1/6/2010, §§ 88-90; Costello-Roberts/Birleşik Krallık, B. No: 13134/87, 25/3/1993, § 30).
30. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), devletin pozitif yükümlülüklerinin özel kişilerin eylemlerini de içerdiğini belirtmiştir. Devlet, kamu görevlilerinde olduğu gibi özel kişiler tarafından gerçekleşebilecek kötü muamelelere karşı da yeterli korumayı ve yasal çerçeveyi sağlamakla yükümlüdür (Denis Vasilyev/Rusya, B. No: 32704/04, 17/12/2009, § 98; Yehovanın Şahitleri Gldani Cemaatinin 97 Üyesi ve diğer 4 kişi/Gürcistan, B. No: 71156/01, 3/5/2007, § 96; Costello-Roberts/Birleşik Krallık, B. No: 13134/87, 25/3/1993, §§ 26-28; A/Birleşik Krallık, B. No: 100/1997/884/1096, 23/9/1998, §§ 22-24; X ve Y/Hollanda, B. No: 8978/80, 26/3/1985, § 27).
31. AİHM, Sözleşme'nin 3. maddesinin tartışılabilir ve makul şüphe uyandıran kötü muamele iddialarının etkin biçimde soruşturma yükümlülüğü getirdiğine dikkat çekmektedir (Labita/İtalya [BD], B. No: 26772/95, 6/4/2000, § 131). AİHM’in içtihadında tanımlanan etkinlik için minimum standartlar soruşturmanın bağımsız, tarafsız, kamu denetimine açık olmasını ve yetkili makamların titizlikle ve çabuklukla çalışmasını gerektirmektedir (Mammadov/Azerbaycan, B. No: 34445/04, 11/1/2007, § 73; Çelik ve İmret/Türkiye, B. No: 44093/98, 26/10/2004, § 55).
32. AİHM, insan hakları ihlalleri ile ilgili iddialarda soruşturma yükümlülüğünün mutlaka iddiayı kabul etme anlamına gelmediğini ancak iddiaların ciddiye alınması ve adil bir sonucu garanti eden bir usulle soruşturulması gerektiğini birçok kararında dile getirmiştir (Saçılık ve diğerleri/Türkiye, B. No: 43044/05 ve 45001/05, 5/7/2011, §§ 90, 91).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
33. Mahkemenin 12/2/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
34. Başvurucu, hükümlü olarak tutulduğu İnfaz Kurumunda bir kısım hükümlülerin saldırısına maruz kaldığı olayla ilgili etkili bir soruşturma yapılmayarak süreç makul sürede sonuçlandırılmadığı için adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş; mağduriyetinin devam ettiğini belirterek lehte bir karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
35. Bakanlık görüşünde; soruşturmanın sürüncemede bırakıldığı ve etkili soruşturma yapılmadığı iddiasıyla 16/1/2017 tarihinde başvurucu bireysel başvuruda bulunmuş ise de olayla ilgili olarak derhâl soruşturmanın başlatıldığı, başvurucunun anında hastaneye sevk edilerek tedavisinin yapıldığı, yaralanması ile ilgili rapor alındığı, olaya karışan kişilerin ifadelerinin alındığı ve yaralama olayına ilişkin kati raporun alınması için Adli Tıp Kurumu ile çeşitli yazışmaların yapıldığı belirtilmiştir. Diğer yandan 9/12/2016 tarihinde iddianamenin sunulması ve kabul edilmesinin ardından kovuşturma aşamasına geçildiği ve yargılamanın derdest olduğu ifade edilerek maddi ve manevi bütünlüğün korunması hakkına ilişkin pozitif yükümlülüklerin usule ilişkin boyutunu oluşturan etkin soruşturma yükümlülüğünün bir sonuç yükümlülüğü değil araç yükümlülüğü olduğu vurgulanmıştır.
B. Değerlendirme
36. Anayasa’nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz."
37. Anayasa'nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesi şöyledir:
"Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır."
38. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut olayda başvurucunun maruz kaldığı saldırının kamu görevlileri tarafından yapıldığı ya da saldırının gerçekleşmesinde kamu görevlilerinin kusur veya ihmalinin bulunduğuna dair bir iddiası bulunmamaktadır. Başvurucunun şikâyeti, maruz kaldığı saldırı sonucunda yaralandığı olayla ilgili makul sürat ve özenle soruşturma yapılmamasına ilişkindir. Somut olaya ilişkin değerlendirme, başvuruya konu olayın kendine özgü koşulları dikkate alınarak Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağı kapsamında ve sadece devletin pozitif yükümlülüğüne bağlı olarak etkili soruşturma yükümlülüğü bakımından yapılmıştır. Ancak bir eylemin kötü muamele olduğunu söyleyebilmek için asgari ağırlık eşiğini aşması gerekir. Bu bağlamda başvurucu hakkında düzenlenen adli raporlara göre kesici-delici aletle sırt ve bel bölgesinin dört ayrı yerinden hayati tehlike geçirmeyecek ve baş kısmından sabit iz bırakacak şekilde yaralanmasına, ayrıca sol omuz çıkığına sebep olan eylemin fiziksel ve ruhsal etkileri açısından kötü muamele yasağına ilişkin asgari eşiği aştığı sonucuna ulaşılmıştır. Anayasa Mahkemesinin önündeki başvurunun konusu davanın esası ve yargılama sürecinin muhtemel sonuçları değildir. Bu nedenle yargılama sonucunda verilecek karardan bağımsız olarak başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine yönelik iddialarının Anayasa'nın 17. maddesi kapsamında incelenmesi gereken hususlar olduğu gözetilerek ayrıca değerlendirilmemiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
39. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
40. Anayasa Mahkemesinin işkence ve kötü muamele yasağı kapsamında devletin pozitif yükümlülükleri açısından benimsediği temel yaklaşıma göre devletin sorumluluğunu gerektirebilecek şartlar altında gerçekleşen olaylarda Anayasa'nın 17. maddesi devlete, bu konuda ihdas edilmiş bulunan yasal ve idari çerçevenin elindeki tüm imkânları kullanarak maddi ve manevi varlığı tehlikede olan kişileri korumak için gereği gibi uygulanmasını ve buna ilave olarak işkence ve kötü muamele yasağına ilişkin ihlallerin durdurulup cezalandırılmasını sağlayacak etkili idari ve yargısal tedbirleri alma görevi yüklemektedir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 52).
41. Devletin pozitif yükümlülüğünün bir parçası olarak usul yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet, her türlü fiziksel ve ruhsal saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 106; Tahir Canan, § 25).
42. Yürütülen ceza soruşturmalarının amacı, kişinin maddi ve manevi varlığını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde uygulanmasını ve sorumluların hesap vermelerini sağlamaktır. Bu bir sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür. Diğer taraftan burada yer verilen değerlendirmeler, hiçbir şekilde Anayasa’nın 17. maddesinin başvuruculara üçüncü tarafları adli bir suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkı veya tüm yargılamaları mahkûmiyetle ya da belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma ödevi yüklediği anlamına gelmemektedir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 56).
43. Kötü muameleye ilişkin bir soruşturmanın olabildiğince süratle ve özenle yürütülmesi gerekir. Bazı durumlarda soruşturmanın ilerlemesine engel olan güçlükler bulunabilir. Ancak böyle bir durumda dahi yetkililerin süratle hareket etmeleri olayın aydınlatılabilmesi, hukukun üstünlüğüne olan inancın korunması ve hukuka aykırı eylemlere müsamaha gösterildiği veya kayıtsız kalındığı görünümü verilmemesi açısından büyük öneme sahiptir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 119).
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
44. Somut olayda 12/6/2012 tarihinde İnfaz Kurumunda gerçekleşen suç konusu eylemlere ilişkin olarak Başsavcılık tarafından başlatılan soruşturma sürecinde başvurucuya birden fazla infaz kurumunda yer değişikliği yaptırılmıştır. Başsavcılıkça muayene ve tedavi evrakının asılları temin edilmeden ya da başvurucunun bizzat Adli Tıp Kurumuna muayeneye gönderilmesi sağlanmadan başvurucu hakkında doktor raporu düzenlenmesi talep edilmiştir. Adli Tıp Kurumu raporu alınmasında yaşanan gecikme nedeniyle soruşturma sürecinin uzadığı anlaşılmaktadır. Bu süreç sonunda Başsavcılık, biri başvurucu olmak üzere mağdur-şüpheli iki kişi ile diğer üç kişinin şüpheli olarak gösterildiği toplam beş kişi yönünden 9/12/2016 tarihli iddianame düzenleyerek olay tarihinden 4 yıl 6 ay sonra kamu davasını açabilmiştir. Öte yandan açılan kamu davasının ise yaklaşık 3 yıl 2 ay geçmesine rağmen devam ettiği, devletin gözetimi altındaki ceza infaz kurumunda gerçekleşen iddia konusu kötü muamele vakasına ilişkin olarak başvurucudaki yaranın gerçekleşme koşullarının tespit edilmesi bakımından hâlen kesinleşmiş bir karar verilemediği anlaşılmaktadır.
45. Başvurucunun iddiaları, düzenlenen adli raporlarına göre savunulabilir düzeydedir. Devletin sıkı kontrolünde bulunan İnfaz Kurumunda gerçekleşen olayda yetkili makamların hızlı bir şekilde müdahalede bulunma ve delillere ulaşmada avantajlı oldukları, kaldı ki olayı titizlikle aydınlatarak etkili ve hızlı şekilde soruşturma yapma yükümlükleri de bulunmaktadır. Bu kapsamda başvurucunun fiziksel ve ruhsal yönden olumsuz etkilenmesine sebep olan olaya konu davanın hızlı ve etkili bir şekilde sonuçlandırılması yönünde meşru bir beklentisi bulunmaktadır.
46. Diğer yandan hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayın niteliği, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kıstaslar dikkate alındığında başvuru konusu olayın karmaşık bir görünüm arz etmediği gibi başvurucunun eylem ve davranışlarının soruşturmanın gecikmesinde bir rolünün bulunduğu gözlenmediğinden soruşturma sürecinde makul olmayan bir gecikme söz konusudur.
47. Dolayısıyla soruşturmanın makul özen ve hız içinde tamamlanmasında özensiz davranılarak etkili soruşturma yapma yükümlülüğüne (pozitif yükümlülük) uygun hareket edilmemiştir. Başka bir ifade ile adeta soruşturma sürüncemede bırakılmış, kötü muamele olaylarına kayıtsız kalındığı görünümü verilmesinin engellenmesi açısından soruşturmanın yeterli hız ve özenle yürütülmediği sonucuna ulaşılmıştır. Soruşturma sonrasındaki hâlen devam eden kovuşturma süreci ile birlikte yedi yıl sekiz aylık yargılama süresi bir bütün olarak değerlendirildiğinde de hukukun üstünlüğüne olan inancın zedelenerek hukuka aykırı eylemlere hoşgörü gösterildiği ya da kayıtsız kalındığı görünümünün verilmesine neden olunmuştur.
48. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usule ilişkin boyutunun ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
49. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı ile (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."
50. Başvurucu, ihlalin tespiti talebinde bulunmuştur. Tazminat talep etmemiştir.
51. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B.No: 2016/12506, 7/11/2019).
52. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
53. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanunun 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir. (Mehmet Doğan, §§ 58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66-67).
54. İncelenen başvuruda Anayasa Mahkemesi, soruşturmanın makul özen ve hız içinde tamamlanmaması, yargılamanın da hâlen devam etmesini birlikte değerlendirerek kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiği sonucuna varmıştır. Somut başvuruda bu sebeple ihlalin, adli makamların işlemlerinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
55. Bu durumda kararın bir örneğinin; soruşturma aşamasında kötü muamele yasağının usul boyutunun gerektirdiği özene ve yargısal makamların sorumluluğuna dikkat çekmek ve bilgi edinilmesi için Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına, kovuşturmanın makul özen ve hız içinde tamamlanarak ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasının gereği için Silivri 4. Asliye Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin kötü muamele yasağının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için Silivri 4. Asliye Ceza Mahkemesine (E.2017/122) GÖNDERİLMESİNE,
D. Kararın bir örneğinin bilgi için Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına (Sorgu No: 2012/4517, E.2016/3039) GÖNDERİLMESİNE,
E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 12/2/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.