TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
FİRDES SERİM VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/20808)
|
|
Karar Tarihi: 18/4/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör
|
:
|
Eşref Uğur
ŞENOL
|
Başvurucular
|
:
|
1. Firdes SERİM
|
|
|
2. Nihat
BİLİR
|
|
|
3. Numan
BİLİR
|
|
|
4. Şükrü
BİLİR
|
|
|
5. Vahdettin
BİLİR
|
|
|
6. Deniz
TEKİN
|
Vekili
|
:
|
Av. Adem Furkan DEMİRCİ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, taşınmazın imar planında kamu hizmeti alanına
ayrılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
3. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Konularının aynı olması nedeniyle 2017/15831 sayılı bireysel
başvuru dosyasının, 2017/20808 numaralı bireysel başvuru dosyası ile
birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına karar
verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün
(İçtüzük) 71. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurunun içtihadın
oluştuğu alana ilişkin olduğu değerlendirilerek Bakanlık cevabı beklenmeden
incelenmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucuların maliki olduğu başvuruya konu taşınmazlar, 22/2/2011
ve 17/1/2014 tarihlerinde onaylanan 1/1000 ölçekli revizyon uygulama imar
planlarında kamu hizmeti alanı olarak ayrılmıştır. Başvurucular, bu
taşınmazların kamulaştırılması istemiyle Belediyeye başvurmuş fakat bu yoldan
bir sonuç elde edememişlerdir.
9. Başvurucular, bunun üzerine imar planında kamu hizmeti
alanına ayrılan taşınmazın rayiç bedelinin ödenmesi istemiyle Belediye aleyhine
tam yargı davası açmışlardır.
10. Derece mahkemelerince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararda, belirtilmiştir. 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 10.
maddesi gereğince 1/1000 ölçekli uygulama imar planının kesinleştiği tarihten
itibaren beş yıl içerisinde davalı belediyece ayrılma amacına uygun olarak
kamulaştırma görevinin yerine getirilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Somut
olayda ise imar planlarının onaylandığı tarihten itibaren karar tarihi
itibarıyla taşınmazların kamulaştırılması için öngörülen beş yıllık sürenin
dolmadığı bu nedenle hukuki el atmadan bahsedilemeyeceği belirtilerek tazminat
talebi reddedilmiştir. Karar, kanun yolundan geçerek kesinleşmiştir.
11. Başvurucular, nihai kararın tebliği üzerine bireysel
başvuruda bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
12. Konu ile ilgili hukuk için bkz. Hüseyin Ünal, B. No: 2017/24715, 20/9/2018, §§ 17-29.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
13. Mahkemenin 18/4/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
14. Başvurucular; taşınmazın imar planında kamu hizmeti alanına
ayrılmasının mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiğini, bu müdahale sebebiyle
taşınmazını dilediği gibi kullanamadığını belirtmişlerdir. Başvurucular,
taşınmazının kamulaştırılmamasının mülkiyet hakkının ihlaline yol açtığını
ifade etmişlerdir. Başvurucular bunun yanında adil yargılanma hakkı, eşitlik
ilkesi ve hak arama hürriyetinin ihlal edildiğini de ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
15. Anayasa'nın "Mülkiyet
hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz."
16. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucular; mülkiyet hakkı dışında adil
yargılanma hakkı, eşitlik ilkesi ve hak arama özgürlüğünün ihlal edildiğini
ileri sürmektedirler. Ancak somut olayda eşitlik ilkesinin ihlaline yol
açabilecek farklı muamelenin varlığı başvurucular tarafından
temellendirilmemiştir.
17. Diğer taraftan başvurucuların asıl şikâyetinin imar
uygulamasında kamu hizmeti alanı olarak ayrılması sebebiyle maliki oldukları
taşınmazdan diledikleri gibi yararlanamadıklarına, taşınmazı kullanamadıklarına
ve onu tasarruf edemediklerine yönelik olduğu anlaşılmakla başvurucuların bütün
şikâyetleri mülkiyet hakkının ihlali iddiası kapsamında incelenmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
18. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
19. Anayasa Mahkemesi aynı konu ile ilgili şikâyetleri daha önce
incelemiş ve uygulanacak ilkeleri ortaya koymuştur (Hüseyin Ünal, §§ 34-62).
20. Hüseyin Ünal kararında
imar uygulamasına konu edilen taşınmazın, başvurucu adına tapuda kayıtlı
olduğundan dolayı Anayasa'nın 35. maddesi bağlamında mülk teşkil ettiği
belirtilmiştir (Hüseyin Ünal, §
37). Bu taşınmazın uygulama imar planında kamu hizmeti alanı olarak ayrılmasının
mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği kabul edilmiş, söz konusu müdahalenin
niteliği sebebiyle mülkiyetten barışçıl yararlanmaya ilişkin genel kural
çerçevesinde incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir (Hüseyin Ünal, §§ 38-41).
21. Anayasa Mahkemesi 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar
Kanunu hükümleri ile 2942 sayılı Kanun'a eklenen geçici 11. maddeye dayalı olan
müdahalenin kanunilik ölçütünü taşıdığını değerlendirmiş, ayrıca taşınmazın
kamu hizmetine tahsis edilmesine yönelik müdahalenin kamu yararına dayalı meşru
bir amacının bulunduğu açıklanmıştır (Hüseyin
Ünal, §§ 44-50). Bununla birlikte Anayasa Mahkemesinin 28/3/2018
tarihli ve E.2016/196, K.2018/34 sayılı kararı ile anılan madde iptal
edilmiştir. Bu çerçevede ölçülülük yönünden yapılan değerlendirmede ise
uygulama imar planının onaylanmasından itibaren beş yıldan fazla süre geçmesine
rağmen imar planında kamu hizmetine ayrılan taşınmazın kamulaştırılmaması ve
herhangi bir tazminat da ödenmemesinin başvurucuya şahsi olarak aşırı bir
külfet yüklediği kanaatine ulaşılmıştır. Bu sebeple başvurucunun mülkiyet
hakkının korunması ile kamunun yararı arasında olması gereken adil dengenin
başvurucu aleyhine bozulduğu ve müdahalenin ölçülü olmadığı kabul edilmiştir (Hüseyin Ünal, §§ 51-62).
22. Somut başvuruda da başvuruculara ait taşınmaz 17/1/2014
tarihinde onaylanan uygulama imar planında bölge
parkı olarak kamu hizmeti alanına ayrılmıştır. Birleşen 2017/15831
sayılı başvuru dosyasına konu diğer taşınmazın imar durumu da 22/1/2011 tarihinde
onaylanan uygulama imar planında kısmen park
ve dinlenme alanı, kısmen dere
koruma alanı, kısmen de yol
olarak belirlenmiştir.
23. 3194 sayılı Kanun'un 10. maddesi gereğince 1/1000 ölçekli
uygulama imar planında kamu hizmeti alanına ayrılan taşınmazın bu planın
kesinleştiği tarihten itibaren beş yıl içerisinde imar programına alınarak
kamulaştırılması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda imar planının onaylanarak
kesinleştiği tarihten Anayasa Mahkemesinin karar tarihine kadar beş yılı aşkın
bir süre geçmiş olmasına rağmen başvuruculara ait taşınmazların halen
kamulaştırılmadığı ve başvuruculara herhangi bir tazminat da ödenmediği dikkate
alındığında bu ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir durumun söz konusu olmadığı
sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla başvurucuların mülkiyet hakkına yapılan
müdahale ölçülü değildir.
24. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence
altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
25. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
“(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesi'nin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
26. Anayasa Mahkemesinin
Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal
sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi
hususunda genel ilkeler belirlenmiştir.
27. Buna göre bireysel başvuru kapsamında bir temel hak ve
hürriyetin ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının
ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca
eski hâle getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır.
Bunun için ise öncelikle devam eden ihlalin durdurulması, ihlale konu kararın
veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa
ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda
uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, § 55).
28. Anayasa Mahkemesi ihlalin ve sonuçlarının nasıl
giderileceğine hükmederken idarenin, yargısal makamların veya yasama organının
yerine geçerek işlem tesis edemez. Anayasa Mahkemesi, ihlalin ve sonuçlarının
nasıl giderileceğine hükmederek gerekli işlemlerin tesis edilmesi için kararı
ilgili mercilere gönderir (Mehmet Doğan, §
56).
29. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilmeden önce ihlalin kaynağının belirlenmesi gerekir. Buna
göre ihlal; idari eylem ve işlemler, yargısal işlemler veya yasama
işlemlerinden kaynaklanabilir. İhlalin kaynağının belirlenmesi uygun giderim
yolunun belirlenebilmesi bakımından önem taşımaktadır (Mehmet Doğan, § 57).
30. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda 6216
sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün
79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca kural olarak ihlali
ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın
bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmedilir (Mehmet Doğan, § 58).
31. Buna göre Anayasa Mahkemesince ihlalin tespit edildiği
hâllerde yargılamanın yenilenmesinin gerekliliği hususundaki takdir derece
mahkemelerine değil ihlalin varlığını tespit eden Anayasa Mahkemesine
bırakılmıştır. Derece mahkemeleri ise Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında
belirttiği doğrultuda ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri
yapmakla yükümlüdür (Mehmet Doğan,
§ 59).
32. Bu bağlamda derece mahkemesinin öncelikle yapması gereken
şey, bir temel hak veya özgürlüğü ihlal ettiği veya idari makamlar tarafından
bir temel hak veya özgürlüğe yönelik olarak gerçekleştirilen ihlali
gideremediği tespit edilen önceki kararını kaldırmaktır. Derece mahkemesi,
kararın kaldırılmasından sonraki aşamada ise Anayasa Mahkemesi kararında tespit
edilen ihlalin sonuçlarını gidermek için gereken işlemleri yapmak durumundadır
(Mehmet Doğan, § 60).
33. Başvurucular, maddi ve manevi tazminat talebinde
bulunmuşlardır.
34. Somut olayda başvuruculara ait taşınmazlar imar planında
kamu hizmeti alanına ayrılmıştır. Başvurucuların açmış olduğu tazminat
davasında derece mahkemeleri, davanın reddine karar vermiştir. Sonuç olarak
müdahalenin temeli olan taşınmazın imar planında kamu hizmetine ayrılması idari
bir işlem niteliğindedir. Başvurucuların mülkiyet hakkının idari bir işlem
nedeniyle ihlal edildiği anlaşılmaktadır. Ancak somut olayda ihlale yol açan
idari eylem ve işleme karşı başvurulabilecek kanun yolu tüketildikten sonra
bireysel başvurunun yapıldığı anlaşıldığına göre ilgili mahkemenin yeniden
yargılama yoluyla tespit edilen ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırma imkânı
bulunmaktadır.
35. Bu durumda mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır.
Buna göre yapılacak yeniden yargılama ise 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına
yöneliktir. Bu kapsamda derece mahkemelerince yapılması gereken iş, ihlal
sonucuna uygun olarak tazminata hükmedilmesinden ibarettir. Tazminat miktarının
belirlenmesi hususu ise bu konuda uzmanlaşmış derece mahkemelerinin takdirindedir.
Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilk derece
mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
36. Yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın yetkili yargı
merciine gönderilmesine karar verilmesinin ihlal sonucu açısından yeterli bir
giderim sağladığı anlaşıldığından başvurucuların tazminat taleplerinin reddine
karar verilmesi gerekir.
37. Dosyadaki belgelerden tespit edilen -ekli tabloda
belirtilen- harçların, ayrıca 2.475 TL vekâlet ücretinin başvuruculara
müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet
hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere ekli
tabloda belirtilen mahkemelere GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuların tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. Ekli tabloda belirtilen harçların BAŞVURUCULARA ÖDENMESİNE,
F. 2.475 TL vekâlet
ücretinin BAŞVURUCULARA MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
18/4/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.