TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
AHMET SİL BAŞVURUSU (2)
(Başvuru Numarası: 2017/20969)
Karar Tarihi: 28/6/2018
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Hicabi DURSUN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör
Tuğçe TAKCI
Başvurucu
Ahmet SİL
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutuklunun ceza infaz kurumunda avukatı ile yaptığı görüşmelerinin sınırlandırılması, kayda alınması ve görüşmelerin infaz koruma memurlarının nezaretinde gerçekleşmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 18/4/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. 2017/21130, 2017/20969 numaralı bireysel başvuru dosyalarının aralarındaki hukuki bağlantı nedeniyle 2017/20969 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine; incelemenin 2017/20969 başvuru numaralı bireysel başvuru dosyası üzerinden yürütülmesine karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmiştir.
8. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
10. Başvurucu, hâkim olarak görev yapmaktayken 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan darbe teşebbüsü sonrasında anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçundan Adana 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 17/7/2016 tarihli kararıyla tutuklanmış olup bireysel başvuruda bulunduğu tarihte Osmaniye 1 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutukludur.
11. Sonrasında Osmaniye 1 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığının (Kurul) 27/7/2016 tarihli kararıyla 23/7/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin (KHK) 6. maddesinin (d) bendi uyarınca tutukluların avukatlarıyla görüşmelerinin -Kurumda herhangi bir güvenlik zaafiyetine meydan verilmemesi amacıyla- bir infaz koruma memuru gözetiminde hafta içi mesai saatleri içinde yaptırılması, görüşmelerin sürekli takip altında tutulması ve tutuklular ile avukatları arasında örgütün talimatını içeren herhangi bir pusula veya evrak alışverişi yapıldığının ya da örgütün talimatlarının avukatlarca tutuklulara sözlü olarak iletildiğinin görülmesi veya duyulması hâlinde görüşmeye derhâl son verilmesi karar altına alınmıştır.
12. Anılan Kurul kararının Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığının 4/8/2016 tarihli oluruyla onaylanmasını müteakip karar tutuklulara tebliğ edilmiştir.
13. Başvurucu, Kurulun kararına itiraz ederek avukatıyla yaptığı görüşmenin kamera kaydına alınması uygulamasının kaldırılmasını talep etmiştir.
14. Bu sırada 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'da 29/10/2016 tarihli ve 29872 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 676 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile yapılan değişiklikle belli bazı suçlardan tutuklu bulunanların avukatlarıyla yaptıkları görüşmelerin sesli ve görüntülü olarak kaydedilmesi, tutuklu ve avukatının yaptığı görüşmede bir görevlinin hazır bulundurulması, savunma amacı dışında toplumun ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin tehlikeye düşürülmesi, terör örgütü veya diğer suç örgütlerinin yönlendirilmesi, bunlara emir ve talimat verilmesi veya yorumlarıyla gizli, açık ya da şifreli mesajlar iletilmesi amacının güdülmesi hususunda yapılacak tespite binaen tutuklunun avukatına veya avukatın tutukluya verdiği belge ve belge örnekleri, dosyalar ve aralarındaki konuşmalara ilişkin tuttukları kayıtlara el konulması, bu amaçla yapılan görüşmenin derhâl sonlandırılması, belirlenen suçlardan tutuklu olanların avukatlarıyla hafta içi mesai saatleri içinde görüşmeleri şeklindeki tedbirlere Sulh Ceza Hâkimlerince karar verilebileceği düzenlemesi getirilmiştir.
15. Bunun üzerine Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığınca 3/1/2017 tarihinde Osmaniye 2. Sulh Ceza Hâkimliğinden (Hâkimlik) 3 ay süreyle 676 sayılı KHK ile getirilen yukarıda değinilen tedbirlere karar verilmesi talep edilmiştir.
16. Hâkimliğin 6/1/2017 tarihli kararıyla 676 sayılı KHK ile yapılan değişiklik uyarınca belli bazı suçlardan tutuklu bulunanların avukatlarıyla yaptıkları görüşmelerin sesli ve görüntülü olarak kaydedilmesine, tutuklu ve avukatının yaptığı görüşmede bir görevlinin hazır bulunmasına, tutuklunun avukatına veya avukatın tutukluya verdiği belge ve belge örnekleri dosyalar ve aralarındaki konuşmalara ilişkin tuttukları kayıtlara el konulmasına, belirlenen suçlardan tutuklu olanların avukatlarıyla hafta içi mesai saatleri içerisinde görüşmelerine karar verilmiştir.
17. Osmaniye İnfaz Hâkimliğince 9/3/2017 tarihli kararla Osmaniye 2. Sulh Ceza Hakimliğinin 6/1/2017 tarihli kararına da değinilerek başvurucunun itirazı reddedilmiştir. Kararın gerekçesi şu şekildedir:
"... Soruşturma aşamasında FETÖ silahlı terör örgütüne üye olma iddiası ile tutuklu bulunanların avukatları ile yaptıkları görüşmelerin kamera kaydına alınması yetkisi anılan KHK düzenlemesine dayanılarak Cumhuriyet Başsavcılığına ve Ceza İnfaz Kurumları İdare ve Gözlem Kuruluna bırakılmıştır. Görüşmelerin kamera kaydına alınması İdare ve Gözlem Kurulunun önerisi ile Cumhuriyet Başsavcılığınca onaylanarak uygulamaya konulmuş olup, soruşturmanın selameti ve tutukluların ceza infaz kurumunda güvenliklerinin sağlanması, FETÖ-PDY silahlı terör örgütüne üye olmak iddiası ile tutuklu bulunanların diğer örgüt üyeleri ile haberleşmesinin ve irtibatının engellenmesi için alınan tedbirler kapsamında yapılan uygulamanın genel ve soyut olarak bu suç grubundaki tüm tutuklulara istisnasız uygulandığı, yapılan işlemin usul ve yasaya uygun olduğu, takdir hakkının aşılması suretiyle kötüye kullanıldığına dair uygulama yapıldığına ilişkin herhangi bir delil ve emare bulunmadığı, kişilere özel yapılacak bir uygulamanın kurumun düzen ve işlerliğini bozacağı anlaşılmıştır.
...
Osmaniye 1 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurum Müdürlüğü İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığının 27/7/2016 tarihli, 2016/2070 sayılı Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığınca onaylanan kararının 23/7/2016 tarihli ve 676 sayılı KHK'nın 6/d maddesi düzenlemesine ve usule uygun olduğu anlaşılmakla birlikte, mahkememizce verilecek karar tarihinde şikayetçi tutuklu hakkında verilen kısıtlama kararının dayanağının Osmaniye 2. Sulh Ceza Hakimliğinin 6/1/2017 tarih 2017/85 D.İş sayılı kararı olduğu, bu karara ve yukarıda bahsedilen kararlara ilişkin olarak yapılan uygulamaların itirazın temelini teşkil ettiği anlaşılmıştır. ... İtirazın konusu Ceza İnfaz Kurumunun tutuklu/hükümlülerin avukatlarıyla görüşmelerinde yaptığı uygulama ve işlemdir. İtiraz konusu işlemin Hakimliğimizin görev ve yetki alanında olduğu İnfaz Hakimliği Kanununun 5. maddesinin 1. fıkrası gereğince anlaşılmıştır. Ceza İnfaz Kurumunun itiraz konusu uygulamalarında ilgili KHK hükümleri ve Sulh Ceza Hakimliğinin kararındaki esaslar yönünden herhangi bir yanlış uygulama ve hukuka aykırı yön bulunmadığı anlaşılmış[tır]."
18. Anılan karara karşı yapılan itiraz Osmaniye 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 23/3/2017 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
19. Karar, başvurucuya 17/4/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.
20. Başvurucu 18/4/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
21. Bireysel başvuru sonrasında Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığının 30/6/2017 tarihli iddianamesiyle başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan kamu davası açılmış, anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçundan ise ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir.
22. Gaziantep 9. Ağır Ceza Mahkemesince verilen yetkisizlik kararı üzerine Adana 2. Ağır Ceza Mahkemesinin (Mahkeme) 2017/360 esasına kaydedilen yargılamanın 16/1/2018 tarihli celsesinde başvurucunun yargılama aşamasında müdafi yardımından faydalandığı, kendisi ve müdafiin esas hakkında savunma sundukları anlaşılmıştır.
23. Mahkeme 16/1/2018 tarihli kararla başvurucunun müsnet suçtan neticeten 6 yıl 10 ay 15 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir.
24. Karara karşı başvurucu tarafından 15/2/2018 tarihinde istinaf yoluna başvurulmuş olup istinaf başvurusunun inceleme aşamasında olduğu tespit edilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
25. 667 sayılı KHK'nın “Soruşturma ve kovuşturma işlemleri” kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"(1) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar, 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar ve toplu işlenen suçlar bakımından, olağanüstü halin devamı süresince;
d) Tutuklu olanların avukatları ile görüşmelerinde, toplumun ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin tehlikeye düşürülmesi, terör örgütü veya diğer suç örgütlerinin yönlendirilmesi, bunlara emir ve tâlimat verilmesi veya yorumlarıyla gizli, açık ya da şifreli mesajlar iletilmesi ihtimalinin varlığı halinde, Cumhuriyet savcısının kararıyla, görüşmeler teknik cihazla sesli veya görüntülü olarak kaydedilebilir, tutuklu ile avukatın yaptığı görüşmeleri izlemek amacıyla görevli hazır bulundurulabilir, tutuklunun avukatına veya avukatın tutukluya verdiği belge veya belge örnekleri, dosyalar ve aralarındaki konuşmalara ilişkin tuttukları kayıtlara elkonulabilir veya görüşmelerin gün ve saatleri sınırlandırılabilir. Tutuklunun yaptığı görüşmenin, belirtilen amaçla yapıldığının anlaşılması hâlinde, görüşmeye derhal son verilerek, bu husus gerekçesiyle birlikte tutanağa bağlanır. Görüşme başlamadan önce, taraflar bu hususta uyarılır. ..."
26. 18/10/2016 tarihli ve 6749 sayılı Kanun'un “Soruşturma ve kovuşturma işlemleri” kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
d) Tutuklu olanların avukatları ile görüşmelerinde, toplumun ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin tehlikeye düşürülmesi, terör örgütü veya diğer suç örgütlerinin yönlendirilmesi, bunlara emir ve tâlimat verilmesi veya yorumlarıyla gizli, açık ya da şifreli mesajlar iletilmesi ihtimalinin varlığı halinde, Cumhuriyet savcısının kararıyla, görüşmeler teknik cihazla sesli veya görüntülü olarak kaydedilebilir, tutuklu ile avukatın yaptığı görüşmeleri izlemek amacıyla görevli hazır bulundurulabilir, tutuklunun avukatına veya avukatın tutukluya verdiği belge veya belge örnekleri, dosyalar ve aralarındaki konuşmalara ilişkin tuttukları kayıtlara elkonulabilir veya görüşmelerin gün ve saatleri sınırlandırılabilir. Tutuklunun yaptığı görüşmenin, belirtilen amaçla yapıldığının anlaşılması hâlinde, görüşmeye derhal son verilerek, bu husus gerekçesiyle birlikte tutanağa bağlanır. Görüşme başlamadan önce, taraflar bu hususta uyarılır.
..."
27. 676 sayılı KHK'nın 6. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 59 uncu maddesinin dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, aynı maddeye bu fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkralar eklenmiş ve diğer fıkra buna göre teselsül ettirilmiştir.
(4) Görüşme sırasında; hükümlünün avukatına veya avukatın hükümlüye verdiği belge veya belge örnekleri, dosyalar ve aralarındaki konuşmaya ilişkin olarak kendilerinin tuttukları kayıtlar incelenemez; hükümlünün avukatı ile yaptığı görüşme dinlenemez ve kayda alınamaz.
(5) Türk Ceza Kanununun 220 nci maddesinde ve İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümlerinde tanımlanan suçlar ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlardan mahkûm olanların avukatları ile görüşmelerinde, toplumun ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin tehlikeye düşürüldüğüne, terör örgütü veya diğer suç örgütlerinin yönlendirildiğine, bu örgütlere emir ve tâlimat verildiğine veya yorumları ile gizli, açık ya da şifreli mesajlar iletildiğine ilişkin bilgi, bulgu veya belge elde edilmesi hâlinde, Cumhuriyet başsavcılığının istemi ve infaz hâkiminin kararıyla, üç ay süreyle; görüşmeler teknik cihazla sesli veya görüntülü olarak kaydedilebilir, hükümlü ile avukatın yaptığı görüşmeleri izlemek amacıyla görevli görüşmede hazır bulundurulabilir, hükümlünün avukatına veya avukatın hükümlüye verdiği belge veya belge örnekleri, dosyalar ve aralarındaki konuşmalara ilişkin tuttukları kayıtlara elkonulabilir veya görüşmelerin gün ve saatleri sınırlandırılabilir.
(6) İnfaz hakimliği hükümlünün; kurallara uyumunu, toplum veya ceza infaz kurumu bakımından arz ettiği tehlikeyi ve rehabilitasyon çalışmalarındaki gelişimini değerlendirerek, kararda belirttiği süreyi üç aydan fazla olmamak üzere müteaddit defa uzatabileceği gibi kısaltılmasına veya sonlandırılmasına da karar verebilir.
(7) Beşinci fıkra kapsamına giren hükümlünün yaptığı görüşmenin, aynı fıkrada belirtilen amaca yönelik yapıldığının anlaşılması hâlinde,görüşmeye derhal son verilerek, bu husus gerekçesiyle birlikte tutanağa bağlanır. Görüşme başlamadan önce taraflar bu hususta uyarılır.
(9) İnfaz hâkimi tarafından bu madde uyarınca verilen kararlara karşı 4675 sayılı Kanuna göre itiraz edilebilir."
28. 1/2/2018 tarihli ve 7070 sayılı Kanun'un 6. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
29. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Şüpheli veya sanığın müdafi seçimi" kenar başlıklı 149. maddesi şöyledir:
"(1) Şüpheli veya sanık, soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında bir veya birden fazla müdafiin yardımından yararlanabilir; kanunî temsilcisi varsa, o da şüpheliye veya sanığa müdafi seçebilir.
(2) Soruşturma evresinde, ifade almada en çok üç avukat hazır bulunabilir. (Ek cümle: 3/10/2016-KHK-676/1 md.) Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar bakımından yürütülen kovuşturmalarda, duruşmada en çok üç avukat hazır bulunabilir.
(3) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında avukatın, şüpheli veya sanıkla görüşme, ifade alma veya sorgu süresince yanında olma ve hukukî yardımda bulunma hakkı engellenemez, kısıtlanamaz."
30. 5271 sayılı Kanunu'nun "Müdafi ile görüşme" kenar başlıklı 154. maddesinın (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Şüpheli veya sanık, vekâletname aranmaksızın müdafii ile her zaman ve konuşulanları başkalarının duyamayacağı bir ortamda görüşebilir. Bu kişilerin müdafii ile yazışmaları denetime tâbi tutulamaz."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
31. Mahkemenin 28/6/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
32. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Müdafi Yardımından Yararlanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiası ve Bakanlık Görüşü
33. Başvurucu; ceza infaz kurumunda tutuklu bulunduğu sürede müdafisiyle görüşmelerine sayı ve zaman sınırı koyulduğunu, görüşmelerini iki adet infaz koruma görevlisi nezaretinde ve kamera kaydına alınarak gerçekleştirebildiğini belirterek çeşitli anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
34. Bakanlık görüşünde; başvurucu hakkında yapılan yargılamanın istinaf incelemesi aşamasında derdest olduğu, dolayısıyla olağan kanun yolları tüketilmeden bireysel başvuruda bulunulduğu ifade edilmiştir.
2. Değerlendirme
35. Anayasa’nın 36. maddesinin(1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
36. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan müdafi yardımından faydalanma hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
37. Bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).
38. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması ve aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, § 17).
39. Somut olayda başvurucu, hakkında yargılama devam ederken Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur. Anayasa Mahkemesince inceleme yapıldığı tarih itibarıyla da başvurucu hakkındaki davanın istinaf incelemesi devam etmektedir. Başvurucunun hakkındaki soruşturma ve yargılama süreçlerinde yapılan uygulamalar nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkin şikâyetlerini kanun yollarında ileri sürebilme ve ileri sürmüş ise şikâyetlerinin bu aşamalarda incelenme imkânı bulunmaktadır. Bu çerçevede başvurucu tarafından istinaf/temyiz süreçlerinin sonuçlanması beklenmeden ileri sürülen adil yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki şikâyetlerin bireysel başvuruya konu edildiği görülmüştür.
40. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Başvurunun başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 28/6/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.