TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
SUHEYB-İ RUMİ ÜNAL BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2017/24412)
Karar Tarihi: 30/6/2020
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
Engin YILDIRIM
Celal Mümtaz AKINCI
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Raportör
Duygu KALUKÇU
Başvurucu
Suheyb-i Rumi ÜNAL
Vekili
Av. Raziye AKTAŞ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 29/5/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
5. Komisyon tarafından tutuklamanın hukuki olmadığı şikâyeti dışındaki iddialar yönünden kısmi kabul edilemezlik kararı verilmiş, başvurunun tutuklamanın hukukiliğine ilişkin kısmının kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
9. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiş ve olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihine kadar birçok kez uzatılmıştır. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
10. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY'nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturmalar yürütülmüş; çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 51; Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12).
11. Başvurucu en son Başbakanlık Sektörel İzleme Biriminde raportör olarak görev yapmakta iken olağanüstü hâl döneminde çıkarılan 15/8/2016 tarihli ve 672 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Kamu Personeline İlişkin Alınan Tedbirlere Dair Kanun Hükmünde Kararname ile kamu görevinden çıkarılmıştır.
12. Darbe teşebbüsü sonrasında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında başvurucu 19/8/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır.
13. Başvurucu 24/8/2016 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğünde ifade vermiştir. Başvurucunun ifade alma işlemi sırasında müdafii de hazır bulunmuştur. Başvurucu ifadesinde özetle annesinin ev hanımı, babasının doktor olduğunu, babasının bundan yaklaşık olarak 12-13 yıl önce emekli olduğunu, Pensilvanya'ya yerleşerek örgütün elebaşı Fethullah Gülen'in özel doktorluğunu yapmaya başladığını ve ona karşı gönül bağı ile bağlı olduğunu, kardeşlerinden bir kısmının da örgüt ile iltisaklı kurumlarda çalıştığını, babasının tercih ve zorlamaları nedeniyle hem kendisinin hem de kardeşlerinin ortaokul ve lise yıllarında örgüte ait okul ve dershanelerde eğitim gördüğünü belirtmiştir. 2002 yılında Galatasaray Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünden mezun olduğunu ifade eden başvurucu; mezun olduktan sonra yüksek lisans için Paris'e gittiğini, ilk gidişinin okul için araştırma yapma gayesiyle gerçekleştiğini ve yine babasının yönlendirmesi ile örgüte ait bir evde 3-4 ay kadar konakladığını, sonrasında Türkiye'ye döndüğünü, başvurduğu üniversiteden kabul alınca 2003 yılında ikinci defa Paris'e gittiğini, bir hafta kadar yine aynı evde kaldığını, sonrasında üniversitenin yurduna yerleştiğini, yüksek lisansın ardından doktora eğitimine de Paris'te devam ettiğini ifade etmiştir. 2006 yılında yurt dışında sosyal bir etkinlikte tanıştığı eşi ile evlendiğini ve aynı yıl Dışişleri Bakanlığında aday meslek memuru olarak göreve başladığını belirten başvurucu Kuruma yerleşmesinde örgütün rol almadığını, kimsenin kendisine yardımcı olmadığını belirtmiştir. Sırasıyla Seul ve Sofya Büyükelçiliklerinde görev yaptığını ifade eden başvurucu 2014 yılında yurt dışı görevlerini bitirerek yurda dönüş yaptığını, 2015 yılında da son görev yeri olan Başbakanlık Sektörel İzleme Birimine raportör olarak atandığını belirtmiştir. Mesleki kariyeri sürecinde örgüt ile bir temasının olmadığını ifade eden başvurucu, babası ile irtibatının da kısıtlı olduğunu söylemiştir. Örgüt yapılanması ile ilgili çok detaylı bilgiye sahip olmadığını, 2004 yılında Paris'te bulunduğu dönemde örgüt ile ilgili bildiği hususları da Türk istihbarat görevlileri ile paylaştığını, örgüte ait yayın organlarına üyeliğinin bulunmadığını, Bank Asyada hesabının olmadığını belirtmiştir.
14. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı başvurucuyu silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanması istemiyle 25/8/2016 tarihinde Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir. Başvurucu, müdafii huzurunda yaptığı savunmasında önceki anlatımlarına benzer beyanlarda bulunmuştur.
15. Başvurucu, Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliğince yapılan sorgusunun ardından 25/8/2016 tarihinde silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmıştır. Tutuklama kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Şüpheliler ... Suheyb-i Rumi Ünal.. üzerlerine atılı bulunan Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma suçunu işlediklerine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren dosya kapsamında somut delillerin bulunması, yakın ve somut bir tehdidin halen devam ediyor olması, şüphelilerin kaçma ve delilleri karartma ihtimallerinin bulunduğu, bu nedenlerle adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağından, CMK’nun 100. maddesi ile ilgili düzenlemeler ile AİHS 5. maddesindeki tutuklama şartları kapsamında, isnat olunan suç ile orantılı olarak tedbir kapsamında şüphelilerin CMK.nun 101. maddeleri uyarınca şüphelilerin ayrı ayrı tutuklanmalarına ... [karar verildi.]"
16. Başvurucu, tutuklama kararına itiraz etmiş ancak itirazı 2/9/2016 tarihli karar ile reddedilmiştir. Başvurucu; devam eden soruşturma sürecinde tutukluluğun devamı kararına karşı yapmış olduğu itirazın Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliğinin 28/4/2017 tarihli kararı ile kesin olmak üzere reddedildiğini, nihai kararın da 29/4/2019 tarihinde tarafına tebliğ edildiğini belirtmiştir.
17. Başvurucu 29/5/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
18. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 19/3/2018 tarihli iddianame ile başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması istemiyle Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açmıştır. İddianamede başvurucuyla ilgili yapılan değerlendirmeler şöyledir:
"Şüpheli Suheyb-i Rumi ÜNAL'ın suç tarihinde Başbakanlık Sektörel İzleme Biriminde "Raportör" olarak görev yapmakta iken 672 Sayılı OHAL kapsamında çıkarılan KHK ile ihraç edildiği,
Şüphelinin adli sicil kaydının bulunmadığı,
Şüphelinin hakkında yapılan soruşturmada, 2014/37666 Sayılı FETÖ/PDY çatı soruşturması kapsamında HTS kaydı alınan 72 şahsa ait 336 numaranın karşılaştırmasında örgütün tepe yönetiminde yer alan K.Ü. (aynı zamanda babası olan) isimli kişi ile farklı tarihlerde birden fazla görüşme kaydının bulunduğunun tespit edildiği,
...
Şüphelinin ev ve işyerinde yapılan aramalarda ele geçirilen dijital materyalin incelenmesi ve rapora bağlanması işlemlerinin henüz tamamlanmadığı, bu işlemlerin uzunca bir zaman sürebileceği, bu sürecin beklenmesine yer olmadığı ve dosya kapsamında şüpheli hakkında kamu davasının açılmasını gerektirir yeterlilikte delilin bulunduğu anlaşılmıştır."
19. Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesinde 25/5/2018 günü yapılan ilk duruşmada, başvurucunun 2003 yılında Paris'te düzenli aralıklarla buluştuğunu ve örgütle ilgili bilgi paylaşımında bulunduğunu ileri sürdüğü İ.K.nın ifadesine başvurulmuştur. İ.K. tanık olarak alınan beyanında; 2002-2006 yılları arasında Fransa'da çalıştığını, görev gereği haber alma elemanları kullandıklarını ancak görevin niteliği nedeniyle edindiği bilgileri açıklamama yükümlülüğünün olduğunu, bu nedenle haber alma elemanı olarak başvurucuyu kullanıp kullanmadığı, kendisine herhangi bir ödemede bulunup bulunmadığı hususlarında herhangi bir şey söyleyemeyeceğini belirtmiştir. Tanık ifadesinin devamında Fransa'da kaldığı dönemde başvurucu ile tanıştığını, kendisi ile belli aralıklarla görüştüğünü belirtmiş ancak içerik konusunda herhangi bir bilgi vermemiştir. İ.K.nın FETÖ/PDY'ye mensubiyeti nedeniyle hakkında soruşturma/kovuşturma yürütüldüğü, bu kapsamda meslekten ihraç edildiği ve hakkında tutuklama tedbiri uygulandığı anlaşılmıştır.
20. 25/5/2018 tarihli duruşmada başvurucunun tahliyesine ve hakkında adli kontrol tedbiri uygulanmasına karar verilmiştir. 23/1/2019 tarihli ikinci duruşmada ise başvurucu hakkında adli kontrol yükümlülüklerini yerine getirmediği gerekçesiyle tutuklanmak üzere yakalama emri çıkarılmasına karar verilmiş olup müdafii de başvurucunun tahliye edilmesinden sonra kendisi ile görüşemediği gerekçesi ile vekillikten çekilmiştir.
21. Devam eden kovuşturma sürecinde dosyaya giren bir tanık beyanı daha tespit edilmiştir. Bu kapsamda ifadesi alınan E.A., başvurucuyu Fatih Kolejinde aynı sınıfta okumaları dolayısıyla tanıdığını, babasının Fetullah Gülen'in doktoru olduğunu, başvurucunun örgüt tarafından Dışişleri Bakanlığında görevlendirildiğini, örgüt içinde üst konumlara geldiğini ve en son Kore'de müsteşar olarak çalıştığını ifade etmiştir.
22. Davanın bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemesinde derdest olduğu başvurucu hakkındaki yakalama emrinin ise henüz infaz edilemediği tespit edilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
23. İlgili hukuk için bkz. Adem Türkel, B. No: 2017/632, 23/1/2019, §§ 24-39; Mustafa Özterzi, [GK], B. No: 2016/14597, 31/10/2019, §§ 33-48 ve ilgili Yargıtay kararları için bkz. A.L., B. No: 2016/63999, 9/1/2020, §§ 33-35.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
24. Mahkemenin 30/6/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
25. Başvurucu; hakkındaki örgüt üyeliği suçlamasını kabul etmediğini, soruşturma kapsamında hakkında hiçbir somut delil olmadığını ve tutuklanması için kuvvetli suç şüphesi bulunmadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
26. Bakanlık görüşünde; soruşturma konusu suç için öngörülen yaptırımın ağırlığı, işin niteliği ve önemi de gözönünde tutulduğunda başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ileri sürülmüştür. Bakanlık ayrıca başvurucunun tahliye kararı verildikten sonra adli kontrol tedbiri kapsamında hiçbir aşamada imza atma yükümlülüğünü yerine getirmediğini, hakkında çıkarılan yakalama kararının infaz edilemediğini, dolayısıyla başvurucu yönünden kaçma ve delilleri etkileme tehlikesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olmadığının söylenemeyeceğini belirtmiştir.
27. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
B. Değerlendirme
28. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
29. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."
30. Başvurucunun şikâyetlerinin Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında incelenmesi gerekir.
1. Genel İlkeler
31. Tutuklamanın hukukiliğinin incelenmesinde dikkate alınacak genel ilkeler için bkz. Mustafa Baldır, B. No: 2016/29354, 4/4/2018, §§ 54-60.
2. İlkelerin Olaya Uygulanması
32. Başvurucu, darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY'nin mensubu olduğu iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında silahlı terör örgütü üyesi olma suçlamasıyla 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
33. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
34. Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliğinin tutuklama kararında; suçun niteliği, mevcut delil durumu, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut olguların varlığı, başvurucunun delilleri yok etme, gizleme ve değiştirme ihtimalini gösteren olguların bulunması gerekçe olarak gösterilmiştir.
35. İddianamede ise başvurucunun meslekten ihraç edilmesine, FETÖ/PDY'nin tepe yönetiminde yer aldığı iddia edilen babası K.Ü. ile telefon görüşmesi yapmasına ve örgüt ile hangi çerçevede irtibat kurduğuna dair kendi beyanlarına dayanılmıştır.
36. Somut olayda başvurucunun FETÖ/PDY ile herhangi bir ilişkisinin bulunmadığı yönünde savunması mevcut değildir. Aksine başvurucu, FETÖ/PDY'nin lideri Fetullah Gülen'in doktoru olan ve bu kişiyle birlikte Pensilvanya'da yaşayan babası dolayısıyla çocukluk yıllarından itibaren bu örgütle temas hâlinde olduğunu ifade etmiştir. Bu bağlamda başvurucunun üniversiteye kadar FETÖ/PDY ile bağlantılı okullarda ve dershanelerde eğitim gördüğü, yüksek lisans için yurt dışına çıktığı dönemde de bir müddet örgüte ait evlerde kaldığı anlaşılmaktadır. Başvurucu, yurt dışında eğitim gördüğü dönemde istihbarat görevlilerine bilgi aktardığını ileri sürmüş ise de başvurucunun ifadesinde geçen kişi hakkında da FETÖ/PDY ile bağlantısı nedeniyle meslekten çıkarma tedbiri uygulandığı ve ayrıca bu örgütle ilişkisi dolayısıyla ceza soruşturması yürütülüp tutuklama tedbirine başvurulduğu görülmektedir. Öte yandan kovuşturma aşamasında dinlenen tanık E.A., kolejden sınıf arkadaşı olduğunu söylediği başvurucunun örgüt tarafından Dışişleri Bakanlığına yerleştirildiğini ve örgüt içinde üst konumlara geldiğini ifade etmiştir.
37. Tüm bu olgular bir bütünlük içinde gözönüne alındığında somut olayın koşullarında başvurucu yönünden FETÖ/PDY ile örgütsel bir ilişki içinde bulunduğu -dolayısıyla suç işlediği- yönünde soruşturma makamlarınca ve tutuklamaya karar veren yargı mercilerince yapılan değerlendirmelerin temelsiz ve keyfî olduğunu söylemek mümkün değildir.
38. Anayasa Mahkemesi, darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle bağlantılı veya doğrudan teşebbüsle olmasa da FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlara ilişkin soruşturmalarda, delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalmasının söz konusu olabileceğini ifade etmiştir. Anayasa Mahkemesi ayrıca FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkânının ve bu dönemde delillere etki edilmesi ihtimalinin normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazla olduğuna dikkat çekmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 271, 272; Selçuk Özdemir, §§ 78, 79).
39. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı terör örgütü üyesi olma suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç, 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır (Gülser Yıldırım (2), B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 148).
40. Somut olayda Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken delilleri etkileme ve kaçma ihtimalinin bulunmasına, başvurucunun üzerine atılı suçun tutuklama nedeni varsayılabilen suçlardan olmasına dayanıldığı görülmektedir. Özellikle başvurucunun tahliye edildiği tarihten itibaren adli kontrol tedbirlerine riayet etmediği ve hakkındaki yakalama kararının da sonuçsuz kaldığı hususları, Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği ile birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden dayanılan tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu söylenebilir.
41. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2), § 151). Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Devran Duran, § 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY'nin özellikleri de dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).
42. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate alındığında Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.
43. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 30/6/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.