TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AYŞE SEVİNÇ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU (2)
|
(Başvuru Numarası: 2017/25385)
|
|
Karar Tarihi: 27/2/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Umut FIRTINA
|
Başvurucular
|
:
|
1. Ayşe SEVİNÇ
|
|
|
2. Fatma ORHAN
|
|
|
3. M. Nurullah TERECE
|
|
|
4. Mehmet Salih BAKTAŞ
|
|
|
5. Mehmet Sıddık TERECE
|
|
|
6. Mekiye ÖZDEMİR
|
|
|
7. Sema BAKTAŞ
|
|
|
8. Zekeriya TERECE
|
Vekili
|
:
|
Av. Aladdin İRAZ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ihtiyati tedbirin uzun sürmesi nedeniyle mülkiyet
hakkının; yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal
edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Ekli tabloda sıralanan başvurulara ait başvuru formu ve
eklerinin idari yönden yapılan ön incelemelerinden sonra başvurular
Komisyonlara sunulmuştur.
3. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından başvuruların kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Konularının aynı olması nedeniyle ekli tabloda numaraları
belirtilen başvuru dosyalarının 2017/25385 numaralı bireysel başvuru dosyası
ile birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına karar
verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 71. maddesinin (2)
numaralı fıkrası uyarınca başvurunun içtihadın oluştuğu alana ilişkin olduğu
değerlendirilerek Bakanlık cevabı beklenmeden incelenmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Batman'ın Tayyar köyünde bulunan 1, 2, 12, 13, 14, 33, 36,
37, 44, 47, 49, 51, 52, 53, 58, 59, 64, 77, 78, 80, 81, 82, 83, 84 ve 90 parsel
sayılı taşınmazlar tapuda başvurucuların murisi adına kayıtlı iken eski malikin
mirasçıları tarafından başvurucuların murisi aleyhine Batman Asliye Hukuk
Mahkemesinde 21/1/1998 tarihinde tapu iptali ve tescili davası açılmıştır.
9. Davacı eski malikin mirasçılarının talebi üzerine Batman
Asliye Hukuk Mahkemesince 20/5/1998 tarihinde uyuşmazlık konusu taşınmazların
üçüncü kişilere devrinin önlenmesi amacıyla ihtiyati tedbir konulmasına ve Tapu
Sicil Müdürlüğüne müzekkere yazılmasına karar verilmiştir.
10. Batman 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Mahkeme) kurulmasının
ardından dava dosyası Mahkemenin E.2005/404 sayılı dosyasına kaydedilerek
yargılamaya devam edilmiştir. Mahkeme 28/4/2006 tarihinde davanın reddine karar
vermiştir. Kararda ihtiyati tedbire ilişkin bir hükme yer verilmemiştir. Temyiz
edilen karar, Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 8/5/2008 tarihli kararıyla
bozulmuştur.
11. Bozma kararına uyularak yapılan yargılama neticesinde
Mahkeme 5/11/2014 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararda ihtiyati
tedbire ilişkin yine herhangi bir hükme yer verilmemiştir. Temyiz edilen karar,
Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin (Daire) 3/11/2015 tarihli kararıyla onanmış,
karar düzeltme istemi de aynı Dairenin 18/4/2017 tarihli kararıyla
reddedilmiştir.
12. Başvurucular, nihai kararın tebliği üzerine bireysel
başvuruda bulunmuşlardır.
13. Mahkemenin 13/11/2019 tarihli yazısından başvurucuların mal
varlığı yönünden uygulanan tedbirin 18/5/2017 tarihinde kaldırıldığı
anlaşılmıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
14. Konu hakkında ilgili hukuk için bkz. İbrahim Geçer (B. No: 2014/19056,
19/2/2019, §§ 19-31) kararı.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 27/2/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
16. Başvurucular, makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğini
ileri sürmüşlerdir.
17. Bireysel başvurular sonrasında 31/7/2018 tarihli ve 30495
sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Kanun'un 20.
maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'a
geçici madde eklenmiştir.
18. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre
yargılamaların uzun sürmesi, yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi ya
da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan
bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul
edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat
üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Tazminat
Komisyonu) tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
19. Ferat Yüksel (B.
No: 2014/13828, 12/9/2018) kararında Anayasa Mahkemesi yargılamaların makul
sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç veya eksik icra
edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce
gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna
başvuru yolunun ilk bakışta ulaşılabilir ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı
şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğunu değerlendirmiştir.
Buna göre Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun
incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil
niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının
tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 27-36).
20. Mevcut başvuruda söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren
bir durum bulunmamaktadır.
21. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Mülkiyet Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
22. Başvurucular ihtiyati tedbir sürecinin makul sürede
sonuçlanmaması nedeniyle mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
23. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan
mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
24. Anayasa Mahkemesi daha önce benzer bir şikâyeti Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San.
ve Tic. Ltd. Şti. (B. No: 2014/17196, 25/10/2018) başvurusunda incelemiş ve sonuca
bağlamıştır.
25. Anayasa Mahkemesi muhtemel bir alacağın güvence altına
alınarak etkisizleşmesinin önüne geçilmesi amacıyla ihtiyaç duyulan tedbirlerin
alınması ve bu tedbirler kapsamında kamu makamlarının mülk üzerinde belirli bir
süreyle hukuki tasarruflarda bulunulmasının sınırlandırılması bakımından geniş
bir takdir yetkisi bulunduğunu kabul etmiştir. Ancak söz konusu tedbirlerin
uygulanmasının mülk sahibine kaçınılmaz olandan aşırı bir külfet de yüklememesi
gerektiği vurgulanmıştır. Bu doğrultuda hukuki ilişkinin diğer tarafının haklarını
korumak için tedbiri uygulayan kamu makamlarının söz konusu tedbirin
başvurucunun mülkiyet hakkına etkilerini de gözetmesi ve ölçüsüz bir müdahaleye
yol açmaması gerekmektedir (Hesna Funda
Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve Tic. Ltd. Şti., § 79).
26. Buna göre mülkiyet hakkını sınırlandıran bir tedbirin
uygulanmasının ölçülü olabilmesi için gerek kapsamı gerekse de süresi
itibarıyla orantılı olarak uygulanması gerekmektedir. Mülkiyet hakkına müdahale
teşkil eden tedbirler uygulanması ve bu tedbirlerin belirli bir süre de devam
etmesi ancak bireye şahsi olarak aşırı bir külfet yüklemediği takdirde ölçülü
görülebilir. Diğer bir deyişle mülkiyet hakkına müdahale teşkil eden
tedbirlerin söz konusu olduğu durumlarda tedbiri uygulayan kamu makamlarının
ivedi olarak ve özenli bir biçimde davranma yükümlülükleri bulunmaktadır. Aksi
hâlde yani tedbirin makul olmayan bir süre devam etmesi, mülkiyet hakkının
tanındığı yetkilerin kullanılmasının belirsiz olacak şekilde ötelenmesi
suretiyle mülk sahibine orantısız bir külfet yüklemiş olur (Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San.
ve Tic. Ltd. Şti., §§ 73-80).
27. Benzer nitelikteki somut olay bakımından da bu ilkelerden
ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmamaktadır. Somut olayda başvurucuların taşınmazlarının
tapu kaydına 20/5/1998 tarihinde ihtiyati tedbir şerhi konulmuş ve bu şerh
ancak 18/5/2017 tarihinde kaldırılabilmiştir. Dolayısıyla olayda mülkiyet
hakkını sınırlandıran tedbir sürecinin yaklaşık 19 yıl sürdüğü tespit
edilmiştir. Bu tedbir süreci bir bütün olarak ele alındığında söz konusu
sürenin makul olmadığı kuşkusuzdur. Bu durumda mülkiyet hakkını sınırlandıran
tedbirin başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklediği sonucuna
varılmıştır.
28. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 35. maddesinde güvence
altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
29. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir
veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
30. Başvurucu ihlalin tespit edilmesini istemiş ve tazminat
talebinde bulunmuştur.
31. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018)kararında ihlal sonucuna
varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir,
Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine
getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına
geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da
işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri
(2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
32. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§
55, 57).
33. İncelenen başvuruda ihtiyati tedbirin makul olmayan bir süre
devam etmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
34. Somut olayda Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı ihtiyati
tedbirin kaldırılmasını gerektirmemektedir. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi
mülkiyet hakkına yapılan müdahaleyi ölçüsüz kılan tedbirin uzun sürmesine
ilişkin olarak tedbir sürecinde mülkiyet hakkının gerektirdiği ivediliğin ve
özenin gösterilmesi bakımından yargısal makamların sorumluluğu olduğuna dikkati
çekmektedir.
35. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin
başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı
açıktır. Dolayısıyla eski hâle getirme
kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için
mülkiyet hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek
olan manevi zararları karşılığında başvuruculara net 20.000 TL manevi
tazminatın müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
36. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için
başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal
arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucuların bu konuda herhangi bir belge
sunmamış olmaları nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi
gerekir.
37. Dosyadaki belgelerden tespit edilen -ekli tabloda
belirtilen- harçların, ayrıca 3.000
TL vekâlet ücretinin başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet
hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvuruculara müştereken net 20.000 TL manevi tazminat
ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. Ekli tabloda belirtilen harçların BAŞVURUCULARA AYRI AYRI
ÖDENMESİNE,
E. 3.000 TL vekâlet
ücretinin BAŞVURUCULARA MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin bilgi için Batman 2. Asliye Hukuk
Mahkemesine (E.2008/640, K.2014/531) GÖNDERİLMESİNE,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
27/2/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.