TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
RAMAZAN ATAY BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/26048)
|
|
Karar Tarihi: 29/1/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Fatma Burcu NACAR YÜCE
|
Başvurucu
|
:
|
Ramazan ATAY
|
Vekili
|
:
|
Av. Nedim KOÇ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, uyuşmazlık değerine göre kararın kesin olduğu
gerekçesiyle istinaf başvurusunun reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim
hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 26/5/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık cevabında, başvuruya ilişkin olarak görüş
bildirilmesine gerek görülmediği belirtilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
7. Başvurucu, A. İnşaat Tic. İth. Ltd. Şti.ne karşı işçi ücret
alacağına dayalı olarak Nazilli1. İcra Müdürlüğü nezdinde 11.965 TL için takip
başlatmıştır.
8. Takip kapsamında borçlunun Başbakanlık Toplu Konut İdaresi
Başkanlığındaki (TOKİ) kesinleşmiş alacaklarına haciz konulması için TOKİ'ye
yazı yazılmış, TOKİ 17/4/2017 tarihli yazısında 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı
Kamu İhale Kanunu'nun 34. maddesi gereği haciz talebinin yerine
getirilmeyeceğini belirtmiştir.
9. Başvurucu, TOKİ'nin haciz talebinin reddedilmesine ilişkin
yazının nitelik olarak 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun
97. maddesindeki istihkak iddiası niteliğinde olduğu kabul edilerek iddia ile
ilgili karar verilmek üzere dosyanın icra hâkimliğine gönderilmesini talep
etmiş; İcra Müdürlüğü bu talebi 19/4/2016 tarihli kararıyla reddetmiştir.
10. Başvurucu, İcra Müdürlüğünün anılan kararına karşı Nazilli
İcra Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) şikâyet talebinde bulunmuştur. Mahkeme
24/1/2017 tarihli kararıyla talebi reddetmiştir.
11. Başvurucu, karara karşı istinaf talebinde bulunmuştur. İzmir
Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi), karar tarihi
itibarıyla uyuşmazlık konusu miktarın (2.198,55 TL) istinaf başvuru sınırının
(7.260 TL) altında kaldığı gerekçesiyle kesin hükme yönelik istinaf talebinin
reddine karar vermiştir.
12. Nihai karar 27/4/2017 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş,
başvurucu 26/5/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
13. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun ''İstinaf yoluna başvurulabilen
kararlar'' kenar başlıklı 341. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
''(1) İlk derece
mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz
taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilecek
kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir.
(2) Miktar veya değeri binbeşyüz Türk
Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir.
(3) Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması
durumunda binbeşyüz Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre
belirlenir.
(4) Alacağın tamamının dava edilmiş olması
durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü binbeşyüz Türk
Lirasını geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz.
(5) İlk derece mahkemelerinin diğer
kanunlarda temyiz edilebileceği veya haklarında Yargıtaya başvurulabileceği
belirtilmiş olup da bölge adliye mahkemelerinin görev alanına giren dava ve
işlere ilişkin nihai kararlarına karşı, bölge adliye mahkemelerine
başvurulabilir.
..."
14. 6100 sayılı Kanun’un 354. maddesinin ''İnceleme'' kenar başlıklı 346.
maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince
dosya üzerinde yapılacak ön inceleme sonunda; incelemenin başka bir dairece
yapılması gerektiği, kararın kesin olduğu, başvurunun süresi içinde
yapılmadığı, başvuru şartlarının yerine getirilmediği, başvuru sebeplerinin
veya gerekçesinin hiç gösterilmediği tespit edilen dosyalar hakkında öncelikle
gerekli karar verilir. Eksiklik bulunmadığı anlaşılan dosya incelemeye
alınır."
15. 11/11/2016 tarihli ve 29885 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 474) ile 2017 yılı için
yeniden değerleme oranı %3,83 olarak belirlenmiş olup buna göre 2017 yılı için
icra hukuk mahkemesinde istinaf sınırı 7.260 TL'dir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 29/1/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mahkemeye Erişim
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
17. Başvurucu, uyuşmazlığın bedelinin istinaf sınırının üzerinde
olmasına karşın icra mahkemesi tarafından verilen ve kanun yolu açık olan bir
karara karşı yaptığı istinaf başvurusunun davanın değer itibarıyla kesin olduğu
gerekçesiyle reddedildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
18. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
19. Başvurucunun şikâyetinin özü istinaf talebinin esasının
Bölge Adliye Mahkemesince incelenmemesine yönelik olduğundan iddia, adil
yargılanma hakkının güvenceleri arasında yer alan mahkemeye erişim hakkı
kapsamında incelenmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
20. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Müdahalenin Varlığı ve Hakkın Kapsamı
21. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin
yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma
hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı,
Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir
unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede,
Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan
adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşme) yorumlayan Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim
hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım
Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No:
2014/13156, 20/4/2017, § 34).
22. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne
taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek
anlamına gelmektedir (Özkan Şen,
B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
23. Mahkeme kararlarının hukuka uygun olup olmadığına yönelik
uyuşmazlığın çözümlenmek üzere bir yargı makamı önüne taşınması kanun yoluna başvurma olarak
nitelendirilmektedir. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak
arama özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve
özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan
en etkili güvencelerden biridir. Adil yargılanma hakkı bir mahkeme kararına
karşı üst yargı yollarına başvurabilmeyi güvence altına almamakla birlikte
gerek suç isnadına bağlı yargılamalarda gerekse medeni hak ve yükümlülüklere
ilişkin yargılamalarda istinaf veya temyiz gibi kanun yollarına başvurma imkânı
tanınmış ise bu kanun yolları yönünden de adil yargılanma hakkı kapsamındaki
güvencelerin sağlanması gerekir (Hasan İşten,
B. No: 2015/1950, 22/2/2018, § 37).
24. Başvurucunun açtığı davada uyuşmazlık konusu miktar yönünden
istinaf talebinin reddedilmesinin mahkemeye erişim hakkına bir müdahale teşkil
ettiği açıktır.
ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
25. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı
olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve
ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve
ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
26. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen
koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 36. maddesinin ihlalini
teşkil edecektir. Anılan madde uyarınca temel hak ve özgürlükler, demokratik
toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmaksızın
Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak
kanunla sınırlanabilir. Bu nedenle öncelikle başvurucunun mahkemeye erişim
hakkına yapılan müdahalenin kanuni dayanağının bulunup bulunmadığının
incelenmesi gerekir.
27. Hak ve özgürlüklerin, bunlara yapılacak müdahalelerin ve
sınırlandırmaların kanunla düzenlenmesi bu haklara ve özgürlüklere keyfî
müdahaleyi engelleyen, hukuk güvenliğini sağlayan demokratik hukuk devletinin
en önemli unsurlarından biridir (Tahsin
Erdoğan, B. No: 2012/1246, 6/2/2014, § 60).
28. Müdahalenin kanuna dayalı olması öncelikle şeklî manada bir
kanunun varlığını zorunlu kılar. Şeklî manada kanun, Türkiye Büyük Millet
Meclisi (TBMM) tarafından Anayasa'da belirtilen usule uygun olarak kanun adı
altında çıkarılan düzenleyici yasama işlemidir. Hak ve özgürlüklere müdahale
edilmesi ancak yasama organınca kanun adı altında çıkarılan düzenleyici
işlemlerde müdahaleye imkân tanıyan bir hükmün bulunması şartına bağlıdır. TBMM
tarafından çıkarılan şeklî anlamda bir kanun hükmünün bulunmaması hakka yapılan
müdahaleyi anayasal temelden yoksun bırakır (Ali
Hıdır Akyol ve diğerleri [GK], B. No: 2015/17510, 18/10/2017, § 56).
29. Kanunun varlığı kadar kanun metninin ve uygulamasının da
bireylerin davranışlarının sonucunu öngörebileceği kadar hukuki belirlilik
taşıması gerekir. Bir diğer ifadeyle kanunun kalitesi de kanunilik koşulunun
sağlanıp sağlanmadığının tespitinde önem arz etmektedir (Necmiye Çiftçi ve diğerleri, B. No:
2013/1301, 30/12/2014, § 55). Müdahalenin kanuna dayalı olması, iç hukukta
müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir ve öngörülebilir kuralların
bulunmasını gerektirmektedir (Türkiye İş
Bankası A.Ş. [GK], B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 44). Kanunilik
unsuru yönünden değerlendirme yapılırken derece mahkemelerince müdahaleye imkân
tanıyan kanun hükümlerinin yorumu ve bu hükümlerin olaya uygulanması bariz
takdir hatası ya da açık keyfîlik içermediği sürece bu alanda bir inceleme
yapılması bireysel başvurunun amacıyla bağdaşmaz. Ancak derece mahkemelerinin
müdahaleye imkân tanıyan kanun hükmünü açık bir biçimde hatalı yorumladıkları
ve uyguladıklarının tespiti hâlinde müdahalenin kanunilik temelinden yoksun
olduğu sonucuna ulaşılabilir.
30. Olay tarihinde de yürürlükte olan 6100 sayılı Kanun'un 341.
maddesinde, istinaf incelemesinin yapıldığı tarihe göre 7.260 TL'nin altında
kalan uyuşmazlıklara karşı istinaf yoluna başvurulamayacağı belirtilmiştir.
Buna göre bu tutarı aşan uyuşmazlıklara karşı istinaf yolunun açık olduğu
anlaşılmaktadır.
31. Başvuru formuna ekli belgeler ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim
Sistemi'nden (UYAP) yapılan incelemede, başvurucunun üçüncü kişiye gönderilen
haciz ihbarnamesine ilişkin olarak İcra Müdürlüğü tarafından verilen karara
karşı şikâyet yoluna başvurduğu, Mahkemenin şikâyeti reddettiği, şikâyete konu
miktarın 11.965 TL olduğu anlaşılmaktadır.
32. Somut olayda şikâyete konu miktarın 11.965 TL olduğu
görülmektedir. Bu tutarın 2004 sayılı Kanun'un 363. maddesinde belirlenen yasal
sınırın altında olmadığı açıktır. Bu durumda Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf
başvurusunu incelemeksizin reddetmesinin kanuni dayanağının bulunmadığı
sonucuna ulaşılmaktadır.
33. Yukarıda açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye
erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Mülkiyet Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
34. Başvurucu, işçilik alacaklarına yönelik olarak açtığı
davanın reddedilmesi sonucu bu alacaklarına kavuşamaması nedeniyle mülkiyet
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
35. Başvurucunun şikâyetine konu işçilik alacaklarına yönelik
davanın reddi yönünden yukarıda açıklanan gerekçeyle adil yargılanma hakkı
bağlamında mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden bu
aşamada mülkiyet hakkı yönünden bir değerlendirme yapılmasına gerek olmadığına
karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
36. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının ilgili kısmı ve (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
37.
Başvurucu, mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğinin tespiti ile 11.965 TL
maddi tazminat ve 5.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
38. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna
varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler
belirlenmiştir. Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal
kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin
devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle
sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B.No: 2016/12506, 7/11/2019).
39. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§
55, 57).
40. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda Anayasa
Mahkemesi 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi
uyarınca ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama
yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder.
Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı
olarak ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve
bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle
Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama
kararı verildiğinde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı
olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda
herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar
kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek
devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine
getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58,
59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2),
§§ 57-59, 66, 67).
41. İncelenen başvuruda başvurucunun istinaf talebinin miktar
yönünden reddine karar verilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal
edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin Bölge Adliye Mahkemesi
kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
42. Bu durumda mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü
düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına
göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda
yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini
ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere
uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Daire tarafından yapılması
gereken iş, istinaf isteminin miktar yönünden kesin olması nedeniyle reddi
yolundaki kararını kaldırarak temyiz istemini -usule ilişkin diğer meselelerde
de bir eksiklik söz konusu değilse- esastan incelemekten ibarettir. Bu sebeple
kararın bir örneğinin dosyanın İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesine
gönderilmesini sağlamak üzere Nazilli İcra Hukuk Mahkemesine gönderilmesine
karar verilmesi gerekir.
43. Yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesi adil
yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının ihlalinin giderimi
bakımından yeterli görüldüğünden başvurucunun tazminat taleplerinin reddine
karar verilmesi gerekir.
44. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 257,50 TL harç ve 3.000
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.257,50 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
incelenmesine GEREK BULUNMADIĞINA,
D. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak amacıyla
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesine gönderilmek üzere Nazilli İcra
Hukuk Mahkemesine (E.2016/111, K.2017/37) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
F. 257,50 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
3.257,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
29/1/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.