logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Mehmet Şirin Tekmenüray [2.B.], B. No: 2017/26689, 28/1/2020, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET ŞİRİN TEKMENÜRAY BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2017/26689)

 

Karar Tarihi: 28/1/2020

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Recep KÖMÜRCÜ

Üyeler

:

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Recai AKYEL

Raportör

:

Ali KOZAN

Başvurucu

:

Mehmet Şirin TEKMENÜRAY

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, mektup, faks ve telgraf gönderilmesinin ve gelen gönderilerin dağıtımının belirli günler dışında yapılamaması nedeniyle haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 29/5/2017 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu, İzmir 3 Nolu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya çalışma suçundan hükümlü olarak bulunmaktadır.

8. İnfaz Kurumu Müdürlüğü İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığı (Kurul) 16/3/2017 tarihli kararıyla, hükümlü ve tutukluların mektup gönderme ve alma haklarına ilişkin bir karar almıştır. Anılan kararda; hükümlü ve tutukluların ailelerine gönderecekleri gönderilerin Pazar günü akşam vardiyası sayımında teslim alınacağı, gönderilerin Pazartesi, Salı ve Çarşamba günleri mektup okuma komisyonu tarafından okunarak PTT Müdürlüğüne teslim edileceği belirtilmiştir. Ayrıca hükümlü ve tutuklulara ailelerinden gelen gönderilerin de Çarşamba, Perşembe, Cuma günleri incelendikten sonra Cuma günü dağıtımının yapılacağı, belirlenen günler dışında mektup ve faks gibi gönderilerin kabul edilmeyeceği ifade edilmiştir.

9. Başvurucu anılan karara karşı şikâyetinde; İnfaz Kurumunda mahpusların dışarıyla tek iletişimin mektup olduğunu, idarenin mahpusların dışarıyla iletişimini kolaylaştırması gerektiğini vurgulayarak mektup alıp göndermeyi sadece bir günle sınırlandırmanın yasal dayanağının mevcut olmadığını ileri sürmüştür. Karşıyaka İnfaz Hâkimliği (İnfaz Hâkimliği), 28/3/2017 tarihinde şikâyetin reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; İnfaz Kurumunun mevcudunun yaklaşık 1200 kişi olduğu, mahpusların gönderilerinin Ulusal Yargı Ağı Sistemine (UYAP) kaydedilmesinin ve incelenmesinin çok ciddi bir iş yükü oluşturduğu vurgulandıktan sonra, Kurul kararının hem iş yükünü hafifletecek hem de mahpusları mağdur etmeyecek düzenlemeler içerdiği belirtilmiştir. Ayrıca acil durum hâlinde mahpusların İnfaz Kurumu telefonundan faydalandırıldıkları, geçerli bir mazeret olması hâlinde ise hafta sonu olan telefon görüşme hakkının hafta içi de kullandırıldığı hatırlatılarak uygulamanın usul ve yasaya uygun olduğu değerlendirmesine yer verilmiştir.

10. Başvurucunun itirazı, Karşıyaka 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 12/4/2017 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Kararın gerekçesinde, İnfaz Hâkimliği kararının usul ve yasaya uygun olduğu belirtilmiştir.

11. Nihai karar 17/5/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.

12. Başvurucu 29/5/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

13. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un "Hükümlünün mektup, faks ve telgrafları alma ve gönderme hakkı" kenar başlıklı 68. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Hükümlü, bu maddede belirlenen kısıtlamalar dışında, kendisine gönderilen mektup, faks ve telgrafları alma ve ücretleri kendisince karşılanmak koşuluyla, gönderme hakkına sahiptir.

(2) Hükümlü tarafından gönderilen ve kendisine gelen mektup, faks ve telgraflar; mektup okuma komisyonu bulunan kurumlarda bu komisyon, olmayanlarda kurumun en üst amirince denetlenir.

(3) Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve telgraflar hükümlüye verilmez. Hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmez..."

14. 6/4/2006 tarihli ve 26131 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün (Tüzük) "İdare ve gözlem kurulu" kenar başlıklı 34. maddesi şöyledir:

"(1) İdare ve gözlem kurulu; kurum müdürünün başkanlığında, gözlem ve sınıflandırmadan sorumlu ikinci müdür, idare memuru, cezaevi tabibi, psikiyatrist, psikolog, sosyal çalışmacı, öğretmen, infaz ve koruma başmemuru ile kurum müdürü tarafından teknik personel arasından seçilen bir görevliden oluşur.

(2) Birinci fıkrada sayılan personelin tamamının kurumda bulunmaması hâlinde, kurul mevcut olanlarla oluşturulur."

15. Tüzük'ün "İdare ve gözlem kurulunun görev ve yetkileri" kenar başlıklı 40. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

" (1) İdare ve gözlem kurulu aşağıda sayılan işleri yapmakla görevli ve yetkilidir;

a) Hükümlülerin suç türlerini belirleyerek, durumlarına uygun kurumlara ayrılmaları ve bunlara uygun olacak infaz ve iyileştirme rejimini saptamak,

b) Hükümlülerin kurumlara kabullerinden sonra kalacakları odaları belirlemek,

c) Kurumlarda kalmakta olan hükümlüleri gruplandırmak,

d) Hükümlülerin kalmakta oldukları odaları değiştirmek,

e) Hükümlülerin bireysel olarak, psiko-sosyal yardım servisince hazırlanan iyileştirme programlarına uyumunu ve sonuçlarını değerlendirmek,

f) İyileştirme programları kapsamında spor alanları, çok amaçlı salon, kütüphane ve iş atölyelerinden yararlanma gibi faaliyetlere katılabilecek durumdaki hükümlüler ile kurumun iç hizmetlerinde çalıştırılacak hükümlülerin belirlenmesi ile ilgili karar almak,

g) Tehlikeli hâli bulunan ya da örgüt mensubu olan hükümlülerle ilgili olarak, telefon görüşmeleri ile radyo, televizyon yayınları ve internet olanaklarından yararlanma hakkının kısıtlanmasına karar vermek,

h) Açık kurumlar ile eğitimevlerinde bulunan hükümlülerin kurum dışındaki eğitim, ağaçlandırma, çevre düzenlemesi ve temizliği, doğal afet sonrası yardım, tiyatro çalışmaları gibi sosyal, kültürel ve sportif etkinliklere katılacak hükümlülerin kurum dışına çıkabilmeleri için karar almak,

ı) Açık kurumlarda ve eğitimevlerinde kalan hükümlülerin, oda ve eklentilerinde bulundurabilecekleri eşyaların cinsleri ve miktarlarını belirlemek,

j) Koşullu salıvermeye ve uygulanacak infaz rejimine esas teşkil edecek iyi hâl kararını almak,

k) Mevzuatla verilen diğer görevleri yerine getirmek.

 (2) İdare ve gözlem kurulu yukarıda sayılan görevlerini yerine getirirken diğer kurulların önerilerini de dikkate alır..."

B. Uluslararası Hukuk

16. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Özel ve aile hayatına saygı hakkı" kenar başlıklı 8. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Herkes .... yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.

 (2) Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabilir."

17. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) haberleşme hürriyetine yapılan müdahalelerin demokratik toplumda zorunluluk teşkil etmesine ilişkin kriteri incelediği kararlarda öncelikle ceza infaz kurumlarında bulunan kimselerin yazışmalarının belirli ölçüde kontrolünün başlı başına Sözleşme'nin ihlaline sebebiyet vermeyeceğini, keza ceza infaz kurumunun olağan ve makul gereksinimleri dikkate alınarak bir değerlendirmede bulunmanın gerekli olduğunu belirtmiştir (Mehmet Nuri Özen/Türkiye, B. No:15672/08, 11/1/2011, § 51; Silver ve diğerleri/Birleşik Krallık, B. No: 5947/72, 6205/73, 7052/75, 7061/75, 7107/75, 7113/75, 7136/75, 25/3/1983, § 98).

18. AİHM kararlarına göre haberleşme özgürlüğüne yapılan müdahale öncelikle kanunla öngörülmelidir. Müdahalenin yasal dayanağını oluşturan mevzuatın ulaşılabilir, yeterince açık ve belirli bir eylemin gerektirdiği sonuçlar açısından öngörülebilir olması gerekir. İkinci olarak söz konusu sınırlandırma meşru bir amaca dayalı olmalıdır. Bunun yanı sıra müdahale demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülü olmalıdır (Silver ve diğerleri/Birleşik Krallık, §§ 85-90; Klass ve diğerleri/Almanya, B. No: 5029/71, 6/9/1978, §§ 42-55; Campbell/Birleşik Krallık, B. No: 13590/88, 25/3/1992, § 34).

19. AİHM içtihatlarında ifade edilen demokratik toplumda zorunluluk kavramı, müdahale teşkil eden eylemin acil bir toplumsal ihtiyaçtan kaynaklanması ve takip edilen meşru amaç bakımından orantılı olması unsurlarını içermektedir (Silver ve diğerleri/Birleşik Krallık, § 97). AİHM'e göre hükümlü ve tutuklu olanlar Sözleşme kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak sahiptir (Hirst/Birleşik Krallık (No. 2), B. No: 74025/01, 6/10/2005, § 69).

20. AİHM, ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda mahkûmların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebileceğini kabul etmiştir. Ancak bu durumda dahi hükümlü ve tutukluların haklarına yönelik herhangi bir sınırlama makul ve ölçülü olmalıdır (Silver ve diğerleri/Birleşik Krallık, §§ 99-105).

21. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Üye Devletlere Avrupa Cezaevi Kuralları Hakkında REC (2006) 2 sayılı tavsiye kararlarının hükümlü ve tutukluların dış dünya ile ilişkilerine dair kısmı şöyledir:

"Dış Dünya ile İlişki

24.1. Mahpusların mümkün olabilen sıklıkta mektup, telefon veya diğer iletişim vasıtalarıyla aileleriyle, başka kişilerle ve dışarıdaki kuruluşların temsilcileriyle haberleşmelerine ve bu kişilerin mahpusları ziyaret etmelerine izin verilmelidir.

24. 2 Devam etmekte olan bir ceza soruşturması, emniyet, güvenlik ve düzeninin muhafaza edilmesi, suç işlenmesinin önlenmesi ve suç mağdurunun korunması için gerekli görülmesi halinde, haberleşme ve ziyaretlere kısıtlamalar konabilir ve izlenebilir. Ancak adli bir merci tarafından konulan özel kısıtlamalar da dahil olmak üzere, bu tür kısıtlamalar yine de kabul edilebilir asgari bir iletişime izin vermelidir.

24.3. Ulusal hukuk, mahpuslarla iletişim kurması kısıtlanamayacak olan ulusal ve uluslararası kuruluşları belirlemelidir,

24.5. Cezaevi yetkilileri, dış dünyayla yeterli bir iletişim sürdürmelerinde mahpuslara yardım etmelidirler ve bunun için onlara uygun destek ve yardım sağlamalıdırlar ..."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

22. Mahkemenin 28/1/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

23. Başvurucu uzun süredir hükümlü olması nedeniyle bireysel başvuru harç ve masraflarını karşılayacak gelirinin olmadığını belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.

24. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. Haberleşme Hürriyetinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

25. Başvurucu; mektup gönderme ve alma hakkının keyfî olarak haftada bir gün ile sınırlandırıldığını, mahpusun dışarıyla iletişimini sağlayarak toplumla bütünleşme olanağı sunması gereken idarenin kişisel gelişmeyi engellemeye yönelik bir tutum sergilediğini belirtmiştir. Mektupların dağıtımının zaten birkaç hafta sürdüğünü, acil durumda telefondan yararlandırmanın söz konusu olmadığını, mektuplaşmanın kısıtlanmasının yasal dayanağının bulunmadığını, İnfaz Hâkimliğinin kararının da hakkaniyete uygun olmadığını vurgulayan başvurucu, adil yargılanma hakkı ile haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

26. Bakanlık görüşünde ilgili mevzuat ve içtihatlar hatırlatıldıktan sonra;

i. Kurul kararının, gönderilerin İnfaz Kurumu yetkilileri tarafından nasıl, ne zaman ve ne şekilde işleme alınması ile ilgili uygulamayı açıklayıcı, iç işleyişe dair, Ceza İnfaz Kurumundaki düzen ve disiplinin sağlanmasına, iş gücünün azaltılmasına yönelik bir karar olduğu vurgulanmıştır. Ayrıca yaklaşık 1.200 kişinin kaldığı İnfaz Kurumunda bu kişilerin gönderdikleri ve aldıkları mektup, faks gibi gönderilerin suçla mücadele edilebilmesi için ayrıntılı olarak incelenmesi gerektiği ve hükümlü ve tutuklular tarafından mektup, faks gibi gönderilerin zamanında gönderilmediği veya kendilerine verilmediği yönündeki şikâyetler de gözetilerek hem kurumun işleyişini düzenlemek hem de mahpusların mağduriyetini gidermek amacıyla hareket edildiği ifade edilmiştir.

ii. Başvurucunun bir zarara maruz kalmadığı, İnfaz Kurumunda bulunduğu süre içerisinde mektup okuma komisyonunca 553 adet mektubunun incelenerek gönderildiği, 63 adet gelen mektubun da kendisine teslim edildiği belirtilmiştir. Başvurucunun şikâyetinin asgari ağırlık eşiğini aşacak nitelikte olmadığı ve ilgili uygulamanın haberleşme hürriyetinin özünü etkilemediği vurgulanarak başvurunun kabul edilebilir bulunması hâlinde ilgili uygulama nedeniyle başvurucunun gönderemediği ya da alamadığı mektubunun bulunmadığının gözetilmesi ve haberleşme hürriyetine kamu otoritelerince yapılmış bir müdahale bulunmadığına karar verilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Müdahalenin varlığının kabul edilmesi hâlinde ise müdahalenin kanuni dayanağının bulunduğu ve kamu düzeninin korunması ile İnfaz Kurumundaki disiplin ve düzenin sağlanması amacını taşıdığı, demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmadığı, ayrıca müdahalenin ulaşılmak istenen amaçla orantılı ve gerekli olduğunun gözetilmesi gerektiği belirtilmiştir.

27. Başvurucu Bakanlık görüşüne karşı beyanında; Bakanlık görüşünün ceza infaz kurumlarında yaşanan hukuka aykırı uygulamaları savunur mahiyette olduğunu, tüm hak ihlallerinin zaten güvenlik gerekçe gösterilerek yapıldığını, mektup alma ve gönderme hakkının haftada bir günle sınırlandırılmasının gerekçesinin güvenlik sorunları olamayacağını belirtmiştir. Gönderdiği mektupların çoğunun muhatabına ulaşmadığını ve kendisine gelen mektupların geç teslim edildiğini, bu durumun şikâyet ettiği uygulamadan kaynaklandığını belirten başvurucu savunulduğu şekliyle bir hafta içinde mektupların gönderilmesi ve dağıtılmasının söz konusu olmadığını ve uygulamanın gecikmelere neden olduğunu vurgulamıştır.

2. Değerlendirme

28. Başvurunun değerlendirilmesinde dikkate alınacak Anayasa’nın "Haberleşme hürriyeti" kenar başlıklı 22. maddesi şöyledir:

"Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır.

Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, karar kendiliğinden kalkar.

İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir."

29. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki tavsifi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki nitelendirmesini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının yazışmaların gönderilmesi ve dağıtılması ile ilgili düzenlemeye yönelik olması nedeniyle başvuru haberleşme hürriyeti kapsamında incelenmiştir.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

30. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Müdahalenin Varlığı

31. Kamu makamlarının, bireyin haberleşme özgürlüğüne ve haberleşmesinin gizliliğine keyfî bir şekilde müdahale etmelerinin önlenmesi, Anayasa ve Sözleşme ile sağlanan güvenceler kapsamında yer almaktadır. Haberleşmenin içeriğinin denetlenmesi, haberleşmenin gizliliğine ve dolayısıyla haberleşme özgürlüğüne yönelik ağır bir müdahale oluşturur. Bununla birlikte haberleşme özgürlüğü mutlak nitelikte olmayıp meşru birtakım sınırlamalara tabidir. Bu kapsamdaki özel sınırlama ölçütleri, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında sayılmıştır (Mehmet Koray Eryaşa, B. No: 2013/6693, 16/4/2015, § 50).

32. Somut olayda Kurul kararı nedeniyle tutuklu ve hükümlülerin yazışmalarının gönderilmesinin ve mahpusa gönderilen mektupların dağıtımının belirlenen günler dışında yapılamamasının başvurucunun mektup gönderme ve alma hakkına müdahale oluşturduğu sonucuna varılmıştır.

ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

33. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ...demokratik toplum düzeninin gereklerine... ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

34. Anayasa’nın 22. maddesinde, herkesin haberleşme özgürlüğüne sahip olduğu ve haberleşmenin gizliliğinin esas olduğu hüküm altına alınmıştır. Sözleşme’nin 8. maddesinde de herkesin haberleşmesine saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu düzenlemesine yer verilmiştir. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı, haberleşme özgürlüğünün yanı sıra içeriği ve biçimi ne olursa olsun haberleşmenin gizliliğini de güvence altına almaktadır. Haberleşme bağlamında bireylerin karşılıklı ve toplu olarak sözlü, yazılı ve görsel iletişime konu olan ifadelerinin gizliliğinin sağlanması gerekir. Posta, elektronik posta, telefon, faks ve internet aracılığıyla yapılan haberleşme faaliyetlerinin haberleşme özgürlüğü ve haberleşmenin gizliliği kapsamında değerlendirilmesi gerekir (Mehmet Koray Eryaşa, § 49).

35. Anayasa'nın 19. maddesi gereğince hükümlü ve tutukluların haberleşme hürriyeti ve aile hayatına saygı hakkının sınırlanması, hukuka uygun olarak ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz ve doğal bir sonucudur. Öte yandan hükümlü ve tutukluların aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı, ceza infaz kurumu idaresinin hükümlü ve tutukluların ailesi ve yakınlarıyla temasını devam ettirecek önlemleri almasını zorunlu kılmaktadır (Mehmet Zahit Şahin, B. No: 2013/4708, 20/4/2016, § 36).

36. Bununla beraber bu yükümlülük yerine getirilirken ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz ve doğal sonuçlarının gözetilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda kamu düzeni ve suç işlenmesinin önlenmesi ile aile hayatına saygı hakkı ve haberleşme hürriyeti arasında adil bir denge sağlanmalıdır. Ancak ceza infaz kurumunda bulunmanın doğal sonucu olarak idarenin müdahale konusunda takdir yetkisinin daha geniş olduğu gözetilmelidir (Mehmet Koray Eryaşa, § 89).

37. Bu bağlamda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa’nın 22. maddesini ihlal edecektir. Bu sebeple sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, meşru amaç taşıma, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.

 (1) Kanunilik

38. Haberleşme hürriyetinin düzenlendiği Anayasa'nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında, söz konusu sınırlama sebeplerine bağlı kalınarak yapılacak sınırlamanın ancak usulüne uygun olarak verilecek hâkim kararıyla mümkün olabileceği belirtildikten sonra üçüncü fıkrasında "İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir" denilerek bu kuralın da mutlak olmadığı ve bu kurala bazı kurumlar yönünden kanunla sınırlamalar getirilebileceği açıkça düzenlenmiştir (AYM, E.2014/122, K.2015/123, 30/12/2015, § 71). Bu bağlamda ceza infaz kurumları, Anayasa'nın 22. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında istisnaların uygulanacağı kamu kurumlarındandır (Mehmet Koray Eryaşa, §§ 74-76).

39. Bu bağlamda, mektup ve faksların gönderilmesi ve dağıtılmasına ilişkin düzenlemenin özü itibariyle mahpusların yaptığı yazışmaların denetlenmesini sağlamaya yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, başvurucunun haberleşme hakkına yönelik müdahalenin 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesi ile Tüzük'ün 40. maddesinde tanımlanan mahpusların gönderdiği ve kendisine gelen yazılı metinlerin denetlenmesini öngören genel yetki çerçevesinde yapıldığı, anılan mevzuat hükümlerinin kanunla sınırlama koşulunu karşıladığı sonucuna varılmıştır.

 (2) Meşru Amaç

40. Haberleşme özgürlüğüne yapılan müdahalenin meşru kabul edilebilmesi için bu müdahalenin, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında sayılmış olan millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına dayanması gerekir (Ahmet Temiz, B. No: 2013/1822, 20/5/2015, § 47).

41. Haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin Ceza İnfaz Kurumunun düzeni ile disiplinin sağlanması, suç işlenmesinin önlenmesi, kamu düzeninin ve güvenliğinin sağlanması kapsamında yapıldığı, bu bağlamda yazışmaların denetlenmesine yönelik uygulamanın meşru amaç taşıma koşulunu karşıladığı değerlendirilmiştir.

iii. Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk ve Ölçülülük

 (1) Genel İlkeler

42. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı olması gerekir. Açıktır ki bu başlık altındaki değerlendirme, sınırlamanın amacı ile bu amacı gerçekleştirmek üzere başvurulan araç arasındaki ilişki üzerinde temellenen ölçülülük ilkesinden bağımsız yapılamaz. Çünkü Anayasa’nın 13. maddesinde demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmama ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama biçiminde iki ayrı kritere yer verilmiş olmakla birlikte bu iki kriter bir bütünün parçaları olup aralarında sıkı bir ilişki vardır (Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 45).

43. Orantılılık ise sınırlamayla ulaşılmak istenen amaç ile başvurulan sınırlama tedbiri arasında dengesizlik bulunmamasına işaret etmektedir. Diğer bir ifadeyle orantılılık, bireyin hakkı ile kamunun menfaatleri veya müdahalenin amacı başkalarının haklarını korumak ise diğer bireylerin hak ve menfaatleri arasında adil bir dengenin kurulmasına işaret etmektedir. Dengeleme sonucu müdahalede bulunulan hakkın sahibine terazinin diğer kefesinde bulunan kamu menfaati veya diğer bireylerin menfaatine nazaran açıkça orantısız bir külfet yüklendiğinin tespiti hâlinde orantılılık ilkesi yönünden bir sorunun varlığından söz edilebilir (Ferhat Üstündağ, § 48).

44. Hükümlü veya tutuklular, Anayasa'nın 19. maddesi kapsamında hukuka uygun olarak bir mahkûmiyet kararına bağlı olarak tutma olarak değerlendirilebilecek kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı dışında (İbrahim Uysal, B. No: 2014/1711, 23/7/2014, §§ 29-33) Anayasa'nın ve Sözleşme'nin ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına genel olarak sahiptir. Bununla birlikte ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin temini gibi ceza infaz kurumunda güvenliğin sağlanmasına yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda sahip oldukları haklar sınırlanabilir (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 35).

45. Hükümlü ve tutukluların temel haklarına yapılan müdahalelere gerekçe olarak gösterilebilecek makul nedenlerin somut olayın tüm koşulları çerçevesi dâhilinde olaya özgü olgu ve bilgilerle gerekçelendirilmesi gerekmektedir. Bunun yanı sıra yapılacak değerlendirmede kişinin itham edildiği suçun ve tutuklama sebeplerinin de dikkate alınması gerekmektedir (Mehmet Zahit Şahin, § 63).

46. Bu bağlamda başvuru konusu olay bakımından yapılacak değerlendirmelerin temel ekseni, müdahaleye neden olan idari makamlar ve derece mahkemelerinin kararlarında dayandıkları gerekçelerin haberleşme hakkını kısıtlaması bakımından demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ve ölçülülük ilkesine uygun olduğunu inandırıcı bir şekilde ortaya koyup koyamadığı olacaktır (Mehmet Zahit Şahin, § 64; Ahmet Temiz, § 68).

 (2) İlkelerin Olaya Uygulanması

47. 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesi ile hükümlülerin mektup, faks ve telgraf yoluyla haberleşmeleri düzenlenmiştir. Anılan Kanun ile hükümlülere mektup, faks ve telgraf alma ve gönderme hakkı tanınmış ancak ceza infaz kurumlarının mahpusun yazdığı mektup, faks veya telgrafı ne zaman, nasıl göndereceği veya mahpusa gelen gönderileri ne zaman ve nasıl teslim edeceği konusunda bir düzenleme yapılmamıştır. Esasen mahpusun gönderilerinin nasıl ve ne zaman teslim alınarak gönderileceği ya da aynı şekilde mahpusa gelen mektup, faks ya da telgrafın hükümlüye ne kadar süre içinde, hangi günler teslim edileceği hususlarının ceza infaz kurumunda düzenin sağlanması kapsamında kaldığı dikkate alındığında, idarenin yönetim görevi ve yetkisi bağlamında anılan hususlarla ilgili bir uygulama belirleyebileceği açıktır.

48. Buradan hareketle idarenin İnfaz Kurumunun şartlarını gözeterek, alınan ve gönderilen gönderilerin ne zaman, nasıl ve ne şekilde işleme alınacağına ilişkin bir uygulama belirleyebileceği, bu kapsamda sadece belirlemiş olduğu günlerde mektup, faks ve telgrafların göndermesi ve gelen mektup, faks ve telgrafları mahpusa teslim etmesi şeklinde bir iç düzenleme yapabileceği, ancak bu düzenlemenin hükümlünün mektup, faks ve telgrafgönderme ve alma hakkını ortadan kaldıracak ya da hakkın kullanımını anlamsız kılacak nitelikte olmaması gerektiği vurgulanmalıdır. Ayrıca idare belirlemiş olduğu uygulamanın zorunlu ihtiyaçtan kaynaklandığını yeterli ve ilgili gerekçe ile ortaya koymalıdır.

49. Somut olayda başvurucunun tutulduğu İnfaz Kurumunda hükümlü ve tutukluların gönderecekleri gönderilerin her hafta Pazar günü teslim alınarak mektup okuma komisyonu tarafından okunduktan sonra Çarşamba günü postaneye teslim edileceği; mahpuslara gelen gönderilerin de incelendikten sonra Cuma günü dağıtımının yapılacağı şeklinde bir düzenleme yapıldığı görülmüştür. Anılan düzenleme ile mahpusların mektup, faks ya da telgraf gönderme ve almaları konusunda bir sınırlama öngörülmediği, sadece yazışmaların gönderilmesi ve tesliminin belirli günlerde yapılmasına ilişkin bir düzenleme getirildiği anlaşılmaktadır.

50. Ayrıca haftanın bir gününün gönderilecek mektupların toplanması için, bir gününün de gelen gönderilerin mahpuslara dağıtımı için belirlendiği dikkate alındığında; mahpusun mektup, faks, telgraf gönderme ve alma hakkını ortadan kaldıran ya da kullanılmasını imkânsız hâle getiren uzun süreler öngörüldüğü söylenemez. İnfaz Hâkimliğinin kararında da belirtildiği üzere, idarenin anılan düzenlemeyi İnfaz Kurumunun şartlarını gözeterek yaptığı ve anılan düzenlemenin 1.200 mahpusun olduğu İnfaz Kurumunda düzenin sağlanması açısından alınması gerekli ve zorunlu bir tedbir olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca İnfaz Hâkimliğinin acil durumlarda mahpusların telefon kullanma imkânlarının olduğu hususunu gözetmek ve İnfaz Kurumunun şartlarını da tartışmak suretiyle tedbirin uygulanma nedenleri ile amacına ilişkin yeterli gerekçe sunduğu vurgulanmalıdır. Öte yandan başvurucunun da ilgili düzenleme nedeniyle mektup gönderme ve alma hakkının engellendiği ya da mektuplarının gönderilmediği, gelen gönderilerin teslim edilmediğine ilişkin somut bilgi ve belge sunmadığı görülmüştür. Bu bağlamda haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin Anayasa'nın 22. maddesi anlamında demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmadığı ve müdahalenin ulaşılmak istenen amaçla ölçülü olduğu, haberleşme hürriyetine yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.

51. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 28/1/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(Mehmet Şirin Tekmenüray [2.B.], B. No: 2017/26689, 28/1/2020, § …)
   
Başvuru Adı MEHMET ŞİRİN TEKMENÜRAY
Başvuru No 2017/26689
Başvuru Tarihi 29/5/2017
Karar Tarihi 28/1/2020

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, mektup, faks ve telgraf gönderilmesinin ve gelen gönderilerin dağıtımının belirli günler dışında yapılamaması nedeniyle haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı Haberleşme-ceza infaz kurumu uygulamaları (sakıncalı mektup hariç) İhlal Olmadığı

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5275 Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun 68
Tüzük 6/4/2006 Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük 34
40
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi