TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ÖMER ŞAHİN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/27238)
|
|
Karar Tarihi: 27/6/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz
PAKSÜT
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Gökçe GÜLTEKİN YILMAZ
|
Başvurucu
|
:
|
Ömer ŞAHİN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklamanın hukuki olmaması, tutukluluğun makul
süreyi aşması, soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının; gözaltında kötü muameleye maruz bırakılması nedeniyle işkence ve kötü
muamele yasağının; yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle adil
yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 9/6/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar
verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
7. Türkiye 15/7/2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle
karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü
hâl ilan edilmesine karar verilmiş ve olağanüstü hâl bugüne kadar birçok kez
uzatılmıştır. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak-
bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve
son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya
Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın
olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz
ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
8. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde
Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından, darbe girişimiyle bağlantılı ya da
doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY'nin
kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum
ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik soruşturmalar
yürütülmüş; çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri
uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri,
§§ 51, Mehmet Hasan Altan (2)
[GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12).
9. Bu kapsamda Sivas Cumhuriyet Başsavcılığınca, FETÖ/PDY'nin Sivas ili Yıldızeli ilçesindeki örgütlenmesine
yönelik olarak Yıldızeli Meslek Yüksek Okulunda özel güvenlik görevlisi olarak
çalışan başvurucunun da aralarında bulunduğu şüpheliler hakkında soruşturma
başlatılmıştır.
10. Başvurucu 25/9/2016 tarihinde Yıldızeli Cumhuriyet
Başsavcılığında ifade vermiştir. Başvurucunun ifadesi şöyledir:
"Söz konusu FETÖ/PDY yapılanmasıyla
1997-1998 yılları arasında Yıldızeli ilçesinde ikamet eden ve veteriner olarak
çalışan E.Y. aracılığıyla tanımış oldum. Bu şahıs ikamet ettiğim .. Köyünde hayvanlara bakmaya gelmekteydi. Geldiğinde benim
hayvanlarıma da baktığı için bu şekilde kendisiyle tanıştım. 2013 yılında
hayvanlarımı babama devrettikten sonra kendisiyle ilişiği kestim. E.Y. benimle
tanıştıktan sonra beni sürekli Yıldızeli ilçesinde FETÖ yapılanmasına ait olan
evlerde gerçekleştirilen sohbetlere, toplantılara çağırmaktaydı. Ben de beni
çağırdığı için bu sohbetlere ve toplantılara 17 Aralık 2013 tarihinden öncesine
kadar sık sık iştirak ettim. Sohbete gittiğim evlerden biri Yıldızeli
ilçesindeki ... isimli apartmanın yanlış hatırlamıyorsam 3. katında idi. Diğeri
ise ... isimli apartmanın 1. katındaydı. Ayrıca bir keresinde Sivas il
merkezinde bulunan cemaat yapılanmasına ait Sultan Murat Kolejinde bir defa
yemeğe katıldım. Söz konusu sohbetlere E.Y., M.S.,,
T.K. isimli şahıslar katılmaktaydı. Ayrıca E.Y.nin
süt birliği kooperatifinde yaklaşık 2-3 yıl önce düzenlediği sohbette bir kere M.Y.yi görmüştüm. Bunun dışında M.Y.yi katılmış olduğum
toplantılarda görmedim. Kendisinin ayrıca toplantılara sürekli katılıp
katılmadığını bilmiyorum. Bu sohbetleri genelde E.Y. organize ederdi ve
toplantıya katılacak kişileri ayarlardı. Ayrıca Sivas il merkezinden isimlerini
bilmediğim şahıslar Yıldızeli İlçesine gelip az önce belirtmiş olduğum evlerde
sohbet ederlerdi. E.Y. dışında benim bildiğim bu sohbetleri Yıldızeli'nde
ikamet eden A.K. isimli şahıs da organize ederdi. Bu yapılanma içerisinde aktif
olduğunu bildiğim şahıslar; isimlerini S. ve A. olarak bildiğim kişiler,
öğretmenlere toplantı yapan T.K., M.S. ve avukat M.Y. isimli şahıslardır.
2011-2012 yıllarında E.Y. yanıma gelerek benden cemaat evleri ve yurdu için
kurban derisitalep etti ben de kendisine arkadaşlığıma
istinaden karşılıksız iki tane kurban derisi verdim. Ben söz konusu FETÖ/PDY
yapılanmasına bunun dışında herhangi bir şey vermedim. Himmet adı altında para
vermedim. Dediğim gibi sadece cemaat evleri ve yurdu için E.Y.ye iki tane
kurban derisi teslim ettim. Ayrıca yine aynı yıllarda E.Y. dükkanıma gelerek
bana on adet sarı zarf teslim etti. Teslim ederken bana fitre olarak zarflardan
birine sen para koy diğerlerini ise tanıdıklarına dağıt dedi. Ben de durumum
iyi olmadığı için zarfa herhangi bir para koymadım. Diğerlerini de şahıslara
dağıttım. Bu şahıslardan daha sonra zarfları alarak E.Y.ye teslim ettim.
Zarflara, teslim ettiğim şahıslara para koyup-koymadığını bilmiyorum ben
kendilerinden kapalı olarak zarfları aldım. Çocukluk arkadaşım olan M.S. ile
2011-2012 yılları arasında FETÖ yapılanmasına ait olan Zaman gazetesine abone
bulmak amacıyla bir defasında esnafları dolaşmıştık ancak herhangi bir abone
bulamadık. Bunu E.Y. benden ve M.S.den rica etmişti.
Ayrıca E. beni 2010-2013 yılları arasında ısrar üzerine Zaman gazetesine abone
yaptı. Abone yapmak isterken bana paramın olmadığını ve abone olamayacağımı
söylediğimde; 'olsun sen merak etme senin abonelik ücretini ben vereceğim' dedi
ve beni abone yaptı. 17-25 Aralık olaylarından sonra E. aboneliğimi devam
ettirmemi istedi ancak ben kendisine yaşanan bu olaylar nedeniyle aboneliğimi
devam ettirmek istemediğimi söyledim ve bu şekilde aboneliğimi sonlandırdım.
Yanlış hatırlamıyorsam 2012 yılında ismini bilmediğim şuan
da görsem tanıyamayacağım cemaatte kalan ev sorumlusu beni telefonla arayarak
bir yerde et bulunduğunu ve benim aracımla evlerine götürüp götüremeyeceğimi
sordu. Ben de götürebileceğimi söyledim ve akabinde bu şahıs A.K. ile çarşıda
buluştuk ve benim aracımda etleri bulunduğu yerden alarak ... isimli apartmanın
birinci katındaki daireye götürdük. Ben asla 17-25 Aralık olaylarından sonra
cemaat tarafından hükümete karşı organize edilen yürüyüşlere katılmadım.
Dediğim gibi benim bu olaylardan sonra söz konusu örgütle herhangi bir ilişkim
olmamıştır. Ben sonuç olarak pişman olduğumu ifade etmek isterim. Bu grubun
terör örgütü olduğunu bilseydim kesinlikle böyle bir gruba katılmazdım. Benim
17-25 Aralık olaylarından sonra kesinlikle bu cemaatle herhangi bir ilişkim olmamıştır.Üzerime atılı suçlamaları
kabul etmiyorum ..."
11. Yıldızeli Cumhuriyet Başsavcılığı silahlı terör örgütüne üye
olma suçundan tutuklanması istemiyle başvurucuyu, Yıldızeli Sulh Ceza
Hâkimliğine sevk etmiştir.
12. Başvurucunun sorgu sırasındaki ifadesi şöyledir:
" Savcılıktaki ve kolluktaki ifadelerimi
tekrar ederim, doğrudur bana aittir. Bir kaç kez
sohbetlerine katıldım fakat ben bunların bu şekilde vatan hainliği yapacağını
düşünemedim. Ben sadece dini değerler doğrultusunda toplantılara katılmış
bulundum. ... isimli yurttaki toplantılara hiç katılmadım. Sohbetlere de sık
sık katıldığım söylenemez sadece bir kaç kez katıldım.
Örgütün Yıldızelindeki yapılanması bakımından aktif bir
rol aldığımı kabul etmiyorum ayrıca kendim kalp hastasıyım ve bakmakla yükümlü
olduğum sekiz kişi bulunmaktadır. İkametgah ve işyerim
sabittir. Serbest bırakılmamı talep ederim. Söyleyeceklerim bundan
ibarettir."
13. Yıldızeli Sulh Ceza Hâkimliğinin 26/09/2016 tarihli
kararıyla tutuklama tedbiri uygulanmıştır. Kararın ilgili bölümü şöyledir:
"Şüpheli Ömer Şahin hakkında yürütülen
soruşturma kapsamında ifadesi, bilgi sahibi olarak ifadesi alınan kişilerin
beyanları ve örgüt içerisindeki rolüne ilişkin tesbit
ve tüm dosya kapsamına göre, üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, cezanın
miktar ve nevii, suçun ağırlığı, dosya kapsamında
kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut olguların bulunması,
şüphelinin kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut
olguların bulunması, delilleri gizleme veya değiştirme ihtimali ve soruşturma aşamasındakimevcut delil durumuda
nazara alınarak suçun önemi ve ceza miktarına göre şüpheli hakkında adli
kontrol hükümlerinin yetersiz kalacağı, tüm bu hususlara göre şüpheli hakkında
tutuklama sebebi bulunduğu anlaşıldığından 5271 sayılı CMK'nın100 vd. maddeleri
gereğince tutuklanmasına ... [karar verildi.]"
14. Sivas Cumhuriyet Başsavcılığının 25/4/2017 tarihli
iddianamesi ile başvurucunun silahlı terör örgütü yöneticiliği suçunu
işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle aynı yer Ağır Ceza Mahkemesinde
kamu davası açılmıştır. İddianamede başvurucu dışında on şüpheli hakkında da
benzer suçlardan cezalandırma talebinde bulunulmuştur.
15. İddianamede, başvurucunun gerek organik olarak gerekse
örgütsel nitelikli eylemleri bakımından FETÖ/PDY terör örgütü hiyerarşisi
içinde yer aldığı ileri sürülmüştür. Bu suçlamalara esas alınan olgular şöyle
özetlenebilir:
i. Başvurucunun FETÖ/PDY'nin Yıldızeli
ilçesindeki yapılanması içinde bulunduğu ve örgütün basın ve yayın işleri sorumlusu
olarak görev yaptığı ileri sürülmektedir. Bu kapsamda;
- E.Y. isimli şüphelinin FETÖ/PDY'nin
Yıldızeli ilçe imamı olduğu olduğu belirtilmiştir.
Buna göre E.Y. anılan ilçedeki örgüt üyelerine emir ve talimat vermekte,
yapılan örgütsel nitelikli toplantıların konusunu belirlemekte, ayrıca örgütün
ilçedeki mali yapısını kontrol etmekte ve buna ilişkin hesabı bir üst birimi
olan il imamına aktarmaktadır.
- Başvurucunun E.Y. isimli kişiye bağlı olarak çalıştığı,
örgütün sohbet adı altında yapılan toplantılarına katıldığı, diğer şüpheli M.S.
ile birlikte FETÖ/PDY terör örgütü ile bağlantılı olduğu tespit edilen ve
Yıldızeli ilçesinde faaliyet gösteren yurtların hemen hemen bütün işleri ile
ilgilendiği, söz konusu yurtlara büyükbaş ve küçükbaş hayvan temin ettiği, himmet olarak kurban paralarını, kurban
derilerini ilçeden toplayarak yurtlara getirdiği, himmet adı altında para toplamaya çalıştığı, bu durumları
alınan ifadesinde de kabul ettiği ifade edilmiştir.
- Yıldızeli Süt
Birliğinde çalıştığı belirlenen tanık U.Y. beyanında; anılan birliğin başkanı
olan E.Y.nin kendisini terör örgütünün sohbet olarak
adlandırdığı toplantılara davet ettiğini, katıldığı toplantıdaE.Y.,
M.S., Y.S., T.K., G.K., N.K., N.G. ve Ömer Şahin isimli şahısların olduğunu, S.
isimli şahıs tarafından -örgüt lideri- Fetullah
Gülen'in kitaplarının okunduğunu ve bu şahsın videolarının izlettirildiğini,
gittiği sohbet grubunun çiftçi ve esnaf grubu olduğunu, bu toplantıyı E.Y.nin organize ettiğini ve toplantıların her hafta
Çarşamba günü düzenlendiğini, Seyfullah Emmioğlu Kız Öğrenci Yurdunda E.Y.
tarafından düzenlenen toplantılar olduğunu, bu toplantılara Sivas il
merkezinden tanımadığı kişilerin geldiğini, M.S. ve Ömer Şahin'in bu yurdun tüm
işlemleri ile ilgilendiklerini ve 2013 yılı yaz aylarında bu sohbetlere gitmeyi
tamamen bıraktığını ifade etmiştir.
- Bir başka tanık İ.K. beyanında, M.S. ve Ömer Şahin'in 2015
yılının ilk aylarına kadar FETÖ/PDY yapılanmasının içinde olduklarını bildiğini
beyan etmiştir.
- Diğer tanık F.Ç. ise beyanında; Ömer Şahin'i tanıdığını, bu
kişinin darbe girişimi öncesine kadar FETÖ/PDY yapılanması içinde olduğunu
bildiğini, bu şahsı belirttiği tarihe kadar sürekli M.S. ve E.Y. ile birlikte
gördüğünü ifade etmiştir.
- Yıldızeli ilçesinde şoförlük yaptığı belirtilen tanık N.H.
beyanında; meslek yüksek okulunda güvenlik görevlisi olan Ömer Şahin, E.Y. ve
tanımadığı on dört kişiyi A. isimli şahsın önderliğinde Yozgat'ta
düzenledikleri geziye götürdüğünü, şahısların burada çeşitli okullara ve
yurtlara gittiklerini, daha sonra Yıldızeli ilçesine döndüklerini beyan
etmiştir.
- FETÖ/PDY terör örgütü ile bağlantılı olduğu tespit edilen bir
kız öğrenci yurdunda bir dönem temizlik görevlisi olarak çalıştığı belirtilen
tanık G.K. beyanında; anılan yurtta çalıştığı süre boyunca E.Y.nin
ve Ömer Şahin'in Yurda sürekli gelip gittiklerini, bu yurda sürekli büyükbaş ve
küçükbaş hayvan getirdiklerini, bu şahısların kurban bayramı dönemlerinde Yurda
kurban ve kurban derisi getirdiklerini, kurban derilerinin yurdun kalorifer
bölümünde tutulduğunu, toplanan paraların ise A. ve S. isimli kişilerin
odasında saklandığını ancak bu paraları hiç görmediğini, E.Y. ve Ömer Şahin'in
himmet adı altında topladıkları paraları Yurda getirerek A. ve S. isimli
kişilere verdiklerini ifade etmiştir.
ii. Başvurucunun FETÖ/PDY'nin yayın
organlarından olduğu belirtilen Zaman gazetesi ve Sızıntı dergisinin Yıldızeli
ilçesi basın ve yayın işleri sorumlusu olarak görev yaptığı, anılan yayınların
dağıtımı ve para işleri ile ilgilendiği, bu şekilde elde ettiği paraları E.Y.ye
teslim ettiği ifade edilmiştir.
- Tanık İ.K. ifadesinde, Zaman gazetesinin dağıtımına ilişkin
görevlerde T.K. ve Ömer Şahin'in rol aldığını bildiğini belirtmiştir.
- Tanık olarak dinlenen F.C. beyanında; 2011-2015 tarihlerinde
E.Y., avukat M.Y., T.K. ve Ömer Şahin'in Sivas il merkezinden gelen kişilerle
özel toplantılar yaptıklarını, ilçede dağıtılan Zaman gazetesinin
sorumluluğunun E.Y., T.K. ve Ömer Şahin'de olduğunu bildiğini ifade etmiştir.
16. İddianamede başvurucunun etkin pişmanlık hükümlerinden
faydalanmak istediği belirtilmiş ve başvurucuya yöneltilen eylemlere ilişkin
olarak aşağıdaki hukuki değerlendirme yapılmıştır:
"... Şüphelinin [başvurucunun] FETÖ/PDY terör örgütünün ilçe yapılanmasının
düzenlemiş olduğu bütün etkinliklere sohbetlere, pikniklere vb. faaliyetlere
katıldığı, diğer şüphelilerden M.S. ile birlikte FETÖ/PDY terör örgütü ile
bağlantılı olduğu tespit edilen ve Yıldızeli ilçesinde faaliyet gösteren
yurtların hemen hemen bütün işleri ile ilgilendiği, söz konusu yurtlara
büyükbaş, küçükbaş hayvan getirdiği, himmet olarak kurban paraları, kurban
derilerini ilçeden toplayarak yurtlara getirdiği, yine sarı zarf şeklinde ilçe
esnafından himmet adı altında para toplamaya çalıştığı, bu durumları alınan
ifadesinde de kabul ettiği, İlçede polis veya Jandarma olmak isteyenlere yardım
ettiği, Yıldızeli ilçesi sınırlarında terör örgütü ile bağlantılı olduğu tespit
edilen Zaman gazetesinin dağıtımı ve para işleri ile ilgilendiği, yine söz
konusu yapılanmanın İlçededüzenlediği sohbet
programları için Sivas ilinden gelen özel davetlileri ayarladığı ve bu şekilde
gelen davetlilerle özel olarak ilgilendiği,FETÖ/PDY
terör örgütünün Yıldızeli ilçe yapılanmasının başı olan ve ilçe imamı olarak
bilinen E.Y. ile samimi olduğunun tespit edildiği ve sürekli görüştükleri,
Yıldızeli ilçesinde FETÖ/PDY silahlı terör örgütü yapılanması içerisindeki söz
konusu bütün faaliyetlerini gerçekleştirerek üzerine atılı olan ve TCK'nın
314/2 maddesinde düzenlenen silahlı terör örgütü yöneticiliği suçunu işlediği
... [anlaşılmıştır].
...
Tanık ve bilgi sahiplerinin beyanlarının
haricinde de FETÖ/PDY terör örgütü mensubu olan şüphelilerin birbirleriyle
irtibatlarının, örgüt içerisindeki hiyerarşik konumlarının, örgüt adına hangi
alanda faaliyet yürüttüklerinin,FETÖ/PDY
terör örgütü ile iltisaklı olduklarının somut delillerle tespit edildiği,
Yıldızeli ilçesinde şüpheliler tarafından
örgüt adına para toplaması, kurban bağışı gibi eylemlerin ayrıca 6415 Sayılı
Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanun'un 4. maddesinin birinci
fıkrasında düzenlenen suçu oluşturduğu, ancak şüphelilerin Türk Ceza Kanunu'nun
44. maddesinde düzenlenen fikri içtima kuralları ve paraları örgüt yöneticisi
sıfatıyla toplaması nedeniyle sadece silahlı terör örgütü yöneticisi olmak
suçundan cezalandırılması gerektiği,
...
Soruşturma aşamasında verdiği ifadelerle etkin
pişmanlık hükümlerinden yararlanmak isteyen şüpheliler S.G., C.K., Y.L. ve Ömer
Şahin ile ilgili olarak beyanların ağırlığı, önemi veya yetersizliği gibi
hususların değerlendirilmesi noktasında takdir mahkemeye ait olmak üzere, 5237
sayılı TCK madde 221/4 uyarınca etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması
gerektiği değerlendirilmektedir."
17. Başvurucu, tutukluluk hâlinin devamı kararına itiraz etmiş,
Sivas 1. Ağır Ceza Mahkemesi 31/5/2017 tarihinde itirazın reddine karar
vermiştir.
18. Başvurucu 9/6/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
19. Başvurucu 13/7/2017 tarihinde tahliye edilmiş olup bireysel
başvurunun incelendiği tarih itibarıyla dava ilk derece mahkemesinde
derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
20. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun
"Tutuklama nedenleri"
kenar başlıklı 100. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
"(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını
gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli
veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi
beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama
kararı verilemez.
(2)
Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması
veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya
değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı
yapılması girişiminde bulunma,
Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.
(3)
Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı
halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;
...
11. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine
Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315),
..."
21. 5271 sayılı Kanun'un "Tutuklama
kararı" kenar başlıklı 101. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
"(1) Soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına
Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma
evresinde sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re'sen mahkemece karar verilir. Bu istemlerde mutlaka
gerekçe gösterilir ve adlî kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten
hukukî ve fiilî nedenlere yer verilir.
(2)
Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin
reddine ilişkin kararlarda;
a) Kuvvetli suç şüphesini,
b) Tutuklama nedenlerinin varlığını,
c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu,
gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir.
Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği
yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda belirtilir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 27/6/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Tutuklamanın Hukuki
Olmadığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
23. Başvurucu; kuvvetli suç şüphesi ve tutuklama nedeni
bulunmadığı hâlde hukuka aykırı olarak elde edilmiş delillere dayanılarak
tutuklandığını, tutuklama tedbiri yerine adli kontrol tedbirlerinin uygulanmadığını
belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
b. Değerlendirme
24. Anayasa'nın "Temel
hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi
şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
25. Anayasa'nın "Kişi
hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci
fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine
sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan
kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini
veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu
kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla
tutuklanabilir."
i. Uygulanabilirlik
Yönünden
26. Anayasa'nın "Temel
hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" kenar
başlıklı 15. maddesi şöyledir:
"Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya
olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl
edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin
kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada
öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen
ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne
dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz
ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu
mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."
27. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin
uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken
Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin
güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191). Soruşturma
mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan suçlama,
başvurucunun darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen
FETÖ/PDY üyesi olduğu iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi anılan suçlamanın
olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu
değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir
[GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 57).
28. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi
kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun
tutuklanmasının Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri başta olmak üzere diğer
maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek;
aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu
aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242;
Selçuk Özdemir, § 58).
ii. Genel İlkeler
29. Anayasa'nın 19. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak ortaya konduktan sonra ikinci
ve üçüncü fıkralarında, şekil ve şartları kanunda gösterilmek şartıyla
kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak
sayılmıştır (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 42).
30. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik bir müdahale
olarak tutuklamanın Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen ve tutuklama
tedbirinin niteliğine uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, Anayasa'nın
ilgili maddelerinde belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına
dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının
belirlenmesi gerekir (Halas Aslan, B. No: 2014/4994, 16/2/2017, §§ 53, 54).
31. Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasına göre tutuklama
ancak suçluluğu hakkında kuvvetli belirti
bulunan kişiler bakımından mümkündür. Bir başka anlatımla
tutuklamanın ön koşulu, kişinin suçluluğu hakkında kuvvetli belirtinin
bulunmasıdır. Bunun için suçlamanın kuvvetli sayılabilecek inandırıcı
delillerle desteklenmesi gerekir (Mustafa
Ali Balbay, B. No: 2012/1272, 4/12/2013, § 72).
32. Öte yandan Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında,
tutuklama kararının kaçma ya da delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini
önlemek amacıyla verilebileceği belirtilmiştir. 5271 sayılı Kanun'un 100.
maddesine göre de şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı
şüphesini uyandıran somut olguların bulunması, şüpheli veya sanığın
davranışlarının delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme, tanık, mağdur veya
başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma hususlarında kuvvetli
şüphe oluşturması hâllerinde tutuklama kararı verilebilecektir. Maddede ayrıca,
işlendiği konusunda kuvvetli şüphe bulunması şartıyla tutuklama nedeninin
varsayılabileceği suçlara ilişkin bir listeye yer verilmiştir (Halas Aslan, §§ 58, 59).
33. Diğer taraftan Anayasa'nın 13. maddesinde temel hak ve
özgürlüklere yönelik sınırlamaların
ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı belirtilmiştir. Bu bağlamda
dikkate alınacak hususlardan biri tutuklama tedbirinin isnat edilen suçun önemi
ve uygulanacak olan yaptırımın ağırlığı karşısında ölçülü olmasıdır (Halas Aslan, § 72).
34. Her somut olayda tutuklamanın ön koşulu olan suçun
işlendiğine dair kuvvetli belirtinin olup olmadığının, tutuklama nedenlerinin
bulunup bulunmadığının ve tutuklama tedbirinin ölçülülüğünün takdiri öncelikle
anılan tedbiri uygulayan yargı mercilerine aittir. Zira bu konuda taraflarla ve
delillerle doğrudan temas hâlinde olan yargı mercileri Anayasa Mahkemesine
kıyasla daha iyi konumdadır (Gülser Yıldırım
(2), B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 123). Bununla birlikte yargı
mercilerinin belirtilen hususlardaki takdir aralığını aşıp aşmadığı Anayasa
Mahkemesinin denetimine tabidir. Anayasa Mahkemesinin bu husustaki denetimi,
somut olayın koşulları dikkate alınarak özellikle tutuklamaya ilişkin süreç ve
tutuklama kararının gerekçeleri üzerinden yapılmalıdır (Erdem Gül ve Can Dündar [GK], B. No:
2015/18567, 25/2/2016, § 79; Selçuk Özdemir, § 76; Gülser Yıldırım (2), § 124).
iii. İlkelerin Olaya
Uygulanması
35. Başvurucu, 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi uyarınca
tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin
kanuni dayanağı bulunmaktadır.
36. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin
meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın
ön koşulu olan suçun işlendiğine dair
kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
37. Başvurucu hakkında hazırlanan iddianamede; başvurucunun bir
dönem FETÖ/PDY yapılanmasıyla bağlantısı olduğu tespit edilen öğrenci
yurtlarının bazı işleriyle yoğun şekilde ilgilenmesi, ilçede himmet adı altında
toplanan kurban paralarını ve kurban derilerini bu yurtlara getirmesi, ilçe
esnafından himmet adı altında para toplaması, FETÖ/PDY mensuplarıyla olan
ilişkilerini kullanarak belirli mesleklere girmek isteyenlere yardımcı olması,
FETÖ/PDY'nin yayın organı olduğu bilinen Zaman
gazetesinin dağıtımı ve para işleri ile ilgilenmesi olgularına dayanılmıştır
(bkz. § 15). Bu itibarla ileri sürülen her bir olgunun tek başına başvurucu
yönünden suç şüphesinin varlığını doğrulayan kuvvetli belirti olduğu
görülmektedir.
38. Soruşturma dosyasında, bazı tanıkların beyanlarında güvenlik
görevlisi olarak çalışan başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatının olduğuna ve bu
yapılanmaya mensup olduğuna yönelik anlatımlarda bulunduğu görülmektedir (bkz.
§ 15). Nitekim Anayasa Mahkemesi Selçuk
Özdemir başvurusunda, FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan bazı
şüphelilerin ifadelerinde hâkim olarak görev yapmakta olan başvurucunun
FETÖ/PDY ile irtibatının olduğuna ve bu yapılanmaya mensup olduğuna yönelik
anlatımlarını başvurucu yönünden suç şüphesini doğrulayan kuvvetli bir belirti
olarak kabul etmiştir (Selçuk Özdemir,
§ 75; Metin Evecen, B. No:
2017/774, 4/4/2018, § 58).
39. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu
değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar gözardı edilmemelidir. Darbe teşebbüsü sonrasında
teşebbüsle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlara ilişkin soruşturmalarda,
delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik
içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz
kalması söz konusu olabilir. Yine FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerin teşebbüs
sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma
imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi ihtimali normal zamanda işlenen
suçlara göre çok daha fazladır (Aydın Yavuz ve
diğerleri, §§ 271-272; Selçuk Özdemir,§§
78, 79).
40. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı terör
örgütü üyeliği suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen
suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen
cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (aynı yöndeki
değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak,
B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran
Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç,
5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun
gereği tutuklama nedeni varsayılabilen
suçlar arasındadır.
41. Somut olayda Yıldızeli Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun
tutuklanmasına karar verilirken tutuklama nedeni olarak işlendiği iddia olunan
silahlı terör örgütüne üye olma suçunun niteliğine, Kanun'da suç için öngörülen
ceza miktarına, kaçma şüphesinin bulunmasına ve adli kontrolün yetersiz kalacak
olmasına dayanıldığı görülmektedir (bkz. § 13). Dolayısıyla tutuklama kararının
verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel
koşulları ile Yıldızeli Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği
birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden dayanılan tutuklama
nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu söylenebilir.
42. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup
olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13.
ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm
özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım
(2), § 151). Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu
makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin
-özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir
şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde
yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Devran Duran, § 64). Özellikle darbe
teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği
ile FETÖ/PDY'nin özellikleri de dikkate alındığında,
bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık
olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri,
§ 350).
43. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate
alındığında Yıldızeli Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suç için öngörülen
yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde
tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli
kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının keyfî ve temelsiz
olduğu söylenemez.
44. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki
olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan
başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
45. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına
tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin Anayasa'nın bu hakka dair 13. ve 19.
maddelerinde yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden
Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme
yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
2. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin
İddia
a. Başvurucunun İddiaları
46. Başvurucu, uzun süredir devam eden tutukluluğun makul süreyi
aştığını belirterek Anayasa’nın 19. maddesinde tanımlanan kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
47. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak
ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek
ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil olma
niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için
öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet
Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 17).
48. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami
süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular
bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye
edilmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf
yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma
imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515,
28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek,
B. No: 2014/6500, 29/9/2016,§§ 33-45).
49. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 13/7/2017
tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucunun tutukluluğun makul süreyi
aştığına ilişkin iddiaları, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında
açılacak davada da incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna
göre başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli
mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271
sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolu başvurucunun durumuna
uygun telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yoludur ve bu olağan başvuru
yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmamaktadır.
50. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutukluluğun makul
süreyi aştığına ilişkin iddiasıyla ilgili olarak yargısal başvuru yolları
tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Soruşturma Dosyasına
Erişimin Kısıtlandığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
51. Başvurucu; soruşturma aşamasında alınan kısıtlılık kararı
nedeniyle tutukluluğa etkili bir şekilde itiraz edemediğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
52. Anayasa Mahkemesi, soruşturma dosyalarına erişime yönelik
olarak verilen kısıtlama kararlarının tutuklu kişilerin özgürlüklerinden mahrum
bırakılmalarına karşı itirazda bulunma hakkı üzerindeki etkisini birçok
kararında incelemiştir. Bu kararlarda, öncelikle yakalanan veya tutuklanan
kişiye yakalama ya da tutuklama sebeplerinin ve hakkındaki iddiaların
bildirilmesi gerektiği ancak buradaki bildirim yükümlülüğünün isnat edilen
suçlamalara esas tüm bilgi ve delilleri kapsamadığı belirtilmiş; bu bağlamda
başvurucunun tutuklamaya konu suçlamalara ilişkin temel unsurları bilip
bilmediği dikkate alınmıştır (Günay Dağ ve
diğerleri [GK], B. No: 2013/1631, 17/12/2015, §§ 168-176; Hidayet Karaca [GK], B. No: 2015/144,
14/7/2015, §§ 105-107; Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756,
16/11/2016, §§ 248-257).
53. Somut olayda ifade ve sorgu tutanakları, tutukluluğa ilişkin
kararlar, başvurucu veya müdafileri tarafından verilen tutukluluğa ilişkin
dilekçeler ve soruşturma dosyasındaki bilgi ve belgeler incelendiğinde
başvurucunun tutukluluğa temel teşkil eden bilgi ve belgelerden haberdar
olduğu, bunların içeriği hakkında yeterli bilgiye sahip bulunduğu, tutukluluk
durumuna karşı itirazlarını sunma konusunda kendisine yeterli imkânın tanındığı
görülmektedir.
54. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Kötü Muamele Yasağının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
55. Başvurucu; kalp hastalığı bulunmasına rağmen gözaltına alındığını,
olumsuz nezarethane koşullarında tutulduğunu, bu sebeple kalp krizi
geçirdiğini, ruhsal yönden çöküntü yaşadıktan sonra ifadesinin alındığını
belirterek işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
56. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının
tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini
öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak
iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara
sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni
göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek,
B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
57. Bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı ve
Anayasa'nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna
ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde etkili bir soruşturma
yapılması gerekmektedir. Bu soruşturma, sorumluların belirlenmesini ve
cezalandırılmasını sağlamaya da elverişli olmalıdır (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 25).
58. Devletin etkili soruşturma yükümlülüğü kapsamında, işkence
veya kötü muameleyi gösteren yeterli kesin belirtiler mevcut olduğunda
-kişilere müdahale üçüncü kişilerden gelmiş olsa dahi- şikâyet ya da ihbarda
bulunulmadığında bile resen soruşturma açılmasının sağlanması gerektiği açıktır
(Tahir Canan, § 25).
59. Başvuruya konu olayda başvurucu, genel olarak insani olmayan
gözaltı koşullarında kasti bir şekilde tutulduğunu ve gözaltı süresince kamu
görevlileri tarafından kötü muameleye maruz bırakıldığını ileri sürmektedir.
İddialar bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun yakalandığı andan
itibaren kamu görevlilerinin kendisine kötü muamelede bulunduğundan şikâyetçi
olduğu görülmektedir. Bu kapsamda başvurucu, gözaltında tutma koşullarının
yetersizliğinden bahsetmişse de maruz kaldığını ileri sürdüğü kötü muamelenin
kamu görevlilerinin kasıt ve/veya ihmalinden mi yoksa salt tutulma
koşullarından mı kaynaklandığını açıkça belirtmemiştir. Dolayısıyla söz konusu
iddiaların Anayasa Mahkemesince doğrudan incelenebilmesi için yeterli bilgi ve
belge bulunmadığı anlaşılmıştır. Bu bağlamda somut olayın koşullarının,
başvurucunun anılan iddialarının kamu görevlilerinin kasıt ve/veya ihmalinden
kaynaklanıp kaynaklanmadığına dair adli ve/veya idari bir soruşturmayla ortaya
konması gerekmektedir. Başvurucunun anılan iddialarını herhangi bir adli
ve/veya idari bir merciye ilettiğine dair bilgi veya
belge sunmadığı da gözetildiğinde hukuk sisteminde mevcut yargısal yolları
tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır (benzer yöndeki bir
karar için bkz. Alparslan Altan,
B. No: 2016/15586, 11/1/2018, § 183).
60. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun kötü muamele yasağının
ihlal edildiğine ilişkin iddiasının başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
C. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
61. Başvurucu, adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
62. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin
başlangıç tarihi olarak, bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar
tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı
gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak,
suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden davalar
yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34).
Somut olayda başvurucu 26/09/2016 tarihinde tutuklanmış olup yargılama ilk
derece mahkemesinde devam etmektedir.
63. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı
değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların
ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın
süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate
alınır (B.E., § 29).
64. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda yaklaşık 1 yıl 8 ay süren
yargılama süresinin makul olduğu, yargılama sürecinin bütünü dikkate
alındığında başvurucunun haklarını ihlal edecek bir gecikme olmadığı sonucuna
ulaşılmıştır.
65. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
2. Tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten
TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 27/6/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.