TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HURŞİT ÇETİN BAŞVURUSU (2)
|
(Başvuru Numarası: 2017/30716)
|
|
Karar Tarihi: 11/3/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Ferhat YILDIZ
|
Başvurucu
|
:
|
Hurşit ÇETİN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan
başvurucunun göndermek istediği mektupların sakıncalı bulunarak muhatabına
gönderilmemesine karar verilmesi nedeniyle haberleşme hürriyetinin ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 30/6/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. 2018/2475 numaralı başvuru dosyasının konu ve kişi yönünden
irtibat nedeniyle 2017/30716 numaralı başvuru dosyası ile birleştirilmesine,
incelemenin 2017/30716 numaralı başvuru dosyası üzerinden yürütülmesine ve
diğer dosyanın kapatılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
9. Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını
devlet idaresinden ayırmaya çalışma suçundan İzmir 2 No.lu T Tipi Kapalı Ceza
İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) hükümlü olarak bulunan başvurucu farklı
tarihlerde Özgürlükçü Demokrasi ve Hürriyet gazetelerine birer mektup göndermek
istemiştir.
10. Benzer içerikli her iki mektupta da; darbe girişiminin
etkilerinin, bulunduğu İnfaz Kurumunda da görüldüğü, özellikle İnfaz Kurumu 1.
Müdürünün keyfî uygulamalarda bulunduğu, kendilerini tehdit ettiği, bu
uygulamalara karşı kamuoyunun bilgilendirilmesi ve dayanışma talebi yapıldığı,
zorlayıcı koşullar devam ederse tehlikeli sonuçların doğacağı ve başlarına bir
şey gelirse bunun sorumlusunun İnfaz Kurumu 1. Müdürünün olacağı ifadelerine
yer verilmiştir.
11. Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığının (Disiplin
Kurulu) 22/3/2017 ve 30/3/2017 tarihlerinde sakıncalı mektup değerlendirme
kararlarıyla mektupların muhatabına gönderilmemesine karar vermiştir. 22/3/2017
tarihli kararın gerekçesinde mektuplarda PKK silahlı terör örgütünü övücü,
destekleyici ve propagandasını yapan ifadeler bulunduğu vurgulanmıştır.
30/3/2017 tarihli kararın gerekçesinde ise; mektupta İnfaz Kurumu 1. Müdürünün "ben istediğimi yaparım, burada herşey benim ve
açlık grevi bırakılmazsa daha farklı yöntemlere başvururum"
dediği iddia edilerek görevlilerin hedef gösterildiği, kişi veya kuruluşları
paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgiler, tehdit ve hakaret içeren ifadelerin
yer aldığı belirtilmiştir.
12. Başvurucu tarafından Disiplin Kurulu kararlarına karşı
Karşıyaka İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) yapılan şikayetler 14/4/2017
tarihli kararlarla reddedilmiştir. Kararlarda; mektuplarda kurumun asayiş ve
güvenliğini tehlikeye düşürecek, kurum çalışanlarını hedef gösteren ibarelerin
olduğu vurgulanmıştır.
13. Başvurucu tarafından anılan kararlara karşı İzmir 2. Ağır
Ceza Mahkemesine yapılan itirazlar 11/5/2017 ve 18/5/2017 tarihli kararlarla
reddedilmiştir. Karar gerekçelerinde, itirazların dayanağını oluşturan İnfaz
Hâkimliği kararlarının usul ve yasaya uygun olduğuna ilişkin değerlendirmeye
yer verilmiştir.
14. Nihai kararlar 6/6/2017 ve 12/6/2017 tarihlerinde tebliğ
edilmiştir.
15. Başvurucu 30/6/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
16. İlgili hukuk için bkz. Ahmet
Temiz, B. No: 2013/1822, 20/5/2015, §§ 16-20.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 11/3/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
18. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve giderlerini ödeyemeyecek
durumda olduğunu belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.
19. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler
dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama
giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça
dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi
gerekir.
B. Haberleşme Hürriyetinin İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
20. Başvurucu; İnfaz Kurumunda yaşadığı sıkıntılara çözüm
bulunması için çeşitli kurumlara mektuplar yazdığını, mektuplarda sadece İnfaz
Kurumunda yaşadığı sorunların yer aldığını, mektupların gönderilmemesi
nedeniyle haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
21. Bakanlık görüşünde; ilgili mevzuat hükümleri
hatırlatıldıktan sonra disiplin kurulları, infaz hâkimlikleri ve ağır ceza
mahkemelerinin kararlarının ilgili ve yeterli gerekçeler içerdiği, kararlardaki
tespit ve sonuçların kanunun uygulanması niteliğinde olduğu ve Anayasa’da yer
alan hak ve özgürlükleri ihlal eder nitelikte olmadığı veya adaleti ve
sağduyuyu hiçe sayan tarzda açık bir keyfîlik içermediği vurgulanmıştır.
Bakanlık görüşünde ayrıca; başvurucunun haberleşme hürriyetinin ceza infaz
kurumunda tutulmanın kaçınılmaz ve doğal sonuçları ile ceza infaz kurumunun
düzeni, güvenliği ve suçun önlenmesi meşru amacı temelindeki kamu yararı
arasındaki denge gözetilerek sınırlandırıldığı ifade edilmiştir.
22. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında; Disiplin
Kurulunca soyut bir şekilde ileri sürülen gerekçelerin doğru olmadığını,
mektupta hangi ibarelerin sakıncalı olduğunun belirtilmediğini, sorumlu olan
Kurum 1. Müdürü olduğundan ismini mektubuna yazdığını, hedef gösterme amacının
olmadığını, mektubunda siyasal bir değerlendirme, örgütleri övecek ifadelere
yer vermediğini ve Bakanlığın görüşünün dikkate alınmaması gerektiğini
belirtmiştir.
2. Değerlendirme
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, göndermek
istediği mektupların Disiplin Kurulunca sakıncalı görülerek alıkonulması
nedeniyle haberleşme hürriyetinin engellenmesine ilişkindir. Anayasa
Mahkemesinin önceki kararlarında bu tür başvurular haberleşme hürriyeti
kapsamında incelenmiştir (Ahmet Temiz, §
23; Özkan Kart (2), B. No: 2013/1201,
20/5/2015, § 22; Akif İpek, B.
No: 2013/9456, 24/6/2015, § 23; Ramazan
Vural, B. No: 2013/1148, 7/7/2015, § 24; Eren Yıldız, B. No: 2013/759, 7/7/2015, § 25; Mustafa Aydin, B. No: 2013/275, 6/10/2015,
§ 24). Somut başvuruda da bu durumdan ayrılmayı gerektirecek bir durum
bulunmamaktadır.
24. Anayasa'nın "Haberleşme
hürriyeti" kenar başlıklı 22. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes, haberleşme hürriyetinesahiptir.
Haberleşmeningizliliği esastır.
Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi,
genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve
özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak
usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak
gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin
yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz...
İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve
kuruluşları kanunda belirtilir."
25. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasına göre Anayasa Mahkemesince açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul
edilemez olduğuna karar verilebilir. Başvurucunun ihlal iddialarını
temellendiremediği, iddialarının salt kanun yolunda gözetilmesi gereken
hususlara ilişkin olduğu, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya
müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden
ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet
Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
26. Disiplin Kurulu, başvurucunun göndermek istediği mektupların
sakıncalı olduğunu değerlendirerek alıkonulmasına karar vermiştir. Dolayısıyla
anılan işlem ile kamu makamları tarafından başvurucunun haberleşme hürriyetine
bir müdahalede bulunulduğu açıktır.
27. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine
gönderilen mektuplara ceza infaz kurumunun ilgili kurulları tarafından yapılan
müdahalelere ilişkin genel ilkeler belirtilmiştir (Ahmet Temiz, §§ 28-34). Buna göre haberleşme özgürlüğüne
yapılan müdahale Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen haklı
sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı ve Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa’nın 22. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesi uyarınca müdahale öncelikle
kanunla öngörülmelidir. Müdahalenin yasal dayanağını oluşturan mevzuatın,
ulaşılabilir, yeterince açık ve belirli bir eylemin gerektirdiği sonuçlar
açısından öngörülebilir olması gerekir. İkinci olarak söz konusu müdahale meşru bir amaca dayanmalı, demokratik
toplum düzeninin gereklerine uygun ve ölçülü olmalıdır (Ahmet Temiz, § 36).
28. Somut olayda 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 68. maddesinin hükümlülerin
ceza infaz kurumlarından yaptıkları yazışmaların denetimi ve
sınırlandırılmasının kanuni dayanağını oluşturduğu anlaşılmaktadır (benzer
yöndeki değerlendirmeler için bkz. Ahmet Temiz, §§ 37-46). Öte yandan
haberleşme hürriyetinin düzenlendiği Anayasa'nın 22. maddesinin ikinci
fıkrasında, söz konusu sınırlama sebeplerine bağlı kalınarak yapılacak
sınırlamanın ancak usulüne uygun olarak verilecek hâkim kararıyla mümkün
olabileceği belirtildikten sonra üçüncü fıkrasında "İstisnaların
uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir" denilerek bu
kuralın da mutlak olmadığı ve bu kurala bazı kurumlar yönünden kanunla
sınırlamalar getirilebileceği açıkça düzenlenmiştir (AYM, E.2014/122,
K.2015/123, 30/12/2015, § 71). Bu bağlamda ceza infaz kurumları Anayasa'nın 22.
maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında istisnaların uygulanacağı kamu
kurumlarındandır (Mehmet Koray Eryaşa, B. No: 2013/6693, 16/4/2015, §§ 74-76).
29. Mektupların sakıncalı bulunarak alıkonulmasının sebebi,
İnfaz Kurumunun asayişini ve güvenliğini tehlikeye düşüren, kurum çalışanlarını
hedef gösteren ifadelerin bulunması olarak gösterilmiştir. Bu kapsamda
başvurucunun gönderdiği mektupların Disiplin Kurulunca denetlenmesi suretiyle
haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin kamu düzeninin korunması, suç
işlenmesinin önlenmesi ile ceza infaz kurumlarında asayiş ve güvenliğin sağlanması
amaçlarını taşıdığı, bunun da Anayasa'nın haberleşme hürriyetine ilişkin 22.
maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru bir amaç olduğu sonucuna varılmıştır
(Ahmet Temiz, §§ 47-55).
30. Ceza infaz kurumlarında tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak
suçun önlenmesi ve disiplinin temini gibi ceza infaz kurumunda güvenliğin
sağlanmasına yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda
hükümlü ve tutukluların hakları sınırlandırılabilir (Turan Günana, B. No:
2013/3550, 19/11 /2014, § 35).
31. Somut olaya konu mektuplarda; başvurucunun bireysel olarak
maruz kalıp yargıya ya da idareye yansıttığı şikâyetlerden bahsetmediği, İnfaz
Kurumundaki uygulamaların sadece siyasi tutsaklar olarak tanımladığı aynı
örgüte mensup olan mahpuslara uygulandığı algısı yaratacak şekilde ifadelere
yer verildiği, ayrıca örgütün kamuya yansıyan güncel olaylara ilişkin
görüşlerinin yinelendiği görülmüştür. Ayrıca mektuplarda sürekli "biz" ifadesi ile bir terör
örgütüne mensubiyetin vurgulandığı, örgütsel kimliğin ve bilincin canlı
tutulmaya çalışıldığı anlaşılmaktadır. Öte yandan başvurucunun İnfaz Kurumunun
1. Müdürü hakkında maddi bir vakaya dayanmayan ve soyut şekilde suçlama ve
tehdit içerikli ifadeler kullandığı görülmektedir. Tüm bu hususlar ve somut
olayın kendine özgü koşulları birlikte değerlendirildiğinde; terör örgütü
lehine kamuoyu oluşturmak, örgütün görüşlerine meşruluk kazandırmaya çalışmak,
örgütsel ilişkiler ile haberleşmeyi canlı tutmak ve Kurum çalışanlarını hedef
göstermek amacıyla mektupların yazıldığı söylenebilir.
32. Buna göre mektupların sakıncalı görülerek elkonulması
şeklindeki müdahalenin Anayasa'nın 22. maddesi anlamında kamu düzeninin
korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi için ihtiyaç duyulan demokratik toplum
düzeninin gereklerine aykırı olmadığı ve müdahalenin ulaşılmak istenen amaçla
ölçülü olduğu sonucuna varılmıştır. Bu kapsamda İnfaz Hâkimliği kararlarının da
ilgili ve yeterli gerekçeler içerdiği görülmektedir. Sonuç olarak somut olayda
haberleşme hürriyetine yönelik açık ve görünür bir ihlal bulunmamaktadır.
33. Açıklanan gerekçelerle başvurunun, diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten
TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 11/3/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.