TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ÜSAME GÖKÇE BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/34249)
|
|
Karar Tarihi: 11/3/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Ferhat YILDIZ
|
Başvurucu
|
:
|
Üsame GÖKÇE
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda tutuklu olarak bulunan
başvurucunun göndermek istediği mektubun sakıncalı bulunarak muhatabına
gönderilmemesine karar verilmesi nedeniyle haberleşme hürriyetinin ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 5/9/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
9. Silahlı terör örgütüne üye olma suçundan Akşehir T Tipi
Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) tutuklu olarak bulunan başvurucu,
Yeni Asya Gazetesi'ne bir sayfalık bir mektup göndermek istemiştir.
10. İnfaz Kurumu Eğitim Kurulu Başkanlığının (Eğitim Kurulu)
24/7/2017 tarihli kararıyla mektubun muhatabına gönderilmemesine karar
verilmiştir. Kararın gerekçesinde; mahkemelerden adalet dilenme devrinin
bittiği ve bu dönemde gerçekleri sadece Yeni Asya Gazetesinin yazdığı,
gazetenin ellerine geçmediği, gazete hakkında bir yasaklama kararının olup
olmadığını bilmek istediği şeklindeki mektubun, Türkiye'nin sıkıntılı bir
süreçten geçmesi, gazetelerin bunu farklı amaçlar için kullanabileceği, sadece
devlet resmî kurumlarından bilgi istemenin uygun olacağı ifade edilerek
sakıncalı olduğu belirtilmiştir.
11. Başvurucu tarafından Eğitim Kurulu kararına karşı Akşehir
İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) yapılan şikâyet 28/7/2017 tarihli kararla
reddedilmiştir. Kararın gerekçesinde; Eğitim Kurulu tarafından verilen karar
tekrar edilerek kararın usul ve yasaya uygun bulunduğu vurgulanmıştır.
12. Başvurucu tarafından İnfaz Hâkimliğinin kararına karşı
Akşehir Ağır Ceza Mahkemesine yapılan itiraz da 22/8/2017 tarihli kesin kararla
reddedilmiştir. Kararın gerekçesinde İnfaz Hâkimliği tarafından verilen kararın
usul ve yasaya uygun olduğu ifade edilmiştir.
13. Başvurucu 5/9/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
14. İlgili hukuk için bkz. Ahmet
Temiz, B. No: 2013/1822, 20/5/2015, §§ 16-20.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 11/3/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi
Yönünden
16. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve giderlerini ödeyemeyecek
durumda olduğunu belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.
17. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler
dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama
giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça
dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi
gerekir.
B. Haberleşme
Hürriyetinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
18. Başvurucu; Yeni Asya gazetesine hitaben yazdığı dilekçenin
gönderilmemesi nedeniyle haberleşme özgürlüğünün, bilgi edinme ve dilekçe
hakkının ve kanunilik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
19. Bakanlık görüşünde; ilgili mevzuat hükümleri hatırlatıldıktan
sonra Eğitim Kurulu, İnfaz Hâkimliği ve Ağır Ceza Mahkemesi kararlarının ilgili
ve yeterli gerekçeler içerdiği, kararlardaki tespit ve sonuçların kanunun
uygulanması niteliğinde olduğu ve bu anlamda Anayasa'da yer alan hak ve
özgürlükleri ihlal eder nitelikte olmadığı, ilgili kararların açık bir keyfîlik
içermediği belirtilmiştir. Ayrıca başvurucunun haberleşme hürriyetinin ceza
infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz ve doğal sonuçları ile ceza infaz
kurumunun düzeni, güvenliği ve suçun önlenmesi meşru amacı temelindeki kamu
yararı arasındaki denge gözetilerek sınırlandırıldığı vurgulanan görüş
yazısında başvurucu hakkında verilen kararların olağanüstü yönetim usullerinin
uygulandığı bir zamanda verilmiş olduğu, bu nedenle Anayasa'nın 15. maddesi
kapsamında inceleme yapılması gerektiği ifade edilmiştir.
2. Değerlendirme
20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, göndermek
istediği mektubun sakıncalı görülerek alıkonulması nedeniyle haberleşme
hürriyetinin engellenmesine ilişkindir. Anayasa Mahkemesinin önceki
kararlarında bu tür başvurular haberleşme hürriyeti kapsamında incelenmiştir (Ahmet Temiz, § 23; Özkan Kart (2), B. No: 2013/1201,
20/5/2015, § 22; Akif İpek, B.
No: 2013/9456, 24/6/2015, § 23; Ramazan
Vural, B. No: 2013/1148, 7/7/2015, § 24; Eren Yıldız, B. No: 2013/759, 7/7/2015, § 25; Mustafa Aydin, B. No: 2013/275, 6/10/2015,
§ 24). Somut başvuruda da bu durumdan ayrılmayı gerektirecek bir durum
bulunmamaktadır.
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
21. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek bir neden de bulunmadığı anlaşılan haberleşme
hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
22. Anayasa'nın "Haberleşme
hürriyeti" kenar başlıklı 22. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir.
Haberleşmenin gizliliği esastır.
Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin
önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve
özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak
usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak
gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin
yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz...
İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve
kuruluşları kanunda belirtilir."
23. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine
gönderilen mektuplara ceza infaz kurumunun ilgili kurulları tarafından yapılan
müdahalelere ilişkin genel ilkeler belirtilmiştir (Ahmet Temiz, §§ 28-34). Buna göre haberleşme özgürlüğüne
yapılan müdahale Anayasa'nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen haklı
sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı ve Anayasa'nın 13. maddesinde
belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa'nın 22. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir. Müdahalenin yasal dayanağını oluşturan mevzuatın,
ulaşılabilir, yeterince açık ve belirli bir eylemin gerektirdiği sonuçlar
açısından öngörülebilir olması gerekir. İkinci olarak söz konusu müdahale meşru bir amaca dayanmalı, demokratik
toplum düzeninin gereklerine uygun ve ölçülü olmalıdır (Ahmet Temiz, § 36).
24. Eğitim Kurulu, başvurucunun gönderdiği mektubun sakıncalı
olduğunu değerlendirerek elkonulmasına karar vermiştir. Dolayısıyla anılan
işlem ile kamu makamları tarafından başvurucunun haberleşme hürriyetine bir
müdahalede bulunulduğu açıktır.
25. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz (aynı kararda bkz. §§ 37-46) kararında, somut olayda da
uygulanan 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun'un 68. maddesinin hükümlülerin ceza infaz kurumlarından
yaptıkları yazışmaların denetimi ve sınırlandırılmasının kanuni dayanağını
oluşturduğu ve düzenlemenin kanunilik ölçütünü karşıladığı tespiti yapılmıştır.
Öte yandan haberleşme hürriyetinin düzenlendiği Anayasa'nın 22. maddesinin
ikinci fıkrasında, söz konusu sınırlama sebeplerine bağlı kalınarak yapılacak
sınırlamanın ancak usulüne uygun olarak verilecek hâkim kararıyla mümkün
olabileceği belirtildikten sonra üçüncü fıkrasında "İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda
belirtilir" denilerek bu kuralın da mutlak olmadığı ve bu
kurala bazı kurumlar yönünden kanunla sınırlamalar getirilebileceği açıkça
düzenlenmiştir (AYM, E.2014/122, K.2015/123, 30/12/2015, § 71). Bu bağlamda
ceza infaz kurumları, Anayasa'nın 22. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında
istisnaların uygulanacağı kamu kurumlarındandır (Mehmet Koray Eryaşa, B. No: 2013/6693, 16/4/2015, §§ 74-76).
26. Somut olayda Eğitim Kurulunca mektubun alıkonulma sebebi
olarak ülkemizin içerisinde bulunduğu olağanüstü hâl süreci nedeniyle sıkıntılı
bir dönemden geçtiği, gazetelerin bu durumu farklı amaçlar için
kullanabileceği, sadece devletin resmî kurumlardan bilgi istemenin uygun
olacağı belirtilmiştir. İlgili Kanun maddesinde
"Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef
gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri
mensuplarının haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe
yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve
telgrafların" hükümlüye verilmeyeceği, hükümlü tarafından
yazılmış ise gönderilmeyeceği düzenlenmiştir. Bu kapsamda başvurucunun
mektubunun denetlenmesi suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin
kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi ile ceza infaz
kurumlarında asayiş ve güvenliğin sağlanması amaçlarını taşıdığı, bunun da
Anayasa'nın haberleşme hürriyetine ilişkin 22. maddesinin ikinci fıkrası
kapsamında meşru bir amaç olduğu sonucuna varılmıştır (Ahmet Temiz, §§ 47-51).
27. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz (aynı kararda bkz. §§ 58-68) kararında hükümlü ve tutukluların
gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara ceza infaz kurumlarının
ilgili kurulları tarafından yapılan müdahalelerde demokratik toplum düzeninin
gereklerine uygunluk ve ölçülülük ilkesi yönünden genel ilkelere yer
verilmiştir. Buna göre demokratik toplum düzeninin gerekleri gözetilmeli,
sınırlamada öngörülen meşru amaç ile sınırlandırma aracı arasında orantısızlık
bulunmamalı, sınırlandırmayla ulaşılabilecek genel yarar ile temel hak ve
özgürlüğü sınırlandırılan bireyin kaybı arasında adil bir denge kurulmasına
özen gösterilmelidir.
28. Ayrıca ceza infaz kurumu yetkilileri, mektup gönderme ve
almanın ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlülerin ve tutukluların dış dünya
ile bağlantısında en önemli araçlardan biri olduğu gerçeğini gözönünde bulundurarak
dış dünya ile yeterli bir iletişim sürdürmelerinde onlara yardım etmeli ve
bunun için uygun desteği sunmalıdır (Musa
Kaya (2), B. No: 2013/2351, 16/9/2015, § 66).
29. Ancak ceza infaz kurumlarında tutulmanın kaçınılmaz sonucu
olarak kamu düzeninin korunmasına ve suç işlenmesinin önlenmesine yönelik kabul
edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda hükümlü ve tutukluların
hakları sınırlandırılabilir (Turan Günana,
B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 35). Bu kapsamda mektubun tamamında ya da mektup
içeriğinin bir kısmında yer alan ifadelerin 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinde
yer verilen sebeplerden en az birini içermesi, özellikle ceza infaz kurumunun
ilgili kurulları tarafından da yeterli düzeyde gerekçelendirilmesi gerekir.
Dolayısıyla somut olayda da mektubun içeriğindeki hangi sözlerin neden
sakıncalı olduğu gerekçede gösterilmek zorundadır.
30. Başvuru konusu mektubun muhatabının bir gazete olduğu
görülmektedir. Başvurucunun yazdığı mektubun ilk paragrafında mahkemelerden
adalet dilenmenin mümkün olmadığı, gazetenin ağır şartlar altında gerçekleri
söylemek adına göstermiş olduğu gayretlerin takdir edildiği ifade edilmiştir.
Mektubun devam eden bölümlerinde ise gazetenin İnfaz Kurumuna gelmediği
belirtilmiş ve gazetenin dağıtımı ile ilgili herhangi bir sorun veya yasaklama
kararı bulunup bulunmadığı hususunda bilgi talep edilmiştir.
31. Somut olayda mektubun alıkonulmasına yönelik Eğitim Kurulu
kararında, başvuruya konu mektup içeriğinde yer alan hangi sözlerin muhatabına
ulaştırılmasının sakıncalı olduğu açıklanmadan, Türkiye'nin mevcut durumu
dikkate alınarak bu durumun gazetelerce kötüye kullanılacağı kaygısı dile
getirilmiş ve bilgi taleplerinin kamu kurumlarına yönlendirilmesi gerektiği
belirtilmiştir. İnfaz Hâkimliği de farklı bir gerekçe açıklamadan Eğitim Kurulu
kararının usul ve yasaya uygun olduğunu vurgulamakla yetinmiştir.
32. Başvurucunun, İnfaz Kurumunda daha önce takip ettiği
anlaşılan Yeni Asya Gazetesinin neden kendisine verilmediği konusunda bilgi
almak amacıyla anılan gazeteye iletmek istediği mektubun ilk paragrafında "mahkemelerden hak, hukuk ve adalet dilenme
zilletinin çoktan tüketildiği bu süreçte..." şeklindeki
söylemlerin rahatsız edici olduğu kabul edilse dahi anılan ifadelerin sakıncalı
olduğuna ilişkin somut tespitlere dayalı yeterli bir gerekçenin ortaya
konulmadığı anlaşılmaktadır. Bunun yanında hükümlü ve tutukluların her türlü
bilgi taleplerinin kamu kurumlarına yönlendirilmesi şeklindeki bir uygulamanın
da ölçülü ve gerçekçi olmadığı açıktır. Kaldı ki söz konusu gazetenin kendisine
ulaşmadığını belirten başvurucunun, bunun nedenine ilişkin olarak anılan
gazeteden bilgi talep etmesi de doğaldır. Ayrıca söz konusu mektupta
söylemlerin bir kısmının sakıncalı görülmesi hâlinde dahi sadece sakıncalı
görülen ifadelerin karalanarak mektubun gönderilmesi şeklinde özenli ve esnek
bir yaklaşımın da -hangi sözlerin sakıncalı olduğu açıklanmadan mektubun
tamamının imhasına karar verilerek- sergilenmediği görülmektedir. Başka bir
ifade ile mektubun demokratik toplumun ölçütü olan çoğulculuk, hoşgörü, açık
fikirlilik ve tolerans temelinde yorumlanmak suretiyle müdahalenin ölçülü
olduğunun, acil bir toplumsal ihtiyaçtan kaynaklandığının ve/veya haberleşme
hakkının kötüye kullanıldığının ikna edici olgu ve bilgilerle gerekçelendirilmediği
sonucuna varılmıştır.
33. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 22.
maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
34. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
35. Başvurucu, ihlalin tespiti ve ihlalin giderilmesi ile 15.000
TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
36. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna
varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler
belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte
ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun
ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal
edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506,
7/11/2019).
37. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§
55, 57).
38. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda Anayasa
Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi
uyarınca ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama
yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder.
Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı
olarak ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve
bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle
Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama
kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan
farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul
hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir
karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini
beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama
kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri
yerine getirmektir (Mehmet Doğan,
§§ 58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2),
§§ 57-59, 66-67).
39. İncelenen başvuruda başvurucunun göndermek istediği mektubun
sakıncalı bulunarak gönderilmemesi uygulamasına yönelik şikâyetinin İnfaz
Hâkimliğince reddedilmesi nedeniyle haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği
sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı
anlaşılmıştır.
40. Bu durumda haberleşme hürriyetinin ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü
düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına
göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda
yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini
ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren ihlal kararında belirtilen ilkelere
uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin
yeniden yargılama yapılmak üzere İnfaz Hâkimliğine gönderilmesine karar
verilmesi gerekmektedir.
41. Öte yandan somut olayda yeniden yargılamanın başvurucunun
uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı açıktır.
Dolayısıyla eski hâle getirme
kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için
haberleşme hürriyetinin ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle
giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 2.000 TL
manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme
hürriyetinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğin haberleşme hürriyetine yönelik ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Akşehir
İnfaz Hâkimliğine (E.2017/546, K.2017/536) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucuya net 2.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
11/3/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.