TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
MUHUBET SEVER BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2017/35081)
Karar Tarihi: 27/11/2019
Başkan
:
Recep KÖMÜRCÜ
Üyeler
Engin YILDIRIM
Celal Mümtaz AKINCI
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Raportör
Umut FIRTINA
Başvurucu
Muhubet SEVER
Vekili
Av. Hüseyin AKÇARA
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tarla vasfını haiz taşınmazın bir bölümü üzerinden kamulaştırma yapılmaksızın enerji nakil hattı geçirilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 20/9/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Komisyonca 8/5/2019 tarihinde kısmi kabul edilemezlik kararı ile birlikte mülkiyet hakkı yönünden başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu Muhubet Sever 1943 doğumlu olup Diyarbakır'ın Silvan ilçesinde ikamet etmektedirler.
8. Başvurucuların Diyarbakır'ın Silvan ilçesi Pınarbaşı ve Boyunlu Mahallesi'nde kain toplam büyüklüğü 7200 m² olan 205 parsel numaralı tarla niteliğindeki taşınmazının 522,80 m²lik kısmının üzerinden kamulaştırma yapılmadan veya idari irtifak tesis edilmeksizin 2006 yılında enerji nakil hattı geçirilmiş, ayrıca anılan kısma elektrik direği dikilmiştir.
9. Başvurucu 16/2/2012 tarihinde Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş. (DEDAŞ) aleyhine Silvan Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davası açmıştır. Başvurucu dava dilekçesinde; üzerinde meyve ağaçları bulunan ve bahçe niteliğinde olan taşınmazının bugüne kadar kamulaştırılmaksızın kullanıldığını ifade etmiştir. Dilekçede, taşınmazının yerinin merkezi nedeniyle diğer taşınmazlardan daha değerli olduğunu, tazminat ve ecrimisil ödenmesi gerektiğini belirtmiştir.
10. Davalı idare ise savunmasında davanın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, el atılan alanın 205 parsel sayılı taşınmaz içinde olmadığını ileri sürmüştür.
11. Mahkemece 25/12/2014 tarihinde bilirkişilerle birlikte keşif yapılmıştır. Ziraat ve mülk uzmanı teknik bilirkişi kurulunun 28/4/2015 tarihli raporunda, taşınmazın kuru tarla olduğu belirtilerek net gelir yöntemine göre irtifak hakkı bedeli hesaplanmıştır.
12. Bilirkişi raporunda özetle şu tespitlere yer verilmiştir:
i. Taşınmazın buğday, mercimek tarımı için uygun olduğu, ulaşım ve pazarlama sorunu bulunmadığı raporda açıklanmıştır.
ii. Raporda dava tarihindeki mevkii ve şartlara göre taşınmazın toprak durumunun, verimliliğinin, sulanabilirlik durumunun, uygulanan münavebe sisteminin dikkate alındığı ifade edilmiştir. Yine raporda Silvan İlçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğüne ait maliyet cetvelinde yer alan verim ve üretim giderleri ile aynı yıla ait mahsul birim fiyatlarının hesaplamalarda kullanıldığı hususuna vurgu yapılmıştır.
iii. Raporda yapılan hesaplamaya göre dekar başına ortalama net gelir 241,43 TL'dir. Bilirkişi heyeti kapitalizasyon faiz oranının %6 alınmasının uygun olacağı kanaatini bildirmiş, arazinin m²sinin 4,02 TL olduğunu hesaplamıştır.
iii. Taşınmazların kullanım bütünlüğünün bozulması nedeniyle değer kaybı oluşacağı, değer düşüklüğü oranının taşınmazın tüm değerinin %0,016'sını geçemeyeceği kabul edilmiştir.
iv. Sonuç olarak taşınmazda yer alan 162 m²lik pilon yeri için 651,24 TL pilon yeri bedeli hesaplanmış, ardından 360 m² büyüklüğünde olan irtifak tesis edilecek kısım için 463,10 TL olmak üzere toplam 1.114,34 TL ödenmesi gereken tazminat olarak belirlenmiştir.
13. Mahkeme 25/5/2016 tarihinde davanın kabulü ile taleple bağlı kalınarak 900 TL tutarındaki maddi tazminatın davalı idareden alınarak başvurucuya ödenmesine karar vermiştir. Mahkeme, el atılan 522,80 m²lik kısmın başvurucu adına olan tapu kaydının iptali ile TEDAŞ Genel Müdürlüğü lehine irtifak hakkı tesis edilerek tapuya tescil edilmesine karar karar vermiştir.
14. Kararın temyizi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesi (Daire) 22/6/2017 tarihinde Mahkeme kararını onamıştır. Nihai kararlar 5/9/2017 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
15. Başvurucu, nihai kararın tebliği üzerine 20/9/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
16. Konu ile ilgili hukuk için bkz. Bekir Aybar ve Hacı Aybar, B. No: 2015/12564, 14/11/2018, §§ 19-29.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 27/11/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
18. Başvurucu ilk olarak taşınmazına kamulaştırma usullerine uyulmadan el atıldığından yakınmıştır. Başvurucu kamulaştırmasız el atmanın kanunilik ilkesine aykırı olduğunu belirtmiştir. Başvurucu sonuç olarak mülkiyet hakkı ile kamulaştırma ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
19. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
20. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
21. Somut olayda başvurucunun taşınmazına idari irtifak tesis edilmeksizin el konulmuş ve başvurucunun açtığı davada yargı kararıyla idare adına irtifak hakkı tapuya tescil edilmiştir. Buna göre idari irtifak tesisinin asıl amacı bir inşaat yasağı getirmek değildir. Dolayısıyla taşınmazın alt veya üst katmanlarına olayda olduğu gibi el atılması mülkten kısmen yoksun bırakma sonucuna yol açmaktadır. Bu suretle mülk sahibi taşınmazın bir bölümü olan üstündeki hava veya altındaki arz katmanından mahrum kalmaktadır. Buna göre başvurucuların taşınmazından enerji nakil hattı geçirilmesi amacıyla idari irtifak tesis edilmesi suretiyle yapılan müdahalenin mülkten yoksun bırakmaya ilişkin ikinci kural çerçevesinde incelenmesi gerekir (benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Kahyaoğlu ve diğerleri/Türkiye, B. No: 37203/5, 31/5/2016, § 28; Činga/Litvanya, B. No: 69419/13, 31/10/2017, § 84).
22. Bu durumda olayda idare, ilgili yargılama sürecinden de anlaşılacağı üzere başvurucunun taşınmazına kamulaştırmasız olarak el atmıştır. Anayasa'nın 13., 35. ve 46. maddelerine aykırı biçimde 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nda belirlenmiş süreçler takip edilmeden başvurucunun mülkiyetinde bulunan taşınmaza kamulaştırmasız olarak el atıldığı yargı kararıyla da sabittir.
23. Anayasa Mahkemesi, daha önce çeşitli kararlarında kamulaştırmasız el atma yoluyla yapılan müdahalelerin kanuni bir dayanağı bulunmadığından dolayı mülkiyet hakkının ihlaline yol açtığını kabul etmiştir (Celalettin Aşçıoğlu, B. No: 2013/1436, 6/3/2014; Mustafa Asiler, B. No: 2013/3578, 25/2/2015; İbrahim Oğuz ve diğerleri, B. No: 2013/5926, 6/10/2015).
24. Somut olayda da anılan ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmamaktadır. Sonuç olarak başvurucunun söz konusu taşınmazına yapılan kamulaştırmasız el atmanın Anayasa'nın 13., 35. ve 46. maddeleriyle 2942 sayılı Kanun'da belirtilen usule uymayan bir müdahale olduğu ve mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kanunilik ilkesini ihlal ettiği kanaatine ulaşılmıştır.
25. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
26. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."
27. Anayasa Mahkemesi, başvurucuların taşınmazına idarece kamulaştırmasız el atılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin idari bir eylemden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
28. Kamulaştırmasız el atma uygulaması Anayasa'nın 13. ve 35. maddeleri yanında doğrudan 46. maddesine aykırı olarak mülkiyet hakkının ihlaline yol açan çok önemli bir sorundur. Bununla birlikte 5/1/1961 tarihli ve 221 sayılı Amme Hükmi Şahısları veya Müesseseleri Tarafından Fiilen Amme Hizmetlerine Tahsis Edilmiş Gayrimenkuller Hakkında Kanun'un 1. maddesi ile 9/10/1956 tarihine kadar; 2942 sayılı Kanun'un geçici 6. maddesi ile de 9/10/1956 ile 4/11/1983 tarihleri arasındaki kamulaştırmasız el atma uygulamalarının tasfiyesi amacıyla düzenlemeler yapılmıştır. Buna rağmen 4/11/1983 tarihi sonrasında da idarelerce kamulaştırmasız el atma uygulamasına başvurulduğu gözlemlenmektedir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi temel bir hak olarak güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlaline sebebiyet veren kamulaştırmasız el atma uygulamasının ülkemizde yapısal bir sorun teşkil ettiğine dikkati çekmektedir.
29. Buna karşın derece mahkemelerince yalnızca kamulaştırma bedelinden ibaret olan maddi tazminata hükmedilmesi ve manevi tazminat gibi başka yaptırımların uygulanmaması idarelerin olağan kamulaştırma usulüne başvurmak yerine kamulaştırmasız el atma uygulamasını tercih etmesine yol açmaktadır. Hâlbuki kanuni bir dayanağı bulunmayan kamulaştırmasız el atma uygulaması Anayasa'nın öngördüğü mülkiyet hakkının korunmasının gerekliliklerini de içermediğinden dolayı olağan kamulaştırma usulünün bir alternatifi olamaz. Nitekim 1/3/2014 tarihli ve 28928 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararı'na ekli Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi İhlallerinin Önlenmesine İlişkin Eylem Planı'nda da idarelerin kamulaştırmasız el atma yoluna başvurmalarının önlenmesi için gerekli düzenlemelerin yapılması öngörülmüştür. Anayasa Mahkemesi kamulaştırmasız el atma uygulamasına son verilmesi bakımından öngörülen bu tedbirlerin ve düzenlemelerin gerçekleştirilmesinin önemine vurgu yapmaktadır.
30. Sonuç olarak başvurucunun maddi zararları giderilmiş olsa dahi Anayasa'nın doğrudan sözüne aykırı olduğu ve kanuna dayalı olmadığı tespit edilen kamulaştırmasız el atma suretiyle mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin yukarıda değinildiği üzere yapısal bir sorun teşkil ettiği dikkate alınmalıdır. Buna göre Anayasa ile güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlaline yol açıldığının bilinerek idari anlamda gerekli tedbirlerin alınması ve benzeri nitelikte yeni ihlallere yol açılmaması için kararın bir örneğinin taşınmaza el atan sorumlu idare olan Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.nin ilgili olduğu Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına da gönderilmesi gerekir.
31. Mülkiyet hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 1.500 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
32. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 257,50 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.732,50 TL yargılama giderinin başvuruculara ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya 1.500 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. Kararın bir örneğinin Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.nin ilgili olduğu Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE,
E. 257,50 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.732,50 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 27/11/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.