TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
FERMANİ ÇETİN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/39128)
|
|
Karar Tarihi: 8/9/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Ali KOZAN
|
Başvurucu
|
:
|
Fermani ÇETİN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda bulunan başvurucunun dışarı
göndermek istediği mektubun gönderilmemesi sebebiyle ödenen tazminatın yetersiz
olması nedeniyle haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
3. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz
Kurumunda (İnfaz Kurumu) hükümlü olarak bulunmaktadır.
9. Başvurucu "Vahadaki
Cehennem" adlı
günlüğünü posta yolu ile dışarıya göndermek istemiştir. İnfaz Kurumu Disiplin
Kurulu Başkanlığı 29/3/2007 tarihinde günlük olarak yazılmış defterin kurum
güvenliğini tehlikeye düşürebileceğinden posta ile gönderilmesinin sakıncalı
olduğunu değerlendirerek defterin başvurucuya geri verilmesine karar vermiştir.
10. Başvurucu, anılan karara karşı Bolu İnfaz Hâkimliğine
şikâyette bulunmuştur. Bolu İnfaz Hâkimliği 19/4/2007 tarihinde şikâyet konusu
kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle başvurusunun reddine karar
vermiştir. Başvurucunun bu karara karşı yaptığı itiraz Bolu 1. Ağır Ceza
Mahkemesinin 22/5/2007 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
11. Başvurucu 13/6/2007 tarihinde Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine (AİHM) düşünce, vicdan ve din özgürlüğünün ihlal edildiğinden
bahisle başvuru yapmıştır. AİHM, 42701/08 numaralı başvuru hakkında Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 8. maddesi çerçevesinde, ceza infaz kurumlarında
Türkçe yazılan mektup ve iletilerin ceza infaz kurumu idaresi tarafından
alınmaması veya gönderilmemesi üzerine özel hayata ve aile hayatına saygı
hakkının ihlal edildiğine yönelik şikâyetler hususunda başvurucunun 19/1/2013
tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı
Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun ile kurulan
Tazminat Komisyonuna (Tazminat Komisyonu) başvurması gerektiğinden kabul
edilemez olduğuna, diğer şikâyetlerin de kabul edilemez olduğuna karar
vermiştir.
12. Bunun üzerine başvurucu, Tazminat Komisyonuna sunduğu
dilekçesi ile AİHM başvuru formundaki iddialarını tekrarlayarak 6384 sayılı
Kanun uyarınca tazminat talebinde bulunmuştur. Komisyon 3/8/2017 tarihinde;
başvuru konusu olayda suçun önlenmesi, disiplinin ve ceza infaz kurumu
güvenliğinin sağlanmasına yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin somut
bilgilere dayalı olarak ortaya konulmadığı, haberleşme hürriyetine yapılan
müdahalenin ilgili ve yeterli gerekçelere dayandırılmadığı gerekçesiyle haberleşme
hürriyetinin ihlal edildiğine ve 500 TL manevi tazminat ödenmesine karar
vermiştir.
13. Başvurucunun Tazminat Komisyonu kararında takdir edilen
tazminat miktarının düşük olduğunu ileri sürerek yapmış olduğu itiraz, Ankara
Bölge İdare Mahkemesi 11. İdari Dava Dairesinin 21/9/2017 tarihli kararıyla
reddedilmiştir. Kararın gerekçesinde, başvurucunun haberleşme özgürlüğünün
ihlal edilmiş olması nedeniyle uğramış olduğu manevi zararın karşılığı olarak
hükmedilen tazminatın manevi tazminat niteliğinde olması nedeniyle miktarının
takdiren belirlenmesinin kaçınılmaz olduğu vurgulandıktan sonra belirlenen
manevi tazminat tutarının hakkaniyete ve AİHM'in içtihatlarına uygun olduğu
ifade edilmiştir.
14. Nihai karar 4/11/2017 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
15. Başvurucu 13/11/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 8/9/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi
Yönünden
17. Başvurucu,
bireysel başvuru harç ve masraflarını karşılayacak gelirinin olmadığını
belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.
18. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler
dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini
ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun
olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Haberleşme
Hürriyetinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
19. Başvurucu; kitaplaştırmak istediği güncesinin posta yoluyla
gönderilmesinin hiçbir gerekçe gösterilmeden engellendiğini, haberleşme
hürriyetinin ihlal edildiğinin Tazminat Komisyonu tarafından da kabul
edildiğini ancak ihlal nedeniyle lehine hükmedilen tazminat tutarının yetersiz
olduğunu belirtmiştir. Takdir edilen tazminatın 10 yıl süren yargılama
giderlerini bile karşılamadığını, kitabını yayımlatabilseydi telif hakkı alacağını
belirterek ifade ve haberleşme özgürlüklerinin ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
20. Bakanlık görüşünde, Tazminat Komisyonunun haberleşme
hürriyetinin ihlal edildiğini tespit etmenin yanında takdiren bir miktar manevi
tazminata hükmettiği ve kararın Bolu İnfaz Hâkimliğine gönderilmesine karar
verdiği belirtildikten sonra tazminat miktarının AİHM'in haberleşme hürriyeti
konusundaki yerleşik içtihatlarına göre tespit edildiği ifade edilmiştir.
Başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde
olduğu, derece mahkemesi kararlarının bariz takdir hatası veya açık bir
keyfîlik içermediği, tazminat miktarının başvurucunun uğradığını iddia ettiği
zararın giderilmesi bakımından uygun ve yeterli olduğu vurgulanarak
başvurucunun mağduriyetinin giderildiği değerlendirilmesine yer verilmiştir.
21. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında, hükmedilen
tazminat miktarının arzuhâlcide dilekçe yazdırmaya bile yetmeyeceğini, çok uzun
süren bir yargılama sonucunda verilen tazminatın yargılama giderlerini bile
karşılamayacağını belirterek tazminat miktarının hakkaniyete uygun olmadığını,
Bakanlık görüşüne katılmadığını ifade etmiştir.
2. Değerlendirme
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özünün günce olan
defterinin gönderilmemesi şeklindeki müdahaleyle orantılı, yeterli tazminat
verilmemesi olduğu dikkate alındığında iddialar bir bütün hâlinde haberleşme
hürriyeti kapsamında değerlendirilmiştir.
23. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun
ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin
olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya
zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul
edilebilir (Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
24. Başvuru konusu olayda 6384 sayılı Kanun uyarınca kurulan
Tazminat Komisyonu, başvurucunun haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğini
tespit etmiş ve uğranılan hak ihlali nedeniyle tazminat ödenmesine karar
vermiş, bu karara karşı yapılan itiraz başvurusu da reddedilmiştir.
25. Bu durumda başvurucunun göndermek istediği günce şeklindeki
defterin muhatabına gönderilmemesine karar verildikten sonra İnfaz Kurumu
tarafından el konulmayarak başvurucuya verildiği, Tazminat Komisyonu tarafından
haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğinin tespit edildiği, ihlal kararının
ilgili Mahkemeye gönderildiği, ihlal sebebiyle ödenen tazminat tutarının
Anayasa Mahkemesinin ve AİHM'in yerleşik içtihatlarıyla uyumlu olduğu
anlaşılmıştır. Bununla birlikte başvurucunun güncenin gönderilmesinin
engellenmesi sonucu meydana geldiğini iddia ettiği zararları ile ilgili somut
bilgi ve belge de sunmadığı görülmüştür.
26. Bu durumda açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun
yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,
D. Kararın bir örneğinin bilgi için Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
8/9/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.