TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SÜVEYDA YARKIN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/39967)
|
|
Karar Tarihi: 11/12/2019
|
R.G. Tarih ve Sayı: 23/1/2020-31017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M.Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Şermin
BİRTANE
|
Başvurucu
|
:
|
Süveyda
YARKIN
|
Vekili
|
:
|
Av. Arzu
ŞAHİN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutukluyu ziyarete gelen aile bireyinin ziyaret
düzenini bozduğu gerekçesiyle dokuz ay süreyle ziyaretten men edilmesi
nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 15/12/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu Silivri 3 No.lu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz
Kurumu) tutuklu olarak bulunan babasını 30/6/2017 tarihinde bayram
münasebetiyle ziyaret etmek istemiştir. 4/7/2017 tarihinde İnfaz Kurumu
Müdürlüğü tarafından başvurucu hakkında kurumun düzen ve güvenliğini bozduğu
gerekçesiyle dokuz ay süre ile ziyaretten men kararı alınmıştır. Kararda bayram
açık görüşü nedeniyle çok sayıda ziyaretçinin geldiği, arama odasının önünün
çok kalabalık olduğu, arama odasına ikişer kişi alınarak arama yapıldığı,
başvurucunun arama odası önünde istifra etmiş olduğu, içeriye alınarak lavaboya
götürüldüğü, durumu normale döndükten sonra sıraya girmesinin istendiği,
başvurucunun sıraya girmesi için uyarıldığında tepki gösterdiği ve itiraz
ettiği, tekrar uyarıldığında "Allah
belanızı versin sizin" diyerek hakarette bulunduğu, daha da
tepkili şekilde hareketlerine devam ettiği, bu şekilde ziyarete alınamayacağı
söylenerek ziyaretçi fişi istendiğinde ise bayan infaz koruma memurunun
üniformasını çekerek fişi göğsüne soktuğu, bu nedenle kurumun düzen ve
güvenliğini bozduğu ifade edilmiştir.
10. Başvurucu 7/7/2017 tarihinde İnfaz Kurumu Müdürlüğüne
verdiği dilekçe ile ziyaret günü hastalanarak istifra ettiğini, bunun üzerine
infaz koruma memurlarının kendisini azarladığını ve kendisine bağırdığını,
yerleri temizlemesini söylediğini, elinden ziyaretçi fişini almaya çalıştığını,
insani olarak sağlık yardımı yapılması gerekirken hırpalandığını belirterek
görevlilerden şikâyetçi olmuştur.
11. Başvurucu ayrıca ziyaretten men kararının kaldırılması için
Silivri 2.İnfaz Hâkimliğine müracaat etmiştir. Başvurucu dilekçesinde; ziyaret
günü hastalandığını ve istifra ettiğini, İnfaz Kurumu görevlilerinin insani
olarak yardım etmek yerine kendisini azarladıklarını, yerleri temizlemesini
istediklerini, "Orayı temizlemezseniz
görüş yaptırmayız" dediklerini, annesinin peçetelerle ve daha
sonra verilen paspasla yerleri temizlediğini, görevlilerin azarlamaları,
baskıları ve hasta olması nedeniyle sinirlerinin bozulduğunu ve görevli memurla
tartıştığını belirtmiştir. Başvurucu; hakkında düzenlenen tutanağın tek taraflı
ve gerçeğe aykırı olduğunu, verilen yasaklama kararının hukuka ve hakkaniyete
uygun olmadığını beyan etmiştir.
12. İnfaz Hâkimliğinin 10/8/2017 tarihli kararıyla başvurucunun
talebi reddedilmiştir. Kararın gerekçesinde, verilen kararın usul ve yasaya
uygun olduğu belirtilmiştir.
13. Başvurucunun bu karara karşı Silivri Ağır Ceza Mahkemesine
yaptığı itiraz da 21/9/2017 tarihli kararla reddedilmiştir. Nihai karar
16/11/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.
14. Başvurucu 15/12/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
15. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un "Ziyaret
ve görüşlerde uyulacak esaslar" kenar başlıklı 86. maddesinin
ilgili kısımları şöyledir:
“(1)
Kapalı ve açık ceza infaz kurumlarına ziyaret veya görüşe gelen resmî heyet ve
özel kişiler, kurum güvenliğini tehlikeye sokacak davranışlarda bulunamaz,
kurum güvenliği için alınan ve uygulanan yasal ve idarî tedbirlerin
değiştirilmesini isteyemezler.
...
(8)
Ziyaret ve görüşlerde kurallara uymayan heyet ve kişilerin ziyaret ve
görüşmeleri sürdürmelerine derhâl son verilir. Suç oluşturan davranışlar,
ilgili idarî ve adlî makamlara bildirilir. Görüşme hakkına sahip özel kişilerin
kurum güvenliğinin korunması amacıyla alınan tedbirlere aykırı davranışları ve
istekleri nedeniyle görüşme hakları, kurumun en üst amirince bir aydan bir yıla
kadar kısıtlanabilir. Mevzuatın avukatlar bakımından getirdiği hükümler
saklıdır.”
16. 6/4/2006 tarihli ve 26131 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan
Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Tüzük'ün 129. maddesinin sekizinci fıkrası şöyledir:
“Ziyaret
ve görüşlerde kurallara uymayan heyet ve kişilerin ziyaret ve görüşmeleri
sürdürmelerine derhâl son verilir. Suç oluşturan davranışlar, ilgili idarî ve
adlî makamlara bildirilir. Görüşme hakkına sahip kişilerin kurum güvenliğinin
korunması amacıyla alınan tedbirlere aykırı davranışları ve istekleri nedeniyle
görüşme hakları, kurumun en üst amirince bir aydan bir yıla kadar
kısıtlanabilir. Mevzuatın avukatlar bakımından getirdiği hükümler saklıdır.”
17. 7/6/2005 tarihli ve 25848 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelik'in
(Ziyaret Yönetmeliği) 5. maddesinin birinci fıkrasının (o) bendinin ilgili
kısmı şöyledir:
“Ziyaret
ve görüşlerde, kurallara uymayan heyet ve kişilerin ziyaret ve görüşmeleri
sürdürmelerine derhal son verilir. Suç oluşturan davranışlar, kurum idaresince
tutanakla tespit edilerek, ilgili adlî ve idarî makamlara bildirilir. Görüşme
hakkına sahip özel kişilerin kurum güvenliğinin korunması amacıyla alınan
tedbirlere aykırı istek ve davranışları nedeniyle görüşme hakları, ceza infaz
kurumunun en üst amirince bir aydan bir yıla kadar kısıtlanabilir...”
B. Uluslararası Hukuk
18. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Özel ve aile hayatına saygı hakkı" kenar
başlıklı 8. maddesi şöyledir:
"(1) Herkes özel ve aile hayatına,
konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
(2) Bu
hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla
öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin
ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya
ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir
tedbir olması durumunda söz konusu olabilir."
19. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre özel hayata
saygı hakkı, özel bir sosyal hayat sürdürmeyi yani kişinin sosyal kimliğini
geliştirme hakkı anlamında bir özel hayatı
güvence altına almaktadır. Bu yönü ile birlikte değerlendirildiğinde bahsi
geçen hak, ilişki kurmak ve geliştirmek üzere çevrede bulunanlarla temas kurma
hakkını da içermektedir (Özpınar/Türkiye, B. No: 20999/04, 19/10/2010, §
45; Oleksandr Volkov/Ukrayna,
B. No: 21722/11, 9/1/2013, §§ 165-167; Niemietz/Almanya, B. No: 13710/88, 16/12/1992, § 29).
20. AİHM'e göre hükümlü ve tutuklular
özgürlük hakkı hariç genel olarak Sözleşme'de güvence
altına alınan temel hak ve özgürlüklerden yararlanmaya devam ederler (Gülmez/Türkiye, B. No:16330/02, 20/5/2008,
§ 46; Hirst/Birleşik Krallık (No. 2) [BD], B. No:
74025/01, 6/10/2005, § 69).
21. AİHM'e göre suçun mahiyeti haklı
gösteriyorsa bir tutuklunun özel bir hapishane rejimine veya sınırlayıcı
ziyaret düzenlemelerine tabi tutulması onun Sözleşme'nin 8. maddesi
kapsamındaki hakkına müdahale teşkil eder, ancak kendiliğinden bu hakkın ihlali
anlamına gelmez (Vlasov/Rusya, B. No: 78146/01, 12/6/2008, §
123).
22. AİHM, ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz sonucu
olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi güvenliğin ve düzenin
korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda
mahkûmların haklarına sınırlama getirilebileceğini kabul etmiştir. Ancak bu
durumda dahi hükümlü ve tutukluların haklarına yönelik sınırlamalar makul ve
ölçülü olmalıdır (Silver ve
diğerleri/Birleşik Krallık, B. No: 5947/72 ..., 25/3/1983, §§
99-105).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Mahkemenin 11/12/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
24. Başvurucu; babasıyla görüşmesinin engellendiğini, konuyla
ilgili olarak verdiği şikâyet dilekçesinin dikkate alınmadığını, İnfaz Kurumu
personelinin tek yanlı olarak tuttuğu ve gerçeğe aykırı olan tutanağın esas
alınmasıyla yaptırım uygulandığını, kamera kayıtlarının incelenmesi ve olay
yerinde bulunan kişilerin tanıklığına başvurulması gerekirken yeterli araştırma
yapılmadan karar verildiğini, savunma hakkının kullandırılmadığını ve derece
mahkemeleri kararlarının hiçbir gerekçe içermediğini ifade etmiştir. Başvurucu
ayrıca; babasıyla görüşmesinin engellenmesinin kanuni dayanağı olmadığını,
meşru amaç da taşımadığını, İnfaz Kurumunun güvenliğini tehlikeye atacak bir davranıştabulunmadığını, verilen dokuz aylık görüşme yasağı
cezasının orantısız olduğunu, bu cezanın manevi sonuçları bakımından çok ağır
olduğunu belirtmiştir. Başvurucu, bu nedenlerle özel hayata ve aile hayatına saygı
hakkının, adil yargılanma hakkının ve masumiyet karinesinin ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
25. Bakanlık görüşünde; söz konusu ziyaretten men kararının
kanun ve tüzük hükümlerine uygun olduğu, Anayasa’da yer alan hak ve
özgürlükleri ihlal eder nitelikte olmadığı veya adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan
tarzda açık bir keyfîlik içermediği belirtilmiştir.
26. Başvurucu Bakanlık görüşüne verdiği cevap dilekçesinde, Bakanlık
görüşündeki değerlendirmelere katılmadığını beyan etmiş ve önceki şikâyetlerini
tekrar etmiştir.
B. Değerlendirme
27. Anayasa'nın "Özel
hayatın gizliliği" kenar başlıklı 20. maddesinin birinci
fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes, özel hayatına ve aile hayatına
saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının
gizliliğine dokunulamaz..."
28. Aile hayatına saygı hakkı Anayasa’nın 20. maddesinin birinci
fıkrasında güvence altına alınmıştır. Söz konusu düzenleme, Sözleşme’nin 8.
maddesi çerçevesinde korunan aile hayatına saygı hakkının Anayasa’daki
karşılığını oluşturmaktadır. Başvurucunun babasıyla görüşmesinin
kısıtlanmasından kaynaklanan tüm şikâyetlerinin ve yargısal sürece ilişkin usul
konusundaki iddialarının ilgili maddi hakkın esasıyla ilgili inceleme
kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu nedenle başvuru Anayasa’nın 20.
maddesinde yer alan aile hayatına saygı hakkı kapsamında incelenmelidir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
29. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan aile
hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
30. Başvurucunun tutuklu olan babasıyla dokuz ay süreyle
görüşmesinin kısıtlanması aile hayatına saygı hakkına müdahale oluşturmaktadır.
b. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
31. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
“Temel
hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili
maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir.
Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve
lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
32. Yukarıda tespit edilen müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 20. maddesini ihlal
edecektir. Bu sebeple sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve
somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, meşru amaç taşıma,
demokratik toplum düzeninin gereklerineve ölçülülük
ilkesine uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Bülent Polat [GK], B. No: 2013/7666, 10/12/2015, § 104; Tevfik Türkmen [GK], B. No: 2013/9704, 3/3/2016, § 68; Bülent Kaya [GK], B. No: 2013/2941,
11/5/2016, § 80).
i. Kanunilik
33. Başvurucunun babasıyla görüşmesinin kısıtlanması işlemine
dayanak olan mevzuat hükümleri (bkz. §§ 15-17) dikkate alındığında müdahalenin
kanunlar tarafından öngörülme ölçütüne uygun olduğu görülmektedir (İbrahim Aksoy, B. No: 2015/16346,28/6/2018,§ 40).
ii. Meşru Amaç
34. Söz konusu müdahalenin -kamu düzeni ve suç işlenmesinin
önlenmesi genel amacı çerçevesinde- İnfaz Kurumunda güvenliğin ve disiplinin
sağlanması şeklinde bir meşru amaç taşıdığı anlaşılmaktadır.
iii. Demokratik Toplum
Düzeninin Gereklerine Uygunluk ve Ölçülülük
(1) Genel
İlkeler
35. Anayasa Mahkemesi kararlarına göre demokratik toplum
düzeninin gerekleri kavramı, öncelikle ilgili hak yönünden getirilen
sınırlamaların zorunlu ya da istisnai tedbir niteliğinde olmasını,
başvurulabilecek en son çare ya da alınabilecek en son önlem olarak kendisini
göstermesini gerektirmektedir. Demokratik
toplum düzeninin gereklerinden olma, bir sınırlamanın demokratik bir
toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik
olmasını ifade etmektedir (AYM,E.2016/179,K.2017/176,
28/12/2017; Haluk Öktem [GK], B.
No:2014/13433, 13/10/2016, § 49; Erhun Öksüz [GK],
B. No: 2014/12777, 13/10/2016, § 53; G.G. [GK], B. No: 2014/16701, 13/10/2016, §
56; Ata Türkeri, B. No:
2013/6057, 16/12/2015 § 44; Salim Onur Şakar,
B. No: 2015/2711, 21/9/2017,§ 35).
36. Anayasa’nın 13. maddesinde demokratik toplum düzeninin
gerekleri ve ölçülülük kriterleri iki ayrı ölçüt olarak düzenlenmiş olmakla
birlikte bu iki ölçüt arasında ayrılmaz bir ilişki vardır. Ölçülülük ilkesinin
amacı temel hak ve özgürlüklerin gereğinden fazla sınırlandırılmasının
önlenmesidir. Anayasa Mahkemesi kararları uyarınca ölçülülük ilkesi, sınırlama
için kullanılan aracın sınırlama amacını gerçekleştirmeye uygun olmasını ifade
eden elverişlilik, sınırlayıcı önlemin sınırlama amacına ulaşmak bakımından
zorunlu olmasına işaret eden zorunluluk ve araçla amacın orantısız bir ölçü
içinde bulunmaması ile sınırlamanın ölçüsüz bir yükümlülük getirmemesi anlamına
gelen orantılılık unsurlarını içermektedir (Bülent
Polat [GK], B. No:
2013/7666, 10/12/2015, § 106; Tevfik Türkmen
[GK], B. No: 2013/9704, 3/3/2016,
§ 70; Bülent Kaya [GK], B. No:
2013/2941, 11/5/2016, § 82). Bu ilke, şüphesiz tüm temel hak ve özgürlüklere
yapılacak müdahaleler bakımından geçerlidir.
37. Belirtilen ölçütlere riayetle bir sınırlandırma yapılıp
yapılmadığının tespiti için, müdahale teşkil eden önlemin temelini oluşturan
meşru amaç karşısında bireye düşen fedakârlığın ağırlığının gözönünde
bulundurulması ve kamunun veya kimi zaman başka bir bireyin menfaati ile
müdahalenin süjesi olan bireyin menfaati arasında adil bir dengenin kurulup
kurulmadığının belirlenmesi gerekmektedir (Bülent
Kaya [GK], B. No: 2013/2941, 11/5/2016, § 83; Tevfik Türkmen [GK], B. No: 2013/9704, 3/3/2016, § 71; Bülent Polat [GK], B. No: 2013/7666, 10/12/2015, § 107).
(2) İlkelerin
Olaya Uygulanması
38. Anayasa Mahkemesi, birçok kararında disiplini bozacak
faaliyetleri önlemeye yönelik hukuki düzenlemeler olmadan bir ceza infaz
kurumunda düzenin sağlanamayacağına dikkat çekmiş ve ceza infaz kurumu idaresi
ve güvenliği söz konusu olduğunda müdahale ile hak arasında makul bir denge
kurma konusunda kamu gücünü kullanan makamların geniş bir takdir yetkisine
sahip olduğunu vurgulamıştır. Anayasa Mahkemesinin rolü başvuruya konu
müdahalenin olguların kabul edilebilir bir değerlendirmesine dayanarak
yapıldığının ve keyfî olmadığının denetlenmesini kapsar (Özkan Kart, B. No: 2013/1821, 5/11/2014 §§
50, 51, 53; Hasan Koç, B. No:
2014/6506, 5/4/2017, § 13; Mehmet Koray Eryaşa, B. No: 2013/6693, 16/4/2015, § 51).
39. Somut olayda başvurucunun tutuklu olan babasını dokuz ay
süreyle ziyaretten men edilmesine karar verilmiştir. Söz konusu ziyaretten men kararında
başvurucunun infaz koruma memurları ile aralarında geçen tartışmaya ve ziyaret
düzeninin bozulmasına yönelik söz ve davranışlarına detaylı olarak yer
verilmiştir (bkz. § 9). Başvurucu da bireysel başvuru formunda infaz koruma
memurları ile tartıştığını beyan etmiştir. Başvurucunun ziyaret kurallarına
uygun olmayan davranış ve tutumlarını sürdürmesi üzerine İnfaz Kurumu
Müdürlüğünce disiplin yaptırımı uygulandığı anlaşılmaktadır. Buna göre İnfaz
Kurumuna giriş ve çıkışta kurallara ve düzene aykırı davranışları nedeniyle
uygulanan ziyaretten kısıtlama kararının makul olduğu, yeterli bir temele sahip
olduğu anlaşılmaktadır.Bu
durumda uygulanan söz konusu kısıtlamanın demokratik toplum gereklerine uygun
olduğu kabul edilmelidir.
40. Bununla birlikte müdahalenin ölçülü olup olmadığı da ortaya
konulmalıdır. İlgili mevzuatta ziyaret ve görüşlerde kurallara uymayan
kişilerin bir aydan bir yıla kadar ziyaretten men edilmesi konusunda ceza infaz
kurumunun en üst amirine takdir yetkisi tanınmıştır (bkz. §§ 15-17). Ceza infaz
kurumuna tanınan bu takdir yetkisinin kullanımında ceza infaz kurumunun
güvenliği ve disiplininin sağlanmasındaki kamusal yarar ile başvurucunun aile
hayatına saygı hakkından yararlanmasındaki bireysel yarar arasında adil bir
dengenin gözetilmesi gerekir. Mevzuatta belirlenen sınırların arasında kalınsa
bile ziyaretten men süresinin ceza infaz kurumunun güvenliği ve disiplinin
sağlanmasına yetecek müddetin üzerinde tayin edilmesi, yapılan müdahaleyi
ölçüsüz kılabilir. Kamu menfaati ile bireysel yarar arasındaki adil dengenin
sağlanıp sağlanmadığının denetiminde, ceza infaz kurumu ve derece
mahkemelerinin ortaya koyduğu gerekçelere bakılmalıdır.
41. Olayda başvurucunun sıraya girmemesi ve infaz koruma
memuruyla tartışması şeklindeki eylemine karşılık dokuz ay süreyle babasını
ziyaretten yasaklanması söz konusudur. İnfaz Kurumu Müdürlüğü kararında tutuklu
ve yakınları için büyük önem taşıyan görüşme hakkının üst sınıra yakın bir
şekilde dokuz ay süreyle sınırlandırılmasının niçin gerekli olduğu konusunda
ilgili ve yeterli bir gerekçe ortaya konulmamıştır. Bunun yanı sıra derece
mahkemelerinin kararlarının da sıraya girmemek ve infaz koruma memuruyla
tartışmak şeklindeki eylemine karşılık olarak başvurucunun dokuz ay gibi
oldukça uzun olan bir süreyle ziyaret hakkını kullanmaktan men edilmesini
açıklayacak ikna edici gerekçeler içermekten uzak olduğu görülmüştür. Bu
itibarla başvurucu hakkında uygulanan ziyaret hakkının kısıtlanması kararıyla
ulaşılabilecek genel yarar ile temel hak ve özgürlüğü sınırlandırılan bireyin
kaybı arasında adil bir dengenin sağlanmadığı ve başvurucunun aile hayatına
yapılan müdahalenin orantısız olduğu sonucuna varılmıştır.
42. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 20. maddesinde güvence
altına alınan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
43. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının ilgili kısmı ile (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
44. Başvurucu ihlalin tespit edilerek yeniden yargılama
yapılmasına ve 20.000 TLmanevi tazminat ödenmesine
karar verilmesini talep etmiştir.
45. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Doğan kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan
kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875,
7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal
kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin
devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle
sonuçlanacağına da işaret etmiştir(Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B.No:
2016/12506, 7/11/2019).
46. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi,
ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
47. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda Anayasa
Mahkemesi, 6216 sayılı Kanunun 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi
uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama
yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder.
Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı
olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve
bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle
Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı
verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı
olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda
herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar
kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek
devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine
getirmektir. (Mehmet Doğan, §§
58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59,
66-67).
48. İncelenen başvuruda, başvurucunun ziyaret hakkının dokuz ay
süreyle kısıtlanmasının orantısız olması nedeniyle aile hayatına saygı hakkının
ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Bu durumda ihlal, idari bir işlemden kaynaklanmaktadır.
Ayrıca işleme karşı açılan davada derece mahkemelerince ihlalin tespiti ve
giderimi sağlanamadığından ihlalin aynı zamanda mahkeme kararından da
kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesinin karar
tarihi itibarıyla dokuz aylık ziyaret kısıtlamasının uygulanarak sona ermiş
olduğu gözetildiğinde ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmadığı anlaşılmaktadır. Ancak eski hâle getirme ilkesi çerçevesinde aile
hayatına saygı hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle
giderilemeyecek manevi zararları karşılığında başvurucuya net 10.000 TL manevi
tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
49. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 257,50 TL harç ve 2.475
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.732,50 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile
hayatına saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 10.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 257,50 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.732,50 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Silivri 2. İnfaz Hâkimliğine
(E.2017/4142, K.2017/4210) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 11/12/2019
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.