logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Ali Sarıbey [1.B.], B. No: 2018/24272, 21/9/2022, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ALİ SARIBEY BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/24272)

 

Karar Tarihi: 21/9/2022

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

Ömer MENCİK

Başvurucu

:

Ali SARIBEY

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ceza infaz kurumunda tutuklu olarak bulunan başvurucunun yakınlarına gönderdiği mektupta yer alan ifadeler nedeniyle disiplin cezasıyla cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 7/8/2018 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

4. 2018/24991 numaralı başvuru incelenen başvuruyla birleştirilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

6. Başvurucu, başvuru tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme suçundan tutuklu olarak Osmaniye 1 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) bulunmaktadır.

A. 2018/24272 No.lu Bireysel Başvuruya Konu 4/12/2017 Tarihli Mektup Yönünden

7. Başvurucu, başka ceza infaz kurumunda bulunan bir arkadaşına gönderilmek üzere hazırladığı mektubu 4/12/2017 tarihinde Ceza İnfaz Kurumuna vermiştir. Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu (Disiplin Kurulu) mektubu incelemiş ve mektupta kurum görevlilerine yönelik sarf edilen uygunsuz sözlerin bulunduğuna, bu kısımların kapatılarak alıcısına gönderilmesine karar vermiştir. Disiplin Kurulu başvurucu hakkında mektupta geçen sözler nedeniyle disiplin soruşturması başlatılmasına da karar vermiştir.

8. Disiplin Kurulu disiplin soruşturması sonucunda 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 44. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (j) bendinde düzenlenen "kurum görevlilerine hakaret veya tehditte bulunmak" eylemini gerçekleştirdiği gerekçesiyle başvurucu hakkında 7 gün hücreye koyma cezası verilmesine karar vermiştir. Disiplin Kurulu, hakaret ve tehdit oluşturduğunu kabul ettiği sözlere yer vererek başvurucunun eyleminin anılan disiplin suçunu oluşturduğu belirtmiştir. Disiplin Kurulu kararında açıklanan sözler şu şekildedir:

"Hem mahkumlarda, hem başkalarında insanlara daha çok nasıl eziyet ederim, işlerini daha çok nasıl zorlaştırırım, zulüm benim için bir meslek nasıl olur? Bu işlerin peşine düşüyorlar. Yani kafalar boş olunca şeytanla oturup şeytanla kalkıyorlar. Kendilerine sadistçe meşgaleler bularak vakitlerini akşam ediyorlar. Kim mi yapıyor bunları? iki ayaklı, zombi kılıklı, beyinciği, pardon beyni alınmış kuş edalı, karanlık yüzlü mahlukat ... Daha iyi oturan tasvirleri mümkün ama ağzımı kirletemem o değersiz şeyler için. Neyse burada mahkumlarda böyle zor günler geçiriyor. Onlar için de imtihan var burada ya bu ahlaksızlara tahammül edecekler ya da etmeyerek kendileri şeytanca düşüncelere bırakmayıp iyiye doğru tevessül teveccüh edecekler. ... insanda yüz olur kızaracak denir, insanda yüz yoksa ağzını kirlettiğinle kalırsın. Ben de söylemiyorum bu nedenle bazen kafama esiyor böyle şeyler. Adamın dışarıda dilini keserler. Hadi yiyorsa delikanlıyım diyen çıksın dışarıda başkasına söylesin. Sen kime terörist muamelesi yapmaya kalkıyorsun lan! deyip yakasından tutup pas pas ederler adamı, Aslan kafeste, kim korkar kükremesinden derler hayvanat bahçesinde gezenler. Ayılana gazoz bayılana limon diye bir reklam filmi vardı. Orada kız arkadaşıyla yürüyen bir genç tel örgünün arkasından doberman köpeklerine artistlik yapıp poposunu sallayarak ilerliyordu. Belki hatırlamışsındır sen de, ilerde tel örgü bitince köpekle karşı karşıya kalan delikanlı bir anda korkudan bayılıyordu."

9. Başvurucu, Disiplin Kurulunun kararına karşı Osmaniye İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) şikâyette bulunmuştur. İnfaz Hâkimliği, başvurunun itirazını 21/3/2018 tarihinde reddetmiştir. İnfaz Hâkimliği başvurucu hakkındaki uygulamanın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesine dayanmıştır. Başvurucu, İnfaz Hâkimliği kararına itiraz etmiştir. Osmaniye 1. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) İnfaz Hâkimliği kararının usul ve yasaya uygun olduğundan bahisle itirazı 19/7/2018 tarihinde reddetmiştir.

10. Mektupta geçen ve yukarıda yer verilen sözler nedeniyle başvurucu hakkında adli bir soruşturmada yürütülmüştür. Yapılan adli soruşturma sonucunda Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığı 7/3/2018 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Şüphelinin söz konusu mektubunda geçen ifadelerin hakaret niteliği taşıdığı ancak kime yönelik sarf ettiği konusunda bu hali ile belirlenme yapılamadığı, TCK'nın 126 maddesi uyarınca mağdurun şahsına yönelik hakarette bulunduğunda duraksanmayacak şekilde mağdurun belirli olması gerektiği hususları birlikte değerlendirildiğinde şüphelinin eylemi ile ilgili olarak TCK 126/1 maddesi uyarınca kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına ... karar verildi."

B. Birleştirilen 2018/24991 No.lu Bireysel Başvuruya Konu 14/11/2017 Tarihli Mektup Yönünden

11. Başvurucu, bir yakınına gönderilmek üzere hazırladığı mektubu 14/11/2017 tarihinde Ceza İnfaz Kurumuna vermiştir. Disiplin Kurulu mektubu incelemiş ve mektupta kurum görevlilerine yönelik sarf edilen uygunsuz sözlerin bulunduğuna, bu kısımların kapatılarak alıcısına gönderilmesine karar vermiştir. Disiplin Kurulu başvurucu hakkında mektupta geçen sözler nedeniyle disiplin soruşturması başlatılmasına da karar vermiştir.

12. Disiplin Kurulu disiplin soruşturması sonucunda 5275 sayılı Kanun'un 40. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (e) bendinde düzenlenen "kurum görevlilerine karşı uygunsuz söz sarf etmek" eylemini gerçekleştirdiği gerekçesiyle başvurucu hakkında 3 ay süre ile bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma cezası verilmesine karar vermiştir. Disiplin Kurulu, uygunsuz söz oluşturduğunu kabul ettiği sözlere yer vererek başvurucunun eyleminin anılan disiplin suçunu oluşturduğu belirtmiştir. Disiplin Kurulu kararında açıklanan sözler şu şekildedir:

"O yazıları karartanları da; Allah (cc), bazı yüzlerin kararacağı [bazı yüzlerin ise aydınlanacağı] o mahşer gününde yüzlerini nasıl biliyorsa öyle yapsın! Kimseye beddua edip ağzımı kirletemem. Ayrıca benim aklımın tahayyülü ile de sınır koymak istemem."

13. Başvurucu, Disiplin Kurulunun kararına karşı İnfaz Hâkimliğine şikâyette bulunmuştur. İnfaz Hâkimliği, başvurunun itirazını 21/3/2018 tarihinde reddetmiştir. İnfaz Hâkimliği, başvurucu hakkındaki uygulamanın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesine dayanmıştır. Başvurucu, İnfaz Hâkimliği kararına itiraz etmiştir. Mahkeme, İnfaz Hâkimliği kararının usul ve yasaya uygun olduğundan bahisle itirazı 19/7/2018 tarihinde reddetmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

14. 5275 sayılı Kanun’un 37. maddesinin (1) numaralı fıkrasının olay tarihindeki hâli şöyledir:

"Hükümlü hakkında kurumda, düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması bakımından kanun, tüzük, yönetmelikler ile idarenin uyulmasını emrettiği veya gerekli kıldığı davranış ve tutumları, kusurlu olarak ihlâl ettiğinde, eyleminin niteliği ile ağırlık derecesine göre Kanunda belirtilen disiplin cezaları uygulanır."

15. 5275 sayılı Kanun’un 40. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (e) bendi şöyledir:

"(2) Bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma cezasını gerektiren eylemler şunlardır:

e) Kurum görevlilerine karşı uygunsuz söz sarf etmek veya davranışta bulunmak.

…"

16. 5275 sayılı Kanun’un 44. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (j) bendi şöyledir:

"(2) Bir günden on güne kadar hücreye koyma cezasını gerektiren eylemler şunlardır:

 

j) Kurum görevlilerine hakaret veya tehditte bulunmak..."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

17. Anayasa Mahkemesinin 21/9/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

18. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. Haberleşme Özgürlüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

19. Başvurucu, yakınlarına gönderdiği mektupların uzun sürelerden sonra ve bazı kısımlarının kapatılarak gönderildiğini belirterek ifade özgürlüğü ile haberleşme özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

20. Bakanlık görüşünde; başvurucunun mektubunun bir kısmının kapatılarak gönderilmesine dair Disiplin Kurulu kararına karşı yargısal yolları tüketmediği, bu nedenle söz konusu şikâyetlere yönelik başvuru yollarının tüketilmediği gerekçesiyle kabul edilemezlik kararı verilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Bundan başka Bakanlık, mektubun tehdit ve hakaret içeren ifadelere yer verdiği değerlendirilen kısmının çizilerek geri kalanının alıcısına gönderilmesine karar verilmesinin demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmadığını ve müdahalenin ulaşılmak istenen amaçla orantılı olduğunu belirtmiştir.

21. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında mektubunun bir kısmının kapatılarak gönderilmesine dair Disiplin Kurulu kararına karşı itiraz hakkını kullanmamasının kendisine tanınan bir hak olduğunu, sürecin uzamaması adına söz konusu karara karşı itiraz hakkını kullanmadığını belirtmiştir. Ayrıca genel hatlarıyla başvuru formunda belirttiği iddialarını tekrarlamıştır.

2. Değerlendirme

22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut olayda başvurucunun bu başlık altındaki şikâyetlerinin haberleşmenin engellenmesine yönelik olduğu, bu nedenle mevcut koşullar altında başvurunun bu kısmının haberleşme özgürlüğü kapsamında incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

23. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi şöyledir:

"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."

24. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."

25. Yukarıda belirtilen Anayasa ve Kanun hükümleri gereğince Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir hak arama yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulabilmesi için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).

26. Somut olayda başvurucunun mektubun bir kısmının kapatılarak gönderilmesine dair Disiplin Kurulu kararlarına karşı yargısal mercilere başvurduğu tespit edilememiştir. Dolayısıyla başvurucunun şikâyetlerini, varsa bu konudaki kanıtlarını öncelikle ve süresinde yetkili yargısal mercilere iletmeden, hak ihlali iddialarını öncelikle bu makamların değerlendirmesini ve çözüme kavuşturmasını beklemeden doğrudan Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmıştır.

27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. İfade Özgürlüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

28. Başvurucu; yazmış olduğu mektuptaki sözlerin disiplin cezasına konu edilmesi nedeniyle daha sonra yazdığı birçok mektupta aynı muamele ile karşılaşacağından korkarak düşüncelerini paylaşamadığını, bunun yanında belirtilen sözlerin hiçbirini kurum görevlilerine söylemediğini belirtmiştir. Bunun yanında Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığının sözlerin kurum görevlilerine yönelik olduğunun anlaşılamadığına dair tespiti içeren kovuşturmaya yer olmadığına dair kararının dikkate alınmadığını, hakaret kastının olmadığını, sözlerinin ifade özgürlüğü kapsamında kaldığını belirterek haberleşme özgürlüğü ile ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

29. Bakanlık görüşünde; başvurucu hakkında uygulanan disiplin cezasının ceza infaz kurumunun düzen ve disiplininin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi için uygulandığı, bu nedenle disiplin cezasının demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı bir müdahale olmadığı, aynı zamanda orantılı olduğu belirtilmiştir. Bundan başka Bakanlık, Disiplin Kurulu, İnfaz Hâkimliği ve Mahkeme kararlarının mektupta yer alan sözlerin kurumdaki güvenliği veya disiplini bozacak ya da düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyecek nitelikte olduğu noktasında ilgili ve yeterli gerekçeler içerdiğini ifade etmiştir. Son olarak başvurucu hakkındaki kararların olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı bir zamanda verildiğini, bu nedenle şikâyetlerin değerlendirilmesinin Anayasa’nın 15. maddesi kapsamında yapılması gerektiğini vurgulamış ve başvurucunun şikâyetlerinin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez bulunmasına karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir.

30. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında genel hatlarıyla başvuru formunda belirttiği iddialarını tekrarlamıştır.

2. Değerlendirme

31. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Anayasa'nın 26. maddesinde düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün kullanımında başvurulabilecek araçlar "söz, yazı, resim veya başka yollar" olarak belirtilmiş ve "başka yollar" ifadesiyle her türlü ifade aracının anayasal koruma altında olduğu gösterilmiştir (Emin Aydın, B. No: 2013/2602, 23/1/2014, § 43). Somut olayda başvurucunun bu başlık altındaki şikâyetleri haberleşmenin engellenmesine değil mektupta kullandığı ifadelerin disiplin cezasına konu edilmesine ilişkindir. Bu nedenle mevcut koşullar altında başvurunun bu kısmının ifade özgürlüğü kapsamında incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

32. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

33. Yakınlarına gönderdiği mektuplarda kullandığı bazı sözler nedeniyle hakkında disiplin cezası uygulanan başvurucunun ifade özgürlüğüne bir müdahalede bulunulmuştur. Anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.

34. Müdahaleye dayanak olan 5275 sayılı Kanun'un 40. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (e) bendinin ve 44. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (j) bendinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı, müdahalenin Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan kamu düzeninin korunması meşru amaçları kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılmıştır. Bundan sonra yapılması gereken, müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığını değerlendirmektir. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı bir müdahale olması gerekir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 70-72; Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 45).

i. Hükümlü ve Tutukluların İfade Özgürlüğü

35. Hükümlü ve tutuklular, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak sahiptir (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 65). Bu bağlamda hükümlü ve tutukluların ifade özgürlüğünün de Anayasa ve Sözleşme kapsamında koruma altında olduğu konusunda hiç bir şüphe bulunmamaktadır (Murat Karayel (5), B. No: 2013/6223, 7/1/2016, § 27). Bununla birlikte ifade özgürlüğü mutlak bir hak değildir ve Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci maddesinde öngörülen sebeplerle sınırlanabilir. Bu bağlamda ceza infaz kurumunda bulunmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi kurumda güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda mahpusların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebilecektir (Murat Karayel (5), § 29).

ii. Hükümlü ve Tutuklular Hakkında Disiplin Cezası Uygulanmasına İlişkin İlkeler

36. Disiplin suç ve cezaları yönünden genel hüküm niteliğinde olan 5275 sayılı Kanun’un 37. maddesi uyarınca, kanun kapsamındaki bir disiplin suçunun oluşabilmesi ve cezasının uygulanabilmesi için sadece her bir disiplin suçu yönünden belirlenen özel hükümdeki şartların gerçekleşmesi yeterli olmayıp ayrıca 37. maddedeki şartların da gerçekleşmesi gerekmektedir. 5275 sayılı Kanun’un 37. maddesine göre ceza infaz kurumunda düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması bakımından kanun, tüzük, yönetmelikler ile idarenin uyulmasını emrettiği veya gerekli kıldığı davranış ve tutumları, kusurlu olarak ihlal ettiğinde eyleminin niteliği ile ağırlık derecesine göre hükümlü hakkında Kanun’da belirtilen disiplin cezaları uygulanacaktır (AYM, E.2013/6, K.2013/111, 10/10/2013; Memiş Berber, B. No: 2017/38744, 20/10/2021, § 22).

37. Bu doğrultuda Anayasa Mahkemesi, ceza infaz kurumunda yapılacak bir eylemin 5275 sayılı Kanun’un 39. ile 44. maddeleri arasında öngörülen disiplin suçunu oluşturduğu açık olsa dahi bu durumun disiplin cezası verilmesi için tek başına yeterli olmayacağını, eylemin ceza infaz kurumundaki güvenliği veya disiplini bozacak ya da düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyecek şekilde gerçekleştirilmesi gerektiğini kabul etmiştir (AYM, E.2013/6, K.2013/111, 10/10/2013; Murat Karayel (5), §§ 43, 44; Cihat Özdemir, B. No: 2015/214, 9/5/2018, § 22). Dolayısıyla somut olayda başvurucunun yazdığı mektuplarda yer alan sözlerin kurumdaki güvenliği veya disiplini bozacak ya da düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyecek nitelikte kabul edilmesinin mümkün olup olmadığı incelenmelidir.

iii. 2018/24272 No.lu Bireysel Başvuruya Konu 4/12/2017 Tarihli Mektup Yönünden Somut Olayın Değerlendirilmesi

38. Somut olayda Disiplin Kurulu, başvurucunun başka bir ceza infaz kurumunda bulunan arkadaşına gönderdiği mektupta yer alan bazı sözlerin kurum görevlilerine yönelik hakaret ve tehdit oluşturduğunu kabul etmiş; başvurucunun disiplin cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir.

39. Mahkemelerce verilmiş hürriyeti bağlayıcı cezaların infaz edildiği yerler olan ceza infaz kurumları sıkı güvenlik koşullarına tabi olan, düzenli bir yaşamın sürdürülmesinin, güvenliğin ve disiplinin sağlanmasının son derece önem taşıdığı yerlerdir (Rıza Şahin, B. No: 2016/12909, 22/7/2020, § 44). Ceza infaz kurumlarının devletin kontrolü altındaki özel alanlar olması, devletin hem bu kurumda bulunanların güvenliklerini ve sağlıklarını koruma hem de disiplini tesis etme yükümlülüğünün bulunması karşısında hükümlülerin ve tutukluların ceza infaz kurumlarında diledikleri şekilde eylem yapma ya da açıklamada bulunma özgürlüğünün bulunmadığı sonucu ortaya çıkmaktadır (AYM, E.2013/6, K.2013/111, 10/10/2013; Barış İnan (2), B. No: 2018/38006, 17/11/2021, § 24).

40. Başvurucu yazmış olduğu mektupta genel olarak bulunduğu ceza infaz kurumunda kendisine ve kendisi gibi Fetullahçı Terör Örgütü ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) ile bağlantılı suçlardan tutuklu veya hükümlü olanlara yapılan uygulamaların hukuka aykırı olduğunu kendi değerlendirmeleri ile arkadaşına anlatmak istemiştir. Başvurucu, mektupta hem idarece alınan kararları hem de infaz koruma memurları ile diğer kurum görevlilerinin davranışlarını şikâyetine konu etmiştir. Bunlardan başka başvurucunun mektubu gönderdiği kişiye bazı özel yaşamına ilişkin bilgileri de iletmek istediği görülmüştür.

41. Başvurucunun kurum uygulamalarını eleştirdiği mektubunda kullanmış olduğu, "iki ayaklı, zombi kılıklı, beyinciği, pardon beyni alınmış kuş edalı, karanlık yüzlü mahlukat" şeklinde tanımladığı ve zulüm yaptığını belirttiği kişilerin, üstü kapalı bir şekilde ifade etse de ceza infaz kurumu görevlilerini de kapsadığı açıktır. Bunun da ötesinde başvurucu, mektubun bir diğer yerinde delilsiz olarak bir kişiyi terörist olarak suçlamanın en büyük terbiyesizlik olduğunu, bunun devletin yetkilileri eliyle gerçekleştirilmesinin daha büyük bir iğrençliği ifade ettiğini belirtmiştir.

42. Bu değerlendirmeler sonrasında başvurucu, ceza infaz kurumu dışında bir kişiye terörist muamelesi yapılması durumunda yapan kişinin dilinin kesileceğini ve yerlerde paspas edileceğini ifade etmiştir. Başvurucu, son olarak kafes arkasında olan canlılara karşı herkesin cesur olduğunu ancak kafes sona erdiğinde kafesin dış tarafındakilerinin korkak olduklarını belirtmiştir. Başvurucunun kafesten kastının ceza infaz kurumu olduğu, önce cesur olup sonra korkak olanların ise üstü kapalı geçiştirmiş olsa bile ceza infaz görevlilerini ifade ettiği tereddütsüz anlaşılmaktadır.

43. Mektubun bağlamını bir bütün olarak değerlendiren Disiplin Kurulu, kararında değindiği sözlerin ceza infaz kurumu görevlilerinin şahsına yöneldiğini ve bu sözlerin hakaret içerdiğini kabul etmiştir. Bundan başka Disiplin Kurulu, başvurucunun ceza infaz kurumu görevlilerine yönelik olduğu kabul edilen sözlerinin bir kısmında "dilini keserler, paspas yaparlar" gibi ifadelerle, kendisine terörist muamelesi yaptığını belirttiği ceza infaz kurumu personeline gözdağı verdiğini değerlendirmiştir. İnfaz Hâkimliği ise anılan değerlendirmeleri yerinde bulmuştur.

44. Başvurucu, gönderdiği mektubun kurum görevlilerince okunacağını bilmektedir. Bu nedenle kullanmış olduğu tehdit ve hakaret içeren sözlerin kurum görevlilerine ulaşacağının bilincindedir. Öte yandan başvurucunun örgütlü suçlardan tutuklu olduğu da dikkatle değerlendirilmelidir. Açıktır ki somut olay bağlamında kurum görevlilerine yönelen tehdit, suç örgütünün korkutucu gücünden kaynaklı olarak daha fazla etki doğuracaktır. Hakaret ve tehdit içeren bu tür ifadelerin kurum görevlilerinin otoritesini zayıflatabileceği, bu nedenle mektupta kullanılan sözlerin ceza infaz kurumundaki güvenliği veya disiplini bozacağı ya da düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyeceği kabul edilmelidir.

45. Sonuç olarak başvurucunun ceza infaz kurumunda bulunmanın gerektirdiği sorumluluğa uygun davranmaması nedeniyle verilen cezanın zorunlu bir ihtiyacı karşıladığı, başvurulan yöntemden beklenen fayda ile ceza infaz kurumundaki disiplinin sağlanması arasındaki dengenin sağlandığı değerlendirilmiştir. Öte yandan Ceza İnfaz Kurumu idaresinin ve İnfaz Hâkimliğinin takdir payları birlikte değerlendirildiğinde başvurucuya eylem nedeniyle 5275 sayılı Kanun'un 44. maddesi uyarınca verilen 7 gün hücreye koyma disiplin cezasının orantılı olduğu, bu nedenle müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

46. Açıklanan gerekçelerle 4/12/2017 tarihli mektupta geçen sözler nedeniyle disiplin cezası ile cezalandırılan başvurucunun Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

iv. Birleştirilen 2018/24991 No.lu Bireysel Başvuruya Konu 14/11/2017 Tarihli Mektup Yönünden Somut Olayın Değerlendirilmesi

47. Somut olayda, başvurucunun mektubunda Kurum görevlilerine karşı uygunsuz sözler kullandığından bahisle başvurucu hakkında disiplin cezası uygulanmıştır. İlgili idare ve derece mahkemelerinin kararlarına bakıldığında başvurucunun söz konusu mektupta kullandığı ifadelerin kurum düzeni ve güvenliği üzerindeki etkisi yönünden bir değerlendirme yapılmadığı görülmüştür.

48. Başvurucu, daha önce yazdığı mektuplarda rüyalarını anlattığı kısımların kapatılarak alıcısına gönderildiğini belirttikten sonra söz konusu uygulamayı yapanları kıyamet gününde Allah'a havale etmiştir. Başvurucu haksız olduğunu düşündüğü uygulamalara karşı elinden bir şey gelmediğini düşünerek anılan sözleri mektubunda kullanmıştır. Disiplin cezasına konu edilen sözlerin beddua olarak değerlendirilmesi dahi güçtür. Hakaret ve tehdit içermeyen, beddua olarak kabul edilmesi dahi güç olan söz konusu ifadelerin kurum görevlilerinin yüzüne karşı söylenmemiş olması da dikkate alındığında otoritelerini zayıflatabilme ihtimalinden bahsetmek mümkün değildir.

49. Disiplin cezasına konu edilen sözlerde kurum görevlilerinin tehdit edilmesi ya da bu kişilere hakaretlerde bulunulması gibi kurum düzeni ya da güvenliğini tehlikeye düşüreceği söylenebilecek ifadeler kullanılmadığı anlaşılmıştır. İdare ya da derece mahkemeleri de somut olayın koşullarında kurum düzeni ya da güvenliğini tehlikeye düşüreceği söylenebilecek sözler kullanıldığını gösterebilmiş değildir.

50. Anayasa Mahkemesi ifade özgürlüğüne yapılan bir müdahalenin kamu makamları tarafından ortaya konulan gerekçelerinin ilgili ve yeterli olup olmadığını denetler (diğerleri arasından bkz. Kemal Kılıçdaroğlu, B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 58; Bekir Coşkun, § 56; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 56; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, § 120; Sırrı Süreyya Önder [GK], B. No: 2018/38143, 3/10/2019, § 60; hükümlü ve tutuklulara uygulanan disiplin cezaları bağlamında bkz. Eşref Arslan, B. No: 2014/14655, 18/7/2018, §§ 50-54; Abdulhamit Babat (3), B. No: 2015/3370, 9/1/2020, §§ 33-37). Somut olayda idare ve derece mahkemeleri, başvurucunun eylemi nedeniyle disiplin cezası ile cezalandırılmasının zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığına ilişkin bir gerekçe göstermemiştir. Başvurucunun ifade özgürlüğüne bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma cezası vermek suretiyle yapılan gerekçesiz müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğu kabul edilemez.

51. 14/11/2017 tarihli mektuptaki sözleri nedeniyle disiplin cezası ile cezalandırılan başvurucunun Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

D. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

52. Başvurucu, yeniden yargılama yapılmasına hükmedilmesi ile 10.000 TL maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

53. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

54. Öte yandan ihlalin niteliği dikkate alınarak başvurucuya net 5.000 TL manevi tazminat ödenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. 1. Haberleşme özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. 1. 4/12/2017 tarihli mektuptaki sözler nedeniyle uygulanan disiplin cezası yönünden Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

2. 14/11/2017 tarihli mektuptaki sözler nedeniyle uygulanan disiplin cezası yönünden Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Osmaniye İnfaz Hâkimliğine (E.2017/4914, K.2018/2770 sayılı karar) GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucuya net 5.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 21/9/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Ali Sarıbey [1.B.], B. No: 2018/24272, 21/9/2022, § …)
   
Başvuru Adı ALİ SARIBEY
Başvuru No 2018/24272
Başvuru Tarihi 7/8/2018
Karar Tarihi 21/9/2022
Birleşen Başvurular 2018/24991

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, ceza infaz kurumunda tutuklu olarak bulunan başvurucunun yakınlarına gönderdiği mektupta yer alan ifadeler nedeniyle disiplin cezasıyla cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı Haberleşme-Sakıncalı mektup Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
İfade özgürlüğü Ceza infaz kurumunda ifade İhlal Manevi tazminat, Yeniden yargılama

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5275 Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun 37
40
44
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi