logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Orhan Çelik [1.B.], B. No: 2018/25060, 18/10/2022, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ORHAN ÇELİK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/25060)

 

Karar Tarihi: 18/10/2022

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

Raportör

:

Cafiye Ece YALIM

Başvurucu

:

Orhan ÇELİK

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; ceza infaz kurumunda tutma koşullarının olumsuz olması, gözaltı sürecinde ve başka bir ceza infaz kurumuna nakil sırasında kötü muameleye maruz bırakılma nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 6/8/2018 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca adli yardım talebinin kabulüne ve başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden ulaşılan bilgi ve belgelere göre olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya teşebbüs ve Fethullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) üye olma suçlarından yapılan soruşturma kapsamında 17/7/2016 tarihinde tutuklanmıştır. Başvurucu hakkında kamu davası açılmış olup yargılama devam etmektedir.

6. Başvurucu, Elâzığ E Tipi Kapalı Ceza ve İnfaz Kurumuna (Ceza İnfaz Kurumu) yerleştirilmeden önce muayene edilmiş; Elâzığ Eğitim ve Araştırma Hastanesi Adli Tabiplik Birimi tarafından düzenlenen adli muayene raporunda başvurucuda darp ve cebir izine rastlanmadığı belirtilmiştir.

7. Başvurucu, Elâzığ Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) yazdığı 11/8/2016 ve 21/8/2016 tarihli dilekçelerinde Ceza İnfaz Kurumu kalabalık olduğundan sağlıksız koşullarda tutulması nedeniyle insanlık dışı muameleye maruz kaldığını belirtmiştir.

8. Başvurucu 5/9/2016 tarihinde Elâzığ E Tipi Kapalı Ceza ve İnfaz Kurumundan Sincan T Tipi Kapalı Ceza ve İnfaz Kurumuna nakledilmiştir.

9. Başvurucu 9/9/2016 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben yazdığı bir dilekçe ile Sincan T Tipi Kapalı Ceza ve İnfaz Kurumuna nakli sırasında maruz kaldığı kötü muameleler nedeniyle kamu görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunmuştur. Başvurucu; dilekçesinde, üç metrekarelik bir alanda altı kişi elleri kelepçeli bir şekilde on iki saat boyunca yolculuk yaptığını, su bulunmayan bir tuvalette sadece bir kez ihtiyaç molası verdiğini, Sincan T Tipi Ceza İnfaz Kurumundaki koğuşa girene kadar bir paket bisküvi ve bir meyve suyu dışında yiyecek ve içecek verilmediğini, defalarca su istemelerine rağmen yolculuk boyunca su verilmediğini, durumunun kötüleşmesi üzerine ilaç içmesi için yarım litre su verildiğini, araçtaki kameraların kayıtları incelendiğinde bu hususların görülebileceğini belirtmiştir.

10. Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığı 16/11/2016 tarihinde başvurucunun müşteki sıfatıyla beyanını almıştır. Başvurucu; beyanında, hakkında verilmiş gözaltı kararını öğrendikten sonra ifade vermek üzere 17/7/2016 tarihinde Başsavcılığa gittiğini, burada ifadesi alındıktan sonra tutuklamaya sevk edildiğini, aynı gün yapılan sorgunun ardından tutuklandığını, terörle mücadele ekipleri tarafından itilip kakıldığını, hakaret edildiğini, sağlık muayenesinin kendisini darbeden polisler eşiğinde yapıldığını, muayeneden sonra Ceza İnfaz Kurumuna götürüldüğünü belirtmiştir. Başvurucu ayrıca 64 metrekarelik koğuşta 32 tutuklu olduğunu, su ve yemek ihtiyaçlarının karşılanmadığını, 5/9/2016 günü sabah saatlerinde Sincan Ceza İnfaz Kurumuna nakil olacağı söylenerek koğuştan alındığını, nakil aracına bindirildiğini, askerî ve sivil hâkimlerden oluşan 21 tutuklunun su verilmeden, aç bırakılarak, mola verilmeksizin konvoy hâlinde nakledildiğini, ilaç için kendisine yarım litre su verildiğini, araçta bulunan altı kişiyle beraber yarım litre suyu paylaştıklarını, sorumluların cezalandırılmasını istediğini ifade etmiştir.

11. Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığı 8/12/2016 tarihinde soruşturmaya konu suçun Elâzığ Cumhuriyet Başsavcılığının yetki sınırları içinde işlendiğinin iddia edildiği gerekçesiyle yetkisizlik kararı vermiştir.

12. Yetkisizlik kararı üzerine soruşturma dosyasının kendisine gönderilmesinden sonra Başsavcılık 26/12/2016 tarihinde Ceza İnfaz Kurumuna yazı yazarak nakil işleminin gerçekleştirildiği aracın kamera kayıtlarının bilirkişi incelemesi yapılmak üzere gönderilmesini istemiştir. Kamera kayıtları üzerinde yapılan bilirkişi incelemesinde 23 ... plaka numaralı Ceza İnfaz Kurumu nakil aracının kayıt cihaz yedekleme menüsüne müdahale edilmediğinden dolayı kamera kayıtlarının sağlanamadığı, cihazın kayıt yapıp yapmadığının tespit edilemediği bildirilmiştir.

13. Başsavcılık 2/2/2017 tarihinde kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar verilmiştir. Kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair kararın gerekçesinde başvurucunun iddialarına konu olaylara ilişkin kamera kayıtlarının temin edilemediğini, başvurucunun soyut iddiası dışında şüpheli Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü görevlilerinin görevi kötüye kullanma suçunu işlediğine ilişkin yeterli ve inandırıcı delil elde edilemediğini belirtmiştir.

14. Başvurucu 13/2/2017 tarihli dilekçesi ile kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karara itiraz etmiştir. Başvurucu kamera kayıtlarının temin edilemediği belirtilerek kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, nakil aracında kendisi ile birlikte bulunan, isimlerini şikâyet dilekçesinde bildirdiği altı tutuklunun tanık olarak beyanlarının alınmadığını ifade etmiştir. Başvurucu ayrıca Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde görev yapan kolluk görevlilerinin darp ve hakaretine maruz kaldığını, Ceza İnfaz Kurumundaki tutulma koşullarından şikâyetçi olduğunu belirtmesine rağmen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda bu konuyla ilgili bir değerlendirme bulunmadığını, soruşturma işlemi yapılmadığını ileri sürmüştür.

15. Başvurucunun itirazını inceleyen Elâzığ 2. Sulh Ceza Hâkimliği (Sulh Ceza Hâkimliği) 24/3/2017 tarihli kararı ile itirazın kabulüne, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kaldırılmasına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"...Dosyanın incelenmesinde; görevi kötüye kullanma suçundan yapılan soruşturma sonucunda kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, bu kararın cezaevi aracının kamerasının adliye garajında uzmanlığı olduğuna dair hiç bir bilgi belge dosyada mevcut bulunmayan bilirkişi raporu dışında hiçbir araştırma yapılmadığı suç şüphesi üzerine etkin soruşturma yapılması savcılık makamının görevi olduğu Anayasa mahkemesi kararları ve Avrupa insan hakları mahkemesi kararlarında açıkça belirtildiği, AİHM 2016 tarihinde verdiği kararında 'Soruşturma eksiksiz yapılmalıdır. Bu durum mercilerin meydana gelen olayları tespit ekmek için her zaman ciddi çaba sarf etmeleri ve soruşturmayı sonlandırmak amacıyla gelişigüzel veya temelsiz sonuçlara dayanmamaları gerektiği anlamına gelmektedir (AİHM' nin Nurettin Aslan ve Zeki Aslan/Türkiye kararı) bu nedenle soruşturma için müştekinin ifadesinde belirttiği tüm tanıkların ifadelerinin alınması, tespit edilecek şüphelilerin ifadelerinin alınması, cezaevi aracındaki kamera kayıt cihazının polis kriminal laboratuvarına gönderilip kayıtların incelenerek rapor haline getirilmesi ve sonuca göre işlem yapılmak üzere soruşturmanın genişletilerek CMK 160 ve devamı maddeleri gereğince yürütülmesi için Dosyanın Elazığ Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine karar vermek gerekmiştir."

16. Başsavcılık soruşturmanın genişletilmesi kararı doğrultusunda Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünden nakil aracının kamera kayıt cihazının polis kriminoloji laboratuvarına iletilmek üzere gönderilmesini, başvurucunun nakli sırasında görevli personelin isminin bildirilmesini ve savunma yapmak üzere Başsavcılığa müracaatlarının sağlanmasını istenmiştir. Başsavcılık ayrıca 26/9/2017 tarihinde Elâzığ İl Emniyet Müdürlüğünden başvurucunun tutuklama işlemi sonrası sağlık muayenesi ile Ceza İnfaz Kurumuna sevk işlemi sırasında görevli olan polis memurlarının açık kimlik bilgilerini, son bir yıl içinde çekilmiş teşhise elverişli fotoğraflarının gönderilmesini talep etmiştir.

17. Ceza İnfaz Kurumu, nakil sırasında görevli olan personelin isimlerini Başsavcılığa bildirmiştir.

18. Nakil aracında bulunan kamera kayıt cihazının incelenmesi sonucu düzenlenen 2/10/2017 tarihli bilirkişi raporuna göre şikâyete konu kayıtlar geri getirilmeye çalışılsa da üzerine yeni kayıt yapıldığından şikâyete konu tarihe ait görüntülere ulaşılamadığı belirtilmiştir.

19. Başsavcılık, soruşturmanın genişletilmesi kararında değinilen hususlar doğrultusunda eksik hususların giderildiğini belirterek itirazla ilgili karar verilmek üzere soruşturma dosyasını 28/6/2018 tarihinde yeniden Sulh Ceza Hâkimliğine göndermiştir. Sulh Ceza Hâkimliği 2/7/2018 tarihinde başvurucunun itirazının reddine karar vermiştir. Anılan kararın gerekçesinde dosya kapsamının, atılı suçun niteliğinin, mevcut delil durumunun, alınan beyanların dikkate alındığı, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda soruşturma evrakı kapsamı itibarıyla isabetsizlik bulunmadığı gerekçesine yer vermiştir. Başvuru dosyası kapsamından ve UYAP'tan elde edilen bilgi ve belgelerden başvurucunun beyanı dışında Ceza İnfaz Kurumu görevlilerinin veya tanıkların ifadelerinin alınıp alınmadığı anlaşılamamıştır.

20. Sulh Ceza Hâkimliğinin kararı başvurucuya 13/7/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

21. İlgili hukuk için bkz. Serhat Ölğen, B. No: 2016/3389, 20/11/2019, § 29.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

22. Anayasa Mahkemesinin 18/10/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Ceza İnfaz Kurumunda Tutulma Koşulları Yönünden

1. Başvurucunun İddiaları

23. Başvurucu; havalandırması yetersiz olan kalabalık koğuşta yerde yatmak zorunda kaldığını, su kesintileri nedeniyle temizlik ihtiyaçlarını gideremediğini, temel ihtiyaçları karşılanmaksızın tutulduğu koğuşta su, yatak, ranza, dolap gibi gerekli malzemelerin yeterli olmadığını, fiziksel ve ruhsal sağlığının bozulduğunu belirterek Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

24. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi şöyledir:

"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."

25. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."

26. Temel hak ve özgürlüklere saygı devletin tüm organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun davranılmadığı takdirde ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine başvurulmalıdır. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği, Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunulabilmesi için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir. İddia edilen hak ihlallerinin bu olağan denetim mekanizması içinde giderilememesi durumunda bireysel başvuru yoluna gidilebilir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17; Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 18).

27. Anayasa Mahkemesi ceza infaz kurumlarındaki tutma koşullarından kaynaklanan kötü muamele iddialarına ilişkin olarak infaz hâkimliğine şikâyet yolunu tüketilmesi gereken etkili bir iç hukuk yolu olarak gördüğünü çeşitli kararlarında istikrarlı şekilde belirtmiştir (birçok karar arasından bkz. Mehmet Baransu, B. No: 2015/8046, 19/11/2015, §§ 23-35; Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, §§ 250-252; İsmail Çıtak, B. No: 2016/78629, 28/11/2019, §§ 79-82).

28. Aynı doğrultuda Anayasa Mahkemesi İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca eldeki başvuruya benzer şikâyetleri ihtiva eden bir başvuru hakkında infaz hâkimliği yolu tüketilmediği gerekçesi ile verilen bir kabul edilemezlik kararı (Mehmet Reşit Arslan, B. No: 2013/2025, 30/9/2013) Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) önündeki başka bir başvuruda (Ethem Sakin/Türkiye, B. No: 20616/13, 28/6/2016) Türk Hükûmeti tarafından emsal karar olarak sunulmuştur. AİHM, Anayasa Mahkemesinin belirtilen kabul edilemezlik kararına da atıfta bulunarak (aynı kararda bkz. § 24) infaz hâkimliği yolunun tüketilmemiş olmasını başvuru yollarının tüketilmemesi olarak görmüş ve kabul edilmezlik kararı vermiştir (aynı kararda bkz. §§ 30-37).

29. Somut olayda başvurucu, Ceza İnfaz Kurumundaki tutulma koşullarına ilişkin şikâyetleri açısından infaz hâkimliğine şikâyette bulunduğuna dair bir bilgi ya da belge sunmuş değildir.

30. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemezliğine karar verilmesi gerekir.

B. Kolluk Görevlilerinin Eylemleri Yönünden

1. Başvurucunun İddiaları

31. Başvurucu; hakkında verilmiş gözaltı kararını öğrendikten sonra ifade vermek için Başsavcılığa gittiğini, ifadesinin ardından tutuklandığını, Ceza İnfaz Kurumuna götürülmesinde görevli olan Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü kolluk görevlileri tarafından itilip kakıldığını, kendisine hakaret edildiğini, adli muayenesinin kolluk görevlileri eşliğinde yapıldığını, kötü muamelede bulunan kolluk görevlileri hakkında Başsavcılığın soruşturma işlemi yapmadığını, iddialarının araştırılmadığını, delillerin toplanmadığını belirterek kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

32. Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamında sahip olduğu pozitif yükümlülüğün usule ilişkin boyutu çerçevesinde bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde olay hakkında etkili bir soruşturmanın yürütülmesi gerekmektedir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 110; Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 25).

33. Bir şikâyet yapılmadığında bile kötü muameleyi gösteren yeterli belirtiler olduğunda soruşturma açılması sağlanmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 116).

34. Bu noktada kişinin sağlıklı hâldeyken gözaltına alındığı ancak salıverildiği anda ya da salıverilmeden önce vücudunda yaralanma tespit edildiği durumlarda söz konusu yaralanmanın nasıl oluştuğu hususunda makul bir açıklama getirme ve mağdurun bu yöndeki iddialarını şüphede bırakacak kanıtları sunma yükümlülüğünün devlete ait olduğunu, özellikle ilgili iddiaların doktor raporları ile doğrulandığı hâllerde kötü muamele yasağı bağlamında açık sorunların ortaya çıkacağını ifade etmek gerekir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 94).

35. Bununla birlikte her kötü muamele iddiasının Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının getirdiği korumadan ve Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte devlete yüklediği pozitif yükümlülüklerden yararlanması beklenemez. Bu bağlamda kötü muamele konusundaki iddialar uygun delillerle desteklenmelidir. İddia edilen olayların gerçekliğini tespit etmek için soyut iddiaya dayanan şüphe ötesinde makul kanıtların varlığı gerekir. Bu kapsamdaki bir kanıt yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi ispat edilmemiş birtakım karinelerden oluşabilir. Bu bağlamda kanıtlar değerlendirilirken ilgililerin süreçteki tutumları da dikkate alınmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 95).

36. Anayasa Mahkemesi, asgari eşik seviyesini aştığı varsayılan kötü muamele iddialarında öncelikle bu konudaki kanıtlama sorununu ele almaktadır. Burada kötü muameleye maruz kalması nedeniyle mağdur olduğunu ileri süren kişilerin -ispat külfetinin devlete geçtiği durumlar istisna olmak üzere- kötü muamele yasağı kapsamına giren ağırlıkta bir muamele görmüş olabileceklerini gösteren emare ve delil sunmaları gerektiğini belirtmek gerekir (Beyza Metin, B. No: 2014/19426, 12/12/2018, § 45).

37. Mağdur olduğunu ileri süren kişilerin olgulara dayanmayan yetersiz açıklamaları, iddialarının deliller ile desteklenmemesi hatta kimi zaman delillerin uyumsuzluğu, kötü muamelenin yapıldığı yer, zaman ve diğer konulardaki çelişkili ifadeleri, müdafilerinden farklı iddiaları ileri sürmeleri gibi hususlar kötü muamelenin gerçekliğini şüpheye düşürür. Bu durumda iddiaların savunabilir olduğundan ve dolayısıyla bu iddialara ilişkin derhâl bir soruşturma başlatılması gerekliliğinden söz edilemeyecektir. Bu gibi durumlar -iddiaların güçlü bir dayanak ile birlikte yetkili merciler nezdinde dile getirilmemesi- söz konusu olduğunda mağdur olduğunu ileri süren kişilerin etkili bir soruşturma yürütülmesine ilişkin meşru (haklı) bir beklentiye girebileceklerini söyleyebilmek de mümkün değildir (Beyza Metin, § 46).

38. Kişilerin iddialarını desteklemek için yetkili makamlara zamanında başvurmaları gibi bir özen yükümlülükleri de bulunmaktadır. Anayasa Mahkemesi, bu tür şikâyetleri esastan inceleyebilmek için bu konuda haklı bir neden ileri sürüldüğünde kişilerin iddialarını desteklemek için kendilerinden makul olarak beklenen her şeyi yerine getirdiğine kanaat getirmek durumundadır. Aksine kanaat getirildiğinde söz konusu iddialar savunabilir düzeye ulaşmadığı için kötü muamele yasağının ihlal edildiğinin incelenebilmesi mümkün olmamaktadır (Beyza Metin, § 47).

39. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını temellendirmediği, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).

40. Somut olayda başvurucu, Başsavcılığa sunduğu şikâyet dilekçelerinde tutma koşullarına ve Ceza İnfaz Kurumu görevlilerinin nakil aracındaki eylemlerine yönelik şikâyetlerini dile getirmiştir. Başsavcılık tarafından 16/11/2016 tarihinde müşteki sıfatıyla alınan beyanında ise tutuklanmasına karar verilmesinin ardından Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde görevli personelin 17/7/2016 tarihinde kendisini Ceza İnfaz Kurumuna götürdüğü sırada darbettiğini, "hain, darbeci, şerefsiz" şeklinde hakaret ettiğini, muayene sırasında yanında beklediklerini ileri sürmüştür.

41. Başvurucu, 17/7/2016 tarihinde kolluk görevlilerinin kötü muamelesine maruz kaldığına ilişkin iddialarını 16/11/2016 tarihinde Başsavcılığın müşteki sıfatıyla beyanını alması sırasında dile getirmiş ancak Başsavcılığa Ceza İnfaz Kurumu aracılığı ile farklı tarihlerde gönderdiği dilekçelerinde bu şikâyetinden söz etmemiştir. Bu durumda başvurucu, olay tarihinden yaklaşık dört ay sonra kolluk görevlileri hakkında şikâyette bulunmuştur.

42. Başvurucu, tutuklanma kararının ardından kolluk görevlileri tarafından darp edildiğini ileri sürmektedir. Başvurucu hakkında alınan adli muayene raporunda darp ve cebir izine rastlanmadığı belirtilmiştir. Başvurucu her ne kadar adli muayene sırasında kolluk görevlilerinin de hazır bulunduğunu iddia etmişse de anılan sağlık muayenelerinin uygun şekilde yapılmadığına, yaralanmaları tespit edilmesine karşın rapora yazılmadığına ya da kötü muameleye maruz kaldığını muayeneyi yapan kişiye iletemediğine ilişkin bir iddiada bulunmamıştır. Başvurucu, ileri sürdüğü kötü muameleler sonucunda vücudunda bir yaralanma meydana gelip gelmediği yönünde de bir açıklama yapmamıştır.

43. Tüm bu tespitlere göre başvurucunun kötü muameleye maruz kaldığını iddia ettiği tarihten yaklaşık dört ay sonra şikâyette bulunması, kötü muamele iddiasını desteklemeyen sağlık raporu ve bu sağlık raporuna ilişkin hiçbir aşamada bir itiraz ileri sürmemesi dikkate alındığında başvurucunun kötü muameleye maruz kaldığına ilişkin savunulabilir bir iddia ortaya koyamadığı sonucuna ulaşılmıştır.

44. Etkili soruşturma yükümlülüğü yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda ancak kötü muameleye ilişkin savunulabilir bir iddia ortaya konulması hâlinde söz konusu olacaktır. Başvurucunun hiçbir aşamada itiraz etmediği sağlık raporunun iddiasını doğrulamadığı ortadadır. Başvurucunun dört ay sonra şikâyetini dile getirmesi nedeniyle yeni bir rapor alınmasının da darba ilişkin bulguların kaybolmasına yol açacağından yarar sağlamayacağı dikkate alındığında şikâyetini zamanında ileri sürmesinin önündeki herhangi bir engelden söz etmeyen başvurucunun iddialarına yönelik olarak soruşturma makamları tarafından başkaca delil toplanmamış olması, etkili soruşturma yükümlülüğünün ihlali olarak değerlendirilemeyecektir.

45. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Ceza İnfaz Kurumu Görevlilerinin Eylemleri Yönünden

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

46. Başvurucu, Sincan T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakil için altı tutuklu ile bulunduğu araçta aç ve susuz bırakıldığını, yirmi bir saat boyunca bir paket bisküvi ve meyve suyu dışında yiyecek verilmediğini, sadece bir kez, su olmayan bir yerde mola verildiğini, içme suyu ihtiyacı dâhil olmak üzere temel ihtiyaçlarının karşılanmadığını, kötü muameleye maruz kaldığını, Sulh Ceza Hâkimliğinin verdiği soruşturmanın genişletilmesi kararında belirtilen hususların araştırılmadığı, tanıklarının dinlenmediği, etkili bir soruşturma yürütülmediğini belirterek kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

47. Bakanlık görüşünde; başvurucunun şikâyeti üzerine soruşturma işlemine başlandığı, kamera kayıtlarının temini için gerekli soruşturma işlemlerinin yapıldığı, kamera kayıtlarına ilişkin bilirkişi raporlu alındığı belirtilmiştir.

2. Değerlendirme

48. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

"Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz."

49. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Devletin temel amaç ve görevleri... kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır."

50. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Başvurucunun iddialarının kötü muamele yasağı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

51. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Genel İlkeler

52. Anayasa’nın 17. maddesinde herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı güvence altına alınmıştır. Maddenin üçüncü fıkrasında; kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamayacağı düzenlenmiştir. Anılan fıkrayla özel olarak insan onurunun korunması amaçlanmıştır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 80).

53. Bu bağlamda Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında öngörülen işkence, eziyet ve insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulma yasağı mutlak bir nitelik taşımakta olup bu kapsamda öncelikle kamusal yetkiyle güç kullanan görevlilerin kişilerin beden ve ruh bütünlüğüne hiçbir şekilde zarar vermemelerini gerektirir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 81).

54. Öte yandan Anayasa’nın 17. maddesi ayrıca devlete, söz konusu kişilerin işkence ve eziyete ya da insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir ceza veya muameleye -bu muameleler üçüncü kişiler tarafından yapılmış olsa bile- maruz bırakılmalarını engelleyecek tedbirler alma ödevini yüklemektedir. Dolayısıyla yetkililerce bilinen ya da bilinmesi gereken bir kötü muamelenin gerçekleşmesini engellemek için makul tedbirlerin alınmaması durumunda devletin sorumluluğu ortaya çıkabilir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 82).

55. Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüğünün usule ilişkin bir boyutu bulunmaktadır. Bu usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet, her türlü fiziksel ve ruhsal saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili bir soruşturma yürütmek durumundadır. Bu tarz bir soruşturmanın temel amacı, söz konusu saldırıları önleyen hukukun etkin bir şekilde uygulanmasını güvenceye almak ve kamu görevlilerinin ya da kurumlarının karıştığı olaylarda bunların sorumlulukları altında meydana gelen olaylar için hesap vermelerini sağlamaktır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 110).

56. Buna göre bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde Anayasa’nın 17. maddesi -“Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddedeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında- etkili bir soruşturmanın yapılmasını gerektirmektedir. Bu soruşturma, sorumluların belirlenmesini ve cezalandırılmasını sağlamaya elverişli olmalıdır. Bu mümkün olmazsa anılan madde, sahip olduğu öneme rağmen pratikte etkisiz hâle gelecek ve bazı durumlarda devlet görevlilerinin fiilî dokunulmazlıktan yararlanarak kontrolleri altında bulunan kişilerin haklarını istismar etmeleri mümkün olacaktır (Tahir Canan, § 25).

57. Yürütülecek ceza soruşturmaları, sorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına imkân verecek şekilde etkili ve yeterli olmalıdır. Soruşturmanın etkili ve yeterli olduğundan söz edilebilmesi için soruşturma makamlarının resen harekete geçerek olayı aydınlatabilecek ve sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delilleri toplamaları gerekir. Dolayısıyla kötü muamele iddialarının gerektirdiği soruşturma bağımsız, hızlı ve derinlikli bir şekilde yürütülmelidir. Diğer bir ifadeyle yetkililer, olay ve olguları ciddiyetle öğrenmeye çalışmalı; soruşturmayı sonlandırmak ya da kararlarını temellendirmek için çabuk ve temelden yoksun sonuçlara dayanmamalı, bu kapsamda diğer deliller yanında görgü tanıklarının ifadeleri ile kriminalistik bilirkişi incelemeleri dâhil söz konusu olayla ilgili kanıtları toplamak için alabilecekleri bütün makul tedbirleri almalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 114).

58. Anayasa’nın 17. maddesinin amacı, kişinin maddi ve manevi varlığına ilişkin bir ölüm ya da yaralama olayında mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde uygulanmasını ve sorumluların tespit edilerek hesap vermelerini sağlamaktır. Bu, bir sonuç yükümlülüğü olmayıp uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür. Dolayısıyla bu kapsamda açılmış olan tüm davaların mahkûmiyetle ya da belirli bir ceza kararıyla sonuçlanması zorunluluğu bulunmamaktadır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 127). Ancak usul yükümlülüğünün bir unsuru olarak tespit edilen sorumlulara fiilleriyle orantılı cezalar verilmeli ve mağdur açısından uygun giderim sağlanmalıdır (Şenol Gürkan, B. No: 2013/2438, 9/9/2015, § 105).

59. Kötü muamele yasağı mutlak bir yasak olup ulusun varlığını tehdit eden genel bir tehlike durumunda bile askıya alınamamaktadır. Terör ve örgütlü suçlarla mücadele gibi en zor koşullarda bile kötü muamele kesin olarak yasaklanmıştır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 93).

60. Savaş, seferberlik veya olağanüstü hâllerde dahi savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında kişinin yaşama hakkına, maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamayacağı Anayasa'nın 15. maddesi ile güvence altına alınmıştır. Olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemde temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbirlerin Anayasa'nın 15. maddesinin ikinci fıkrasında sayılan hak ve özgürlüklere dokunmaması gerekir. Anayasa'nın 15. maddesinin ikinci fıkrasında sayılan çekirdek haklara yapılan müdahaleler meşru kabul edilemez ve ilgili hak ve özgürlüğün ihlal edildiği sonucuna varılır (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 196-197).

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

61. Başvurucu, hakkında yürütülen soruşturma kapsamında tutuklanarak konulduğu ceza infaz kurumundan Sincan T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledilmiştir. Nakil işlemi Ceza İnfaz Kurumuna ait nakil aracı ile Ceza İnfaz Kurumu görevlileri eşliğinde gerçekleşmiştir. Başvurucu, nakil aracında kendisi ile birlikte altı tutuklunun daha olduğunu, 21 saat boyunca yemek ve su verilmeden kelepçeli şekilde yolculuk yaptıklarını, su bulunmayan bir yerde bir kere tuvalet molası verildiğini, temel ihtiyaçlarının karşılanmadığını iddia etmiştir.

62. Başsavcılık tarafından yürütülen soruşturmada nakil aracı içinde bulunan kamera kayıtlarına ilişkin inceleme yapılmış, bilirkişi tarafından cihazın kayıt yapıp yapmadığının tespit edilemediği belirtilmiş, kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar verilmiştir.

63. Başvurucunun kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itirazı üzerine Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen soruşturmanın genişletilmesi kararında; tanıkların beyanları ile şüphelilerin tespit edilerek ifadelerinin alınması, kayıt cihazının kriminoloji laboratuvarı tarafından incelenerek rapor alınması gerektiği belirtilmiştir.

64. Soruşturma dosyasında başvurucunun nakli sırasında kötü muameleye maruz kaldığına dair şikâyetinin aksini gösterir bir bilgi ya da bulguya rastlanmadığı dikkate alındığında başvurucunun iddiasının savunulabilir olmadığı söylenebilecektir. Yukarıda da açıklandığı üzere ancak kötü muameleye ilişkin savunulabilir bir iddianın bulunması hâlinde etkili soruşturma yükümlülüğünden söz edilebilecektir.

65. Soruşturmanın genişletilmesi kararının ardından Başsavcılık bazı deliller toplamıştır. Başsavcılık, şüphelilerin tespit edilmesi için başvurucunun nakli sırasında görevli personelin isminin bildirilmesini istemiş; Ceza İnfaz Kurumu nakil sırasında görevli personelin ismini Başsavcılığa bildirmiştir. Ancak başvuru dosyası kapsamından ve UYAP aracılığıyla elde edilen bilgi ve belgelerden isimleri bildirilen görevli personelin ifadesinin alınıp alınmadığı anlaşılamamıştır.

66. Öte yandan soruşturmanın genişletilmesi kararında başvurucunun itiraz dilekçesinde isimlerini bildirdiği tanıkların dinlenmesi gerektiği de belirtilmiştir. Ancak yapılan incelemede tanıkların dinlendiğine ilişkin bir bilgi ve belgeye ulaşılamamıştır.

67. Başsavcılık, nakil aracının kamera kayıt cihazının polis kriminoloji laboratuvarına iletilmek üzere gönderilmesini ve incelenerek rapor düzenlenmesini istemiştir. Başsavcılığın talebi doğrultusunda kayıt cihazı hakkında rapor düzenlenmişse de soruşturma kapsamında başkaca bir işlem yapılmadığı anlaşılmıştır.

68. Nitekim kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda sadece kamera kayıt cihazından söz edilmiş, başvurucunun soyut iddiası dışında yeterli ve inandırıcı delil elde edilemediği belirtilmiştir.

69. Başsavcılığın soruşturmanın genişletilmesi kararı sonrasında eksik hususları giderdiğini belirterek yeniden karar verilmek üzere soruşturma dosyasını Sulh Ceza Hâkimliğine göndermesi sonucunda itirazı inceleyen Sulh Ceza Hâkimliği, itirazın reddine kesin olarak karar vermiştir. Her ne kadar karar gerekçesinde mevcut delil durumu ve alınan beyanlar nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda isabetsizlik bulunmadığını belirtmişse de Başsavcılık tarafından şüphelilerin veya tanıkların beyanlarının alındığının soruşturma dosyasından anlaşılamadığını, nakil aracında yaşananlara ilişkin olarak dosya kapsamında başvurucunun beyanı dışında herhangi bir veri bulunmadığını tespit etmiştir.

70. Bir başka deyişle soruşturma makamlarınca olay ve olguların derinlemesine incelenmesi, başvurucunun iddiaları hakkında araştırma yapılması yerine hızlı bir şekilde sonuca varılarak olayla ilgili bütün delillerin toplanmadığı anlaşılmıştır.

71. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında koruma altına alınan kötü muamele yasağının usule ilişkin boyutunun ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.

72. Etkili bir soruşturma yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının maddi boyutu bakımından inceleme yapmaya olanak sağlayacak kesin, ikna edici bir delil, bilgi ve bulguya ulaşılamamıştır. Dolayısıyla Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında koruma altına alınan kötü muamele yasağının maddi boyutunun incelenmesine imkân bulunmamaktadır.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

73. Başvurucu ihlalin tespitine, ihlalin sonuçlarının giderilmesine ve 50.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

74. Tespit edilen ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin usul ve esaslar 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinde yer almaktadır.

75. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği soruşturma mercilerince yapılması gereken iş yeniden soruşturma işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin benzer yöndeki kapsamlı kararlar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

76. Öte yandan ihlalin niteliğine göre yeniden yapılacak soruşturmanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Ceza İnfaz Kurumunda tutma koşulları yönünden kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Kolluk görevlilerinin eylemleri yönünden kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Ceza İnfaz Kurumu görevlilerinin eylemleri yönünden kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 17. maddesinde koruma altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin kötü muamele yasağının usule ilişkin boyutunun ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere Elâzığ Cumhuriyet Başsavcılığına (S.2016/19431) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 18/10/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Orhan Çelik [1.B.], B. No: 2018/25060, 18/10/2022, § …)
   
Başvuru Adı ORHAN ÇELİK
Başvuru No 2018/25060
Başvuru Tarihi 6/8/2018
Karar Tarihi 18/10/2022

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, ceza infaz kurumunda tutma koşullarının olumsuz olması, gözaltı sürecinde ve başka bir ceza infaz kurumuna nakil sırasında kötü muameleye maruz bırakılma nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kötü muamele yasağı Yakalama ve/veya gözaltı sırasında güç kullanımı Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
İnfaz kurumunda güç kullanımı Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Nezarethanenin fiziki koşuları İhlal Yeniden soruşturma

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 160
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi