TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
EREN TURĞUT BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2018/36716)
Karar Tarihi: 2/5/2023
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
M. Emin KUZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Basri BAĞCI
Kenan YAŞAR
Raportör
Eren Can BENAKAY
Başvurucu
Eren TURĞUT
Vekili
Av. Mehmet TEKDEMİR
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının olumsuz sonuçlandığı gerekçesiyle zabıta memuru görevine başlatılmama işlemine karşı açılan iptal davasında davanın sonucuna etkili iddianın kararda karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 12/12/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. 8/7/1988 doğumlu olan başvurucu 2011 yılında Adnan Menderes Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümünden mezun olduktan sonra Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından düzenlenen 2016 yılı Kamu Personeli Seçme Sınavı'na (KPSS) katılmıştır. Sınavda aldığı KPSSP3 puan türündeki 87,82 puana göre Arnavutköy Belediye Başkanlığı nezdinde zabıta memuru olarak yerleştirilmesi yapılmıştır.
7. Başvurucu hakkında 3/10/2016 tarihli ve 676 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin (676 sayılı KHK) 74. maddesiyle 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 48. maddesinin birinci fıkrasının (A) bendine eklenen (8) numaralı alt bent uyarınca güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yaptırılmıştır. Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının olumsuz sonuçlanması nedeniyle başvurucunun göreve ataması gerçekleştirilmemiştir.
8. Başvurucu söz konusu işlemin iptali istemiyle 3/7/2017 tarihinde dava açmıştır.
9. Başvurucunun mağdur sıfatıyla bulunduğu iftira suçundan başlatılan soruşturma sonucunda 26/7/2017 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Kararda, başvurucuya herhangi bir kişi tarafından hukuka aykırı fiil isnat edilmediği belirtilmiştir. Bununla birlikte yapılan araştırmada ele geçirilen ve el konulan bilgisayar ve dijital depolama cihazlarında başvurucunun adının tespit edildiği ifade edilmiştir.
10. İstanbul 12. İdare Mahkemesi (Mahkeme) 23/5/2018 tarihinde davayı reddetmiştir. Kararda, Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu tarafından yapılan soruşturmada N.U.ya ait ele geçirilen dijital materyallerin incelenmesinden başvurucunun Bursa, Bilecik, Kocaeli ve Yalova'da bulunan bütün ortakokul, lise ve üniversite öğrencilerinden sorumlu ve mahrem yapının alt yapılanmasını oluşturan eğitim danışmanı olarak faaliyet gösterdiğine dair kaydın bulunduğu ve alınan şüpheli ifadelerinde başvurucunun üniversite mezun mesulü olduğu yönünde ifadelerin bulunduğu ifade edilmiştir. N.U.ya ait bilgisayarda silindiği tespit edilen ancak geri getirilerek kurtarılan verilerde başvurucunun adı, eğitim bilgisi, cep telefonu gibi başvurucuya ait detaylı bilgilere yer verildiği belirtilmiştir. Söz konusu listede yer alan telefon numarasının sorgulamasından başvurucunun kimlik bilgilerine ulaşıldığı söylenmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Olayda, Mahkememizce muhtelif tarihlerde yapılan ara kararlar sonucunda getirtilen bilgi ve belgerin incelenmesinden; Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu'nun Soruşturma No:2015/52389 sayılı soruşturması kapsamında [N.U.] isimli kişinin Osmangazi ilçesindeki adresinde yapılan aramada çok sayıda dijital materyaller ve dökümünların ele geçirildiği, dijital materyaller içerisinde yaklaşık 10.500 kişiye ait bilgilerin yer aldığı, çok sayıda excel listesinin bulunduğu, FETÖ/PDY Silahlı Terör örgütü üyesi olan şahsın bölge illerindeki (Bursa, Bilecik, Kocaeli ve Yalova) bütün ortakokul, lise ve üniversite öğrencilerinden sorumlu ve mahrem yapının alt yapılanmasını oluşturan eğitim danışmanı olarak faaliyet gösterdiği ve alınan şüpheli ifadelerinde şahsın üniversite mezun mesulü olduğu yönünde ifadelerin olduğu, şahsın ikametinin bodrum katında yapılan arama sonucunda [N.U.]'a ait olan ve silindiği tespit edilen 5.217 kişilik excel listesinin geri getirilerek kurtarıldığı, bu excel listesinin 1530. satırında ... gibi bilgilere yer verildiği, excel listesindeki ... cep telefonu numarasının yapılan sorgulaması ile de davacının açık kimlik bilgilerine ulaşıldığı görülmektedir.
Bu durumda, davacının atanmamasına esas oluşturan istihbari bilginin doğruluğunun yapılan ara karar sonucunda Mahkememizce de teyit edildiği anlaşıldığından, FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü ile irtibatı ve iltisakı olması sebebiyle güvenlik soruşturması olumsuz sonuçlanan davacının atamasının yapılmamasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır."
11. Mahkeme kararında geçen N.U. hakkında terör örgütü lideri sıfatıyla terör örgütüne üye olmak suçundan dolayı 10/6/2016 tarihli iddianame düzenlenmiş olup yargılama hâlen devam etmektedir.
12. Başvurucu karara karşı 30/7/2018 tarihinde istinaf yoluna başvurmuştur.
13. İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesi 8/11/2018 tarihinde istinaf talebini kesin olarak reddetmiştir.
14. Nihai karar başvurucuya 16/11/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 12/12/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
15. 657 sayılı Kanun’un 48. maddesi şöyledir:
"Devlet memurluğuna alınacaklarda aşağıdaki genel ve özel şartlar aranır.
A) Genel şartlar:
1. Türk Vatandaşı olmak,
2. Bu Kanunun 40 ncı maddesindeki yaş şartlarını taşımak,
3. Bu Kanunun 41 nci maddesindeki öğrenim şartlarını taşımak,
4. Kamu haklarından mahrum bulunmamak,
5. Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, (…) zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak.
6. Askerlik durumu itibariyle;
a) Askerlikle ilgisi bulunmamak,
b) Askerlik çağına gelmemiş bulunmak,
c) Askerlik çağına gelmiş ise muvazzaf askerlik hizmetini yapmış yahut ertelenmiş veya
yedek sınıfa geçirilmiş olmak,
7. 53 üncü madde hükümleri saklı kalmak kaydı ile görevini devamlı yapmasına engel
olabilecek (…) akıl hastalığı (…) bulunmamak.
8. [Anayasa Mahkemesinin 24/7/2019 tarihli ve E.:2018/73; K.:2019/65 sayılı Kararı ile iptal edilmiştir]
B) Özel şartlar:
1. Hizmet göreceği sınıf için 36 ve 41 nci maddelerde belirtilen öğretim ve eğitim kurumlarının birinden diploma almış olmak,
2. Kurumların özel kanun veya diğer mevzuatında aranan şartları taşımak."
16. 676 sayılı KHK'nın 74. maddesiyle 657 sayılı Kanun’un 48. maddesinin birinci fıkrasının (A) bendine eklenen ve Anayasa Mahkemesinin 24/7/2019 tarihli ve E.2018/73, K.2019/65 sayılı kararıyla iptal edilen (8) numaralı alt bent şöyledir:
"Güvenlik soruşturması ve/veya arşiv araştırması yapılmış olmak."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Anayasa Mahkemesinin 2/5/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
18. Başvurucu; kararda geçen N.U. isimli kişiyi tanımadığını, Bursa ile herhangi bir bağlantısının bulunmadığını, yanlış ve uydurma olan ve silindikten sonra kurtarılan verilerin gerçeği yansıtmadığını, eksik incelemeye ve şüpheye dayanarak atamasının gerçekleştirilmediğini, hakkında yürütülen soruşturma sonucunda kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini belirterek hukuk devleti ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
19. Bakanlık görüşünde, Mahkemenin uyuşmazlığı çözüme kavuşturmak amacıyla ara kararlar yaptığı ve gerekli özeni göstererek uyuşmazlığı çözmeye çalıştığı, kurulan hüküm ile olgular arasında gerekli bağlantıyı gösterecek nedenlerin açıkça belirtildiği ve kararın dayandığı nedenlere ve hukuksal düzenlemelere de açıkça yer verildiği, uyuşmazlığı çözüme kavuşturmak için gerekli tüm gerekçelerin ortaya konulduğu ve bu gerekçelerin oluşturulmasında açıkça keyfî bir şekilde davranıldığına işaret eden bir husus bulunmadığı ifade edilmiştir.
20. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanında, başvuru dilekçesinde belirttiği hususları yinelediğini vurgulayarak dayanak alınan verilerin yanlış ve uydurma olduğunu ifade etmiştir.
B. Değerlendirme
21. Anayasa'nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut olayda başvurucunun temel iddiası, güvenlik soruşturmasının olumsuz olarak sonuçlanmasına neden olan tespitlerin derece mahkemeleri tarafından değerlendirilmesine yöneliktir. Bu nedenle başvurucunun iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli hakkı yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
23. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
24. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı maddi adaleti değil şeklî adaleti temin etmeye yönelik güvenceler içermektedir. Bu bakımdan adil yargılanma hakkı davanın taraflardan biri lehine sonuçlanmasını garanti etmemektedir. Adil yargılanma hakkı temel olarak yargılama sürecinin ve usulünün hakkaniyete uygun olarak yürütülmesini teminat altına almaktadır (M.B. [GK], B. No: 2018/37392, 23/7/2020, § 80).
25. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. Anılan maddeyle güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, kendisi bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bağlamda Anayasa’nın bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılmasını ifade eden 141. maddesinin de hak arama hürriyetinin kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiği açıktır (Vedat Benli, B. No: 2013/307, 16/5/2013, § 30).
26. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak mahkeme kararlarının gerekçeli olması, adil yargılanma hakkının bir gereğidir. Derece mahkemeleri, dava konusu maddi olay ve olguların kanıtlanmasını, delillerin değerlendirilmesini, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını, uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu, sonuca varılmasında kullandığı takdir yetkisinin sebeplerini makul bir şekilde gerekçelendirmek zorundadır. Bu gerekçelerin oluşturulmasında açıkça bir keyfîlik görüntüsünün olmaması ve makul bir biçimde gerekçe gösterilmesi hâlinde adil yargılanma hakkının ihlalinden söz edilemez (İbrahim Ataş, B. No: 2013/1235, 13/6/2013, § 23).
27. Makul gerekçe; davaya konu olay ve olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak, olay ve olgular ile hüküm arasındaki bağlantıyı gösterecek nitelikte olmalıdır. Zira tarafların o dava yönünden hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur (İbrahim Ataş, § 24).
28. Kararların gerekçeli olması, davanın taraflarının mahkeme kararının dayanağını öğrenerek mahkemelere ve genel olarak yargıya güven duymalarını sağladığı gibi tarafların kanun yoluna etkili başvuru yapmalarını mümkün hâle getiren en önemli faktörlerdendir. Gerekçesi bilinmeyen bir karara karşı gidilecek kanun yolunun etkin kullanılması mümkün olmayacağı gibi bahsedilen kanun yolunda yapılacak incelemenin de etkin olması beklenemez (Vesim Parlak, B. No: 2012/1034, 20/3/2014, § 34).
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
29. Somut olayda zabıta memuru olarak yerleştirilen başvurucunun hakkında gerçekleştirilen güvenlik soruşturmasının olumsuz olarak neticelenmesi nedeniyle ataması yapılmamıştır. İlk derece mahkemesi, başvurucu dışında başka biri hakkında yürütülen ceza soruşturması kapsamında elde edilen dijital verilerde ve alınan ifadelerde başvurucunun Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasında (FETÖ/PDY) üniversite mezun mesulü olduğunun belirtilmesine ve bilgisayarda silindiği tespit edilen ancak geri getirilerek kurtarılan verilerde başvurucunun ismi, cep telefonu, eğitim bilgisi gibi detaylı bilgilerine yer verilmesine ve bu veride yer alan cep telefonu numarasının sorgulanması sonucunda başvurucuya ait olduğunun tespit edilmesi nedeniyle güvenlik soruşturmasını olumsuz olarak kabul etmiştir.
30. 657 sayılı Kanun'un 48. maddesine eklenen "Güvenlik soruşturması ve/veya arşiv araştırması yapılmış olmak" biçimindeki alt bendin tüm devlet memurluğu kadrolarına atanabilmek için güvenlik soruşturması ve/veya arşiv araştırması yapılması şartı getirdiği açıktır. 676 sayılı KHK'nın 74. maddesi uyarınca zabıta memuru olarak atanmak isteyen kişilerin 657 sayılı Kanun'un 48. maddesinde belirten şartları taşıması gerekmektedir. Bu sebeple zabıta memuru olarak atanmak isteyen başvurucunun güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasına tabi tutulacağının öngörülebilir olduğundan kuşku duymayı gerektirecek bir neden bulunmamaktadır. Bireysel başvuruya konu kararın gerekçesinden mahkemenin 657 sayılı Kanun'un 48. maddesine eklenen alt bentteki şartı güvenlik soruşturması ve/veya arşiv araştırmasının olumlu sonuçlanması biçiminde yorumladığı anlaşılmaktadır.
31. Anılan kuralın Anayasa Mahkemesinin 24/7/2019 tarihli ve E.2018/73, K.2019/65 sayılı kararıyla iptal edilmiş olması da bu neticeyi değiştirmemektedir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararında özel hayata saygı hakkıyla sınırlı bir inceleme yapıldığı dikkatten kaçırılmamalıdır. Anayasa Mahkemesinin söz konusu kararında güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucu bireylerin kişisel verilerinin toplanmasının işlenmesinin ve kullanılmasının kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına müdahale teşkil ettiği kabul edilerek bu müdahaleye dayanak oluşturan kanunun hukuk devleti ilkesinin gerektirdiği kriterleri karşılayıp karşılamadığı irdelenmiştir. Anayasa Mahkemesi, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması neticesinde devlet memurluğuna atanmada esas alınacak kişisel veri niteliğindeki bilgilerin alınmasına, kullanılmasına ve işlenmesine yönelik güvenceler ve temel ilkeler kanunla belirlenmeksizin bunların alınmasına ve kullanılmasına izin verilmesinin Anayasa’nın 13., 20. ve 128. maddeleriyle bağdaşmadığı sonucuna ulaşmıştır (Sebiha Kaya, B. No: 2018/34124, 20/5/2021, § 45).
32. Uyuşmazlıkta uygulanacak hukuk kurallarının yorumlanmasında öncelikli yetkinin derece mahkemelerine ait olduğunun altı bir kez daha çizilmelidir. Anayasa Mahkemesinin kendi yorumunu derece mahkemelerininkinin yerine kaim etmesi söz konusu olamaz. Bununla birlikte derece mahkemelerinin yorumlarının etkilerinin adil yargılanma hakkıyla çelişip çelişmediğini incelemek Anayasa Mahkemesinin yetkisindedir. Bu bakımdan bireysel başvuru kapsamında yapılacak değerlendirmede derece mahkemelerinin söz konusu fıkranın güvenlik soruşturmasının olumlu sonuçlanmasını gerektirdiği biçimindeki yorumu veri kabul edilecektir (Sebiha Kaya, § 48).
33. Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının olumlu sonuçlanması şartının aranmasının kuralı belli ölçüde muğlaklaştırdığı söylenebilir. Zira güvenlik soruşturmasının olumlu neticelenip neticelenmediği konusunda ulaşılacak sonucun atamaya yetkili konumda bulunan kişi veya kişilere bağlı olarak değişmesi riski bulunmaktadır. Bu da keyfî ve ayrımcı uygulamaların gelişmesine, dolayısıyla bireylerin devlete olan güvenlerinin zedelenmesine sebep olabilecektir (Sebiha Kaya, § 49).
34. Kişilerin hukuki güvenliğini sağlamayı amaçlayan hukuki güvenlik ilkesi; hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Belirlilik ilkesi ise yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olmasını, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesini ifade etmektedir (AYM, E.2013/39, K.2013/65, 22/5/2013). Bu noktada gerekçeli karar hakkı, hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerinin tesisinde önemli bir araç konumundadır. Zira kişiler ancak gerekçeli karar vasıtasıyla somut olayın hukuk kuralları karşısında nasıl konumlandırıldığını öğrenebilmekte ve buna karşı etkili bir savunma geliştirme imkânı bulabilmektedir.
35. Derece mahkemelerince gerçekleştirilen araştırma ve incelemeler neticesinde tespit edilen hususların, hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerini temin edecek ve keyfî uygulamaların önüne geçecek şekilde somut olayın özelliği dikkate alınarak gerekçeli kararda ortaya konulması gerekmektedir. Bu kapsamda sadece şekli anlamda bir gerekçenin varlığı yeterli değildir, aynı zamanda makul olması aranmaktadır. Makul gerekçeden anlaşılması gereken mahkemelerin dava konusu maddi olay ve olguların kanıtlanmasını, delillerin değerlendirilmesini, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını, uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu, sonuca varılmasında kullandığı takdir yetkisinin sebeplerini ortaya koymasıdır.
36. Bu nedenle güvenlik soruşturmasının olumsuz olmasına bağlı olarak atanmamaya dair tesis edilen işleme karşı açılan bir davada, davacının hangi sebeple güvenlik soruşturmasının olumsuz olarak sonuçlandığının ve güvenlik soruşturması neticesinde elde edilen verinin kişinin yapacağı görevi neden olumsuz olarak etkilediğinin açıkça ortaya konulması önemlidir. Bu kapsamda derece mahkemelerinden beklenen, güvenlik soruşturması sonucunda elde edilen bilgilerin neler olduğunun kararında belirtmesi ve söz konusu bilgiyi, davacının yerleştirildiği kurumu ve alacağı görevi gözönünde bulundurarak değerlendirmesidir. Burada önemli olan husus güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlanmasını doğuran tespitlerin davacının şahsından kaynaklanması ya da davacının şahsıyla güncel ve kişisel bir bağlantıyı ortaya koyabilecek nitelikte olmasıdır. Yine bu noktada derece mahkemelerince söz konusu bağlantının nasıl kurulduğunun detaylı bir şekilde gerekçelendirilmesi, keyfîliğin önüne geçebilmek adına önem arz etmektedir.
37. Başvurucunun güvenlik soruşturmasının olumsuz olarak nitelendirilmesine yol açan tespitlerden biri yürütülen ceza soruşturması kapsamında elde edilen dijital veri ve alınan ifadelerde başvurucunun FETÖ/PDY'de üniversite mezun mesulü olduğuna dair tespitlerin yer almasıdır. Ancak Mahkeme söz konusu ifade ve verilerin neler olduğuna kararında yer vermemiş ve neden yer vermediğine ilişkin de herhangi bir somut gerekçe göstermemiştir. Başvurucu hakkında açılmış herhangi bir soruşturma ya da kovuşturma bulunmadığı da gözönüne alındığında Mahkeme tarafından söz konusu tespitler ortaya konularak neden güvenlik soruşturmasını olumsuz olarak kabul ettiğini kararında açıklaması gerekmektedir.
38. Güvenlik soruşturmasının olumsuz olarak sonuçlanmasına ilişkin diğer bir tespit ise bilgisayarda silindiği tespit edilen ancak geri getirilerek kurtarılan verilerde başvurucunun ismi, cep telefonu, eğitim bilgisi gibi detaylı bilgilere yer verilmesi, ayrıca burada yer alan telefon numarasının sorgulanması neticesinde başvurucuya ait olduğunun tespit edilmesidir. Başvurucu söz konusu telefon numarasının kendisine ait olmadığını ısrarla ileri sürmesine karşın derece mahkemeleri kararlarında telefon numarasının başvurucuya ait olduğunun nasıl belirlendiği gösterilmemiş, sadece yapılan sorgu neticesinde telefon numarasının başvurucuya ait olduğunun tespit edildiği bilgisine yer vermiştir. Gerçekten mahkemelerin bu sonuca nasıl ulaştığı belirsizdir. Söz konusu hususun açıkça ortaya konması gerekir.
39. Kural olarak derece mahkemesi kararında esasa ilişkin hususlarda yeterli gerekçe bulunması halinde istinaf merciince bu karara atıf yapılarak değerlendirme yapılması makul görülebilir. İlk derece mahkemesi kararında gerekçe bulunmadığı hâllerde ise başvurucular tarafından ileri sürülen esaslı itirazların istinaf mercii tarafından gerekçeli bir şekilde karşılanması gerekir. Somut olayda başvurucunun temel iddiaları ilk derece mahkemesince kararda tartışılmamış ve gerekçe oluşturulmamış, başvurucu tarafından ileri sürülen esaslı iddialar Bölge İdare Mahkemesince karşılanmamıştır.
40. Sonuç olarak istihbari bilgilerin idari işlemi neden ve nasıl haklılaştırdığı hususunun derce mahkemelerinin gerekçelerinde yer almadığı görülmektedir. Derece mahkemeleri başvurucu hakkında elde edilen bilginin tesis edilen işleme ulaşmadaki hukuki etkisi ve benzeri boyutları ile işin esası ile ilgili kendi değerlendirmesini ortaya koymamıştır. Diğer bir ifadeyle güvenlik soruşturmasının sonucuna ilişkin başvurucunun iddiaları yeterli bir şekilde açıklığa kavuşturulmamıştır. Bu nedenle yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde, başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
41. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
42. Başvurucu görevine başlatılmamasına bağlı olarak çalışma hakkının, kamu hizmetine girme hakkının, eşitlik ilkesinin ve kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüşse de Başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden diğer ihlal iddiaları hakkında inceleme yapılmasına yer olmadığına karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
43. Başvurucu ihlalin tespiti ile yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur. Başvurucunun tazminat talebi bulunmamaktadır.
44. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
45. İşbu ihlal kararının başvurucu tarafından açılan davanın esasıyla ilgili herhangi bir değerlendirme içermediği vurgulanmalıdır. Anayasa Mahkemesinin yukarıda belirttiği ihlal gerekçelerini gözeterek ve söz konusu işlemle ilgili olarak yeniden bir değerlendirme yaparak gereken kararı vermek Mahkemenin takdirindedir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 12. İdare Mahkemesine (E. 2017/1107) GÖNDERİLMESİNE,
D. 294,70 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam10.194,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 2/5/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.