TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
EMİN DEMİREL VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/5536)
|
|
Karar Tarihi: 10/2/2021
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Eren Can BENAKAY
|
Başvurucular
|
:
|
1. Emin DEMİREL
|
|
|
2. Nihat TUNÇ
|
|
|
3. Zeynep ÖZKAPLAN
|
Başvurucular Vekili
|
:
|
Av. Ümit AVCI
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, depremde konutun zarar görmesi sebebiyle
açılan tam yargı davasında aleyhe yüksek tutarda nispi vekâlet ücretine
hükmedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvurular 20/2/2018 ve 22/2/2018 tarihlerinde
yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyon tarafından 2018/5478, 2018/5536 ve 2018/6244
numaralı bireysel başvuru dosyalarının aralarında konu yönünden hukuki irtibat
bulunması nedeniyle 2018/5536 numaralı bireysel başvuru dosyası ile
birleştirilmesine ve incelemenin 2018/5536 numaralı bireysel başvuru dosyası
üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucuların Van'da bulunan konutları 23/10/2011
tarihli depremde ağır hasar görmesi sonucu yıkılmıştır. Başvurucular oluşan
zararlarının tazmini istemiyle Van Büyükşehir Belediyesi, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı aleyhine Van 1. ve 2. İdare
Mahkemesinde (Mahkeme) 2012 yılında dava açmıştır. Dilekçelerinde başvurucular,
Türkiye'nin riskli deprem kuşağında yer aldığını ve deprem meydana gelmeden
önce deprem riski bulunan bölgelerle ilgili gereken tedbirlerin alınması konusunda
idarenin yükümlülükleri olduğu hâlde tedbir alınmadığını ileri sürmüştür. Emin
Demirel 100.000 TL, Nihat Tunç 70.000 TL, Zeynep Özkaplan 86.000 TL maddi
tazminat talep etmiştir.
10. Mahkeme; başvuruculara ait konutların depremde
yıkılması olayında davalı idarelerin kusurlarının olup olmadığının, varsa kusur
oranlarının ve meydana gelen zararın miktarının hesaplanması amacıyla bilirkişi
incelemesi yaptırmıştır. Bilirkişi raporunda müteahhidin %31, proje müellifinin
%6, fenni mesulün %34, Van Belediye Başkanlığının %25, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının %2, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının %2 oranında kusurlu
olduğu belirlenmiştir. Ayrıca bilirkişi raporunda binanın maliyet bedeline
ilişkin değerlendirme yapılmıştır.
11. Mahkeme davaların kısmen kabulüne kısmen reddine
(25/12/2015, 15/1/2016, 29/6/2016 tarihlerinde) karar vermiştir. Emin Demirel'e
19.018,31 TL, Nihat Tunç'a 27.760,32 TL, Zeynep Özkaplan'a 20.688,05 TL maddi
tazminat ödenmesine karar verilmiştir. Hükümde ayrıca, başvurucu Emin
Demirel'in 9.228,53 TL, Nihat Tunç'un 4.996,36 TL ve Zeynep Özkaplan'ın
7.534,31 TL reddedilen maddi tazminat tutarı üzerinden hesaplanan vekâlet
ücreti ödemesine karar verilmiştir.
12. Başvurucular, temyiz yoluna başvurmuştur. Temyiz
dilekçesinde, davanın açıldığı tarihte idari yargıda ıslah imkânı olmadığından
talebin yüksek tutulduğu belirtilerek yüksek tutarda vekâlet ücretine
hükmedilmesinin mahkemeye erişim hakkını sınırladığı dile getirilmiştir.
Danıştay Ondördüncü Dairesi (Daire) tarafından ilk derece mahkemesi kararları,
deprem sigortasını yapan sigorta şirketine karşı açılan davalarda zararın belli
bir kısmının ödenmesine karar verilmesi sebebiyle zarardan sorumlu idarelerce
ödeme yapılırken sigorta şirketince başvuruculara ödenecek miktarın da dikkate
alınacağı açıklaması eklenerek onanmıştır. Başvurucuların karar düzeltme
istemleri de aynı Daire tarafından reddedilmiştir.
13. Nihai kararların tebliğ edilmesi üzerine başvurucular
20/2/2018 ve 22/2/2018 tarihlerinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
14. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu'nun 31. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Bu Kanunda hüküm bulunmayan
hususlarda; ... yargılama giderleri ... Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu
hükümleri uygulanır..."
15. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 323. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Yargılama giderleri şunlardır:
...
ğ) Vekille takip edilen davalarda kanun
gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti.
...”
16. 2/11/2011 tarihli ve 28103 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe giren 659 sayılı Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri
ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun
Hükmünde Kararname 'nin (659 sayılı KHK)“Davalardaki temsilin niteliği ve
vekalet ücretine hükmedilmesi ve dağıtımı” kenar başlıklı 14. maddesinin
(1) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1) Tahkim usulüne tabi olanlar dahil
adli ve idari davalar ile icra dairelerinde idarelerin vekili sıfatıyla hukuk
birimi amirleri, muhakemat müdürleri, hukuk müşavirleri ve avukatlar tarafından
yapılan takip ve duruşmalar için, bu davaların idareler lehine neticelenmesi
halinde, bunlar tarafından temsil ve takip edilen dava ve işlerde ilgili
mevzuata göre hükmedilmesi gereken tutar üzerinden idareler lehine vekalet
ücreti takdir edilir.”
17. 21/12/2015 tarihli ve 29569 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan ve hüküm tarihinde yürürlükte olan 2016 yılı Avukatlık Asgari Ücret
Tarifesi'nin (AAÜT) 13. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tarifenin ikinci kısmının ikinci
bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile
değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, (7 nci maddenin ikinci fıkrası, 9
uncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile 10 uncu maddenin son fıkrası
hükümleri saklı kalmak kaydıyla,) Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir.”
18. 2016 yılı AAÜT'nin İkinci Kısım İkinci Bölüm'ünün
ilgili kısmı şöyledir:
“İdare ve Vergi Mahkemelerinde takip
edilen davalar için
a) Duruşmasız ise 1.000,00
TL
b) Duruşmalı ise 1.500,00
TL"
19. 2016 yılı AAÜT'nin Üçüncü Kısım'ının ilgili kısmı
şöyledir:
“Yargı Yerleri ile İcra ve İflas
Dairelerinde Yapılan ve Konusu Para Olan veya Para ile Değerlendirilebilen
Hukuki Yardımlara Ödenecek Ücret
1.
İlk 35.000,00 TL için %
12
2.
Sonra gelen 45.000,00 TL
için % 11”
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
20. Mahkemenin 10/2/2021 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
21. Başvurucular; dava tarihinde ıslah müessesi
bulunmadığından yüksek tutarlı tazminat davası açtıklarını belirterek lehlerine
hükmedilen tazminatın yaklaşık yarısını vekâlet ücreti olarak ödemek zorunda
kalmaları nedeniyle mahkemeye erişim haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
B. Değerlendirme
22. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
23. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
a. Hakkın
Kapsamı ve Müdahalenin Varlığı
24. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında
herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve
savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim
hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün
bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma
ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası
sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine
dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşme)
yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım
Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156,
20/4/2017, § 34).
25. Bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve
uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelen
mahkemeye erişim hakkı mutlak bir hak olmayıp sınırlandırılabilir.
26. Mahkemeye erişimi etkisiz kılacak ya da yargı yoluna
başvurmayı önemli ölçüde zorlaştırıcı veya caydırıcı nitelikte ya da kişinin
mahkemeye başvurmuş olmasını anlamsız hâle getiren sınırlamalar mahkemeye
erişim hakkına birer müdahaledir.
27. Başvuruya konu olayda başvurucuların aleyhine yüksek
tutarda nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi nedeniyle başvurucuların mahkemeye
erişim haklarına müdahale edildiği açıktır.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
28. Mahkemeye erişim hakkına müdahalede bulunulurken
temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri
düzenleyen Anayasa'nın 13. maddesinin gözönünde bulundurulması gerekmektedir (Hüseyin
Karaca, B. No: 2015/6160, 19/9/2018, § 38).
29. Anayasa'nın 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
30. Yukarıda belirtilen müdahale Anayasa'nın 13.
maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa'nın 36.
maddesini ihlal eder. Bu sebeple müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesinde
öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, haklı bir
sebebe dayanma, ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup
olmadığının belirlenmesi gerekir (Feridun Gülmez, B. No: 2014/11451,
19/7/2017, § 78).
i. Kanunilik
31. Somut olayda 2577 sayılı Kanun'un 31.maddesinin
yollamasıyla 6100 sayılı Kanun’un 323. maddesi ve 659 sayılı KHK'nın 14.
maddesinin (1) numaralı fıkrası ile 2016 yılı AAÜT uyarınca reddedilen kısım
üzerinden başvurucular aleyhine nispi vekâlet ücretine hükmedilmiştir.
Dolayısıyla müdahalenin kanuni dayanağının bulunduğu anlaşılmaktadır.
ii. Meşru Amaç
32. Anayasa'nın 13. maddesi temel hak ve özgürlüklerin
sınırlandırılmasını, ilgili hak ve özgürlüğe ilişkin Anayasa maddesinde
gösterilen özel sınırlandırma sebeplerinin bulunmasına bağlı kılmıştır.
Anayasa’nın 36. maddesinde özel sınırlama nedeni düzenlenmemiştir. Anayasa’nın
36. maddesinde, adil yargılanma hakkı için herhangi bir sınırlama nedeni
öngörülmemiş olmakla birlikte bunun hiçbir şekilde sınırlandırılması mümkün
olmayan mutlak bir hak olduğu düşünülemez. Anayasa Mahkemesi kararlarında,
Anayasa'nın başka maddelerinde yer alan hak ve özgürlükler ile devlete yüklenen
ödevlerin özel sınırlama sebebi gösterilmemiş hak ve özgürlüklere sınır teşkil
edebileceği kabul edilmektedir (AYM, E.2013/95, K.2014/176, 13/11/2014; AYM,
E.2014/177, K.2015/49, 14/5/2015).
33. Anayasa Mahkemesi daha önce vermiş olduğu kararlarda,
idare lehine vekâlet ücretine hükmedilmesinin amacının gereksiz başvuruların
önlenerek dava sayısının azaltılması ve böylece uyuşmazlıkların makul sürede
bitirilmesinin sağlanması olduğunu, bu sebeple yapılan müdahalenin meşru bir
amaca yönelik olduğunu tespit etmiştir (Ali Şimşek ve diğerleri, B. No:
2014/2073, 6/7/2017, §§ 82-85; Ayşe Acar, B. No: 2014/7060, 21/9/2016,
42-45; Murat Kara ve diğerleri, B. No: 2014/6042, 9/3/2017, § 70).
iii. Ölçülülük
(1) Genel İlkeler
34. Anayasa'nın 13. maddesi uyarınca hak ve özgürlüklerin
sınırlandırılmasında dikkate alınacak ölçütlerden biri olan ölçülülük, hukuk
devleti ilkesinden doğmaktadır. Hukuk devletinde hak ve özgürlüklerin
sınırlandırılması istisnai bir yetki olduğundan bu yetki ancak durumun
gerektirdiği ölçüde kullanılması koşuluyla haklı bir temele oturabilir.
Bireylerin hak ve özgürlüklerinin somut koşulların gerektirdiğinden daha fazla
sınırlandırılması kamu otoritelerine tanınan yetkinin aşılması anlamına
geleceğinden hukuk devletiyle bağdaşmaz (AYM, E.2013/95, K.2014/176, 13/11/2014).
35. Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan ölçülülük ilkesi
elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden
oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin amacı gerçekleştirmeye
elverişli olmasını, gereklilik amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını
yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını,
orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç
arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111,
K.2012/56, 11/4/2012; E.2016/16, K.2016/37, 5/5/2016; Mehmet Akdoğan ve
diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38; Emrah Yayla [GK], B.
No: 2017/38732, 6/2/2020, § 68).
(2) İlkelerin
Olaya Uygulanması
36. Somut olay koşullarında ölçülülük ilkesinin
elverişlilik ve gereklilik unsurları yönünden sorun bulunmayıp incelemenin
orantılılık unsuru yönünden yapılması gerektiği değerlendirilmiştir.
Orantılılık incelemesi yapılırken davanın açılmasına ilişkin koşulların ve
aleyhe hükmedilen nispi vekâlet ücreti nedeniyle söz konusu davanın anlamsız
hâle gelip gelmediğinin değerlendirilmesi gerekir.
37. Askerî idari ve idari yargıda görülen davalarda talep
edilen tazminat miktarlarının reddedilen kısmı üzerinden aleyhe nispi vekâlet
ücretine hükmedilmesinin mahkemeye erişim hakkını ihlal edebileceği Anayasa
Mahkemesinin benzer olaylara ilişkin birçok kararında ortaya konmuştur (İbrahim
Can Kişi, B. No: 2012/1052, 23/7/2014; Mehmet Tekin, B. No:
2013/7611, 20/5/2015).
38. Bu kararlarda askerî idari ve idari yargıda
15/11/2012 tarihinden önce ıslah imkânının bulunmadığı gözetilerek tarafların
ileride hak kaybına uğramamak için dava talep miktarlarını yüksek tutmalarından
kaynaklı olarak reddedilen kısım üzerinden aleyhlerine yüksek tutarlarda
vekâlet ücretine hükmedilmesinin ölçülü olmadığı sonucuna varılmıştır (İbrahim
Can Kişi, § 44; Mehmet Tekin, § 62).
39. Başvurucuların tam yargı (tazminat) davalarını açtığı
tarih itibarıyla yürürlükteki usul hükümlerinde, dava dilekçelerinde belirtilen
talep konusu miktarını sonradan ıslah yoluyla değiştirilmesini öngören bir
düzenleme bulunmamaktadır.
40. Tazminat alacağının miktarı ancak bilirkişi
incelemesi ve benzeri araştırmalardan sonra mahkemenin takdir yetkisi
çerçevesinde belirlenebilen bir olgudur. Tazminat müessesesinin bu özelliği
gereği, hak kazanılan tazminat miktarının dava açılmadan önce tam olarak
bilinmesi veya öngörülmesi mümkün değildir. Dava açılması aşamasında karşı
karşıya kalınan bu belirsizliğin talep edilen miktarın sonradan düzeltilmesi (ıslah)
yoluyla aşılması da değişiklik yapılmadan önceki hâliyle 2577 sayılı Kanun
gereği mümkün olmadığından hak kaybına uğramak istemeyen davacının tazminat
talebine ilişkin miktarı yüksek tutmaktan başka seçeneğinin olmadığı
görülmektedir (Muammer Özkoca, B. No: 2016/1567, 27/11/2019, § 63).
41. Başvuru konusu olayda başvurucu Emin Demirel lehine
hükmedilen tazminatın % 49'u (9.228,53/19.018,31), Nihat Tunç %18'i
(4.996,36/27.760,32), Zeynep Özkaplan ise % 36'sı (7.534,31/20.688,05) oranına
tekabül eden tutarda vekâlet ücretini davalı idarelere ödemekle yükümlü
tutulmuştur.
42. Somut olayın koşulları bir bütün hâlinde
değerlendirildiğinde başvurucuların dava açtığı sırada ıslah imkânının olmaması
nedeniyle hak kaybına uğramamak için taleplerini yüksek tuttuğu ve yargılama
sonucunda davalarının kısmen reddedilmesi nedeniyle lehlerine hükmedilen
tazminatın önemli bir kısmını vekâlet ücreti olarak davalı idarelere ödemek
zorunda kaldığı görülmektedir. Söz konusu oranlar (%49, %36 ve %18) dikkate
alındığında başvurucular açısından açtıkları davanın neredeyse anlamsız hâle
geldiği görülmüştür.
43. Sonuç olarak başvurucular aleyhine hükmedilen yüksek
tutardaki nispi vekâlet ücretlerinin Anayasa Mahkemesinin emsal kararlarında
belirlediği kriterlere göre ölçülü olmadığı saptandığından mahkemeye erişim
hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır (benzer yöndeki kararlar için bkz.
Galip Kocuk, B. No: 2014/5639, 24/6/2015; Metin Taşdemir, B. No:
2014/6991, 26/2/2015; Lütfi Karaca, B. No: 2013/6808, 4/2/2016).
44. Açıklanan gerekçelerle başvuruya konu müdahale ölçülü
olmadığından başvurucuların Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan
mahkemeye erişim haklarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
45. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
46. Başvurucular; ihlalin tespiti ile her bir başvurucu
için ayrı ayrı olmak üzere 100.000 TL maddi ve 50.000 TL manevi tazminata
hükmedilmesini istemiştir.
47. Başvurucuların Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının
ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
48. Mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmadığından salt ihlalin tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararlar
karşılığında başvurucu Emin Demirel'e 8.000 TL, Nihat Tunç'a 4.000 TL, Zeynep
Özkaplan'a 6.500 TL manevi tazminatın ödenmesine karar verilmesi gerekir. Öte
yandan başvurucuların diğer tazminat taleplerinin de reddi gerekir.
49. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç
tutarlarının başvuruculara ayrı ayrı, 3.600 TL vekâlet ücretinin ise
başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucu Emin Demirel'e 8.000 TL, başvurucu Nihat
Tunç'a 4.000 TL, başvurucu Zeynep Özkaplan'a 6.500 TL manevi tazminat
ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 294,70 TL harç tutarının başvuruculara AYRI AYRI,
3.600 TL vekâlet ücretinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 10/2/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.