logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Serkan Şahin [1.B.], B. No: 2018/5775, 6/10/2022, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

SERKAN ŞAHİN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/5775)

 

Karar Tarihi: 6/10/2022

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

Hüseyin Özgür SEVİMLİ

Başvurucu

:

Serkan ŞAHİN

Vekili

:

Av. Türkan ASLAN AĞAÇ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ceza davasında delillerin başvurucuya (sanığa) verilmemesi ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasına dair talebin reddedilmesi suretiyle başvurucunun usule ilişkin imkânlar bakımından zayıf duruma düşürülmesi nedeniyle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 20/2/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Aydın'ın Söke ilçesinde görevli kolluk tarafından düzenlenen 18/8/2014 tarihli Olay Tutanağı'nda şu tespitlere yer verilmiştir:

i. İlçede bulunan Karakaşlar Maden Ocağı civarında saat 22.15 sıralarında asayiş kontrolü sırasında olay yerinde park hâlinde bir otomobil ve otomobilin yakınındaki kilitli demir kapıdan ileriye doğru yürüyen başvurucu görülmüştür. Kolluk görevlilerinin yanlarına çağırıp kimliğini sordukları başvurucunun cebinden çıkarıp teslim ettiği nüfus cüzdanına göre kimliği O.Y.K. olarak belirlenmiştir.

ii. Başvurucu olay yerinde bulunma sebebiyle ilgili olarak çelişkili cevaplar vermiştir. Bu sırada demir kapının arkasındaki arazide farları yanık hâlde bir otomobil ve otomobilin yanında beklemekte olan bir kişi daha görülmüştür. Çağrılması üzerine polislerin yanına gelen bu kişinin kimliği kontrol edildiğinde K.A. olduğu tespit edilmiştir. K.A.ya neden beklediği sorulduğunda evinin yukarıda olduğunu, demir kapıdan geçerek otomobiliyle evine gitmekte olduğunu söylemesi üzerine bırakılan K.A. olay yerinden uzaklaşmıştır.

iii. Olay yerinin uyuşturucu madde kullanılıp satılan bir yer olduğuna dair kolluk görevlilerinin önceye dayalı bilgisi ve başvurucu ile K.A.nın verdiği cevapların şüphe uyandırması nedeniyle kolluk görevlileri çevrede araştırma yapmaya devam etmiştir. K.A.nın aracının park hâlinde olduğu yer kontrol edildiğinde demir kapının ilerisindeki dere yakınında ağzı kapalı ve düzenli şekilde bırakılmış iki adet sırt çantası olduğu görülmüştür. Çantalar açılarak incelenmiş; içlerinde temizlik ürünleri ve tüketilmiş gıdaların ambalajları, giyim eşyası, Özgür Gündem adlı gazeteler ve koli bandı ile dörtlü gruplar hâlinde sarılmış iki adet büyük boy pil, bir çantada ayrıca cüzdan içinde 559 TL ile E.A. ve F.D. adına düzenlenmiş iki ayrı nüfus cüzdanı olduğu ancak bu belgelerdeki fotoğrafların aynı kişiye ait olduğu tespit edilmiştir.

iv. Olay yerinde bekletilmekte olan başvurucuya otomobilin kime ait olduğu sorulduğunda başvurucu, aracın kiralık olduğunu söylemiş; haber merkezinden yapılan sorgulamada bu husus doğrulanmıştır. Otomobile dışarıdan el feneri ile bakıldığında arka koltukta bir adet sırt çantası, açılmamış hâlde piller ve diğer çantalarda ele geçirilenler gibi koli bandıyla sarılmış piller olduğu görülmüştür. Olay yerinde bulunan malzemelerin terör örgütü mensupları tarafından kullanılabileceği değerlendirilmiş ve başvurucu karakola götürülmüştür.

v. Karakolda başvurucuya neden olay yerinde olduğu yeniden sorulmuş ve görevlilere söylediği kimlik, aile ve nüfus bilgilerinde çelişki bulunduğu söylenmiştir. Başvurucu bu kez adının O.Y.K. olmadığını, ibraz ettiği kimliğin sahte olduğunu, gerçek isminin Serkan Şahin olduğunu söyleyerek kimlik numarası, anne ve baba adı ile doğum tarihi ve yeri bilgilerini açıklamıştır. Başvurucu ayrıca samimi olarak itirafta bulunacağını, 2008 yılında üniversiteden ayrılarak PKK/KCK terör örgütünün dağ kadrosuna katılmak üzere Kandil'e gittiğini, yaklaşık 5-6 ay önce dizinden rahatsızlandığını ve Kandil'den Türkiye'ye giriş yaptığını, o günden beri Türkiye'de çeşitli illerde dolaşmakta olduğunu söylemiştir. Başvurucunun kimlik numarası üzerinden yapılan sorgulama neticesinde başvurucu hakkında Edirne Cumhuriyet Başsavcılığınca kayıp şahıs olarak kayıt oluşturulduğu tespit edilmiştir.

9. Başvurucunun kullandığı otomobilde yapılan aramada, koli bandı ile sarılmış büyük boy piller, koli bandı, ambalajlı piller, şarj cihazı ve ucu kesik kablolar, ilaç ve kremler olduğu, iki ayrı çantada da kalem, not defterleri, kişisel bakım ve temizlik malzemeleri, kadın saç tarağı ve giyim eşyası olduğu tespit edilmiştir.

10. Başvurucunun üst aramasında yine O.Y.K. adına düzenlenmiş bir adet sürücü belgesi ele geçirilmiştir.

11. Söke Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) başvurucu ve olay hakkında 18/8/2014 tarihinde soruşturma başlatmıştır.

12. Başvurucunun 18/8/2014 tarihinde müdafiinin hazır bulunmasıyla kollukta alınan ifadesi şöyledir: Başvurucu;

i. Trakya Üniversitesinde okumakta iken 2008 yılında okulu bırakıp kendi isteğiyle PKK/KCK silahlı terör örgütüne katılmak için önce Van'a, oradan da yasa dışı yollardan İran'a geçip İran üzerinden örgüte katıldığını, kampta askerî ve siyasi eğitim aldığını kabul etmiştir.

ii. 6 yıl boyunca örgüt üyesi olarak Irak'ta Kandil sahasında kalıp savaşçı olarak faaliyet yürüttüğünü, Türkiye'de herhangi bir silahlı eyleme katılmadığını, o zamandan beri ailesiyle görüşmediği için hakkında kayıp ihbarı yapılmış olabileceğini söylemiştir.

iii. Olay günü kullandığı otomobili 3-4 gün kadar önce İzmir'in Bornova ilçesinde park hâlinde ve anahtarı üzerindeyken görüp çaldığını, olay yerinde arazi üzerinde ele geçirilen sırt çantalarından haberdar olmadığını, üzerinde ele geçirilen sürücü belgesinin ve polise ibraz ettiği nüfus cüzdanının kendisine Kuzey Irak'taki PKK/KCK kampında örgüt yöneticileri tarafından verildiğini, bu belgelerin sahte olduğunu ve bunları güvenlik güçlerine yakalanmamak için taşıdığını ifade etmiştir.

iv. Başvurucu ayrıca PKK/KCK kampında mağaranın çökmesi nedeniyle bacağından yaralandığını, Irak'ta tedavi gördüğü hâlde iyileşmemesi üzerine örgüt yöneticilerinin tedavi olması için kendisini 5-6 ay önce Türkiye'ye gönderdiklerini ancak yakalanma korkusuyla tedavi olamadığını ve geldiğinden beri İzmir, Manisa, Aydın ve Balıkesir'de dolaştığını, son 4-5 gündür Kuşadası ve Didim'de bulunduğunu belirtmiştir.

v. 17/8/2014 tarihinde gezmek için Söke'ye geldiğini, burada tanıdığı ve görüştüğü kimse olmadığını, örgütten ayrılmadığını ve hâlen örgüt üyesi olduğunu, tedavi olup tekrar örgüte katılmak istediğini ancak yakalandığını, etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istemediğini ve serbest kaldığında tekrar örgüte katılacağını ifade etmiştir.

13. Başvurucu tutuklanması istemiyle sevk edildiği Söke Sulh Ceza Hâkimliğindeki müdafiinin de hazır bulunduğu sorgusunda önceki ifadesini tekrar etmiştir. Yapılan sorgusunun ardından başvurucu 18/8/2014 tarihinde tutuklanmıştır.

14. Adına nüfus cüzdanı ve sürücü belgesi düzenlenen O.Y.K.nın İzmir'de oturduğu tespit edilerek 18/8/2014 tarihinde ifadesi alınmıştır. O.Y.K. ifadesinde; bir süre önce inşaat işinde çalışmak üzere Kuzey Irak'a gidip Süleymaniye'de 4-5 ay kadar kaldığını, oradayken nüfus cüzdanını kaybettiğini ancak ilgili makamlara bu durumu bildirmediğini, Türkiye'ye döndüğünde İzmir'de kimliğini yenilediğini, sonradan yine kimliğini kaybedip tekrar kimlik çıkarttığını belirtmiştir. Ayrıca adına kayıtlı sürücü belgesi olduğunu, bu belgeyi de kırılması üzerine parçalayıp attığını ancak sürücü belgesini kaybetmediğini, başvurucuyu tanımadığını söylemiştir.

15. Başsavcılık, adli emanete alınan nüfus cüzdanları ve sürücü belgesi üzerinde inceleme yapılarak bunların sahte olup olmadığı ve aldatıcılık özelliklerinin bulunup bulunmadığının tespit edilmesi için İzmir Polis Kriminal Laboratuvarı Müdürlüğüne talimat yazmıştır.

16. İzmir Polis Kriminal Laboratuvarı Müdürlüğünce düzenlenen 4/9/2014 inceleme tarihli raporda şu tespitlere yer verilmiştir:

i. Tetkik konusu üç nüfus cüzdanının ve bir adet sürücü belgesinin kâğıt (kart) kalitesinin, belgelerde basılı bulunan matbu ibarelerin, şekil ve desenlerin baskı teknikleri ile mühür görüntüleri yönlerinden laboratuvar arşivindeki orijinal nüfus cüzdanı ve sürücü belgesi örneklerine uyum sağlamadığı ve bu belgelerin tamamen (külli) sahte olduğu,

ii. Belgelerin düzenli bir yapıya sahip olması ve belgelerdeki fotoğraf üzerine gelecek şekilde oluşturulmuş soğuk mühür izi olması nedeniyle bu belgelerin tamamen (külli) sahte olduğu ilk nazarda ve kolaylıkla dikkati çekmeyeceğinden aldatma (iğfal) kabiliyetini haiz olduğu kanaatine varıldığı belirtilmiştir.

17. Başsavcılık, olay yerinden ayrılan K.A. ile başvurucu arasında bağlantı olup olmadığının belirlenmesi için araştırma yapılması hususunda kolluğa talimat vermiştir. Yapılan araştırma sonucunda K.A.nın öz yeğeni olan E.A.nın da PKK/KCK terör örgütüne katıldığı iddiasıyla hakkında yakalama kararı olduğu bilgisine ulaşılmıştır. Bunun üzerine Başsavcılık dere kenarında bulunan sırt çantasında ele geçirilen iki ayrı kişi adına düzenlenmiş nüfus cüzdanlarındaki fotoğrafların ve O.Y.K. adına düzenlenmiş olup başvurucunun üzerinde ele geçirilen sürücü belgesi ile başvurucunun kolluğa ibraz ettiği nüfus cüzdanındaki fotoğrafların K.A.nın öz yeğeni E.A.ya ait fotoğraflarla karşılaştırılması için talimat yazmıştır.

18. Ankara Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünce düzenlenen 13/10/2014 inceleme tarihli raporda, K.A.nın öz yeğeni E.A.ya ait fotoğraflar ile sırt çantasında ele geçirilen iki ayrı nüfus cüzdanındaki fotoğrafların tam uyarlık derecesinde aynı kişiye ait olduğu tespitine yer verilmiştir.

19. Ankara Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünce düzenlenen 16/10/2014 inceleme tarihli raporda da olay yerinde ele geçirilen iki nüfus cüzdanının, başvurucunun ibraz ettiği nüfus cüzdanının ve başvurucu üzerinde ele geçirilen sürücü belgesinin laboratuvar arşivindeki nüfus cüzdanı ve sürücü belgesi örnekleriyle karşılaştırıldığı belirtilmiştir. Sonuç olarak aralarında renk tonu, baskı tekniği ve kalitesi, mühür izinin yapısı ve içeriği, güvenlik unsurları ve mikroskobik diğer unsurlar yönünden belgelerin birbirlerinden farklılık gösterdiği, bu belgelerin orijinal olmayıp külliyen sahte olduğu ve sahteliklerinin ilk nazarda ve kolaylıkla dikkati çekmeyeceği, bu nedenle aldatma kabiliyetini haiz olduğu tespitlerine yer verilmiştir.

20. Soruşturma kapsamında ele geçirilen sırt çantalarında tüketilmiş gıdaların ambalajları bulunmuş, bunların üzerindeki barkot numaralarıyla ilgili yapılan araştırmada gıdaların 23/7/2014 tarihinde S.A. adına kayıtlı kredi kartı ile Söke'deki dükkânlardan satın alındığı ve S.A.nın da K.A.nın öz yeğeni olan E.A.nın amcası olduğu tespit edilmiştir.

21. Kolluk araştırmasında ayrıca başvurucunun kullandığı otomobilin İzmir'de M.Y. tarafından kiralandığı, otomobildeki küresel konumlama sistemi (GPS) kayıtlarına göre otomobille İzmir, Kuşadası, Söke ve Didim çevresinde sürekli dolaşıldığı ve otomobilin İzmir güzergâhı üzerinde kamu binalarının olduğu belirlenmiştir. M.Y. hakkında yakalama kararı çıkarılmış ve durumun İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilmesi üzerine ilgili birimlerce bu konuda ayrı bir çalışma başlatılmıştır.

22. Kiralanan otomobil ve otomobilin güzergâhıyla ilgili olarak yapılan araştırmalar sonucu İzmir'de görevli kolluk birimleri tarafından tutanak düzenlenmiştir. Bu tutanağa göre otomobilin 16/8/2014 tarihinde Çiğli ilçesinde bir alışveriş merkezine park edildiği, işyeri kayıtlarından başvurucunun yanında kimliği belirlenemeyen başka bir kişiyle burada alışveriş yaptığının anlaşıldığı, otomobilin kiralandığı 15/8/2014 tarihinden sonra gidilen güzergâhlarda ve yakınlarında askerî yerleşkelerin, bu yerlere bağlı mühimmat depolarının ve bazı kamu kurumlarının da yer aldığı belirlenmiştir. İlgili tutanakta, otomobildeki kişilerin belirtilen yerlerde keşif amaçlı dolaştıkları değerlendirilmiştir.

23. Arazi üzerinde ve araçta ele geçirilen çantalardaki materyallerin bomba düzeneği yapımında kullanılıp kullanılmadığı hususunda kolluğun yaptığı incelemede bu materyallerin telefon şarj etmek için kullanıldığı belirlenmiş, olay yeri çevresinde yapılan araştırmada bomba düzeneklerine rastlanmamıştır.

24. Soruşturma kapsamında adına kayıtlı kredi kartı ile işlem yapılan S.A. ve olay yerinde görülen K.A. yakalanmıştır.

25. K.A. soruşturma evresinde alınan ifadelerinde; evine gitmek için olay yerinde bulunan demir kapıyı açarak yoluna devam ettiğini, kapı kilidinin anahtarının kendisinde olduğunu, olay gecesi kapıyı açıp otomobiline gittiği esnada polislerce görüldüğünü, olay sırasında aracında oğlu Se.A. ve yeğeni Y.A.nın da bulunduğunu, başvurucuyu tanımadığını, olay yerinde ele geçirilen çantaları kendisinin bırakmadığını savunmuştur. K.A. Söke Sulh Ceza Hâkimliğince 12/11/2014 tarihinde tutuklanmıştır.

26. Adına kayıtlı kredi kartı ile işlem yapılan S.A. soruşturma evresinde alınan ifadelerinde; kredi kartını kendisinin ve eşinin kullandığını, kartını başkasına vermediğini, olay yerinde ele geçirilen hazır gıdaların haberi olmadan evinden alınmış olabileceğini, başvurucuyu tanımadığını ve yeğeni E.A.nın terör örgütüne katıldığını önceden duyduğunu ancak onunla ve ailesiyle görüşmediklerini savunmuştur.

27. Başsavcılık 21/11/2014 tarihli iddianameyle başvurucu ve K.A. ile S.A.nın yeğeni olan E.A. hakkında PKK/KCK silahlı terör örgütüne üye olma ve resmî belgede sahtecilik suçlarından, K.A., M.Y. ve S.A. hakkında ise bu örgüte yardım etme isnadıyla Söke 1. Ağır Ceza Mahkemesine (Mahkeme) kamu davası açmıştır. İddianamede başvurucunun örgüt üyeliğine dair kabul içeren savunmaları olduğu ve kendisinde ele geçirilen O.Y.K. adına düzenlenmiş sahte nüfus cüzdanı ile sürücü belgesini taşıyıp kullandığı tespitine yer verilmiştir. Diğer yandan iddianamede; K.A. ve S.A.nın yeğeni olan E.A. hakkında örgüt üyeliği suçundan yakalama kararı olması, olay yerindeki sırt çantalarından çıkan cüzdanda para bulunması ve K.A. ile S.A.nın yeğeni olan E.A.nın fotoğraflarının kullanıldığı nüfus cüzdanlarının ele geçirilmesi hususlarından yola çıkılarak E.A.nın da örgüt üyesi olduğu, sahte nüfus cüzdanlarının kendisine ait olduğu ve olay yerinde olup sonradan kaçtığı sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca S.A. ve K.A.nın E.A. ile irtibat kurup ona lojistik destek sağladıkları, E.A.yı gizledikleri, M.Y.nin de başvurucuya otomobil kiralayıp örgüte yardımda bulunduğu ifade edilmiştir.

28. Mahkemenin E.2014/263 sayılı davası dokuz celsede tamamlanmış, başvurucunun duruşmalarda hazır bulunma talepleri reddedilerek duruşmalara katılımı Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile sağlanmaya çalışılmıştır. 3/2/2015 tarihli ilk celsede başvurucu, kendisine okunan Olay Tutanağı ve ekspertiz raporlarına karşı huzura getirilmedikçe beyanda bulunmayacağını ifade etmiştir.

29. Aynı celsede savunma yapan K.A.; ağabeyi S.A. ile iş ortaklığı olduğunu, aynı kredi kartını kullandıklarını, olayda ele geçirilen malzemelerle ilgisi olmadığını ve başvurucuyu tanımadığını söyleyerek önceki savunmalarını tekrar etmiştir. S.A. da savunmasında; kardeşi K.A. ve yeğeni E.A. dışında davada adı geçen diğer kişileri tanımadığını, kardeşi K.A. ile aynı evde kaldıklarını, olayla ilgisi bulunmadığını söylemiştir. Bu savunmalar başvurucudan sorulduğunda görüntü ve sesin gidip gelmesi nedeniyle söylenenleri duyamadığını belirtmiştir.

30. Soruşturma evresinde adli emanete alınan nüfus cüzdanları bu celsede huzura getirilerek Mahkeme heyetince incelenmiş, başvurucunun ibraz ettiği nüfus cüzdanına ilişkin olarak Duruşma Tutanağı'nda şu tespitlere yer verilmiştir:

"Söke Adli emanetinin 2014/415 sırasında kayıtlı bulunan [O.Y.K. adına] düzenlenen nüfu[s] [cüzdanının] gönderildiği anlaşıldı, yapılan incelemede; ...

...seri numaralı nüfuz cüzdanı üzerinde sol üst köşede İzmir KPL Tetkik konusu Uz. Dlg: 2014/2810 ibarelerinin bulunduğu kulakçık sağ alt köşesinde ise Ankara KPL belge, Uzm: 14/2973 sayılı etiketin bulunduğu, fotoğraf üzerindeki soğuk damganın gözle görüldüğü, nüfus cüzdanının PVC ile kaplı olduğu, üzerinde sanık Serkan Şahin'e ait olduğu anlaşılan fotoğraf bulunduğu, TC kimlik numarasının [...], baba isminin [M.], ana adının [N.], doğum yerinin [K.], doğum tarihinin [...], nüfusa kayıtlı olduğu ilin [İ.], ilçenin [B.], mahallesinin [E. Mahallesi] olduğu, nüfus cüzdanının arka kısmında nüfus idaresine ait renkli mühür ve ıslak imza bulunduğu, bu haliyle nüfus cüzdanının sahteliğinin ilk bakışt[a] anlaşılamadığı anlaşıldı okundu dosyasına konuldu."

31. Başvurucu müdafii; Mahkemece yapılan gözleme ilişkin beyanında, Olay Tutanağı'nda tam olarak yansıtılmasa da durumdan şüphelenilmesi üzerine başvurucunun nüfus cüzdanına el konulduğunu, bu nedenle belgenin iğfal kabiliyeti konusunda şüphe bulunduğunu söylemiştir. Diğer yandan ekspertiz raporunda incelemeye konu nüfus cüzdanları ile laboratuvardaki orijinal nüfus cüzdanı örneği arasında renk tonu, baskı tekniği ve kalitesi, mühür izinin yapısı, içeriği ve güvenlik unsurları yönünden fark olduğu belirtildiği hâlde belgenin iğfal kabiliyetinin olduğuna ilişkin tespitte bulunulmasının çelişki arz ettiğini, dolayısıyla söz konusu belgelerin İstanbul Adli Tıp Kurumuna gönderilerek iğfal kabiliyetlerinin bulunup bulunmadığı hususunda yeniden rapor aldırılmasını, ayrıca celse arasında nüfus cüzdanının kendilerine de gösterilmesini ve incelenmesine izin verilmesini talep etmiştir. Mahkeme bu talebi reddetmiştir. Ret gerekçesi şu şekildedir:

"Ekspertiz raporları ve suça konu belgenin iğfal kabiliyetinin bulunup bulunmadığı hususunda asıl yetkili kişinin hâkim olması dikkate alınarak sanık müdafinin söz konusu taleplerinin reddine [karar verilmiştir.]"

32. 10/3/2015 tarihli ikinci celsede, Olay Tutanağı'nı düzenleyen üç kolluk görevlisinin tanık sıfatıyla ifadeleri alınmıştır. Tanıklar ifadelerinde Olay Tutanağı içeriğini tekrar etmişler, başvurucunun kimliğini alıp sorgulama yaptıklarını, olay yerindeki sırt çantalarını bulduktan sonra başvurucunun da çelişkili cevaplar vermesi üzerine onu karakola götürdüklerini, burada başvurucunun kendilerine gerçek kimliğini ve PKK/KCK terör örgütü üyesi olduğunu söylediğini aktarmışlardır.

33. Başvurucunun üzerinde ele geçirilen sürücü belgesi bu celsede adli emanetten alınıp huzura getirilerek Mahkeme heyetince incelenmiş, söz konusu belgeye ilişkin olarak Duruşma Tutanağı'nda şu tespitlere yer verilmiştir:

"Söke Adli Emanetinin 2014/415 sırasında kayıtlı bulunan [...] nüfusuna kayıtlı [...] seri numaralı ve [...] numaralı sürücü belgesinin gönderildiği anlaşıldı, sürücü belgesinin incelenmesinde; sol üst köşesinde İzmir KPL, Tetkik konusu uz.blg:2014/28 ibaresi bulunan kağıt yapıştırılmış olduğu, sürücü belgesinin [O.Y.K.] adına düzenlendiği, TC kimlik nosunun [...], verildiği il/ilçe [...], belge numarasının [...], veriliş tarihinin [...], nüfusa kayıtlı olduğu il/ilçe; [...], mahalle/köy; [...], cilt: [...], sayfa; [...] kütük; [...], Baba adı; [...], Ana adı; [...], doğum yeri tarihi; [...], kan grubu; [...], düzenleyen [...], AF No: [...] o[l]duğu, sürücü belgesinin sağ alt ön yüzünde Ankara KPL belge Uzm 14/2973 tektik yazısının bulunduğu, etiketinin yapıştırılmış olduğu, nüfus cüzdanı üzerinde sanık Serkan Şahin'e ait fotoğrafın bulunduğu, fotoğraf ve belge üzerinde soğuk damganın mevcut olduğu, belgedeki sahteciliğin ilk bakışta anlaşılamayacağı gözlemlendi, dosyasına konuldu."

34. Başvurucu; bu celsede ifadeleri alınan tanıkları göremediğini, söylediklerini duyamadığını belirtmiştir. Başvurucu müdafii ise aleyhe beyanları kabul etmemiştir. Başvurucu savunmasında devamla Duruşma Tutanağı'na yazılan ifadelerden anladığı kadarıyla savunma yapacağını, tanık beyanlarını kabul etmediğini söylemiştir.

35. Diğer yandan kolluk makamlarının yaptığı araştırmalarda 6/4/2008 tarihinde ihbar üzerine Şırnak'ta yakalanan ve PKK/KCK silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan hakkında ayrı dava açılan T.K.nın ifadelerinde örgüte katılım süreciyle ilgili olarak başvurucu hakkında da beyanlarda bulunduğu tespit edilmiştir. T.K. ve ifadesinde adı geçen kişilere dair araştırma raporları da bilgilendirme amacıyla dosyaya sunulmuştur. T.K. söz konusu ifadesinde; başvurucu ile İstanbul'daki Gazi Mahallesi'nde tanıştığını, başvurucunun İstanbul'da gerçekleştirilecek olan "Edi Bese" mitingine Edirne'den bir grupla gelip sonra geri döndüğünü, İstanbul Demokratik Toplum Partisi (DTP) il teşkilatına gittiğinde başvurucuya kırsala gitmek istediğini söylediğini, başvurucunun da kendisine Edirne'de polisler tarafından aranması nedeniyle kaçtığını, kendisinin de kırsala gideceğini, bu nedenle birlikte gidebileceklerini ve yardımcı olacağını söylediğini aktarmıştır. T.K. ayrıca iki gün DTP il teşkilatı binasında kaldıktan sonra örgütün dağ kadrosuna eleman temin eden E. adlı kişinin başvurucuya para verdiğini, başvurucunun da bu parayı kendisine verip bir gün sonra Van'a giden otobüse ayrı koltuklardan bilet almasını isteyip yol boyunca kendisiyle konuşmamasını söylediğini, birlikte Van'a gittikten sonra yanlarına gelip kendilerini yönlendiren, kendilerine para ve telefon temin eden K. adlı kişi vasıtasıyla başka kişilerle irtibata geçip önce bir köye, oradan da kaçakçıların yardımıyla İran'a gittiklerini belirtmiştir.

36. Yargılama devam etmekte iken 1/7/2015 tarihinde İzmir'in Gaziemir ilçesindeki bir alışveriş merkezi önündeki rutin polis kontrolü sırasında bir kişi durumundan şüphelenilmesi üzerine yakalanmış ve bu kişinin üzerinde plastik patlayıcı ele geçirilmiştir. C.D. adını kullanan bu kişinin gerçek kimliği sonradan G.S. olarak tespit edilmiştir. Kriminal Polis Laboratuvarları Dairesi Başkanlığının 13/7/2015 tarihli raporuna göre başvurucunun yakalandığı yerin yakınındaki arazide ele geçirilen sırt çantalarından çıkan gazeteler üzerindeki parmak izlerinin de G.S.ye ait olduğu tespit edilmiştir. Söz konusu rapor da dosyaya sunulmuştur.

37. Başvurucunun 20/10/2015 tarihli celsede müdafiinin hazır bulunmasıyla yaptığı savunması şu şekildedir:

"Ben Trakya Üniversitesinde okuyordum, 2008 yılında üniversitede okurken hem okuldaki yönetim hem de çevredeki çeşitli öğrenci gruplarından bana Kürt olduğum için baskı yapılıyordu, ailemle de aramda problemler vardı, derslerim de kötüydü, ben de öğrenciliği bırakarak tanıdığım şahıslar vasıtası ile Van Başkale bölgesinden kaçakçılık işleri ile uğraşan şahıslar ile birlikte Türkiye'den çıkış yaptım, amacım Kuzey Irak bölgesine yerleşmekti, artık orada yaşamayı düşünüyordum, Kandil'in köyleri olarak bilinen bölgeye intikal ettim, orada kısa adıyla bilinen kürdistan demokratik çözüm partisi olarak bilinen partinin üyeleri ile birlikte faaliyet göstermeye başladık, bu parti Irak'ta seçimlere giren ve faaliyet gösteren yasal bir partidir, ben de bu partinin faaliyetlerine katıldım, bu partinin Kandil'de belediyeleri vardır, asayiş birimleri vardır, ben bu partinin asayiş birimlerinde çalıştım, ayrıca seçim çalışmalarında faaliyet gösterdim, yaklaşık 6-7 yıl o bölgede kaldım, 6-7 yıl boyunca Süleymaniye'de, Kandilin köylerinde ve Hevler'de kalmıştım, PKK terör örgütü ile herhangi bir bağlantıya geçmedim, PKK terör örgütü üyeleri ile herhangi bir iş birliğim olmadı, Kuzey Irak (Kandil'in köyleri) bölgesinde üzerimize taş düştü, bu nedenle ayağım kırıldı, bu sebeple tedavi olmak için Türkiye'ye hatırladığım kadarı ile Yüksekova bölgesinden giriş yaptım, Söke'de yakalanmadan 4-5 ay önce Türkiye'ye giriş yapmıştım, Kandil'de olduğum dönemde Türkiye'ye yönelik herhangi bir eyleme katılmadım, ailemin benim hakkımda kayıp aranıyor ilanı verdiğini düşündüğüm için o bölgede sınır ötesinde bu sahte kimlik işleri ile uğraşan kişiler vardı, ben de bu kimliği o kişilerden temin ettim, ele geçirilen kimlikte bulunan fotoğraftaki kişiyi ben tanımıyorum, yakınımda bulunduğu iddia edilen çanta ile alakam yoktur, bu çantanın bana ait olmadığını daha önce söylemiştim, sanık [M.Y.yi] Kuzey Irak bölgesinde görmüştüm, daha doğrusu Süleymaniye'de görmüştüm, [M.Y.] orada inşaat işleri yapıyordu, [M.Y.nin] terör örgütü üyesi olduğunu zannetmiyorum, oraya çalışmak için gelen bir insandı, sanık [K.A.yı] cezaevinden tanırım, ilk defa Aydın cezaevinde gördüm, diğer sanıkları tanımıyorum, ben ilk başta Kuzey Irak bölgesine gittiğimde PKK terör örgütü üyeleri ile görüştüm, 1 hafta kadar onların yanında kaldım, ancak o bölgeye gelmemin sebebinin örgüte katılmak olmadığını söyledim, oradaki kişiler de beni anlayışla karşıladılar, onların yanında olduğum dönemde kod adı kullandım, çünkü oradaki PKK örgüt üyeleri şahıslara isimleri ile hitap etmiyorlardı, benim kod adım [A. idi], ben de sorun olmasın diye kabul ettim, bana yanımızdan ayrılana kadar bu adı kullanırsın dediler, ... olay günü yakalandığı[m] ... aracı Türkiye'ye döndükten sonra [M.Y.] aracılığı ile kiraladım, yakalanma tarihimden birkaç gün önce [M.Y.] ile telefonda görüştüm, bana kiralık araç bulmasını söyledim, o da ... plakalı araç ile Kuşadası'na geldi, orada bana aracı verdi, [M.Y.] ile Süleymani bölgesinde daha önce birkaç kez iş münasebetiyle görüşmüştük, [T.K.yı] tanıyorum, sınırı birlikte geçmiştik, kaçakçılık faaliyeti yapan kişiler ile birlikte geçmiştik, [T.K.nın] okuduğunuz beyanlarını kabul etmiyorum, kendisini aklamak için söylemiş olabilir, PKK terör örgütü üyeleri ile birlikte kaldığım dönemlerde [T.K. da] vardı, hatırladığım kadarı ile ben PKK terör örgütü üyeleri ile birlikteyken [T.K.] kaçmıştı, ... yakalandığım günün ertesi günü Kuzey Irak'a geri dönmeyi düşünüyordum, Kuşadası'ndan Didim'e gidecektim, yolda ihtiyaç için durmuştum, o sırada polis memurları beni aldılar, ... yakalandığım sırada yanımda 700 dolar, 300 TL ve bir cep telefonu vardı, bunların hepsine el konuldu, ... bu para bana aittir, sağlık masraflarım için harcayacaktım ...

... Ben PKK terör örgütü üyesi değilim, emniyette pişman olmadığımı söyledim, çünkü ortada pişmanlık gerektirecek bir suç yok, emniyette yakalanmasaydım geri döneceğimi söylemiştim, PÇDK'ye geri dönecektim, bunu kastetmiştim"

38. Başvurucu 10/11/2015 tarihli celsede, olay yerindeki gazetelerde parmak izi bulunan ve Gaziemir'de plastik patlayıcı ile yakalanan G.S.yi tanımadığını, aracı M.Y.den Kuşadası'nda aldığını, İzmir'de gezerken otostop çeken başka kişileri de aracına aldığını savunmuştur.

39. Mahkeme yapılan yargılama sonucunda 19/11/2015 tarihinde K.A. ve S.A.nın atılı suçtan beraatlerine, yakalanamayıp savunmaları alınamayan E.A. ile M.Y. hakkındaki davaların ayrılmasına karar vermiştir. Başvurucu hakkında ise silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 10 yıl 6 ay hapis cezasına, resmî belgede sahtecilik suçundan 3 yıl hapis cezasına hükmedilmiştir.

40. Başvurucu; kabul etmediği hâlde duruşmaya katılımının SEGBİS aracılığıyla sağlanmaya çalışıldığı, sahteciliğe konu belgelerin huzurda incelenmesine olanak sağlanmadığı ve iğfal kabiliyetinin belirlenmesi açısından Adli Tıp Kurumundan rapor alınmadığı, atılı suçlardan beraat kararı verilmesi gerektiği, hukuka aykırı şekilde temel cezaların alt sınırdan uzaklaşılarak ve takdirî indirim nedenleri uygulanmayarak hüküm kurulduğu gerekçeleriyle temyiz isteminde bulunmuştur. Cumhuriyet savcısı da K.A. ve S.A. hakkındaki beraat hükümlerini aleyhe temyiz etmiştir.

41. Yargıtay 16. Ceza Dairesi 26/5/2016 tarihinde K.A. ve S.A. hakkındaki hükümlerin onanmasına, başvurucu hakkında her iki suçtan kurulan hükümlerin ise bozulmasına karar vermiştir. Başvurucu hakkındaki bozma kararı şu şekildedir:

"[D]uruşmalardan önce SEGBİS sistemiyle savunma yapmak istemediklerini ve mahkemede hazır bulunarak savunma yapmak istediklerini beyan eden sanığın müdafiinin de aynı yöndeki talebine rağmen duruşmada hazır bulundurulmayarak SEGBİS sistemiyle alınan savunma ile hüküm kurularak CMK 196/2 maddesine muhalefet etmek suretiyle savunma hakkının kısıtlanması,

3- Kabul ve uygulamaya göre de;

a) Sanığın 18.08.2014 tarihinde kollukta müdafii huzurunda alınan savunmasında yakalandığında üzerinde bulunan sahte kimlik ve sürücü belgesinin Kuzey Irak'ta bulunan kampta örgüt yöneticileri tarafından, rahat hareket edebilmek ve güvenlik güçleri tarafından yakalanmamak amacıyla kendisine verildiğini beyan etmesi karşısında, örgüt faaliyeti çerçevesinde işlendiği anlaşılan resmi belgede sahtecilik suçundan tayin olunan cezanın 3713 sayılı Kanunun 5. maddesi uyarınca yarı oranında artırılmaması suretiyle eksik ceza tayini,

b) TCK’nın 53. maddesinde düzenlenen hak yoksunluklarının uygulanması bakımından, Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 E. 2015/85 sayılı iptal kararının gözetilmesi lüzumu,

Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları ile duruşmalı inceleme sırasında ileri sürdüğü temyiz sebepleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, Cumhuriyet savcısının temyizinin kapsamına göre sanığın resmi belgede sahtecilik suçundan CMUK'nın 326/son maddesi uyarınca ceza miktarı yönünden kazanılmış hakkının saklı tutulmasına ..."

42. Bozma kararından sonra Mahkeme, İzmir'de 1/7/2015 tarihinde plastik patlayıcı ile yakalanan G.S. hakkında yürütülen soruşturmanın akıbetini İzmir Cumhuriyet Başsavcılığından sorulması için talimat yazmıştır. Gönderilen cevap yazısında, G.S. hakkında İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesine dava açıldığı belirtilmiştir. Yazı ekinde; İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen 2015/60131 sayılı soruşturma sonucunda 7/4/2016 tarihinde G.S. hakkında 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun'a aykırılık, resmî belgede sahtecilik, silahlı terör örgütüne üye olma, tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma veya el değiştirme suçları ile devletin birliğini ve ülke bütünlüğü bozma suçuna teşebbüsten açılan davaya dair iddianameye yer verilmiştir. Anılan iddianamede, G.S.nin başvurucu ile ilişkilendirilen eylemi ve sonrasında G.S.nin yakalanmasına kadar gerçekleşen eylemler şu şekilde aktarılmıştır:

"Şüpheli [G.S.] alınan beyanlarında 2010 yılı Mart ayında Suriye ülkesinde PYD'ye katıldığını bu tarihten sonra 26-27.06.2015 tarihine kadar Türkiye'ye gelmediğini, 01.07.2015 tarihinde yakalandığında bacaklarının arasında ele geçirilen içerisinde bomba malzemeleri bulunan çantanın kendisine ait olmadığını beyan etmiş ise de, beyanlarının inkara yönelik savunmadan ibaret olduğu, şüpheli [G.S.nin] 16.08.2014 tarihinde Çiğli [...] Alışveriş Merkezine de tespit edilen görüntülerinden, 17.08.2014 tarihinde Söke İlçesi Yenikent Mah. Kuşadası Çevre Yolu Karakaşlar Maden Ocağı girişinde arazide ağaçlar arasında bulunan [...] plaka sayılı [...] marka oto içerisinde yakalanan [A.] Kod - [başvurucu] Serkan Şahin ile birlikte ele geçirilen malzemeler üzerindeki parmak izlerinden, şüpheli [G.S.nin] o tarihten beri Türkiye'de olduğu, ... şüphelinin ayrıca 21-22.06.2015 ve 25.06.2015 tarihlerinde Çiğli 2. Ana Jet Üs komutanlığına ait servis araçlarını takip etmesi, 29.06.2015 günü Çiğli 2. Ana Jet Üs Komutanlığı yakın çevresinde uzun süre gezindiğinin kamera kayıtları ile tespit edilmesi, 17.08.2014 tarihinde Söke ilçesinde yakalanan terör örgütü mensubu Serkan Şahin ile birlikte [...] plaka sayılı [...] marka oto ile 16.08.2014-17.08.2014 tarihleri arasında Çiğli 2. Ana Jet Üs komutanlığı etrafında 7 tur atmaları, her iki olayda da şüpheliler üzerinden sahte kimliklerin ve bomba yapımında kullanılabilecek malzemelerin ele geçirilmesinden, şüpheli [G.S.nin] 2014 yılı Ağustos ayı başından beri eylem yapmak amacıyla İzmir ilinde bulunduğu, eylemde kullanılmak üzere temin edilmiş 5 adet 1,5 litrelik pet şişelere konulmuş C4 patlayıcı maddelerin ve bunları patlatmakta kullanılacak alıcı ve verici devreler, kablolar, ateşleyici kapsüller ve cep telefonunun Gaziemir İlçesi Sarnıç Çamlık Caddesi yanında bulunan ağaçlık alana önceden gömüldüğü, uzun süre keşif çalışmaları yapan şüpheli [G.S.] tarafından 01.07.2015 günü saat 20.30 sıralarında, hava kararmak üzereyken bu patlayıcı maddelerin, [G.S.nin] aynı gün öğle saatlerinde Buca ilçesinde [...] işyerinden satın almış olduğu yeşil saplı spatula ile Çamlık Caddesi üzerinde bulunan ağaçlık alandan spatula ile kazılıp çıkarıldığı ve şüpheli [G.S.nin] sürekli sırtında taşıdığı siyah renkli sırt çantası içerisine konulduğu, şüphelinin Çamlık Caddesinden sırtında çanta ile yürüyerek Menderes Caddesi üzerinde bulunan [...] Düğün Salonu yanından [...] plaka sayılı [...] minibüse bindiği, şüphelinin minibüse binmeden önce üzerinde taşıdığı tabancanın bir vatandaş tarafından görülmesi ve Asayiş Yunus Ekibine haber verilmesi üzerine şüphelinin içerisinde bulunduğu [...] minibüsün Gaziemir [...] Alışveriş Merkezi önünde durdurulduğu, arka koltukta oturan ve verilen eşkale uyan şüpheli [G.S.nin] koltuğun yan tarafına bir şey attığının görülmesi üzerine atılan şey kontrol edildiğinde tabanca olduğunun anlaşıldığı ve şüphelinin minibüsten indirildiği, şüphelinin oturduğu koltuğun önünde bacaklarının arasında bulunan siyah renkli çanta açıldığında içerisinde C4 patlayıcılar ve diğer bomba malzemelerinin bulunduğu ..."

43. Bozmadan sonra yapılan yargılama dört celsede tamamlanmıştır. Başvurucu savunmasının alındığı, esas hakkındaki mütalaanın sunulduğu ve hükmün kurulduğu oturumlarda hazır edilmiştir. 8/9/2016 tarihinde müdafiinin de hazır bulunmasıyla yaptığı savunmasında başvurucu; bozma ilamından önceki oturumda örgüt üyesi olmadığına dair savunmasını tekrar ettiğini, kollukta verdiği ifadeyi kabul etmediğini, Başsavcılıkta hiç ifade vermediğini, aynı davada birlikte yargılandığı diğer kişileri tanımadığını beyan etmiştir. Mahkemece dosyada bulunan tüm belgeler okunduğunda, aleyhe olan hususları kabul etmediğini söylemiştir.

44. Aynı celsede başvurucu müdafii, bozma öncesi yargılamaya katılan Mahkeme başkanının ve üyesinin Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması üyesi oldukları gerekçesiyle sonradan meslekten çıkarıldıklarını, sahte olduğu iddia edilen nüfus cüzdanlarının kendilerine verilmediğini ve belgeleri inceleme imkânı tanınmadığını ifade etmiş; önceki Mahkeme heyetinin durumunun dikkate alınarak bu belgelerin huzurda incelemelerine imkân tanınmasını istemiştir. Başvurucu müdafii ayrıca G.S. hakkındaki soruşturmanın başvurucu hakkındaki dava ile ilgili olmadığını ve İzmir'de yürütülen soruşturmaya başvurucu hakkındaki iddianamede yer verilmediğini ileri sürmüştür.

45. 1/12/2016 tarihli üçüncü celsede başvurucu müdafii, 8/9/2016 tarihli celsedeki benzer talebinin yanı sıra nüfus cüzdanının ve sürücü belgesinin Adli Tıp Kurumuna gönderilerek iğfal kabiliyetleri olup olmadığı hususunda rapor alınmasını talep etmiştir. Mahkeme başvurucu müdafiinin talebinin reddine dair ara kararı vererek yargılamaya devam etmiştir. Ret gerekçesi şu şekildedir:

"Yargıtay Bozma ilamı dikkate alınarak ve daha önce sahteciliğe konu belgelerle ilgili mahkemenin inceleme yapmış olması ve bu hususun mahkemenin görevinde ve gözleminde bulunması, belgelerle ilgili incelemenin mahkeme heyeti tarafından yapılması gerektiği, bu konuda da daha önceki celselerde belgelerin aldatma kabiliyeti konusunda mahkemece inceleme yapıldığı anlaşılmakla ilgili belgelerin Adli Tıp Kurumuna gönderilerek rapor alınması talebinin reddine karar verildi."

46. Mahkeme 19/1/2017 tarihinde, başvurucunun atılı suçlardan bozmadan önceki hükümlerle cezalandırılmasına ve hükmen tutukluluk hâlinin devamına hükmedilmiştir. Mahkûmiyet kararında, başvurucunun üzerine atılı suçlara ve PKK/KCK silahlı terör örgütüne ilişkin genel açıklamalara yer verilmiştir. Öte yandan Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararına atıf yapılarak sahtecilik suçuna konu belgenin iğfal kabiliyeti olup olmadığının belirlenmesinin öncelikle mahkemeye ait bir yetki olduğu, olayın oluş şeklinin ve belgelerin ne şekilde kullanıldığının hâkim tarafından değerlendirilerek sahteciliğin ilk bakışta anlaşılır olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Anılan kararda, belge aslının huzura getirtilerek özelliklerinin incelenmesi gerektiği ancak iğfal kabiliyeti konusunda tereddüt oluştuğu takdirde uzman bilirkişiden rapor alınacağı vurgulanmıştır.

47. Mahkemenin gerekçesinin mahkûmiyet kararının sübutuna, hukuki nitelendirmesine ve sonuç cezaların belirlenmesine ilişkin kısmı şöyledir:

"Tüm dosya kapsamı ile sanığın soruşturma aşamasındaki ifadeleri, [T.K.] beyanları, Ankara Kriminal Polis Laboratuvarının 16/10/2014 tarih[li] ve [...] sayılı uzmanlık raporu, dosya arasında mevcut kamera kayıtları, parmak izi inceleme raporları, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2015/60131 sayılı soruşturma dosyası bir arada incelendiğinde; sanığın mahkememiz huzurunda atılı suçlamaları reddeden savunmalarının, suçtan kurtulmaya yönelik olduğu anlaşılmış ve bu aşamada sanık savunmalarına itibar edilmemiştir. Şöyle ki; her ne kadar sanık PKK terör örgütüne katılmadığını, üyesi olmadığını belirtmiş ise de başka bir soruşturma nedeniyle ifadesi alınan ve bir örneği dosyamızda mevcut olan ifade tutanaklarına göre [T.K.] örgüte katılış öyküsünde kısaca; Bursa'dan İstanbul'a kaçtığını, burada Trakya Üniversitesinde okuyan Serkan ile görüştüğünü, ona kırsala çıkmak istediğini söylediğini, Serkan'ın bu konuda kendisine yardımcı olacağını söyleyerek kendisine 'ben yarın PKK'ya katılmak için Van'a gidiyorum, benimle birlikte gel' dediğini, bunun üzerine PKK terör örgütünde faaliyet göstermesi için örgüte adam gönderen [E.] isimli kişinin kendisine ve Serkan'a para verdiğini, Serkan ile birlikte bu para ile aynı otobüste seyahat yaptıklarını, Serkan'ın yakalanırsak ikimiz de yakalanmayalım bu nedenle ayrı yerlerden otobüse binelim ve yan yana oturmayalım dediğini, bu şekilde Van iline geldiklerinde indiklerini ve bir lokantanın önünden iki kişinin kendilerini alarak sınırı geçtiklerini, kendisinin bir süre sonra örgütten kaçtığını beyan ettiği görülmüştür.

Bunun dışında sanık yine önceki beyanlarında yakalandığı sırada kullandığı aracı İzmir ilinden çaldığını beyan etmişse de mahkememizde hakkında tefrik kararı verilen diğer sanık [M.Y.] aracılığı ile aracı kiraladığını, [M.Y.nin] örgüt üyesi olmadığını belirtmiştir. Yapılan araştırmada Mardin Emniyet Müdürlüğü tarafından gönderilen yazı cevabında dosyası tefrik edilen sanık [M.Y.nin] özgeçmiş raporunun Nusaybin kırsalında ölü olarak ele geçirilen örgüt mensuplarından elde edilen dökumanlar içerisinde bulunduğu, yakalanan bazı örgüt mensubu şahısların beyanlarına göre sanık [M.Y.nin] örgütün Nusaybin kanadında yer alan militanlardan olduğunun değerlendirildiği belirtilmiştir.

Ayrıca İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen bir soruşturma uyarınca Gaziemir'de, İzmir Emniyet Müdürlüğü Bomba İmha ve İnceleme Şube Müdürlüğü tarafından hazırlanan rapor uyarınca üzerinde ve çantasında 12.073 gram ağırlığında C4 plastik patlayıcı madde yapımına olanak sağlayan, ayrıca el yapımı bombalarda ve bunların tetiklemesinde kullanılan argümanlar olduğu halde yakalanan dosya şüphelisi [G.S.nin] parmak izinin sanık Serkan'ın yakalandığı sırada yanında bulunan çanta içerisindeki bazı dökümanlarda tespit edilmesi, sanığın diğer sanık [M.Y.] aracılığı ile kiraladığını belirttiği[...] plakalı aracın yapılan GPRS incelemesinde 16.08.2014 ve 17.08.2014 tarihlerinde özellikle Çiğli bölgesinde bulunması ve Çiğli Ana Jet Üssü Komutanlığı çevresinde sanığın bu araç ile keşif amaçlı olduğu değerlendirilen toplam 7 tur atmış olmasının da sanığın PKK terör örgütüne üye olduğunu destekler nitelikte olduğu görülmüştür.

Tüm bu nedenler göz önüne alındığında sanığın örgüt ile irtibat halinde olduğu, soruşturma aşamasındaki ikrarının itibar edilebilir olduğu, [T.K.nın] beyanlarında geçtiği üzere sanığın örgüte katılmak amacı ile yurtdışına çıktığı, yine bu şahsın da örgüte katılmasına yardım ederek terör örgütüne adam kazandırdığı, sanık ile [T.K.] arasında herhangi bir husumet tespit edilememiş olması nedeni ile [T.K.nın] beyanlarının güvenilir olduğunun anlaşıldığı, yukarıda açıkca anlatıldığı üzere sanığın [M.Y.] ve [G.S.] ile arasındaki mevcut ilişkisi göz önüne alındığında sanığın üzerine atılı suçun sübuta erdiği mahkememiz tarafından anlaşılmıştır.

...

 [S]anığın üzerine atılı resmi belgede sahtecilik suçu ile ilgili olarak sanığın atılı suçu işlediğine dair ikrarının bulunduğu, sahte olduğunu bildiği halde bu belgeyi kullandığı anlaşılmış [...] nüfus cüzdanı üzerinde sanık Serkan Şahin'e ait fotoğrafın bulunduğu, fotoğraf ve belge üzerinde soğuk damganın mevcut olduğu, belgedeki sahteciliğin ilk bakışta anlaşılamayacağı gözlemlenmiş, bu gözlem ile birlikte sanık beyanı ve Ankara Kriminal Polis Laboratuvarının 16/10/2014 tarih[li] ve [...] sayılı uzmanlık raporu dikkate alınarak sanığın sübuta eren suçu yönünden 5237 sayılı TCK'nın 204. maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilmiştir. Sanığın alt sınırdan belirlenen cezası üzerinden 18.08.2014 tarihinde kollukta müdafii huzurunda alınan savunmasında yakalandığında üzerinde bulunan sahte kimlik ve sürücü belgesinin Kuzey Irak'ta bulunan kampta örgüt yöneticileri tarafından, rahat hareket edebilmek ve güvenlik güçleri tarafından yakalanmamak amacıyla kendisine verildiğini beyan etmesi karşısında, örgüt faaliyeti çerçevesinde işlendiği anlaşılan resmi belgede sahtecilik suçundan tayin olunan cezadan 3713 sayılı Kanunun 5. maddesi uyarınca yarı oranında arttı[rı]m yapılarak sonuç ceza tespit edilmiştir.

...

... [S]anığın belirtilen eylemlerinin açıklandığı üzere örgüt üyeliği kapsamda bulunduğu ve bu konu da sanığın ikrarı yanında tüm dosya içeriği düşünüldüğünde sanığın üzerine atılı suç nedeniyle belirtildiği üzere 5237 sayılı TCK'nın 314/2, 3713 TMK'nın 3.maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verilmiş, sanığın cezasının belirlenmesi aşamasında sanığın mensubu olduğu terör örgütünün eylem gücü, [T.K.nın] beyanlarına göre sanığın sosyal ilişkilerini kullanarak üyesi olduğu örgüte aynı zamanda eleman kazandırma şeklinde de hizmette bulunması, dosyası tefrik edilen diğer sanık [M.Y.] aracılığı ile kiraladığını belirttiği [...] plakalı aracın yapılan GPRS incelemesinde 16.08.2014 ve 17.08.2014 tarihlerinde özellikle Çiğli bölgesinde bulunması ve Çiğli Ana Jet Üssü Komutanlığı çevresinde sanığın bu araç ile keşif amaçlı olduğu değerlendirilen toplam 7 tur atmış olması hususları bir arada düşünüldüğünde sanığın kastı, amaç ve saiki, meydana gelen tehlikenin ağırlığı dikkate alınarak cezası yasal asgari hadden uzaklaşılarak tesis edilmiş, bununla birlikte sanık hakkında geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama aşamasındaki davranışları, sanığın atılı suç nedeniyle herhangi bir pişmanlık göstermemesi, bu durumun atılı suçu sonrasında da işlemeye devam edeceği konusunda mahkememizde kanaat oluşturması, dolayısıyla verilecek cezanın sanığın geleceği üzerinde ki etkisinin de dikkate alınması nedeniyle takdiren TCK 62. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmiş[tir]."

48. Başvurucu; silahlı örgüt üyeliği suçundan hakkında beraat kararı verilmesi gerektiğini, sahtecilik suçuna konu belgelerin kendilerine verilmediğini ve bu belgeleri incelemelerine olanak tanınmadığı gibi Adli Tıp Kurumundan uzmanlık raporu alınması gerektiği hâlde rapor alınmadığını, hukuka aykırı olarak temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak belirlendiğini ve takdirî indirim nedenlerinin uygulanmadığını ileri sürerek duruşmalı inceleme yapılması talebiyle hükümleri yeniden temyiz etmiştir.

49. Yargıtay 16. Ceza Dairesi 12/12/2017 tarihinde hükümlerin onanmasına karar vermiştir. Kararda ayrıca hükmolunan cezaların süreleri itibarıyla yasal şartları oluşmadığı gerekçesiyle duruşmalı inceleme talebi reddedilerek dosya üzerinden inceleme yapıldığı belirtilmiştir.

50. Başvurucu, Yargıtay ilamından 6/2/2018 tarihinde haberdar olduğunu ifade ederek 20/2/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

1. Kanun Hükümleri

51. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Silâhlı örgüt" kenar başlıklı 314. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

 (2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir."

52. 5237 sayılı Kanun'un "Resmi belgede sahtecilik" kenar başlıklı 204. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Bir resmi belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmi belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmi belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır."

53. 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 4. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Aşağıdaki suçlar 1 inci maddede belirtilen amaçlar doğrultusunda suç işlemek üzere kurulmuş bir terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlendiği takdirde, terör suçu sayılır:

a) Türk Ceza Kanununun 79, 80, 81, 82, 84, 86, 87, 96, 106, 107, 108, 109, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 118, 142, 148, 149, 151, 152, 170, 172, 173, 174, 185, 188, 199, 200, 202, 204, 210, 213, 214, 215, 223, 224, 243, 244, 265, 294, 300, 316, 317, 318 ve 319 uncu maddeleri ile 310 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan suçlar."

54. 3713 sayılı Kanun'un 5. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:

"3 ve 4 üncü maddelerde yazılı suçları işleyenler hakkında ilgili kanunlara göre tayin edilecek hapis cezaları veya adlî para cezaları yarı oranında artırılarak hükmolunur."

2. Yönetmelik Hükümleri

55. 11/10/1984 tarihli ve 18542 sayılı Emniyet Genel Müdürlüğü Merkez ve Bölge Kriminal Polis Laboratuvarları Teknik Hizmet Yönetmeliği'nin "Laboratuvar Uzmanlık Bölümlerinin Görevleri" başlıklı 12. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Laboratuvar bölümlerinde uzmanlık konuları ile ilgili olarak aşağıdaki hizmetler yapılır;

...

b. Sahtecilik Bölümü:

...

 (8) Belgeler üzerinde; ilave, silme, kazıma ve benzeri usullerle meydana getirilen tahrifat veya bütünüyle sahte olarak yapılmış olan düzenlemelerde, iğfal kabiliyeti, suç unsurlarının teşekkülü ve şekil şartları bakımından görüş bildirmek,

 (9) Her an sahteciliğe konu olabilen pasaport, şoför ehliyetnamesi, nüfus hüviyet cüzdanı ve benzeri belgelerin düzenlenmesinde kullanılan soğuk damga, mühür, kaşe ve yetkililerin imza örneklerini, ilgili birimlerden talep ederek, arşivleyip, mukayese işlemleri için hazır bulundurmak."

3. Yargıtay Kararları

56. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 9/10/2012 tarihli ve E.2011/8-335, K.2012/1804 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Resmî belgenin sahte olarak düzenlenmesi ya da gerçek bir resmi belgenin değiştirilmesi eyleminin sahtecilik suçunu oluşturabilmesi için, düzenlenen ya da değiştirilen belgenin gerçek bir belge olduğu konusunda kişiyi yanıltıcı nitelikte olması gerekir. Aldatıcılık özelliği suçun temel unsuru olup, özel bir incelemeye tabi tutulmadıkça gerçek olmadığı anlaşılamayan belge, sahte belge olarak kabul edilmelidir. Sahteciliğin kişileri aldatacak nitelikte (nesnel) olup olmadığı ve beş duyuyla ilk bakışta anlaşılabilir olup olmadığı kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır.

Ceza Genel Kurulunun 14.10.2003 gün ve 232-250 sayılı kararında da, belgenin nesnel olarak aldatıcılık yeteneğinin bulunması, aldatma keyfiyetinin belgeden objektif olarak anlaşılması gerektiği, muhatabın hatasından, dikkatsizlik veya özensizliğinden kaynaklanan fiili iğfalin, aldatma yeteneğinin varlığını göstermeyeceği belirtilmiştir. Bu noktada sahteciliğe konu olan belgenin aldatma yeteneği olup olmadığının tartışılması ve belirlenmesi öncelikle yargılamayı yürüten mahkemeye ait olup, hakim olayın çıkış, oluş ve akışını, düzenlenen belgelerle yapılan işlemleri göz önüne alarak, sahteciliğin kolaylıkla anlaşılıp anlaşılamayacağını bizzat saptamalı ve sonucuna göre belgelerde aldatma yeteneği olup olmadığını takdir ve tespit etmelidir.

Görüldüğü gibi, mahkemece, suçun konusunu oluşturan belge aslı getirtilerek resmi belgede bulunması gereken başlık, sayı, tarih, imza, mühür gibi zorunlu öğelerin incelenmesi, nesnel olarak aldatma gücü olup olmadığının saptanması, duraksama halinde ise; mahkemeye yardımcı olma ve aydınlatma bakımından konusunda uzman bilirkişinin görüşüne başvurulmasında zorunluluk vardır.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Sanık [A.nın], eşine ait pasaportu inceleme dışı sanık [H.ye] kullandırmak suretiyle [H.] ve üç çocuğunun yurt dışına çıkışını sağladığı, Berlin Tegel Havalimanında yapılan kontrolde Alman görevlileri tarafından sahte olduğu tespit edilen pasaporta el konularak Türkiye’ye yalnızca sınırdışı işlemlerine ilişkin kayıtların gönderildiği anlaşılan somut olayda, sanık tarafından [H.] ile çocuklarının yurt dışına çıkmasını sağlamak için Gaziantep Havalimanı görevlilerine gösterilen ve çıkış işlemlerinde kullanılan pasaportun aldatma yeteneğinin olup olmadığının mahkemece değerlendirilmesi amacıyla, Alman yetkilileri tarafından sahte olduğu ilk kontrollerde belirlenen ve el konulan suç konusu belgenin getirtilerek incelenmesi, öncelikle aldatma yeteneği bulunup bulunmadığının mahkemece belirlenmesi, duraksama halinde bu yönde uzman bilirkişiden rapor alınması ve sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, eksik araştırma ile resmi belgede sahtecilik suçundan mahkûmiyet kararı verilmesinde isabet bulunmamaktadır.

Bu itibarla, aldatma yeteneği olup olmadığının belirlenmesine yönelik olarak sahtecilik suçuna konu olan belgenin getirtilip incelenmesi gerektiğinden, sahtecilik suçundan mahkûmiyete ilişkin yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir."

57. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 22/5/2018 tarihli ve E.2016/21-38, K.2018/241 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Sanığın, satın aldığı kamyon karşılığında [...] Pınarbaşı Şubesine ait, keşidecisi [A.A.], keşide tarihi 23.12.2008, bedeli 24.250 Lira olan suça konu çeki ciro etmeden mağdur [M.O.ya] verdiği, adı geçen mağdurun, ortağı olan diğer mağdur [S.Y.] ile birlikte söz konusu çekin karşılığının olup olmadığını öğrenmek için ilgili bankanın Gatem Şubesine gittikleri, banka görevlisinin çekin sahte olabileceğinden şüphelenerek çek hesabının bulunduğu aynı bankanın Pınarbaşı Şubesinden konu hakkında bilgi istemesi üzerine, ilgili şube tarafından yapılan inceleme sonucunda suça konu çekin sahte olduğunun anlaşıldığı olayda; çek üzerinde çek hesabının ait olduğu görünen banka şubesi tarafından bahse konu çekin tamamen sahte olduğunun bildirilmesi, çek üzerinde herhangi bir tahrifatın bulunmaması, çekin sahte olduğunun ibraz edildiği banka görevlisince ilk bakışta anlaşılamaması ve mahkemece 29.09.2010 tarihli oturumda suça konu çek aslı getirtilerek özelliklerinin duruşma tutanağına geçirilip incelenmesinden sonra, sanık hakkında mahkûmiyet hükmü kurulması karşısında; Ceza Genel Kurulu kararlarında da belirtildiği gibi belgedeki sahteliğin aldatma kabiliyetini haiz olup olmadığının öncelikle mahkemece değerlendirilmesi, duraksama hâlinde ise bilirkişi raporu alınması gerektiği göz önüne alındığında, tamamen sahte olan ve üzerinde herhangi bir tahrifat iddiası bulunmayan çek aslını bizzat duruşmada inceleyip mahkûmiyet hükmü kuran mahkemenin çekin aldatma kabiliyetinin bulunduğuna kanaat getirdiği, dosya içerisinde bulunan çek aslının sahteliğinin ilk bakışta fark edilemediği, mevcut hâliyle aldatma yeteneğinin bulunduğu anlaşıldığından, suça konu çek üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına gerek olmadığı, çekin aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığına ilişkin mahkemece yapılan inceleme ve karar gerekçesinin yeterli olduğu kabul edilmelidir."

58. Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 19/1/2011 tarihli ve E.2010/12390, K.2011/152 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Mahkemenin, 25.10.2005 tarihli emniyet kriminal raporundaki bulgulara göre sahte plaka ve suça konu belgelerinin aldatma kabiliyeti bulunduğunun kabulü karşısında, tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiş[tir.]"

59. Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 5/11/2013 tarihli ve E.2013/23191, K.2013/16043 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Dosya arasında bulunan nüfus cüzdanı aslının heyetimizce yapılan incelemesinde aldatma kabiliyeti bulunduğu belirlenerek yapılan inceleme;

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma neticelerine uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine ... [karar verilmiştir.]"

60. Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 16/4/2018 tarihli ve E.2016/997, K.2018/3563 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Resmi belgede sahtecilik suçuna ilişkin aldatma kabiliyeti yönünden; dosya içerisinde mevcut suça konu diploma sureti üzerinde Heyetimizce yapılan gözlemde, belge üzerinde yazılan bir kısım yazıların italik olarak el yazısı şeklinde yazılmış olması nedeniyle, belgedeki 'diplama' şeklinde yazılan bölümlerin, ilk bakışta 'diploma' olarak anlaşıldığı, belgenin taşıdığı diğer özellikler ve kullanım şekli itibarıyla aldatma yeteneğine haiz olduğu cihetle, belgenin bu yönden aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığının mahkemece yeniden değerlendirilmesine yönelik bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir."

B. Uluslararası Hukuk

1. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi

61. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Adil yargılanma hakkı" kenar başlıklı 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

 “Herkes davasının, …cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, adil, … görülmesini isteme hakkına sahiptir.”

2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı

62. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrası kapsamında, hakkaniyete uygun yargılanmanın temel unsurlarından birinin de yargılamanın çelişmeli olmasına (Rowe ve Davis/Birleşik Krallık [BD], B. No: 28901/95, 16/2/2000, § 60) dikkat çektikten sonra Sözleşme'deki hakların etkili bir biçimde korunması için davaya bakan mahkemelerin tarafların dayanaklarını, iddialarını ve delillerini etkili bir biçimde inceleme görevi olduğunu belirtmektedir (Dulaurans/Fransa, B. No: 34553/97, 21/3/2000, § 33).

63. AİHM'e göre silahların eşitliği ilkesi ise taraflara, talep ve açıklamalarını diğer tarafa nazaran dezavantajlı olmayacak şekilde ileri sürebilmeleri için fırsat verilmesini gerektirdiğini ifade etmektedir (Kress/Fransa, B. No: 39594/98, 7/6/2001, § 72).

64. Sözleşme'nin 6. maddesinin hakkaniyete uygun yargılanma hakkını garanti altına aldığını hatırlatan AİHM; kendisinin görevinin -delillerin elde edilme ve tartışılma yöntemi dâhil olmak üzere- yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığını, bu bağlamda başvurucunun delilin özgünlüğü ile çelişme ve onun kullanımına karşı itirazlarını sunma imkânına kavuşup kavuşmadığını, çelişmeli yargı ve iddia makamı ile savunma arasında silahların eşitliği ilkelerine saygı gösterilip gösterilmediğini değerlendirmek olduğunu ifade etmektedir. AİHM'e göre yargılamanın hakkaniyete uygun yürütülüp yürütülmediği değerlendirilirken delilin kalitesinin dikkate alınması gerekir. Elde edildiği koşulların delilin doğruluğu ve güvenilirliği üzerinde şüphe oluşturup oluşturmadığı hususu da buna dâhildir. Bir delilin başka delillerle desteklenmemesi tek başına yargılamanın hakkaniyetini zedelemese de delilin güçlü olması ve güvenilirliği konusunda riskin bulunmamasıyla orantılı olarak destekleyici delil ihtiyacı da zayıflar (Bykov/Rusya [BD], B. No: 4378/02, 10/3/2009, § 90; Kobiashvili/Gürcistan, B. No: 36416/0614/3/2019, § 56).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

65. Anayasa Mahkemesinin 6/10/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

1. Silahların Eşitliği ve Çelişmeli Yargılama İlkelerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

66. Başvurucu, sahtecilik suçuna konu belgelerin adli emanetten getirtilip incelemelerine imkân sağlanması müdafii tarafından talep edildiği hâlde Mahkemece belgelerin verilmediğini belirtmiştir. Diğer taraftan sonraki yargılamada önceki heyetin yetersiz gözlemiyle yetinildiğini, belgelere dair düzenlenen adli raporların tespit ve değerlendirmelerinde tutarsızlık ve çelişkiler olduğunu, bu nedenle belgelerin iğfal kabiliyeti olup olmadığı hususunda yeniden rapor aldırılmasını talep etmesine rağmen bu talebinin de reddedildiğini belirterek silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

67. Anayasa’nın 36. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

i. Kabul Edilebilirlik Yönünden

68. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

ii. Esas Yönünden

 (1) Genel İlkeler

69. Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca herkes "iddia", "savunma" ve "adil yargılanma" hakkına sahiptir. Anayasa'nın anılan maddesinde adil yargılanma hakkından ayrı olarak iddia ve savunma hakkına birlikte yer verilmesi, taraflara iddia ve savunmalarını mahkeme önünde dile getirme fırsatı tanınması gerektiği anlamını da içermektedir (Mehmet Fidan, B. No: 2014/14673, 20/9/2014, § 37).

70. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin tarafı olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen silahların eşitliği ilkelerine Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Bu itibarla anılan ilkenin adil yargılanma hakkının kapsam ve içeriğine dâhil olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Anılan ilkeye uygun yürütülmeyen bir yargılamanın hakkaniyete uygun olması olanaklı değildir (Mehmet Fidan, § 38).

71. Silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32). Bu usul güvencesi gereğince uyuşmazlığın her iki tarafına da savunmasının temel dayanağı olan delilleri sunma imkânı tanınmasını kapsamaktadır (Yüksel Hançer, B. No: 2013/2116, 23/1/2014, § 18).

72. Diğer taraftan belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilmek istenen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi esasen derece mahkemelerine aittir. Mevcut yargılamada sunulan delilin geçerli olup olmadığını ve delil sunma ve inceleme yöntemlerinin yasaya uygun olup olmadığını denetlemek Anayasa Mahkemesinin görevi kapsamında olmayıp bu husustaki görev başvuru konusu yargılamanın bütünlüğü içinde adil olup olmadığının değerlendirilmesidir (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi, B. No: 2013/1213, 4/12/2013, § 27). Silahların eşitliği ilkesi kapsamında yapılacak inceleme de başvuru konusu yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığının değerlendirilmesidir (Yüksel Hançer, § 19).

73. Anayasa Mahkemesinin görevi, herhangi bir davada bilirkişi raporu veya uzman mütalaasının gerekli olup olmadığına karar vermek değildir. Bilirkişi raporu benzeri delillerin kabul edilebilirliği ve değerlendirilmesi hususları derece mahkemelerinin yetkisi dâhilindedir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, § 68). Mahkemenin görevi delillerin sunulması da dâhil olmak üzere başvuru konusu yargılamanın bütünlüğü içinde adil olup olmadığını değerlendirmektir. Kural olarak hâkim ya da mahkeme, bilirkişi incelemesi yaptırmak zorunda olmadığı gibi bilirkişilerce hazırlanan raporlarla da bağlı değildir. Derece mahkemesi, bilirkişi mütalaasına uymayan bir karar da verebilir (Yahya Murat Demirel ve Hüsnü Barbaros Olcay, B. No: 2013/7996, 17/2/2016, § 54).

74. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebilmesi için silahların eşitliği ilkesi ışığında taraflara tanık delili de dâhil olmak üzere delillerini sunma, inceletme noktasında uygun imkânların tanınması ve yargılamaya etkin katılımlarının sağlanması gerekir. Bu anlamda delillere ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsiz olma iddiaları da yargılamanın bütünü kapsamında değerlendirilecektir. Ceza davaları ile medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin davaların usul kuralları da dâhil olmak üzere yargılamanın tüm aşamalarında silahların eşitliği ilkesinin güvence altına alınarak adil yargılanma hakkının korunması hukuk devleti olmanın bir gereğidir (Mustafa Kupal, B. No: 2013/7727, 4/2/2016, §§ 50, 51, 52).

 (2) İlkelerin Olaya Uygulanması

75. Derece mahkemelerince yapılan değerlendirmelere göre başvurucunun üzerine atılı resmî belgede sahtecilik suçunun kanuni unsurunun gerçekleşebilmesi için söz konusu belgelerin aldatma kabiliyetlerinin bulunması gerektiğinden somut olayda bu hususun tespiti önem arz etmektedir.

76. Somut olayda başvurucu; müdafiinin dosyadaki belgeleri inceleyip örnek alma yetkisi bulunduğunu, adli emanette bulunan ve sahtecilik suçuna konu olan nüfus cüzdanı ve sürücü belgesinin müdafiinin talebi doğrultusunda Mahkeme huzurunda müdafiye inceletilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca Olay Tutanağı'na göre yakalama işlemini yapan kolluk görevlilerinin kimliğin sahte olduğundan şüphelendiklerini, yargılama yapan hâkimlerin mesleki kıdemleri itibarıyla ve sonradan meslekten çıkarılmış olmaları nedeniyle söz konusu belgelere dair gözlemlerine itibar edilemeyeceğini, ekspertiz raporlarında belgelerin orijinalleriyle mukayese edildiğinde aralarında farklılıklar gözlemlendiği belirtildiği hâlde iğfal kabiliyetleri olduğuna dair tespitte bulunulmasının çelişkili bir yorum olduğunu, bu nedenle yeniden rapor alınması gerektiğini ileri sürmüştür. Başvurucunun bu talepleri, istikrar kazanan yargısal kararlara göre sahte belgenin aldatma kabiliyetini takdir etme yetkisinin yargılamayı yapan mahkemede olduğu, bozmadan önceki yargılamada yapılan gözlem ve tespitlerin yeterli ve ekspertiz raporlarıyla uyumlu olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir.

77. Mahkemece suça konu belgelerin asılları adli emanetten getirtilmiş, başvurucu müdafiinin de hazır bulunduğu oturumlarda belgelerin nesnel özellikleri Duruşma Tutanağı'na yazılmış ve bu özellikler ile belgelerin orijinal hâllerinde bulunması gereken yasal unsurlar birlikte değerlendirilerek belgelerin aldatma kabiliyetinin bulunduğu değerlendirilmiştir. Başvurucu müdafii belge asıllarının incelenmek üzere kendisine de verilmesini talep etmişse de söz konusu belgeler, aşamalarda başvurucunun asıllarını görmediği, dosyaya başka bir kişi ya da makam tarafından sunulan belgeler olmayıp soruşturma evresinde bizzat başvurucunun ibraz ettiği ve üst aramasında ele geçirilen belgelerdir. Başvurucu, kolluğun belgeleri kendisinden almadığına ya da üst aramasında ele geçirilmediğine dair itirazı da bulunmamaktadır. Ayrıca belgelerin incelendiği tarih itibarıyla görevli ve yetkili mahkeme heyeti tarafından belgelerin özelliklerine dair yapılan nesnel tespitlere somut olarak neden itibar edilemeyeceği, belgelerin nesnel özelliklerine dair tespitlere hangi nedenlerle itiraz edildiği ve belgelerin müdafi tarafından da incelenmesi gerektiği hususu açıklanmamıştır.

78. Diğer taraftan sahteciliğe konu belgelerin asıllarının getirtilerek duruşmada nesnel özelliklerinin incelenmesi sonucunda aldatma kabiliyetinin olup olmadığının öncelikle mahkemece takdir edilmesi, Yargıtay içtihatlarında öteden beri kabul gören delil değerlendirme yöntemidir. Kaldı ki somut olayda Mahkemenin değerlendirmesi, soruşturma evresinde alınan ve sahte belgelerin orijinalleriyle kıyaslanması sonucu aldatma kabiliyetinin belirleneceğine dair mevzuat hükümlerine uygun şekilde düzenlenen 4/9/2014 ve 16/10/2014 inceleme tarihli ekspertiz raporlarıyla da uyumludur.

79. Bununla birlikte Olay Tutanağı'nda başvurucunun ibraz ettiği nüfus cüzdanının sahteliğinden şüphelenildiğine dair bir anlatıma rastlanmamıştır. Ayrıca söz konusu belgelerin laboratuvar arşivinde bulunan orijinallerinden teknik özellikleri itibarıyla farklı olmasının bu belgelerin sahte olmasından kaynaklandığı, raporda belgelerin düzenli bir yapıya sahip olması ve belgelerde fotoğraf üzerine gelecek şekilde oluşturulmuş soğuk mühür izi olması dikkate alınarak bu belgelerin sahteliğin ilk bakışta ve kolaylıkla dikkati çekmeyeceğine ve aldatma (iğfal) kabiliyetinin bulunduğuna dair tespitlerin tutarlı ve Olay Tutanağı içeriğiyle uyumlu olduğu Mahkemece değerlendirilmiştir (bkz. §§ 30, 33, 47).

80. Mahkemenin belgeyle ilgili alınan raporlar ile belge üzerinde başvurucu ve müdafiinin huzurunda yaptığı gözlemler doğrultusunda belgenin incelenmek üzere başvurucuya verilmesi ve belge üzerinde yeniden inceleme yapılarak rapor alınması talebinin reddedilmesine ilişkin kararının makul gerekçe taşıdığı, yeterli güvenceleri içeren bir usul çerçevesinde verildiği ve usule ilişkin imkânlar noktasında taraflar arasında farklı muamele yapılmadığı görülmektedir. Öte yandan başvurucunun temyiz aşaması da dâhil yargılamanın tüm aşamalarında her türlü itirazını dile getirme olanağına sahip olduğu anlaşılmıştır.

81. Sonuç olarak suça konu belgenin sahteliğinin belirlenmesi açısından silahların eşitliği ilkesine aykırı ve delilin inceletilmesi noktasında başvurucuyu dezavantajlı konuma düşüren bir uygulamanın varlığından söz etmek mümkün değildir. Somut delillerini sunma ve inceletme noktasında başvurucuya uygun imkânlar tanınmıştır. Dolayısıyla yargılamanın bütünlüğü içinde silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine yönelik bir ihlalin bulunmadığının açık olduğu sonucuna varılmıştır.

82. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

2. Duruşmada Hazır Bulunma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

83. Başvurucu, bozmadan önce yapılan yargılama sırasında duruşmalara bizzat katılmak istediği hâlde bu talebi reddedilerek sürekli SEGBİS aracılığı ile duruşmalara katılımının sağlanmaya çalışıldığını, bozmadan sonra yeni bir delil toplanmadan ve araştırılmasını istediği hususlara dair talepleri yerine getirilmeden sadece usulen duruşmalarda hazır edildiğini belirtmiştir. Bu nedenle bozma ilamına konu olan ihlalin bozmadan sonraki yargılamada giderilmediğini ve SEGBİS uygulaması nedeniyle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

84. Bireysel başvurunun ikincil niteliğinin bir sonucu olarak olağan kanun yollarında ve mahkemeler önünde ileri sürülmeyen iddialar ile bu mahkemelere sunulmayan bilgi ve belgeler bireysel başvuru konusu edilemez (Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 20).

85. Somut olayda bozmadan sonra yapılan duruşmalarda bizzat hazır edilen başvurucunun ihlale neden olduğunu ileri sürdüğü SEGBİS aracılığı ile duruşmalara katılımının sağlanmaya çalışıldığına ilişkin iddialarını bozmadan sonraki yargılama sürecinde ve temyiz dilekçesinde dile getirmediği, bu iddialarına ilişkin bilgi veya belge sunmadığı ve böylece başvuru yollarını usulüne uygun tüketmediği anlaşılmıştır.

86. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

3. Aleni Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

87. Başvurucu, Yargıtay 16. Ceza Dairesinin temyiz incelemesini duruşmalı yapmaması nedeniyle aleni yargılanma hakkının kısıtlandığını ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

88. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının temel unsurlarından biri de Anayasa'nın 141. maddesinde düzenlenen, yargılamanın açık ve duruşmalı yapılması ilkesidir. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında ilk derece mahkemeleri önünde duruşmalı yargılama yapılıp karar verildikten sonra kanun yolu incelemesinin dosya üzerinden yapılması hâlinde adil yargılanma hakkının ihlalinden söz edilemeyeceğine karar vermiştir (Nevruz Bozkurt, B. No: 2013/664, 17/9/2013, § 32; Ali İlhan Bayar, B. No: 2013/725, 19/11/2014, §§ 44-46; Mustafa Doğan, B. No: 2014/1836, 28/9/2016, §§ 66-68).

89. Somut olayda başvurucu, ilk derece mahkemesinde duruşmalı olarak yargılandığından temyiz incelemesi sırasında ayrıca duruşma yapılmamasının aleni yargılanma hakkına aykırılık oluşturmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

90. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

4. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

91. Başvurucu, Yargıtayın onama kararının gerekçesiz olduğunu belirterek gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

92. Gerekçeli karar hakkı, yargılamada ileri sürülen tüm iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir (Mehmet Yavuz, B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51). Kanun yolu incelemesi yapan mercinin yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya aynı atıfla kararına yansıtması kararın gerekçelendirilmiş olması bakımından yeterlidir (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 57).

93. Somut olayda kanun yolu incelemesi sonucunda verilen kararda, değerlendirme konusu derece mahkemesi hükmü ve gerekçesinin uygun bulunduğu dikkate alındığında gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlalin bulunmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.

94. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

5. Adil Yargılanma Hakkı Kapsamındaki Diğer İhlal İddiaları

a. Başvurucunun İddiaları

95. Başvurucu; atılı suçlardan mahkûmiyetine yeterli delil bulunmadığını ve beraatine karar verilmesi gerekirken cezalandırıldığını, iddianamede yer almayan eylemlerden dolayı ve örgüt üyeliği suçundan hukuka aykırı olarak alt sınırdan uzaklaşılmak suretiyle ceza verildiğini ve her iki suçtan verilen cezalar için -duruşmalara yansıyan olumsuz davranışları olmadığı hâlde- takdirî indirim uygulanmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

96. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren yorum, uygulama ve sonuçlar Anayasa Mahkemesinin denetim yetkisi kapsamındadır (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).

97. Somut olayda başvurucunun yargılama aşamalardaki savunmaları, sahteciliğe konu belgeler üzerindeki Mahkemenin gözlemi ve incelemesi, adli raporlar, davası ayrılan ya da haklarında ayrı dava açılan diğer sanıkların başvurucuyla olan bağlantıları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmek suretiyle bir karar verildiği ve başvurucunun kovuşturma evresindeki inkâra yönelik savunmalarına itibar edilmediği anlaşılmıştır. Başvurucunun PKK/KCK silahlı terör örgütü üyesi olduğu ve örgüt yöneticileri tarafından verilen sahte belgeleri gizlenmek amacıyla taşıdığı ilk derece mahkemesince kabul edilmiştir. Diğer taraftan başvurucuya okunup diyeceklerinin sorulduğu delillerin sübuta erip ermediği, temel cezanın belirlenmesi takdirinin -kural olarak- derece mahkemelerine ait olduğu açıktır. Dolayısıyla bu hususların değerlendirilmesinde derece mahkemesinin somut olayda başvurucunun örgüt üyesi olduğuna, örgüte mensubiyetinden dolayı pişmanlık duymadığına, serbest kaldığında yeniden örgüte katılacağına, örgüt yöneticileri tarafından verilen sahte belgeleri gizlenmek amacıyla taşıdığına dair soruşturma evresindeki ikrarına, belgelere dair gözlemlerine ve adli raporlara, örgütün tehlikelilik derecesine, başvurucuyla bağlantılı diğer kişilerin örgütsel konumlarına ve başvurucunun eylemiyle ilişkili eylemlerine dair tespitlere itibar etmesinin keyfî ve temelsiz olmadığı görülmektedir.

98. Başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar, mahkemelerce delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup mahkeme kararlarında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir hususun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.

99. Başvurucu tarafından ileri sürülen ihlal iddialarının yukarıda belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu sonucuna varıldığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Bireysel Başvuru Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

100. Başvurucu; Yargıtay ilamının tebliğ edilmediğini, bu durumun bireysel başvuru hakkının kullanılmasını engellediğini belirterek anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

101. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu bağlamda başvurucunun iddiası bireysel başvuru hakkı kapsamında incelenmelidir.

102. Bireysel başvuru, kamu gücü kullanan otoritelerin işlem ve eylemleri sonucu bazı anayasal hakları ihlal edilenler tarafından gerekli olağan hukuk yolları tüketildikten sonra ihlalin tespiti ve giderilmesi amacıyla Anayasa Mahkemesine başvuru imkânı tanıyan anayasal bir haktır. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolunun anayasal hak ve özgürlüklerin kapsamını belirlemenin, yeknesak bir hak ve özgürlükler hukukunun tüm ülkeye egemen olmasını sağlamanın yanı sıra bireysel mağduriyetleri giderme işlevi de bulunmaktadır (Ruhi Abat, B. No: 2014/4724, 7/3/2019, § 48).

103. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (3) numaralı ve 48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 59. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca başvurucunun başvuruda ileri sürdüğü hak ihlali iddialarını temellendirecek belgelerin onaylı örneklerini Anayasa Mahkemesine sunma yükümlülüğü bulunmaktadır (benzer yöndeki Anayasa Mahkemesi kararları için bkz. S.S.A., B. No: 2013/2355, 7/11/2013, § 38; Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20). Başvurucunun başvuruya dayanak belgeleri herhangi bir nedenle sunamaması hâlinde bunun gerekçesini belirtmesi, varsa buna ilişkin bilgi ve belgeleri başvuru formuna eklemesi gerekir. Anayasa Mahkemesinin başvurucunun gerekçelerini haklı bulması hâlinde ve gerekli gördüğü takdirde bu bilgi ve belgeleri resen toplama (ilgili kurum ve kuruluşlardan isteme) yetkisi de bulunmaktadır. Ancak anılan yetkinin varlığı, ilgili kurum ve kuruluşların ilgililere söz konusu bilgi ve belgeleri vermemesine gerekçe yapılamaz (Ruhi Abat, § 49).

104. Bireysel başvuru, hak ve özgürlüklerin korunmasının en önemli araçlarından biridir. Bu nedenle idari ve yargısal kuruluşlar, temel hak veya özgürlüklerinin ihlal edildiğini düşünen kişilerin bu yola başvurmalarını engelleyici veya zorlaştırıcı tutum ve davranışlardan kaçınmakla yükümlüdür. Öte yandan bu negatif yükümlülüğün yanında somut olayın koşullarının gerektirmesi hâlinde kamu otoritelerinin bireylerin bu haktan yararlanmalarını kolaylaştırma pozitif yükümlülüğü de bulunmaktadır. İdari ve yargısal otoritelerin aldıkları idari veya fiilî tedbirlerle kişilerin bireysel başvuru yapmalarını engellemesi veya zorlaştırması bu hakkın ihlaline yol açabileceği gibi engelleyici veya zorlaştırıcı bir tutum sergilemeseler bile somut olayın koşulları çerçevesinde kolaylaştırıcı tedbirler almalarının kendilerinden beklenmesinin makul görüldüğü hâllerde kamu otoritelerinin hareketsiz kalması dahi bu hakkın zedelenmesi sonucunu doğurabilir (Ruhi Abat, § 50).

105. Özellikle idarenin fiilî kontrolü altında bulunan ve bu nedenle diğer insanlar kadar serbest hareket etme imkânına sahip bulunmayan, nispeten kırılgan konumdaki kişilerin idarenin kolaylaştırıcı rolüne daha fazla muhtaç oldukları gözönünde bulundurulmalıdır. Dolayısıyla bu kişilerin anayasal haklarının ihlal edildiği iddiasıyla bireysel başvuruda bulunabilmeleri hususunda destek sağlayacak kişi veya materyallere erişimlerinin tamamen engellenmesi bireysel başvuru hakkının ihlaline neden olabilir. Bu engelleme ilgili mevzuatın yetersizliğinden kaynaklanabileceği gibi somut olay kapsamında yetkili makamların keyfî tutumlarına bağlı olarak da gerçekleşebilir (Ruhi Abat, § 51).

106. Bunun yanında bireysel başvuru sisteminin etkili işlemesi bakımından başvurucuların şikâyetlerini geri çekmesi veya değiştirmesi için yetkililerin hiçbir baskısına maruz kalmamaları da son derece önemlidir. Baskı kavramı sadece doğrudan baskı ve açık yıldırma hareketlerini değil aynı zamanda kişileri başvuru yapmaktan vazgeçirmek veya kişilerin cesaretini kırmak amacıyla yapılan diğer dolaylı eylem veya temasları da kapsar (Ruhi Abat, § 52).

107. Somut olayda başvurucu, bireysel başvuruda bulunmaması için kendisine fiilî baskı uygulandığı yolunda bir iddia ileri sürmemiştir. Başvurucu Yargıtay ilamının kendisine tebliğ edilmemesi nedeniyle bireysel başvuru hakkını kullanamadığını ileri sürmüştür. Ancak başvurucuya bu kararın tebliğ edilmemesinin bireysel başvuru yapılmasını engelleyici veya zorlaştırıcı bir mahiyete büründüğü söylenemeyecektir. Nitekim başvurucu vekili, tebliğ edilmediği belirtilen Yargıtay ilamını temin edip bireysel başvuru formuna da ekleyerek yasal süre içerisinde bireysel başvuru yapabilmiştir.

108. Bu itibarla bireysel başvuru hakkının kullanılmasına yönelik açık bir ihlalin bulunmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.

109. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki aleni yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

5. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyleKABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

6. Bireysel başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 6/10/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(Serkan Şahin [1.B.], B. No: 2018/5775, 6/10/2022, § …)
   
Başvuru Adı SERKAN ŞAHİN
Başvuru No 2018/5775
Başvuru Tarihi 20/2/2018
Karar Tarihi 6/10/2022

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, ceza davasında delillerin başvurucuya (sanığa) verilmemesi ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasına dair talebin reddedilmesi suretiyle başvurucunun usule ilişkin imkânlar bakımından zayıf duruma düşürülmesi nedeniyle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Silahların eşitliği ilkesi / çelişmeli yargılama ilkesi (ceza) İhlal Olmadığı
Sözlü yargılanma hakkı (aleni yargılanma, duruşmada hazır bulunma vs.) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Gerekçeli karar hakkı (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Kanun yolu şikâyeti Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Bireysel başvuru hakkı Bireysel başvuru Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5237 Türk Ceza Kanunu 314
3713 Terörle Mücadele Kanunu 4
5
Yönetmelik 11/10/1984 Emniyet Genel Müdürlüğü Merkez ve Bölge Kriminal Polis Laboratuvarları Teknik Hizmet Yönetmeliği 12
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi