logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Zeynel Açıkmeşe [2.B.], B. No: 2019/26238, 17/11/2022, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ZEYNEL AÇIKMEŞE BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/26238)

 

Karar Tarihi: 17/11/2022

R.G. Tarih ve Sayı: 1/2/2023-32091

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Ayşe Didem ÖZDEMİR AKCA

Başvurucu

:

Zeynel AÇIKMEŞE

Vekili

:

Av. Mustafa YELBEY

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, infaz koruma memurlarınca gerçekleştirilen fiziksel şiddetle ilgili olarak etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) soruşturması kapsamında tutuklanarak yerleştirildiği kurumdan 8/5/2017 tarihinde Bandırma 2 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (Ceza İnfaz Kurumu) nakledilmiştir.

3. Başvurucu; başvuru formunda 5/2/2019 tarihinde Ceza İnfaz Kurumu yetkililerine maç yayını yapılıp yapılmayacağını sorması üzerine insanlık dışı muameleye maruz kaldığını ve hakarete uğradığını, hakkında usulüne uygun olmayan biçimde tutanak tutularak haksız yere bir ay ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma disiplin cezası uygulandığını, yaralanması adli raporla tespit edildiği hâlde yapılan suç duyuruları neticesinde Bandırma Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini, karara itirazının reddedildiğini belirtmiştir. Başvurucu; koğuşta bulunan bütün tutukluların önünde fiziksel şiddete maruz kaldığını, infaz koruma memurları tarafından kolunun ve parmaklarının kıvrıldığını, koğuş dışına çıkarılarak elleri arkada olacak şekilde kelepçelendiğini, süngerli odaya alınarak iç çamaşırlarına kadar soyulduğunu, burada iki saatten fazla tutulduğunu, iki saatin sonunda akvaryum denilen yere alınarak tehdit ve hakarete maruz kaldığını, yaralarının iyileşmesi beklenerek olaydan bir hafta sonra doktora götürüldüğünü, 14/3/2019 tarihli raporda medial menisküs posterior hornunda yırtık tespit edildiğini, etkili soruşturma yürütülmediğini, kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yaptığı itirazın sulh ceza hâkimliğince haksız olarak reddedildiğini ifade etmiştir.

4. Olay günü görevli memurlarca tanzim edilen tutanağın ilgili kısmı şöyledir:

 “...Kurumumuz D vardiyası 05/02/2019 tarihli saat 20:00-08:00 nöbeti esnasında saat 20:30 sularında B-16 koğuşundan butona basılması üzerine blok nöbetçisinin bakmaya gittiğinde koğuşta kalan H/T Zeynel AÇIKMEŞE maç olduğunu A spor kanalının açılmasını istemiştir bunun üzerine blok nöbetçisi merkez kontrol odasını arayıp A ... kanalını açmasını istemiş olup merkez kontrol görevlisinin kurum müdürünün talimatı olmadan kanal değişimi yapılmadığını söylemiştir. Daha sonra tekrar B-16 koğuşundan butona basılması üzerine blok nöbetçisi bakmaya gittiğinde koğuşta kalan H/T Zeynel AÇIKMEŞE isteğimiz kanal hala açılmadı diyerek tepki göstermesi üzerine görevli memur sakin olmasını kanalın müdürün talimatı olmadan açılmayacağını söylemiş olup bir daha kanal için butona basmamasını aksi takdirde tutanak tutulacağını söylemesi üzerine hükümlü/tutuklu Zeynel AÇIKMEŞE 'tutarsan tut lan artist misiniz lan siz' şeklinde konuşması üzerine hemen baş memura haber verildi gerekli güvenlik önlemleri alınarak koğuşa girildi H/T Zeynel AÇIKMEŞE nin agresif hareketler sergilemesi üzerine H/T koğuştan alınıp 5275 sayılı ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı hakkında kanunun 50. Maddesi 1-c bendinde ve ceza infaz kurumlarının yönetimi ile ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı hakkındaki tüzüğün 22-8 fıkrasındaki belirtilen durum söz konusu olduğundan kurum nöbetçi müdürünün bilgisi dahilinde saat 20:45 de Zeynel AÇIKMEŞE T-11 nolu yumuşak odaya alınmıştır. Daha sonra saat 22:55 te H/T Zeynel AÇIKMEŞE nin sakinleştiği gözlemlenmiş olup T-11 nolu yumuşak odadan alınıp tekrar B-16 koğuşuna verilmiştir...

5. Ceza İnfaz Kurumu Tabipliğinin 6/2/2019 tarihli raporunda “Sol aksilla tam altında 2 adet göğüse doğru uzanan alt alta lezyonlar mevcut (hiperemi+ekimoz) 2x2 cm ... sol el 3. ve 4. parmak arasında germeye bağlı ödem var. Sol diz lateralinde minimal ekimotik alan var. BTM ile giderilir. Kati rapordur.” tespiti yapılmıştır.

6. Bandırma Devlet Hastanesi Ortopedi Polikliniğinin 14/3/2019 tarihli manyetik rezonans (MR) tetkik raporunun ilgili kısmında “...medial menisküs posterior hornunda horizontal yırtık izlenmektedir...” tespiti yapılmıştır.

7. Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığı, başvurucu hakkında başlattığı disiplin soruşturması kapsamında görevli infaz koruma memurları ile başvurucunun koğuşta birlikte kaldığı kişilerin ifadesini almıştır. Başvurucu ile birlikte kalan A.F.Ç., A.K., Y.E.O. ve H.S. ayrı ayrı alınan ifadelerinde özet olarak başvurucu ile görevli memurlar arasında yaşanan itişme sırasında memurun gözlüğünün düşmesi üzerine diğer memurların müdahale ederek başvurucuyu odadan çıkardığını belirtmiştir. Görevli infaz koruma memurları ayrı ayrı alınan ifadelerinde özet olarak başvurucunun saldırısı üzerine başvurucuyu odadan çıkardıklarını belirtmiştir. Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığı 12/2/2019 tarihinde, başvurucuya 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 43. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (d) bendi gereğince kurumda korku, kaygı ve panik yaratabilecek biçimde söz söyleme veya davranışta bulunma disiplin suçu sebebiyle 1 ay ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma disiplin cezası uygulanmasına karar vermiştir.

8. Başvurucu; disiplin cezası için açılan disiplin soruşturmasının usule aykırı olduğunu, tutanakta belirtildiği gibi agresif tavırlar biçiminde bir disiplin suçu olmadığını, infaz koruma memurlarının kötü muamelesine maruz kaldığını, görevli memurlara direnmediğini belirterek Bandırma İnfaz Hâkimliğine itiraz etmiştir. Anılan Hâkimlik başvurucunun itirazını "mevzuata uygun bir şekilde müdahalede bulunan kurum memurlarına karşı tutuklunun, tahrik edici söylemleri ve direniş hareketleri tüm dosya kapsamında sabit olduğu" gerekçesiyle reddetmiştir. Başvurucunun karara itirazı Bandırma Ağır Ceza Mahkemesince reddedilmiştir.

9. Başvurucu 6/2/2019 tarihinde Başsavcılığa gönderdiği dilekçesinde 5/2/2019 tarihinde bulunduğu koğuşta butona basarak infaz koruma memuruna maç yayınının açılıp açılmayacağını sorduğunu, memurun bağırıp azarlayarak ve hakaret ederek butona basmamasını söylediğini, beş dakika sonra aynı memurun ondan fazla memurla gelerek kendisini zorla koğuştan çıkardığını, koğuş içinde fiziksel şiddete maruz kaldığını, yüzüstü yatırılarak elleri arkadan birleştirilmek suretiyle kelepçelendiğini, iç çamaşırlarıyla süngerli odaya alındığını, iki saat sonra infaz koruma başmemuruna götürüldüğünü, başmemurun hakaretlerine maruz kaldığını, gece ağrılarına rağmen doktora götürülmediğini ifade ederek görevli infaz koruma memurlarından ve nöbetçi başmemurdan şikâyetçi olduğunu belirtmiştir.

10. Başvurucunun babası A.A. 8/2/2019 tarihinde Başsavcılığa sunduğu ihbar dilekçesinde, başvurucunun 5/2/2019 tarihinde spor kanalının açılmasını istemesi üzerine infaz koruma memurunun fiziksel şiddetine maruz kaldığını belirtmiştir.

11. Belirtilen her iki dilekçe üzerine başlatılan soruşturmalar birleştirilmiştir. Başsavcılık tarafından soruşturma kapsamında alınan 12/3/2019 tarihli bilirkişi raporunda olay gününe ait kamera kayıtlarının incelenmesi neticesinde başvurucunun fiziksel şiddete uğradığına ilişkin görüntünün mevcut olmadığı, infaz koruma memurlarının üst araması ve kelepçe takılması haricinde başvurucuya temasının olmadığı tespit edilmiştir.

12. Başsavcılık 10/4/2019 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Kararda "mevcut doktor raporları, mağdur ve müşteki beyanları, kamera kayıtlarının incelenmesinde iddiaları destekler nitelikte herhangi bir görüntüye rastlanılmadığı, şüpheli infaz koruma memurlarının kurumun güvenliği, düzeni ve disiplininden sorumlu oldukları, görevin yerine getirilmesinin gerektiği ölçüde kuvvet kullanmasının Türk Ceza Kanunu'nun 24. maddesi kapsamında meşru ve haklı sayılacağı, mağdur/müştekinin yaralanmasının niteliği ve kendisine karşı Türk Ceza Kanunu'nun 256. maddesinde düzenlenen zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması sonucunda suç işlendiği yönünde iddiaları destekler mahiyette delil bulunmadığı" gerekçesi açıklanmıştır.

13. Başvurucu; kovuşturmaya yer olmadığına dair karara, kurum hekimi tarafından düzenlenen adli raporun gerekli şartları taşımadığını, Bandırma Devlet Hastanesinden alınan raporda yaralanmalarının basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek nitelikte olduğunun tespit edildiğini, kamera görüntülerine müdahale edilmesinin mümkün olduğunu, disiplin soruşturmasında dinlenen tanık beyanlarının gözardı edildiğini belirterek itiraz etmiştir.

14. Başvurucunun itirazını inceleyen Bandırma Sulh Ceza Hâkimliği itirazı 20/6/2019 tarihinde reddetmiştir.

15. Başvurucu, nihai hükmün 3/7/2019 tarihinde vekiline tebliğ edilmesinden sonra 17/7/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

16. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne, yargılama giderlerini ödemekten geçici olarak muaf tutulmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

17. Başvurucu, kötü muamele yasağının ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinden şikâyet etmiştir. Bakanlık görüşünde başvurucunun iddialarının kötü muamele yasağı kapsamında savunulabilir iddia kriterini karşılamadığı bildirilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

18. Başvuru kötü muamele yasağı kapsamında incelenmiştir.

19. Kötü muamele yasağına ilişkin ilkelere Cezmi Demir ve diğerleri (B. No: 2013/293, 17/7/2014) kararında yer verilmiştir. Başvuruya konu olayda ceza infaz kurumunda güvenliğin ve düzenin sağlanması için koğuştan çıkarılmak istendiği sırada direnç gösteren başvurucuya fiziksel müdahalede bulunulmuştur. Kurum içinde disiplinin sağlanmasına yönelik her türlü tedbirin alınması gerektiği konusunda şüphe yoktur. Başvurucunun gösterdiği direnç ortadan kaldırılarak geçici süreliğine müşahede odasına alınması şeklinde uygulanan tedbir bu bağlamda haklı görünmektedir. Ayrıca başvurucunun koğuştan çıkarılmaya direnmesi nedeniyle somut olayda infaz görevlilerince zor kullanmanın kaçınılmaz hâle geldiği kamu makamlarınca ortaya konulmuştur.

20. Müdahalenin gerekli olduğu ortaya konulduktan sonra ikinci aşamada, müdahalenin olayın niteliğine göre orantılı olup olmadığı ele alınmalıdır. Başvurucunun dizinde oluşan menisküs yırtığının darba bağlı olduğunun söylenebilmesini mümkün kılan bilgi ve belge bulunmamaktadır. Başvurucu, koğuşta bulunan bütün tutukluların önünde fiziksel şiddete maruz kaldığını, infaz koruma memurları tarafından kolunun ve parmaklarının kıvrıldığını, koğuş dışına çıkarılarak elleri arkada birleştirilmek suretiyle kelepçelendiğini ileri sürmüş ancak yoğun tekmelemeye bağlı olarak oluşabilecek bu neticeye ilişkin bir iddiada bulunmamıştır. Menisküs yırtığı sadece darba bağlı olarak gerçekleşmeyip spor aktiviteleri sırasında da oluşabilmektedir. Başvurucunun ilk muayene raporunda “Sol diz lateralinde minimal ekimotik alan var.” şeklinde bir ibare mevcuttur. Dolayısıyla raporun fiziksel şiddet olayı sebebiyle ya da başvurucuda öncesinde mevcut olan veya olay sonrası gelişen menisküs rahatsızlığına bağlı olarak düzenlenmediğinin kesin olarak söylenmesi mümkün değildir.

21. Başvurucunun ifadelerinin olay sonrasında alınan tıbbi rapor ile uyumlu olduğu, başvuru formunda menisküs rahatsızlığı ile kötü muamele olarak nitelendirilebilecek bir eylemin bağlantısını kurmadığı, infaz koruma memurlarına direnen başvurucunun fiziki müdahale neticesinde basit tıbbi müdahale ile giderilecek düzeyde yaralandığı dikkate alınarak kullanılan gücün orantılı olduğu sonucuna varılmıştır.

22. Somut olayda dosyadaki bilgi ve belgeler başvurucunun hakarete maruz kaldığı iddiası bakımından makul şüphenin ötesine geçildiğini gösterecek nitelikte değildir. Bunun gibi başvurucu menisküs rahatsızlığı yönünden Başsavcılık tarafından kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda yapılan değerlendirmeden ayrılmayı gerektiren bilgi ve belgeyi sunmamıştır. İleri sürülen iddialar bir bütün olarak dikkate alındığında infaz koruma memurlarınca başvurucunun direncini kırmak için yapılan fiziksel müdahalenin zorunlu ve orantılı olduğu, dolayısıyla bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşılmıştır. Diğer taraftan ceza infaz kurumunda meydana gelen olaya ilişkin olarak başvurucu hakkında adli muayene raporu alınmış, başvurucunun yaralanması tespit edilmiştir. Başvurucu, gerektiği hâlde Başsavcılıkça toplanmayan herhangi bir delilin varlığını ortaya koyamamıştır. Başvurucunun suç ihbarı üzerine infaz koruma memurları hakkında derhâl ceza soruşturması başlatılmıştır. Dolayısıyla Başsavcılık tarafından makul özenle deliller toplanmış, olayın aydınlatılması bakımından ciddiyetle araştırma yapılmıştır. Bu bağlamda elde edilen delillerin hukuki olarak yorumlanmasında Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında korunan hakkı zedeleyecek mahiyette bir değerlendirme yapılmadığını ya da soruşturmanın etkili şekilde yürütülmediğini gösterir herhangi bir bulguya rastlanmamıştır.

23. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

Engin YILDIRIM ve M. Emin KUZ bu görüşe katılmamıştır.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Engin YILDIRIM ve M. Emin KUZ'un karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 17/11/2022 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

1. Başvurucu infaz koruma memurlarınca gerçekleştirilen fiziksel şiddet yönünden etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiğinden şikâyet etmektedir.

2. Konuyla ilgili olarak Başsavcılık tarafından alınan bilirkişi raporunda olay gününe ait kamera kayıtlarının incelenmesi sonucunda başvurucunun fiziksel şiddete uğradığına dair görüntünün mevut olmadığı, infaz koruma memurlarının üst araması ve kelepçe takılması haricinde başvurucuya temas etmedikleri belirtilmektedir. Raporda başvurucunun ceza infaz kurumu görevlilerine direniş gösterdiği yönünde bir tespitte de bulunulmamıştır.

3. Başsavcılık, “mevcut doktor raporları, mağdur ve müşteki beyanları, kamera kayıtlarının incelenmesinde iddiaları destekler nitelikte herhangi bir görüntüye rastlanılmadığı, şüpheli infaz koruma memurlarının… görevin yerine getirilmesinin gerektiği ölçüde kuvvet kullanmasının Türk Ceza Kanunu’nun 24. maddesi kapsamında meşru ve haklı sayılacağı, mağdur/müştekinin yaralanmasının niteliği…’ gerekçeleriyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir.

4. Burada, bilirkişi raporunda üst araması ve kelepçe takılması haricinde infaz koruma memurlarının başvurucuya temas etmedikleri bulgusu ile Başsavcılığın kararında ifade edilen “…görevin yerine getirilmesinin gerektiği ölçüde kuvvet kullanmasının Türk Ceza Kanunu’nun 24. maddesi kapsamında meşru ve haklı sayılacağı, mağdur/müştekinin yaralanmasının niteliği…” gerekçeleri arasında bir tutarsızlık bulunmaktadır. Zira, somut olayda Başsavcılık yasal mevzuat çerçevesinde meşru ve haklı kuvvet kullanıldığını ve bunun başvurucunun yaralanmasına neden olduğunu kabul etmektedir. Bu durumda şöyle bir sonuç ortaya çıkmaktadır; ya bilirkişi raporunda belirtildiği gibi sadece üst araması ve kelepçe takılmasıyla sınırlı bir muamele başvurucunun yaralanmasına neden olmuş ya da bu iki muamele dışında infaz koruma memurlarının başvurucuya karşı kamera kayıtlarına yansımayan bir temas gerçekleştirmelerinden dolayı yaralanma olayı meydana gelmiştir.

5. Çoğunluk kararında başvurucunun koğuştan çıkarılmaya direnmesi nedeniyle infaz koruma görevlilerince zor kullanmanın kaçınılmaz hale geldiğinin kamu makamlarınca ortaya konulduğunun altı çizilmektedir. Bu tespit de bilirkişi raporuyla uyuşmamaktadır. Çünkü raporda sadece üst araması ve kelepçe takılması bulguları ortaya konmuş fiziksel şiddet ve zor kullanmaya dair bir emareye değinilmemiştir.

6. Başvurucunun tıbbi durumu ile ilgili iki rapor bulunmaktadır. Olaydan bir gün sonra alınan 6/2/2019 tarihli Ceza İnfaz Kurumu Tabipliği raporunda göğse doğru uzanan lezyonlar olduğu, sol el parmakları arasında germeye bağlı ödem oluştuğu ve sol diz de minimal ekimotik alan olduğu tespitlerine yer verilmiş olup, bunların Basit Tıbbi Müdahale ile giderilebileceği belirtilmiştir. Buna karşılık olaydan yaklaşık 5 hafta sonra alınan 14/23/2019 tarihli Bandırma Devlet Hastanesi Ortopedi Kliniği MR tetkik raporunda başvurucunun “…medial menisküs posterior hornunda horizontal yırtık izlenmektedir…” sonucuna ulaşılmıştır.

7. Başvurucunun tabi kaldığı muamelenin ceza infaz kurumunda güvenlik ve disiplinin sağlanması meşru amaçları bakımında gerekli olduğu kabul edilse bile orantılılığı konusunda soru işaretleri mevcuttur İnfaz Kurumu Tabipliğince olaydan bir gün sonra raporlanan başvurucunun sol diziyle ilgili tıbbi durum olaydan önce ortaya çıkmış olsa bile olayın neticesinde daha ileri bir hale dönüşebilir. Nitekim Bandırma Devlet Hastanesi MR tetkik raporunda başvurucunun sol dizindeki durumun menüsküs yırtığı olduğu tespit edilmiştir. Bu yırtık olaydan sonrası konuyla ilgili olmayan bazı aktivitelerden kaynaklanmış olsa bile, başvurucunun maruz kaldığı zor kullanmanın bu sağlık sorununu tetiklediği veya üst seviyelere taşıdığı olasılığı göz ardı edilemez.

8. Toparlamak gerekirse, başvurucuya karşı uygulanan zor kullanma somut olayın koşullarında gerekli olsa bile orantılı değildir.

9. Başvurucu “süngerli oda” veya “yumuşak oda” diye tabir edilen fiziksel mekânda, “…soğuk kış gününde ısıtma sistemi dahi olmayan…” bu yerde “iki saatten fazla… iç çamaşırı kalıncaya kadar…” soyularak konulduğundan da yakınmaktadır. Başvurucunun bu iddiaları kamu makamlarınca hiçbir şekilde araştırılmamıştır. Halbuki, bu iddiaların doğru olup olmadığı kamera kayıtları ve ısıtma sistemi incelenerek ortaya konabilirdi.

10. Açıkça dayanaktan yoksun olmayan ve başka bir kabul edilmezlik ölçütü yönünden de sorunu olmayan başvurunun kabul edilebilir bulunması gerekmektedir.

11. Yukarıda belirtilen gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutu ile maddi boyutunun ihlal edildiği kanaatiyle çoğunluk kararına katılmadım.

 

 

 

 

Üye

 Engin YILDIRIM

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

Cezaevinde tutuklu olarak bulunan başvurucuya infaz koruma memurlarınca fiziksel şiddet uygulandığı, ancak bu konuda sorumlular hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmediği, bu sebeple kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasıyla yapılan başvuruda iddianın açıkça dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle kabul edilemezlik kararı verilmiştir.

Çoğunluğun kabul edilemezlik kararının gerekçesinde; ceza infaz kurumunda disiplinin sağlanmasına yönelik her türlü tedbirin alınması gerektiği, güvenliğin ve düzenin sağlanması için koğuştan çıkarılarak geçici bir süre için müşahede odasına alınmak istenen başvurucunun direnmesi sebebiyle kendisine fiziksel müdahalede bulunulduğu ve somut olayda zor kullanılmasının kaçınılmaz hâle geldiğinin kamu makamlarınca ortaya konulduğu, anılan müdahalenin gerekli olduğu gibi yaralanmasının ağırlığı da dikkate alındığında orantılı olduğu sonucuna varıldığı, başvurucunun dizinde oluşan menisküs yırtığının söz konusu müdahaleye bağlı olduğunu gösteren bilgi ve belge bulunmadığı, raporda belirtilen diğer tespitlerin ise basit tıbbî müdahale ile giderilecek düzeyde olduğu, başvurucunun gerektiği hâlde Başsavcılıkça toplanmayan herhangi bir delilin varlığını ortaya koyamadığı, diğer taraftan savcılığın derhal soruşturma başlatarak ve makul özenle delilleri topladığı, soruşturmanın etkili şekilde yürütülmediğini gösteren bir bulguya da rastlanmadığı belirtilerek, başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması sebebiyle kabul edilemez olduğu sonucuna varılmıştır.

Bilindiği gibi, tutuklu ve hükümlüler ceza infaz kurumu yönetiminin sorumluluk ve kontrolündedir. Özgürlüklerinden yoksun olan bu kişilerin kötü muameleye maruz kaldıklarını iddia etmeleri hâlinde vücutlarında bir yaralanma tespit edilmişse bunun nasıl olduğu konusunda makul bir açıklama getirme yükümlülüğü bu nedenle devlete aittir.

Ceza infaz kurumlarında güvenliğin ve düzenin sağlanması bakımından hükümlü ve tutuklulara fiziksel müdahalede bulunulması da dâhil olmak üzere her türlü tedbirin alınması ve gerekiyorsa güç kullanılması mümkün olmakla birlikte, ancak sınırları belli bazı durumlarda, mevzuata uygun olarak ve sadece kaçınılmaz olması hâlinde fiziksel güce başvurulması kötü muamele olarak kabul edilmemektedir.

Yine, kararda belirtildiği gibi bu kapsamda gerçekleştirilen zor kullanmanın ölçülü, bunun alt unsurları bakımından da elverişli, gerekli ve orantılı olması zorunludur. Kişinin kendi davranış veya tutumundan dolayı fiziksel güce başvurulması “kesinlikle zorunlu hâle gelmedikçe” bu tür müdahaleler ilke olarak kötü muamele yasağını ihlal edecektir.

Kişinin maddî ve manevî varlığını koruma hakkı kapsamında devletin pozitif yükümlülüğünün usûl boyutu çerçevesinde etkili ve yeterli bir soruşturma yürütülmesi gerekir. Bunun için de olayı aydınlatabilecek ve varsa sorumluların tespitine yarayacak bütün delilerin toplanması, yani soruşturmanın özenli, hızlı ve derinlikli bir şekilde yürütülmesi şarttır.

Ayrıca söz konusu muamelenin ihlal oluşturması için asgarî bir ağırlık derecesine ulaşmış olması zorunludur. Kuşkusuz bu asgarî eşik nisbîdir ve her olayın somut şartları dikkate alınarak değerlendirilir.

Somut olayda, görevli memurlarca tutulan tutanağa göre, koğuştaki butona basarak naklen maç yayınını izlemek için görevlilerden, maçı yayınlayan televizyon kanalının açılmasını isteyen başvurucu, kurum müdürünün talimatı olmadan kanal değiştirilemeyeceğini ve tekrar butona bastığı takdirde tutanak tutulacağını söyleyen görevli memura tutanakta belirtilen cümleyle cevap vermesi sebebiyle müşahede odasına alınmıştır.

Tutanakta belirtilen sözlerin söylenip söylenmediği tanık ifadeleri ile ortaya konulmuş olmasa da, doğru olduğu kabul edilse bile başvurucunun bu sözleri sebebiyle koğuşundan çıkarılarak “süngerli oda” denilen müşahede odasına götürülmesinin ve buna direnmesi sebebiyle fiziksel güce başvurulmasının yukarıda aktarılan ilkeler uyarınca “kesinlikle zorunlu hâle geldiğinin” kabul edilmesi ve güç kullanımının gerekli bir müdahale olarak değerlendirilmesi isabetli değildir.

Görevlilerce tutulan tutanakta ve kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda da, başvurucunun görevlilere söylediği sözün aynı koğuşta veya ceza infaz kurumunda düzeni ve disiplini bozduğuna veya diğer hükümlü ve tutukluları galeyana getirdiğine yahut görevli memurların da başvurucunun direnmesi sebebiyle yaralandığına dair bir tespitte de bulunulmamıştır.

Diğer taraftan çoğunluğun kararında, başvurucunun dizinde oluşan menisküs yırtığının anılan müdahaleye bağlı olduğunu gösteren bilgi ve belge olmadığı, başvurucunun da fiziksel şiddete maruz kaldığını ileri sürmesine rağmen buna ilişkin bir iddiada bulunmadığı belirtilmekle birlikte, başvurucunun olaydan bir gün sonra Başsavcılığa gönderdiği dilekçede fiziksel şiddete maruz kaldığını ve gece ağrılarına rağmen doktora götürülmediğini ifade etmesi, ceza infaz kurumu tabipliğinin olayın ertesi günü verilen raporunda vücutta ve ellerdeki ekimoz ve ödemin yanında sol dizde ekimozlar olduğunun belirtilmesi ve olaydan otuz yedi gün sonra düzenlenen MR tetkik raporunun ilgili kısmında menisküs yırtığının tespit edilmiş olması sebebiyle, çoğunluğun buna ilişkin değerlendirmesine de katılmak mümkün değildir.

Başsavcılık tarafından infaz koruma memurları hakkında derhal soruşturmaya başlanılmış olmasına rağmen, özellikle iki raporun tespitleri karşılaştırılarak menisküs yırtığının ilk raporda belirtilen dizdeki ekimozlu alanla ilgisi araştırılmamış, Başsavcılığın ve sulh hâkimliğinin kararlarında bu yönde bir değerlendirme yapılmamış ve bir gerekçe belirtilmemiştir.

Bu sebeplerle, başvurunun kabul edilebilir bulunması ve başvurucunun ortaya koyduğu çerçeve ile sınırlı bir esas incelemesi yapılarak kötü muamele yasağının usûl boyutu yönünden ihlal sonucuna varılması gerektiği düşüncesiyle çoğunluğun kabul edilemezlik kararına karşıyım.

 

 

 

 

Üye

 M. Emin KUZ

 

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Zeynel Açıkmeşe [2.B.], B. No: 2019/26238, 17/11/2022, § …)
   
Başvuru Adı ZEYNEL AÇIKMEŞE
Başvuru No 2019/26238
Başvuru Tarihi 17/7/2019
Karar Tarihi 17/11/2022
Resmi Gazete Tarihi 1/2/2023 - 32091

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, infaz koruma memurlarınca gerçekleştirilen fiziksel şiddetle ilgili olarak etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kötü muamele yasağı İnfaz kurumunda güç kullanımı Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi