TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
A.A.T.S.Ş. BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/308)
Karar Tarihi: 25/5/2022
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Kenan YAŞAR
Raportör
Ayhan KILIÇ
Başvurucu
A.A.T.S.Ş.
Vekili
Av. Pelin EKER
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, özel bir yardım sandığına çalışanlar adına ödenen katkı payının ücret olarak kabul edilerek gelir vergisine tabi tutulması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 27/12/2018 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 71. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurunun içtihadın oluştuğu alana ilişkin olduğu değerlendirilerek Bakanlık cevabı beklenmeden incelenmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Vergi idaresince A. Şirketinin (Şirket) 2007-2011 dönemlerine ilişkin hesaplarının incelemesi sonucunda 23/11/2012 tarihli vergi tekniği raporu düzenlenmiştir. Söz konusu raporda özetle, Şirket tarafından A. Şirketi Mensupları Dayanışma Vakfına (Vakıf) ödenen katkı payının ücret olduğu ve 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu uyarınca gelir vergisine tabi bulunduğu belirtilmiştir. Anılan raporda Şirketin Vakfa aktardığı katkı payını 193 sayılı Kanun'un 63. maddesi kapsamında ücret matrahından indirmesi sebebiyle Şirket adına cezalı gelir vergisi tarhiyatı yapılmıştır. Anılan tarhiyatlar dava konusu edilmiş ise de davalar başvurucu aleyhine sonuçlanmış ve Vakfa aktarılan katkı payının ücret niteliğinde olduğu hususu Danıştay tarafından da kabul edilmiştir.
6. Başvurucu 2015/Şubat muhtasar beyannamesini 23/3/2015 tarihinde ihtirazi kayıtla vermiştir. İhtirazi kayıtta; Şirketin Vakfa aktardığı katkı payının ücret mahiyetinde olmadığı, bu sebeple gelir vergisine tabi bulunmadığı belirtilmiştir.
7. Başvurucu, itirazi kayıtla verilen beyanname üzerine tarh edilen verginin iptali istemiyle 20/4/2015 tarihinde İstanbul 11. Vergi Mahkemesinde (Vergi Mahkemesi) dava açmıştır. Vergi Mahkemesi 31/12/2015 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde özetle, Şirketin çalışanları adına Vakfa ödediği katkı paylarının, hizmet karşılığı sağlanan bir menfaat olduğu ve sebeple ücret olarak kabul edilmesi ve vergi tevkifatına tabi tutulması gerektiği belirtilerek gelir vergisi ve damga vergisi tarhiyatında hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
8. Başvurucu tarafından temyiz edilen karar, Danıştay Dördüncü Dairesince (Daire) 9/5/2017 tarihinde onanmıştır. Başvurucunun karar düzeltme talebi aynı Daire tarafından 30/10/2018 tarihinde reddedilmiştir. Nihai karar 3/12/2018 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
9. Anayasa Mahkemesinin 25/5/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
10. Başvurucu; 193 sayılı Kanun'un 61. maddesinde ücretin tanımının yapıldığını ve hangi ödemelerin ücret sayılabileceğinin belirtildiğini, buna göre Vakfa işveren payı olarak ödenen tutarların ücretin unsurlarını taşımadığını ifade etmiştir. Başvurucuya göre söz konusu ödemeler anılan Kanun maddesinde sayılmamıştır. Başvurucu ayrıca aynı Kanun'un 94. maddesi çerçevesinde ücret gelirlerinin stopaj yoluyla vergilendirilmesi bakımından vergiyi doğuran olayın hukuki, ekonomik ve fiilî tasarrufa bağlandığını vurgulamıştır. Başvurucu somut olayda ise Vakfa yapılan ödemenin ücretin unsurlarını içermediği gibi ödeme yapıldığı anda üye açısından elde etme koşulunun da gerçekleşmediğini, buna rağmen belirtilen katkı payları üzerinden gelir vergisi ödemek zorunda kaldığını belirtmiştir. Başvurucu sonuç olarak mülkiyet hakkı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
11. Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”
12. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetlerinin bir bütün olarak mülkiyet hakkının ihlali iddiası kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
13. Somut olayda başvurucu, 2015 yılı Şubat dönemi için ihtirazi kayıtla beyanname vermiş ve bu beyannameye istinaden tahakkuk ettirilen gelir vergisini ödemiştir. Vergilendirme işleminin mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği hususunda tereddüt bulunmamaktadır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. İskenderun Demir ve Çelik A.Ş. [GK], B. No: 2015/941, 25/10/2018, § 45; Türkiye İş Bankası A.Ş. [GK], B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 48).
14. Anayasa Mahkemesi Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi (B. No: 2014/17286, 16/11/2016) kararında eldeki başvuruyla aynı sebebe dayalı olarak 2007-2011 dönemleri için Şirket adına tarh edilen vergi ziyaı cezalı gelir vergisine karşı açılan davaların reddedilmesi sonrası yapılan bireysel başvuruyu incelemiştir. Anayasa Mahkemesi söz konusu kararında öngörülebilirlik yönünden öncelikle Vakfın kurulduğu tarihten vergi incelemesinin yapıldığı 2012 yılına kadar Vergi İdaresinin, Şirket tarafından Vakfa ödenen katkı paylarının vergilendirilmesine ilişkin bir girişiminin veya emsal bir uygulamasının olmadığına özellikle vurgu yapmıştır. Bu doğrultuda Şirket tarafından uzun yıllar boyunca yapılan katkı payı ödemeleri vergilendirilmediği gibi konu ile ilgili Yargıtay kararı ve özelge de dikkate alındığında 2012 yılı öncesi vergilendirme dönemlerinde söz konusu katkı payı ödemelerinin ücret kapsamında değerlendirilerek vergilendirileceğinin öngörülemeyeceğini kabul etmiştir. Diğer bir deyişle başvurucudan, söz konusu vergilendirme dönemi itibarıyla bu ödemelerin vergiye tabi olacağını öngörmesini beklemenin mümkün olmadığı kanaatine ulaşmıştır (Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi, §§ 26-32).
15. Yine Anayasa Mahkemesi başka bir mükellefle ilgili olarak 2012 sonrası döneme ilişkin olarak yapılan vergilendirme işlemini de incelemiştir (Türkiye İş Bankası A.Ş. (9), B. No: 2016/2400, 3/4/2019). Anılan kararda Anayasa Mahkemesi ilk defa 23/11/2012 tarihli vergi inceleme raporu ile söz konusu katkı paylarının ücret olarak kabul edilmesi gerektiğine işaret ederek buna göre söz konusu menfaatin ücret niteliğinde olduğu ve vergilendirilmesi gerektiği hususunun anılan rapora dayalı olarak açılan davalarda nihai olarak karara bağlandığını ve böylece 193 sayılı Kanun hükümlerine dair idari yorumun 2013 yılında verilen Danıştay kararlarıyla hukuka uygun görüldüğünü vurgulamıştır. Başvurucunun da rapor tarihinden sonraki vergilendirme dönemlerine ilişkin beyannamelerini ihtirazi kayıtla verdiğine dikkat çekilen kararda, başvurucunun 2012 yılı Aralık ayı itibarıyla bu inceleme sonuçlarından haberdar olduğu, dolayısıyla bu idari ve yargısal süreçler bir bütün olarak dikkate alındığında 2013 yılı vergilendirme döneminden sonrası için işveren katkı payı ödemelerinin ücret niteliğinde olduğuna ve vergilendirmeye tabi tutulması gerektiğine ilişkin müdahalenin öngörülebilir olduğu ifade edilmiştir (Türkiye İş Bankası A.Ş. (9), § 68).
16. 2015/Şubat dönemi muhtasar beyannamesine ilişkin vergilendirmenin incelendiği eldeki başvurunun koşullarının Türkiye İş Bankası A.Ş. (9) kararının ihlal bulunmayan vergilendirme dönemleriyle aynı olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle somut olaydaki vergilendirme işleminin kanuniliği yönünden anılan karardan ayrılmayı gerektiren bir yön bulunmamaktadır.
17. Başvurucu Şirketin çalışanları adına Vakfa ödediği katkı paylarının ücret kabul edilerek bunlardan gelir ve damga vergileri tahsil edilmesinin kamu yararına dayalı meşru bir amacının olduğu kuşkusuzdur (Türkiye İş Bankası A.Ş. (9), § 71).
18. Öte yandan Anayasa Mahkemesi Türkiye İş Bankası A.Ş. (9) kararında işveren tarafından işçi yararına özel yardım sandığına aktarılan katkı payının ücret olarak kabulüyle vergilendirilmesi suretiyle mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin ölçülü olduğu sonucuna ulaşmıştır. Kararda; mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri süren başvurucunun bu iddialarını açmış olduğu iptal davasında da etkin bir biçimde ileri sürebildiği vurgulanmış, söz konusu iddiaların derece mahkemelerince ilgili hukuk kuralları yorumlanmak suretiyle makul bir biçimde karşılandığına işaret edilmiştir. Başvurucunun ödemiş olduğu söz konusu vergilerin açıkça orantısız olduğunu öne sürmediğine dikkat çekilen kararda, müdahalenin dayandığı kamu yararı ile başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasında olması gereken adil dengenin bozulmadığı sonucuna varılmıştır (Türkiye İş Bankası A.Ş. (9), §§ 75-77). Ölçülülük yönünden eldeki başvuruda anılan kararda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir neden bulunmamaktadır.
19. Bu durumda başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin bir ihlal oluşturmadığının açık olması sebebiyle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 25/5/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.