logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(B.Ö. [1.B.], B. No: 2019/36252, 21/9/2023, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

B.Ö. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/36252)

 

Karar Tarihi: 21/9/2023

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Murat AZAKLI

Başvurucu

:

B.Ö.

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; ceza infaz kurumundaki bazı uygulamalara ilişkin olarak infaz hâkimliğine yapılan başvurunun reddedilmesinin maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı, haberleşme hürriyeti, adil yargılanma hakkı, eğitim hakkı ile eşitlik ilkesini ihlal ettiği iddialarına ilişkindir.

2. Başvurucunun 2/5/2019 tarihli başvurusu üzerine Bolu İnfaz Hâkimliği 10/5/2019 tarihli kararıyla, başvurucunun müdafii talebinin reddine karar vermiştir. Hâkimlik ayrıca başvurucunun olağanüstü hâl (OHAL) kapsamında 15 günde bir ancak OHAL'in kaldırıldığı tarihten itibaren ise her hafta telefon hakkından faydalandığını, eğitim hakkı olan Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Yaşlı Bakımı Bölümüne kaydının yapıldığını, aylık spor programlarından faydalandığını belirtmiştir. Yine başvurucunun kültür ve sanat faaliyetlerine katılımının sağlanması konusunda idare ve gözlem kurulu kararları bulunmamakta olup kapasitenin aşılması sebebiyle kültür ve sanat etkinlikleri faaliyetlerine katılma imkânı olmadığını, bu konuda planlamaların yapıldığını, geriye dönük hakların hem kapasitenin aşılması hem de personel yetersizliği sebebiyle kullandırılmasının mümkün olmayacağını belirtmiştir.

3. İnfaz Hâkimliği başvurucunun diğer taleplerinin reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:

"Başvurucunun OHAL süresince, kullandırılmayan bir kısım sosyal imkanlardan OHAL kalktığı için geçmişe yönelik yararlanmayı talep ettiği ancak OHAL süresince OHAL KHK'ları kapsamında usul ve esas yönünden hukuka uygun olarak kullandırılmayan bu hakların OHAL kalktıktan sonra uygulanmasının, istenmesinin hukuki dayanaktan yoksun bir talep olduğu, bu imkanların kazanılmış bir hak gibi değerlendirilmesinin düşünülemeyeceği, ceza infaz kurumu uygulamalarının usul ve esas yönünden hukuka aykırı bir durum bulunmadığı anlaşılmakla bu yönden de talebinin reddine karar verilmiştir. Tutuklu aynı zamanda Hakimliğimizden haklarının kullandırılmadığının tespiti istemiştir. İnfaz Hakimliği Kanunu Madde 4'te İnfaz Hakimliğinin görevleri sayılmıştır. Kanunun çizdiği sınırlar çerçevesinde incelendiğinde Hakimliğimizin tespit gibi bir görevi bulunmamaktadır. Dolayısıyla tespit taleplerinin de reddine karar vermek gerekmiştir."

4. Başvurucunun karara yaptığı itiraz üzerine Bolu 2. Ağır Ceza Mahkemesi 16/5/2019 tarihinde itirazın kabulüne karar vermiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:

"Haftalık telefonla görüşme hakkını kullanıp kullanmadığının belirlenebilmesi için İnfaz Hakimliği'nce OHAL'in kaldırılması tarihi olan 19.07.2018 tarihi itibariyle hafta bazında inceleme yapılması gerektiği ve bu yönde ayrıntılı inceleme ve araştırmanın yapılmadığı değerlendirilmiştir."

5. Bolu İnfaz Hâkimliği yeniden yapılan inceleme sonucunda 31/7/2019 tarihli kararla başvurucunun itirazını kabul etmiştir. Kararın gerekçesi şu şekildedir:

"26/07/2018 ile 09/08/2018 tarihlerine ait iki adet haftalık telefon görüşünün yaptırılmadığı tespit olunmuştur. Tutuklunun kullandırılmayan iki adet haftalık telefon görüşü hakkının ceza infaz kurumunca kullandırılmasına dolayısıyla tutuklu şikayetinin kabulüne karar vermek gerekmiştir."

6. Anılan karara karşı Cumhuriyet savcısı tarafından itiraz edilmiştir. İtiraz dilekçesinde; "OHAL süresince OHAL KHK'ları kapsamında usul ve esas yönünden hukuka uygun olarak kullandırılmayan bu hakların OHAL kalktıktan sonra uygulanmasının, istenmesinin hukuki dayanaktan yoksun bir talep olduğu, bu imkanların kazanılmış bir hak gibi değerlendirilmesinin düşünülemeyeceği, ceza infaz kurumu uygulamalarının usul ve esas yönünden hukuka aykırı bir durum bulunmadığı, bu nedenle itirazın kabulü yönünde kararın verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu" ileri sürülmüştür. Bolu 1. Ağır Ceza Mahkemesince 9/8/2019 tarihinde itiraz reddedilmiştir.

7. Başvurucu 31/10/2019 tarihinde bireysel başvuru yapmıştır.

8. Başvurucunun yaptığı itiraz üzerine ise Bolu 1. Ağır Ceza Mahkemesi 11/11/2019 tarihli kararla itirazın kabulüne karar vermiştir. Kararın gerekçesi şu şekildedir:

"Bununla birlikte Bolu 2.Ağır Ceza Mahkemesi'nce Bolu İnfaz Hakimliği'nin 2019/479 Esas 2019/1015 Karar sayılı kararının kül halinde kaldırıldığı kısmi kabul, kısmi red şeklinde karar verilmediği dikkate alınarak, Bolu İnfaz Hakimliği'nin 2019/1531 Esas 2019/1682 Karar sayılı kararda itirazcının taleplerinin tamamına ilişkin karar verilmemiş olması nedeniyle itirazcının itirazının kabulüne karar verilmiştir."

9. Bolu İnfaz Hâkimliğince yeniden yapılan değerlendirme sonunda 14/11/2019 tarihli kararla, kullandırılmayan iki adet haftalık telefon görüşü hakkının Ceza İnfaz Kurumunca kullandırılmasına, dosyanın bir suretinin başvurucunun emanet hesabından karşılanarak başvurucuya verilmesine, bu yöndeki talebinin kabulüne, müdafi talebinin reddine, OHAL döneminde kullandırılmayan bir kısım sosyal imkândan geçmişi de kapsayacak şekilde yararlandırılması ile OHAL döneminde kullandırılmayan hakların tespiti taleplerinin reddine, inceleme evrak üzerinden yapıldığından başvurucunun duruşmalara katılma talebinin reddine karar verilmiştir.

10. Başvurucunun anılan karara itirazı Bolu 2. Ağır Ceza Mahkemesince 5/12/2019 tarihinde reddedilerek karar kesinleşmiştir.

11. Başvurucu başvuru yaptıktan sonra 20/10/2020 tarihli ek beyan dilekçesi ile eğitim ve iyileştirme faaliyeti ile vaiz görüşmelerine izin verilmemesi nedeniyle İnfaz Hâkimliğine başvuruda bulunduğunu ve talebinin reddedildiğini belirtmiştir. Başvurucunun itirazının Bolu İnfaz Hâkimliği tarafından 24/11/2016 tarihinde reddedildiği, karara itirazının da Bolu Ağır Ceza Mahkemesince 16/1/2017 tarihinde kesin olarak reddedildiği anlaşılmıştır.

II. DEĞERLENDİRME

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

12. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve masraflarını karşılayacak geliri olmadığını beyan ederek adli yardım talebinde bulunmuştur.

13. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. 31/10/2019 Tarihli Başvuru Formundaki İddialar Yönünden

1. Eğitim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

14. Başvurucu; kişiliğini geliştirmek için ikinci üniversiteyi örgün eğitim veya açık öğretim şeklinde okumak istemesine rağmen bu hakkını kullanamadığını, bu uygulamanın da 20/7/2016 tarihinden 19/7/2018 tarihine kadar devam ettiğini belirterek eğitim hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

b. Değerlendirme

15. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını temellendiremediği, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).

16. Somut olayda başvurucu, İnfaz Hâkimliğine başvurduğu 2/5/2019 tarihi itibarıyla eğitim hakkının ihlal edildiğini iddia etmemiş; OHAL dönemi içinde anılan hakkın kullandırılmadığını ileri sürerek bu durumun tespitini talep etmiştir.

17. İnfaz Hâkimliğince, OHAL döneminde kullandırılmayan hakların tespiti talebinin reddine karar verilmiştir. Kararda ayrıca başvurucunun Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Yaşlı Bakımı Bölümüne kaydının yapıldığı da belirtilmiştir.

18. İnfaz Hâkimliğinin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde başvurucunun devam eden bir ihlal iddiasının bulunmadığı, gerçekleştirildiği dönem itibarıyla anılan iddialara yönelik olarak infaz hâkimliklerine başvuru imkânının bulunduğu, ayrıca açık öğretim fakültesine kaydının da yapıldığı dikkate alınarak eğitim hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu sonucuna varılmıştır.

19. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Telefonla Görüşme Hakkının Kısıtlanması Nedeniyle Haberleşme Hürriyetinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

20. Başvurucu; telefonla görüşme hakkı haftada bir kez on dakika olmasına rağmen bu hakkın iki haftada bir kez on dakika olmak üzere verildiğini, bu uygulamanın 20/7/2016 tarihinden 19/7/2018 tarihine kadar devam ettiğini belirterek haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

21. Anayasa Mahkemesince 23/7/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 6. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi uyarınca terör suçlarından tutuklu bulunan kişilerin olağanüstü hâlin devamı süresince telefonla haberleşme hakkından ancak on beş günde bir ve ilgili bentte sayılan kişilerle sınırlı olarak on dakikayı geçmemek üzere faydalanabileceklerine ilişkin uygulama aile hayatına saygı hakkı ve haberleşme hürriyeti kapsamında incelenmiştir (Bayram Sivri, B. No: 2017/34955, 3/7/2018, § 40).

22. Bu çerçevede OHAL koşullarının gerektirdiği kamu düzeninin korunması ihtiyacı ile infaz kurumunun güvenliğini ve disiplinini sağlama amacı doğrultusunda -isnat edilen suçun ağırlığı da dikkate alınarak- başvurucunun aile fertleriyle olan ilişkisinin sürdürülmesini engellemeyen telefonla haberleşme hakkının sınırlandırılması şeklindeki söz konusu müdahalede kamu makamları tarafından güdülen meşru amaç ile başvurucunun bireysel yararı arasında adil bir dengenin kurulduğu, demokratik toplumda gerekli olan müdahalenin ulaşılmak istenen amaçla ölçülü olduğu sonucuna varılmıştır (Bayram Sivri, § 71).

23. Somut olayda başvurucu, İnfaz Hâkimliğine başvurduğu 2/5/2019 tarihi itibarıyla haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğini iddia etmemiş; OHAL dönemi içinde anılan hakkın kullandırılmadığını ileri sürerek bu durumun tespitini talep etmiştir.

24. İnfaz Hâkimliğince başvurucuya kullandırılmayan iki adet haftalık telefon görüşü hakkının Ceza İnfaz Kurumunca kullandırılmasına, başvurucunun kullandırılmayan hakların tespiti talebinin reddine karar verilmiştir.

25. İnfaz Hâkimliğinin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde başvurucunun devam eden bir ihlal iddiasının bulunmadığı, gerçekleştirildiği dönem itibarıyla anılan iddialara yönelik olarak infaz hâkimliklerine başvuru imkânının bulunduğu, ayrıca İnfaz Hâkimliğince, kullandırılmayan iki adet haftalık telefon görüşü hakkının kullandırılmasına karar verildiği dikkate alınarak haberleşme hürriyetine yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

26. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

3. Duruşmaya Katılma Talebinin Reddi Nedeniyle Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

27. Başvurucu, İnfaz Hâkimliğinde duruşmalara katılma talebinde bulunmasına rağmen bu haktan yararlandırılmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

b. Değerlendirme

28. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının temel unsurlarından biri de yargılamanın kamuya açık olarak duruşmalı yapılması ilkesidir. Bunun yanında Anayasa’nın 141. maddesinde de yargılamanın kamuya açık olarak duruşmalı yapılması ilkesi açık şekilde belirtilmiştir. Buna göre başvurucu; yargı mercileri önünde davanın dinlenmesi hakkına, bu bağlamda diğer hususların yanı sıra savunma yapma, aleyhindeki ifadeleri dinleme, tanıkları sorgulama veya sorgulatma imkânlarına sahip olmalıdır (Muhsin Hükümdar, B. No: 2016/15853, 7/11/2019, § 37).

29. Gerek hukuk gerekse ceza yargılamalarında duruşma yapılmamasını haklı kılabilecek koşullar ilgili uyuşmazlığın niteliğine ve esas itibarıyla derece mahkemelerince karara bağlanacak meselenin mahiyetine bağlıdır. Bu kapsamda yapılan incelemelerde -duruşma yapılması usul kurallarına göre zorunlu olsun ya da olmasın- davanın açıklığa kavuşturulmasında dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin yeterli olup olmadığı önem taşımaktadır. Bunun yanında davada başvurucunun kişisel özellikleri, davranışları gibi sözlü yargılamayı zorunlu kılan olguların bulunup bulunmadığı veya şeklî, sınırlı ve teknik nitelikte bir incelemenin çözüm için yeterli olup olmadığı hususları da değerlendirilmelidir. Bu çerçevede delil ve ifadelerin sözlü olarak sunulmasını veya tanıkları sorgulamayı ya da sorgulatmayı gerektirecek inandırıcılıkla ilgili sorunların veya ihtilaflı olayların var olmadığı ve suç isnadında bulunulan kişiye savunmasını yazılı olarak sunma ve aleyhindeki delillere itiraz etme imkânının tanındığı hâllerde duruşma yapılması gerekli görülmeyebilir (Muhsin Hükümdar, § 39).

30. Adil yargılama hakkının diğer güvencelerine uyulmak kaydıyla usul ekonomisi ve iş yükünün azaltılması gibi amaçlarla bazı yargılamaların duruşmadan istisna tutulması ve duruşma yapılmaksızın karara bağlanması tek başına ihlale yol açmaz. Anayasa Mahkemesi nihai olarak duruşma yapılmamasının bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedeleyip zedelemediğini gözönünde bulundurur (benzer yöndeki kararlar için bkz. Fatih Birol ve Remziye Birol, B. No: 2013/19, 7/3/2014; Peyote Müzik Film Org. Tur. Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2013/9345, 7/7/2015; Adnan Altın, B. No: 2013/9748, 7/1/2016; Mustafa Doğan, B. No: 2014/1836, 28/9/2016).

31. Duruşma yapılmasını gerektirecek güvenilirlik (delillerin güvenirliliği, inandırıcılığı, çelişkili tanık ifadesi) sorununun veya tartışmalı olgunun bulunmadığı, önemli bir hukuki veya olgusal mesele içermeyen konularda mahkemelerin adil ve makul bir şekilde dosya üzerinden, tarafların beyanlarına ve diğer yazılı belgelere istinaden davaya ilişkin karar verebileceği durumlarda, sınırlı kapsamda tamamen hukuki konuların veya özel bir karmaşıklığı bulunmayan hukuki yönlerin ileri sürüldüğü davalarda duruşma açılmasına gerek görülmeyebilir (Talet Şanlı [GK], B. No: 2017/20526, 17/1/2023, 53).

32. Anayasa Mahkemesi Emrah Yayla ([GK], B. No: 2017/38732, 6/2/2020, §§ 58-86) kararında medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıklarda tarafların Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya katılımlarının sağlanmasının duruşmada hazır bulunma hakkına yönelik bir müdahale oluşturduğunu tespit ederek bu müdahalenin ihlal oluşturup oluşturmadığına ilişkin değerlendirmenin ise kanunilik, meşru amaca dayalı olma ve ölçülülük ilkeleri yönünden yapılacak inceleme sonucunda belirlenebileceğini ifade etmiştir. Buna göre medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıklarda tarafların SEGBİS aracılığıyla duruşmaya katılımlarının sağlanması şeklindeki müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için kanuni bir temelinin bulunması, meşru bir amaca dayalı ve ölçülü olması gerekmektedir (Emrah Yayla, §§ 62-67).

33. 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu'nun 6. maddesine göre şikâyet başvurusu üzerine infaz hâkimi, duruşma yapmaksızın dosya üzerinden bir hafta içinde karar verir ancak gerek gördüğünde karar vermeden önce şikâyet konusu işlem veya faaliyet hakkında resen araştırma yapabilir ve ilgililerden bilgi ve belge isteyebilir, ayrıca ceza infaz kurumu ve tutukeviyle ilgili olarak Cumhuriyet savcısının da yazılı görüşünü alır.

34. Somut olayda disiplin cezası niteliğindeki bir işleme karşı başvurucunun infaz hâkimliğine başvuruda bulunmadığı, OHAL dönemindeki uygulamaların tespitine yönelik başvuru yaptığı, bu hâliyle duruşma açılmasını zorunlu kılan bir durumun olmadığı değerlendirilmiştir.

35. Başvurucunun tüm itirazlarını ve iddialarını ileri sürebildiği, aleyhine olan iddia ve itirazları öğrenemediğine dair bir iddiasının olmadığı, somut olayda İnfaz Hâkimliğince duruşma açılmasını zorunlu kılan bir durumun bulunmadığı dikkate alınarak duruşma açılmaksızın karar verilmesi ve başvurucunun duruşmaya katılma talebinin reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkına yönelik ihlal olmadığının açık olduğu sonucuna varılmıştır.

36. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

4. Avukat Görevlendirilmemesi Nedeniyle Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

37. Başvurucu, İnfaz Hâkimliğinde hukuki yardım için avukat görevlendirilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

b. Değerlendirme

38. Suç isnadı altındaki kişinin müdafi yardımından yararlanma hakkının, Anayasa'nın 36. maddesi kapsamında korunan bir hak olduğu kuşkusuzdur (AYM, E.2012/100, K.2013/84, 4/7/2013). Bu hak gereğince sanığa talebi hâlinde müdafii tayin edilmesi gerekmektedir.

39. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (c) bendinde hakkında bir suç isnadında bulunulan kişi, kendisini bizzat savunma hakkına sahip olduğu gibi bir müdafi yardımıyla savunma hakkına da sahiptir. Ceza yargılaması temelinde savunma hakkının ve bu bağlamda Sözleşme'nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (c) bendinin hakkaniyete uygun yargılanma kavramına uygun düştüğü ölçüde disiplin suçlarına kıyasen uygulanabileceği kabul edilmiştir. Bu bağlamda yukarıdaki paragraflarda ceza yargılaması temelinde belirlenen ilkelerin uygun düştüğü ve adaletin gerektirdiği ölçüde başvurucunun iddiaları açısından değerlendirilmesi mümkündür (Cihan Yeşil, B. No: 2013/8635 § 52; Metin Yamalak (2), B. No: 2013/9450, 13/4/2016, §§ 48-74.).

40. Somut olayda başvurucunun vekil ile temsil edilmesi için mevzuatta herhangi bir zorunluluk bulunmamaktadır. Nitekim İnfaz Hâkimliği de yasal zorunluluk bulunmamasını gerekçe göstererek başvurucunun müdafi talebini reddetmiştir. Başvurucu, kendisinin vekilinin olmadığını ve savunmasını atanacak vekille yapacağını belirtmiştir.

41. 4675 sayılı Kanun'un 6. maddesinin (2) numaralı fıkrasına eklenen cümleye göre disiplin cezasına karşı yapılan şikâyeti inceleyen infaz hâkiminin, müdafii hazır olan ve vekâletnamesini ibraz eden avukatı ile birlikte veya avukat aracılığıyla hükümlü ya da tutuklunun savunmasını aldıktan ve talep edilen delilleri toplayıp değerlendirdikten sonra kararını vermesi gerekir.

42. Başvuru konusu olayda başvurucu hakkında verilen bir disiplin cezasının söz konusu olmadığı ve başvurucunun OHAL dönemine ilişkin tespit yapılmasını talep ettiği anlaşılmıştır. Bolu İnfaz Hâkimliği de başvurucu hakkında disiplin cezasına karşı savunma yapılması durumunun söz konusu olmadığını, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 150. maddesindeki zorunlu müdafilik durumlarının bulunmadığını belirtmiştir.

43. Öte yandan başvurucunun tüm itirazlarını ve iddialarını ileri sürebildiği, aleyhine olan iddia ve itirazları öğrenemediğine dair bir iddiasının olmadığı, somut olayda İnfaz Hâkimliğinin duruşma da açmadığı dikkate alınarak avukat atanmaması nedeniyle adil yargılanma hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

44. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

5. Eşitlik İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

45. Başvurucu, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması üyeliği suçundan tutuklu olduğu için farklı muameleye tabi tutulduğunu ve bazı hakları kullanmaktan mahrum edildiğini belirterek eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.

b. Değerlendirme

46. Anayasa'nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesi ve Sözleşme'nin 14. maddesinde düzenlenen ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine yönelik iddiaların soyut olarak değerlendirilmesi mümkün olmayıp mutlaka Anayasa ve Sözleşme kapsamında yer alan diğer temel hak ve özgürlüklerle bağlantılı olarak ele alınması gerekir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 33).

47. Ayrımcılık iddiasının incelenebilmesi için başvurucunun, kendisiyle benzer durumdaki kişilere yönelik farklı uygulamaların meşru bir temeli olmaksızın ırk, renk, cinsiyet, din, dil vb. ayrımcı bir nedene dayandığını makul delillerle ortaya koyması gerekir (Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 50).

48. 6216 sayılı Kanun’un 47. maddesinin (3),48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları uyarınca bireysel başvuruda, kamu gücünün neden olduğu iddia edilen ihlale dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı, bireysel başvuru kapsamındaki hakların ne şekilde ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20). Başvurucuların ihlal iddialarını hukuki ve maddi yönden temellendirme zorunluluğu bulunmaktadır (Cemal Günsel [GK], B. No: 2016/12900, 21/1/2021).

49. Somut olayda başvurucu kendisine hangi nedenle ayrımcılık yapıldığına ilişkin bir beyanda bulunmamış, dolayısıyla bu iddialarını temellendirememiştir. Bu nedenle bu konudaki iddiaların temellendirilmemiş şikâyet mahiyetinde olduğu değerlendirilmiştir.

50. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. 20/10/2020 tarihli Ek Dilekçedeki İddialar Yönünden

1. Başvurucunun İddiaları

51. Başvurucu, eğitim ve iyileştirme faaliyeti ile vaiz görüşmelerine izin verilmemesi nedeniyle maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

52. 6216 sayılı Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası gereğince bireysel başvuru da bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmesi gerekmektedir. 6216 sayılı Kanun'un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca da bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir (A.C. ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1827, 25/2/2016, § 25).

53. Anayasa Mahkemesi Hüseyin Aşkan (B. No:2017/15649, 21/7/2020) kararında otuz günlük süre kuralının bireysel başvurunun ön şartlarından biri olduğunu ve bu sürenin başlangıç tarihinin tespitinde kanun hükmü gereği öğrenme tarihinin esas alınacağını belirtmiştir (Hüseyin Aşkan, § 20). Anılan kararda bireysel başvuru süresinin işlemeye başlaması yönünden nihai kararın gerekçesinin tebliğinin öğrenme şekillerden biri olduğu, bununla birlikte başka şekillerde de öğrenmenin söz konusu olabileceği ifade edilmiştir (Hüseyin Aşkan, § 23).

54. Somut olayda başvurucunun talebinin Bolu İnfaz Hâkimliği tarafından 24/11/2016 tarihinde reddedildiği, başvurucunun anılan karara itirazının da Bolu Ağır Ceza Mahkemesince 16/1/2017 tarihinde kesin olarak reddedildiği anlaşılmıştır. Başvurucunun ceza davasındaki yargılamaya ilişkin olarak 2017 yılında Anayasa Mahkemesine yaptığı başvuru dosyasında, anılan İnfaz Hâkimliği kararına yönelik bazı iddialarda bulunduğu dikkate alınarak ihlali öğrendiği tarihten itibaren otuz gün içinde bireysel başvuru yapması gerekirken bu süre geçtikten sonra 20/10/2020 tarihli ek beyan dilekçesiyle ileri sürdüğü iddiaların süresinde yapılmadığı sonucuna varılmıştır.

55. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. 31/10/2019 tarihli başvuru formundaki ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. 20/10/2020 tarihli ek dilekçedeki ihlal iddialarının süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

D. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 21/9/2023 tarihinde karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(B.Ö. [1.B.], B. No: 2019/36252, 21/9/2023, § …)
   
Başvuru Adı B.Ö.
Başvuru No 2019/36252
Başvuru Tarihi 31/10/2019
Karar Tarihi 21/9/2023

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, ceza infaz kurumundaki bazı uygulamalara ilişkin olarak infaz hâkimliğine yapılan başvurunun reddedilmesinin maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı, haberleşme hürriyeti, adil yargılanma hakkı, eğitim hakkı ile eşitlik ilkesini ihlal ettiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Eğitim hakkı Ceza infaz kurumunda eğitim Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı Haberleşme-ceza infaz kurumu uygulamaları (sakıncalı mektup hariç) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Aleni yargılanma hakkı (hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Müdafi yardımından yararlanma hakkı (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Ayrımcılık yasağı Ayrımcılık Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Maddi ve manevi varlığın korunması hakkı Fiziksel ve ruhsal bütünlük (şiddet, kazalar vs) Süre Aşımı
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi