TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ATİYE COŞKUN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/37198)
Karar Tarihi: 8/1/2025
Başkan
:
Basri BAĞCI
Üyeler
Yıldız SEFERİNOĞLU
Kenan YAŞAR
Ömer ÇINAR
Metin KIRATLI
Raportör
Cafiye Ece YALIM
Başvurucular
1. Atiye COŞKUN
2. Hayati COŞKUN
3. İkbal ÖZTEKİN
4. Kudret KOÇ
5. Mehmet COŞKUN
6. Mesut COŞKUN
Vekili
Av. Adil AKTAY
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kamulaştırma bedelinin düşük belirlenmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 12/11/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucuların maliki olduğu, Mersin'in Tarsus ilçesi Kalburcu Köyü'nde kâin olan 619 parsel numaralı 3268,34 m² yüz ölçümlü taşınmazın yol inşaatı ve emniyet sahası tesisi için Karayolları Genel Müdürlüğü (İdare) tarafından kamulaştırılmasına karar verilmiş; başvurucuların teklif edilen bedeli kabul etmemesi üzerine İdarece 3/6/2015 tarihinde Tarsus 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davası açılmıştır.
6. Mahkeme, taşınmaz mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırmıştır. Bilirkişi heyetince hazırlanan 7/1/2015 tarihli raporda, taşınmazın sulu tarım arazisi olduğu dikkate alınarak taşınmaz için %50 objektif değer artışı uygulanmış; başvuruculara ödenmesi gereken kamulaştırma bedeli 117.169,99 TL olarak tespit edilmiştir. Objektif değer artış oranı %50 olarak kabul edilirken yerleşik alana ve sanayi kuruluşuna yakınlığının %35 oranında, Tarsus Çamyayla asfalt kara yoluna cephe olmasının da %15 oranında etkilediği vurgulanmıştır.
7. Tarafların bilirkişi raporuna itiraz ederek ek rapor alınmasını istemeleri üzerine Mahkeme bilirkişiden ek rapor alınmasına karar vermiştir. 20/6/2016 tarihli bilirkişi raporunda, objektif değer artışı %200 olarak uygulanmış ve başvuruculara ödenmesi gereken kamulaştırma bedeli 234.339,98 TL şeklinde tespit edilmiştir. Objektif değer artış oranı %200 olarak kabul edilirken taşınmazın yerleşik alana ve sanayi kuruluşuna yakınlığının ve Tarsus Çamyayla asfalt kara yoluna cephe olmasının yanı sıra yerleşim alanına yakın olması, belediye hizmetlerinden yararlanıyor olması, şehrin gelişiminin bu yönde olması, Sucular Mahalle merkezine 300 metre mesafede olması, en yakın meskûn mahale 500 metre mesafede olması hususlarının gözönünde bulundurulduğu vurgulanmıştır.
8. Mahkeme 3/2/2017 tarihinde 7/1/2015 tarihli bilirkişi raporunu esas alarak kamulaştırma bedelinin 117.169,99 TL olarak tespitine karar vermiş, karar gerekçesinde bilirkişi raporunun dosya kapsamına uygun olduğunu belirtmiştir.
9. Mahkeme kararına karşı taraflarca istinaf kanun yoluna başvurulmuş, başvurucular istinaf dilekçesinde esas alınan kapitalizasyon faiz oranının ve %50 olarak belirlenen objektif değer artış oranın hatalı olduğunu ifade etmiştir. Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) tarafından yapılan inceleme sonucunda verilen 27/11/2017 tarihli kararda davacı İdarenin istinaf başvurusunun esastan reddine, başvurucuların istinaf talebinin kısmen kabulüne karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kapitalizasyon faiz oranınını %4 olarak uygulanmasına, kamulaştırma bedelinin 146.486,99 TL olarak tespitine karar vermiştir. Ayrıca objektif değer artışını %50 olarak tespit eden bilirkişi heyetinin değerlendirmesinin yerinde olduğunu açıklamıştır.
10. Yargıtay 5. Hukuk Dairesi (Daire)16/9/2019 tarihinde kararı düzelterek onama kararı vermiştir. Nihai karar 14/10/2019 tarihinde başvuruculara tebliğ edilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
11. 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun "Kamulaştırma bedelinin mahkemece tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili" kenar başlıklı 10. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Kamulaştırmanın satın alma usulü ile yapılamaması halinde idare, … asliye hukuk mahkemesine müracaat eder ve taşınmaz malın kamulaştırma bedelinin tespitiyle, … idare adına tesciline karar verilmesini ister.
Mahkeme, idarenin başvuru tarihinden itibaren en geç otuz gün sonrası için belirlediği duruşma gününü, … taşınmaz malın malikine … bildirerek duruşmaya katılmaya çağırır. Duruşma günü idareye de tebliğ olunur.
…
Mahkemece yapılan duruşmada tarafların bedelde anlaşamamaları halinde hakim, en geç on gün içinde keşif ve otuz gün sonrası için de duruşma günü tayin ederek, 15 inci maddede sayılan bilirkişiler marifetiyle ve tüm ilgililerin huzurunda taşınmaz malın değerini tespit için mahallinde keşif yapar…
Bilirkişiler, taraflar ve diğer ilgililerin beyanını da dikkate alarak, 11 inci maddedeki esaslar doğrultusunda taşınmaz malın değerini belirten raporlarını onbeş gün içinde mahkemeye verirler. Mahkeme bu raporu, duruşma günü beklenmeksizin taraflara tebliğ eder. Yapılacak duruşmaya hakim, taraflar veya vekillerini ve bilirkişileri çağırır. Bu duruşmada tarafların bilirkişi raporlarına varsa itirazları dinlenir ve bilirkişilerin bu itirazlara karşı beyanları alınır.
Tarafların bedelde anlaşamamaları halinde gerektiğinde hakim tarafından onbeş gün içinde sonuçlandırılmak üzere yeni bir bilirkişi kurulu tayin edilir ve hakim, tarafların ve bilirkişilerin rapor veya raporları ile beyanlarından yararlanarak adil ve hakkaniyete uygun bir kamulaştırma bedeli tespit eder. Mahkemece tespit edilen bu bedel, taşınmaz mal, kaynak veya irtifak hakkının kamulaştırılma bedelidir. … İdarece, kamulaştırma bedelinin hak sahibi adına yatırıldığına … dair makbuzun ibrazı halinde mahkemece, taşınmaz malın idare adına tesciline ve kamulaştırma bedelinin hak sahibine ödenmesine karar verilir ve bu karar, tapu dairesine ve paranın yatırıldığı bankaya bildirilir. Tescil hükmü kesin olup tarafların bedele ilişkin temyiz hakları saklıdır.
(Ek fıkra: 11/04/2013-6459 S.K./6. md) Kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılamaması hâlinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren kanuni faiz işletilir.
…"
12. 2942 sayılı Kanun'un "Kamulaştırma bedelinin tespiti esasları" kenar başlıklı 11. maddesi şöyledir:
"15 inci madde uyarınca oluşturulacak bilirkişi kurulu, kamulaştırılacak taşınmaz mal veya kaynağın bulunduğu yere mahkeme heyeti ile birlikte giderek, hazır bulunan ilgilileri de dinledikten sonra taşınmaz mal veya kaynağın;
a) Cins ve nevini,
b) Yüzölçümünü,
c) Kıymetini etkileyebilecek bütün nitelik ve unsurlarını ve her unsurun ayrı ayrı değerini,
d)Varsa vergi beyanını,
e)Kamulaştırma tarihindeki resmi makamlarca yapılmış kıymet takdirlerini,
f) Arazilerde, taşınmaz mal veya kaynağın kamulaştırma tarihindeki mevkii ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelirini,
...
h) Yapılarda, (…)(2) resmi birim fiyatları ve yapı maliyet hesaplarını ve yıpranma payını,
ı) Bedelin tespitinde etkili olacak diğer objektif ölçüleri,
Esas tutarak düzenleyecekleri raporda bütün bu unsurların cevaplarını ayrı ayrı belirtmek suretiyle ve ilgililerin beyanını da dikkate alarak gerekçeli bir değerlendirme raporuna dayalı olarak taşınmaz malın değerini tespit ederler.
Taşınmaz malın değerinin tespitinde, kamulaştırmayı gerektiren imar ve hizmet teşebbüsünün sebep olacağı değer artışları ile ilerisi için düşünülen kullanma şekillerine göre getireceği kâr dikkate alınmaz.
B. Uluslararası Hukuk
13. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (Sözleşme) ek (1) No.lu Protokol'ün 1. maddesi şöyledir:
"Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.
Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez."
14. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) Kahyaoğlu ve diğerleri/Türkiye (B. No: 37203/05, 31/5/2016, §§ 4-19) kararına konu olayda, başvurucuların taşınmazının bir bölümü üzerinden kamulaştırma yapılmaksızın veya kamu irtifakı tesis edilmeksizin enerji nakil hattı geçirilmiştir. Başvurucuların kamulaştırmasız el atma nedeniyle açtıkları tazminat davasında mahkeme, bilirkişi görüşüne başvurmuş; bilirkişi, taşınmazın bir bölümünün üzerinden enerji nakil hattı geçirilmesi nedeniyle değerinin %9 oranında azaldığını kabul ederek tazminat hesaplamıştır. Ancak mahkeme, Yargıtay kararlarında kamu irtifakı kurulması nedeniyle taşınmazda oluşacak değer düşüklüğünün taşınmazın toplam değerinin %2'sini geçemeyeceğinin belirtildiğini gerekçe göstererek zararın taşınmaz değerinin %2'siyle sınırlı olduğu sonucuna ulaşmıştır. Mahkeme, bu görüşten yola çıkarak bilirkişi raporundaki tespite rağmen taşınmazın değerinin %7'sine isabet eden tazminat talebi yönünden davayı reddetmiş ve söz konusu karar Yargıtay tarafından onanmıştır.
15. AİHM; bilirkişi raporunda taşınmazda oluşan değer kaybı taşınmazın gerçek değerinin %9'u olarak tespit edildiği hâlde yerel mahkemenin Yargıtay içtihadından hareketle zarar miktarını taşınmaz değerinin %2'si ile sınırlandırdığına işaret ettikten sonra yargı mercilerince bunun gerekçesinin açıklanamadığını vurgulamıştır. AİHM, Yargıtayın farklı durumların gözönünde bulundurulmasını dışlayan katı yorumu nedeniyle başvurucuların taşınmazının değerinin %7'sine tekabül eden zararlarının karşılanamadığını belirtmiş; bunun da kamu yararı ile bireysel yarar arasındaki adil dengeyi bozduğunu ifade ederek mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır (Kahyaoğlu ve diğerleri/Türkiye, §§ 33-40).
16. AİHM; Kutlu ve diğerleri/Türkiye (B. No: 51861/11, 13/12/2016) kararında, kamulaştırılan bir taşınmazın bilirkişi raporunda objektif değer artış oranı %40 olarak belirtilmesine rağmen yargı mercilerince %25 olarak belirlenmesini mülkiyet hakkı bağlamında incelemiştir. AİHM; yargı mercilerinin bilirkişi raporundaki sonuçların gözardı edilmesinin nedenlerini somut ve yeterli gerekçelerle açıklaması gerektiğini, somut olayda ise gözönünde bulundurulacak ölçütlerin basit bir anlatımının -mahkemece değer düşüklüğü oranının %25 ile sınırlandırılmasına yol açan kriterlerin neden ve nasıl dikkate alındığı belirtilmediği için- yeterli bir gerekçe olarak kabul edilemeyeceğini ifade etmiştir. Sonuç olarak yeterli bir gerekçe gösterilmeden %25 olarak belirlenerek daha az tazminata hükmedilmesi adil dengeyi bozduğu için bu durumun mülkiyet hakkının ihlaline yol açtığını kabul etmiştir (Kutlu ve diğerleri/Türkiye, §§ 62-76).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Anayasa Mahkemesinin 8/1/2025 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü
18. Başvurucular; dava konusu taşınmaza çok yakın olan, komşu sayılabilecek konumdaki taşınmazlar için çok daha yüksek oranda objektif değer artışı oranı belirlendiği hâlde dava konusu taşınmaza düşük oranda objektif değer artış oranı uygulandığından yakınmıştır. Başvurucular ayrıca bilirkişiler tarafından düzenlenen ek raporda önceki rapordan dört misli yüksek belirlendiği hâlde çelişki giderilmeden ve gerekçe belirtilmeden bedel tespitinde önceki raporun esas alındığını belirterek mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
19. Bakanlık görüşünde adli yargı mercileri tarafından başvurucuların talebi incelenmiş ve ilgili ve yeterli gerekçe gösterilerek kamulaştırma bedelinin belirlendiğini, başvurucuların iddiasının özünün esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğunu, başvurucuların iddia ve savunmalarını makul bir şekilde yetkili mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olduklarını değerlendirmiştir. Başvurucu Bakanlık görüşüne karşı cevabında önceki beyanlarına benzer şekilde beyanda bulunmuştur.
B. Değerlendirme
20. Anayasa’nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."
21. Anayasa'nın ''Kamulaştırma'' kenar başlıklı 46. maddesi şöyledir:
"Devlet ve kamu tüzelkişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir.
Kamulaştırma bedeli ile kesin hükme bağlanan artırım bedeli nakden ve peşin olarak ödenir. Ancak, tarım reformunun uygulanması, büyük enerji ve sulama projeleri ile iskân projelerinin gerçekleştirilmesi, yeni ormanların yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve turizm amacıyla kamulaştırılan toprakların bedellerinin ödenme şekli kanunla gösterilir. Kanunun taksitle ödemeyi öngörebileceği bu hallerde, taksitlendirme süresi beş yılı aşamaz; bu takdirde taksitler eşit olarak ödenir.
Kamulaştırılan topraktan, o toprağı doğrudan doğruya işleten küçük çiftçiye ait olanlarının bedeli, her halde peşin ödenir.
İkinci fıkrada öngörülen taksitlendirmelerde ve herhangi bir sebeple ödenmemiş kamulaştırma bedellerinde kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz uygulanır."
22. Başvurucular, mülkiyet haklarının ihlal edildiği iddiası yanında adil yargılanma haklarının da ihlal edildiğini ileri sürmekte ise de kamulaştırma bedelinin düşük belirlendiğine yönelik şikâyetlerinin mülkiyet hakkına ilişkin olduğu anlaşıldığından mülkiyet hakkı kapsamında inceleme yapılması gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
23. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Mülkün Varlığı
24. Kamulaştırılan taşınmaz başvurucuların mülkiyetinde olduğundan mülkün varlığı hususu tartışmasızdır.
b. Müdahalenin Varlığı ve Türü
25. Başvurucuların taşınmazının kamulaştırılmasının mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği kuşkusuzdur.
26. Anayasa'nın 35. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin mülkiyet hakkına sahip olduğu belirtilmek suretiyle mülkten barışçıl yararlanma hakkına yer verilmiş; ikinci fıkrasında da mülkten barışçıl yararlanma hakkına müdahalenin çerçevesi belirlenmiştir. Maddenin ikinci fıkrasında genel olarak mülkiyet hakkının hangi koşullarda sınırlanabileceği belirlenerek mülkten yoksun bırakmanın şartlarının genel çerçevesi de çizilmiştir. Maddenin son fıkrasında ise mülkiyet hakkının kullanımının toplum yararına aykırı olamayacağı kurala bağlanmak suretiyle devletin mülkiyetin kullanımını kontrol etmesine ve düzenlemesine imkân sağlanmıştır. Anayasa'nın diğer bazı maddelerinde de devlet tarafından mülkiyetin kontrolüne imkân tanıyan özel hükümlere yer verilmiştir. Ayrıca belirtmek gerekir ki mülkten yoksun bırakma ve mülkiyetin düzenlenmesi, mülkiyet hakkına müdahalenin özel biçimleridir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017, §§ 55-58).
27. Somut olayda başvurucuların taşınmazı kamulaştırılmak suretiyle İdarenin mülkiyetine geçtiğinden müdahalenin mülkten yoksun bırakma niteliğinde olduğu anlaşılmıştır.
c. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
28. Anayasa'nın 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
29. Anayasa'nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı sınırsız bir hak olarak düzenlenmemiş, bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlandırılabileceği öngörülmüştür. Mülkiyet hakkına müdahalede bulunulurken temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen Anayasa'nın 13. maddesinin de gözönünde bulundurulması gerekmektedir. Anılan madde uyarınca temel hak ve özgürlükler, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmaksızın Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, § 62).
30. Somut olayda taşınmazın kamulaştırılmasının kanuni dayanağının ve meşru amacının bulunmadığı hususunda başvurucuların bir şikâyeti olmadığı gibi bu yönden resen inceleme gerektiren bir neden de tespit edilememiştir. Dolayısıyla ölçülülük unsuruyla sınırlı bir denetim yapılacaktır.
i. Genel İlkeler
31. Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2012/102, K.2012/207, 27/12/2012; E.2012/149, K.2013/63, 22/5/2013; E.2014/176, K.2015/53, 27/5/2015; E.2015/43, K.2016/37, 5/5/2016; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).
32. Mülkiyet hakkından yoksun bırakma biçimindeki müdahalelerde, hedeflenen kamu yararı ile malikin bireysel yararı arasında gözetilmesi gereken adil denge ancak malike tazminat ödenmek suretiyle sağlanabilir. Diğer bir ifadeyle mülkten yoksun bırakmalarda malike tazminat ödenmesi, müdahaleyle malike yüklenen aşırı külfetin telafi edilmesini temin eden temel bir araçtır. Anayasa'nın 46. maddesi uyarınca kamulaştırma yoluyla malikin mülkiyet hakkının sona erdirildiği hâllerde malike ödenmesi gereken tazminat taşınmazın gerçek bedelidir. Bu itibarla taşınmazın gerçek bedelinin ödenmediği durumlarda somut olayın koşulları da gözetilerek müdahalenin orantılı olmadığı sonucuna ulaşılabilir (Cevat Aydın, B. No: 2014/13886, 4/10/2017, § 48).
33. Mülkiyet hakkının korunmasının söz konusu olduğu durumlarda usule ilişkin güvencelerin somut olayda yerine getirildiğinden söz edilebilmesi için yargı mercilerinin kararlarında konu ile ilgili ve yeterli gerekçe bulunmalıdır. Bu zorunluluk başvurucunun bütün iddialarına cevap verilmesi anlamına gelmemekle birlikte mülkiyet hakkını ilgilendiren davanın sonucuna etki eden esasa ilişkin temel iddia ve itirazlar, yargılama makamlarınca özenli bir şekilde değerlendirilerek karşılanmalıdır (Kamil Darbaz ve GMO Yapı Grup End. San. Tic. Ltd. Şti., B. No: 2015/12563, 24/5/2018, § 53).
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
34. Somut olayda 7/1/2015 tarihli bilirkişi raporunda taşınmazın 23,90 TL olarak hesaplanan metrekare değeri objektif değer artışı nedeniyle %50 oranında artırılarak 35,85 TL olarak hesaplanmış, başvuruculara toplam olarak ödenmesi gereken kamulaştırma bedeli 117.169,99 TL şeklinde tespit edilmiştir. Ancak tarafların bilirkişi raporuna itiraz ederek ek rapor alınmasını talep etmeleri üzerine yeniden Mahkemece bilirkişiden ek rapor alınmasına karar verilmiştir. 20/6/2016 tarihli bilirkişi ek raporunda bu kez objektif değer artışı %200 olarak, başvuruculara toplam olarak ödenmesi gereken kamulaştırma bedeli de234.339,98 TL olarak tespit edilmiştir.
35. Taşınmaz bedelinin tespiti teknik ve uzmanlık gerektiren bir konudur. Bu nedenle kamulaştırılan taşınmazın bedelinin tespiti uzman mahkemelerin ve Yargıtayın bu konudaki uzman dairelerinin yetki ve görevindedir. Anayasa Mahkemesi bu konuda uzmanlaşmış bir mahkeme olmadığı gibi Anayasa Mahkemesinin mülkiyet hakkı kapsamında yapılan bireysel başvurularda bedel veya değer düşüklüğü karşılığını hesaplamak gibi bir görevi de bulunmamaktadır (Mukadder Sağlam ve diğerleri, B. No: 2013/2511, 22/1/2015, § 49; Abdülkerim Çakmak ve diğerleri, B. No: 2014/1964, 23/2/2017, § 52). Anayasa Mahkemesinin görevi, kamulaştırma bedelinin tespiti yönteminin gerçek bedelin ödenmesini temin edip etmediğini incelemekten ibarettir.
36. Taşınmazın değerini etkileyen objektif unsurlar da değerin belirlenmesinde hesaba katılmaktadır. Bu unsurların tahdidî olarak sayılması mümkün değil ise de taşınmazın yola ve yerleşim yerine yakınlığı, ticari ve iş kapasitesi, deniz, göl, nehir gibi tabii güzelliklere uzaklığı, imarlı bölgelere yakınlığı gibi özellikler buna örnek gösterilebilir (Cevat Aydın, § 58).
37. Mahkemenin hükme esas aldığı bilirkişi raporu incelendiğinde objektif değer artış oranının %50 olarak kabulünde taşınmazın yerleşik alana ve sanayi kuruluşuna yakınlığının, kara yoluna cephe olmasının dikkate alındığı belirtilmiştir. Bilirkişi ek raporunda ise söz konusu unsurlara ilave olarak şehrin gelişiminin taşınmazın yönünde olması, taşınmazın belediye hizmetlerinden yararlanıyor olması ile mahalle merkezine 300 metre, en yakın meskûn mahale 500 metre mesafede olması hususlarının da bulunduğu, bu nedenle objektif değer artış oranının %200 olarak tespit edildiği belirtilmiştir.
38. Mahkeme, gerekçeli kararında 7/1/2015 tarihli bilirkişi raporunun dosya kapsamına uygun bulunduğunu belirtmiş ancak uygun bulma sebeplerine açıklık getirmemiştir. Bilirkişi ek raporunda yer alan belirlemelerin önceki bilirkişi raporunda belirtilen unsurlara ilave unsurlar içerdiği, bu unsurların açık, somut olduğu ve dayanaklarının gösterildiği dikkate alındığında Mahkemece önceki bilirkişi raporu ile bilirkişi ek raporu arasındaki çelişkiler giderilmeden önceki rapora itibar edilerek karar verilmesinin gerekçelerinin açıkça ortaya konulmadığı görülmüştür.
39. Bölge Adliye Mahkemesi, istinaf başvurusunun kısmen kabul edilerek mahkemenin kararının kaldırılmasına, kamulaştırma bedelinin tespit ve tescili davasının kabulüne yönelik gerekçeli kararında da 7/1/2015 tarihli bilirkişi raporundaki %50 objektif değer artışı uygulanması gerektiğine yönelik değerlendirmenin yerinde olduğunu belirtmiş, ek rapordaki somut unsurlara dair belirleme ve iki rapor arasındaki çelişkiye değinmemiştir.
40. Dolayısıyla objektif değer artış oranına ilişkin kamulaştırma bedelinin miktarı yönünden ulaşılan sonucun Mahkeme ve Bölge Adliye Mahkemesi tarafından ilgili ve yeterli gerekçe ile ortaya konulmadığı anlaşılmıştır.
41. Açıklanan gerekçelerle objektif değer artış oranına ilişkin kamulaştırma bedelinin miktarı yönünden Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
VI. GİDERİM
42. Başvurucular, yeniden yargılama yapılması ile maddi ve manevi tazminat taleplerinde bulunmuştur.
43. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği mahkemece yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
44. Öte yandan ihlalin niteliğine göre yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucuların tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
VII. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesine (E.2017/555, K.2017/1102) iletilmesi için Tarsus 1. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2015/438, K.2017/37) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuların tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 364,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.364,60 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 8/1/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.