TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
TEVFİK AYHAN BAŞVURUSU (2)
(Başvuru Numarası: 2019/4042)
Karar Tarihi: 2/3/2023
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Muammer TOPAL
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
İrfan FİDAN
Raportör
M. Emin ŞAHİNER
Başvurucu
Tevfik AYHAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza soruşturması kapsamında mal varlığı üzerine uzun süredir elkoyma tedbiri uygulanması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 4/2/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Çorlu Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık), 5/8/2016 tarihinde 2015/8855 Esas sayılı soruşturma kapsamında başvurucunun da dâhil olduğu bazı şüphelilerin mal varlıklarına, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması ( FETÖ/PYD) ile mücadele kapsamında 17/12/2014 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 128. maddesi ve 668 sayılı Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararname'nin (KHK) 3/I-ı bendi gereğince tedbir konulmasını talep etmiştir.
6. Çorlu Sulh Ceza Hâkimliği 2016/3557 D.İş sayılı kararıyla Başsavcılığın talebini kabul etmiştir. Buna göre Sulh Ceza Hâkimliği; soruşturma konusu suçun işlendiğine, FETÖ/PDY'nin faaliyetleri neticesinde bu suçlardan elde edildiğine ve devir faaliyetine girişildiğine ilişkin olarak Başsavcılığın ileri sürdüğü somut delillere dayanan kuvvetli şüphenin varlığı nedeniyle başvurucunun da aralarında bulunduğu şüphelilerin taşınmazlarına, araçlarına, banka hesaplarına, gerçek ve tüzel kişiler nezdindeki hak ve alacaklarına, kıymetli evrak, şirket hisseleri, kiralık kasa mevcutları ve diğer mal varlığı değerlerine tedbir konulmasına karar verdiğini açıklamıştır.
7. Başvurucu hakkında daha sonra farklı soruşturmalar dâhilinde kamu davaları açılmış olup birleştirilen yargılamalar neticesinde hakkındaki kovuşturmaya Çorlu 2. Ağır Ceza Mahkemesinin (Ağır Ceza Mahkemesi) 2018/189 Esas sayılı dosyası ile devam edilmiştir. Başvurucu, bu davada silahlı terör örgütüne üye olma, 7/2/2013 tarihli ve 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Kanun'a muhalefet, 4/11/2004 tarihli ve 5253 sayılı Dernekler Kanunu'na muhalefet suçlamalarıyla yargılanmıştır.
8. Diğer yandan başvurucu, tedbir kararının kaldırılması hususunda itiraz başvurusunda bulunmuştur. Ağır Ceza Mahkemesi 19/10/2018 tarihli tensip zaptında bu itirazı değerlendirmiş ve yapılacak yargılama sonucunda başvurucunun terörü finanse ettiğinin tespiti hâlinde söz konusu mal varlığının müsadere edilebileceği gerekçesiyle itiraz başvurusunu reddetmiştir.
9. Başvurucu, mezkûr tensip ara kararına itiraz etmiştir. Ağır Ceza Mahkemesi 10/1/2019 tarihli kararı ile tedbir kararının kaldırılmasına ilişkin talebin reddinin yerinde olduğunu değerlendirmiş ve itirazı yeniden reddetmiştir.
10. Başvurucu anılan kararı 29/1/2019 tarihinde öğrendikten sonra 4/2/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
11. Akabinde Ağır Ceza Mahkemesi 20/2/2020 tarihli 4. celsede tanık beyanlarının alınması, sanıklar hakkında düzenlenen iddianamelerde 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 54. maddesinin uygulanmasının talep edilmemesi hususlarını dikkate alarak dosya sanıkları hakkında verilen mal varlığı üzerindeki tedbir kararları ile elkoyma kararlarının kaldırılmasına karar vermiştir.
12. Ağır Ceza Mahkemesi 30/6/2022 tarihinde başvurucunun silahlı terör örgütüne üyelik suçundan hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
13. İlgili hukuk için bkz. Ali Çakan, B. No: 2018/4994, 28/6/2022, §§ 11-13.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
14. Anayasa Mahkemesinin 2/3/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
15. Başvurucu, FETÖ/PDY soruşturması sırasında mal varlığına konulan tedbirin 5/8/2016 tarihinden itibaren devam etmesi nedeniyle ekonomik zararının arttığını, hakkında kesinleşmiş bir mahkeme kararı bulunmadan malları hakkında tedbir kararı verilmesinin haksızlık olduğunu, olayda somut delillere dayanan kuvvetli şüphe bulunmadığını, kararda genel müsadere yasağının gözardı edildiğini, tedbir kararının tarafına tebliğ edilmediğini belirterek Anayasa'nın 35., 36., 39. ve 40. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
16. Bakanlık görüşünde; başvurucunun tedbir kararının şartları oluşmadan verildiği ve devam ettirildiğine ilişkin iddiaları bulunmakta ise de 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi uyarınca tazminat davası açma imkânının mevcut olduğu, buna mukabil mezkûr etkili başvuru yolunu kullanmadığı ifade edilmiştir. Ayrıca tedbir kararının kalkmış olması nedeniyle olayda başvurucunun mağdur sıfatının da sorgulanabileceği iddia edilmiştir. Bakanlığa göre suçla mücadele gibi zor bir alanda hangi tedbirlerin gerekli olup olmadığının değerlendirilmesi öncelikli olarak ilgili kamu makamlarının yetkisinde olup bu alanda ne gibi tedbirlerin alınması gerektiği hakkında sorumlu ve yetkili otoriteler daha isabetli karar verebilecek konumdadır. Bakanlıkça son olarak başvurucu hakkında verilen tedbir kararının olağanüstü hâl döneminde alınması nedeniyle yapılacak incelemede Anayasa'nın 15. maddesinin de dikkate alınmasının yararlı olacağı ifade edilmiştir.
B. Değerlendirme
17. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Buna göre her ne kadar başvurucu genel müsadere yasağı ile etkili başvuru hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmüşse de başvurucunun şikâyetleri, ilgili olduğu mülkiyet hakkı bağlamında incelenmiştir.
18. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrasında bireysel başvuruda bulunulmadan önce ihlal iddiasının dayanağı olan işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş olan idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması gerektiği belirtilmiştir. Temel hak ihlallerini öncelikle derece mahkemelerinin gidermekle yükümlü olması, kanun yollarının tüketilmesi koşulunu zorunlu kılar (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, §§ 19, 20; Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 26).
19. Bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).
20. 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (j) bendinde, eşyasına veya diğer mal varlığı değerlerine koşulları oluşmadığı hâlde el konulan veya bunların korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer mal varlığı değerleri amaç dışı kullanılan ya da zamanında geri verilmeyen kişilere tazminat talebinde bulunabilme imkânı tanınmaktadır.
21. Anayasa Mahkemesi ceza soruşturması veya kovuşturması sırasında yargı organlarınca şüphelilerin eşyasına ya da mal varlığı değerlerine elkoyma tedbirinin uygulandığı durumlarda bunun hukuka aykırı olduğu iddialarına ilişkin olarak bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla asıl dava sonuçlanmış da olsa 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Nuray Işık, B. No: 2014/7561, 28/9/2016 §§ 60-67; Sinan Aydın Aygün (2), B. No: 2014/922, 16/6/2016, §§ 61-69).
22. Somut olayda başvurucunun mal varlığı hakkında uygulanan elkoyma tedbirinin başvuru tarihinden sonra kaldırıldığı görülmektedir. Dolayısıyla elkoyma tedbiri nedeniyle uğranılan zararların giderimi bakımından 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucunun durumuna uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yolu olduğu ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.
23. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik nedenleri incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 2/3/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.