logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Özgür Hakan Aslan [2.B.], B. No: 2019/4947, 14/4/2022, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ÖZGÜR HAKAN ASLAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/4947)

 

Karar Tarihi: 14/4/2022

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Ali Erdem ŞAHİN

Başvurucu

:

Özgür Hakan ASLAN

Vekili

:

Av. Sevgi KALAN GÜVERCİN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, başvurucunun bir şirket hakkında yaptığı sosyal medya paylaşımından dolayı tazminat ödemeye mahkûm edilmesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 7/2/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu 1974 doğumlu olup Bolu'da ikamet eden sade bir vatandaştır. Müşteki T. ise telekomünikasyon alanında faaliyet gösteren, haberleşme ve iletişim sektöründe ticari faaliyetleriyle kamuoyu tarafından tanınan bir şirkettir. Müşteki, ticari faaliyetlerinin yanı sıra kültür, sanat, spor ve eğitim alanlarında yürütülen birçok toplumsal sorumluluk proje ve kampanyalarına da destek sağladığını belirtmektedir.

6. 2016 yılının Mart ayı başlarında ulusal bir gazetede E. Vakfı ve bir dernekle bağlantılı olduğu söylenen yurtlarda bir kısım öğrencilerin yurt sorumlusu bir öğretmen tarafından tacize uğradığına ve konunun yargıya intikal ettiğine ilişkin bir haber yayımlanmıştır. Kamuoyunda büyük infial uyandıran olay, resmî makamlar ve sivil toplum kuruluşlarınca yakından takip edilmiş; ayrıca ulusal ve uluslararası yayın organlarında sayısız habere konu olmuştur (ayrıntılar için bkz. Hayriye Özde Çelikbilek, B. No: 2016/13543, 24/10/2019, § 10).

7. Bahse konu haberlerin ardından müşteki şirket ile E. Vakfı arasında mali destek ilişkisi bulunduğu iddiaları kamuoyunun gündemine gelmiş ve haberlere konu edilmiştir (benzer nitelikteki haber için bkz. Ceyhun Tunç, B. No: 2017/20822, 14/9/2021, § 11). Nitekim müşteki şirket, iddialara ilişkin olarak 24/3/2016 tarihli kamuoyu açıklamasında bulunmuştur. İlgili açıklama şöyledir:

"Türkiye’nin T.’si olarak,..., onbinlerce gencimize umut ışığı olan, geleceğe daha güvenle yürümelerini sağlayan Kardelenler, Van İçin Türkiye Kumbarası, Engelsiz Eğitim, Gönül Köprüsü gibi projeler, milyonlarca insanımızın da takdirini ve gönlünü kazanmıştır. Tüm bu projelerle 16 yıl boyunca kesintisiz olarak 100 binin üzerinde eğitim bursu sağladık. Saygıdeğer kamuoyumuzun bilmesini isteriz ki, doğrudan öğrencilerimize giden burslarla, biz herhangi bir vakfı, derneği veya sivil toplum kuruluşunu değil, öğrencilerimizin eğitimini destekliyoruz,..., ülkemizin geleceğinin garantisi olan gençlerimizi desteklemeye devam edeceğiz"

8. Başvurucu, anılan haberlerin ardından müşteki şirket ile E. Vakfı arasındaki mali destek ilişkisini işaret ederek 25/3/2016 tarihinde bir sosyal medya platformundaki hesabından (Twitter) "#E. Vakfı sponsorluğunu bırakana kadar T.'ye tecavüzcell desek mesela?" şeklinde bir gönderi paylaşmıştır.

9. Müşteki şirket, başvurucunun anılan paylaşım ile tecavüze destek verme ithamında bulunduğunu ve bu nedenle ticari itibarının zarar gördüğünü belirterek İstanbul Anadolu Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) manevi tazminat davası açmıştır. Müşteki, Vakfa ait yurtta gerçekleşen cinsel istismar olayı ile bir ilgilerinin bulunmadığını, desteklerinin vakıflara değil öğrencilere yönelik olduğunu, yaşanan olayın sosyal medyada çarpıtıldığını ve şirket aleyhine bir karalama kampanyasına dönüştürüldüğünü ileri sürmüştür.

10. Mahkeme 13/7/2017 tarihli kararıyla davanın kısmen kabulü ile başvurucunun davacıya 1.000 TL tazminat ödemesine karar vermiştir. Mahkemenin gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...,Dava konusu olaya bakıldığında kamuoyuna yansıyan adli olayın gerçekleştiği vakıf kapsamında bazı öğrencilere destek bursu sağladığı belirten davacı şirketin olayla doğrudan ilişkilendirilemeyeceği, toplumda infial yaratan olayla bağlantılı olarak davacı şirket hakkında "tecavüzcell" denilerek tecavüze destek olduğu ithamının ve bu kapsamdaki paylaşımda yer alan ifadelerin küçük düşürücü nitelikte ağır ve rencide edici olduğu, eleştiri sınırlarında kaldığının kabul edilemeyeceği, AİHM kararlarında belirtildiği üzere davacı şirkete haksız olgu isnadı mahiyetinde olup kişisel değer yargısı olarak nitelendirilemeyeceği bu nedenle basın özgürlüğü kapsamında kabulünün mümkün olmadığı anlaşılmakla TBK'nın 58. Maddesi anlamında manevi tazminat koşullarının oluştuğu ve davacı yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır".

11. Karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi (Daire) 12/12/2018 tarihli ilamıyla Mahkeme kararının vekâlet ücretine ilişkin kısmının bozulmasına, tazminata ilişkin kısmının ise kesin olarak onanmasına karar vermiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

12. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Sorumluluk” kenar başlıklı 49. maddesi şöyledir:

 “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.

Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.”

B. Uluslararası Hukuk

13. İlgili uluslararası hukuk için bkz. Ceyhun Tunç, §§ 20-22.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

14. Anayasa Mahkemesinin 14/4/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

15. Başvurucu; cinsel istismar olayının tarafı olan Vakfa mali destekte bulunan davacı T.yi sert bir dille eleştirmek amacıyla başvuru konusu ifadeleri sosyal medya hesabından paylaştığını, mahkeme kararlarının aksine paylaşımının değer yargısından ibaret olduğunu ve olgusal isnat olarak nitelendirilemeyeceğini, paylaşımının sadece bir kişi tarafından beğenilerek tekrar paylaşılması (retweet) nedeniyle ciddi bir saldırı olarak değerlendirilemeyeceğini belirterek ifade özgürlüğünün, mahkeme kararlarında aleyhine karar verilmesini gerektirecek nitelikte ilgili ve yeterli bir gerekçe bulunmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.

16. Bakanlık görüşünde; başvurucunun kişisel Twitter hesabından yapmış olduğu paylaşımda sarf ettiği ifadeler nedeniyle tazminat ödemeye mahkûm edilmesinin başvurucunun ifade özgürlüğüne bir müdahale olup olmadığı, bu müdahalenin tüzel kişilerin şeref ve itibarının korunması meşru amacı kapsamında görülüp görülemeyeceği ve sonuç olarak yerel mahkemeler tarafından çatışan iki değer arasında (ifade özgürlüğü ile şeref ve itibar hakkı) bu manada adil denge kurulup kurulmadığı değerlendirilirken Anayasa Mahkemesi tarafından ilgili Anayasa hükümlerinin, Anayasa Mahkemesi ve AİHM içtihatlarının ve diğer tespitlerin dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir.

17. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında; paylaşımının olgusal temeli olan bir değer yargısı olduğunu ve aynı konuyla ilgili olarak Anayasa Mahkemesinin 2017/20882 numaralı başvuru doyasında ihlal kararı verdiğini belirterek ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasını yinelemiştir.

B. Değerlendirme

18. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının bir bütün olarak Anayasa'nın 26. maddesinde düzenlenen ifade özgürlüğü kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

19. Anayasa’nın “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” kenar başlıklı 26. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar...

Bu hürriyetlerin kullanılması,... başkalarının şöhret veya haklarının,... korunması ... amaçlarıyla sınırlanabilir…

Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.”

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

20. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Müdahalenin Varlığı

21. Başvurucunun sosyal medya hesabı üzerinden bir şirket hakkında yapmış olduğu paylaşım nedeniyle manevi tazminat ödemesine karar verilmiştir. Söz konusu mahkeme kararı ile başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale yapılmıştır.

b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

22. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler,... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar,... demokratik toplum düzeninin... gereklerine... aykırı olamaz.”

23. Yukarıda anılan müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.

i. Kanunilik

24. 6098 sayılı Kanun'un 49. maddesinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.

ii. Meşru Amaç

25. Müdahalenin başkalarının şöhret veya haklarının korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.

iii. Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk

 (1) Genel İlkeler

26. Anayasa Mahkemesinin müştekinin ve başvuru konusu olayların aynı olduğu benzer bir başvuruda uyguladığı genel ilkeler için bkz. Ceyhun Tunç, §§ 32-36.

 (2) İlkelerin Olaya Uygulanması

27. Başvuruya konu olayda başvurucu, bir vakfa ait yurtta kalan bazı çocukların yurtta görevli bir öğretmen tarafından cinsel istismara uğradığına ilişkin tartışmalar devam ederken müşteki şirket ve anılan Vakıf arasında mali destek ilişkisi bulunduğu iddiasıyla "#E. Vakfı sponsorluğunu bırakana kadar T.'ye tecavüzcell desek mesela?" şeklinde bir iletiyi sosyal medya hesabından paylaşmıştır. Mahkemeler, paylaşıma konu tecavüze destek olma ithamının kişisel değer yargısından ziyade haksız olgu isnadı mahiyetinde olduğunu ve bu nedenle paylaşımın eleştiri sınırlarında kaldığının kabul edilemeyeceğini belirterek başvurucunun tazminat ödemesine karar vermiştir (bkz. § 10).

28. Anayasa Mahkemesi Ceyhun Tunç kararında, aynı olaya ilişkin olarak müşteki şirket hakkında yapılan benzer nitelikteki (#BabaBeniE.yeGönderme T. ile ilişkini bitir, tecavüzlere destek olma) sosyal medya paylaşımını ifade özgürlüğü açısından incelemiştir. Anayasa Mahkemesi söz konusu kararında, başvuru konusu paylaşımın yapıldığı dönemde müşteki şirket tarafından ilgili Vakfa mali destek verildiği haberlerinin güncel olduğunu ve müşteki şirketin anılan haberlerin aksi yönünde bir iddiada bulunmadığını değerlendirerek kullanılan ifadelerin olgusal temele sahip bir değer yargısı olduğu kanaatine ulaşmıştır (İlhan Cihaner (2), B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 64; Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, § 57; Ceyhun Tunç, §§ 40, 41). Bu anlamda başvuru konusu paylaşımın Ceyhun Tunç kararına konu paylaşım ile aynı dönemde yapıldığı gözönüne alındığında, paylaşımın mali destek tartışmalarının güncelliğini koruduğu ve kamusal ilginin yüksek olduğu bir dönemde yapıldığı anlaşılmakta olup bu nedenle kullanılan ifadelerin olgusal temele sahip olduğu kabul edilmelidir. Bununla birlikte müştekinin tüzel kişiliğe sahip özel bir şirket olması nedeniyle somut olaya konu yakıştırmanın ancak gerçek bir kişiye yöneltildiği zaman haksız olgu isnadı teşkil edebileceği ve bu bağlamda kullanılan ifadenin bir değer yargısından ibaret olduğu açıktır.

29. Başvurucu paylaşımında, yaşanan cinsel istismar olayı nedeniyle müştekinin Vakfa sağladığı mali desteği sonlandırana kadar tecavüzü destekleyen bir şirket olarak anılması gerektiği önerisini sert ve kışkırtıcı bir dille ifade etmiştir. Anayasa Mahkemesinin birçok kararında vurgulandığı üzere ifade özgürlüğünün sadece kabul gören veya zararsız veya kayıtsızlık içeren bilgiler veya fikirler için değil aynı zamanda kırıcı, şok edici veya rahatsız edici olanlar için de geçerlidir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, § 52; Ceyhun Tunç, § 43). Bu anlamda paylaşıma konu ifadeler her ne kadar rahatsız edici nitelikte olsa da ifadelerin müştekinin ticari itibarından ziyade temelde Vakıf ve müşteki arasındaki mali destek ilişkisini hedef alarak müşteki üzerinde bir baskı oluşturmayı amaçladığı açıktır (Ceyhun Tunç, § 44). Dolayısıyla başvurucunun tek amacının hakaret yoluyla saldırgan bir söylemde bulunmak olduğunun kabulüyle paylaşımın ifade özgürlüğü korumasının dışında kaldığı sonucuna ulaşmak mümkün değildir.

30. Öte yandan müşteki şirket, bahse konu haber ve iddialara cevaben kamuoyu açıklamasında bulunmuştur. Müşteki, söz konusu mali desteklerin eğitim bursu niteliğinde olduğu ve herhangi bir vakfı, derneği veya sivil toplum kuruluşunu desteklemekten ziyade öğrencilerin eğitimi için verildiğini belirtilmiş olup bunun dışında anılan açıklamada ilgili haberlerin tekzibi niteliğinde herhangi bir ifadeye yer vermemiştir (bkz. § 7). Bu yönüyle müştekinin hakkındaki iddialara nasıl cevap verileceğini bildiği ve telekomünikasyon alanında faaliyet göstermesi nedeniyle de konu ticari itibarın korunması olduğunda daha avantajlı bir konuma sahip olduğu tartışmasızdır. Dolayısıyla müştekinin kendisine yönelen bu nitelikteki eleştirilere karşı herhangi bir kimseye göre daha hoşgörülü olması beklenir.

31. Sonuç olarak başvuru konusu olayın koşulları da anılan Ceyhun Tunç kararı ile aynıdır. Nihayetinde mahkemeler başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığını ve dolayısıyla demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğunu ikna edici bir şekilde, ilgili ve yeterli bir gerekçe ile ortaya koyamamıştır (Ceyhun Tunç, § 45).

32. Anılan gerekçelerle başvuru konusu tazminat kararı nedeniyle başvurucunun Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir. Yıldız SEFERİNOĞLU ve Kenan YAŞAR bu görüşe katılmamıştır.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

33. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

34. İhlalin niteliği dikkate alınarak başvurucuya 13.500 TL manevi tazminat ödenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Öte yandan başvurucunun uğradığını iddia ettiği zararla ilgili bilgi ve belge sunulmadığından maddi tazminat talebi reddedilmiştir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE Yıldız SEFERİNOĞLU ve Kenan YAŞAR'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

C. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul (Anadolu) 14. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2016/280, K. 2017/249) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuya net 13.500 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,

E. 364,60 TL harç ve 4.500 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 4.864,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 14/4/2022 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞI OY GEREKÇESİ

1. Başvurucu, E. Vakfı yurtlarından birinde yaşandığı ileri sürülen olaydan sonra T. ile anılan Vakıf sırasında mali destek ilişkisi bulunduğundan yola çıkarak Twitter hesabından “E.Vakfı sponsorluğunu bırakana kadar T.’ye tecavüzcell desek mesela ?” şeklinde bir tweet atmıştır.

2. Başvurucu hakkında, T.’nin şeref ve itibarına saldırı olduğu iddiası ile dava açılmış, dava kısmen kabul edilmiş, istinaftan geçerek kesinleşmiştir.

3. Başvurucu, ifade özgürlüğü hakkının ihlal edildiğini ileri sürerek AYM’ye bireysel başvuruda bulunmuştur.

4. Başvuru, başvurucunun söz konusu paylaşımı sonrasında ifade özgürlüğü hakkının ihlal edilmesi ile tüzel kişiliğe sahip şirketin şeref ve itibarının korunmasına yönelik çatışan iki değer arasında adil bir denge kurulup kurulmadığına ilişkindir.

5. İfade özgürlüğü demokratik bir toplumun en önemli temellerinden biri olup toplumsal ilerlemenin ve bireylerin gelişiminin başlıca koşullarından birisidir.

6. Ne var ki ifade özgürlüğü sınırsız değildir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. Maddesi ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 26. maddesi ifade özgürlüğü ve sınırlarına ilişkin düzenlemeler içermektedir.

7. İfade özgürlüğü hakkı, mutlak hak olmayıp sınırlandırılabilen haklar grubundadır. Başkalarının şöhret ve haklarının korunması ifade özgürlüğünün sınırlanması hallerinden biri olması nedeniyle bu iki hakkın çatıştığı duruma adil bir dengenin kurulması gerekmektedir.

8. Anayasa’nın ‘’Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” kenar başlıklı 26. maddesi şöyledir:

 “ Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.

Bu hürriyetlerin kullanılması, milli güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlandırılabilir…”

11/01/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Kişilik hakkının zedelenmesi” kenar başlıklı 58. madde şöyledir:

 “ Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödemesini isteyebilir…”

9. Türk Medeni Kanunu gerçek kişiler gibi tüzel kişileri de kişi olarak kabul etmiş, kişilere hak sahibi olabilme ve borç altına girebilme ehliyetinin yanında onlara kişiliğini koruma imkanı da tanımıştır.

10. Tüzel kişinin ekonomik faaliyetler çerçevesinde kazandığı şeref ve haysiyetinin çiğnenmesi, onur ve saygınlığına saldırı hukukun koruma alanındadır.

11. Tüzel kişilerin manevi tazminat talep etme hususu her ne kadar tartışmalı da olsa doktrin ve Yargıtay tüzel kişilerin de manevi zarara uğrayabileceğini ve tazminat talebinde bulunabileceklerini kabul etmektedir.

Anayasanın 26. maddesinin ikinci fıkrasına göre ifade özgürlüğünün sınırlandırılma nedenlerinden ve bu bağlamda ifade özgürlüğünü kullananların uyması gereken görev ve sorumluluklarından biri de başkalarının şöhret ve haklarının korunmasıdır. Bireyin şeref ve itibarı, kişisel kimliğinin ve manevi bütünlüğünün bir parçasını oluşturur ve Anayasanın 17. maddesinin birinci fıkrasının korunmasından faydalanır. Nitekim Anayasa Mahkemesi vermiş olduğu kararlarda kişinin şeref ve itibarını, Anayasa’nın 17. maddesinde yer alan “manevi varlık” kapsamında ele almış ve Devletin, bireyin manevi varlığının bir parçası olan kişisel şeref ve itibarına keyfi olarak müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin bu hakka yönelik saldırılarını önlemekle yükümlü olduğunu belirtmiştir. (Ömür Çağdaş Ersoy, B. No: 2015/11715, 12.12.2018 § 29)

12. Tüm bu yazılanlar ışığında ifade özgürlüğünün bir alanı olan sosyal medyada bireyin eleştiri/saldırı ayrımı yapabilmesi gerekir. Tüm haklar beraberinde bir takım yükümlülükleri de getirir. Yalan/yanlış bilgilerin çok çabuk yayılabildiği sosyal medya karşısında gerçek ya da tüzel kişiler savunmasızdır. Sosyal medyada yayılan yanlış bir haberin ya da saldırının telafisi yoktur.

13. Demokratik bir toplumun gereği en ağır eleştiriye bile katlanmayı gerektirir. Ne var ki eleştiri sınırlarını aşan kişilik haklarına saldırı durumunda ceza yerine tazminat sorumluluğunun olması ölçülü ve dengelidir.

14. Başvuruya konu olayda isnadın doğruluğu bireylerin eylemlerinin vakıf tüzel kişiliğini bağlayıp bağlamaması bir yana “tecavüzcell” nitelemesi, şirket ismi ile benzerlik kurularak söz konusu iddialar ile hiç ilgisi olmayan şirkete yönelik bir saldırıdır. Temiz toplum özlemine kavuşmak, temiz bir iletişim dili ile mümkündür.

15. Cinsel suçlara yönelik isnatların, toplumda uyandırdığı hassasiyet dikkate alındığında “tecavüzcell” şeklindeki tweet ile ilgilisinin şeref ve itibarının zedelenmesine ilişkin yargılamada başvurucunun ifade özgürlüğü hakkı ihlal edilmediği kanaati ile çoğunluğun görüşüne iştirak edilmemiştir.

 

Üye

Yıldız SEFERİNOĞLU

Üye

Kenan YAŞAR

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Özgür Hakan Aslan [2.B.], B. No: 2019/4947, 14/4/2022, § …)
   
Başvuru Adı ÖZGÜR HAKAN ASLAN
Başvuru No 2019/4947
Başvuru Tarihi 7/2/2019
Karar Tarihi 14/4/2022

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, başvurucunun bir şirket hakkında yaptığı sosyal medya paylaşımından dolayı tazminat ödemeye mahkûm edilmesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
İfade özgürlüğü İfade özgürlüğü - şeref ve itibar dengesi İhlal Manevi tazminat, Yeniden yargılama

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 6098 Türk Borçlar Kanunu 49
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi