TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
M.F.Y. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2019/5739)
|
|
Karar Tarihi: 25/3/2025
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
İrfan FİDAN
|
|
|
Yılmaz AKÇİL
|
Raportör
|
:
|
Muzaffer KORKMAZ
|
Başvurucu
|
:
|
M.F.Y.
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda avukat ile telefonla görüşmeye izin verilmemesi nedeniyle haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, iddia olunan müdahalenin gerçekleştiği tarih itibarıyla Akşehir T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) silahlı terör örgütü üyeliği (FETÖ/PDY) suçundan hükmen tutuklu olarak bulunmaktadır.
3. Başvurucunun avukatıyla telefonla görüşme talebi, ilgili avukatın kullandığı telefon hattının abonelik sözleşmesinin ve baro kimlik kartının onaylı suretlerinin ibraz edilmediği gerekçesiyle İdare ve Gözlem Kurulunun 2/1/2019 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Başvurucunun bu karara itirazı İnfaz Hâkimliği tarafından -usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesiyle- reddedilmiştir.
4. Başvurucunun İnfaz Hâkimliği kararına itirazı ise Ağır Ceza Mahkemesinin 25/1/2019 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Nihai karar 29/1/2019 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu 15/2/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
6. Ödeme gücünden yoksun olduğunu belirten başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir (Mehmet Şerif Ay, B. No: 2012/1181, 17/9/2013).
7. Başvurucu, bulunduğu ceza infaz kurumuna avukatının kendisini ziyaret etmek üzere daha önce geldiğini ve ceza infaz kurumunda kaydının bulunduğunu ancak buna rağmen avukatıyla ivedi şekilde görüşme talebinin ilgili belgeler verilmediği gerekçesiyle reddedildiğini belirterek bu nedenle adil yargılanma hakkı ile haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
8. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; başvurucunun haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin kanun ile öngörüldüğü, kamu düzenin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi meşru amacına dayandığı belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
9. Başvuru, haberleşme hürriyeti kapsamında incelenmiştir.
10. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
11. Anayasa’nın 22. maddesinde, herkesin haberleşme özgürlüğüne sahip olduğu ve haberleşmenin gizliliğinin esas olduğu hüküm altına alınmıştır. Anayasa'nın koruma alanı, haberleşme özgürlüğünün yanı sıra içeriği ve biçimi ne olursa olsun haberleşmenin gizliliğini de güvence altına almaktadır. Posta, elektronik posta, telefon, faks ve internet aracılığıyla yapılan haberleşme faaliyetlerinin haberleşme özgürlüğü ve haberleşmenin gizliliği kapsamında değerlendirilmesi gerekir (Mehmet Koray Eryaşa, B. No: 2013/6693, 16/4/2015, § 49).
12. Somut olayda başvurucunun telefonla görüşme talebinin reddedilmesinin haberleşme hürriyetine müdahale oluşturduğu sonucuna varılmıştır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. A.İ., B. No: 2017/16005, 11/12/2019, §§ 40-44; Kadir Kırmacı, B. No: 2017/25975, 18/6/2020, §§ 37-41).
13. Hükümlü ve tutukluların haberleşme hürriyeti ve aile hayatına saygı hakkının sınırlanması, Anayasa'nın 19. maddesi gereğince hukuka uygun olarak ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz ve doğal bir sonucudur. Öte yandan hükümlü ve tutukluların aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı, ceza infaz kurumu idaresinin hükümlü ve tutukluların ailesi ve yakınlarıyla temasını devam ettirecek önlemleri almasını zorunlu kılmaktadır (Mehmet Zahit Şahin, B. No: 2013/4708, 20/4/2016, § 36). Bununla beraber bu yükümlülük yerine getirilirken ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz ve doğal sonuçlarının gözetilmesi gerekmektedir. Kamu düzeni ve suç işlenmesinin önlenmesi ile haberleşme hürriyeti arasında adil bir denge sağlanmalıdır. Ancak ceza infaz kurumunda bulunmanın doğal sonucu olarak idarenin müdahale konusunda takdir yetkisinin daha geniş olduğu gözetilmelidir (Mehmet Koray Eryaşa, § 89). Bu bağlamda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen şartlara uygun olmadığı takdirde Anayasa’nın 22. maddesini ihlal edecektir. Bu sebeple sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, meşru amaç taşıma, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ve ölçülülük ilkesine uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
14. Başvurucunun telefonla haberleşme hürriyetine yönelik müdahalenin 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 66. maddesinin (1) numaralı fıkrası ile 6/4/2006 tarihli ve 26131 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün 88. maddesine istinaden gerçekleştirildiği, bu düzenlemelerin kanunla sınırlama şartını karşıladığı sonucuna varılmıştır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Sinan Gül, B. No: 2016/7628, 27/2/2020, §§ 40-42; Cengiz Eker, B. No: 2017/26841, 2/6/2020, §§ 41-43).
15. Diğer yandan başvuru konusu olayda haberleşme hürriyetine müdahalenin kamu düzeninin ve güvenliğinin sağlanması ile suç işlenmesinin önlenmesi kapsamında telefonla görüşme hakkının sınırlandırılması şeklinde uygulandığı ve meşru amaç taşıma şartını karşıladığı değerlendirilmiştir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Sinan Gül, §§ 43, 44; Cengiz Eker, §§ 44, 45).
16. Son olarak müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
17. Hükümlü ve tutukluların avukat/müdafi ile görüşmesi 5275 sayılı Kanun’da hüküm altına alınmıştır. Anılan Kanun’un 66. maddesinde hükümlülerin avukatla görüşmesi düzenlenmiştir. Aynı Kanun’un 114. maddesinin (5) numaralı fıkrasında tutukluların müdafi ile olan haberleşmesine, kurum düzeni çerçevesinde temas ve görüşmelerine hiçbir suretle engel olunamayacağı ve kısıtlamalar konulamayacağı belirtilmiştir. Bahsi geçen mevzuat hükümleri birlikte değerlendirildiğinde tutukluların ve hükümlülerin telefonla görüşme hakkına sahip oldukları, bununla birlikte tutuklular yönünden 5275 sayılı Kanun'un 114. maddesi uyarınca avukatıyla haberleşmesine ilişkin ek bir güvence sağlandığı anlaşılmıştır(Sinan Gül, § 54). Mezkûr güvencenin devam eden yargılama kapsamında tutukluların savunma haklarını kullanmalarının kolaylaştırılmasına yönelik olduğu söylenebilir. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi Mehmet Koray Eryaşa (aynı kararda bkz. §§ 63-68) kararında bu düzenlemeleri değerlendirerek tutukluların avukatla veya müdafi ile telefon vasıtasıyla haberleşme hakkının olduğuna karar vermiştir.
18. Diğer yandan avukat/müdafi ile telefon vasıtasıyla haberleşme hakkının kullanımında -ilgili mevzuat uyarınca- ceza infaz kurumlarının belirli bir usulü gözeterek tutuklu kişilerden görüşeceği kişinin avukatı olduğunu belgelendirmesini isteyebileceği kabul edilmelidir. Bununla birlikte görüşme talep edilen kişiyle tutuklu arasındaki avukatlık/müdafilik ilişkisini belirli ölçüde tevsik eden belgelerin dışında ceza infaz kurumunun -özellikle görüşme talebinin acil bir duruma ilişkin olduğu hâllerde- tutuklu tarafından temini zor olan belgeleri istemesi, anılan hakkın kullanımını imkânsız yahut gecikme nedeniyle anlamsız hâle getirebilecektir (A.N.Ş., B. No: 2019/11652, 20/7/2023, § 17).
19. Somut olayda başvurucunun avukatıyla telefon görüşmesi yapma talebi, ilgili avukatın kullandığı telefon hattının abonelik sözleşmesinin ve baro kimlik kartının onaylı suretlerinin ibraz edilmediği belirtilerek İdare ve Gözlem Kurulu tarafındanreddedilmiştir. Başvurucunun İdare ve Gözlem Kuruluna, İnfaz Hâkimliğine ve Ağır Ceza Mahkemesine sunduğu dilekçelerinde; hakkında tesis edilen mahkûmiyet hükmüne karşı müracaat edeceği yargısal yollara yönelik olarak avukatıyla ivedi şekilde görüşmesi gerektiğini, kendisinden talep edilen belgelere avukatıyla görüşmeden erişme ihtimalinin olmadığını, bunun yanı sıra görüşmek istediği avukatın daha önce aynı ceza infaz kurumunda kendisini ziyaret ettiğini ve ceza infaz kurumunda kaydının bulunduğunu ileri sürdüğü ancak verilen kararlarda bu iddialara yönelik bir değerlendirme yapılmadığı tespit edilmiştir.
20. Başvurucudan talep edilen belgelerin telefonla görüşmek istediği kişiyle arasındaki avukatlık/müdafilik ilişkisini tevsik edici mahiyet arz ettiği görülmekle birlikte İdare ve Gözlem Kurulu, İnfaz Hâkimliği ve Ağır Ceza Mahkemesi kararlarının yukarıda belirtildiği üzere başvurucunun iddialarına ilişkin yeterli gerekçe içermediği ve görüşmenin engellenmesi şeklindeki müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine uygunluğunun ortaya konulamadığı sonucuna ulaşılmıştır.
21. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun avukatı ile telefonla görüşmesinin engellenmesi nedeniyle Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
22. Başvurucu 50.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
23. Tespit edilen ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin usul ve esaslar 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinde yer almaktadır.
24. Başvuruda, haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine karar verilmiştir. İnceleme tarihi itibarıyla başvurucunun hakkındaki mahkûmiyet hükmünün kesinleşerek infaz edildiği ve başvurucuya denetimli serbestlik tedbiri uygulandığı görülmüştür. Dolayısıyla hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmadığı değerlendirilmiştir.
25. Öte yandan somut olayda yalnızca ihlalin tespit edilmesinin başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı açıktır. Bu nedenle başvurucunun manevi zararları karşılığında başvurucuya net 13.500 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
C. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
D. Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
E. Başvurucuya net 13.500 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin bilgi için Akşehir İnfaz Hâkimliğine (E.2019/18) GÖNDERİLMESİNE,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 25/3/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.