TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
VODAFONE NET İLETİŞİM A.Ş. BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/11751)
Karar Tarihi: 30/3/2023
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Muammer TOPAL
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
İrfan FİDAN
Raportör
Mehmet Yavuz YAŞAR
Başvurucu
Vodafone Net İletişim Hizmetleri A.Ş.
Vekili
Av. İsmail Yılmaz ASLAN
Av. Orhan ÜNAL
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, aynı piyasada faaliyet gösteren bir şirket hakkında yapılan şikâyetin reddedilmesi üzerine açılan davada kararlarının gerekçesiz olması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu tarafından ileri sürülen, Türk Telekom Grubunun (Şirket) dikey bütünleşik yapısını çeşitli uygulamalarıyla güçlendirdiği ve böylelikle pazarda mevcut olan giriş engellerinin ve dikey bütünleşik yapının sebep olduğu pazar kapatıcı etkinin artmasını ve kalıcılaşmasını sağlayarak hâkim durumunu kötüye kullanıldığı iddiası üzerine Rekabet Kurumu (Kurum) tarafından ön araştırma yapılmıştır. Yapılan ön araştırma sonucu 7/12/1994 tarihli ve 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un 41. maddesi uyarınca soruşturma açılmasına gerek olmadığına ve şikâyetin reddine karar verilmiştir.
3. Kurum işlemine karşı açılan davada Ankara 17. İdare Mahkemesi (Mahkeme) 28/3/2016 tarihinde davanın reddine hükmetmiştir. Kararın gerekçesinde, şikâyet edilen Şirketin yeniden yapılanmasının ticari faaliyet alanına başka bir teşebbüsün girmesine doğrudan veya dolaylı olarak engel olunması ya da rakiplerinin piyasadaki faaliyetlerinin zorlaştırılmasını amaçladığını gösteren herhangi bir işlem ya da eyleminin bulunmadığı belirtilmiştir. Bunun yanında, Şirketin dikey bütünleşik yapısını çeşitli uygulamalarıyla güçlendirdiği yönündeki iddianın tek başına hâkim durumun kötüye kullanılması olarak değerlendirilemeyeceği vurgusu yapılmıştır.
4. Başvurucu bu karara karşı temyiz başvurusunda bulunmuştur. Temyiz dilekçesinde başvurucu, şirketlerin aynı ekonomik bütünlük içerisinde bulunan tüzel kişilikler olmadığını, yeniden yapılanma ile hâkim durumun kötüye kullanıldığını, buna rağmen inceleme yapılmamasının hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür. Son olarak ileriki aşamalarda piyasadaki etkiye göre ön araştırma ve soruşturma yapılabileceği gerekçe gösterilerek detaylı bir incelemede bulunulmamasının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu ifade etmiştir.
5. Danıştay Onüçüncü Dairesi (Daire) 15/6/2017 tarihli kararıyla temyiz başvurusunu ayrı bir gerekçe belirtmeksizin reddetmiş ve kararı onamıştır. Başvurucu tarafından yapılan karar düzeltme başvurusu da Dairenin 27/12/2019 tarihli kararı ile reddedilmiştir.
6. Başvurucu, nihai kararı 31/1/2020 tarihinde öğrendikten sonra 28/2/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
7. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Uygulanabilirlik Yönünden
8. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı, suç isnadına bağlı yargılamaların yanında bir kimsenin medeni hak ve yükümlülüklerinin karara bağlanmasıyla ilgili yargılamalarda da uygulanır. Anayasa'nın 36. maddesinin (1) numaralı fıkrasının medeni meselelerde uygulanabilmesi için hukuk düzeni tarafından kişiye tanınmış veya en azından savunulabilir temeli olan bir hakkın bulunması gerekir. İkinci olarak bu hakla ilgili olarak ilgili kişinin menfaatini etkileyen bir uyuşmazlık mevcut olmalıdır. Öte yandan bu uyuşmazlık ihtilaf konusu hakkın tespiti ve bu haktan yararlanılması bakımından belirleyici bir nitelik arz etmelidir (Mehmet Güçlü ve Ramazan Erdem, B. No: 2015/7942, 28/5/2019, § 28).
9. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde, adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların ve bir suç isnadının esasının karara bağlanması esnasında geçerli olduğu belirtilerek hakkın kapsamı bu konularla sınırlandırılmıştır. Bahsedilen hâller dışında kalan adil yargılanma hakkının ihlali iddiasına dayanan başvurular, Anayasa ve Sözleşme kapsamı dışında kalacağından bireysel başvuruya konu olamaz. Dolayısıyla bir ceza davasında haklarında suç isnadı bulunmayan mağdur, suçtan zarar gören, şikâyetçi veya katılan sıfatını haiz kişiler Sözleşme’nin 6. maddesinin koruma alanı dışında kalmaktadır (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, §§ 23, 24). Bu kuralın istisnaları, ceza davasında medeni hak talebine imkân veren bir sistemin benimsenmiş veya ceza davası sonucunda verilen kararın hukuk davası açısından etkili ya da bağlayıcı olması hâlleridir.
10. Buna göre, Rekabet Kurulu kararı başvurucunun hukuk davası açma hakkını kullanmasıyla ilişkili ise adil yargılanma hakkı kapsamında tanınan usuli güvencelerden yararlanacağı açıktır. Olayda, zarar gördüğünü iddia eden başvurucunun hukuk davası açma hakkı Kurum kararının sonucu ile yakından ilişkili olduğundan Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının medenî hak ve yükümlülükler yönüyle somut olayda uygulanabilir olduğu sonucuna varılmıştır.
B. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
11. Başvurucu, temyiz ve karar düzeltme aşamalarında gerekçesiz karar verilmesi suretiyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
12. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun temel şikâyeti aynı piyasada faaliyet gösteren bir şirket hakkında yapılan şikâyetin reddedilmesi üzerine açılan davada eksik incelemeyle hukuka aykırı karar verilmesi, idarenin hukuki belirliliğe aykırı olarak farklı kararlar verdiğinin dikkate alınmaması ve temyiz incelemesi kararlarının gerekçesiz olması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Bu nedenle başvurucunun adil yargılanma hakkına ilişkin ihlal iddialarının adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan gerekçeli karar hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
13. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).
14. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu, § 76).
15. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamakta; tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda, kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gerekli olmaktadır (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).
16. Temyiz merciinin yargılamayı yapan mahkemenin kararını uygun bulması hâlinde bunu ya aynı gerekçeyi kullanarak ya da bir atıfla kararına yansıtması yeterlidir. Burada önemli olan husus, temyiz merciinin bir şekilde temyizde dile getirilmiş ana unsurları incelediğini, derece mahkemesinin kararını inceleyerek onadığını ya da bozduğunu göstermesidir (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 57).
17. Bu durumda Danıştay Onüçüncü Dairesinin temyiz ve karar düzeltme aşamasında verdiği kararlarda, değerlendirme konusu hüküm ve gerekçesini uygun bulduğu dikkate alındığında gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.
18. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 30/3/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.